Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle  ENGLISH

 RİZE

 ARTVİN

 ORDU

 BAYBURT

 SAMSUN

 SİNOP

 

 

 MÜZİK

 TARİH

 KİM KİMDİR

 

 

 

 KARADENİZ FORUM

RESİMLER

 EDİTÖRDEN

 AJANDA

KARADENİZ GAZETELERİ

 

LİNKLER

 RİZE

 ARTVİN

 ORDU

 BAYBURT

 SAMSUN

 SİNOP

 

DOSTLAR


karalahana karadeniz gazete, karadeniz gazetesi, karadeniz haber
Yukardaki logoyu tıklayarak Bağımsız Karadeniz Gazetesini okuyabilirsiniz.

Önemli linkler, gazete oku, tv seyret
 Dünyanın tüm televizyonlarını Canlı seyretmek, tüm gazeteleri tek bir sayfadan okuyabilmek için önemlilinkler.com
www.onemlilinkler.com
sitesini sık kullanılanlara ekleyin.


KARADENİZ FOTOĞRAFLARI
Deeğerli Lahana forum üyeleri
Karadeniz fotoğraflarınızı  galerimizde otomatik olarak yayınlayabilirsiniz.
TIKLAYIN

KARALAHANA DA YAZAR OLUN


Yazılarınızı yayınlamamız için bize gönderebilirsiniz

 

Karadeniz horonları Türk halk oyunları

Türk Halk Oyunları

A  - B - C - Ç - D  - E - F - G - H - I - İ - K - L - MN  - O - P - R - S - Ş - T - U  - V - Y - Z

Karadeniz horonları , horan, horom ve hora kelimeleri

HORAN KELİMESİ:

Karadeniz halkının kanaatince Horom, Horon, Horun, Horan denilen oyun dizileri de işte o "sıralanıp demetleniş" ve yığınlanışlara teşbihen (benzetilerek) şive farklarına göre yer yer bu adları almışlardır.

Bu oyunların sevinç, curcuna ve hareket unsurları çok ve türkü sözleri pek işlek surette sürekli olduğu için Horan kelimesinin anlamca telmihli mecazlar (im'lı, üstü kapalı anlamlar) da edindiği, hatt' kimi başharfinin düştüğü, kimi (r) sesi yerine (z) geçtiği, bazen oyun dışında fiilleri bile türediği anlaşılıyor. Buna yol açan aynılık veya andırışları önce gözden geçirmemiz doğru olacaktır.

I. Horan:

1. Yığınak cemiyet, toplantı; odalarda, köşe başlarında toplanarak konuşan halk (Lohan köyü - Gaziantep)
2. Oyun, raks (Alucra, Mesudiye - Giresun)
3. Aile efradı - bireyleri (Kırşehir)
4. Biçilmiş tarla (Erzincan)
5. Çalgılık kalabalık, eğlence mahalli (Civan Yaylağı - Mersin "Göçerler arasında")
6. Fırın (Kayseri)

II. Horanlama:

Masal: Bu gece dedem horanlama söyledi. (Sarayözü - Amasya)

III. Horansız:

Ölçüsüz, bereketsiz. Bu kadının eli horansızdır. Değişik benzerleri şunlardır:

Oran: İzan, anlayış, yalan, masal, al'metifarika - niş'n, mübalağacı, geveze (Eski metinlerde orannamak fiili vardır).

Orandalamak:

1. Toplamak, bir araya getirmek.
2. Sıraya, düzene koymak (Koyunu orandalayıp çıkarmak)

Bu fiil, bir XVI. yüzyıl Anadolu metninde geçer.

Oranlama:

1. Darbımesel, atalar sözü (Bağviran Çağa, İlhan, Dastarlı - Ayaş, Orta Bereket - B'l' ANKARA, Aybastı - ORDU).
2. Masal, hikâye, efsane (Civan Yaylağı - Mersin).
3. Tekerleme. (Tarlanın tavı, kaymağın yağı gibi).
4. Gizli araştırma: kaybolan koyunu çobanlardan oranladım (Küçük Yozgat - Ankara).


Oranlamak: (Lapseki - Çanakkale).

Oransız: Beceriksiz (İzmir).

Orannama:

1. Atalar sözü (Ankara, Kastamonu)
2. Yalan, asılsız şey (Kuzgun, Karaisalı - Adana; Mut - İçel; Orta Bereket, Bal' - Ankara)
3. L'tife, fıkra (Çandır - Giresun)
4. Bilgiçlik taslama (Kozayca, Kızılhoca - Yozgat)
5. Tahmin etme (Kıbrıscık - Bolu)

Giresun tarafında l'tifeli fıkra anlamında "orannama" kelimesi kullanıldığına göre, "Orannamak" fiilini "Horan çevirmek" anlamında kullanmış olsalardı, Oran veya Horan telâffuzlarının aynılığında büsbütün şüphe kalmazdı. Buna rağmen birlik bizce yine de muhakkaktır. Horanlamak fiili unutulmuş olabilir.

Horan kelimesi, yurtta yer adı olarak da yaygındır. Horan köyü adlı yerler var, fakat hiçbir horon köyü yoktur. Tarihteki derinliği "Horan" iml'sıyla "depmek" yardımcı fiili kadar eskidir.

En eski metnimizde Horan kelimesi depmek, yardımcısıyla geçer: Khoran deperler.

Tanzimat lüg'tçılarına (sözlükçülerine) göre (Ahmet Vefik Paşa Lehçe - i Osmanî) Yunanca olan Hora bu dizidekilerin en eskisidir. Öbürlerini hep ondan türemiş görmek sathî nazar (yüzeysel bakış) için kolaydır. Fakat, işin içine Asya Türkçelerinin karıştığı dikkate alınırsa, böylesine bir aceleciliğin sorumluluğu ve bir halk etimolojisinden daha sıhhatli bir netice doğuramayacağı derhal anlaşılır. Oğuzlar, Anadolu'ya sıra oyunsuz gelmediklerine göre, Türkçelerinin şöyle bir sadeleşmeye doğru türemişliğine inanmak her şeyden önce gerçekliğe uygun düşer, mantıkî olur: Horum, Horun, Horon, Horom, Horan, Hora, Horo, Hor. Neticede (sonuç olarak); Hora da Rumca değildir. Yardımcısı "depmek" kadar Türkçe'dir.

Komşu zıt dillerde bünye ve anlamca tesadüfen andırışarak arayıcıları (araştırmacıları) bazen yanıltan kelimeler, dans adları arasında epeyce vardır; meselâ Latince'de bir Hora kelimesi; "belirli bir saatte söylenmesi şart koşulmuş şarkı" demektir ki, bunun eski Yunanca'dan khorca okunuşlu kelimeyle hiçbir kök ilgisi yoktur. Sonuncusu, "şarkılı halka oyunu" demektir.

Öte yandan Romanyalıların Hora (Savat) adlı bir sıra oyun çeşidi vardır. Onun da Yunanca kelimeyle hiçbir dil münasebeti yoktur.

Latince'de Horae, manastırlarda şarkıya veya duaya ayrılmış saat demektir. Ne dansla ne de Yunanca'yla ilişkisi yoktur.

Besarabya Gagauzların "horu" dediği sıra oyunun da komşu Romenlerin Hora'sıyla kök birliği yoktur.

Taç anlamındaki antik "koronna" ile Fransa'nın "carole" rondu arasında münasebet arandıysa da ne bu uğraşmadan ne de "Yunanca Korae"ye bağlılık ihtimali faraziyesinden (yaklaşımından) hiçbir netice çıkmadı. Sırpça Kolo da ayrıdır.

 

HORAN:

Doğu Karadenizlilerimizin sıra oyun çeşitlerini bir etiket halinde topluca ifade eden en eski genel ad. Horan çeşitleri fiiliyatta (uygulamada görünürde) pek bölgelik kalmış gibi görünürlerse de hiç olmazsa nekre (gülünç) türküleriyle ve çoğu zaman da oynanışları seyredebilmek suretiyle dört bir bucağımızca tanınır ve sevilirler, aranırlar da. Çünkü, şirin ve samimidirler.

Ürpertili figürleri, başdöndürücü tetiklik ve cezbeleri, hem de insanoğlundan istediği harikûlade hay'tiyet bakımından bir cezbe oyunu sayılsa yeridir. Oynayanların kimi dalga kuduruşlarıyla, kasırgalarla ve her türlü haşin (vahşi) tabiat kudretleriyle mücadelesini görür gibi olarak, kimi irkilip titreşerek seyre dalarız. Denizciler, Horan oynayan uşakların bu oyun için doğuştan bir kabiliyetle dünyaya geldikleri inancındadırlar.

Bir müşahit (gözlemci) şunları ilave ediyor: "Elinden binlerce Bahriye askeri geçmiş bir Bahriye yarbayı arkadaşım bana şöyle demiştir: Harp gemisi içinde bir bölümden öbürüne geçerken sık sık ayağı demirlere takılıp orası - burası örselenen, bir kelimeyle doğru dürüst yürümesini beceremeyen en cansız görünüşlü uşak, Horon'u duyunca gözden kaybolur. Yerine bu oyunla cezbeye tutulan bir başka varlık geçer. Bu emsalsiz (benzersiz) oyun, sahillerden dağlara doğru yükseldikçe Kafkas oyunlarına doğru bir istih'le (dönüşüm) takip etmekle beraber esas karakteri daima sabit kalır. Artvin'in Deli Horon'u buna bir mis'ldir (örnektir).

Rize'nin merkez ilçesinin Kurayis bucağında 30, 40 kişilik gruplar halinde kadınlı - erkekli karma halde "horan" adıyla oynarlar. Kem'ne veya tulum eşliğiyle yürütülür.

Horan adlı farklıca ve davul - zurnalı bir sıra oyununu bazen çok içerlerde de buluyoruz. Meselâ, Tunceli'nin Ovacık ilçesi merkez köylerinde genç kız delikanlılar birlikte Horan'a kalkarlar. 6 - 8 kişi dizi de yer alırlar.

Doğu Karadeniz'in batı uçlarını düşündüğümüz zaman akla Sivas bölgesine mücavir (komşu) yalılar (kıyılar) gelir. Daha içerilerden düşünelim. Şarkışla köylerinde Horan yapıldığı gibi bazı ilçe merkezlerinde de vardır. Herhangi bir düğünde en az dört, kadın, yer elverişliyse daha da fazlası oyuna girerler. Başçekenin elinde tef bulunur. Türküyle oyuna başlanır. Kıtanın bir beyitini tefi çalanla yanındaki söyler. Aynı beyiti, üçüncü ve dördüncü oyuncu tekrarlar ve oyun bu şekilde devam eder. Üç figürü vardır.

Giresun'un köylerinde Horan ekseriyetle vardır. Gökçeali köyü bazı kariyerlerde (yerleşim yerlerinde) kadın - erkek katiyen (kesinlikle) Horan'da birlikte yer almazlar. Buna karşılık Eynece gibi bazı köylerde karma Horan göreneği vardır. Merkezde bile karışık oynarlar.

Görele'nin Karaburun köyünde Horon ve diğer iki köyde Hora diyorlarmış. Bunlar mutlak surette intikal kalıntıları olsa gerektirir.

Boztekke köyünde (Giresun) karma Horan göreneğini yaşlılar kendi çocukluk hâtıraları arasında katiyen buluşturamıyorlar. Bu yörede böyle şey hiçbir zaman âdet olmamıştır ve olamazdı diyorlar.

Yaka boyunca daha doğuya gidelim. Trabzon'u Maçka ilçesinin Haçka köyünde Horan telaffuzuyla kelime hâlâ hükümrandır (egemendir). Oyunu kemençe eşliğiyle karma halde yürütülüyor. Şu köylerde de aynı telaffuz vardır. Akçaabat ilçesinin Gazaysa köyünde kemençeden başka davul - zurna eşliği de çok oluyor, oyuna kadınlar karışırlar. Maçka'nın Layday köyünde kez' Horan denilir. Fakat buna karşılık Farganlı köyünde Horan derler. Of ilçesinde Horom, Sürmene ilçesinde Zavli köyünde Horon denir. Merkez köyünde Horun, Yomra Arsan köyünde kez' Horun yahut Horon olur.

Trabzon'un Pulath'ne (yeni adı Akçaabat) ilçesine gelince; yalnız orada bilâkis Hora'dır. Görülüyor ki, burası Horan - Horon ikiliğinin kargaşa gösteren ayrılış yöresidir. Buradan batı boyunca çoğunlukla "horan" denilmesi adettir. Şöyle ki; Ordu ilinin Mesudiye ilçesinden meselâ Yavadı köyünde horan hem de yarı tahammül oyunlarından sayılarak vardır.

Samsun'un Dereler köyünde Horan açık havada davul - zurnayla ve odada ince çalgıyla toplu olarak, kimi de erkekli - kadınlı ve şarkısıyla (türküsüyle) altı kişi tarafında yürütülür vs.

Samsun merkez ilçenin ve hatt' Terme ilçesinin esas yerlisi kelimeyi Horan telaffuz ederler. Göçmenlerden Horon diyenler pek azınlıktır. Terme ilçesinde Horan tef, davul ve muzıka ile kadınlı - erkekli 12 kişi tarafından yapılan sıra oyunudur.

Horan bölgesinden büsbütün batıya doğru gelerek hele Marmara sahillerine geçersek, meselâ İzmir köylerinde Hora tabiriyle karşılaşırız. Sözlü bir Hora çeşidi vardır. Gelin götürülürken düğün alayında "alay" adlı parçayı kl'rinet ve cümbüşle çalarlar ki bu yepyeni bir takım tertibidir.

Delikanlıbaş'ın işaret verdiği yerde bu hava çalınırken öbür delikanlılar silâh atarlar. Böylece Alay t'biri yerine bu yolculukta ayrıca Hora da denilir olmuştur.

Kısaca, "Horan adı kadınlara mahsus şekliyle doğuya doğru Sivas kuzeyinden başlar" diyorlar haklı görünüyorlar, hiç değilse çağımız için bu böyledir.

Şu m'ni Şebinkarahisar'dandır:

Hor bakma Horan'ıma
Sor hayra yoranıma
Kemençeci kızanda
Kor gider yâr hanıma

Şunlar da Karadeniz'dendir:

Battı hamsi yan gider
Uçar oynar çark ider
Kemençeci vursa da
An gelir ayak yiter
Ok tartar kemençede
Horan'da el pençede
Diz seker, dizi döner
Tizler öter serçede

 

HORAPSI:

Oyunlardan sadece bir çeşidin adıdır.

HAÇKA HAVASI:

Trabzon köylerinden Haçka'da çıktığı için oranın adıyla anılan Horan havasıdır.

 

HOROM:

Karadeniz'in (Trabzon'un) Of ilçesinde bu isimde bir sıra oyunu çeşidi vardır ve kelime Horon genel etiketinden ayrıdır. İlçenin öbür horon çeşitleri şunlardır: Sallama, Titreme, Atlama. Alanın genişliğine göre sıra oyununu 2 - 100 kişi girebilir. Kadınlar ayrı veya karma halde oyuna girebilirler. Kaval, tulum veya kemençe eşliğiyle oynarlar. Düğün, bayram, bağ bozumu, ırgat, mera yahut yaylaya çıkma zamanında Horon tutulması görenektir.

Artvin yöresinde Horom, ot demetinin bükülmüş hâlidir. 10 kg kadar gelir. Yonca da ot da Horom yapılır. Bu yörede Deli Horom adında bir oyun yer almıştır. Bu 5 - 7 - 9 kişilik bir Horon'un "Oyun Havası"dır.

Horon t'birinde ayrı olarak Trabzon'un doğu taraflarında teşekkül ettiği görülen Horon kelimesinin bu çeşitlenişinde Horom kelimesinin etki göstermiş olduğu düşünülebilir. Yahut da Horon kelimesi doğrudan doğruya Horom'dan değişmedir. Horan ayrıdır.

Artvin'de meselâ bir uzun hava girişinden sonra Düz veya Deli Horon oynanır. Horon ve Horom kelimeleri bu yöre dilinde ted'hül gösterir.

HORON:

Bu t'bir, oyunun bir iki çeşidiyle birlikte Erzurum dolayından üç - beş köye kadar inip tutunabilmiştir.

Gümüşhane'nin merkez ilçesinde Horon kemençeyle toplu halde oynanır. Kadın - erkek birlikte oynamazlar. Meselâ Torul ilçesi bu bakımdan en çekingen yerlerdendir.

Erzurum'un İspir ilçe merkezinde kemençe yahut tulum veya davul - zurna ile yalnız erkekler olmak üzere herkes Horon oynar.

Daha batıda tek tük Horon diyen yerler oluyorsa da bir müstesna (aykırı, farklı) durum Rizelilerden köylülerin buralara göçüp yerleşmiş bulunmalarıyla ilgili olduğu biliniyor. Meselâ Samsun'un merkez ilçesinde davul - zurnayla 40 - 50 kişi Horon yürütürler ki bunlar göçmenlerdir.

Ankaralılar çoğu köylerde "Hora tepme" tabirini bilir ve Hora teperler. Çubuk, Saray, Peçenek gibi köylerde taklitten kalmış bir çeşit halinde oynanır.

Horon adının takacı uğrağı olan Karadeniz liman ve koylarında en doğulu Karadenizlilerce kullanıldığı olur. Bu isim Horon'dan şeklen başkadır. Çeşitli oyunları da farklıdır.

 

HORON ÇEVİRMEK:

Bu ve Horon dizmek Horonculuğa ait deyimlerdir. Horon yalnız "çevirmek" ve "dizmek" Türkçe yardımcı fiilleriyle halkça kullanılır. Köylerde bile, "Horon çevirelim" yahut "Horon dizelim" derler. Meselâ, "Horon tutmak" veya "Horon tepmek" demezler. "Horon oynamak" demezler.

Horonların arka arkaya yürütülmelerinde fasıl ve sıralanış farkları meydana gelebilir. Meselâ:

Birinci düzüm: Horon Kurma, Yukarı Havası, Doğraması, Kozan Gel, Bıçak Horonu.
İkinci düzüm: Maçka, Köçek, Davul - zurna, Millet, Bıçak Horonu, Hemşin Horonu.
Üçüncü düzüm: Seyrek Horon, Sıksaray, Atlama.

 

HORON VE KEMENÇE:

Memleketimiz halk musikîsinde esas itibariyle iki cins kemençenin devamda kaldığı musikîcilerce Batıda bile bilinmektedir.

1. Adının "kemençe" iml'sıyla yazıp kullandığımız ve Lehistan tarafından Balkanlara inerek İstanbul'da da fasılda pek tutunmuş yarım armudî biçimli 3 telli tip.

2. Uzun Üstüv'ne (silindir) biçimli ince Karadeniz kemençesi.

Birincisi geçen asırda bizde lağuta (lavta) birlikteliğiyle yalnız Köçekçe faslında ("Kaba Saz" adı verilen takım hâlinde) çalınmaya başlamışken, köçeklik lağvedilince asrımız başlarından itibaren her türlü fasıllarda bazen batı kemanına tercih bile edilir oldu.

Karadeniz yakamızda, bütün Türkiye'de olduğu gibi, XVIII. yüzyıldan önceleri yalnız ıklığ kullanıldığı biliniyor. Hatta önce Karadenizlilerin bu aslen Türk işi olan çalgının adına Azeriler gibi "kemençe" de deyip bu yeni adın onlardan gerek İstanbul'a, gerekse dahil Romen ve Gagauz halkına geçtiği en kestirme imkândı.

Iklığ ve Karadeniz kemençesi arasında oturarak ve ayakta çalışta, ikinci merhaledeki "kemençe" adında, hem de ikisinin en başta oyuna arkadaşlığında görülen iştirak ünümüze kadar yaşadı. Ayrılık sadece biçimlerde ve bir de galiba yalnız Karadeniz kemençesinin daima ikişer tele birden sürtmelerinden doğmuş görünen özel kıvrak çığırında kararlaşmış oldu. Çift seslerle sürtmelerin sesi biraz çoğaltmak ihtiyacından doğduğu düşünülebilir ki hoş bir yerli çığır kazandırmıştır.

Gerek ıklığ (kabak) gerekse kemençe n'rin ve vıyıltılı sesleriyle katiyen asılda meydan sazı olmayacakları hâlde, davul - zurnaların azaldığı yerlerde açık havada sıra oyunlarına bile katılır olmuşlardır. Biraz da yay gıvgıvıları horoncuları fazla tetikliğe kamçılayıp alıştırmış görünür. Nasıl ki, nefesi kesik, tıssız hareket onları da, 'letin ezgisini oynarken dinleyip coşabilmek ihtiyacından doğuyor olabilir. Kısaca, Karadeniz yakamızın ezgi çığır ve kıvraklığında kemençemizin zuhuru (ortaya çıkışı), enikonu rol oynadığı ve bunun kendiliğinden tekevvün ettiği (oluştuğu) muhakkaktır. Tetiklik hâli, en başta kemençenin icara zaruretinde vardır. Bu uslûp ona sadece davul - zurna veya tulum imkânlarından geçmiş olamazdı. Tez canlılığıyla en başta Karadenizli ruhiy'tının açarlığı bağdaştı.

Kaşgarlı Mahmut, sivrisinek anlamında Türkçe "kimünçe" kelimesinden söz eder. Doktorun hatırlattığı "kemençe" herhalde o olsa gerektir: anlayana sivrisinek saz gelir.

 

HORRA:

Horran'nın aslı Hurra, Hürya ünlemlerinden biri da olabilir.

HORUM:

Eski (hı) harfi gibi hırlak söylenmek şartıyla bir "horum" kelimesi Türk diyaleklerinde çok eskidir.

Orun (veya Urun); yer, mek'n, mevki, mesken.

VII. yüzyıldan beri devamdaki Batum bölgesi Acaralarının sıra oyunu "Khorumi" adını taşımaktadır. Lezgilerden sayılan bu Acaraların acar dansların bizim en doğu Karadenizlilerimizin Horun'larıyla kar'bet (akrabalık, yakınlık) gösteriyorlar. Oyun giyimleri de sınırın öte ve beri yarı sekenesi Müslüman ve ülke merkezi Batum'dur. Bir Gürcü diyaleği konuşmakla beraber, hususiyle (özellikle) erkekleri genellikle Türkçe de konuşurlar.

Bu Batum Acaralarında bir kısmı 60 - 70 yıl önceleri Anadolu'ya göçüp isk'n edildiler. Meselâ Bursa'nın Uludağ'a mücavir Bağlı köyüne bir saat mesafedeki Soğukpınar nahiye merkezi bir Acara köyü olup sekenesi ot yığınına da "horum" derler. Yine oradan bir saatlik Karasilâh köyünde Acaralar yerleşiktir. Horum t'biri onların "Horum" dediği yatık ekin demetine yukarda adı geçen Bağlı köyü Türkleri deste, tomar halinde bağlanına da sümek diyorlar. Horum demezler, fakat Gürcülerin öyle dediğini m'lûmat (bilgi) kabilinden işitip bilirler. Uludağ ile Kafkasya Türkçeleri arasındaki mesafede horum adı semt semt kes'fet halinde (yoğun olarak sıkça) köylülerce çok bilinip kullanılır.

000
Elazığ tarafında "horum" denilen kadın oyununun bir adı da "Güvercin Oyunu" dur. Ayrı havası ve sözleri olan pek kıvrak bir çeşittir. Ölçüsü 2+3+2+2 bileşimiyle 9/16 aksağıdır. Bir figüründe ayaklar yerde bitişik kalmak üzere sağ ve sola kaykılınır. Öbür figürü, önce ileri doğru ve sonra geri geri eski yerine gidip gelişlerdir. Horan'la andırılış olmakla beraber adı belki de başka asıldandır.

Elazığ merkez ilçesinde davul - zurnayla açık havada ve saz ile dönbek (dümbelek) gibiler eşliğiyle odada yürütülür. Erkek meclisinde kadın oyuna kalkmaz. Elazığ Horum'u 5/8 + 9/8 aksak birleşimiyle 9/8 yayılabilmiştir. Türküsünün birkaç m'nisi bulunup yedili vezindedirler. Haldeki (günümüzdeki) durum kısaca budur. Horum kelimesinin oralardaki asıl anlamı tarlada biçilmiş ekin yığını, mec'zî anlamı da birlikteliktir. Tarlada çalışanlar bu yığınlar önünde âdeta berekete şükran oyunu yürütürler. Görenleri bu düşünce işgal eder.

Biçildikten sonra tarlada yapılan burçak yığınlarından her birine "horum" veya "hörüm" denildiği gibi balya hâline konulan otun adı da nice yerlerde "horum" dur.

Elazığlıların "Horum" (nadiren de hörüm) dediği oyunun türküsü pek yaygın olup hele Harput mahallelerinde bilmeyen yoktur. Biraz İstanbul çiftetellisini andırır. Oralarda "Şeve Kırma" kadın oyununu ara sıra erkekler de oynarlar.

Elazığ'da Tamzara, İzmir'in zeybeği kadar ve onun gibi çekici bir çeşittir. Her yönde oynanmaya değer. Bununla beraber, Elazığ'ın kendi yerli zeybeği de vardır. Şu oyunla türkü Harputlu bir 'şıktandır:

Güle naz, gülen az
Bülbül eyler güle naz
İndim yâr bahçesine
Ağlayan çok, gülen az.

Elazığ'ın Etminik köyünde tek kişilik bir "Horum" tespit edilmiştir. Tunceli'de de "Horum adlı bir çeşidin izi vardır.

Çoruh ili köylerinde "Horon kaldırma" bir oyun çeşididir. Erkeklere mahsustur. Tek kişi yatarak oynar.

HORUM:

1. Biçildikten sonra balya veya deste haline konulmuş ot (Kayseri, Ahlat - Bitlis; Erzurum, Erzincan, Alucra - Şebinkarahisar - Giresun; Tokat) Aksaray, Niğde de buna "horun" diyorlar.
2. Biçildikten sonra tarlada yapılan küçük küçük purçak veya mercimek yığınlarından her biri (Genezin - Avanos - Nevşehir; Gaziantep).
3. Susam sapı (İncirlik - Adana).
4. Deve ahırı (Kayseri).

Horum: Mısır saplarının beş - onu bir araya getirilmek suretiyle yapılan küçük yığın (Kavala - Yomra - Trabzon).

HORUS DEPMEK:

Horus kelimesi mutlak surette Yunanca'dır. Hora kelimesiyle tesadüfen andırıştığı için onun da Rumca olduğu sanılmışsa da Türkçe'deki hora, Horan'dan kısaltma hor daha da kısa söylenişidir. Eski metinlerimizde horus depmek nâdiren geçmiş, Türkçe hora depmek birlemişinin yardımcı fiili horus kelimesinde de eklenmiştir.

Evliya Çelebi, horus depmek ve hora depmek tabirlerinin ikisini de bir tutarak aynı bahiste (konuda) kullandı!

Bu itibarla tepmek fiili de tapmaktan (tapınmak anlamıyla) muhaffıf (üretilmiş) olabilir. Nevşehir köylerinde "hora dapmak" derlerse de bunu Türk oyunları hakkında kullanmazlar; hor' tapmak (?).

Hıristiyan horuslarında ana figür tepinmektir. Havaları bambaşkadır. Aksak ölçüleri kullanmazlar. Davul - zurnayla pek nâdiren oynadıkları zaman Türk sıra oyunlarını farkında olmadan taklit ediyor sayılırlar. Ayak figürleri irticalîdir.

Rumeli ve Ege adaları Ortodoks Çingeneleri arasında davul - zurnacılar vardır. Hıristiyan köy düğünlerinde onlar horus havaları çalar.

Türk sıra oyunlarında tepinmek unsuru hoş görülmediği için bar tepmek, halay tepmek, horan tepmek, sözleri de kullanılmaz. Oyun tepmek, zeybek tepmek, denildiği hiç işitilmemiş ve yazılmamıştır. Hor itmek, hora oynamak denildiği olur.

 

 





 

 

          

Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır