RESİMLER
| |

Yukardaki logoyu tıklayarak Bağımsız Karadeniz
Gazetesini okuyabilirsiniz.

Dünyanın tüm televizyonlarını Canlı seyretmek,
tüm gazeteleri tek bir sayfadan okuyabilmek için önemlilinkler.com
www.onemlilinkler.com
sitesini sık kullanılanlara ekleyin.
KARADENİZ FOTOĞRAFLARI
Deeğerli Lahana forum üyeleri
Karadeniz fotoğraflarınızı galerimizde otomatik olarak
yayınlayabilirsiniz.
TIKLAYIN
KARALAHANA DA YAZAR OLUN
Yazılarınızı yayınlamamız için bize
gönderebilirsiniz |
|
|
|
| |
|
|

Türk Halk Oyunları
A -
B -
C - Ç -
D -
E -
F - G - H -
I - İ -
K -
L -
M -
N -
O -
P -
R -
S -
Ş - T -
U -
V -
Y -
Z
ABDURRAHMAN HALAYI:
Sivas ili Divriği dolayı köylerinden bir
kısmında hâlâ rağbettedir.
Abdurrahman Halayı açıklıkta davul zurna
eşliğinde yürütülmekle beraber odada bağlama,
çöğür gibi sazlarla da oynanabiliyor. Kadınlar
ayrı erkekler ayrı oynadıkları gibi karma halde
oynandığı da bazı köylerde öteden beri olurdu.
Üç ila 12 kişilik bir dizi tarafından çekilir.
Hareketli bir oyundur. Üç kısmından her birinin
farklı ayak (figür)'ları vardır:
1. Esas,
2. Yanlama,
3. Hoplama.
Hafik dolayının Celâlli köyü gibi bazı yerlerde
oyuna katılanların sayısı 15-18'e kadar çıkar.
Oyunun her ânı bir mücadelenin safhalarını
gösterirse de, yerinde yapılan soruşturmalardan
menşe mahiyeti anlaşılamamıştır. Sivas'ın nice
köyleri Abdurrahman Halayı'nı hiç
oynayamıyorlar. Vekâr, erkân ve birlik disiplini
açıktır. Bazen şahlanır gibi dramatik, bir an
yaşatır; kimi de tevâzu ve tevekkülün ifadesi
olur. Bir hâdisenin bilinmez merhaleleri safha
safha canlandırılıyor gibidir.
Oyuna tıpkı Düzhalay gibi başlanır. Oyuncular
hilâl şeklinde yanyana dizilidirler. Küçük
parmaklardan kenetli eller omuz hizasına kadar
kalkar. Kol ve bacaklar gergin, vücutlar diktir.
Başçekenin elinde mendil vardır. Pek ağırdan
çalmaya koyulan davul zurnaya bir müddet yalnız
hafifçe diz oynatma ve ayak ucu hareketleri
refakat eder. Bu hâl ihtiyatlı bir sabırsızlanış
al'meti gibidir. Notadaki A kısmı iki üç defa
tekrarlanınca oyun açılmağa yüz tutar. Buda iki
sağ, iki de sol ayağın hareketi ilk figürün
hareket motifini vücuda getirir. Çok defa
oyuncular yarı karşılaşma şeklinde yönelirler.
Bu hâl bir nevi dostluk teatisi gibidir. Figür,
bir kere de teklerin sağa ve çiftlerin sola
dönmeleri suretiyle tekrarlanır. Bu hareket,
âdeta ilerde parlayacak bir hâdisenin başlangıcı
sezgisini uyandırır. Eller hep perçinlidir. Oyun
azar azar açılınca dizi, ilk ve ikinci figürü
birer kere daha, fakat bu sefer canlılaşarak
gösterdikten sonra, ikinci kısma geçilecektir.
İlk kısmın üç figürü şu yolda ardıllaşır:
Birinci figür "olunduğu yerde" yapılır. Sağ
ayağın iki defa ve sol ayağın iki defa hareketi
bu figürde esastır. İkinci figürde kısa bir
yürüyüş yapılır. Burada oyun gayet sakindir.
Üçüncü figürde hareketler keskinleşmeye ve
oyuncular dikelmeye başlar. Önce teklerin yarım
sola ve çiftlerin yarım sağa dönerek yaptıkları
bu figürde küçük parmaklardan kenetli eller omuz
hizalarınca kaldırılmıştır.
Birinci kısmın notaya göre ayak oyalanışları şu
yolda geçer: Notanın A kısmının iki üç
tekrarlanışında oyun açılmağa başlar. Bunda iki
sağ ve iki sol ayak hareketi ilk figürün
esasıdır. Dört dörtlük ölçünün ilk vurgusunda
sağ ayak ucu hafifçe yere vurulur. İkinci
zamanda yine hafif bir diz kırılmasıyla sağ ayak
yerden kesilir, üçüncüde yere konur. Dördüncü
zamanda vücut ağırlığı sağ ayağa bindirilir. Bu
anda bütün oyuncuların ahenktâr surette sağa
doğru küçük bir sallanış yaptığı görülür. Aynı
figürü bundan sonra sol ayak tekrarlar; sonunda
da vücut sola bindirilirken oyuncuların sola
sallandığı görülür. Bu figür birkaç defa
tekrarlanır.
Musiki B kısmına geçince 1, 3 ve 5'inci
oyuncular yarım sola, 2,4 ve 6'ncılar yarım sağa
dönerler. Yanyana kilitli eller omuz hizasına
kaldırılır; kol ve bacaklar gerginleşir. Sağa
dönenler sağ ayağın, sola dönenler sol ayağın
ökçelerini yere basıp ayak uçlarını -ilk defa
soldan başlamak üzere- her vurgu başında sol ve
sağa oynatırlar. (Burası sekiz zamanlıdır).
Musiki B/2'ye gelince, sollar sağa ve sağlar
sola dönerek aynı figürü tekrar ederler, Musiki
B/3 noktasına gelince, B'de yapılmış olan figür
tekrarlanır.
Şimdi musîki başa dönmüştür. A kısmı bir iki
defa tekrarlandıktan sonra oyuncular -tıpkı
Düzhalay'daki gibi - bir yürüyüş yaparlar.
Bundan sonra çalgı C/1 kısmına geçer.
Yanlama:
C/1 ezgisine geçilişte oyuncuların elleri derhal
çözülür, manzara bambaşka bir renk edinir.
Oyuncuların şimdi teker teker kuvvetli ayak
vuruşlarıyla ve parmak çıtlatmalarıyla her biri
bulunduğu yerde dönerek oynadıkları görülür.
Notaya göre, kısmın girişinde oyuncular B/1'de
tarif edilen figürü bu sefer tam sağa ve sola
dönerek karşı karşıya düşmek suretiyle, hem de
kuvvetli parmak çıtlatışlarıyla tekrarladılar
demektir. Sekizinci zamandaki kuvvetli bir el
şaplatmasından sonra (Sol kol kuşak hizasına
indirilmiş ve sağ kol baş hizasına kaldırılmış
olduğu halde) oyuncuların hiç kımıldanmadan çift
çift karşılıklı duraklamalarıyla kısım
tamamlanır. Bu duruşlarda bir meydan okuyuş hâli
sezilir.
Çalgının C/1 kısmını bir daha almasıyla
oldukları yerden geri dönen oyuncular, eş
değiştirerek bir daha aynı figürü gösterirler.
Musiki C/2'ye gelince bulundukları yerde soldan
sağa dönmeye başlarlar. Parmak çıtlatmaları
dönüşlerde de devam eder. Kol hareketleri hep
birbiri aksine olur (Biri sağdan yukarı
kaldırılmışsa, öbür kol soldan aşağı indirilir.
Biri önden yana kırıksa, Öteki arkadan yana
dirsek vermiştir..)
Usta ve ergin oyuncular dönüşleri gayet hesaplı
çevrelendirirler. Her bir zaman vuruşuna düşen
dönüş kıvamını elli dereceden fazla yürütmezler.
Böylelikle tam yedinci zamanda karşı karşıya
gelinecek bir intizam dairesinde geçen figür,
oyunun c'zibesini arttırır.
Yerinde dönüş sağ ayaktan başlar. C/2'nin ilk
vuruşunun birinci yarısında sağ ayak yerden
kesilip, az sola konur; ikinci yarısında sol
ayak dizden kırılarak arkadan yukarı fırlatılır.
Sağ diz de aynı zamanda hafif bir kırma yapar.
İkinci zamanın ilk yarısında sol ayak
fırlatıldığı vaziyetten indirilirken, vücut
biraz daha sola döndürülür ve ayak yere basılır.
Zamanın ikinci yarısında sağ ayak dizden
kırılarak arkadan yukarı fırlatılır. Bu
yapılırken sol diz hafifçe kırılır. Böylelikle
devam eden dönüş hareketi yedinci zamanda
oyuncuları yüz yüze getirmiş bulunur. Tam
yedinci zamanda az önce yukarı fırlatılan sağ
ayak oradan çok kuvvetli bir vuruşla solun
yanına iner; tam o bunu yaparken de, sert bir el
çarpmasından sonra oyuncuların hareketsiz
kaldıkları görülür. Bu duruşta sol kol çoğu
zaman -dirsekten kırılı vaziyette- baş hizasında
yukarı kaldırılmış bulunur, el ayası yere bakar.
Sol kol kalçaya kadar aşağı iniktir. (7 ve 8.
zamanlarda çalgı tril yaparken oyuncular da kol
ve göğüs titreterek ona katılıyorlarsa da
eskiden bu titreyişin yapılmadığı bellibaşlı
halaycılarca söylenmektedir. Yine duruş
vaziyetlerinde, eski oyuncular sol kollarını
"dirsek kırmak ve ayası yere dönük eli baş
hizasına kaldırmak" suretiyle hiç kımıldatmadan
yukarda tutuş ve sağ kolu kuşağın alt hizasına
kadar indiriş gibi yiğit işi tavır yaşattıkları
hâlde, yenilerin her iki kolu yanlara açtıkları
görülmektedir.)
Oynatma:
Musikinin D kısmı başlayınca eller kalçadan arka
arkaya sıralıdırlar. "Her ölçü zamanında bir
ayak değiştiriş" bu figürün esasıdır. Sol ayak
hep öndedir. Zamanın birinci yarısında kısa bir
adım ileri atılır. Zamanın ikinci yarısında sağ
ayağın ucu bunu takip eder (Sağın ökçesi
kalkıktır.) İkinci zamanın yine ilk yarısında
sağ ayak ucundan kuvvet alınarak sol kısa bir
adım daha ileri atılır; ikinci yarısında sağ
ayağın ucu onu takip eder. Bu sırada dikkati
çeken âhenktar vücut hareketleri ve tartımlı
(ritmik) diz kırışları figürü o kadar
güzelleştirir ki, seyirciler ayak değiştirmeleri
takibe bu katılan âhenktarlık yüzünden bir an
için imkân bulamaz olurlar, harekete hayranlıkla
dalıp giderler.
Bu figürün kimi zaman eller bırakılarak
yürütüldüğü de olur. O taktirde, parmak
çıtlatmalarıyla düz oyun hâlinde yürütülür. Eğer
oyuncular tecrübeliyse, düz yürüyüşten ibaret
kalan figürün yeknesaklığı giderilmek üzere
önceki oyuncu sol ayağı daima kimi sağa kimi
sola atıp, bazen de geri geri gitmekle, cümlesi
dalgalı yürüyüş gösterirler.
Heykel duruşuyla son bulan figür:
"Oynatma" kısmı tarif edilegeldiği üzere
devamdayken, musiki tekrar C/1'e geçer. Bu defa
oyuna büyük bir canlılık hâkimdir. Kuvvetli
parmak çıtlatmalarıyla olduğu yerde yapılan
dönüşleri taşkınlıkla tekrarlayan oyuncuların
bir an için heykelleşmiş h'le geldikleri ve bu
karakterli duruşla bir kahramanlık havası
yarattıkları görülür. Figür üç defa
tekrarlandıktan sonra yeniden oynatma kısmına
geçilir... Az sonra diz çöküşlere başlanacaktır.
Diz çökmeler:
"Oynatma"ya bir müddet devam edildikten sonra
musiki yeni baştan C'ye geçer. Halaycılar ilk
önce C'de yaptıkları figürü bu sefer diz çökmüş
vaziyette tekrar ederler. (En önce sağ diz yere
konulup sol bacak sola ileri uzatılarak yere
ökçeler temas ettirilir. C/1 kısmı C/1 kısmı
ikinci defa çalınınca sol diz üzerine gelinerek
sağ bacak sağa ileri uzatılıp ökçe yere konur.
C/2 -Bunda ayağa kalkılır... Yedinci zamanda
kuvvetli bir el çırpmasından ve şiddetlice ökçe
vuruştan sonra, hareketsiz durulur. C/1 kısmında
da tam yedinci zamanda el çırpılarak duruşlar
yapıldığını ve sekizinci zaman süresince
hareketsizlik devam eder.)
Son figür:
Oyunun usanmadan seyredilebilmesini sağlayan bu
tertibe sonuncu figürde de riayet edilir.
Evvelki figürün bittiği yerden musiki yeniden
D'ye geçer. Halaycılar bununla oynatma figürünü
tekrar ederler. İşte bu andan sonra yürütülen
son figür ayrıca dikkati çekicidir. Saz son bir
defa C kısmını tekrara koyulmakla, oyuncuların
çifter sıra numarasına düşenleri, önce diz üstü
gelerek enseler yere değecek surette yere sırt
üstü yatarlar. Tekler, onların göğüslerine birer
ayakla basmış vaziyette kuvvetli parmak
çıtlatışlarıyla C figürünü yaparlar. Yine
yedinci zamanda sert bir el çırpmasıyla
hareketsiz kalırlar. Teklerin bu duruşunda bir
yiğitlik hâli vardır. Saz C/1 kısmını bir daha
alınca, bu sefer tekler yere serilip çiftler
onların göğsüne basarak aynı figürü gösterirler.
Musiki C/2'ye girer, cümlesi bu figürü ayakta
tekrar ederler. Son duruşta çalgı C/2 kısmının
bitim ölçüsünü dört zaman kadar sürdürür. İşte
bu süre boyunca hiç kımıldanılmadan durulur.
Abdurrahman Halayının "Hoplatma"sı:
Bu hoplatma kısmında oyuncular elele tutuşmuş
halde bir hilâl gibi dizilirler. Musiki, hoş bir
makam değişimiyle majöre geçer. İki dörtlük
ölçünün ilk zamanında oyuncular yarım sağa dönüp
sağ ayağı kısa bir adım ileri atarlar. İkinci
zamanda sol ayak -ökçe sağ ayağın ucuna gelecek
surette- ileri atılır. Üçüncüde, sağ ayak tekrar
bir kısa adım ileri atar. Dördüncü zamanda sol
onun yanına gelerek, yarım sola dönülür.
Beşincide sağ ayak kısa bir adım öne atılarak
ökçe üstüne konur. Altıda yukarı kalkık sağ ayak
ucu tartımlı bir tarzda sola, yedide sağa,
sekizinci zamanda tekrar sola oynatılır. Sekiz
zaman süresindeki bu figür, oyuncuların yeniden
yarım sağa dönmesiyle, yine sağ ayaktan
başlanılmak suretiyle bir müddet devam eder.
(Bir kısım oyuncuların bu figürü yapmadıkları
görülmektedir. Halbuki figürün Ağırlama kısmını
Hoplatma'ya yaklaştıran önemli bir rolü vardır).
Ayak fırlatmalar:
Tarif edilegelen figür devamdayken musikinin
hızlanmaya başladığı görülür. Oyuncular bu
canlanışa göre figür değiştirmek zorunda
kalırlar. Zira o figürün fazla kıvraklığa
tahammülü yoktur. Ayak fırlatma figürü tempoca
epey hızlanabilecek bir musikiye ancak hakkıyla
yaraşabilir. Ayak fırlatmalar üç adım
yürünüldükten sonra yapılır. Yarım sağa dönük
durumdaki oyuncular önce sağ ayağı bir adım
ileri atarlar, ikincide sol, üçüncüde sağ birer
adım ileri yürütülür. Dördüncü zamanda sol ayak
sağın yanına -yere basılacakmış gibi-
getirildiği halde, basılmaz; hafif bir diz
kırımıyla sağa yukarı fırlatılır. Aynı anda sağ
ayağın da ökçesi - yine hafif bir diz kırımıyla
- yere pekçe vurulur. Beşinci zamanda sol ayak
sağın yanında basılır. Altıda, sağ ayak soldan
yukarı fırlatılırken, sol diz hafif bir kırış
yapılır. Yedincide, sağ ayak yerine getirilir.
Sekizinci zamanda sol ayak tekrar sağa yukarı
fırlatılırken, sağ diz hafifçe kırılır.
Dokuzuncuda sol ayak tam sağın yanında
getirilmeyip az bir şey soldan arkaya konur.
Onuncu zamanda sağ ayak sola yukarı
fırlatılırken halaycıların hafifçe gerilediği
görülür. Bundan sonra sağ ayak fırlatılı
vaziyetinden yerine getirilmez, bir adım sağa
ileri atılır ve üç adım yürünüldükten sonra
tarif edilegeldiği üzere devam eder. Yürüyüşle
birlikte on zaman devam eden bu figürün
muntazamca yapılması pek hoş bir manzara
yaratır.
Geriye açılışlar:
Üç adımlık yürüyüşten sonra ayak fırlatılarak
olunduğu yerde yapılan figür biraz devam eder.
Musiki ilerleyip de Hoplatma notasındaki B
işaretli yere gelinince, olunduğu yerde yapılan
bundan önceki figürün ayak fırlatmaları bu sefer
ekseriyetle her vuruşta yarımşar gerilenerek
tekrarlanır. Geri gidişlerde daire
genişlediğinden, oyuncu araları mesafelerde
kolların gerginleşmesine yetecek kadar açıklaşma
fazlalıkları h'sıl olur. Gerilenmenin belirli
bir haddi yoktur.
El bırakmalar, diz vuruşlar ve el çırpmalar:
Üç adım yürüyüş ve geri açılış tarzlı figür
birkaç defa tekrarlandıktan sonra musiki gitgide
hızlanmaya koyulur. O aralık halaycılar el
bırakarak üç adım yürüyüşten sonra olunduğu
yerde yapılan ayak fırlatma figürünü tekrara
başlarlar. Yalnız, ayak fırlatma hareketleri
yerine diz vuruşlar geçer. Diz vurmalar
çömelinmiş vaziyette yapılır. Önce sol dizden
başlayan bu figürde sağ dizler yere vurulurken
kuvvetli el çırpmaları da olur. Bu figürleri hep
çömelik kalarak o vaziyette sıçramalı
yürütüşlerle hiç durmadan sürdürdükleri de olur.
Hoplatma'nın son figürü:
Diz vuruşlardan sonra doğrularak ayak
fırlatmalarına geçen halaycılar, artık
coşmuşlardır. Musiki "Keçi Vurdum Bayıra"
havasını alır, ki bütün oyuncuların heyecana
kapılmasına bu kadarı pek yeter. Düz yürüyüşlü
ilerleyiş her iki ayağı yerden kestiren
sıçramalar hâlini alır. Sağ ayağın her
fırlatılışında yapılan el çırpmaları kulaklarda
çınlar. Bir ara eller omuzlara atılır. Bundan
sonraki her ökçe vuruluşu yerleri sarsıyormuş
hissini uyandırır. Bu da Abdurrahman
Hoplatması'nın sonuncu figürüdür.
ACABAT:
Bu adı Hacabat şeklinde telâffuz ettikleri de
olur. Rize bölgesi köy Horonlarından olup
türküsü vardır:
Acabat'tır yolumuz
O bölgenin yalı köylerinde deniz hâtırası kokan
şunun gibi türküler ayrıca işitilip Horona
katılıverir:
Aşçı hala ayar ayar
Bir kepçe kor, iki sayar
Onun ile can mı doyar?
Heyamol, heyamol, helesa
Yelesa, heymeli hesa
Hesa hay...
Kısacık bir motifin baştan sona
tekrarlanmasından ibaret havası iki vuruşlu ve
çok canlıdır.
Acabat oyunu Maçka Horonu'yla yer değişir.
Prensip itibariyle Rize bölgesi oyunları o kadar
canlı, cezbeli ve kemençecinin komuta
isteklerine uyarak akıp giden öyle tetik
Horonlardır ki, sabit figürlerinden söz etmek
çoğu için imkânsızdır.
Acem Halayı
ACEM HALAYI:
Oymak Halayı da denilen bu oyun Çukurova'ya
mücavir güney Türkmenleri arasında vardır. Adını
eski bir göç yolu hâtırasından sakladığı
sanılıyor.
AÇIK:
Bingöl bölgesinden Kiğı kazasının Halhal köyü
gibi dolaylarında yürütülen oyunlardandır. Toplu
ve seyrek olarak 2-8 erkek tarafından oynanır.
Tamzara, Narı, Tek Ayak oyunları dizisindendir.
Açılsın Demir Kapı
AÇILSIN DEMİR KAPI:
Rize ve dolayının birli ve ikili
oyunlarındandır. Köçek oyununu düşündürür.
Çoğunlukla tek oyuncu tarfından yürütülür.Yüz
seyircilere dönük olduğu halde daire çizme,
arkadan yere kaykılıp yatma ve zaman zaman
titreme, oyunun asıl gösterilerindendir.
İrticalî görünüşüyle kadın oyunundan taklitçidir
denilebilir.
Açkapı Oyunu
AÇKAPI OYUNU:
Safranbolu düğünlerindeki çengi oyunlarındandır.
Atlamalı Zeybek oyunlarını andırırsa da, kendine
has bazı tavırları dikkati çeker. Oyunda
söylenen türkünün ikinci mısraları tekrarlanır.
Ezgisi karcığar makamının seyrine uygundur.
Aç kapıyı ben geldim civanım aman
Sefâ geldin, hoş geldin ölüyon aman
El ediye, el ediye
Gara da gözler kül ediye
İlk iki mısra, oyuncuların karşılıklı titreşip
çömelişmeleri ve çömelikken vücudun belden
yukarısını iki tarafa eğe eğe ellerini başları
üstünden çevirip yerde parmak burarak tempoya
uymaları suretiyle başlar. Ancak, oyunculardan
biri sağa eğilince öbürü sola meyleder. Böylece
tekrar sağa ve sola vaziyet değişildikten sonra
tetik davranışla yer değiştirerek ayağa
kalkarlar. Son üç mısra tam bir Zeybek oyunu
tartımına uygun nağmelerden ibarettir. O
sebepten oyuncular hareketin heyacanına asıl
şimdi kapılırlar. Vaziyetleri şöyledir.
Göğüsleri ilerde olduğu halde, gözler bebek
bebeğe bakacak surette başlar dik durur. Sağ
dirsek sağ yana uzanıkken, sağ el omuz
seviyesine kalkar. Sonra, yine bu kol dirsekten
itibaren öne doğru kırılarak, aşağıya doğru
kırık bilekle gelişigüzel bırakılır. Sol el ise
hafifçe kırılıp bükülerek az geride
bulundurulur. Ayak vaziyetlerine gelince; sağ
ayak parmaklar üstünde, topuk yukarda ve diz
kapağı dıştan yana bükük olur. Vücut bu ayağa
bindirilmez. Sol ayağın tabanı yere basıktır.
Vücut ağırlığı tamamen bu ayaktadır.
Oyuncular olduğu yerde kol ve kalça figürleriyle
bir müddet oynadıktan sonra vücut birden sol
ayaktan sağ ayağa yükletilir. Sol ayak yana
fırlatılıp bir adım öne atılır, sonra da birinci
vaziyete geçilir. Yana ayak atış hareketleri
böylece tekrarlanır. Sonra, ansızın göğüs göğüse
gelinir. Sağ ayaklar ileri atılmak suretiyle de
diz kapakları tokuşturulur. Gövde sağa ve arkaya
bükülerek hızlı bir dönüş yapılır. Bu şekil de
birkaç defa tekrarlanır. Saz aranağmeye geçince
diz çökme figürleri başlar.
Oyuncular, ayakları üstüne yaylanarak sıçraşır
ve iki ayak üstüne düşüp akabinde (hemen
ardında) de diz çökerler. Diz çöküş vaziyetinde
yine hafifçe kalkar sağ diz kapağını - vücudu
sola eğerek - yere vurur. Arkasından sol ayağı
da aynı şekilde yere toslatarak ayakta yapılan
dönüş figürünü diz çöküş vaziyetinde yerde
tekrarlayıp ayağa kalkarlar. Bu oyundaki
figürlere topluca "numara" denilip türlü adları
vardır. Selamlaşma numarası, yan numarası,
toplama numarası, ön numarası, atlama numarası
gibi (Numara kelimesi Türkçe olmadığına göre,
evvel zamanda başka bir tabir kullanıldığı
muhakkaktır).
Açkapı oyunu çoğu zaman erkeklerce oynanmakla
beraber, kadın düğünlerindeki çengilerden
birinin erkek kıyafetinde oyuna katılmasıyla da
yürütülebilir. Çünkü erkek ile kadının bu
oyundaki durum ve figürleri farklıdır. Erkeğin
daha vekârlı, heybetli, cesur sert, kadının ise
nazik ve mahcup bir hâli olur. Bazı figürleri
birlikte gösterdikleri halde bazılarında -hele
atlamalarda - erkek ve kadın ayrı ayrı oynarlar.
Oyunun parmak çıtlatmalarına aynı zamanda dilin
damak şaklatmaları da tartımla katılır.
Açkapı oyununda söylenen türkülerden bazıları:
Çuha da yelek eklolur, ölüyon
Çirkin seven dertolur, yanıyon
Sever isen gozel sev, ölüyon
Gozel merhametlolur, yanıyon aman
Sen de yanuk, ben de yanuk
Sular akar buz bulanuk,
Eller uyur, ben uyanuk
-Aranağme-
Çuha da yelek eğmesi, ölüyon
Sol yanında düğmesi, yanıyon
Yine de gozüm seyreyor, yanıyon aman
Yakın y'rın gelmesi, yandım ben
Aman hanım, zârif hanım
Halın hatırın soralım
Anandan izin alalım
Bu gece bizde kalalım
-Aranağme-
Ay ışıktır varamam, yanıyon
Dile de destan olaman, ölüyon
Ay buluta girince, yandım ben
Bağlasalar duraman
Elim gaydı (kaydı) dilim gaydı
Ağam serhoş ne tez aydı
Hele yanuk olmayaydı
-Aranağme-
Bağlama, bozuk ve cura sazlarıyla yürütülen
Açkapı oyunu, bazen de iki çiftin karşılaşması
suretiyle dört kişi tarafından aynı ayaklarla
oynanır.
Yukarıdaki notanın daha işlemeli başka bir
sureti de neşredilmiştir; icrada çeşitlemelere
pek elverişli düşen bir ezgidir.
Afşar Halayı
AFŞAR HALAYI:
Bazı Ankara köylerinde seyredilebilen sıra
oyunlarındandır.
Ağır Bar
AĞIR BAR:
Kağızman (Kars) dolayında, davul zurna yahut saz
veya (yarım asırdır) armonik, kırnata (klarnet)
eşliğiyle, yer genişliğine göre 10 ilâ 20 kişi
tarafından yürütülen sıra oyunu çeşitlerinin
başta gelenidir: Ağır Bar, Alaca Bar, Hançer
Barı, Hoşbilezik, Tanzara ve Temur Ağa.
Bunlardan yalnız Alaca Bar kadınlı erkekli
oynanır. Orada ayrıca Şeyh Şamil ve Ondört
oyunları kadın veya erkek tek kişi için olarak
vardır. Çoruh ili Öğdem, kazasından meselâ
merkez köyünde Ağır Bar tulum eşliğinde 6 ilâ 30
erkek tarafından yürütülmesine karşılık, Ersis
köyünde 15-30 erkek tarafından davul zurnayla
oynanır. Ardahan'da Bar denilmesine karşılık,
köylerinde sıra oyununun adı Halaydır.
Ağır Hava
AĞIR HAVA:
Urfa'nın Birecik kazasında, başta Ağır Hava
olmak üzere Şirvanî, Çap, Mimiteşi ve Göven
toplu karma oyunları yalnız düğün ve bayramlarda
davul zurnayla yürütülürler. Başlıca farkları
hız derecelerindedir.
Eski Kırım oyunlarından bir çeşittir.
Ağır Kayda
AĞIR KAYDA:
Kars merkez kazasının Çakmak köyünde Ağır Kayda
ve diz kırma adlı iki oyun revaçtadır.
Birincisinin tek kişice, öbürünün kadın erkek
karma olarak düğünlerde yürütülmesi görenektir.
Ağırlama
AĞIRLAMA:
Ağır sıfatı gibi Ağırlama tabiri de halk
oyunları konusunda farklı anlamlarda
kullanılagelmiştir.
Ağır Zeybek Oyunu
AĞIR ZEYBEK OYUNU:
Ağır tempolu ve tarihinin en az yüz yılı için
Ege illerimize inhisâr etmiş görünen tekli
Zeybek oyunudur. N'diren birkaç oyuncunun
birlikte Ağır Zeybek yürütmeye çalıştıkları da
yer yer görülmüştür. Yedi figürü vardır:
1. İleri geri yürüyüş: Üçler. Sağ ayak bir adım
ileri (bir), sol ayak ileri (iki), sağ ayak geri
(üç), sol ayak geri (dört), sağ ayak basılı, sol
ayak yana basar (beş). Kollar aşağıda olarak iki
defa tekrarlanır.
2. Kollu yürüyüş: Birincisi gibidir. Ancak,
kollar yukarıda oynanır.
3. Sallanma ve soldan dönme: Üçler. Sol ayak
basılı, sağ ayak ileri geri sallanır (bir), sağ
ayak ileri basar ve sol diz üstüne atılır (iki),
kalkılır ve sol ayak sağ diz üstüne çekilip
soldan yarım dönülür (üç), sol ayak üstünde
sıçranılarak yarım sola dönülür (dört), sağ ayak
arkaya kıvrık olup, sol ayak üstünde sıçranır ve
ayak dikili sol diz üstüne çökülür (beş). İki
defa tekrarlanır. İki figür yapılır.
4. Diz çökme: Üçler. Sağa dönme (sol, sağ, sol).
İki ayakla birden bir adım kadar ileri sıçranır
(bir); sağ ayak önde, sol ayak arkadadır.
Çökülüp sol diz üstüne iki defa vurulur (iki ve
üç), çökmede yarım sola dönülerek, sağ diz
üstüne basılır (dört), sol ayak üstüne kalkılır
(sağ ayak arkadadır), sağ ayak ileri basılıp
yarım sola dönülür (beş); sol ayak ilerde, sağ
ayak geridedir. İki defa tekrarlanır.
5. Dönme: Üçler. Soldan dönme. Sağ ayak sol
tarafa atılır (bir), sol ayak geriden sola
atılır (iki), sağ ayak sola atılır (üç), sol
ayak sola atılır (dört), sağ ayak ileri atılır
(beş). Bu beşle iki defa dönme yapılmış olur.
6. Geri yürüme: Üçler. Sağ ayak geri basılır
(bir), sol ayak geri (iki), sağ ayak geri (üç),
yarım sola dönerek sol ayak ileri basar (dört),
sağ ayak ileri basar (beş).
7. Çapraz ve bağlantı: Üçler. Sağ ayak ileri
basılır (bir), sol ayak arkadan kalkıp basar
(iki), sağ ayak sağa açılıp basar (üç), sol ayak
sağ ayağın kenarına dokunur (dört), sol ayak
sola açılarak yere basar (beş). Biraz
kaykılmakla sel'm vermiş olur.
Agooğlu-Ağaoğlu
AGOOĞLU-AĞAOĞLU:
Bu oyunun adı eski bir Rumeli türküsünün baş
sözleridir. Ağa Oğlu'nun ora ağızlarında
söylenişidir. Yıllardır bazı Tekirdağ köylerinde
sıra oyunu halinde türküsü söylenerek
yürütülüyor. Trakyamızda iç Rumeli göçmen sekene
(oturan, ikamet eden ) çok olduğu için, Vardar
ötelerinden getirilmiş oyun çe
İtlerinden olacağı düşünülebilir.
Akışta
AKIŞTA:
Kars-Artvin'den Siirt dolayına doğru Akışta veya
Hakışta kelimesi bozula bozula Siirt'te
Karakuştani, Bitlis'te Halkuşta ve diğer mücavir
şark (doğu) topraklarımızda daha da farklıca
söylenişler edinmiş görünüyor.
Karakuştani oyununun 4 veya 6 erkek tarafından
çift çift ve el çırpmaca figürüyle karşılıklı
oynandığını maddesinde anlattık. Yani, oyuncular
karşılıklı her gerileyip tekrar yüz yüze
ilerleyişte el ayalarını çarpıştırırlar ve bu
motif oyun süresince belirli ayaklarda
tekrarlanır.Havası sözsüzdür.
Akışta da esasta aynı oyundur. O kadar ki, Kars
ve Siirt oyuncularını bir müsamerede peşi peşine
seyretseniz hangi oyunun Akışta ve hangisinin
öbürü olduğunu yabancı sıfatıyla kolay ayırt
edemezsiniz. El Çırpmaca figürü ikisinde birdir.
Ezgisinin ilk ölçüsü başlangıcında bu mücadeleci
motif tekrarlanır.
Siirtli olmayan bazı müşahidler (gözlemciler)
Akışta'dan Karakuştani telaffuzuna geçen oyun
adının bu ikinci şekline göre iki farklı halk
etimolojisini düşünmek istemişlerdir:
1. Karakıştani veya Karakuştan aslında kışları
yürütülen bir oyunmuş. Isınılmak üzee
oynanırmış. Adı böylece "kara kış"tan mülhem
olunmuş (ilham alınmış). Karakışta izafesi "ni"
sonekini nispet edinmiş.
2. Kuzgunun adı "karakuş" olduğuna göre, el
çırpmaca figürünün onun kanat çalışından mülhem
olabileceği ikinci bir ihtimal halinde
düşünülmüştür.
Fakat, Alkışta veya Arkışta şeklinin aslı
arguştağ olduğu henüz Gaziantepli lügatçı Asım
Efendi tarafından şu surette belirtilmiştir: "Arguştaki;
küçük kızcağızlar oynarlar, bir nevi (çeşit)
oyundur (Burhan-ı Kaatı Tercümesi)". Kelime,
ferhenge (Farsça sözlüğe) girmiş olan müferres
(Farsçalaşmış) Türkçe sözlerdendir.
Alaca Bar
ALACA BAR:
Ağrı ilinin Eleşkirt ilçesinde bu oyun davul
zurnayla yürütülür. Yerin büyüklüğüne göre
sayısı çoğalabilen erkek ve kadınlarca elele
tutuşularak oynanır. Esasen Alaca Bar karma oyun
demektir. Merkez kazasının Gülesor köyünde tar
çalındığına göre bazı oyun unsurlarının da
Azerilerden gelmiş olması mümkündür: Larik
(güzel), hazan (hoş), lalo (delikanlı),
hazanı(yurt) gibi mahalli tabirler bu
cümledendir.
Bay Kasım Ülgen de Erzurum düğünlerinde
yürütülen bir sıra oyunundan bahsederken şöyle
demiştir: "Bu oyunda bir kız bir erkek olmak
üzere halka kurarlar. Bu oyuna Alaca Bar, Halay
gibi isimler verirler. Halay sözü Sivas'tan
gelmiş yeni bir kelimedir, lehçede yoktur.
Alana Oyunu
ALANA OYUNU:
Bursa ilinin Gürükle köyünde kadın oyunudur.
Düğün ve bayramlarda aralarında iki kişi
tarafından oynanır. Söz açılmışken Bursa
köylerindeki oyunları alfabe sırasıyla
hatırlatalım: Düz Oyun, Güvender, Kalkan Oyunu
(toplu oyundur), Karşılama, Kaşık Oyunu, Köçek
Oyunu, Köroğlu, Orta Oyunu, Sekme,
Yalelli-Çiftetelli, Yümsek Hava Oyunu, Zeybek.
Bazı Bursa köylerinde (fakat nadiren), çeşit
olsun diye halka kurup Hora da yaparlar. Mesela
merkez kazasının İsmetiye köyünde. İhtimal ki
eski civar Hrıstiyan köylerinden öğrenilmiştir.
Fakat davul zurnayla ve türkü havasıyla
yürütülürler.
Alan Havası
ALAN HAVASI:
Çanakkale ilinin Bozcaada ilçesinde yalnız
erkeklere mahsus olarak resmi günlerde davul
zurna veya klarnet, keman, lağuta ve def ile
yürütülen 20-150 kişilik toplu oyundur.Aynı
yerin tek, çift ve dörtlü olarak diğer oyunları
şunlardır (alfabe sırasıyla): Bıçak Havası, Dört
Güllü, Hora, Kaba Güvende, Karşılama, Sirto ve
bilhassa Zeybek.
Alassia Komutası
ALASSİA KOMUTASI:
Titreme Horonu gibi Sallama Horonu'nun da
gemiciliğe ve balıkçılığa bağlı kendi bölgesinde
(Borçka, Hopa yalılarında) sarsıntılı
figürleriyle revaçta kaldığına dikkati çeken Bay
Kasım Ülgen, Deli Horon denilen çeşitin
şöhretinin bilakis Artvin tarafında da
yaşadığını ve canlılığına binaen "Çoşkun
Çoruh"da denilir olduğunu belirtiyor. Oyunun
figür değiştirme yerlerinde verilen komuta "Allasiya"dır.
Yani, Çoruh kayıkçılığından müntakil (intikal
eden, geçen) bir gemici tabiri olduğu
kendiliğinden anlaşılıyor. Filhakika (doğrusu,
gerçekten) "Allasiya!"nidası İtalyanca
(Cenevizli hatırası)bir tabir olup, aslı alla
scia'dır. Heyamola, Heyayisa, Siamole gibi eski
Venedikli dilinden kalma gemici tabirlerinden
olduklarını eski lügatçılarımız (sözlük
hazırlayanlarımız) tespit etmişlerdir. Pazar
kazasında Yisa adlı müstakil bir erkek Horonu
daha bulunduğu biliniyor. Allasiya, sandalı ters
kürekle geri alıp siya ettirmekte kullanılır.
Filhakika baş tarafta adı geçen oyunun o
figüründe de "daire artık önceki istikametinin
aksi tarafına gitmeye başlamış" bulunur.
Böylece Doğu Karadenizdeki bazı oyunların
içerlere kadar kayıkçılık ve balıkçılıktan kalma
hatıraları sakladıkları anlaşılmış oluyor.
Bunları taklitçi unsurlardan sayabiliriz. Gemici
oyunları bahis mevzuudur (söz konusudur). XIII.
yüzyılda Trabzon İtalyan tesirlerine açık
başlıca deniz transit merkezlerindendi. Şehirde
Avrupalı mahalle ve kalesi vardı.
Evliya Çelebi bile kendi gemi yolculuklarında
gemicilerimizin "Eyyam ola, yen ese" gibi halk
etimolojisi nakillerine şahit olmuştu. Şemsettin
Sami gibi bir iki lügatçimiz "Eyyam ola, Ey ya
moli, Hey ya ese, Al aşağı" gibi nidaları keza
aslen Türkçe görmek istemişlerdi. Sinop'un eski
gemicilik hatırası bahşiş toplama adetlerinden
olarak Helassacı'ların kapı kapı dolaşıp
söyledikleri beşitlerden işte bir örnek:
Bir gemim var üç direkli
Kürek çekerler yürekli
Tayfası aslan yürekli
Heyamola, yussa!
Alay
ALAY:
Düğün alayı gibi topluluk anlamındaki alay
kelimesi yurdun dört bir bucağında bilinir,
doğru telaffuz edilir ve mesela "halay" gibi
telaffuz edilmez. Oyun tarzının adı olan Halay
da Sivas gibi yörelerde "alay" telaffuz edilmez.
İki söyleniş ayrı tutulurlar. Halayın yerini
dilde Alay'ın aldığı ancak beş on köy biliniyor.
İstihza (alaya alma, eğlenme) anlamındaki alay
kelimemizin aslı topluluk alayından ayrıdır. En
eski Türkçe'de "elük" alay etme demekti, bu alay
o eskiden bozulmuştur. "Eliklemek", alay etmek,
alaya almak demektir.
Orta Anadolu'nun çoğu semtlerindeki Halay
oyunları ile nice köylerdeki Alay adlı toplu
oyunlar aynı şeyler midir? Öyle köy var ki Alay
ve Halay kelimelerini fasih (düzgün)
söylenişleriyle farklı anlamlarında pekala
kullanabildiği için, iki kelimenin başkalığı
anlaşılıveriyor. Bazen de her iki kelimenin alay
telaffuz edildiği nice köylerde görülmektedir.
(Sıhhat ve saat kelimelerinin ikisini de "saat"
telaffuz eder gibi bir şey oluyor). Buna
bakanlar Halay kelimesinin doğrusunun Alay
olduğunu sanabilir ki, yanılmış olur.
İltibas (benzer şeylerin karışması), bazı
bucaklarda çoktan umumileşmiştir. Mesela Birecik
(Urfa) kazasının Halfeti köyünde Alay, Halay her
iki imlanın söylenişiyle bir sıra oyununun
adıdır. Adını kimi öyle, kimi böyle söylerler,
Kadınlı olarak 5-25 kişi tarafından yürütülür ve
bu karmalık "samimiyetin birlikte tecellisi"
sayılır. Fakat, aynı yerde bir de Alaya oyunu
vardır. Bunların ikisini de Halay ile bir ile
bir tutabilir miyiz? Oyun bakımından; evet!
Diğer bazı yurt semtlerinde görüldüğü gibi
Balıkesir bölgesinde de Alay Oyunu tabiri açıkça
Halay kelimesinden muhaffeftir (hafifletilmiş,
kısaltılmıştır yani dolaylı ilgidir).
Konya ilinin Cihanbeyli kazasından Oba köyünde
Alay erkek kadın karma halde düğünlerde
yürütüldüğü için Halay olduğu keza açıktır.
Çanakkale ilinin Ayvalık ilçesinden Kıran burgaz
köyünde 50 kadar erkek tarafından davul zurnayla
çekilen bir Alay oyunu vardır. Alay adlı sonuncu
oyunlar Halayların Batı Anadolu'nun son ayakta
kalabilmiş uç örnekleri sayılabilirler. Adında
alay kelimesi bulunan aşağıdaki maddelerden
hangilerinin aynı veçhile Halaylar zümresinden
kalmalığını kestirmek, cümlesinin ayrı bir
mukayeseli incelemeye tabi tutulmasına bağlıdır.
Bütün Halaylar zümresinin mistik menşei
sezildiği için bunların Alay ile münasebeti
tasavvur edilemiyor.
Alaydan Alaydan
ALAYDAN ALAYDAN:
Bartın'da beşi kız, beşi oğlan çocuklar, beş o
tarafa, beş bu tarafa karşılıklı söyleşirler.
Çocuk oyunudur:
- Alaydan, alaydan, Habip alaydan.
- Ne istersin, ne istersin bizim alaydan?
- İsteriz, isteriz, güzel isteriz.
- Güzeldir, makbuldür, kendisi gelmez.
Gelin almaya gelenler:
- El eşinen, yoldaşınan, davulunan, zurnasınan
aldık gelini.
Safranbolu'da "aman ey!" nidasını "amani"
telaffuz ediyorlar. Bu, bir türkü adı olabilmiş
görünüyorsa da, aslında tekerleme bir nidadan
başka bir şey değildir. "Amanın" sözü de orada "avanım"
veya "avanın" telaffuz edilip kalmıştır.
"İmanım" gibi nidadan ibarettir. "Hacela", Hacı
Ali Ağa demektir.
Alay Raksı
ALAY RAKSI:
Çanakkale merkez kazasının Özbek köyünde 15-80
erkeğin davul zurnayla bir Halay çeşidi hâlinde
yürüttükleri oyundur (Kadınlar da iyi giyimli
şenlik günlerinde kendi meclislerinde oynarlar).
Aldım Param
ALDIM PARAM:
Erzurum Barlarındandır. Önce kollar aşağı
bırakılarak elele tutuşulur. Sonra eller
taraklanıp yürüme ve oturma hareketleri
gösterilir. Gerek yürünürken, gerekse ilk
hareketlerde asıl vazife sol ayakta olur. Oyunun
son hareketi de bu ayakta bitirilir. Oturmasında
hareketler bir sağa, bir sola olarak, bir
defasında sağ ayak, diğerinde sol ayak üzerinde
yapılırlar.
Al Elma
AL ELMA:
El'zığ ve dolayında "Şeve kırma" dedikleri oyuna
daha ziy'de kadınlar kalkar ve bu "Al Elma"
türküsünü söyleyerek oynarlar. Dizi hâlinde
oturan kadınlar kollarını birbirine geçirirler
yani kol kola girmiş olurlar. Bu türküyü
söylerken de tartım dairesinde sağa sol
sallanırlar. Çeyrek asır kadar önceleri bu oyun
orada fazla rağbetteydi. Sözlerinin ilk
dörtlüsüyle bağlantısı aşağıdadır. Tartımı
10/8'liktir. Oyunun kendisine türküye göre "Al
Elma Oyunu" denilmez, daima "Şeve kırma" derler.
Otururken oyun çıkarma düşüncesi hoş bir
buluştur. Fakat İstanbul için bile çok eskidir.
Al elmayı daldan al
Daldan alma benden al
Duydum gelin oliysin
Dur ben ölem ondan al
Uy henom, henom, henom (hanım)
Eller kınalı henom
Gözler sürmeli henom
Aley
ALEY:
Bunun Halay kelimesi üzerinde sadece zamanla "h"
başlangıcını gidertecek surette müessir (etkili)
olduğu düşünülebilmektedir. Halay'ın menşei
mistikti ve yardımcı fiili hâlâ "çekmek"tir.
Halay çekmek (Hû çekmek denildiği gibi).
Aleyler Buleyler
ALEYLER BULEYLER:
Muğla'nın Datça ilçesinin merkezi olan Reşadiye
kasabasında çalgısız olarak yürütülen oyundur.
Sekiz on genç kız halka teşkil ederek ve
sözleriyle oynarlar. Erkekler de oynarsa da
karma hâlde yapılmaz. Aynı ilçenin Kavaklıdere
köyünde 1, 2 veya 4 kişilik erkek oyunlarından
olarak davul zurnalı Zeybek oyunları ayrıca
vardır. Muğla bölgesinde Zeybek, Laz oyunu (?),
kaşık veya parmak zilleriyle yürütülen Kıvrak
Oyun, yarı sportif mahiyette fakat tartımlı
Kalkan Oyunu ayrıca yer yer vardır.
Alika
ALİKA:
Doğu Karadeniz'imizden Pazar kazasının
köylerinde geçen toplu oyunlardır. Tekrarlı ve
kafiyeli türkülerle iki grup tarafından
oynandığı olur. Tulum zurna eşlik eder. Halkası,
on kişiden aşağı düşmemek şartıyla karışık
olarak da genişleyebilir.
Aliş Türküsü
ALİŞ TÜRKÜSÜ:
Aliş adı Ali'den başka bir şey değildir. Alicik
gibi bir yakınlık, sevgi ifade eder. Sözleri
şudur:
Duyulur çifte mavzer sesi Urumelinde
İhtiyarlar silâh çatar Lofça belinde
Aliş gelir Aliş
Aliş türküsü dilinde
Davullar vurulsun
Çifte zurnalar çalınsın
Kabadayılar atlasın, sıçrasın
Diz vursun gayrı Urumelinde
Aliş, gitsin Tuna'ya Aliş
Aliş türküsü dilinde
Es bre deli rüzgâr es, gönül delidir
Gönlümüzü kemiren Tuna selidir.
"Edirne köprüsü taştan" ezgisiyle oyunun sona
erdiği olur.
Alkış Oyunu
ALKIŞ OYUNU:
Elazığ'ın Palu ilçesinde iki veya dörder erkekle
oynanır. Aynı kazada Kalkan Kılıç Oyunu da
vardır.
Allı Durna
ALLI DURNA:
Adını sözlerinden alan, türkülü ve ayakları
irticalî oyunlardan olup, bazı Ankara köylerinde
revaçtadır.
Allılar
ALLILAR:
Ankara'nın Çankaya ilçesinden Küçük Yozgat
bucağı merkez ve dolay köylerinde yürütülüp,
kadınlar ayrı mecliste oynarlar. Erkeklerce de
oynanır. Bölgenin öbür oyunları şunlardır:
Zeynebim, Yıldız, Nazik, Arap Oyunu ayrıca da
Halay Sinsin tertipleri .
Amani Oyunu
AMANİ OYUNU:
Safranbolu düğünlerinin çengi oyunlarındandır.
(Amîni) Evlerine evlerine yol gider (Aman aman
oy aman of)
Nazlı y'rı aramağa kol gider (Aman aman)
Gadunum gozelim
Ben yârimle gezerim
Gozelleri sezerim
İlk iki mısra "titreyiş ve çömelmelerle" başlar.
Mısra sonlarındaki "aman" nidâlarında yanlara
doğru kıvrak figürler yapılır. Yani, bir oyuncu
sağa, öbürü sola giderlerken ayak temposuyla
döne döne bir daire çizer ve devam ederler.
Vücut hep titremektedir. Kollar yanlara ve ileri
uzatılmış olarak, göğüs iki yana sallanır ve
kalçaların intizamlı hareketiyle oynanır. Sağ
ayak taban üstündeyken, sol ayak -topuğu hafifçe
kaldırılmak suretiyle- parmak uçlarındadır. Bir
müddet hafif aksamalarla oyun yürütüldükten
sonra, son üç mısraya gelinince türkünün ağırca
tartımı sürekli ve kıvrak bir curcunanın
canlılığına geçer. Vücut hareketleri ve figürler
kıvraklaşmağa başlar. Arka arkaya gelerek biri
sağ omuzunu öbürünü sol omuzuna dokundurur ve
ak'binde titreye titreye ayrı istikâmetlerde
ayrılıverişirler. Bu sefer düz hat üzerinde
yanyana ve eller şaklatılarak sağa sola gidip
gelişler olur. Göğüsleri kabartıp tokuşturarak
ani dönüşlerle irkilirler ve sarılıyormuş gibi
hareketlerle gözü aldatırlar. Bütün bunlar
oyunun belli başlı çekicilikleridir.
(Amâni) Var git oğlan var git sende bir hal var
(Aman Aman oy oy!)
Ayağında top top olmuş benler var (aman)
Anası vermezse kızına yalvar
Yandım şeker oğlan
Var git ordan oğlan
(Amâni) Ezelden âdettir güzele bakmak (oy oy
oy!)
Güzelin hâlinden ne bilir ahmak?
Yandın şeker oğlan
Var git ordan oğlan
(Amâni) Evlerine varamadım ârimden, (oy aman of)
Ayırdılar beni nazlı yârimden
Yandım şeker oğlan
Var git ordan oğlan
Aynı onunla söylenen başka bir türkünün sözleri
de şöyledir:
Uzun olur uzun yolun selvisi, yandım aman
(Ben) Bilmeyon benim yârim hangisi
Hele yavru yavru yavru
Gülüm aman aman aman
Evlerinin önü yüksek kaldurum
Kaldurumdan düştüm beni kaldurun
Varmam oğlan varman dengim değilsin
Anamdan babamdan zengin değilsin
Ankara Zeybeği
ANKARA ZEYBEĞİ:
İki kişilik ve davul zurnalı "Ankara Seymen
Zeybeği"nden başkadır. Bağlama eşliğiyle 4 kişi
tarafından odada oynanır. "Seymen Zeybeği" ise
başka meydan oyunudur.
Aptal Oyunu
APTAL OYUNU:
Muğla'nın Mil's ilçesi merkezinde oynanır.
"Aptal" mefhumunun (kavramının) kavmî ve mezhebî
türlü anlamı ve yorumları bulunduğu için burada
hangisinin ne maksatla bahis mevzuu olduğu
araştırılmağa değer. Oyunun tarifi bile elimizde
yoktur. Mil's ve dolayının öbür oyunları
şunlardır: Çıktım Tepe, Fer'hî, Karaoğlan, Soğuk
Kuyu, Zeybek. Adlarını bazen türkülerinden
almışlardır. Tek ve bazen iki kişi tarafından
oynanırlar. Oyuna davul zurna veya bağlama ve
saz eşlik eder. Kadınlar kendi aralarında
bazısını yürütürler.
Arapkir Halayı
ARAPKİR HALAYI:
Sivas ile Elazığ yolu arasında Arapkir düştüğü
için, Arapkir üzerinden Elazığ'a geçmiş görünen
kuzeyin oyun çeşitlerini bu son merkezde ve
dolayında farketmek mümkündür. Elazığ'ın Maden
ilçesindeki, oyunlarla havaları şunlardır:
Arapkir Halayı, Halay (Bir Ayak), Horon Oyun
Havası, Lorge, Zaza Haleyi, Malatya'da Arapkir
Halayı sözsüzdür.
Arapkir'in merkezinde Karadeniz kemençesi
eskiden çok kullanılır ve Horon çeşidi bir kuzey
ithâli olarak onunla yürütülürdü. Tamzara da
kuzeyden gelerek tutulmuştu. Zaza Haleyi
Bingöllerden gelme oymak oyunuydu. Arapkir
kadınlarının kendi meclislerinde yürüttüğü tekli
ve yarı irtic'len türkülü oyunlarla erkekler
meşgul olmaz. Erkek oyunları davul zurnalı
meydan çeşitleridir. Sivas'la olan görenek
birliği bazen açıktır
Arap Oyunu
ARAP OYUNU:
Ege tarafından şimdilik İzmir'in Karaburun
ilçesinde tespit edilebildi. Esas itibariyle
yalnız kadınlara mahsus bir oyundur. Eldeki
herhangi bir veya iki sazın eşliğiyle tek kadın
tarafından oynanır. Şakacı ve taklitli bir
oyundur. Bu kadın oyununu neşeyi artırmak üzere
çocuk ve erkekler de kendi aralarında
yürütürler.
Konya'da Bozkır ilçesinin Sarıoğlan gibi üç beş
köyünde Arap Oyunu 4 erkek tarafından oynanır.
Kadınlar kendi aralarında oynarlar.
Ankara'dan Etimesut'un Erg'zi köyünde Arap Oyunu
toplu yapılır. 6 kişi kılık değiştirerek davul
zurna veya kaval ile oynarlar.
Ordu ilinin Kabadüz bucağındaki oyunlar arasında
da vardır. Eskişehir'de de vardır.
Güneyin Türkmen oymaklarında aynı isim altında
oynanan temsilî oyunda, ve kez' Erzurum
köylerinde bilhassa rağbetteki taklitçi Arap
Oyununda raks unsuru hiç yoktur. Buna karşılık
daha yaygın surette köy ve kasaba düğünlerinde
yer alan üçüncü bir Arap oyunu bilâkis bir nevi
izahlı rakstır. Oyuncu, yüzünü karaya, dil ve
dudağını kırmızıya boyar. Gözlerinin etrafına un
sürer. Başına kara yemeni örtünüp üzerine beyaz
sarık sarar. Kanburu olsun diye arkasına bohça
konulur. Oyuncu bunun üstünden aba giyer.
Gözlerini büyültüp ağzını eğe eğe dilini
çıkarır. Parmaklarını bir yandan bir yana
sallaya sallaya oynar. Eline bir tef alır. Tefi
çala çala hem oynar, hem de aşağıdaki beyitleri
söyler:
Ya Arapoğlu, Arapoğlu
Git Şam'a doğru, Şam'a doğru
Damdan düştü bir kedi
Pişmiş tavuğu yedi
Arabı da şak şak, Arabı da şak şak
Ya Arapoğlu kırkında
Taşakları sırtında
Ya Hacı Mahmut evlendi
Evlendi de halt etti
Arabı da fış fış, Arabı da fış fış
Arguştak
ARGUŞTAK:
Asya Türk oyunlarının eskilerinden olup, adı
ileri zamanda Farsça ferhenklere de girmiştir.
Arkuşta gibi söylenişlerle doğumuzda hâlâ
çeşitleri vardır. "Arguştak" iml'sı en eski
söylenişe göredir. Kelime Türkçe ve "Argış"
kısmı büyü demekti. Eki ile birlikte; ortak,
koytak, kırıştak, kırıtak, kıstak, otak (otağ)
tipli en eski Türkçe sözlerdendir.
Arka Oyunu
ARKA OYUNU:
Samsun merkez ilçesinin Asarağa köyünde
düğünlerde yürütülen kibar halli bir oyundur.
Erkeklere mahsustur. 4-10 kişi tarafından davul
zurna önünde topluca yapılır.
Arkuşta
ARKUŞTA:
Bitlis merkez ilçesinde geçen nesillerden
kalmalığı pek yaşlılarca bilinen ve şimdiki
mahalli nesle anlatılmış bulunan kadim
oyunlardandır. Türkçe sözleri şudur:
Bitlis'in dağlarında
Bülbülüm bağlarında
Bitlis'in içi dere
Derenin içi kale ray ray ram (Arkuşta)
Kaleden gördüm y'ri
Oturmuş ağlar yavrı
Ağlama nazlı yârim
Sızlama nazlı yârim
Zeybek avradın olmuş
Topraklar başak olmuş
Bir Bitlis metninde "zeybek" sıfatının geçmiş
olması dikkati çekse yeridir.
Arpazlı
ARPAZLI:
Arpazlı oyunu yerlisince çok eski olarak
bilinir. İlk arpa mahsulünü iyi ve bol
yetiştiren kimse köy halkına bir kır yemeği
tertipler ve harman karşısında bu oyunu
oynarmış. Tek ve çift yapıldığı gibi toplu da
oynanılabilir. Diğer oyunlara nispetle
hareketleri çevikçedir. Yedi figürü, sekme ve
eşmeleri, ayak çaprazları vardır. Diz çökme ve
vurmalarıyla şehir cemiyetlerinde rağbet
kazanabilir mahiyettedir.
1. Yürüyüş: Oyuna kalkılınca sol ayak önde, sağ
ayak arkada (bir karış aralıkla) durulur. Buna
esas duruş derler. Üç yapılır; yani yerinde
olmak üzere sol, sağ ve sol ayak kaldırılır ve
indirilirler (Harmandalı'nda olduğu gibi).
Yürüyüş; kollar aşağıdadır. Sağ ayak bir adım
ileri (bir), sol bir adım ileri (iki), sağ bir
adım ileri (üç), atılır. Sol ayak sağ ayağın sağ
ayağın yanına getirilip bir defa yere vurulur
(dört) ve bir karış kadar sola açılarak yere
basılır (beş). Bu hareket üç defa tekrarlanır.
2. Sağ - sol eşmeler: Üç yapılır. Sağ ayak
dizden bükük yukarı kalkar, havada ilerden
geriye dört defa sallanır (buna eşme derler).
Beşinci sayıda sağ ayak bir karış ileri yere
konur, sol diz üstüne çökülür. Sol ayak geri
alınarak sağ ayağın yanına getirilirken
kalkılır. Üç yapılır. Bu sefer sol ayak dizden
bükük yukarı kalkar havada ilerden geriye dört
defa eşilir. Beşincide sol ayak sola doğru
dönerken yarım dönüş kadar sola atılıp basılır.
Sonra sağ ayak üstünde kalınır. Bu vaziyette bir
devir yapılmış olur.
3. İleri - geri çapraz: Üç yapılır. Sağ ayak sol
ayağın arkasına (bir), sol ayak sağ ayağın
arkasına (iki), sağ ayak sol ayağın arkasına
(üç), sol ayağın arkasına (dört), sol ayak
yerinde vurup sola bir karış açılarak yere
basılır (beş). Buna "arkaya çapraz" derler.
Bir de "ileri çapraz" yapılır. Önce üç yapılır.
Sağ ayak yarım adım ileri (bir), sol ayak sağın
arkasından çaprazlamaya gelip yere basar (iki),
sağ ayak yarım adım ileri (üç), sol ayak sağın
arkasına çapraz gelir (dört), sağ ayak ileri
solun yanına gelir ve basar (beş). Üç yapılır.
İkinci figürdeki eşmeler tekrarlanır.
4. Eşmeler: Üç yapılır. Sağ ayak ile sol diz
üstüne çelme yapılır (bir), sağ ayak bir adım
ileri basar (iki), sol ayak sağ diz üstüne çelme
yapar (üç), sol ayak ileri basar (dört), sağ
ayak bir adım ileri atılırken çökülüp sol diz
yere konur (beş) ve ayağa kalkılır. İsteniyorsa
aynı hareket tekrarlanabilir.
5. Çökme el vurma: Üç yapılır. Sol ayakta bir
defa sekilirken sağ ayak ileri atılır ve hafifçe
çökülürken eller bir defa birbirine vurulur
(bir), sağ ayak ileri basılıp sol diz üzerine
çökülür (iki), diz yere vurulurken eller de
vuruşur (üç), ikinci defa diz vuruluşta eller
tekrar çarpışır (dört), beşte ayağa kalkılır,
kollar havadadır. Sol ayak ilerde, sağ ayak -bir
karış açıklıkta- geride durur. İstenilirse
tekrarlanır.
6. Gerileme: Üç sayı ile dönme yapılır. Sağ ayak
soldan arkaya doğru açılıp basılır. Sol ayak da
atılır. Sağ ayak öne atılır, sağ ayak üstünde
durulur, sonra geri gitme yapılır. Bunun için de
sağ ayak bir adım geri (bir), sol ayak geri bir
adım (iki), sağ ayak geri (üç), sağ ayak üstünde
yarım sol olurken, sol ayak bir karış sola yer
basar (dört), ve sola bir karış açıklıkta yere
basar (beş). Sağ kol havada, sol kol aşağı doğru
olduğu halde (yani selam vaziyetinde) oyun son
bulur.
Artırma Horonu
ARTIRMA HORONU:
Trabzon'un Sürmene ilçesinde Horon, Sıksera,
Artırma Horonu, Sallama Horonu vardır. Kemençe
veya davul zurna ile 3-50 kişi oynarlar. Oyuncu
sayısı çoksa halka kapanır. Kadınlar ayrı
oynarlar. Bu bölgede karma horon yapılmaz. Yarma
- Asan köyünde de karma oyun ancak hususi
yerlerde yürütülebilir. Umumi yerlerde ve
kalabalıkta yalnız erkekler halka kurar. Kemençe
veya tulum ile 5-50 ve daha fazlası halkada yer
alabilirler. Düğün, bayram, bağ bozumu ve en çok
yayla ve derneklerde yapılması görenektendir. Bu
oyunlar kısmen sportif de sayılıyor; bütün o
Karadeniz Bölgesinde keyfiyet bu merkezdedir.
Oyunun saatlerce sürdürülmesi biraz da tahammül
yarışı teşkil eder.
Artvin Timurağası
ARTVİN TİMURAĞASI:
Bu Artvin oyununda iki veya fazla sayıda oyuncu
düz sıra halinde dizilip elele verir ve oyuna
hazır dururlar. Münhani (eğri, yay şeklinde)
istikameti yoktur. Düz sıra halinde bir mekik
işleyişiyle sağa gidip gelmelerle yürütülür.
Parçasının (müziğinin) her iki ölçüsünde bir
figür yapılır yani her iki ölçüye bir figür
üleşerek oyun akıp gider. Her "iki ölçü" figürün
tamamlanmasına kadar tekrarlanır.
Her figür parçanın iki ölçülük kısmında icra
olunur. İlk figürlerde parça moderato'dan
başlayıp gittikçe hızlanır, allegro'ya geçer.
Son figürlere doğru vivaçe derecesine kadar
kıvraklık edinir. (Dikkat: Artvin Timurağası,
Erzurum'dan oraya alınmış olmakla beraber,
figürlerine bazı katımlar (katmalar) yapıldığı
açıktır.)
Arzu ile Kamber
ARZU İLE KAMBER:
1. Ankara'nın bazı köylerinde oynanır. Figürleri
irticalidir.
2. Rumeli Türklerinin de bu isimde bir oyunu
vardır.
Arzumani
ARZUMANİ:
Kars'ın tanınmış oyun havalarındandır.
Asgerani
ASGERANİ:
Kars'ın tanınmış oyun havalarındandır.
Ası Zeybek
ASI ZEYBEK:
Bazı Isparta köylerinde vardır.
Aşiney
AŞİNEY:
Galata isimli oyun havası gibi Aşiney Oyunu da
Antep'in eğlence günlerini şimdilere kadar
fazlasıyla ilgilendirmiştir. Havası muayyen
(belirli) fakat figürleri sabit değildir. Bu tip
türkülü ve tekli kadın oyunlarında umumiyetle
kullanılan o bölge oyun motifleri seyrin münasip
(uygun) yerlerine yakıştırıla yakıştırıla
yürütülür. Oyunun adında bir "Ayşe"
anılmaktadır. Kadınlarca kendi meclislerinde
oynanır. Adı, Ayşe'den kinaye olup "aşina"kelimesiyle
ilişiği yoktur.
Aşırma
AŞIRMA:
Bingöl'ün Kiğı ilçesinden Çerme Köyü dolayına
kadar yaygın olan daha kuzeydoğu Anadolu
oyunlarındandır.
Siirt'te Şirvan ilçesinin Küfre köyü oyun
çeşitlerince zengin olup Aşırma başta gelir.
Aşırma, Harkuşta, Hora, Tepme, Garzani, Daldala,
Kılınçkalkan, Lorke. Davul zurna ile açık havada
veya darbuka, def, kemençe ile odalarda
yürütülürler. Erkeklerin yalnız oynaması bu
dolayda adet değil gibidir. Bilhassa köylerde
15-20 kadın erkek birlikte dizilip oyun
yürütürler.
Aşırma Barı
AŞIRMA BARI:
Erzurum barlarındanır. "Aşırma Oyunu" ile aynı
şeydir. Fakat, figürlerinin epey değişikliğe
uğraması yüzünden yer yer farklılaşmış görünen
şekillerdir. Başlanırken eller taraklanıp omuz
hizasından yukarı kaldırılmışlardır. Önemli
hareket kısımları bacak ve ayaklardadır. Önce
ayaklar pek ağır hareket ettirilir. Umumiyetle
sol ayaktan başlanıp sol ayakta bitirilir.
Oyunun oturması ve yürünmesi vardır. Ancak,
bunda, oturulmazdan önce sağ ve sola üç kere
fasılasız üçer adımlık bir koşu yapılır. Oturum
hareketleri de önce oturup kalkma suretiyle
oyunun sonuna doğru da yalnız oturulmuş olarak
yapılır.
Aşma
AŞMA:
Tokat'ın Reşadiye ilçesinin meselâ Süleymaniye
köyü oyunlar bakımından dikkati çekecek derecede
zengin görünüyor. Oyun adlarını ve her birinde
yer alabilenlerin sayısı: Aşma (4 kişi),
Ağırlama (toplu), Ana Kuru (toplu), Çeçer (2
kişi), Çiçekdağı (toplu), Hoşbilezik (toplu),
Köçek Oyunu (8 kişi), Necip Halay (toplu), Uçkur
Havası (2 kişi), Yanlama (toplu), Deniz
Ortasında (toplu).
Aşşaktan Gelirem
AŞŞAKTAN GELİREM:
Erzurum kadın oyunlarındandır.
Ata Barı
ATA BARI:
İklim ve toprağın ahlak ve mizaç üzerindeki
etkilerini görebilmek için bilhassa Çoruh
oyunlarını insan ve dekorlarının yağız
yalçınlığı ortasında akıyorken seyretmeye
koşmalıdır. Mevsimlere uygun çeşitleri bile
vardır. Menşei (kaynağı) aşk ve kahramanlık olan
oyunlardır. Çoruhluların en meşhur oyunu Ata
Barıdır. Adı yeni fakat kendisi eski olan asıl
Artvin Barı işte budur. Atatürk bu barı 1936
yılı Balkan Festivali'nde İstanbul'da Çoruh
takımıyla daha iyi oynadığı için Artvin Barı'nın
adı 3 Eylül 1936'dan itibaren Ata Barı olarak
değiştirilmiştir. Dinî ve millî bayramlarda ilk
t'zim (saygı, ağırlama) oyunu o günden beri
artık Ata Barı kaldı. Mahallin her eğlenti
vesilesi Ata Barı'yla açılmaktadır. Adı, Atabarı
şeklinde bitişik de yazılmaktadır. Bu Artvin
oyunu üçten fazla kişiyle halka halinde
yürütülür. Her figür, parçanın (müziğin) tek
ölçüsüne uyarlanarak oynanır.
Aten
ATEN:
Davul zurnalı sıra oyunları gibi rakslara
Afganistan'da verilen toplu addır.
Atlama Horanı
ATLAMA HORANI:
Trabzon'un Maçka ilçesinden hususiyle Galyan -
Mesahor köyünde Atlama ve Titreme Horonları
fazlasıyla oynanır. Davul zurna veya sırf
(yalnız) kemençeyle oynarlar. Halkaya 5-50 kişi
imkan varsa katılabilir. Bu atlama karma halde
oynanırsa da, titreme mutlaka sırf erkeklerin
oyunudur. Aileler arasında tanışıklığı mucip
(sebep olan) ve hele kızlarla erkeklerin anlaşıp
evlenmelerine vesile hazırlayabilici oyunlardan
ikisi bunlardır. Zanay, Larkan gibi köylerde de
yürütülürler. Keza, Of ilçesinde oynanırlar. O
bölgede davula çoğu zaman "tavul" deniliyor.
Avşar Beyleri
AVŞAR BEYLERİ:
Denizli oyunlarındandır.
Ayak Oyunu
AYAK OYUNU:
Anadolu'da nâdiren de olsa umumiyetle raksa yer
yer "Ayak Oyunu" denildiği görülür. Altaylarda
da raksa yer yer ayak oyunu denildiği tespit
edilmiştir. Uygurlarda Ayak oyunu raksın
anlamdaşıdır.
Aydın Zeybeği
AYDIN ZEYBEĞİ:
Ağır Zeybek oyununun öbür adıdır. Aslında Ege
bölgemizin temkinli ve ağırbaşlı oyunudur.
Bununla beraber Aydın Zeybeği başka taraflarda
da epeyce gün görmüş olup ikinci adı Ağır
Zeybek'tir.
Evliya Çelebi Güzelhisar (Aydın) yiğitlerinin
giyimini şöyle tasvir etmişti: "Taze civan
yiğitleri ser'p' Cezayirli esvabı giyüp
başlarında kırmızı fes ve bellerinde pala bıçak
ve ellerinde balta ve nacaklı şehbaz yiğitleri
vardır. Ser'p' boyanmış mavi zemin dizlik
giyerler. Evliya Çelebi'nin zeybeklik görenek ve
oyunlarından hiç söz açmayışı buna fırsat
düşmemesiyle izah olunabilir. Ancak, zeybekliğin
kızanlarından epey söz düşürebilmiştir.
Bir Aydın "Efe Türküsü" ile Aydın havasından
birincisinin sözleri şunlardır:
Uzun olur (aman) efelerin pıçağı
Beş yüz dirhem Şam Trablus kuşağı
Serbest olur (aman) Anadolu uşağı
Aşırdılar karlı (da) dağdan Keşiş'ten
Bilmiş ol ki geçmiş olur iş işten
Silâhı da elinde, kaması da belinde
Yavrum İzmir yolunda ben bir güzele vuruldum
Beyitlerin eksik ve fazlaları derleme 'nının
veya verenin suçudur. İkincisi şudur:
Çıksam dağların başına
Başımı koysam taşına
Bu ne yaman sevda imiş
Gelmesin düşman başına
Aynayı almış dizine
K'külün dökmüş yüzüne
Sürmeler çekmiş gözüne
Yaktı beni ah o güzel
Bu kadın oyununda söylenir.
Ay Dolanaydı
AY DOLANAYDI:
Erzurum'un Çat ilçesinin Yanî köyünde tutunmuş
yarı irticalli oyunlardandır. Adını türküsünden
almıştır. Köylü barlarındandır. Oraya yakın beş
on köyde daha oynanır. 9-10 oyuncu çalınan tef
refakatinde bir ağızdan kendi türküsünü
çağırarak şenlikli günlerde oynarlar.
Ayı Oynatma
AYI OYNATMA:
Ayı veya maymunu bir çeşit cebrî oynamaya
alıştırmak ve çalgıyla oynatarak para kzanmak
erkek Çingelerin marifetlerinden biridir. Bu
işin kıdemi ve yaygınlığı bilhassa Çingene
göçlerinin tarihindeki menşelerinde aranmalıdır.
Çingene çergelileri ayıyı bir gelir ortağı gibi
sever, bakar ve kullanırlar. XVII. yüzyılın
bizdeki durumunu Evliya Çelebi şöyle
anlatmıştır: "Esn'f-ı Ayıcıy'n: Bunlar pîrsiz
kıptilerdir, cümlesi Sultan Balatşah
mahallesinde sakindirler. Avcıbaşılara mensup
olduklarından alaya gelirler. Yetmiş kadar olup
Kar Yağdı, Avare Durucan, Bin Bereket, Bazu
Oğlu, Hayvan Oğlu, Sürü Oğlu n'm Çingeneler
ayılırını çekerek ellerinde sopa ve daire ile
ayılarına;
Kalk da gidi ya vasıl
Al bahşış it fasıl
Seni dağdan tuttular
Ayı deye oynattılar
Bahçede dolap düz
Sen de dön de görsünler
Gibi mühmel (anlamsız) lafızlar (sözler)
söyleyerek Alay Köşkü dibinden ubur ederler
(geçerler)...
Aykırı Oyunu
AYKIRI OYUNU:
Isparta'nın bazı köylerinde oynanır.
Ayşe Bengi Oyunu
AYŞE BENGİ OYUNU:
Kütahya'nın Emet ilçesinden Hacıbekir köyündeki
belirli oyunların başında gelir: Ayşe Bengi,
Alay, Bedesten. Tef ve dümbelekle yürütülen ve
yalnız kadınlara mahsus olan toplu oyun
çeşitleridir.
Ayşe Oyun Havası
AYŞE OYUN HAVASI:
Esi Oyun Havası da denir.
|
|
| |