Karadeniz
Avrupa
ile Asya arasında bir içdeniz olan
Karadeniz, SSCB ile Türkiye arasında doğudan
batıya doğru uzanır. Bu uzunluk Burgaz ile
Poti arasında 1170 km kadardır. Kuzey Güney
doğrultusundakşi genişiği batıya gidildikçe
artar.Doğuda Rize ile Sohum Kale arasında225
km olan bu genişlik Giresun ile Tuapse
arasında 350 kmyi Samsun Kerç arasında 480
kmyi, daha batıda Ereğli ile Odessa arasında
600 km’yi bulur.Yüzölçümü 424000 km2 dir.
Karadeniz’de hem
kıyılar çok girintili çıkıntılı değildir,
hem de çok ada yoktur. Yalnız Karadeniz’İn
bir uzantısı sayılan Azak Denizi’Nin
lıyıları çok girintili çıkıntılıdır.
Suları
Karadeniz yılın hemen hemen her mevsiminde
çalkantılı ve kaba daşgalı bir denizdir. Her
zaman esen kuzey rüzgarları yüzünden
özellikle kış aylarında küçük tekneler için
büyük tehlikeler yaratır.Kıyılarında kuytu
liman bulunmaması nedeniyle bu tehlike
fırtınalı havalarda daha da artar.
Şimdiye kadar bilinen en derin yeri Kerempe
Burnu’Ndan 80 km kadar kuzeyde 2244
metredir.
Karadeniz’de tuzluluk
başka denizlere göre çok düşüktür. Bunun
nedeni
yağışların bolluğu ve birçok büyük akarsuyun
bu denize dökülmesidir. Avrupa
içlerinden gelen Tuna, Rusya’dan gelen
Dnieper, Dniester, Don Türkiye’den çıkan
Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh
ırmakalrı bu denize dökülür. Orta kesimde
tuzluluk binde 18 kadardır.
Batıda e kuzeyde bu oran daha da düşer:
Romanya ve Bulgaristan kıyılarında binde 1,
Odessa körfezinde binde 10, Azak körfezinde
binde 11, Taganrok körfezinde binde 7.
Tuzluluk dibe doğru gittikçe artar ve en
dipte binde 24u bulur.
Akıntılar
Karadeniz’e akan sular
buharlaşma ile kaybolan miktardan fazla
olduğu için buradan Marmara’ya ve o yolla
Akdeniz’e sürekli bir akıntı vardır.
İstanbul Boğazı’na doğru olan bu akıntının
bir
kısmı Boğaz’a girerek üst akıntı olarak
akarken bir kısmı da Anadolu kıyısı boyunca
doğuya doğru yol alır. Kuzey
rüzgarları estiği zaman akıntının hızıo da
miktarı da artar.
Ayrıca Kafkasya
kıyısında
güneyden kuzeye doğru yol alan bir akıntı
daha vardır.

Derinde Zehirli
bir deniz
Karadeniz’de 200 metreden
aşağıda hayat yoktur, hiçbir canlı yaşamaz.
Oksijen yalnız yüzeydeki su kütlelerindedir
, 120 metreden sonra iyice azalır, 200
metreden sonra bğsbğtğn yok olur. Onun
yerini kükğrtlğ hidrojen (H2S) alır. Bu
zehirli gazın miktarı derinlere doğru
gidildikçe artar. Bu gazın, dibe çöken
organik maddelerin çürümesinden doğduğu ve
denizde dikey akıntılar bulunmaması
nedeniyle de değişikliğe uğramadığı
sanılıyor. Bu duruma göre Karadeniz’de
yalnız 200 metrelik yüzey sularında canlılar
yaşar. Karadeniz özellikle balıkalr
bakımından zenginidr. Kışın sıcak denizlere
göçen birçok balık türü, yazı bıu denizde
geirir, kışın deniz soğuyunca sıcak
denizlere döner. Uskumru, palamut, torik,
kılıç, lüfer, hamsi bunlar arasındadır.
Karadeniz’de sıcaklık da çok farklıdır.
Dip sularında sıcaklık genellikle 9
derecedir. Yazın ortalarında yüzey sularında
sıcaklık 25 derece olduğu zaman 50 metre
derinde 7-8 derece olur. Kışın yüzey suları
çok soğur. Hatta dip suları yüzey suyundan
daha sıcaktır.Bunun Boğaz yolu ile
Akdeniz’den gelen ağır ve tuzlu sıcak
sulardan ileri geldiği sanılıyor.
Azak Denizi
Rusya’Nın güzeyinde Kerç Boğazı ile
Karadeniz’e bağlı bir iç denizdir. Güney ve
batısında Kırım yarımadasında Kırım
Yarımadası yer alır. Kerç Boğazı’Nın
genişliği 6-8 km kadardır. Çok sığdır. En
derin yeri 13 metreyi geçmez. Dökülen
akarsular çok olduğundan tuzluluk derecesi
yüzde 1 kadardır. Bu yüzden kışın donar. En
önemli limanı Rostov’dur.

Karadeniz arkeolojisi, Karadeniz Tufanı
Tufana dair
kanıt bulmak isteyen insanlar bir zamanlar
Ağrı dağında Nuh’Un gemisinin izini arardı.
Bugün ise araştırmacıal, yaklaşık 7500 yıl
önce Karadeniz’de büyük bir tufan yaşanmış
olabileceğine dair giderek daha çok bulgu
elde ediyor.
Yaklaşık 12.000 yıl
önce son buzul çağı sona ermek üzereyken
Karadeniz bugünkünden daha küçük bir tatlı
su gölüydü. İzleyen bin yıllarda
buzullar eridikçe yerküre üzerinde deniz
seviyesi de yavaş yavaş ama belirgin bir
şekilde yükseldi. Karadeniz’de de su
seviyesinin aynı şekilde yükseldiği
düşünülüyordu. Oysa artık, günümüzde
Boğaziçi’ni oluşturan alanda doğal bir
barajın meydana geldiği, kabaran Marmara’Nın
suarını bu barajın zaptetmiş olduğu
düşünülüyor… Ta ki baraj çöküp günde
onbinlerce ton deniz suyu, o dönemlerde 150
mmetre daha aşağıda olan Karadeniz havzasına
dolmaya başlayana dek. Aylar süreyle deniz
hergün, 1, 5 km kadar karaya ilerlemiş,
sonuçta da orada yaşayanalrı iç kesimlere
kaçmaya zorlamış olmalı. 1993’te kuzey
kıyısı açıklarında tortu katmanı bulup
geçmişte burada deniz canlıalrı yaşadığına
dair bulgu elde eden, sonuçta da bölgede bir
tufan gerçekleştiğini düşünen deniz
jeologları William Ryan ve Walter Pitman’In
teorisi böyle. Okyanusbilimci Robert
Ballard’ın, güney kıyısı yakınlarından,
suyun 150 metre altında bir kumsal
bulmasıyla bu teori destek kazandı. Tortualr
arasında göl kıyılarına özgü kayaçlar ve
kabuklar (en eskisi 7800 yıllık olan tatlısı
canlıalrına ait kabuklar ve en yenisi 7300
yıllık olan deniz kabukları) bulunması
Karadeniz’İn bir tatlı su gölü olduğunu
ortaya koyuyor.
Okyanusbilimci
Robert Ballard'ın Karadeniz sualtı
araştırmasını okuyun:
Karadeniz arkeolojisi

Karadeniz çevre konulu makaleler