İpsiz Recep Emice

Türk sinemasının büyük ismi Kadir İnanır,
yıllardan beri oynamayı arzu ettiği İPSİZ
RECEP'i, bir başka deyişle, Milli Mücadele'nin
Milis Kumandanlarından Çete Reisi İpsiz Recep
Reis'i oynama şansına kavuştu.
İpsiz Recep hakkında yazılan fazla eser yok. Benim "Milli
Mücadalede Boğaziçi" ve Ketencioğlu Hacı Yakup
Ağa", Ergun Hiçyılmaz'ın "Kaldırın Silahları
Şafak Boyu İpsiz Recep" , Av. Süleyman Kazmaz'ın
Milli Mücadelede İpsiz Recep ve Rizeli
Gönüllüler" ve Mustafa Köse'nin"Rizeli Milis
Komutanı İpsiz Recep", Hüsamettin Ertürk'ün
İpsiz Recep Reise'de yer veren "İki Devrin Perde
Arkası" kitaplarından başka Murat Sertoğlu'nun
"Karadeniz Fırtınası" tefrikası ve birkaç
makaleden! Asker tarihçilerin kitaplarında da az
çok bazı kısa bilgilere ulaşmak mümkün!
Belki bu kadar yazılı
eserin okunması ile yazılan senaryo yeterli
görülmeyebilir. Daha fazla detay aranmış ve
bulunamamış olabilir! Buna bir diyecek yok! Ama
ortada bir gerçek var; yeterince araştırılmamış,
hatta tam zamanı; Ergenekon olayı ortalığı kasıp
kavururken "İpsiz Recep Emice filmini yapalım ve
para kazanalım" düşünce ile hareket edilerek
dizi hazırlanmış ve ekrana taşınmış, oynatılmaya
başlanmış! İki bölümü izleme fırsatını buldum.
diğer bölümleri de izleyeceğim. Buna
kendimi mecbur hissediyorum, çünkü:
Eserin birinci bölümü benim kitabımdan alıntı yapılarak
hazırlanmış! Keza ikinci bölümü de aynı şekilde.
Tabii ki yazılı eserlerden yararlanılacak, buna
itiraz etmem, hatta üzerinde durduğum bir konu
olması itibariyle böyle bir dizinin yapılmasına
sevindim bile.
Fakat diziyi seyredince de müthiş hayal
kırıklığına uğradım. İşte bu konuda
eleştirilerimi sıralayacağım!
İpsiz Recep için seçilen isim Kadir İnanır olabilir miydi,
istiyordu ve oldu! Oldu ama Kadir İnanır çok
boylu poslu ve kalıplı! İpsiz Recep'in
fotoğraflarına bakıldığında ortaya büyük
orantısızlık çıkıyor! İpsiz Recep anlatılırken
çocukluğundan, milli mücadele başlayana kadar
olagelen kaçakçılık, soygun olaylarından,
çeteciliğinden hiç bahsedilmiyor! Giysiler tam
uyum sağlamıyor! Çok dikkat edilmesi gerekirdi!
Ama esas önemli husus diyalogların yetersizliğidir. Konuşulan
şive çok berbat! Rize şivesi değil! Sözler
günümüz Türkçesine özgü sözler. Rize diyalogunda
"Bu" yoktur "Habu" vardır. O günkü Türkçe de
"Gerçek" yoktur, "Hakikat" vardır. Bu ve bunun
gibi!. Konuşmalar günümüz Türkçesine uyarlanınca
tadı kaçıyor, o günleri yaşamak isteyenler
aradığını bulamıyor, hayal kırıklığına uğruyor!
Kadir İnanır, sinema ve çekim tekniği ile biraz
daha zayıflatılabilirdi, mutlak yapılması
gerekirdi! Çete efradındaki arkadaşları tamamen
hatalı seçilmiş! Çete efradı Recep Reis ile
böyle uluorta konuşur hesap sorabilir mi?
Nedense soruluyor! Çete efradının seçimi de çok
hatalı; hiç biri Rizeli, Trabzonlu karakteri
canlandıramıyor! Oysa, Rize'de İpsiz Recep
tiyatrosunda rol alan Rizeli genç tiyatro
sanatçılarına rol verilebilirdi. Hadi verilmedi,
bu delikanlılar konuşturulabilirdi. Çünkü, çete
efradından hiç birisi Rize şivesi ile
konuşamıyor, kaba bir taklitle işi geçiştiriyor
havasını veriyorlar. İpsiz Recep
dizisinde bu kadar aşk nasıl olur? O dönemde her
yerde aranan bir çete reisinin yanındakilerin
aşkla meşkle ne işi olabilir? Olayın akışını
berbat ediyor!
Recep Reis'in çete efradı içinde üç önemli adamı vardır:
Mehmet Kaptan (Altıkanoğlu), Aşçıoğlu Halim ve
Kansız Ali! Bu üç kişiden ilk ikisi Sarıyer'deki
olaylarda bir arada! Aşçıoğlu Halim vurucu tim
ve en güvendiği adamlardan biri! Mehmet Kaptan
ise en güvendiği kişi, yanından ayırmadığı ve
ondan ayrılmadığı yardımcısı. Kansız Ali olaya
sonra dahil oluyor! İlk ikisinin İstanbul
olayların da daha öne çıkarılmaları gerekirdi.
Bu da göz ardı edildi.
Bu konu gündeme taşınır ve senaryosu yazılırken konunun
erbaplarından olan Av. Süleyman Kazmaz ile görüş
alış verişinde bulunulabilirdi! İpsiz Recep ile
en detaylı çalışmayı yapan Rizeli
araştırmacıdır. İpsiz Recep'in çetesinde yer
alan çete efradı ile görüşme imkanı bulmuştur.
Adı "Danışman" olarak yazılmasına karşın hiçbir
şey danışılmadığı inancını taşıyorum. Av.
Süleyman Kazmaz ile görüşülmemesi büyük
eksiklik, yazık doğrusu!
Rizeli genç tarihçi, araştırmacı yazar Fatih Sultan
Kar'ın arşiv ve bilgisinden yararlanılabilirdi.
Aranılsaydık, arşivimizi bu çalışma için açabilirdik, daha
iyi bir yol izlenmesi için gereken
yardımlaşmadan geri kalmazdık.
Ama her halde en önemlisi, diyaloglar, şive ve konuşulan dil
(sözcükler-kelimeler) için başvurulacak kişi
Mahiye Morgül olmalıydı! Günümüz şivesini
yaşatmak için mücadele eden bu Rizeli
edebiyatçı, yazar, müzikolog ve folklorcu
Sevgili Mahiye Morgül'ün akla gelmemesi hem çok
büyük kayıp ve hem de çok büyük ayıp!
Bu arada büyük masraflarla hazırlanan platonun da yetersiz
olduğunu hatırlatmaktan kendimi geri alamıyorum.
Makale: İbrahim BALCI
20.10.2008
|