|
|
|
Mustafa Kar ile
Kapandı Gitti Çağı

Rizeli Şair Mustafa Kar ‘ın vefatı üzerine
Fatih Sultan Kar
Arkamdaki sepetlan size selam götürdüm
Kobrakor istanbula kalu ömür biturdum
O eski çarukları bir ömürdür saklarum
Rize akluma gelur tozlarını koklarum
Bir Rize Sevdalısını sonsuza uğurladık
Bu sözler yüreği son nefesine kadar memleket
sevgisi ile dolu olan, bir Rize sevdalısına
Mustafa Kar’a aittir. Onu çok sevdiği memleket
toprağı ile baş başa bıraksak, sonsuza uğurlasak
da, örnek kişiliği ve şiirleri ile gönüllerde
yaşayacak.

O şimdi çok sevdiği memleket
topraklarında
Şiirlerinde Rize şivesine ağırlık veren, nasihat
varı sözleri, geçmişe özlemi ile bilinen bir
Rize sevdalısı “Kapandı Gitti Çağı” şiirinin
yazarı Mustafa Kar aramızdan ayrıldı…
Gündoğdu Feleksu Camiinde sevenlerinin
gözyaşları arasında toprağa verilen Mustafa Kar
geride hoş bir seda, üç şiir kitabı, sayısız
şiir gözü yaşlı bir eş, dört çocuk ve beş torun
bıraktı
Şiirlerini paylaştı
Mustafa Kar şiirlerini üç adet kitapla
okuyucuları ile paylaştı. Bunlardan “Düş ve
Düşünce (2005)” ve “ Lazoğlu (2006)” Kazmazlar
Matbaası’nda basıldı.Yayına hazırlamakta olduğu
“Rize’nin Toprakları”, “Yerden Göğe Kadar”, “Dün
Bu Gün Yarın”, “Sebep ve Sebepleri” isimli dört
kitap çalışması bulunuyordu.
Kapandı Gitti Çağı Mustafa Kar’ın şiiridir
1984 yılında Gazeteci Vural Kazmaz’ın Rize Haber
Dergisi’nde “Kapandı Gitti Çağı “ isimli bir
şiir yayımlanıyordu. Şiirin yazarı Mustafa Kar
olarak belirtiliyordu. Şiir geçmişe özlemi,
günden güne kaybolan değerleri anlatıyordu. Rize
ağzı ile gündelik yaşamımızın bir parçası olan
eşyalar nede güzel anlatılıyordu. Mustafa Kar’a
yıllar sonra ulaştım. Bu süre içinde “Kapandı
Gitti Çağı “ isimli bir şiir Rize’de çok
seviliyordu. Bazı şahıslar maalesef bu değerli
insanın şiirini kendine mal etmeye çalışıyordu.
Mustafa Kar bu durumu bir şiirle “ Dost doğru
olmalıdır bu dünyada her işün, sade dünyayı
değil altını da bir düşün” şeklinde
yorumluyordu.
Mustafa Kar 1944 Rize’de doğdu. 1970 yılında
kurduğu Akademi Grafik Reklam ajansında
çalışmalarını yürüttü. Uzun yıllar Vural
Kazmaz’ın sahibi olduğu Rize Haber Dergisi’nin
Genel Yayın Yönetmenliğini ve Yazı İşleri
Müdürlüğünü yaptı
O Rizeli, Karadenizli büyük bir şairdi
Mustafa Kar Lazoğlu isimli şiir kitabında
kendisinden doğduğu topraklardan ve bölge
kültüründen şöyle söz eder : “Benim doğduğum
yerlerde gökyüzü ve deniz hemen her gün hareket
halindedir. Fırtınalar, bulutlar, bulanık sular,
yeşil ve mavi kıyıları olabildiğince döven sonra
da sakinleşip dinen, genç bir delikanlıya
benzer.
Karadeniz insanının hareketli esprili mert ve
asabı
mizacı bu tabiat şartlarından oluşmaktadır.
Folklorumuzun 5-8 ve 7-8 lık ritim ölçülerinde
sahip
olduğu da doğamızın resmidir. Öbür resimde ise,
düğün ve şenliklerdeki, karşılıklı atışmaları,
koşma dediğimiz türküleri Karadeniz şivesi ile
söylerken, her iki şairden biri pes diyene kadar
sürdürürdük. Bu koşmalar çök çök uzun deyişleri
ve dörtlükleri ile bugün Türk edebiyatına bir
kültür hazinesi olarak armağan edilmiştir.
Türkçemizdeki kelime zenginliği yanında
Pontus’tan kalıp halen kullanılmakta olan iki
bin dolayındaki kelimeleri de
değerlendirdiğimizde, bu günkü hiciv ve espri
ile hazır cevaplı oluşumuzu bu zengin kelime
çeşitlemesi içinde fıkra kültürümüzü de olanca
güzelliğiyle zenginleştirir.
Fıkralarda hakikatler ana motif olarak
işlenmektedir.
Bu motifler içinde Karadenizli, yorumlarını ve
davranışlarını şekillendirirken, beyin süzgecini
pek kullanmaz. O nedenledir ki, sözünü evirip
çevirmeden söyleyendir. Bu özelliği nedeniyle
onu tanıyana biraz sert, biraz da uzlaşmaz
görünür.Ama onu tanıdıktan sonra, güvenilirliği
sözünün eri, dost canlısı ve yardım severliliği,
insanların bakış açısını değiştirir.
Çalışkanlığı ve üstün pratik zekaya sahip oluşu
da onu daima gündemde tutar. İşte Karadeniz
insanı, işte Karadenizli...

Mustafa Kar yaşamı boyunca mütevazi bir duruş
sergiledi. Onun yazdığı eserleri birileri
sahiplenmeye kalktı, kendi adıyla yayınlayanlar
oldu. “Son Cümle” isimli şiiri de onun
kişiliğinin bir göstergesidir.
Sözü ağzıma alıp çiğner, süzerim
Kalemine mürekkep olur son kalan damlam
Edebiyatçı değil tabelacı yazarım
Cümle beni hoş görsün, eksik olursa imlam
Mustafa Kar’ın Şiirlerinden bir seçki
Kapandı Gitti Çağı
Şaravaz, pepeçura, kastaniça kabağı
Sacayak, pelki, hosti, kapandı gitti çağı,
Kunci, minci, korkota, koloti unutuldi,
Malahtara, likmene hasret kaldı gazyağı.
Burma, mabeyin, darni, kot, tereteri, hopeçi,
Gerdel, lahmi, pulama, küpun ağzında peçi,
Çali, çupi, kutuni, davli ve kondaridan,
Şimdi bahsettuğumde güleyi bizum paçi.
Lağus, şokali, lobya, pafuli, perçem, andi,
Metuşi, sehter, çiten altındakiler yandi.
Zimbilaçi tikeni, kardaşi hamduspara,
Benum gibi fukara, sirgan yedi uyandi.
İşkemi, seke, konsol, evun temele taşı,
Çiçili, kolistavra, langonanun kardaşi,
Furnesi, tumurlisi, çumuşi, çilbur yerken,
Paluzenun yanında dururdi etmeğaşi.
Hurtuli ve şurtuli, muncur, sumsuk, zibidi,
Pifoli, koso, muşi, kurçeli bizum idi.
Pasmanika, lohtiko, zuzuli ve çimidi,
Fundukla fitrukayi acep hangimuz yedi.
Murmurisle mamuris uyuturdi bizleri,
Pumburi, şepidinun hala bende izleri.
Çilipuli ve puli, karatağuk, çişona,
Alemidiye donuk makoçinun gözleri.
Geçen zaman içinde, değişti bizdeki dil,
Şimdi bu sözcükleri, ister oku, ister sil.
Rizeli arkadaşum, anam, babam, kardaşum
Alem bilmezse bile, ne deduğumi sen bil.
Heyyesa
Rastgele deyup denize
Çıktum heyyesa heyyesa
Ağı ettum kesterize
Döktüm heyyesa heyyesa...
Baktum ki baluk ponahat
Güverteye vurdum pat pat
Suyun altından parapat
Çektum heyyesa heyyesa...
Ağda hamsılar oynarken
Yüzüm güldi erken erken
Vurduğum voli kalkarken
Baktum heyyesa heyyesa...
Yürü dedi hak makamı
Şanssuzluk parktı yakamı
Babadan kalma takamı
Söktüm heyyesa heyyesa...
Hamlandı kolum bacağum
Yeni taka alacağum
Bir de motor takacağum
Bıktum heyyesa heyyesa...
Yürek meşalem yanayı
Kırdum likmen şinanayı
O eski kayahanayı
Yıktum heyyesa heyyesa...
Mustafa Kar ile Rize
Benzer mavi yeşil göze
Eriyup karadenize
Aktum heyyesa heyyesa...
1993-İstanbul
Kitap (LAZOĞLU)
Zümrüt Rize
Yeşili zümrütün tonunda türlü
Haftada bir doğan güneşi nurlu
Altı günü ve gecesi yağmurlu
Eteği denizle ıslanan RİZE !..
Rize bir başkadır özlendiğinde
Hele gören gözle gözlendiğinde
Dumanlı başıyla gizlendiğinde
Dağları göklere yaslanan RİZE !...
2004-İstanbul
Ha uşak ha
Hayat yolı sarp kayaluk
Havada kuş suda baluk
Kader deyil fukaraluk
Ha uşak ha, ha uşak ha...
İsmuni yap bir kilişe
Bismillah de başla işe
Aduni yaz dağa taşa
Ha uşak ha, ha uşak ha...
Dağlar taşlar senun olsun
Çalış kazan yüzün gülsün
Seni gören örnek alsun
Ha uşak ha, ha uşak ha...
Sakın geçmişi unutma
Helal varken heram yutma
Laga luga atup tutma
Ha uşak ha, ha uşak ha...
Sen lazoğli Rizelisun
Biraz hirçinsun delisun
Yeri geldimi velisun
Ha uşak ha, ha uşak ha...
Hatıruna gelursa dün
İçun rahat olur bugün
Yarun ise taptaze gün
Ha uşak ha, ha uşak ha...
1990-İstanbul
Geydum çaruklarumı
Geydum çaruklarumı gel bağla bağlarını
Gir koluma gezelum Rizenun dağlarını
Etekleri ıslanan dağlarun başı duman
Askoroz Deresi’ne düşenun halı yaman
Derenun sağ tarafı varup çıkar ğutoza
Oradan da gidilu dik dik molakamboza
Haçan gelduk kamboza geçelum potomyaya
Gürgene uğrayalum post serelum yaylaya
Setozun tepeleri benzeyi minareye
Minare gölgeleri vurur taşlidereye
Derenun sol tarafı enerken hazavite
Mişonadan andona çikilur kerevite
Andon ilicaları her bir derde devadur
Hemdamiki içmeler herkese bedavadur
Remanoz tepesinden değnek değersun göğe
Bayışağı endunmi yol keşişu humriğe
Haldozun tarihidur gülbaharun camesi
Kuvaroz dedilermi başlar şehir namesi
Şehrun üstünde kale kalenun ardı dosma
Ziraat bahçesinde asmaya çıkar yosma
Peripoldan aşağa endum mirakaloza
Mirakaloz yalıdan uzanu fetekoza
Fetekozdan yukarı yol var holoftereye
Kuzandanoz benzeyi darnıya pencereye
Veliköyün dağları bakar aponconoza
Aponconoz yüksekten seslenu kalamoza
İstavrı boğazından yol aldunmı perkama
Hamuda önümdedur sepetopom arkama
Arkamdaki sepetlan giderken yalı yalı
Kör olası gurbete oldum hasret hamalı.
Arkamdaki sepetlan size selam götürdüm
Kobrakor istanbula kalu ömür biturdum
O eski çarukları bir ömürdür saklarum
Rize akluma gelur tozlarını koklarum
Bu kokiyi çekmeklan burnum uzayu gitti
Gezduğumla yazduğum hoşçakalunla bitti...
2002-İstanbul
Kitap (LAZOĞLU)
|
Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler:
Karadeniz Bölgesi haberleri
|
Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden
biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını
yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin
Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail
Şahinbaş ile konuştuk.
Çay Belgeseli söyleşisi
|

Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası
Nasreddin Hoca’ya bağlı olarak anlatılan
fıkraların hemen hemen tamamını içermektedir
Trabzonlu folklor araştırmacısı Dr.
Mustafa Duman'ın Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası
kitabı, birçok alanda,
Türkiye’de ve Dünyada ilk olma özelliğini
taşımaktadır.
| |
|
| |