RESİMLER
| |
GEREKLİ
LİNKLER
| |
|
|
|
|
| |
|
|
KAVRAN’DA YAYLACILIĞIN DÜNÜ BUGÜNÜ VE VARTİVOR ŞENLİKLERİ -
Gülsen BALIKÇI
GİRİŞ
Doğu Karadeniz Bölgesi Ordu – Hopa arasındaki kıyı sahil şeridi
ile buna paralel Giresun dağlarının doğu uzantısı olan Doğu
Karadeniz sıra dağlarının çevrelediği arazi parçasıdır. İç
kısımlara doğru gidildikçe 1000 – 2000 m. yükseklikte yemyeşil
görünüme sahip gür ormanlar ve bitki örtüsü doğaya egemen
olmaktadır. Orman kesiminin üst sınırlarından başlayan çok
değişik adlarla tanımlanan çayırlarla kaplı yaylalar
bulunmaktadır. Genellikle 2000 metrenin üstünde yer alan yayla
yerleşmeleri bölge insanının toplumsal, kültürel ve ekonomik
yapısıyla bütünleşen ve insanın yaşamını hareketli üretken,
sağlıklı ve hatta kimi zaman da renkli kılan en önemli iç
dinamiklerdir. Bu özellikler hem bölge nüfusunun bölgede
tutulmasını hem de çeşitli nedenlerle bölgeden göç eden
insanların yeniden bölgeye gelmelerini ve ilişkilerini
koparmamalarını aynı zamanda da kültürel değerlerin kuşaktan
kuşağa aktarılmasını sağlamaktadır.
Çok geniş bir alana yayılan Doğu Karadeniz yaylaları ve onun
etrafında oluşan yaylacılık yaşamı büyüleyici doğası, yerleşim
düzenleri, ekonomik, kültürel, toplumsal ve psikolojik
işlevleriyle; önüne geçilmez bir alışkanlık ve tutku olarak
kendine özgü gelenek, görenek, adet ve inanmaların.
sürdürülmesini sağlayan bir olgu olarak günümüze kadar
ulaşmıştır. ( Çakır, 1997:109)
Yayla ve yaylacılık kavramı:
Türkçe’de yaylak veya yayla denilince ilk önce hayvanların
otladığı, yüksek yerler ve dağlar akla gelir. Yaylağın tam
karşılığı ise yazın oturulan yer anlamına gelmektedir. Konu ile
ilgili olarak; eski Anadolu metinlerinde “yay evi”.”yazla evi”
ve “yaz evi” gibi değişik adlara da rastlanmaktadır. Eski Orhun
yazıtlarında; “yaylağ”, ”yayladım”,” yaylayur”, “yaylayurmen”
gibi kavramlar Türklerin yayla ve yayla yaşamını yaylanın yazın
oturulan geçici bir yer olduğunu, yaylaya çıkma zamanlarını
yaylaya gitmek veya yaylamak gibi toplumsal etkinliklerini
anlatmaktadır.
Yayla sözcüğü çoğu kez fiziki coğrafyada plato karşılığı olarak
da kullanılmaktadır. Geniş anlamda ise; dağ ve platolar üzerinde
yer alan düzlükler olarak bilinmektedir. Yaylaların genellikle
yüksekte yer almaları nedeniyle yüksek yerlerdeki düzlükler
yerleşim alanları otlaklar da halk dilinde “yayla” olarak
tanımlanmaktadır.
En bilinen yayla tanımlamalarına birkaç örnek vermek istiyorum.
Yayla yazın belirli bir süresi içerisinde hayvan otlatma, ziraat
yapma ve bir yıl içerisinde yaşamın kolaylaşmasında katkı
sağlayacağı düşünülen çeşitli işlerle meşgul olmak, aynı zamanda
da dinlenmek için gidilen veya halk anlatımıyla çıkılan köyün
hayat sahasının dışında kalan, köylünün ortak malı olan olan,
köyden ayrı ve uzak olmasının yanı sıra sosyoekonomik bağlarla
tamamen veya kısmen köyün esas geçim sahasına ekli ikinci bir
yaşam mekanıdır.
Köyün dışında farklı bir yerleşim yeri ve ekonomik faaliyet
alanı olarak ele alındığında ise; farklı köylerde yaşayan,
farklı sosyoekonomik yapıdaki grupların yılın belirli bir
döneminde çıktıkları ve orada toplumsal ve ekonomik
faaliyetlerde bulundukları alan olarak tanımlanmaktadır.
Yaylalar bu yönüyle incelendiğinde de; geçmişte mesafe olarak
birbirlerinden uzak toplulukların yılın belli bir süresinde
karışıp kaynaştıkları ve çeşitli etkileşime girdikleri bir mekan
olarak da tanımlanabilir.
Yukarıdaki tanımlardan da görüldüğü gibi geçmişte ülkemizin
kırsal yaşamında yayla ve yaylacılığa dayalı etkinliklerin hem
ekonomik, hem kültürel, hem de toplumsal açıdan ne denli önemli
bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle yayla; sadece
hayvancılık ve buna bağlı hayvancılıktan elde edilen ürünlere
dayalı üretim tarzına bağlı geçici bir yerleşim yeri olamayıp
tarımsal etkinlikleri de içerisine alarak boş zanamların
değerlendirilmesinden, insan sağlığına, panayırlar, şenlikler,
gelenek, görenek, adet, inanma, törelere dayalı bir çok uygulama
ve pratikleri içeren, çok yönlü ve çok amaçlı işlevleri olan bir
mekandır.
Yaylacılık yaz mevsiminde ve sıcak aylarda insan ve hayvanların
yaylaya çıkmalarını, orada belli bir süre kalmalarını, ekonomik
ve toplumsal etkinliklerde bulunmalarını kapsar. Bu etkinliklere
katılan insanların, yayladaki uğraşları, sosyal ve toplumsal
ilişkileri, üretim – tüketim ilişkileri bir bütün olarak
yaylacılık kavramıyla açıklanmaktadır.
Araştırma bölgesi ile ilgili genel bilgiler:
Ben bugünkü konuşmamda sizlere Doğu Karadeniz Bölgesi
yaylalarından olan Kavran’da yaylacılık ve yaylacılık içerisinde
önemli yer tutan geçmişten günümüze kutlanarak gelen vartivor
şenliklerinden söz etmek istiyorum.
“Kavran” yörede halk diliyle ; “Kavron” olarak ifade
edilmektedir. Doğu Karadeniz bölgesinde Kaçkar Dağlarının
eteklerinde yer alan şirin bir yayladır Kavran Yaylası;”Aşağki
Kavran” ve “Yukarki Kavran” olarak iki bölümde incelene bilir.
Bu yaylalar halk dilinde kısaca ; “Aşağı yayla” ve “Yukarı
Yayla” olarak tanımlanmaktadır. Yukarı yayla dağın eteklerinde
kurulu olan, aşağı yayla ise ormana daha yakın olarak yer yer
orman içerisinde kurulan yayladır. Yöre halkı yayla süresi
içerisinde otlakların durumuna göre her iki yaylayı da
kullanmaktadır. Bu yaylalar Rize ilinin Pazar ilçesindeki bazı
dağ köylüleri tarafından kullanılmaktadır. Bu yaylalara gelen
köylü halk kendilerini “hemşinli” olarak tanımlamaktadırlar.
Geçmişte araba yolu yokken dağ yolarından gidilen Kavran
yaylasına günümüzde Rize’nin Çamlıhemşin İlçesine bağlı Ayder
yayla yolu üzerinden her türlü araçla rahatça ulaşım
sağlanmaktadır. Kavran yaylası geçmişte; temeli hayvancılığa
dayalı, halkın bir yıl boyunca yiyeceği katığını (peynir, yağ,
süzme, minci vb.). hazırlamaya yönelik bir ekonomi türü iken,
günümüzde yukarıdaki işlevinin eskiye oranla daha az olarak
sürmesinin yanı sıra aynı zaman da ulaşım probleminin de
çözümlenmesi nedeniyle bir tatil beldesi görünümü kazanmış
durumdadır.
Söz konusu çalışma Kavran yaylasına giden; Rize İli, Pazar
İlçesi köylerinden sadece Akbucak Köy halkıyla hem köyde, hem de
yaylada çalışılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma da gözlem ve
görüşme yöntemi kullanılmış, bilgiler literatürle
desteklenmiştir. Görüntüler slayt ve fotoğraflarla tespit
edilmiştir.
KAVRAN’DA YAYLACILIK
Doğu Karadeniz insanı hem rutubetli sıcaktan korunmak, hem
hayvanlarını geniş yayla mezralarında otlatmak, hem de daha bol
ve kaliteli ürün alabilmek amacıyla ormanların seyrekleştiği
2000 m. yüksekliklerdeki dağların eteklerindeki yaylalara
çıkmaktaydı. Yaylacılık geleneği geçmişte dağ köylerinde yaşayan
halk arasında kesin bir kural olarak hayata geçirilmekteydi.
Kavran yaylasına gidiş baharda genellikle Mayıs ayı içerisinde
olmaktadır. Yaylaya gidiş yöre halkı tarafından; “yaylaya çıkma”
ya da “yayla göçü” olarak anlatılmaktadır. Günümüzde de bu
anlatı yaygın olarak kullanılmaktadır. Geçmişte yayla göçü belli
kurallara bağlıydı. Yayla halkı bireysel olarak karar verip tek
başına yaylaya çıkamazdı. Köyün ileri gelenleri, köy halkı
belirlenen bir yerde toplanır, yaylaya çıkacakları günü
kararlaştırırlardı. Yaylaya çıkma zamanı yaylaya çıkacak diğer
köylere de bildirilirdi. Sadece köy halkı değil tüm köyler
yaylaya aynı gün çıkardı. Alınan bu karara doğrultusunda yayla
göçü hazırlıkları başlardı. Belirlenen günden önce yaylaya
gitmek halk arsında ciddi problemler doğurmakta bu tür
davranışlar sergileyenler halk tarafından kınanmakta ve
dışlanmaktaydı. Belirlenen tarihten sonra gitmekse tamamen
isteğe bağlıydı.
Konu ile ilgili olarak tespit edilen bir kaynak kişi anlatısı
şöyledir;
“Biz eskiden büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık yapar, küçükbaş
olarak keçi beslerdik. Keçiye burada mal deriz.. Mal dağa
büyükbaş hayvandan daha önce çıkartılır. Ancak yayla yasağı
olduğu için çoban malını yayla zamanından önce, belirlenen yayla
hudutları içerisine sokamaz. Bu bir kuraldır. Ben geçmişte yayla
çobanlığı yaparken bir gün fırtınaya tutuldum. Yayladaki
evlerden yararlanmak, kendimi korumak için mecburen yayla
hudutları içerisine girdim. Bunu duyanlar beni şikayet ettiler
ben mahkemelik oldum. Mahkemeye çıktığımda hakim bana -neden
hayvanlarını zamansız yayla merasına soktun diye sordu. Ben de
nedenini anlattım. Niyetimin meralardan yararlanmak olmadığına
ve yayla evlerinde barınmak için yaylaya girdiğim konusunda
hakimi inandırdığımda beraat ettim.”
Günümüzde bu kural geçerliliğini tamamen yitirmiş durumdadır.
Yaylacılık eskisi kadar yaygın olmadığı için herkes istediği
zaman yaylaya gitmekte ve istediği zaman geri dönmektedir. Yayla
dönüşleri genellikle Ekim ayından itibaren başlamaktadır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi “Kavran Yaylası” Aşağı Kavran ve
Yukarı Kavran olmak üzere iki bölüme ayrılmış durumdadır. Aşağı
Kavran; ormana daha yakın olarak, yukarı kavran ise dağ
eteklerine kurulmuş yerleşim alanıdır. Yayla göçünde yani Mayıs
ayı içerisinde dağlardaki kar henüz erimediği için önce ormana
yakın olan aşağı yaylaya gidilmekte ve oraya yerleşilmektedir.
Bu iki yayla arasındaki yol yaya olarak yaklaşık 2- 2.5 saat
sürmektedir. Aşağı yaylada bir ay kalındıktan sonra, dağdaki
karların erimesiyle yavaş yavaş yukarı yaylaya göç
başlamaktaydı. Vartivor şenlikler yukarki yaylada olur.
Vartevordan sonra tekrar aşağı yaylaya inilmekteydi.
Geçmişte yaylaya her evden katık yapabilecek bir kadın ve
hayvanlara çobanlık yapacak bir kişi olmak üzere iki kişinin
gitmesi kesin kuraldı. Yayladaki işleri yapmak üzere yaylaya
giden bu iki kişiye yörede geçmişte de günümüzde de; “yaylacı”
denmektedir. Bunların dışında zayıf, çelimsiz çocuklarla çeşitli
rahatsızlıkları olan diğer aile fertleri de yaylada sağlıklarına
kavuşacakları düşüncesiyle yaylaya götürülürlerdi. Günümüzde de
az da olsa bu uygulama devam etmektedir.
Yörede yaylaya götürülecek eşyalara “yayla yükü” denmektedir.
Geçmişte her evde at ya da katır mutlaka bulundurulur, yaylada
kullanılacak eşyalar katır ve atlara yüklenir yayla yükü, yayla
göçüne hazır edilirdi. Belirlenen gün sabaha iki saat kala
yaylaya gidecek köy halkı hayvanlarıyla birlikte köy meydanında
toplanır yayla göçü başlardı. İki gün süren yayla göçü esnasında
bir gece yolda uygun olan bir yerde konaklanırdı.
Yaylaya köy halkı ve diğer köylerden gelenler hep birlikte aynı
gün girer ve beraber yerleşirdi. Bu davranışı yöre halkı şöyle
anlatmaktadır. “yayla hepimizin ortak malı, yayla otlaklarından
hepimiz aynı zamanda ve eşit yararlanmalıyız. Daha önce gelen
hayvanlarına daha çok ot yedirir. Bu haksızlıktır. Kurala
uymayanların evlerinin bereketi kaçar o sene yaylada başlarına
mutlaka kötü bir şey gelir. Çünkü böyle davrananlara yayla halkı
beddua eder. Buna benzer bir olay anlatayım. Burada birisi vardı
herkesten önce yükünü kurdu yaylanın yolunu tuttu. Yolda katırı
dağdan yuvarlandı öldü. Adamın göçü yolda kaldı.” Yayladan köye
dönüş gidişte olduğu gibi kurala bağlı değildir. İsteyen
istediği zaman dönebilir. Köye dönüş olayı da yayla göçü olarak
tanımlanmaktadır. Yörede yukarı yaylaya çıkış veya aşağı yaylaya
iniş yöre halkı tarafından; “ aşaki yaylaya iniyoruz veya
yakarki yaylaya çıkıyoruz” şeklinde ifade edilmektedir.
Günümüzde artık görkemli yayla göçü yapılmıyor. Çünkü yörede
hayvancılığın yerini çay tarımı ve gurbet ekonomisi almış
durumdadır. Sadece yaylacılığı ve hayvan bakımını kendine
eğlence haline getiren, yayla yaşamını seven yaşlılar günümüzde
de yaylaya gitmektedirler. Ancak bunların sayıları geçmişe göre
çok azalmış durumdadır. bundan dolayı otlakların kullanımı
herhangi bir probleme neden olmamaktadır
Yayla yerleşimi ve yayla evleri:
Bölgedeki yayla yerleşimlerini temsil eden yayla evleri;
bölgenin ekonomik yapısına, kültürel yaşamına ve iklim
koşullarına uygun olarak düzenlenmiş ya da yapılmıştır. Yayla
yerleşimi doğu Karadeniz bölgesinin dağ köylerinde olduğu gibi
dağınık değil daha derli toplu bir görünüm sergilemektedir.
,Kavran yaylasındaki evlerde; yapı malzemesi olarak taş ve tahta
kullanılmakta evler genellikle taş ve ahşaptan yapılmakta; ahşap
yığma ve ahşap kargas tekniği kullanılmaktaydı. Taş ve ahşaptan
yapılan evlerin üzerine birer metre ara ile “kavegal” adı
verilen büyük yontulmamış ağaçlar dizilmekte, kavegalların üstü
çam harduması ile kapatılmaktaydı. Geçmişte yukarı yayladaki
evler için kullanılacak tahta malzeme katır ve atlarla veya mec
(imece) usulüyle kadınlar tarafından ormandan taşınmaktaydı.
Yayla evleri genellikle; yaşlı tecrübeli katık yapmasını iyi
bilen bir ebe (büyük anne) veya evin en yaşlı kadını ile
hayvanlara çobanlık yapabilecek 10-15 yaşlarında kız ya da erkek
çocuktan oluşan iki kişilik evlerdir. Eski yayla evleri
genellikle iki katlı veya tek kat üzerine iki bölmeli olarak
yapılmakta, iki katlı evlerin alt katı genellikle taştır ve
burası hayvanların barınağı olarak kullanılmaktaydı. Tahta olan
üst katı ise insanların yaşadığı mekan olarak kullanılmaktadır.
Taştan yapılan tek katlı evler ise ,insanların ve hayvanların
barınmasına uygun olacak biçimde iki bölmeli olarak
yapılmaktaydı. İnsanların yaşadığı bölümde geçmişte zincirli
ocak bulunmaktaydı katıklar burada yapılmakta ve kadinlere (
katıkların konduğu tahta küp) basılarak ve tuzlanarak bu bölmede
muhafaza edilmekteydi. Günümüzde zincirli ocakların yerini
pilita adı verilen fırınlı sobalar almıştır. Geçmişte ekmekler
“peleki” denilen toprak kaplarda köze gömülerek pişirilirken,
günümüzde; pilitaların fırınlarında pişirilmektedir.
İnsanların barındıkları bölmede; üzerine yatak açmaları ve
gündelik yaşamda oturmak için kullanmak amacıyla tahtadan
büyükçe bir yükselti yapılmakta, buna ; “kervet” adı
verilmektedir.
Yeni yayla evleri genellikle iki katlı veya tek katlı olarak
yapılmaktadır. Yapı malzemesi olarak ahşap, taş ve evlerin
üzerlerini kapatmak için sac kullanılmakta evlerin içi eski
yayla evlerine göre daha kullanıla bilinir şekilde düzenlenmekte
yeni evlerde ahır bölümü bulunmamaktadır. Bu evler yazın halkın
dinlenmesi için uygun olarak yapılmış olan mekanlardır. Kavran
yaylasındaki hızlı değişimin temel nedeni yayla yolarının
yapılması, yaylaya her türlü arabayla ulaşım imkanlarının
sağlanması ve her türlü malzemenin taşına biliyor olmasıdır.
Yaylada yapılan etkinlikler:
Kavran yaylasında geçmişte yapılan etkinlikler büyük ölçüde
hayvancılığa dayanmaktaydı. Günümüzde ise hayvancılığın yanı
sıra kısmen yayladaki kendi ihtiyaçlarını görecek düzeyde
bahçecilik yapılmaktadır. Geçmişte yayla ekonomisi büyükbaş ve
küçükbaş (keçi) hayvancılığa dayanmaktaydı. Günümüzde bakım
zorlukları ve değişen ekonomik yapıyla beraber küçükbaş
hayvancılık da bitmiş durumdadır.
Günümüzde de yaylada üretilen ürünler geçmişte olduğu gibi
ailenin bir yıllık katığını karşılamaktadır. Hanenin yaşlısı
olan yaylacı yayla dönüşü katıkları evli olan çocuklarına eşit
olarak paylaştırmakta, büyük kentlerde bulunan aile bireylerinin
haklarını bulundukları yere göndermektedir. Yaylacı paylaşımdan
artanları satarak kendisine harçlık yapmaktadır.
KAVRAN’DA VARTİVOR ŞENLİKLRİ
Doğu Karadeniz bölgesinde yaz aylarında rastlanan çeşitli yayla
şenlikleri geçmişten günümüze sürüp gelmiş, günümüzde de devam
etmektedir. Bu şenlikler ; “çürük ortası” , “yayla ortası”,
“okçular”, “vartivor” gibi adlarla aslında yayla süresinin belli
dönemini yansıtmaktadırlar. Yayla şenlikleri köydeki işlerin
bitirilip, yaylada toplanma tarihine denk gelmektedir. Kavron’da
vartivor şenlikleri günümüzde de geçmişte olduğu gibi aynı
görkem ve ihtişamıyla halen kutlanmaktadır. Vartivor şenlikleri;
geçmişte rutubetin çok olduğu ve bundan dolayı yaşamın
güçleştiği yöre halkının anlatımıyla çürük ayı yani temmuzun
15’inde başlamakta ve 15 gün sürmekteydi. Günümüzde ise
şenlikler köydeki çay mahsulünün alım zamanlarına göre
ayarlanmakta ve ağustos ayının ilk haftasında başlayarak iki
hafta boyunca devam etmektedir. Vartivor kelime anlamıyla “ot
bayramı”, “gül bayramı” anlamına da gelmektedir. Genellikle
yayla süresinin tam ortalandığı vartivor bitiminden sonra aşağı
yaylaya göç hazırlıkları başlamaktadır.
Yayla halkı kuşaktan kuşağa taşıyarak günümüze aktardığı
vartivoru şöyle anlatmaktadır.
“Hayvanlarımız otlasın, katığımız bol olsun diye yaylaya
çıkarız. Yaylada her evde bir katık yapan ebe bazen de dede, bir
de sığırları otlatan çoban olur. Çürük ayı köyün en kötü
zamandır. Çürük ayında her şey çürür bizde bunun için çürük
ayında yaylaya çıkar vartivor yapardık. şimdi ise köydeki
işlerin durumuna göre genellikle ağustos başlarında vartivora
gidiyoruz. İşler bitince köylü toplanır, vartivor yapmak için
yaylaya gelir. Vartivor bizim bir yıl boyunca hasretle
beklediğimiz günlerdir. Biz eskiden her şeyimizi ona göre
ayarlarız paramızı vartivor için biriktirir en güzel
elbiselerimizi vartivo için giyeriz. Vartevora kadar köydeki
işlerimizi bitirmeye gayret ederiz ki vartevora gidebilelim.
Köyden yaylaya gelenlere yöre diliyle; “vartevorcu”
denilmektedir. Vartivorcu ile yaylacılar hem hasret giderir hem
de yaylada eğlenir, çalışmanın yorgunluğunu üzerlerinden
atarlar. Sabaha kadar tulum eşliğinde horon oynarlar, içki
içerler, tabanca atarlar”
Vartivor yöre halkının hayatına öylesine girmiştir ki ;günlük
konuşma dilinde halk gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği bir
çok işi; “ vartevordan önce”, “vartevordan sonra”, “vartevor
gelmeden”, “ vartevorda” vb gibi söylemlerle ifade etmektedir.
Vartivora gidecek köylüler hazırlıklarını yaparak sabahın erken
saatlerinde yola çıkarlar. Tulum eşliğinde; yörede “karşı beri”.
“çatma türkü” ve “atma türkü” olarak bilinen türküler eşliğinde
horon oynaya oynaya yaylanın yolunu tutarlar ve büyük bir
coşkuyla yaylaya girerler. Yaylacılar köyden gelen
vartivorcuları büyük bir heyecan ve sevinçle karşılarlar. Bu
coşku yaylada 15 gün sürer. Vartevorcusu gelmeyen yaylacının
vartevoru hüzünlü geçer. Köyden vartevorcusu kalabalık gelen
yaylacı gururlanır, başı dik gezer.
Konuyla ilgili olarak bir kaynak kişi anlatısı şöyledir.
“Eskiden çürük ayında köylüler toplanır, sabah namazıyla yola
çıkardık, türkü söyleyerek, tulum çalarak Vice dibine gelirdik.
Orda mola verir, yemek yer, tekrar yola koyulurduk. Ayder’de bir
gece boş ambarlarda yatar, orada da sabaha kadar tulum çalar
horon oynardık. Sabah tekrar yola koyulur, öğleye doğru tüfek
ata ata yaylaya girerdik. Yaylanın düzünde hemen horonu kurar
sabaha kadar lamba, lüks ışığıyla horon oynardık. 10 - 15 gün
böyle devam ederdi. Genç kızlar delikanlılar en güzel
elbiselerini giyer vartivora gelirler, sevdalıklar da vartivorda
başlar orda büyürdü. Genç kızlar delikanlılar birbirlerine
sevdalarını horon esnasında söyledikleri atma türkülerle
anlatırlardı”
Bunlara örnek olarak;
Gidiyorum buradan,
Vartevordur durağım,
Yarimden uzak kaldım,
Odur benin merağım
Yayladan mı gelirsin,
Ey gidi yeşil taksi,
Vermezler sevdiğime,
Kardeşlerim çok aksi.
Yaylaların dumanı,
Her gün gelir dağilen,
Gençliğine yanarım,
Geçti ağlamağilem.
Yayladan ki yürüdün,
Bir saat ağlamışım,
Aykırlığım çamına,
Hatıra bağlamışım.
Bizim yayla düz gibi,
Bir su içtim buz gibi,
Oldun elli yaşıma,
Duruyorsun kız gibi.
Bu sene yaylaların,
Çiçeğisin çiçeği,
Saplandı yüreğime,
Sevdalığın bıçağı.
Horun oynamakilen,
Horon evi düz olmaz,
Kadife giymeğilen,
Koca karı kız olmaz.
Yaylalar çiçeğinin,
Honceciliktir adı,
Ben bir güzel severim,
Daha ufaktır yaşı.
Bıldırın yaylalardan,
Alamadım bir çiçek,
Bu yılı da sorarsan,
Ağzımı açmaz bıçak.
Yaylanın yollarına,
Ben kurulayım oluk,
Gelen geçen güzeller,
İçsinler soluk soluk.
Bu sene vartevorun,
Zarı kırıktır zarı,
Gelmedi vartevora,
Neyleyim böyle yari.
Yayladan ki yürüdüm,
Yayla dumanlı idi,
Bakamadım yüzüne,
Gözlerin yaşlı idi.
Vartivor şenliklerinin önemli bir kısmını da yayla gezintileri
oluşturmaktadır. Yayla halkı toplu olarak özellikle Mezovit,
Öküz Yatağı ve Yedi Göller olarak adlandırılan yerlere piknik
yapmaya gitmekte oralarda çeşitli eğlenceler tertip
etmektedirler.
Şenlikleri en dikkat çeken kısmını horon oynamak için toplanan
gruplar oluşturmakta, kadınlar ve erkekler zaman zaman ayrı
bazen de aynı gruplar halinde eğlenmektedirler. Horonlar yayla
halkının yaptığı yüzeyden yükseltilmiş olan, herkes tarafından
rahatça görülebilecek “çardak” adı verilen alanlarda veya büyük
düzlüklerde oynanmaktadır.
Şenlikler dolayısıyla her evde; “hoşmeri” ve” lokma” gibi
yiyecekler yapılmakta, şenlikler dolayısıyla yayla nüfusu iki üç
misli artmaktadır.
Şenlikler günümüzde ciddi bir organizasyon çerçevesinde
gerçekleştirilmekte, kutlamaların düzenli yapılabilmesi için
kutlama komitesi oluşturulmaktadır. Şenliğin başlamasından
bitimine kadar her aşamasından kutlama komitesi sorumludur.
Şenliğin maddi giderleri yayla halkı tarafından
karşılanmaktadır. Herkes durumuna göre katkı sağlamakta bu
konuda halka baskı yapılmamaktadır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Değişen ekonomik yapıyla birlikte yaylacılıkta eski amacından
uzaklaşıp günümüzde yeni bir boyut kazanmıştır. Geçmişte
ekonomik yaşam büyük ölçüde hayvancılığa dayanmakta; halk
hayvanlarını daha iyi besleyip daha bol ürün alabilmek için
senenin belli bir dönemini yaylalarda geçirmekteydi. Günümüzde
ise çay tarımı ve özellikle gurbet ekonomisi hayvancılığın önüne
geçmiş, hayvancılık sınırlı sayıda halkın zevk için yaptığı bir
uğraş alnı haline dönüşmüştür. Değişen ekonomik yaşamla birlikte
kültürel yapıda da değişim meydana gelmiş dolayısıyla halkın
yaşam biçimi de farklılaşmıştır. Bu durum yörede kültürün tüm
alanlarında olduğu gibi yaylacılık üzerinde de etkisini
göstermiştir.
Ancak günümüzde de yılın belli dönemlerinde Kavran yaylası yine
bir çok insana kucak açarak, onlara nimetlerini sunmaktadır.
Yayla yollarının yapılmasıyla ulaşım problemlerinin çözülmesi
sadece yaylanın gerçek sahiplerinin değil yerli yabancı bir çok
turistinde uğrak alanı olmuştur.
Artık Kavron yaylasında o görkemli yayla göçlerine rastlanmıyor,
sabahın erken saatlerinde toplu halde hayvanlarını otlatmaya
götüren çobanların bağrışmaları, hayvanların “tongal” sesleri de
duyulmuyor. Yağmuru durdurmak için çocuklar “açeluk duası”na da
çıkmıyor, İki günde bir her evden duyulan heneçi )yayık) sesi de
yok, Pelekilerde tadına doyum olmayan ekmekler de pişirilmiyor,
deredeki alabalıklar bile eskisi kadar çok değil. Yaylacı
ebelerde artık parmakla gösterilecek kadar az Yukarı yaylada taş
evlerin yerini ahşap evler almış, boş alanlar ise turistlerin
çadırlarıyla dolup taşmakta. Eskiden yaylayaa sadece sahipleri
gelirken herkes birbirini tanırken şimdi yabancı bir çok insan
geliyor yaylaya. Geçmişte katırlarla sınırlı ölçüde çıkarılan
yayla yükleri artık arabalarla sınırsız ölçülerde çıkarılıyor
yaylaya. Şimdi artık Kavran”da kahve, kafeterya hatta pansiyon
bile var.
Ekonomik yaşamla, teknolojik gelişmeyle birlikte, kitle
iletişimin de katkısıyla kültürler değişiyor, insanlar değişiyor
dünya değişiyor,yaylalar neden değişmesin onlar da değişiyorlar,
değişeceklerde elbet de. Ama nasıl değişecekler. Nasıl
değişmeliler,
Bunun için ne yapmalıydık, biz ne yaptık?
Biz yaylalarımızın durumunu günün koşullarına uygun olarak doğru
yorumlamak ve bilinçli algılayıp bulunduğu doğaya uygun olarak
yeniden değerlendirmek varken o güzelim doğanın ortasına önce
her türlü arabanın geçebileceği yolu yaptık,bunu yaparken de bir
çok şeyi yıktık, sonra da yığınla yapıları kondurarak büyütelim
derken küçülttük yok ettik kirlettik yaylalarımızı bunu yapmaya
da devam ediyoruz Yayla artık yayla gibi değil köy gibi Ama
köyde değil. Ne yayla ne köy peki ne.... artık tanımlanamıyor
Kavran Yaylası ve onun gibi bir çok yayla .
Yaylada geçmişi hatırlatan birçok şey bitti, bitmeyen tek şey
yayladaki vartivor şenlikleri. Şenlikler bazı değişikliklere
uğrasa da içerikte geçmişteki gereksinimlere yanıt vererek
günümüzde de halen devam ediyor.
Vartivur geçmişte köyde, günümüzde ise büyük kentlerde yıl
boyunca durmadan dinlenmeden çalışan yöre halkının buluşma,
kaynaşma yeridir. Sadece köyde yaşayanlar değil büyük kentlerde
yaşayan yöre halkı da vartivora gelmek için büyük bir gayret
göstermekte, işlerini vartivora göre ayarlamaktadırlar. Vartivor
yorgunlukların atıldığı, hasretin giderildiği, eğlenme ve
kaynaşma yeridir.
Sevgililer sevgilerini, özlemlerini, kırgınlıklarını, komşular
beklentilerini, dargınlar yergilerini, gurbetçiler özlemlerini
türkülerle anlatır bu şenliklerde. Bu nedenle şenlik geçmişte
olduğu gibi günümüzde de bir anlamda da iletişim işlevi üstlenip
bireyi bilinç altına ittiği sıkıntılarından uzaklaştırmakta,
söylemek isteyip de söyleyemedikleri mesajları yerine
ulaştırmasında aracılık yapmakta, oyun ve eğlenceler yoluyla
bireylerin ruhsal olarak da rahatlatmaktadır. Halkın bir
birleriyle karışıp kaynaşmasını, küslerin barışmasını, yeni
ilişkilerin kurulmasını sağlayan şenlikler toplumsal düzenin
sağlanmasında en önemlisi de grup kimliğinin dışa vurulmasında
önemli rol oynamaktadır.Çeşitli uygulamaların sergilendiği
vartivor aracılığıyla bir çok gelenek, görenek, adetler gençlere
tanıtılarak geleneğin kuşaktan kuşağa aktarılması
sağlanmaktadır.
Değişen kültürel yapıyla birlikte çeşitli değişikliklere
uğrayarak günümüze kadar ulaşan “vartivor şenlikleri” yukarıda
deyinilen evrensel değerleri kapsayan bir çok işlevi yerine
getiriyor olması nedeniyle gelecekte de şekilde bazı değişimlere
uğrasa da içerikte aynı gereksinimlere yanıt vererek kutlanmaya
devam edecek görünmektedir
KAYNAKÇA
AND, Metin :DIONISOS ve Türk Köylüsü.İstanbul 1962 Elif
Yayınları 112 sayfa + resim.
BALIKCI, Gülsen : Kavran’da Vartivor. Tarım Köy. Nisan- Haziran
1999, 127. s. 24- 25.s.
BALIKÇI, Gülsen : RİZE/ PAZAR Akbucak, Uğrak, Ortayol
Köyleri’nin Etnik Yapıları. Anakara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1997.
ÇAKIR, Sabri :Doğu Karadeniz Bölgesinde Yayla Yaşamının
Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Boyutları. V. Milletler arası Türk
Halk Kültürü Kongresi, Ankara 1997, 109- 118. s.
KAYNAK KİŞİLER
Adı Soyadı D. T. D.Y. Ö.D. Mesleği Medeni Hali
Asiye KÖROĞLU 1920 Akbucak İO:OYV Ev kadını Evli
Kamile TRKYILDIZ 1940 Akbucak İO:OYV Ev kadını Evli
Osman TRKYILDIZ 1940 Akbucak İO:OYV Çiftçi Evli
Rakibe BAKILÇI 1930 Akbucak ÖY.OYY Çiftçi Dul
Segide PİSİKOĞLU 1931 Akbucak ÖY.OYY Çiftçi Dul Yöresel Halk dansları -
oyunları; İllere göre Karadeniz Bölgesi horon ve barları listesi
Ayrıca Oku
LAZLARIN
GERÇEK TARİHİ
LAZLAR, Laz
kültürü, laz halkı, laz tarihi
KARADENİZ
UŞAKLARI
Arhavi ve Artvin
Halkoyunu kıyafetleri
Arhavi kültürü: Tira
mola
Artvin halk oyunları
Artvin
Barı mı? Ata barı mı? Ermeni Barı mı?
Bar, Erzurum, Bayburt,
Gümüşhane, Artvin, Erzincan barları
Karadeniz
horonları , horan, horom ve hora kelimeleri
Lazlarda Evlilik
Gelenekleri, Evlilik, düğün, nişan
LAZİSTAN ETNOGRAFYASI,
Lazlar ve Laz kültürü
Karadenizin Atmacaları
Lazlar
Murgul Gürcülerinde
Halk İnanışları
Lazonada Bahar senligi:
Pagaralar
GELENEKSELLİK
VE MODERNLİK BAĞLAMINDA RİZE'DE DİNİ HAYAT
RİZE HALK OYUNLARI, Rize
horonları
Kolhis, Tanrılar diyarıTürk Halk Oyunları
A -
B -
C - Ç -
D -
E -
F - G - H -
I - İ -
K -
L -
M -
N -
O -
P -
R -
S -
Ş - T -
U -
V -
Y -
Z
|
|
| |