|
|
|

Karasu Kumulu ve Termik Santral
Türkiye, yanlış enerji politikalarının bir
sonucu olarak son yıllarda kıyı kumullarında da
termik santraller inşa etmeye başladı. Önce
Hatay ilinde Burnaz kıyı kumulunda ve şimdi de
Sakarya ilinde Karasu’da termik santral inşa
edileceği haberleri çıktı.
Yüzlerce yılda oluşan ve
gelecekte uzun yıllar ekolojik turizmde
kullanabileceğimiz kıyı kumulları, “altın
yumurtlayan tavuğu kesmek” gibi geleceği
düşünmeden tahrip ediliyor. Hâlbuki kıyı kumul
ekosistemleri bizlerin geleceğe bırakmak zorunda
olduğumuz en önemli doğal miraslardandır.
Karasu kıyı kumuluna 3 Haziran 1978, 14 Temmuz
1987 (Prof. Dr. Jean-Marie GEHU ile) ve 30
Haziran 2002’de (Atlas Dergisi’nden Ali İhsan
GÖKÇEN ile) gezilerimiz oldu. Sakarya nehri
doğusunda Plaj-Kocaali arası imara açılıp
tamamen çok katlı binalar ile iskân edildi.
Sakarya nehri batısı da iskâna açılıp yeni
siteler yapılıyor. Başoğlu Köyü civarında
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
yapılan Büyük Melen Suyu projesi esnasında
toprak hafriyatları kıyı kumulları üzerine
serildi. 2002 yılında buradaki kumulda offroad
yarışları düzenlendi.
Şimdi ise Karasu kıyı kumulları üzerine bir
termik santralin inşa hazırlıkları başladı.
Karasu’nun 13 km. batısında İhsaniye Köyü,
Yanıkkuyu mevkiinde 1200 MW gücünde Karasu
Enerji Santralı inşa edilecek. Bu alanı T.C.
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı
yatırımcıya önermiş. İnşaatı, Suez-Güney Enerji
Üretim A.Ş. firması yapacak. Bu firma Dokay-Çed
Çevre Mühendisliği Ltd. Şti.’ne Aralık 2008’de
ÇED başvuru dosyası hazırlatmış. Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu da üretim lisansı başvurusunu
Elektrik Piyasası lisans yönetmeliğine uygun
bulmuş. Yatağan ve Afşin-Elbistan başta olmak
üzere birçok termik santral çevreye verdiği
zararlar nedeniyle vatandaşlar tarafından
binlerce defa dava konusu edildi. Suez-Güney
adına konuşan Olcay Oymak ise, 630 MW gücündeki
Yatağan Termik Santralının 2 misli gücünde
olacak bu santralin çevreye zarar vermeyeceğini
iddia ediyor.

Şimdi soruyoruz: kıyı kumullarının üzerine 214
ha. santral sahası, su arıtma tesisi üniteleri,
alçıtaşı susuzlaştırma ve depolama ünitesi, su
arıtma tesisi üniteleri, kömür kulesi, kapalı
kömür taşıma sistemi, kömür depolama ve işletme
sahası, kömür kırma üniteleri, kül ve alçıtaşı
geçici stok alanı yapacaksın. Deniz içinde 1,6
km uzunluğunda iskele ve 2,3 km uzunluğunda
mendirek (dalgakıran) yapacaksın. Sonra günde
9.400 ton kömür yakacaksın. Bu inşaat esnasında
çok daha büyük bir alanda iş makineleri
gezinecek. Termik santrallerin çevreye olumsuz
etki yapan unsurları ve yarattığı onlarca sorun
varken Suez-Güney nasıl böyle bir iddiada
bulunuyor merak konusu.
Dokay-Çed Çevre Mühendisliği Ltd. Şti.’nin
hazırladığı ÇED Başvuru dosyasına göz
attığımızda dikkatimizi çeken bazı noktalara da
değinmek istiyorum.
• 8. ve 14. sayfalarında termik santralin ve
limanın yapılacağı yer, haritalarla ve
fotoğraflarla gösterilmiş. Santral tamamen kıyı
kumullarının üzerine planlanmış durumda.
İnşaatı, deniz ve göl ekosistemi arasında, kıyı
kumulu üstüne yapacaksın sonra da bu
ekosistemler etkilenmeyecek diyeceksin.
• ÇED başvuru dosyasını hazırlayanlar kumul
ekosisteminin ne olduğunu o kadar bilmiyorlar ki
başvuru dosyasının 9. sayfasında “İnşaat
aşamasından kaynaklanabilecek etkiler” bölümünde
“santral sahasının yüzey toprağı sıyrılacak ve
inşa sonrasında peyzaj çalışmalarında
kullanılmak üzere yığınlar halinde
depolanacaktır” deniliyor. Burada kumullarda
olmayan üst topraktan bahsediliyor ve “yoğun
organik madde içeren bu bitkisel toprağın
kaybının önleneceği” belirtiliyor. Yani kumulda
olmayan yoğun organik maddeden bahsediliyor.
Kumullardan çıkan hafriyat toprağı (yani kumlar)
için “dolgu işlerinde kullanılacaktır”
deniliyor.
• ÇED Başvuru dosyasının 12. sayfasında, 18
ölçüt dikkate alınarak çevresel açıdan
değerlendirilen alternatif sahalar içinden bu
saha seçiliyor. Ancak bu ölçütler içinde kıyı
kumulları, göl ve subasar orman ekosistemleri
yok. Soğutma suyu ihtiyacı denizden
karşılanacağı nedeniyle bu kıyı kumulunun
seçildiği belirtiliyor.
• Dosyanın 15. ve 16. sayfalarında santralin
yapılacağı kumula ait 3 tane de fotoğraf
veriliyor.
• Başvuru dosyasının 21. sayfasında flora
kısmında ön kumullar için 8 ve iç kumullara ait
12 tür veriliyor. Hâlbuki Karasu kumulunda
sadece kumul ekosisteminde en az 54 bitki türü
bulunmakta.
• Dosyanın 22. sayfasında Doğa Koruma ve Milli
Parklar Gn. Md. tarafından hazırlanan vejetasyon
haritasına göre bu bölgede kıyı kumul, göl,
akarsu, kıyı maki ve subasar orman vb.
ekosistemleri bulunmuyor. Sadece delta
ekosisteminin bölgede olduğu iddia ediliyor.
• 1. derecede deprem bölgesi olan bu alan için
dosyanın 25. sayfasında “deprem ihtimaline kaşı
gerekli tüm önlemlerin alınacağı belirtiliyor.
• Toprak grubuna girmeyen kıyı kumulları sahası
için dosyanın 26. sayfasında proje sahasının
toprak gruplarını belirlemeye yönelik
çalışmaların ÇED sürecinde yapılacağı
kaydediliyor.
• Çevreye hiçbir zararının dokunmayacağı iddia
edilen termik santral için dosyanın 26.
sayfasında hava kalitesi tespit istasyonunun
kurulacağı belirtiliyor.
• Dosyanın 28. sayfasındaki “duyarlı yöreler”
kısmında sadece subasar ormanlar veriliyor ve
santralin üstüne yapılacağı kıyı kumulu, deniz
ve Acarlar gölü gibi ekosistemlerden, dosyada,
duyarlı yöre olarak bahsedilmiyor.
• Denize yapılacak iskele ve dalgakıran ile
sahil akıntıları engelleneceği ve kıyı kumul
oluşumu doğal seyrinden çıkacağı dosyada
bulunmuyor.
• Türkiye’de onca termik santralde küllerin,
endüstrilerde kullanılmadığı gerçeği ortada iken
dosyanın 33. sayfasında katı atık olarak taban
külü ve uçucu küllerin inşaat ve yapı
endüstrisinde kullanılacağı belirtiliyor.
• Dosyanın 35. sayfasında “santralin ömrünü
tamamlamasının ardından” her şeyin sökülüp
sahanın tesviye edileceğini ifade ediliyor.
Burada orijinal kumul vejetasyonunun kaç
yüzyılda geri gelebileceği konusunda ise bir
bilgi verilmiyor. Kumul üstünde bulunan kömür ve
kül stok sahaları için de standart cümle
kullanılarak “ağaçlandırılacağı” ve olmayan
“toprak profiline uygun tohumların seçileceği”
belirtiliyor.
• Yatağan’da faydası olmamış aynı sistem,
dosyanın 37. sayfasında stok alanında külün
üzerine spreyleme sistemi ile su püskürtülerek
külün, sürekli nemli tutulacağı ve toz
oluşumunun engelleneceği şeklinde iddia
ediliyor. Aynı tedbirlerin kömür depolama
sahaları için de yapılacağı ifade ediliyor.
• Termik santralleri ne olduğunu hiç bilmeyen
halkın iknasının zor olmadığı gerçeği ortada
iken dosyanın 38. sayfasında “halkın
katılımı”ndan bahsediliyor. Bu toplantılara
Yatağan ve Afşin-Elbistan gibi santral
çevrelerindeki halkın temsilcilerinin katılımını
da sağlamayı acaba yetkililer düşünebilirler mi?
Karasu kıyı kumulu ekosisteminde asgari 54 bitki
türü ve 5 bitki birliği var. Avrupa Konseyi
projemiz sırasında Fransız Profesör Jean-Marie
GEHU ile bu kumulu, korunmaya layık alan olarak
belirttik. 1987 yılında bu bitki birliklerinden
4’ünü dünyada ilk kez burada tespit ettik Bu
bitki birlikleri aynı zamanda endemik
birliklerdi. Kıyı kumul bitki türlerinden en az
biri yine endemik bitki türüdür. Ayrıca bu
alanda Acarlar Gölü, subasar orman, deniz ve
Acarlar Gölü güneyindeki orman ekosistemleri de
bu termik santralden etkilenecek.
Kıyı kumullarının ne olduğunu, nasıl oluştuğunu
ve önemini bilmeyen kurumların hazırladıkları
raporlar ve verdikleri izinlerin kalkanı ile bu
değerlerimiz mirasyedi bonkörlüğüyle yok
ediliyor. 49 yıllık bir ömrü olacağı belirtilen
termik santral için yüzlerce yılda oluşmuş ve
yüzyıllarca halka ve ekolojik turizme hizmet
edecek bir kaynak daha heba edilmek isteniyor.
Ve bu değerlerin sahibi olmadığından rahatlıkla
bunlar yok ediliyor.
Türkiye’deki çevre örgütlerinin uluslar arası
doğa koruma kuruluşlarına, bu katliamı resmi
olarak duyurmaları ve şikâyet etmeleri
gerekiyor. İspanya, kıyı kumullarının önemini
anlayarak önceden yaptığı otelleri yıkarak
kıyının iç kesimlerine aldı. Böyle bir örnek
önümüzdeyken Türkiye’de kıyı kumullarının
yağmalanması nasıl açıklanabilir? Birçok ülkede
kıyı kumullarının birçoğuna insanların girmesi
bile yasaktır. Acarlar Gölü sözde doğal sit ve
yaban hayatı koruma sahasıdır. Karasu kumulu da
korunmaya layık alan olarak tarafımızca 1987
yılında tespit edildi ve 1989 yılında
yayınlandı.
Sonuç olarak Sakarya nehri doğusunda ve yakın
zamanda da batısındaki kumul alanlarını imara
açan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Karasu
Belediyesini, Büyük Melen Suyu projesindeki
toprak hafriyatını kumullara döken İstanbul
Büyükşehir Belediyesini, 2002 yılında kumuldaki
offroad yarışları düzenleyen Türkiye Otomobil
Sporları Federasyonunu burada kutlamak
istiyorum.
Şimdi de Karasu Enerji santrali konusunda da
öncelikle yatırımcıya bu alanı öneren T.C.
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansını,
gerekli izni veren Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu’nu, kıyı kumul ekosistemlerine yapılan
tüm müdahaleleri izleyen Çevre ve Orman
Bakanlığını, Acarlar Gölü Doğal Siti bitişiğine
kurulan santrali seyreden Kültür ve Turizm
Bakanlığını da kutlamak istiyorum.
Prof. Dr. Turhan USLU
[email protected]

Karasu ilçesi hakkında kısaca
Ayrıca İlçemiz 1933 yılına kadar bucak merkezi,
1933 yılında Kocaeli İline bağlı bir ilçe
olmuştur. 22 Haziran 1954 yılında Sakarya’nın İl
olması ile birlikte Sakarya İline bağlı bir İlçe
olmuştur.
Karasu’da yerleşim kuzeyden güneye doğru
yükselen meyilli topraklar üzerinde oldukça
dağınık bir görünüm arz etmektedir. Yerleşim
süresi boyunca İlçede 6 mahalle meydana
gelmiştir.Karasu İlçesi Batı Karadeniz
bölgesinin bitim, Marmara bölgesinin başlama
noktasındadır. Denizden yüksekliği 31 metredir.
457 km² ’lik bir yüzölçümüne sahiptir.Yerleşim
engebeli arazi üzerindedir. İlçenin başlıca
yükseltileri Kızılcık ve Karasu Köyleri arasında
yer alan, ilçe merkezinin güneyindeki Demirli
Dağı, Resuller, Kancalar ve Konacık köyleri
arasında yer alan, ilçe merkezinin batısındaki
Resuller Dağı’dır.
Sakarya nehri, Maden deresi, Darıçayırı deresi,
Okçu deresi belli başlı akarsulardır. Sakarya
Nehrinin İlçe sınırlarındaki uzunluğu 43 km.’dir.
İlk ve sonbahardaki aşırı yağışlarda Sakarya
nehri taşkınlara sebep olur. Sakarya nehri
İlçemiz Yeni mahalleden denize dökülmektedir.
|
|
|
|
Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler:
Karadeniz Bölgesi haberleri
|
Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden
biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını
yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin
Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail
Şahinbaş ile konuştuk.
Çay Belgeseli söyleşisi
|
| |
|
| |