
Folklor ve Mitoloji
Özhan Öztürk
Folklor ve Mitoloji Sözlüğü, Ankara, 2009.
Phoenix Yayınları. 1054 sayfa. ISBN
978-605-5738-26-6
(*Aşağıdaki metin
kitabın önsözünden aktarılmıştır. Tüm hakları
saklıdır ve yazardan yazılı izin alınmadan,
kaynak göstermeden hiç bir basılı kaynak ve web
sitesinde kullanılamaz)
Mitoloji, Batı dillerine Fransızca (mythologie)
veya geç dönem Latince üzerinden geçmesine
karşın Yunanca (μυθολογία) kökenlidir[1]
ve tam karşılılığı “efsane anlatmak”tır. Orjinal
anlamı “konuşma, söylev” olan ve zamanla anlam
genişlemesine uğrayarak “efsane, öykü”[2]
olarak kabul gören Yunanca mithos (μυθος)[3]
ve “anlatmak” anlamına genişleyen logos (λογος)
“kelime, sebep” terimlerinin birleşiminden
oluşmuştur. Günümüzde, belirli bir din, halk
veya uygarlığa ait, genellikle rahip veya
ozanlar tarafından kuşaktan kuşağa sözlü olarak
aktarılarak
varlığını sürdürmüş, insanlık ile evrenin
yaratılış ile doğasını, yaşanmış veya
tasarlanmış olağanüstü olaylar ve kahramanlar
yardımıyla açıklamaya yönelik kökeni belirsiz
efsanelerin tümünü adlandırmak amacıyla
kullanılmaktadır.
Konu itibariyle mitoloji, tanrılar, doğaüstü
yaratıklar veya bir halkın tarihinin ilk
zamanlarında yaşamış olağanüstü güç ve
yeteneklere sahip, yüceltilmiş kahraman
atalarının, tanımlanmamış bir geçmiş zamanda
geçen eylemlerinden oluşmakta, tabiat
olaylarını, evren veya insanın (genellikle kendi
halkının) yaratılışını, geleneklerin kökenini
açıklamaya çalışmaktadır. Söylenceler günümüze
oranla çok daha basit toplumlar tarafından hatta
uygarlığın henüz başlangıç döneminde yaratılmış
bile olsalar “ben kimim, nerede ve neden
yaşıyorum, varlığımı nasıl sürdürebilirim,
hayatımın bir amacı var mı?” gibi bugün bile
cevabını aradığımız soruları yanıtlama çabası
gütmektedir. Mitolojinin temeli olan
söylenceler, genelde kabul gören bir yoruma
göre, zaman içinde ilgili halkın asimilasyonu,
tapınılan dinin terkedilip dini kurumların
lağvedilmesi, uygarlığın çöküşü gibi dramatik
olaylar sonucunda geleneksel bağların
yitirilmesi, kahramanların maceralarının
gerçeklik iddiasını kaybetmesi, kültür
değişiminin zaruri hale gelmesiyle dejenere
olmakta ve masallara dönüşmektedir[4].
Bu yüzden mitoloji ve folklor, sınırları aşağı
yukarı belli ama çalışma alanları ortak
disiplinler olarak elinizdeki kitabın adı ve
içeriğini oluşturmaktadır.
Modern mitoloji
İlk insanların tabiat ve
toplumu yorumlamak amacıyla yarattığı
efsanelerin doğruluk ve yararlılığı tek tanrılı
dinlerin (Yahudilik, Hristiyanlık, İslam) ortaya
çıkışı ve yayılışıyla birlikte sorgulanmış, eski
kültür ve dine ilişkin pek çok öge gibi yok
olmuş ya da yeni dinin kabul edebileceği şekilde
form değiştirmiştir. Bununla birlikte Avustralya
aborijinleri, Amerikan yerlileri, bazı Asya ve
Afrika halkları gibi toplumlarda geleneksel öykü
ve efsaneler, din ve kültürün temel ögesi olarak
günümüze dek varlıklarını sürdürebilmeyi
başarmışlardır.
MÖ 6. yüzyıldan itibaren
Xenophanes (MÖ 560-478) gibi Yunan düşünürler
Homer ve Hesiod gibi şairlerin aktardığı
öykülerin gerçekliği ve tanrıların rolünü
sorgulamaya başlamış, MÖ 4. yüzyılda Platon (MÖ
427-347), “Devlet” adlı eserinde geleneksel
efsanelerin yalanlarla dolu olduğu için ideal
devlet vatandaşları için tehlikeli olduğunu
bildirmiştir. Yunan düşünürler, din ve
metafiziği efsaneden akılıca ayırarak mite karşı
gerçeği galip kılmayı başarmışlardır. Yahudi-Hristiyan
anlayışı ise çok tanrıcılığa karşın tek tanrı
anlayışını getirirken Eski (ve/veya) Yeni Ahit
tarafından doğrulanmayan şeylerin gerçekliğini
kabul etmemiştir.
Hristiyanlık ise tek tanrıcı inancı çok tanrıcı
inanç ve geleneğe sahip toplumlarda yayabilmek
için eski efsane, inanış ve sembollerini,
dönüştürerek de olsa kendi içinde yaşatmayı,
böylece Avrupa’nın pagan halklarının gönlünü
kazanmayı başarmıştır. Rönesans ve aydınlanma
çağı Avrupası’nda eski Yunan’a ilgi artmış, 19.
yüzyılda Avrupa’da konuşulan pek çok dilin
Farsça ve Sanskrit ile akrabalığı ortaya çıkıp,
kayıp köklere merak artınca Hint ve İran
efsaneleri de Batılı araştırmacıların ilgi
alanına girmiştir. Bu arada Hint, Fars, Yunan ve
İskandinav efsaneleri arasındaki benzer
motifler, öyküler ortaya çıkmıştır.
Karşılaştırmalı mitoloji bu dönemde doğmuş,
antropolojinin de yardımıyla çeşitli halklara
ait efsaneleri hatta dinleri birbirleriyle
kıyasalayarak bunların başlangıç noktalarını ve
aralarındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya
çalışmıştır. Amerikalı mitolojist Joseph
Campbell’in (1904-1987) “The Hero With a
Thousand Faces” (Bin Yüzlü Kahraman, 1949) adlı
eseri coğrafi açıdan birbirinden uzak
mesafelerde varlığını sürdüren toplumların bile,
kahramanlarının ölüm motiflerinin benzerliğini
orata çıkararak bu disiplinin oluşumuna ön ayak
olmuş[5],
ardından Max Muller[6],
Andrew Lang[7]
ve James Frazer[8]
gelişimine önemli katkıda bulunurlarken, Sigmund
Freud (1856-1939) ve Carl Jung (1875-1961)
efsaneleri analitik psikolojinin yardımıyla
açıklamaya çalışmışlar, Belçikalı antropolog
Claude Lévi-Strauss (1908,-) ise sistemli
çalışmalarıyla[9]
yeni disiplinin iskeletini oluşturmuştur[10].
Özellikle Freud’un rüyaların bilinçaltıyla
ilişkili olduğunu iddia etmesi ve Oedipus
kompleksi (erkek çocuğun annesine cinsel ilgisi
ve babasından kıskanması) teorisi efsanelerin
yaratılmasında insan doğasının önemini
göstermiştir. Öte yandan otoriteler efsanelerin
orijini konusunda ortak bir kanıya varamamışlar,
bir kısmı yaşanmış ama unutulmuş/eksik
hatırlanan tarihin zamanla efsanelere, gerçek
insanların tanrılara dönüştürüldüğünü diğer
kısmı ise tamamen bilinçaltı ve hayal gücünün
ürünü olduğunu ileri sürmüştür. Bu tezlere
alternatif olarak antropolog Paul Radin[11]
ise söylencelerin, bireylerin yiyecek bulma ve
varolma korkusunu sömürerek iktidarlarını
sağlama olma niyetinde olan dini ve siyasi
önderler tarafından yaratılıp yaygınlaştırıldığı
inancındadır. Karşılaştırmalı mitolojiye paralel
olarak geliştiren karşılaştırmalı ilahiyat
sayesinde ilkel dinler ile tek tanrılı dinler
arasındaki benzerlikler ve Tanrı kavramının
gelişimi de sorgulanmıştır.
Pek çok sosyal bilim gibi
modern mitolojiye dair derleme ve anlamlandırma
çalışmaları 19. yüzyılda başlamış o döneme dek
sözlü olarak aktarılan pek çok efsane yazıya
dökülebildiği gibi arkeolojinin de yardımıyla
eski çağlardan kalma yazı ve tasvirlerin sırrı
çözülebilmiştir.
Ulusçuluğun en önemli
motivasyon olduğu 19. yüzyıla özgü romantik
ortam, insanoğluna kendisini kendi ağzından
anlatan bu en eski ve değerli hazinenin gerçekçi
değerlendirilmesini engellemiş, efsaneler, yeni
kurulan Ulus devlet ve milliyetçi ideolojileri
destekleyecek şekilde yorumlanmışlarsa da
dilbilim, arkeoloji ve etnolojide kaydedilen
gelişmeler ve özellikle James George Frazer
(1854-1941), Stith Thompson ile Wilhem
Mannhardt’ın çabalarıyla 20. yüzyılda
karşılaştırmalı mitolojinin gelişmesi ile
bilimsel kriterlere göre yorum ve ilk
sınıflandırmalar yapılabilmiştir.
Efsane kahraman ilişkisi
20. Yüzyıldan itibaren
mitolojiye geleneksel bakış açısı değişmiş olup,
günümüzde bilim adamları (mitologlar,
halkbilimciler hatta din adamları ve etnologlar)
bir efsane ya da masalı kurgu ya da uydurma
olduğundan ziyade ait olduğu toplumda
algılandığı biçimiyle değerlendirilmektedir.
Mitolojik karakterler, genellikle çoğu günümüzde
pratiği yapılmayan dinlerin temel ögelerinden
birisi olarak doğmuş ya da daha öncekilerden
miras olarak alınmıştır. Her uygarlık kendi
inanç ve geleneklerine özgü davranış
kalıplarını, model olarak seçtikleri kahraman
adı verilen kişilere yakıştırarak onların
şahsında kendi kültürlerini yüceltmeye, idealize
etmeye çalışmıştır.
Dinler, diller ve gelenekler
sürekli bir evrim içinde değişse de olumlu ya da
olumsuz modeller olarak sunulan kahramanların
temel nitelikleri pek az değişime uğramıştır.
Öyleyse efsane ve masalların merkezinde yeralan
kahramanları tüm işlevleri ve yardımcı
karakterleri ile birlikte anlamaya çalışıp,
tanımlamak, geleneksel toplumların düşünce
biçimini aydınlatmanın ötesinde insanlığın
düşünce tarihini ve varoluşuna anlam kazandırma
içgüdüsünden doğan bir bilim dalının yeniden
tanımlanmasına yardım edecektir.
Modern kahraman
Kahramanı bir toplumun
idealize ettiği tüm değerleri (gelenekler,
vahiyler,tabular) yaşatmak ve yeni nesil
bireyleri eğitmek amacıyla yaratılan bir model
olarak görürsek, bazı inanç ve geleneklerin
değişse de geçmişte kalmadığını modern insanın
hamurunu yoğurmaya devam ettiğini görürüz.
Öyleyse modern toplumların da kendi değerlerini
idealize etmek açısından kahramanlara ihtiyacı
olacak ama söylenceleri taşıma ve yeni nesillere
model olarak sunacağı kahramanları tanıtma
görevi artık ozanların anlattığı efsaneler değil
TV, Sinema, internet, bilgisayar oyunları,
gazete, dergi gibi basılı yayınlar, hatta şehir
efsanelerinde olduğu gibi dedikodu ve
arkadaşlara gönderilen e-mailler/fax mesajları
üstlenecektir.
Sınıflandırma
Neredeyse her kültürde benzer varyasyonları
bulunan, genellikle yazının keşfinden önceki
dönemlere ait, geleneksel söylence ve öyküleri
kesin sınırlarla birbirinden ayırmak kolay bir
iş olmamakla birlikte, irili ufaklı pek çok
toplumun efsaneleri incelendiğinde, genellikle
ana ya da baba olarak adlandırılan yaratıcının,
ilk insanı toprak, ot, yaprak, taş, çamur gibi
doğada sıkça rastlanan maddelerden yarattığı,
insanoğlunun itaatsizliği yüzünden yeryüzüne bir
tufan göndererek -bir erkek ve bir dişi hariç-
tüm insanları yok ettiği gibi ortak motiflere
rastlanmaktadır. Söylenceleri kurgusuna göre
saga, efsane ve halk masalı olarak üç bölüme
ayırma düşüncesi genelde kabul görmektedir.[12]
*Unutulmuş dönemlerde geçen
tarihi bir öykünün, dramatik bir kurgu
aracılığıyla çoğunu aktarıcının hayalinde
yarattığı kahramanlar yardımıyla anlattığı
hikayeleri saga olarak niteleyebilir ve
Nibelungenlied, Grettis, Volsunga gibi
İskandinav manzum destanları hatta Eski Yunan’ın
en önemli öykülerinden Troya savaşını bu türe
örnek gösterebiliriz.
*Efsane, tarihi bir kişilik
ya da coğrafyaya ait tamamen kurgusal, hayali
öykülerin genel adıdır ki Kral Arthur efsanesi
bu türe en iyi örnektir.
*Halk masalları ise bir
kahramanın başından geçen olağandışı öyküleri
anlatan, dinleyicileri eğlendirmenin yanısıra
ahlaki öğütler vermeyi ve hayata dair tecrübe
birikimini genç kuşaklara aktarmayı amaçlayan
basit kurgulu öykülerdir.
Mitolojileri konusuna göre de
kabaca üç gruba ayırabiliriz. Bunlar:
1. Evren ve yaratılışa dair
söylenceler: Evrenin, dünyanın ve insanın
yaratılışı ve evrenin yokoluşu, tufan gibi
öykülerin tümüdür. Örnek: Enuma Eliş
2. Tanrılara dair
söylenceler: Genellikle aralarında akrabalık
olan Tanrıların kendi krallıklarında süregelen
olayları ve maceralarını anlatan öykülerin
tümüdür.
3. Kahramanlara dair
söylenceler: Ölümlü olmasına karşın olağanüstü
güç ve yetenekleriyle yüceltilen bir kahramanın
doğumundan, ölümüne dek yaşadıklarını (eğitimi,
bir seyahate çıkması veya zor bir görevi üstüne
alması, türlü maceralardan sonra evine dönmesi)
anlatan öykülerin tümüdür. Hercules, Romulus ile
Remus, Oedipus, Cú Chulainn, İason bu
kahramanların en tanınmışlarıdır.
Folklor
Sözlü olarak nesilden nesile aktarılan masal,
müzik, efsane, tarih, gelenek ve görenek gibi
tüm kültür ögelerinin toplu adıdır. İlk folklor
çalışmaları 19. yüzyılda romantik
milliyetçiliğin etkisiyle kendi toplumlarının
gelişimini ve yazılı literatürün yetersiz
kaldığı karanlık çağlarını aydınlatmak isteyen
bilim adamlarının çalışmalarıyla
oluşturulmuştur. Alman Grimm kardeşler[13],
İngiliz Edward Taylor ve James Frazer folklor
biliminin öncüleri olurken, folklor kelimesini
bilimsel bir terim olarak William Thoms 1846
yılında kullanmıştır. Türkiye’de ilk olarak Ziya
Gökalp tarafından kullanılan “halkiyat” Batı
dillerindeki folklor teriminin karşılığı olarak
önerilmiş, ardından çeşitli yazarlar tarafından
“hikmet-i avam”, “halk bilgisi”, “halk bilim”,
ve “halk kültürü” terimlerinin kullanılması
önerilmiştir. Diğer ülkelerde olduğu gibi
ülkemizde de özellikle Cumhuriyetin ilk
yıllarında ulusal kimlik duygusunun oluşmasında,
birlik, beraberlik ve bağımsızlık ideallerinin
sağlanmasında önemli rol oynayan folklor
çalışmaları desteklenmiştir. 2. Dünya savaşının
ardından Marksist bakış açısı pek çok sosyal
bilim gibi folkloru da etkilemiş, efsane ve
masal kahramanlarının sınıflararası mücadale
açısından sorgulanmaları sağlanmıştır[14].
Antik Çağ halklarından günümüz toplumlarına,
nesilde nesile el değişitiren, eski ile yeninin
mücadelesinin tasvir edildiği (yaz ile kış,
kuraklık ile yağmur, yaşam ile ölüm) mevsimlik
törenler, belirli kalıp ve alışkanlıklara
dayanılarak gerçekleştirilmektedir. İnsanoğlunun
aç kalarak, perhiz yaparak, cinsellikten uzak
durarak insanın kendisine çile çektirmesi
(canlılığa bir süreliğine ara vermeyi, ölüme
yakınlaşmayı amaçlar), ateş üzerinden atlayarak
ya da suyla yıkanarak kötülüklerden arınması
(öncekinin tersine canlılığı güçlendirerek,
ölümden uzaklaşmayı amaçlar), toplu cinsel
birleşmeler ve cinsel içerikli yarışmalarla
kendinden geçme (döllemenin ve doğurganlığını
teşvik etme), belirli dönemlerde kutlama
şenlikleri düzenlemek (tabiatın doğurganlığını
kutsama) temel kalıplardır. Farklı toplumlarda
farklı isimlerle anılan bu törenlere ilişkin
ayrıntılar kitabımızın konusudur. Profesör
Gilbert Murray bu törenlerin bir parçası olan
tragedyanın sembolizmini şu sırada verirken
Metin And Anadolu seyirlik seyirlik
oyunlarınında aşağı yukarı aynı motif ve sıranın
takip edildiğini bildirmiştir:[15]
1.
Agon: Yarışma veya çatışma (ışıkla karanlığın,
yazla kışın, eski ve yeni yılın çatışması)
2.
Pathos: Ölüm veya acı çekme: Kurban edici bir
ölüm
3.
Haberci: Pathos doğrudan görülmezse olayı bir
haberci anlatmaktadır
4.
Threnos: Yas ve ağıt
5.
Anagrosis: Tanıma ve tanrılaştırma (Ölenin veya
bir parçasının canlanması)
Madde seçim kriterleri
Çalışma alanı yitik ya da
yaşayan yeryüzündeki tüm halk ve uygarlıklar
olunca, uçsuz bucaksız materyal arasından seçim
ve eleme yapma açısından oldukça zorlandığımı
söyleyebilirim. Yine de tıpkı mitoloji ve din
alanlarında olduğu gibi folklor konusunda da
temel maddeleri atlamamayı ve çarpıcı/sıradışı
örnekleri sunmayı ihmal etmedim. Modern
mitolojinin yeni kahramanlarının yaşam alanı
olan şehir efsanelerine, 20. yüzyılın kurgusal
kahramanları olan çizgi roman, TV ve sinema
kahramanlarına ise diğer alanlardan daha az yer
ayırarak sadece fikir vermesi açısından bazı
temel örnekleri verdim ki böyle yaparak
çalışmamın bir kaç kat daha hacimli olmasını ve
bir kaç onyıl daha sürmesini engelleyebildim.
Son olarak adı ansiklopedik sözlük olsa da,
içeriğindeki pek çok maddenin Türkçe literatürde
henüz bulunmadığını göz önüne alarak, çalışmamın
ansiklopedik özelliğinin sözlük özelliğinden
daha geride olması gerektiği düşünerek hareket
ettim. Dolayısıyla pek çok maddede gereksiz
ayrıntılara girmektense, okuyucuya herhangi bir
literatürde karşılaşabileceği terimlerin
anlamını bulmak için tarayabileceği kapsamlı bir
sözlük sunmaya çalıştım. Paranormal yetenekler,
doğaüstü olaylar, büyü, UFO’lar, dini fenomenler
ve yerel kültürlere özgü sembolleri de
mitolojiyi ilgilendiren yanlarıyla
maddeleştirmeye çalıştım. Kahramanları
maddeleştirirken Batı dilleri üzerinden
Türkçe’ye kabul edilmiş bulunanları TDK’nın
önerdiği formda ilgili dildeki orjinal
yazımıyla, diğerlerini ilgili dildeki
telaffuzların Türkçe içinde yazımını esas alarak
gerçekleştirdim. Bu maddelerin Türkçe
literatürde ve halk ağzımızda kendi
karşılıklarını bulacağı ve dilimizin bir parçası
olacak kadar yoğun kullanılıp, hepimize tanıdık
geleceği günlerin uzak olmayacağını umuyorum.
Bir ilk çalışma olduğu için de hata ve
eksiklerimin zamanla ortaya çıkacağından emin
olsam da anadilime, ilgi ve çalışma alanı
kısıtlı kalmış folklor-mitoloji disiplinlerine
katkıda bulunmanın gururunu yaşıyorum. Mütevazi
çalışmamı başta Türk halkbiliminin babası Pertev
Naili Boratav olmak üzere Azra Erhat, Cevat
Şakir Kabaağaçlı, Metin And gibi Türkçe mitoloji
literatürünün oluşuma emek vermiş tüm yazar
dostlara adıyorum.
Özhan Öztürk
İstanbul, Ekim 2006
Notlar
[1]
Concise Oxford English Dictionary.
Oxford University Press, Editors:
Catherine Soanes, Angus Stevenson, 2004
[2]
Orta dönem Fransızca’da öykü anlamına
gelen fabl (fable) için de aynı gelişim
geçerli olup Latince fari “konuşmak”
kelimesinden kök almıştır (> Latince
fabula “öykü”)
[3]
Latinceye mythus formunda geçmiştir
[4]
Simpson & Roud (2000). Dictionary of
English Folklore, s.254.
[5]
Ayrıca yazarın 4. ciltlik “The Masks of
God” (Tanrının Maskeleri, 1959-67) adlı
eseri de karşılaştırmalı mitolojinin
başyapıtlarındandır.
[6]
Almanya doğumlu İngiliz filolog
Friedrich Max Muller (1823-1900),
Sanskrit konusunda uzmandır
[7]
İskoç asıllı şair, yazar ve eleştirmen
Lang (1844-1912) aynı zamanda çağının en
ünlü masal kolleksiyoncusu idi.
[8]
İngiliz sosyal antrolopolojist Sir James
George Frazer (1854-1941) ilkel din ve
büyü üzerine çalışmalarıyla tanınmıştır.
[9]
Claude Lévi-Strauss’un konuyla ilgili
dikkate değer eserleri:
From Honey to Ashes (Mythologiques
Volume Two) Harper and Row. 1973, New
York; The Origin of Table-Manners (Mythologiques
Volume Three). Harper and Row. 1978. New
York; The Naked Man (Mythologiques
Volume Four). University of Chicago
Press. 1990, Chicago; The Raw and the
Cooked (Mythologiques Volume One).
University of Chicago Press. 1990,
Chicago; Myth and Meaning. Schocken
Books 1995, New York.
[10]
Kapsamlı bilgi için seçilmiş kaynakça:
Puhvel, Jaan. Comparative Mythology.
Johns Hopkins University Press. 1987,
Baltimore; Sharpe, Eric J., Comparative
Religion: A History. Open Court 1986
(2nd ed.) LaSalle; Eliade, Mircea.
Patterns in Comparative Religion. Sheed
and Ward. 1958, New York
[11]
Paul Radin (1883-1959). Amerikalı
antropolog. Dikkate değer çalışmaları:
Primitive Man As Philosopher, 1927; The
Trickster: A Study in Native American
Mythology, 1956.
[12]
Lansford, Tyler. "Mythology." Microsoft®
Encarta® 2006 [DVD]. Redmond, WA:
Microsoft Corporation, 2005 .
[13]
Jakob Grimm (1785-1863) ile kardeşi
Wilhelm Grimm (1786-1859) Alman
masallarını derleyip yayınlamışlardı.
[14]
Alman asıllı Rus yazar
Vladimir Propp (1895-1970) “Sınıflı
toplum aşamasına ulaşmış halklarda,
toplumun tüm tabakalarının yaratıcı
faaliyeti, egemen tabakanın ki hariç
çünkü bu tabakanın sözlü sanatları
edebiyatın inceleme konusudur,
folklordur. Folklor öncelikle ezilen
sınıfların, yani köylülerin ve
işçilerin, aynı zamanda alt toplumsal
sınıflara doğru çekilen orta tabakanın
sanatıdır. Alt-orta sınıf folklorunun
örneklerini her yerde görebiliriz, ama
aristokrasinin folklorundan söz
edebilmeiz mümkün değildir” Folklor.
Avesta. İstanbul. 1998. s. 12-13
[15]
Jane Harrison, “Themis”Cambridge, 1912.
s. 341; Metin And, “Dionisos ve Anadolu
Köylüsü”. Elif Yayınları, 1962. s.9
Folklor ve Mitoloji Sözlüğü
Facebook gruba katılmak için
tıklayın
|