|
|
|
Bir Halkoyunları
Öğretmeninin Öyküsü

Makale:Kemal Özbıyık
“Kültür” İbaresi ile başlayan bir Derneğiniz
varsa bu dernekten ilk beklenen, yöresel halk
oyunları eğitiminin verilmesidir.
Derneğin yönetim kurulu üyeleri toplanırlar ve
bu konuda birilerine yetki verirler. Yönetimde
olsun veya olmasın bu yetkiyi alan kişinin işi
zordur. Kendi yeteneği varsa ve aynı zamanda
çalıştırıcılık yapabilecek kapasitedeyse
işlemlerden biri azalmış olur. En azından
nitelikli bir çalıştırıcı aramayacaktır.
Öncelikle çalışmalara katılacak katılımcı sayısı
ve izleyicileri rahatlıkla barındırabilecek
kapasitede bir yer gereklidir. Yer ayarlandıktan
sonra çalışmaların başlangıç tarihi ve saatleri
ilan edilir. Her şey planlı gibidir.
İlk çalışmada genellikle en çok hevesliler ve
eskiler gelir. Üçüncü dördüncü çalışmada
eskilerden devamsızlıklar ve geç gelmeler
başlar. Onlar için her zaman bir bahane vardır.
Ama asıl sorun yenilerle ilgilenmek zorunda
kalmalarıdır. Yeniler olmasa, çalışma
saatlerinin tamamına yakınında istedikleri oyunu
oynamaları mümkün olmaktadır. Bu arada yoklama
listesi de devamsızlıkları göstermektedir.
Yenileri yetiştirmek yine çalıştırıcıya
kalmıştır. İşin ilginç yanı da herkes oyunları
ondan öğrenmek istemektedir. Sonrasında gösteri
yapacak sayıda oyun öğrenildiğinde bakarsınız
çalışmaya gelen sayısında bir artma olur.
Eskiler de zamanında gelmeye başlamıştır, ama
yoklama listesindeki eksileri kabarmıştır. Ve
gösteri talebi gelince ilk bölünmeler başlar
ekipte. Herkes iyi oynamaktadır ve gösteriye
kendisinin çıkması gerekir. Çalışmaya gelen otuz
çift olmuştur ama gösteriye altı çift
çıkabilecektir. Ekip belirlenmesinde önce
“mazereti olan birileri var mı?” Diye sorulur.
Ancak herkes hazırdır. Çalıştırıcı belli
ölçütleri gözeterek ekibi açıklar. Açıklanan
ekipte ismi olmayanların çoğu mutsuz olur.
Bunlar için çalıştırıcı kötü adam olmuştur bile.
Bu arada çalıştırıcı çalışma yerine herkesten
önce gelmelidir. Tabiidir ki en son da o
ayrılmalıdır.
Ortalığın temiz olarak bırakılması gereklidir.
Gerektiğinde bir takım alımları da kendi
cebinden yapmalıdır.
Müzisyenlerin acil ihtiyaçları olur. Onları
karşılamalıdır.
Kostümlerde eksik aksesuarlar vardır onları
tamamlamalıdır.
Çizmeler boyasızdır onları boyatmalıdır,
lastiklerde eksik vardır.
Bunları tamamlamak zorundadır. Gösteri öncesinde
belli sorunlarla uğraşır, gösteri sonrasında
ayrı uğraşır. Soyunma odası olarak kullanılan
mekânları tek tek kontrol eder. Buralarda kalan
kemer, çizme, yazma, önlük, peştamal ve benzeri
aksesuarları toplar. Ama genel görüntüye
baktığınızda on beş dakikalık bir gösteridir
yaptığı.
” Ne yaptın ki” derler adama.
Bu arada ekibin yaptığı gösteriler çok
beğenilir. Zira her oyun otantiktir ve çok da
fazla bilinmemektedir. Cemiyet çevresinde
yapılacak nişan düğünler için ekip talepleri
artmaya başlar. Yönetim Kurulu kendisine gelen
her talebi karşılamaya çalışır. Müzisyen ücreti,
gidiş geliş ücretleri hesaplanır ve davet
edildiğinde ekip için istenecek ücret ortaya
çıkar. Ücretin söylenip alınması işi de
çalıştırıcıya kalır.
Gösteriye çıkacak olan ekip elemanlarının
aileleri de çalıştırıcıya güvenmektedir, ekibin
götürülüp getirilmesi onun sorumluluğunda
olmalıdır. Aksi durumda çocuklarını
gönderemeyeceklerini söylemektedirler.
Çalıştırıcı istediği kadar güven duyulması
gerekenin cemiyetin kendisi olduğunu söylesin
ailelerin görüşü değişmemektedir. Çalıştırıcı
hiç olmazsa idari işler için yönetimden birinin
yardımcı olmasını ister, ama bu hiçbir zaman
mümkün olamaz. Gösteri günü ve saatinde hepsinin
mutlaka ertelenemez bir işi çıkmaktadır.
Bu arada herkes ekibin ücret almadan gösteri
yapmasını beklemektedir. Cemiyete mensup birisi
özel gösteri talebi olunca neden para vermek
zorunda kalmaktadır ki. Zaten topluluğun işi bu
değil midir? Ama ekibin finanse edilmesi
konusunda kimse kılını kıpırdatmamaktadır.
Duyarlı iş adamları ve kendi katkıları ile bu
sorunu da çözmek zorundadır. Arada kendisi ile
ilgili dedikodular da çıkmaktadır. Ancak bunları
çok da önemsemez. Meyve veren ağaç her zaman
taşlanmamış mıdır?
Ne zaman ki bu söylemler toplu bir eylem haline
dönüşür, o zaman durum farklı bir hal almış
demektir. Yönetim ve faal üyelerin önünde
yaratılan sorun, masaya yatırılır. Sonuç, doğal
olarak cemiyet için çok kötüdür. Bu toplantıdan
en çok zarar gören kendi yakını bir genç olur.
Bu arada çalıştırıcı da doğal olarak olayların
içinde görüldüğü için zarar görür.
Çalıştırıcıyı destekleyen yönetim kendisine tam
destek verir ve bu durumda çalıştırıcı ile
sorunu olanlar çalışmaları bırakmak zorunda
kalır. Çalışmalar herkese açık olsa da problem
olanlar çalışmalara gelmez/gelemez Her kötü olay
gibi bütün bunlardan toplum zarar görmüştür.
Çalıştırıcı cemiyetteki faal üyeliği bırakmak
ister ancak ne yönetim ne de ileri gelenler bunu
kabul etmez. Devam etmek zorunda kalır.
Tüm ekip yenilenir ve çalıştırıcı bu yeni ekiple
yoluna devam eder. Sonra genel kurulda yönetim
değişir. Yeni yönetim arada kalmıştır. Sayısal
olarak çalıştırıcı bir kişidir, istemeyenler ise
daha fazla sayıdadır. Yönetim sayısal çoğunluğu
tercih eder. Ancak çalıştırıcı toplumda saygın
biridir ve kendileri görevi bıraktıramaz. Bu
arada muhalif gençler karalama kampanyasının
dozunu da arttırmış ve yeni yönetimi
sıkıştırmaya başlamıştır. Yeni yönetimde bu
gurubun yanında olan birileri de vardır. Ve
çalıştırıcıya yaptığı çalışmaları sergileme
sansı tanımayarak görevi bırakmak zorunda
bırakırlar. Çalıştırıcı yanlış anlaşılmamak için
cemiyetin hiçbir etkinliğine katılmaz ve cemiyet
merkezine de uğramaz. Kendisine destek vermek
için cemiyeti bırakmak isteyenlere bile müsaade
etmez. Hayat her şeye rağmen devam etmeli ve
cemiyete zarar verecek bir eylem içine
kesinlikle girilmemelidir.
Daha sonra yönetim olağan üstü genel kurul
yapmadan kendi içinde görev değişimine gider.
Başkan değişir. Halk oyunları çalışması
gençlerden kabul gören bir çalıştırıcı ile devam
eder. Artık oyunlar otantik değildir. Çok
düzenli olmasa da bir çalışma yapılmaktadır.
Eski çalıştırıcı ile ilgili karalama kampanyası
yapanlar kuruluşun değişik kurullarında göreve
atanmıştır. Bu şekilde bir buçuk yıl devam
ederler ve sonunda kurum faaliyetlerini devam
ettiremez duruma gelir. Başkan boşuna kira
ödememek için cemiyet merkezini kapatır,
eşyaları bir depoya koyar. Artık kurumun sabit
bir adresi de bulunmamaktadır. Cemiyetin önde
gelenleri çalıştırıcıyı sıkıştırmaya başlar.
Hepsi de göreve gelip ortalığı düzeltmesini
isterler. Genel kurul toplanır ve çalıştırıcının
da içinde olduğu bir gurup altı aylığına işleri
düzene koyup, kalıcı bir yönetime görevi
devretmek koşulu ile göreve başlar. Çalıştırıcı
kendisine önerilen başkanlık görevini kabul
etmez ve kendisinden daha yaşlı bir üyenin
başkan olmasını ister. Eski yönetim Genel Kurul
öncesinde küçük bir yer tutmuş ve yazıhane
olarak kullanılabilecek küçüklükteki bu yere
eşya ve evrakları yığmıştır.
Bu şartlarda devir teslim yapılır. Yeni yönetim
eski yönetimden kalan müzisyen ücretleri,
çalışan ücretleri ile telefon ücretlerini
duyarlı insanların katkısı ile öder. Devir
teslim sırasında cemiyetin geçmişi ile ilgili
hiçbir yazılı yayın bulunmamaktadır. Çalıştırıcı
halk oyunu faaliyetlerini başlatır. Yeni bir
halk oyunları gurubu kurar. İşler düzene
girdikten altı ay sonra görevini tamamlar ve
olağanüstü genel kurulda görevi borçsuz ve
faaliyetlerine devam edebilecek bir konumda,
cemiyet merkezini depoya taşımak zorunda kalan
eski başkanın başkanlığında yeni bir ekibe
devreder.
Yeni başkan çalıştırıcıyı bırakmaz, tam yetki
ile çalışmalara devam etmesini ister.
Çalıştırıcı bunu kabul eder. Başkanın iyi
niyetine inanmıştır. Başkan her yönetim
toplantısına çalıştırıcıyı da çağırır. Fikir
alış verişinde bulunur ve “yönetimdeki
arkadaşların hepsinden daha fazla katkı
veriyorsun” der. Çalıştırıcı çevreden eleştiri
alsa da cemiyet yararı olan her olumlu çalışmaya
destek vereceğini ve herkesin de böyle düşünmesi
gerektiğini söyleyerek çalışmalarına devam eder.
Başkan kuruluşa bir daire alımı için çalışma
başlatılır. Elde bir lira para yokken yapılan bu
girişimi çalıştırıcı şiddetle destekler. Bu
kampanyaya sanki kendi organize etmiş gibi katkı
verir. Bu arada gece yapılmak üzere bir yer de
tutulmuştur. Tutulan yer sahipleri ile kesin
bağlantı konusunda problem vardır.
Çalıştırıcının cep telefonu çalar. Arayan
başkandır ve yardım istemektedir. Gecenin
yapılacağı yere gider. Başkan ve bir yönetim
kurulu üyesi karamsar bir durumda kendisini
beklemektedir. Gece ile ilgili davetiye satışı
dâhil bir sürü sorun vardır. Başkana sorunların
çözümü için elinden gelen gayreti göstereceği
sözünü verir. Çalıştırıcı mekân sahibinden en az
dört yüz kişilik davetli sayısına göre hazırlık
yapmasını da ister. Bağlantı kesinleştirilir ve
çalıştırıcı, başkan ile kol kola davetiye
satışına başlar. İş adamları, bürokratlar ve
öğretim üyeleri ile görüşür. Onlardan çok büyük
katkı alır. Neticede birkaç duyarlı kişi ile
birlikte gece kotarılmıştır.
Bu arada çalıştırıcı gösteri sona erdikten sonra
ekibi toplar ve artık yorulduğunu ve bu gece
sonrasında ayrılacağını guruba söyler. Gece
sonunda sunucu çalıştırıcıyı sahneye davet eder
ve kendisi ile ilgili övgü dolu sözler
söyleyerek onu onore eder. Tüm ekip, hocalarına
kendilerini bırakmamaları yönünde davetliler
önünde, onların da katılımlarını sağlayarak
çağrı yapar orayı adeta bir stadyuma çevirirler.
Sonrasında hazırlattıkları çiçeği verirler.
Ekipteki kızlar daha da duygusal davranmış ve
ağlamaya başlamıştır. Çalıştırıcı bir kez daha
ikna edilmiştir. Orada davetlilerin önünde
çalışmaları organize etmeye devam edeceği sözünü
verir.
Çalıştırıcı yönetime hiçbir problem getirmeden
çalışmalara devam eder. Yönetime hiçbir sorun
getirmeden bir çalışma dönemi daha sonlanır.
Kurtuluş gecesi düzenleme kararı alınır. Bu
gecede bir büyüğümüzün katkısı ve iş adamlarının
da özverili destekleri ile daire alımı için
gerekli bedelin büyük bölümü toplanır. Kurumun
artık kendine ait bir dairesi vardır. Yani deniz
geçilmiştir ve önlerinde birkaç küçük dere
kalmıştır.
Çalıştırıcı bu arada kültür, örf adet, folklor
ve yaşam ile ilgili yazdığı yazıları kurumun
sitesinde yayınlatmıştır. Sitenin daha izlenir
olması için elinden geleni de yapmaya
çalışmaktadır. Sanal ortamdaki yöresel kültür ve
folklor kirlenmesinin artması ile beraber özel
arşivinde bulunan belge ve dokümanlar yanında,
kendisinin küçükten beri yazıya dökmüş olduğu
bilgileri ve yazıları da gün ışığına
çıkarmaktadır. Bu arada Karadeniz ile ilgili en
büyük sanal sitede yazıları yayınlanmış ve büyük
beğeni toplamıştır. Yine Trabzonlu bir emekli
öğretmenin sitesinde yazı ve şiirleri
yayınlanmaktadır.
Ve sonrasında:
Kurum başkanı çalıştırıcının iş yerine gelerek
eski dernek tarafından çıkarılan ve
çalıştırıcının özel arşivinde bulunan dergileri
tarayıcıdan geçirip, sanal ortamda yayınlamak
amacı ile alır. Bu arada kurumun daha yeni olan
1996–2000 yıllarını kapsayan beş adet dergiyi de
almıştır. Çalıştırıcı, başkandan dergilerin işi
bitince hemen getirileceği sözünü de almıştır.
Aradan bir ay kadar süre geçer. Çalıştırıcı
tedirgin olur. Dergilerin işi hala bitmemiştir.
Ve sonrasında eski dergiler sitede yayınlanmaya
başlar. Yeni sayılabilecek beş dergi dışında
hepsi yayına konur.
Çalıştırıcı sitede yayınlanan bu dergilerin
kimden temin edilmiş olduğu bilgisinin okuyucuya
verilmemiş olmasından ve ilk sayfalarda bulunan
kendi isim ve imzasının da ikisi hariç silinmiş
olmasından rahatsız olur. Site yayınını
gerçekleştiren şirketi arar ve “bu dergiler
çalıştırıcının özel arşivinden alınmıştır”
şeklinde bir yazı altında yayınlanmasının daha
etik olacağını söyler. Şirket yetkilisi
kendilerine gelen yazıları aynen
yayınladıklarını ve başkan talimat verirse böyle
bir yazıyı ilave edebileceğini söyler.
Çalıştırıcı başkanı arar ve aynı talebi yineler.
Aynı zamanda işi biten dergileri neden geri
getirmediğini sorar. Aldığı yanıt kendisi için
çok ürkütücüdür.”Dergiler emin ellerde” Sonraki
cümle ise daha da kötüdür.”Sana niye teşekkür
edeceğiz ki, bu dergiler zaten derneğe ait
seninle bir ilgisi yok” Çalıştırıcı şok olur
tansiyonu çıkar. “Ne dediğinin farkında mısın?
Sen beni dergileri çalmakla mı suçluyorsun?” der
ve dergileri hemen getirmesini ister. Başkan
getiremeyeceğini söyler. Çalıştırıcının ısrarı
ve “gelip ben alacağım” sözü üzerine başkan
“akşamüzeri ben getireceğim” der ve telefon
görüşmesi sona erer. Çalıştırıcının tansiyonu
yükselir ve ilaç almak zorunda kalır.
Çalıştırıcı akşam saat 17.20 ye kadar bekler.
Gelen giden olmaz. Cep telefonu ile başkanı
arayarak “benim için akşam oldu ama senin için
öğleden sonra olmadı galiba. Neden dergileri
getirmedin diye sorar. Aldığı yanıt, işinin çok
olduğudur. Çalıştırıcı başkana iş yerine
sekreterinin kaçta geldiğini sorar ve sabah saat
9.30 da gelip dergileri kendisinin alacağını
söyler. Telefon konuşması biter. Çalıştırıcı
ertesi gün başkanın iş yerine gider. Dergileri
sekreterden alır, kuruma yeni alınan daireye ait
anahtarları bir zarf içinde başkana iletilmek
üzere sekretere verir.
Çalıştırıcının fiilen cemiyetle işi bitmiştir.
Bu anlatılanlar yaşanmış tecrübelerdir. Ama
dinlediğinizde çok güzel bir hikâyeden ibaret
olduğunu düşünürsünüz. Yıllarınızı cemiyet için
verirsiniz ama baktığınızda hakkınızda
dedikodular üretildiğini görürsünüz. Ve daha da
acısı bazı insanlar bu dedikoduları
duyduklarında “Yapma ya” demekten öteye
gitmezler. Tek teselliniz sizi çok iyi tanıyan
kişilerin size teşekkür edip moralinizi
bozmamanızı söyleyip destek vermeleridir.
Kültür merakınız çalıştırıcı gibi küçük yaşlara
dayanıyorsa hepten yandınız. Biriktirdiğiniz
yazılı eserler evde çok yer tutar, ailenizle
problem yaşarsınız. Belgeler eski dergi, kitap
ve fotoğraflardır. Sizden başka kimseyi
ilgilendirmemektedir. Çevrenizde kültür ve
folklor merakınız biliniyorsa bu daha da
kötüdür. Bu Özelliğiniz nedeni ile ödev ve
tezlerde kullanılmak üzere özel yazı ve doküman
hazırlarsınız. Öyle çok iyi tanıdıklarınız için
değil. Özelliğiniz biliniyorsa her meraklı
sizden bilgi ister, verirsiniz.
Düğünlerde halk oyunları ekibini bırak, tulumcu
lazımdır sizden bulmanız beklenir. Onun bile
gidiş geliş parasını almakta sorunlar
yaşarsınız. Gecenin bir saatinde telefonunuz
çalar karşınızda samimi olduğunuz birinin selamı
ile davet alırsınız.”Hocam tulumcumuz var ama
horon oynayamıyoruz. Komut verecek biri yok, bir
zahmet gelseniz” veya gecenin saat 23.00’ında
kapınız çalınır “hocam kusura bakmayın,
düğünümüz vardı ama sizi çağırmamış olduğumuzu
tulumcu çalmaya başlayınca fark ettik, sizi
almaya geldik.” Diye çok rahat sizinle
konuşabilirler.
Hele bir de gece organizesi başladığında
yandınız. Her şey sizden beklenir. Gerektiğinde
sunuculuk yapar, şiir okur, ara boşlukları
doldurursunuz. Sonra halka açık oyunlarda komut
verir ve genç yaşlı herkesin oynayabildiği gibi
bir horon oynatırsınız. Bazıları için siz sadece
horoncu çalıştırıcısınızdır. Onların gözünde
başka bir özelliğiniz yoktur. Gecelere
katılırsınız ama ücretini ödediğiniz yemeği
yiyemez, içkiyi içemezsiniz. Çünkü herkes her
şeyi sizden bekler. Eşinizin yanında programı
izleme şansı bulamazsınız. Tüm sorunlar size
iletilir ve siz de bu sorunları çözersiniz.
Bütün bunların karşılığında hiçbir beklentiniz
de yoktur.
İnsanlar neden değerinizi işi bırakınca anlar?
Bilen var mı? |
Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler:
Karadeniz Bölgesi haberleri
|
Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden
biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını
yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin
Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail
Şahinbaş ile konuştuk.
Çay Belgeseli söyleşisi
|

Lazca - Türkçe
Sözlük
Lazuri - Turkuli
Nenapuna
İsmail
A. Bucaklişi & Hasan Uzunhasanoğlu. Lazca - Türkçe sözlük'ün tamamı
alfabetik olarak word dosyası olarak indirilebilir.
A
l
B
l
C l
Ç
l
Ç'l
D l
E
l
F
l
G
l
Ğ
l
H l
İ
l
J
l
K l
K'l
Ll
M l
N l
O l
P l
P'
l
Q l
R
l
S l
Ş
l
Tl
T'
l
U
l
V l
X
l
Y l
Z l
Z'l
3
l
3'
l
Lazca filller l
| |
|
| |