Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle       ENGLISH

 RİZE

 ARTVİN

 ORDU

 BAYBURT

 SAMSUN

 SİNOP

Karadeniz kültürü, karadenizliler, Lazlar

Neden Karalahana.com?

 KARADENİZ MÜZİK

 KARADENİZ TARİH

 KİM KİMDİR

Kafkasya ve  Karadeniz Havzası Politika - Strateji konulu makaleler
Kafkasya ve Karadeniz Havzası Politika - Strateji konulu makalele

 KARADENİZ FORUM

 EDİTÖRDEN

KARADENİZ GAZETELERİ

Tüm Karadeniz Gazeteleri ve Karadeniz Televizyonlarına tek bir sayfadan ulaşın

 

 

LİNKLER

 ARTVİN SİTELERİ

 ORDU SİTELERİ

 BAYBURT SİTELERİ

 SİNOP SİTELERİ

 KARADENİZ BÖLGESİ

KARADENİZ HABER

 

Hemşinliler Ermenistan'da Ermenistan hemşin tarihi konferansı

Yazı Dizisi: Hemşinliler Ermenistan'da

 1. Hemşin Tarihi ve Kültürü üzerine konferans

 2. Hemşin Tarihi ve Kültürü üzerine konferans

3. Hemşinliler konferansı

Türk Halk Oyunları

A  - B - C - Ç - D  - E - F - G - H - I - İ - K - L - M N  - O - P - R - S - Ş - T - U  - V - Y - Z

Karadeniz Folkloru




Maçkalı bir portre: Adnan Özdemir

Makale: İlyas Karagöz

Adnan Özdemir Maçka’nın Zanoy (Akmescit) köyündendi. Maçka merkezinde otururdu ve bizim köy Liverada da bir evi vardı. Bu evi onu seven dostlarıyla beraber yaptı. Ne var ki yaptırdığı o evde bir gece bile olsa kalmak şansı olmadı.

Ömrünün sonuna kadar, şoförlük yaptı. Maçka / Trabzon / Sümela arasında yüz binlerce insan taşıdı. En küçük bir trafik kazası yaptığı duyulmamıştır. Güzel ahlaklı bir insandı. Belki de yüz binlerce insanla karşılaştığı ve herkese saygılı davrandığı için olmalı, saygın bir adamdı. Dostlarıyla iğneli bir mecaz ile konuşmaktan keyif alırdı. O nedenle kültürlü bir adam görüntüsü sergilerdi. Ona;
“Nasılsın?” diye soran dostlarına şöyle derdi.
“Allaha şükürler olsun ki Müslüman memleketinde doğduk, Müslüman gibi yaşıyoruz. Eğer Avrupa gibi bir Gâvur memleketinde doğsaydık, Allah muhafaza bizim de Gâvur olmamız işten bile değildi.” 
 
1980’li yılların başında kendi minibüsü iyice ihtiyarlamıştı o da arada bir Belediye otobüslerinde çalışırdı. O sıralarda otobüslerin durak yerleri sık sık değiştirilirdi. Bir seferinde ben de onun arabasında yolcuydum. Yol kenarında otobüs bekleyen adamların yanında durdu. Yolcular binerken Trafik Polisleri geldi.
“Durak olmayan yerde neden durdun?” diye sordu biri.
O günlerde durak yerlerinin sıkça değişiminden zaten bunalmış olan Adnan iyice sinirlendi. Başını otobüsün camından çıkararak;
“Her gün durak yeri değiştiriyorsunuz. Bunun adına Gâvur azabı denir. Fakat siz bunu Müslüman azabına çevirdiniz” dedi.
 
Bir seferinde de yolcuları Maçka’da indirdi. Arabayı bir kenara çekti koltuk aralarını süpürmeye başladı. O sırada bir cüzdan buldu. İçinde hatırı sayılır miktarda para vardı. Cüzdanı cebine koydu, arabasın süpürmeyi tamamladı. Arabadan indi kapılarını kilitledi ve su değirmeninin yanındaki kahvehaneye doğru yollandı. Giderken kendi kendine şöyle bir soru sormuş;
“Oğlum Adnan, şimdi bu cüzdanı kapatır da Müslüman mı olursun yoksa sahibini arar bulur da Gâvur mu olursun?”
Biraz daha yürüdü;
“Gâvur olmalısın Adnan Gâvur” dedi kendine.
 
Arada bir din adına konuşarak batılıları eleştirenlere de yapıştırırdı lafı;
“Adamlara demediğinizi koymazsınız ama mark ve dolarları da cüzdanınızdan eksik etmezsiniz.”
 
Uzun yıllar boyunca Sümela Manastırına turist taşıdığı için her dilden birkaç sözcük bilirdi. Bir seferinde Maçka’ya iki çekik gözlü kız gelmişti. Ahali başlarına toplanmış ne kızların dediğini anlıyorlar ne de kızlar Maçkalıların dediğini. Adnan yanaştı, kalabalığı yararak kızların yanına ulaştı. Bildiği kadar İngilizceyle kızların derdini sormuş. Maçka’ya turist olarak gelmişler. Koreliymişler ve otel soruyorlarmış. Tesadüfe bakın ki Adnan askerliğini Kore’de yapmıştı. Filan memleketi biliyor musunuz diye sormuş. Kızın teki oralıymış. Adnan kızları kanatlarının altına almış doğruca evine götürmüş.
“İşte burası odanız, şurası tuvalet, şurası banyo….”
İki gün kalacak olan kızlar bir hafta kalmışlar. Adnan onlara çocukları gibi davrandı. Daha sonraları memleketlerine giden kızlar aileleri ile beraber çekilmiş fotoğraflarını gönderdiler. Adnan ve ailesinin fotoğraflarını da evlerine astıklarını yazdılar.
 
Bu öyküyü duyan Maçkalılar;
“Adnan Korelilerden çok para sızdırdı, köşeyi döndü” diye dedikodu yaymaya başladı.
Adnan pek çok hareketi ile insanların ilgisini çekerdi. O nedenle bazıları, “Komünist Adnan” bazıları da “Gavur Adnan” diye lakap uydurdular ona.
 
Aslında Adnan’ın ilginç anıları vardı. ‘O anıları ne işe yarardı’ diye sorarsanız ben de bilmiyorum. Ancak bu yazıyı yazmama neden olan öyküsünü benimle paylaştığı için gönlümdeki yeri hep sıcak kaldı. Aramızdan ayrılalı uzun yıllar oldu ve şimdi anlatacağım bu öykü ile hatırlanmasını, anılmasını isterim.
 
Bir kadın ile kocası Sümela Manastırına gitmek için Adnan’ın arabasını kiraladı. O senelerde Manastırın yolu dar ve dönemeçliydi. Bazı yerlerde uçurumun kenarından geçilirdi. Tecrübeli olması nedeniyle Adnan özellikle tercih edilirdi. Kadın ön koltuğa kocası da arka sıraya oturdu. Adam hiç konuşmuyor, buna karşılık kadının sohbeti fevkalade güzeldi. Adnan, kadının düzgün Türkçe konuşmasından bu çiftin İstanbullu olduğunu düşündü. 
 
Bir ara kocasının beyin doktoru olduğunu söyledi kadın. Adnan da latife olsun diye;
“Benim de arada bir başımla sıkıntım oluyor, adresinizi verirseniz İstanbul’a geldiğimde uğrar muayene olurum” dedi.
“Fakat biz İstanbul’da değil, İtalya, Venedik de oturuyoruz” diye cevap verdi kadın.
Bunun üzerine Adnan sustu. O susunca kadın da sustu. Çam ormanları arasında Coşandere boyunca arabanın motorundan başka ses duyulmuyordu. Venedik adını duyan Adnan hafızasını zorlamaya başladı. Babasından duyduğu ve Ermeni tehciri sırasında yaşanmış bir olayın detaylarını hatırlamak istiyordu.
 
Bir gurup Ermeni sürgüne gönderilirken bir gece Maçka’da konakladılar. Onlarla ilgilenen ve Maçka’da ikamet eden bir subay, çok güzel bulduğu bir Ermeni çocuğunu ailesinden aldı, evine getirdi. Çocuğu sünnet ettirdi ve adını da “Ahmet” olarak değiştirdi. Aslında o subayın yaptığı iş ağır bir suçmuş.
 
Asıl adı Wart Gedikyan olan Ermeni çocuğu Subay ailesinin bir ferdi olarak büyüdü.
 
Rus İşgalinde Çorum’da görevli olan subayın ailesi muhacir çıkan diğer insanlarla Trabzon’u terk etti. Tek bildikleri şey babalarının Çorum’da olmasıydı. Aylarca süren yolculuktan sonra Çoruma varmış ve babalarını bulmuşlar.
 
Rus işgali sona erince Maçka’ya döndüler. Artık Wart Geikyan bir delikanlıdır. Bu süre zarfında Adnan’ın babası Mustafa Efendi ile Ahmet “Gedikyan” iyi bir arkadaşlık kurar.
 
Gedikyan Maçka’ya dönünce öz ailesini araştırmaya başlar. Trabzon’da kuyumculuk yapan aile dostları ya da akrabalarını bulur. Ailesi hakkında bazı bilgiler edinir. Venedik’ten mektup gönderdiklerini öğrenir. Artık ailesinin izini buldu ve bu nedenle dayanılmaz bir istekle onlara ulaşmayı düşünür. Nihayet hayalini gerçekleştirir ve çeşitli yollardan Venedik kentine ulaşır. Orada yeniden vaftiz edilir ve Papaz Okuluna verilir. Okulu bitirdikten sonra da Santa Maria Kilisesine papaz olarak atanır.
 
Bütün bu bilgileri, mektuplaştığı Adnan’ın babası Mustafa Efendiye zaman içinde yazar. Mustafa Efendi Öldükten sonra mektuplaşmak kesilir. Ne var ki Adnan küçük yaşına rağmen babasından bu haberleri duymuş ve hafızasına kopyalamıştır.
 
İşte şimdi yanında bulunan bu insanlara bu öyküyü anlatmalı mı diye düşündü.
Hiç ikilemedi, olayı bildiği ve hatırladığı şekliyle kadına anlattı. Wart Gedikyan’ı arayıp bulmalarını ve arkadaşı olan Mustafa’nın oğlunun selamını iletmelerini istedi.
 
Aradan aylar geçti. Sümela Manastırına götürdüğü aileden bir mektup geldi. İçinde Wart Gedikyan’ın da adresi vardı. Aynı gün bir mektup gönderir Vatikan’a.
 
23 Aralık 1989 tarihli cevabi mektubunda Gedikyan şunları yazar.
Sevgili Adnan
Beklemediğim sevinçle dolu, müjden bana şu soruyu sana tevcih etmemi davet ediyor. Mademki beni tanıyorsun, demek ki sen Abdullah Beyin veya Kalçizade Ömer Efendinin torunu olman gerekiyor.
Çocukluk çağımı sırasıyla Trabzon, Maçka, Ordu, Çorum ve Sivas’ta geçirdim. Kardeş ve kız kardeşlerimin müşfik sevgi bağlantılarıyla Bedriye, Kadriye, Kemal, Zekiye, Emine ve Çorumda doğan Osman.
Çok memnun olurdum eğer bana bunlardan kimin akrabası olduğunu bildirseydin.
Seni görmek ve geçmiş anıları tekrar yaşamayı çok arzu ediyorum. Maalesef ilerlemiş yaşım ve yerinde olmayan sağlığım beni bu isteğimi gerçekleştirecek durumdan mahrum ediyor. Bilhassa uzun yolculuklar.
Tabi sen benden daha gençsin, sana daha uzun ve sıhhat içinde, şen seneler temenni ederim.
Sevgi ve selamlar cümlenize.
Hoşça kal.
 
Adnan cevabi mektubunda kendisini ona tanıtmış olmalı ki; 14 Mart 1990 tarihli mektupta şöyle yazmış Gedikyan.
 
Sevgili Adnan
5 Ocak 1990 tarihli mektup ve fotoğrafını aldım. Annenin Bedriye hakkındaki yazılarını okudum. Bana karşı beslediği sevgi ve yakınlığı fark ettim. Bunun sebebini düşündüm ve fikrime eski bir olayın hatırası geldi.
1916 tarihinde Çorumda bulunuyorduk ve aynı evde yaşıyorduk. Ben 10 yaşındaydım. Bedriye’nin annesi Rabiye hanım beni her görüşünde cenabı Allaha; “Bana bunun gibi bir oğlan ver” diye dua ederdi. Birkaç ay sonra gerçekten bana benzeyen bir oğlu doğdu. Annen Bedriye bütün bu olayları biliyordu. Zira kız kardeşlerin en büyüğü idi. Daima annesinin yanında bulunur ve ev işlerine yardım ederdi. Bütün sene beni ve yeni doğan kardeşini ve annenin sevincini görmek fırsatını buldu.
Sonra biz Sivas’a hareket ettik. 1919 senesinde Trabzon’a döndüğümüzde, kardeşi oldukça büyümüştü. Bana benzerliği daha da artıyordu. Annesinin vefatından sonra benim de tamamıyla 1920 de Trabzon’dan ayrılmamdan sonra, bütün bu hatıralar üzerinde tepki yarattığını sanıyorum. Bana benzeyen kardeşi bu hatıraları canlandırıyordu.
Göndermiş olduğun fotoğraflar için çok teşekkür ederim. Onlara bakarak maziyi hatırlıyorum. Yeni seneni tebrik eder işlerinde başarılar dilerim.
Candan sevgi ve selamlar.
Wart Gedikyan
 
Adnan’a gelen bu mektup son olmalı ki ilişkiler tükendi. Anlaşılan o ki Wart Gedikyan ölmüştü.
 
Bu anıları yazdığım 22 Haziran 2009 tarihinde, o insanlardan hiç biri yaşamıyordu. Duygu dolu anıların tarihin bir kesitinde canlı olduğunu biliyorum. O nedenle kayıp olmalarına, unutulmalarına gönlüm razı olmadı. 

 

TURKEY BLACK SEA (PONTIC) REGION TRAVEL GUIDE

ENGLISH

TURKEY BLACK SEA (PONTIC) REGION TRAVEL GUIDE, CULTURE, FOLKLORE, TRAVEL TIPS, HISTORY, COUSINE, HOTELS, TRABZON, RIZE ...

Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler: Karadeniz Bölgesi haberleri

 

     Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail Şahinbaş ile konuştuk.  Çay Belgeseli söyleşisi



        

Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır