Birol Topaloğlu ile Yerelden Evrensele
Karadeniz ve Laz Müziği

Üçüncü solo albümünü ‘Ezmoce
(Rüya)’ adıyla Kalan Müzik’ten piyasaya
çıkaran Laz müziği sanatçısı Birol Topaloğlu
ile Karalahana İnternet Gazetesi olarak bir
röportaj gerçekleştirdik.
ODTÜ’de
Elektrik-Elektronik mühendisliği eğitimi
alan sanatçı, doğup büyüdüğü coğrafyaya ait
müziğin bilimsel kriterlere kavuşması ve
gelişmesi için yıllardır büyük çaba harcadı.
Çalışmalarıyla Karadeniz ve Laz müziğinin
önemli isimleri arasında yer aldı ve
yöresine ait kültürün gelecek kuşaklara
aktarılmasında önemli bir yer edindi. Birol
Topaloğlu ilk olarak 1997 yılında Heyamo
isimli albüm çalışmasıyla müzikseverlerin
karşısına çıktı, ardından 1999 yılında
Metropol Müzik bünyesinde, çeşitli
sanatçıların yer aldığı ortak bir çalışma
olan Salkım Söğüt isimli albümde yer aldı;
ikinci solo albümünü ise 2000 yılında yine
Kalan Müzik’ten Aravani ismiyle çıkardı.
2001 yılında yine Kalan Müzik çalışması olan
Lazeburi Arşiv-Derlemeler albümünü
hazırladı. Bunun dışında gerek tulumu, gerek
sesiyle çeşitli albümlerde konuk sanatçı
olarak yer aldı.
Dünyanın her yerinde müzikseverlerin ve
Karadenizlilerin ilgisini çeken Topaloğlu,
derlediği ve geleneksel yapıya sadık kalarak
düzenleyip yorumladığı müziği ile birçok
uluslararası festivalde yer alarak büyük
beğeni topladı. Böylece Karadeniz ve Laz
müziğini dünyaya tanıttı.
24 Haziran
2007’de piyasaya çıkan Ezmoce adlı yeni
albümde altı Türkçe, sekiz Lazca; iki tane
de Megrelce olmak üzere on altı eser alıyor
. Geleneksel yayla-yol
ezgileri, tulum eşliğinde horon havaları ve
yöre kültüründe önemli bir yere sahip olan
destanın yanı sıra; Didou Nana şarkısı bu
albümde bestekarı Nana Belkania ile birlikte
düet yaparak seslendirmiş, anonim olarak
bilinen bu şarkının gerçek sahibinin
bilinmesine katkı sağlamıştır.
Bilindiği gibi Didou Nana şarkısı 1997
yılında ilk kez Birol Topaloğlu’nun Heyamo
albümünde yer almıştı.
Ezmoce’de şarkıların birçoğunun düzenlemesi
sanatçının kendisine ait. 1970’lerde
Karadeniz müziğinin önemli ismi Erkan Ocaklı
tarafından söylenen ve çıkışı büyük bir
yankı uyandıran Tara Saçını Tara şarkısı
Kemal Sahir Gürel’in düzenlemesi ve Birol
Topaloğlu’nun yorumu ile albüme nostaljik
bir renk katarak sevenleri ile tekrar
buluşuyor.
Diğer albümlerden farklı olarak bu albümde
tabla ve dijiridu gibi dünya müziğinde
önemli yerlere sahip enstrümanlar
kullanıldı. Ayrıca Megrelce aşk şarkısı olan
Margaluri Oropa ile Karkalaki şarkısı
Gürcistan-Tiflis’te kaydedildi.
1.
Rize Pazarlısınız?
Anadiliniz Lazca olduğu için mi Lazca halk
şarkıları söylüyorsunuz? Başka tür müzik
yapmayı düşünseydiniz (sözgelimi
rock, pop, taverna) yine Lazca kullanır
mıydınız? Diğer müzik türlerinde, edebiyat
ve modern sanatlarda Lazuri kullanımı sizce
mümkün mü?
Evet Pazarlıyım. Ancak
eskilerimiz ilçemize hala Atina derler.
Anadilim olan Lazca ile daha samimi ve
kendimi daha iyi anlatabildiğim için bu
dilde müzik yapıyorum. Ancak
biliyorsunuz ki yıllarca Anadolu halk
ozanlarını da araştırdım. Bu araştırmalar
bana çok şey kazandırmıştır.
Şayet geleneksel müzik değil de başka tür
müzik yapsaydım hip-hop yapardım herhalde.
Daha özgür bir tarz. Anlatmak istediğini
sansürsüzce anlatması açısından da önemli.
Bence Laz müziğine çok uygun bir tür. Hangi
sanat dalında olursa olsun insan kendi
anadilinde daha başarılı ve üretken oluyor.
Siz de söylediğiniz gibi diğer sanat
dallarında oldukça başarılı bir şekilde Laz
dili kullanılabilir.
2.
ODTÜ (Gaziantep) Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümünü bitirdiniz. Hiç
mühendislik yaptınız mı?
Ben 1995 yılında
üniversiteyi bitirir bitirmez İstanbul’a
çalışmaya geldim. İlk mühendislik deneyimim
Azerbaycan’da özel bir şirkette oldu.
Yaklaşık bir yıl şantiyede çalıştım. İşi
bitirdikten sonra tekrar İstanbul’a döndüm.
Döndükten sonra Kadıköy’de İsmail
Demircioğlu’nun evinde misafir olarak
kalıyordum. Bu süreçte Erkan Oğur gibi
değerli müzisyenlerle tanışma fırsatım oldu.
Müzik dünyasında olup bitenleri anlamaya
çalıştım. O sıralarda bağlama çalıyordum.
Hatta bir ara İsmail, Erkan ve ben üçlü grup
şeklinde bağlama ile müzik yapmaya
niyetlenmiştik. Benim daha önceden
derlediğim Lazca şarkıları kendi aramızda
çalarken özellikle Erkan Oğur’un dikkatini
çekmiş ve benim Lazca şarkılar söylemem
konusunda teşviki olmuştur. Ve benim açımdan
Laz müziği macerası bu şekilde başlamış
oldu.
3.
Müziğe saz ile başladığınızı
biliyoruz. Buna karşın geleneksel müzik
konusunda tutucu davrandınız ve Laz müziğine
sazı sokmadınız. Hatta Kazım Koyuncu, Fuat
Saka gibi müzisyenlerle kıyaslandığında
elektronik aletleri son derece az
kullandınız. Özel bir nedeni var mı?
Kalan Müzik ile albüm
yapmaya karar verdiğimizde bir sorumluluk
hissettim. Bu durumu tarihi bir fırsat
olarak gördüm. Çünkü ilk kez otantik Laz
müziği konusunda ciddi bir albüm çalışması
olacaktı. Otantik ve kalıcı olmasına özen
gösterdim. Bu da Laz müziğine uygun müzikal
seslerin kullanılması ile mümkün
olabilecekti. Ben bugüne kadar otantik Laz
müziği yapmaya gayret gösterdim. Siz de
bahsettiğiniz gibi Kazım Koyuncu, Fuat Saka
gibi isimler hiçbir zaman otantik Laz müziği
ya da Karadeniz müziği yaptıklarını iddia
etmediler. Ya da böyle bir amaçları da
yoktu. Bu durum enstrüman seçimi ve
kullanımı konusunda müzisyenlere bir
rahatlık veriyordu. Benim durumum biraz
farklı idi. Bazen yanlış yapmamak adına
eksik bıraktığım ya da zamana yaydığım
durumlar olmuştur. Müzikal anlamda
heyecanımı bastırmak zorunda kaldığım anlar
da olmuştur.
Son albümde bu ürkekliğimi biraz daha
kırdığımı düşünüyorum. Biraz daha
olgunlaştım sanırım.
4.
Çalışmalarınızda özellikle de son
albümünüz Ezmoce’de Laz şarkılarının yanı
sıra Trabzon, Hemşin, Megrel şarkılarına da
yer veriyorsunuz. Albümünüzün daha geniş
kitlelere ulaşmasını mı arzu ediyorsunuz
yoksa bu şarkıları Laz müziğine veya sizin
tarzınıza pek de uzak olmadıkları için mi
seçtiniz?
Ben albüme koyacağım
şarkıların seçiminde şarkının beni
heyecanlandırmasına ve albümün genel
konseptine uymasına özen gösteririm. Bu da
bana yakın duran şarkıların seçilmesine
sebep oluyor. Şarkının dili bu noktada
ikinci planda kalıyor. Ayrıca tabi ki
yaptığım şarkıların geniş kesimlere
ulaşmasını arzu ediyorum. Ancak bunu
isterken ilkelerimden ödün vermeden yapmak
istiyorum.

5.
Djivan Gasparyan ve Hüsnü
Şenlendirici ile verdiğiniz konserin tadı
damağımızda kaldı. Konser bazında değil de
belki bir duduk sanatçısı ya da başka
örneğin Erkan Oğur gibi başka bir virtüözle
ortak bir albüm projesine girer misiniz?
Yoksa bu deneysel çalışmalar ticari ve
sanatsal açıdan riskli mi?
Dünya çapında
virtüözlerle aynı sahnede çalmak çok
keyifli. Ne istediğini bilen, göz ucuyla
anlaşabildiğiniz müzisyenlerle sahne
paylaşmak oldukça müthiş. Ortak projeler
beni heyecanlandırır ve içinde yer almak
isterim. Ancak albüm yapmak dünyada olduğu
gibi Türkiye’de de ciddi maliyet
gerektiriyor. İnternet dünyası birçok açıdan
işimizi kolaylaştırmasına karşın, kontrol
sağlanamadığı için müzik dünyasını çok
olumsuz olarak etkilemekte. İnsanlar
bilmelidir ki zamanla İnternetten indirecek
nitelikli şarkılar bulmakta zorlanacaklar.
Orijinallerini satın alıp yeni çalışmalara
cesaret vermeleri gerekir.
6.
Rize’de Yeşil Yayla adlı bir
festival düzenliyorsunuz. Bu festivalin
bölgede on yıllardır düzenlenen geleneksel
festivallerden farkı nedir? Festival'de ne
tür etkinlikler gerçekleştirilmektedir?
25-27 Ağustos 2006
tarihinde benim de içinde olduğum bir ekiple
Yeşil Yayla Festivali’ni başlattık. Festival
bir sonraki yıl, yani 5-11 Temmuz 2007’de
bir önceki senenin gönüllü kadrosunun
profesyonelce üstlenmesi ile gerçekleşti.
Ben bu yıl festivale danışmanlık yaptım. Bu
festival tamamen yöresel kültürün evrensel
değerlerle buluşması ve ekolojik bir
duyarlılık yaratılması amaçlanarak
başlatılmıştır. Yani popüler kültür
karşısında ezilmeye, yok olmaya çalışılan
yöresel kültüre ve çevreye katkı amaçlı.
Bunun için de maddi desteğin önemli bir
kısmını The Cristensen Fund’dan aldık. Bu
tamamen benim kişisel girişimlerim sonucu ve
daha önceden yaptığım çalışmaları referans
alarak sağlanmış bir destektir. Daha önceden
2002 yılında Strickly Mundial Festivali
kapsamında yapmış olduğumuz ve İstanbul’da
‘Laz Project’ adını verdiğim bir proje
referans olarak bu destek sağlanmıştır. Bu
proje; bugün bu festivale karşı çıkan kişi
ya da kişilerin de aralarında yer aldığı
geniş bir kesimin desteği ile
gerçekleşmişti. Ancak festival iptal
edildiği için benim hazırladığım bu gösteri
de son anda sahnelenmekten vazgeçildi. Ancak
bu vesileyle Laz Project adını verdiğimiz
bir belgesel hazırlanmış oldu. Yıllar sonra
aynı vakıftan destek almam nedense daha
önceden destek veren kişiler arasında
anlaşılmaz bir tavra sebep oldu ve sanki
paranın kaynağı kötü amaçlar için
kullanılıyor imajı yaratılmaya çalışıldı.
7.
Destanlar Laz müziğinde önemli bir yer
tutuyor. Destancılar, yaylacılığın tarihe
karışıp sembolik bir ritüele, turistik
gezilere dönüştüğü internet çağında ne
zamana dek varlıklarını sürdürebilir?
Bir halkın müziği,
yaşamı, geleneği, üretim ilişkisi ile
şekillenir. Şayet geleneksel bir yaşam yoksa
geleneksel müzik de sona erer. Bugün Lazlar
büyük oranda geleneksel yaşamdan
uzaklaşmışlar, dolayısıyla da müziklerinin
belkemiği geleneksel destanlar da yok olmaya
yüz tutmuştur. Ancak Laz destancıları
geçmişte o kadar çok ürün vermişler ki bugün
bunları arşivlemek genç nesillere önemini
anlatmak bu destanları yok olmaktan kurtarır
bence.
8.
Geçmişte ya da şimdi etkilendiğiniz ya da
örnek aldığınız sanatçılar var mı?
Okul yıllarımda Aşık
Veysel, Karacaoğlan gibi Anadolu halk
ozanları beni çok etkilemiştir. Üniversite
yıllarıma kadar bu ozanları araştırdım. ODTÜ
THBT’de (Türk Halk Bilimleri Topluluğu)
çalışırken, Anadolu Halk ozanlarının
hayatını anlatan müzikal bir deneme projesi
gerçekleştirdim. Aşık Veysel, Karacaoğlan ve
Pir Sultan Abdal gibi ozanları araştırdım.
Bu ozanlar bana çok büyük ilham verdiler. Bu
araştırmalar beni kendi kültürümüzde var
olan ozanlarımızı fark etme, anlama ve
tanımama teşvik etti. Yaptığım çalışmalar
sonucunda geçmişte Laz ozanı, aydını,
araştırmacısı, derlemecisi, ressamı, yazarı
gibi birçok özellikleri barındıran Helimişi
Xasani’yi keşfetim. Ve bu keşif ait
kültürümü araştırmamda bana yol haritası
oldu.
9.
İstanbul'da Karadenizli olmak özelde Laz
olmak günlük hayatınızı nasıl etkiliyor?
İstanbul’da yaşamak
beni mutlu ediyor. Çünkü keşiflerin,
yaratıcılığın sınır tanımadığı bir yer
İstanbul. İkinci memleketimiz oldu. Burası
dünyanın kültürel mozaiği. Dünyada neler
olup bittiğini İstiklal caddesinde bir tur
atarak öğrenebilirisiniz. Bu kadar yakın her
şey. Laz kültürel çalışmaların da merkezidir
aynı zamanda. Buna rağmen bazı korkular var
tabi. Hala insanlar kendi kimliklerini
rahatça ifade edemiyorlar. Hoşgörü ortamı
yaratıldıkça bu korkular da yok olacaktır.
10. Karadeniz ve
Karadenizli denilince aklınıza gelen olumlu,
olumsuz düşünceler neler?
Karadeniz
dendiğinde hamsi, yeşil yaylalar, hırçın
dalgalar ve samimi insanlar gelir aklıma.
Son zamanlarda deniz suyunun ısınması ve
kirlilik yüzünden hamsinin de yok olacağı
endişesi var içimde. Karadenizimizin
doldurularak Kayadeniz olması (!)
hem ekolojik hem de kültürel açıdan büyük
katliam. İnsanlarımızın çevreye yeteri kadar
duyarlılık göstermemeleri de bu yok oluşu
hızlandırmaktadır.
11. Pazar'da Lazlar ve
Hemşinliler yan yana yaşıyorlar. Dilleri
faklı olmasına karşın kültürleri, müzikleri
uzaktan bakılınca birbirinden ayrılamayacak
kadar yakın. Bu iki halk yakın zamana dek
her konuda rekabet halindeydi. Müzikal
alanda Hemşinlilerden çizgisini beğendiğiniz
sanatçılar var mı? Nokta Ana destanında
olduğu gibi komşu köyün kültürünü de
taşımaya devam edecek misiniz?
Senin de dediğin gibi Laz
ve Hemşin kültürel olarak ayrılamaz komşu
halklar. Bana göre kültürel açıdan sadece
dil farklılığı var. Geçmişte Hemşinliler
daha çok yaylacılık yaparlardı. Lazlar ise
sahil şeridinde yaşarlardı. Bunun yanında
Çamlıhemşin’de yüksek Laz köyleri var.
Bunların da yaylacılık geleneği devam
etmektedir. Bunların bugün kültürlerini daha
iyi koruduklarını görüyoruz. Demek ki
teknoloji girdikçe kültür de olumsuz olarak
etkilenmektedir. Bunun bir dengede
oturtulması gerekir. Ne teknolojiyi
reddedeceğiz ne de kültürümüzün yok olmasına
müsaade edeceğiz. Bu mümkündür.
Müzikal olarak Hemşin yöresini yorumlayan
sanatçılar yeni yeni çıkmaya başladı. Bir
grup kadından oluşan ve çoğunluğu Lazca
söyleyen Dalepe Nena grubu ve Gola
Kültür, Sanat ve Ekoloji Derneği bünyesinde
yaklaşık iki yıldır çalışmalarını yürüten
Gola Laz Halk Şarkıları Gençlik ve Çocuk
Korosu gibi müzikal çalışmaların
Hemşinlilere de iyi örnek olduğunu
düşünüyorum. Geçtiğimiz kış Kadıköy’deki
Hemşinliler Derneği’nde provalarına
rastladığım Hemşin Korosu çalışması oldukça
başarılıydı. Umarım uzun soluklu olur.
Ben de Nokta Ana gibi hikayesi olan Hemşin
yöresine ait şarkıları derleyip, okumaya
devam edeceğim.
12. Tulum ve kemençe
çaldığınızı biliyoruz. Müzik aleti seçiminde
tercih ettiğiniz kriterler, enstrüman
yapımcıları var mı?
Maalesef tercih
edecek kadar çok müzik aleti yapımcıları
yok. Ancak elime geçen enstrüman yapısı ve
sesi bana iyi geliyorsa benim için yeterli.
Daha sonra kendi kendime sağını solunu
düzeltirim. Enstrümanı kendime
yaklaştırırım.
13. Müziğin yerini
tutabilecek ikinci bir tutkunuz var mı?
Benim için müzik bir
tutku değil yaşamımın bir parçası. İlla da
tutku diyecekseniz 22 aylık oğlum Şina’ya
tutkunum.
14. Bundan sonrası
için projeleriniz var mı?
Uzun zamandır destanlar
üzerinde çalışıyorum. Destanların yanı sıra
horonlar üzerinde de çalışmalarım devam
ediyor. Bunları zamanı geldikçe sizlerle
paylaşacağım.
15. Ayrıca eklemek istediğiniz
bir konu var mı?
Son zamanlarda Karadeniz
üzerinde çeşitli spekülasyonlar var.
İnternet üzerinden oluşan bilgi
kirliliğinden maalesef kendini aydın gören
insanlar da etkilenmektedirler. Hatta bu
kirli bilgiler ışığında yorum yapmak yazılar
yazmak adeta normal bir şey halini almış. Bu
durum Karadeniz ve Laz kültürüne zarar
vermektedir. Bizler dünyanın sadece
Karadeniz'den ibaret olmadığını fark etmeli
ve kendi duruşumuzu koruyarak dünya ile
bütünleşmeli, birbirimizi kucaklamalıyız.
Ayrıca Oku:
Yeşil Yayla Kültür, Sanat ve Çevre
Festivali