
Cinler ve periler
cin,
çin is.
Değirmenlerde, yıkık kiliselerde, terkedilmiş
eski evlerde yaşadıklarına dahası ayrı bir
alemleri olduklarına inanılan, hayvan şekline de
bürünebilen ayak uçları geriye doğru kıvrık dişi
ve erkek hayali yaratıklara verilen isim.
Dernekpazarı
Zenozana’dan yaptığım bir derlemede görüldüğü
gibi cinlerin insanlara paralel ayrı bir alemi
olduğuna samimiyetle inanılmaktadır:
“Bir
zamanlar Kalanas (Çalışanlar) köyünün imamı
aşağı Kondubaga’ya (Dernekpazarı) inerken
Mardadas (Yenice) köyünün hemen altında iki
yılanı yol üzerinde oynaşırken görür. Hoca
yılanları kışkırtarak ayırmaya çalışır ama
yılanlar gitmek istemezler. Bu-nun üzerine hoca
taş atarak yılanlardan birini öldürür, diğeri
kaçar. Dernek’te işini bitirip akşam evine
döner. Gece kapısı çalınır. Açtığında karşısında
iki adam görür. Adamlara kim oldularını, ne
istediklerini sorar. Adamlar hocaya “sen bir
adam öldürdün suçlusun, bizimle geleceksin”
derler. Hoca şaşırarak, ben kimseyi öldürmedim
der. Bu adamlar aslında cindir. Hocaya gözlerini
kapamasını söylerler. Aç gözünü komutunu
aldığında kendini kalabalık bir mahkemede sanık
konumunda bulur. Ortada bir insanın ceseti
bulunmak-tadır. Hakim hocaya bu adamı sen
öldürdün der. İmamın aklına yılan gelir. Yol
üstünde sevişen yılanı istemeden yolunu açmak
için öldürdüğünü anlatır, af diler. Cinler
hocaya hak verirler ama yinede kulağını çekerler
“ikindi vaktinden sonra asla yabani bir hayvanı
öldürme, bizden olabilir” diye ikaz da ederler.
Hocaya tekrar gözlerini açıp kapamasını
buyururlar. Gözlerini açtığında evindedir”
Strasser, Of
bölgesinde cin ve periler hakkında anlatılan
hikayeleri dinlerken Kur-an dışı yorumların
büyük ölçüde İslamiyet öncesi inanışları
yansıttığını belirtmiştir
(Strasser,
1995: 91; İBYÇ 259)
Trabzon ve
doğusunda cin ve peri birbir-lerinin yerine
kullanılabilen terimler olup, geçmişte parakami
(ocak kenarı) gecelerin-de nesilden nesile
aktarılan külliyatlı miktar-da cin-peri hikayesi
bulunmaktadır.
İnsana benzemekle
birlikte ayaklarının pozisyonu
geriden (Sürmene
Maċuka) “yane
öyle äyaklari g’eriden adamlar g’ördum bi şeyler
işte g’öründü ba: o zamanda”
BR 42 (Sürmene
Karakanzi)
veya
tersine “Gitti
gitti gitti hacan Fosiya irmaklarina geldi.
Bakti irmaklar oyle bir işikleyur karilar
çamaşur yikayur, turki deyur. Çamaşurların
hebisi ipek. Garilar o kadar guzel
o kadar guzel o
kadar guzeeeel. Ama ayaklari dersine. Zaz mehmet
buni anladi. Dedi bunlar cinlerdir”
ŞUR, “toBuklar
oύne/ parmaklar Geride/ ole tersine”
BR 26/29 (Of
Çufaruksa) olup bu surette ayırdedilirler.
Cin çarpması
genellikle gece meydana gelir,
genellikle bir nedeni yoktur “ċinler
be-ni ç˙arpti geċe kaBỊya ç˙Ịktum / ani daha
g’enç˙ zamanum ç˙ok ċa:hil idum/ ç˙Ịktum kaBıya
boyle bir otiş bi şey g’eldi baa/ baa g’eldi k’i
arkadan bỊ şe yapışti ba:/ halbuGi k’imse yok’
g’eldum işte eve biraz böyle dύrύnċä bütün bu
başum maşumu işte her tarafumi işte ċanum ç˙ikti”
BR 42 (Sürmene
Karakanzi) ama bazı hareketlerin buna ne-den
olduğuna da inanılmaktadır:
Gece yeni evli çiftlerin dışarı çıkması,
gece-leyin dışarıya çiş yapmak, besmelesiz
ev-den dışarı çıkmak, ıslık çalmak, gece
değir-mene veya kiliseye gitmek gibi...
Genellikle insanlar gibi giyinmiş olmalarına
rağmen bazı varyantlarda çıplak oldukları da
kayde-dilmiştir:
“çỊplak
çỊplak seyler/açuk açuk şeyler/ çamaşύr yύriyeyler
çamaşύr yỊkayler”
BR
26 (Of Çufaruksa)
Cin çarpmasının ilk
çaresinin bir hocaya okunmak olduğuna
inanılırdı. Cin çarpması-na engel olmak için cin
görüldüğü anda Bis-mil getirmek gerekirdi:
“Bizim
Hüseyin ile Mustafa güneş dağların üzerindeyken
eve doğru gelirler. Evin orda bir değirmen var,
oraya gelince bakarlar ki iki tane cıyak giysili
kız duruyor. Kızlar onla-ra bakıp gülüyor.
Hüseyin'le Mustafa bunla-rın kim olduğunu
anlayamazlar. O sırada Bi-smil etmek de
akıllarına gelmez,
Hüseyin e-vin yanına,
serenderin yanına gelince düşüp bayılır. Mustafa
da eve gider hiç konuş-madan düşer bayılır.
Meğer değirmende gö-rünenler cinmiş. Cin
onları orda
çarpmış. Hocalara muska yaptırdık ama cin etkisi
yi-ne de üzerlerinden tam gitmedi”
GB 82 (Hemşin)
Cinlerden
faydalanılan bazı inanışlar da bulunmaktaydı:
“Hasta
olana, nazarlanana, korkana hocalar bir tas suyu
okur, üfler bu su hasta olanın başında
gezdirilir sonra kapıya (evin dışına) dökülür,
su kabı, kapıya bırakılır. Cinler kor-kuyu veya
hastalığı götürsün diye”
GB 79 (Hemşin)
Lazca ḉinḳa
(Arhavi)
ḉiḳa
İA 55
<
Arapça cinn “gözle
görülmez, latif cisim-lerden ibaret yaratık”
OSM 143
PERİLER
peri
is. Ayak uçlarının geriye
dönük (ayak-lari geriden) olmasıyla kolayca
ayırt edilen genellikle değirmen, yıkık evler
gibi ıssız yerlerde veya geceleri köy içinde
dolaşan hayali yaratıklar (Trabzon, Rize),
“şu garşiki gabana/ Peri bağirur peri”
BY 160, “ne periler var idi ey/ kiderduk hau Deriye/
derenun kenarına/u:hu:
hu: horom
ederdiler” BR
11 (Of Yarlı), “Nuriye’yle
çaha gittik ırmaklardan yukarı başladık çah
top-lamaya. Akşam namazı da oluyordu. Bir de
baktık ki yukardan aşağı beyaz giysili bir ka-dın
geliyor. Peri olduğunu anladık. Biz onu görür
görmez döndük geri geldik” GB 82 (Hemşin), “Cinlerin çok güzel ve gösterişli olarak tasavvur edilen dişilerine
“peri” de-nir. Bayan h.. yolda giderken yol
üzerinde duran bir kurbağayı, ayağı ile yolun ke-narına
iter. O gece uyurken H nin odasına bir kadın
grubunun girmesiyle uyanır Ba-yana gelinimuz
çecuk üzerine ağrı çekeyur haydi ona ebeluk
yapacaksun derler. Bayan H bu insanlara dikkatli
baktığında ayakla-rının eksebis olduğunu (ters)
görür. Yani parmaklarının bulunduğu taraf topuk
ve topukların bulunduğu tarafta parmaklar yer
almıştır. Onlarla gitmek zorunda kalır. Bera-berce
bir mağaraya giderler. Mağarada pek çok insan
vardır. Bir kısmı horon oynamakta, bir kısmı
yemek pişirmekte, bir kısmıda seyretmektedir. H
ye Çimil (Cevizin içinin havanda döğülmüş hali)
yapma görevi verilir. Orada hazır bulunanların
tümü çok iyi ve güzel giysiler içindedir. Hazır
bulu-nanların gürültüsü arasında gelinde do-ğurmuştur.
Periler dillerinden düşürmedik-leri ve ne
maksatla söyledikleri tesbit edi-lemeyen şu
mısraları terennüm eder ‘Beğun beğunden sonra
çarşambadur Çarşamba/ Beğun beğunden sonra
perşembedur Per-şembe’ Ba-yan H orada bulunan
kadın-lardan birinin, özel işaretlerle de kendi
zubununa (üç etek enteri) benzediğini hay-retle
müşaade eder. Bismillah demeden yerine koyduğu
için zahmetsizce perilerin eline geçtiğini hemen
anlar. Diğer taraftan şüpheyi tamamiyle gidermek
için de, hiç bir peri görmeden zubunu bir
yerinden işa-retler. Mağaradaki H. nin yolda
gideken ke-nara itelediği kurbağanın hamile bir
peri olduğu anlaşlır. Periler her şekle
girerler” ÇF 59-61 (Çaykara)
Bıjışkyan
notlarında (1817), Rize’lilerin batıl
itikadlarının son derece güçlü olduğu-nu, dev ve
peri korkusundan akşam olunca evlerine çekilip,
geceleyin dışarı çıkmadıkla-rını belirtmiştir
PMN 117.
<
Farsça peri “cinlerin
çok güzel ve alımlı olarak farzedilen dişilerine
verilen ad” OSM 860
Kaynak:
Özhan Öztürk.
Karadeniz Ansiklopedik
Sözlük. Heyamola yayıncılık, İstanbul. 2005. ISBN: 975-6121-00-9. Tüm telif
hakları saklıdır. İzin almadan veya kaynak gösterilmeden
bir kısmı veya tamamı kopyalanamaz ve kullanılamaz.
Ayrıca Oku
LAZLARIN
GERÇEK TARİHİ
Arhavi
ilçesi halk oyunları
Arhavi ve Artvin
Halkoyunu kıyafetleri
LAZLAR, Laz
kültürü, laz halkı, laz tarihi
KARADENİZ
UŞAKLARI
Cinler ve
periler
Karakoncoloz
nedir
Arhavi ve Artvin
Halkoyunu kıyafetleri
Artvin halk oyunları
Artvin
Barı mı? Ata barı mı? Ermeni Barı mı?
Bar, Erzurum, Bayburt,
Gümüşhane, Artvin, Erzincan barları
Karadeniz
horonları , horan, horom ve hora kelimeleri
Lazlarda Evlilik
Gelenekleri, Evlilik, düğün, nişan
LAZİSTAN ETNOGRAFYASI,
Lazlar ve Laz kültürü
Karadenizin Atmacaları
Lazlar
Murgul Gürcülerinde
Halk İnanışları
Lazonada Bahar senligi:
Pagaralar
GELENEKSELLİK
VE MODERNLİK BAĞLAMINDA RİZE'DE DİNİ HAYAT
RİZE HALK OYUNLARI, Rize
horonları
Kolhis, Tanrılar diyarıTürk Halk Oyunları
A -
B -
C - Ç -
D -
E -
F - G - H -
I - İ -
K -
L -
M -
N -
O -
P -
R -
S -
Ş - T -
U -
V -
Y -
Z
|