|
|
|
Doğu Karadeniz’de Turan Avcılığı Uzantıları

Makale: İlyas Karagöz
Perşembe, 18 Haziran 2009
Sayın Hidayet Karaçor
emekli bir deniz albayıdır. Reşadiye’de bir yer
adı olan “Davara” sözcüğünün köken ve anlamı ile
ilgili olarak yazdığı bir yazı nedeniyle
tanıştık. Araştırmak amaçlı bazı bilgiler
gönderdim kendisine.
5 Haziran tarihli mektubunda “Yeni çıkan Turan
dergisinden ilginizi çekeceğini umduğum yazının
fotokopisini gönderiyorum. Umarım yararlı olur”
diyor.
Yazının başlığı “Doğu Karadeniz Bölgesi yer
adlarında Macarların izleri.” Dokuz sayfalık bir
yazı. Yakın zamanlarda Doğu Karadeniz bölgesi
insanı, kültürü, dili, kimliği, adet anane ve
gelenekleri, müzik aletleri ve horon hakkında
bilgiler içeriyor. Ne var ki bütün bunlar
Turancı bir yaklaşım ile açıklanıyor.
Oysa iki baskı yapan “Trabzon Yer Adları”
kitabımda pek çok şeyi açıklamış belgelemiştim.
Şimdi o yazıyı esas alarak bazı açıklamalar
yapmak istiyorum.
Deniyor ki; “Öncelikle Doğu Karadeniz yer
adlarında Etrüsk, İskit, Saka, Hun, Avar, Uz,
Kuman/Kıpçak, Peçenek, Hazar, Macar, Bulgar
izlerine sık sık rastlanır.” O nedenle bölgenin
yoğun bir Türk yerleşimine uğradığı saptanır.
Buradan hareketle bölgedeki yer adlarının
temsilcisi Macarlar olur. Bu tez o kadar kesin
ve kuvvetli olarak gösterilir ki Bölgenin eski
yerlileri olan Lazlar, Rumlar ve Ermenilerden
kalan yer isimleri silinir. Böylece Doğu
Karadeniz Macaristan’ın bir parçası haline
getirilir.
Daha da ileri giderek, 13. Asırda Macarlara
karışmış olan Peçeneklerin İslam olduğunu iddia
eder. İleriki yıllarda Macarlara karışmış olan
bu halk zaman içinde Macarlara asimile olur ve
din değiştirirler, diye savunulur. Macarların
İsmaili dediği Müslümanlar 15. asırda zorla
Hıristiyanlaştırılmış/ lar/ mış.
Sanki Macarların Türk olmadığı
tartışması varmış.
Çeşitli milletlerin tarihi kaynaklarına atıfta
bulunarak yeni bir buluşmuş gibi yeniden ispat
etmek isterler. Uzun uzadıya sıralanan Macar
tanıtımından sonra izlerini Doğu Karadeniz’de
görürler. Bunun için Artvin, Bayburt, Gümüşhane,
Torul, Giresun, Akçaabat, Maçka, Sürmene, Of,
Vakfıkebir, Espiye, Şavşat gibi yer isimlerini
örnek verirler.
Macarlarla birlikte gösterilen Kabar ve
Kasarlara ait yer adlarından da örnek verirler.
Kalisera- Akçaabat, Kalis- Sürmene, Kaliskavar-
Bayburt, Kalis Mahallesi- Haçka, Kalis
Mahallesi- Torul, Kabarya Mahallesi – Artvin,
Kasar Mahallesi- Rize. Bunlara aile adları da
eklenir. Maçka’nın Kospiyos köyünün adı
Kaspirtiyan şekline dönüştürülür. Böylece
Macarlar Kaspar oymağına bağlanır.
Macarlara bağlama gayretleri devam eder.
Sürmene’de Anaraş, Aso, Of’da Hamandos,
Alithinos köy adı Alisinos’a çevrilerek.
Akçaabat’da Asafalizer, Çaykara, Koryana adları
da Macarlara bağlanır.
Cik”lerle başlayan yer isimleri de Macarcaya
dönüştürülür. Cigaron, Cikoron, Cikoran, Cikoşa,
Çikodoz, Çira. Akçaabat’da Ermeni adı taşıyan
Mucura, Horovi köy isimleri de Macar sepetine
atılır.
Kumanlarla ilgili yer adları da Macarlara
verilir. Kaloş, Kolos, Komar, Komanit, Komera,
Kovans, Kozma, Kun, Kuniye. Maçka’daki Kuştul,
Armenos köyü mahallesi olan Olasa gibi yüzlerce
köy ismi de Macarlar hanesine yazılır.
Bütün bunlar için “Budin Tahrir defterleri” ile
Lazlo Rosany’nin Türkiye’de meskûn yerler
kılavuzu adlı kitabı belge olarak sunulur. Lazlo
Rosany’yi severim, arada bir ben de
yararlanırım. Ne var ki O da Kırzıoğlu gibi
sözcüklerle ziyadesiyle oynayan bir adam
olduğunu da bilirim.
Bu yazdıklarımdan Macarlardan hoşlanmayan bir
kişi olduğum çıkarılmamalı. Macar milleti
karışık Türk boylarının bir sentezidir. Gerçek
isimleri Hungur / Ungar dır. Bu isimlerden Hun
ardılı oldukları açıkça anlaşılıyor.
Bir zamanlar Avrupa’yı istila edip titreten
Hunlar, Karadeniz’in kuzeyinden gelen diğer
Hıristiyan Türklerle birleşip kaynaşmışlar ve
Türk devleti olarak Avrupa’da kalmayı
başarabilmişlerdir.
Macarların “Duna” ve “M2” televizyonlarını uzun
yıllardan bu yana izlerim. Halk kültürü, el
sanatları, adet ve ananeleri, horonları
bizimkilere benzer. Özellikle tartışma
programlarında, biri birlerine karşı güler yüzlü
ve görgü kurallarından taviz vermeyen üslupları
dikkat çekicidir. O nedenle gerçek bir Avrupalı
olduklarını düşünür, cana yakın bulurum onları.
Ne var ki onlara yakınlık duymam ile tarihi
gerçekleri ters yüz etmek ayrı şeylerdir.
Doğu Karadeniz’in antikçağ milletlerinden Avar,
Bulgar, Hazar, Sabir, Peçenek, Kuman ve
Ermenilerden kalan yer adlarını bir bağnazlık
uğruna Macarlara bağlamanın gerçekçi
olamayacağını görmek gerekiyor. Macaristan’da
bulunan yer isimlerinden bizde de olsa, bunu her
iki ülke arasında oluşabilen gönül bağına vermek
mümkündür. Öyle bir durum yoksa sözü edilen
tezleri hayal ürünü olarak tanımlamak en doğru
yoldur.
Turan Dergisinde yayınlanan yazılardan anlıyoruz
ki bölgemizdeki antik çağ milletlerinden kalan
yer adı ve aile isimleri şimdilik Macarlara
devrediliyor. Muhtemelen oradan da, daha sonraki
yıllarda Turan hesabına kaydedilecektir.
Macar kabile ve boy isimlerinden bizde vardır.
Bunu daha önce yazmıştım. Bu saptamam ile
Macaristan’dan gelen bazı ailelerin varlığı ve
nedenleri açıklanmış oldu. Bu bulgum ne Budin
Tahrir Defterlerinde ne de Lazlo Rasony’nin
kayıtlarında yoktur. Bu tür bağlantılar ancak ve
sadece Bizans kaynaklarından elde edilebilir.
Bizans kaynaklarından yararlandığım için ağır
eleştiride bulunan Milli ve Turanî yazarlara da
tavsiye ederim. Bulabilirlerse bir kez okumaktan
zarar gelmez.
Şimdi yine Bizans kaynağından[1] ama belki de
Turanî yazarlara uygun gelecek bir bilgi
aktarmak istiyorum. Kitapta Macarların adı “Hungar,
Ungar” şeklinde geçer. Bu isim, anlaşılacağı
üzere Hunları çağrıştırır. Hunlar 4. yüzyılda
Kafkasya ve Ermenistan üzerinden geldiler.
Anadolu’daki doğu Roma şehirlerine saldırdılar.
395 yılında Küçük Asya, Mezopotamya, Suriye ve
Kilikya’ya kadar yayılmışlardı. Bu gelen
kabilelerden bazıları Bizans ordusunda hizmete
girmişti.
Bir sel gibi gelen Hunlar, istila ettikleri
yerleri talan ederek geçtiler. Topluca bir yere
yerleşmediler. İşte bu yüzdendir ki onlara ait
yer isimlerini aramak boşuna bir uğraştır.
Hunlarla gelen Ungar’lar arasında “Onogurın”ın
önemli bir yeri vardı. Dokuzuncu yüzyıl olayları
içinde önemli bir yer alır. Bir Bizans kenti
olan “Andrianopolis” Edirne’yi fetheder. 894 /
896 Bizans Bulgar savaşlarında Ungar’lar Bizans
safında savaşırlar. Ve giderek Bizans ve Ungar
liderleri arasında kız alıp vermeler başlar,
akrabalık bağları kurulur. Sözünü ettiğim kaynak
eser, Bizans ve Macarlar arasında bundan başka
veya Anadolu’ya yerleşim konusunda herhangi bir
bilgi vermez. Osmanlıya kadar, Macarlar ne
Anadolu’da ne de Karadeniz boylarında görülmez.
Zaten görülmeleri için cezp edici bir olay da
yoktur.
Rasony; devşirme usulü tatbikinde pek çok
Macar’ın, bazı durumlarda bütün köy halkının
Anadolu’ya sürüdüğünden söz eder. 15 / 20 sene
sonra azat edilip tekrar ülkelerine döndüklerini
yazar. Türkleşerek Anadolu’da kalan Macarların
varlığını da kabul eder. Bu kalanlar Sivas,
Giresun ve Balıkesir yörelerinde bazı köyler
oluşturmuşlar.[2]
16. yüzyılda binlerce Macar esiri İstanbul esir
pazarında satılmış. Kadın, erkek pek çok Macar
esir Anadolu pazarlarında satılırmış. Aslında
bunlar savaş esiri değil, Osmanlı kitle halinde
Macarları sürmüştü. Bu durumda bile Doğu
Karadeniz bölgesine sürülen ya da satılan
Macarlar konusunda elimizde hiçbir bilgi yoktur.
Bununla beraber Macarcayı çağrıştıracak yer
isimleri bulunabilir. Ancak Turan dergisinin
iddiası gibi bir yoğunluktan söz edilemez. Buna
karşılık Avar, Bulgar, Hazar, Sabir Peçenek ve
Kumanlara ait bazı yer isimleri vardır.
Turan dergisinin yer adlarını Macarlara
bağlamakta ne amacı olabilir?
Bilindiği üzere Turancılık akımı ilk kez
Macarlarla başlatılmıştır. Turancılık Macarlar
tarafından, Türkleri de içine alan ama Macar
ulusunun lideri olacağı bir dünya düzeni olarak
tasarlanmıştır.[3] Macar -Turan hareketinin önem
verdiği ülke Türkiye’dir. Bir gelişme
sağlayabilmek için, İstanbul’da Türk-Macar
cemiyeti kurulmuştur. Hedeflen ise, derneği
Macaristan Turan çalışmaları doğrultusunda
çalıştırmak. Bu kapsamda yine İstanbul’da
Turancılar tarafından “Tahsili Sanai Cemiyeti”
kuruldu. Amacı; yetenekli Türk gençlerini
Macaristan’a göndererek Turan kadroları
yetiştirmekti.[4] Macar Turan akımı 1890 yılında
Budapeşte’yi merkez olarak belirledi. Batı
dünyasında taraftar bulamayan bu ideoloji doğu
Avrupa’da yandaş aramaya başladı. Dilbilim ve
etnografya, Osmanlı ile Macarları yakınlaştırdı.
Osmanlı Türkçüleri ile Macar Türkologları
arasında fikri alış verişler başladı. 1913
yılından sonra Türkçülüğü bir strateji olarak
benimseyen İttihat ve Terakki ile Macar
ilişkileri daha da güçlendi.[5]
1940’lara gelindiğinde Turancılık, ırkçılık
boyutuna ulaştı ve yıkıcı bir ideoloji olarak
görüldü. Ayrıca zararlı bir örgüt olarak kabul
edildi ve tutuklamalar başladı. Sanıklar
arasında emekli Generaller, Rusya göçmeni Türk
asıllı şahsiyetler, Gazeteciler, Şair ve
yazarlar, Subaylar, Profesörler, öğretmenler ve
öğrenciler de vardı. Tutuklananlara isnat edilen
suç şöyleydi; “Bir komplo ile hükümeti devirmek,
ırkçı ve Turancı ilkelere dayalı bir devlet
kurmaya çalışmak.”
Diğer taraftan da Turancılık ile ilgili kitaplar
toplatıldı, yasaklandı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk
milliyetçiliğini büyütmeye çalışanlar bu kez
eserlerinden endişe duymaya başladı.
Tutuklamalardan sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü
bir demeç verdi. Tutuklu olanları ve Turancılığı
yerden yere vurdu. “Dünya olaylarının bu günkü
durumunda, Türkiye’nin ırkçı ve Turancı olması
lazım geldiğini iddia edenler, hangi millete
faydalı, kimlerin maksadına yararlıdır? Türk
milletine yalnız bela ve felaket getirecek olan
fikirleri yürütmek isteyenlerin Türk milletine
hiçbir hizmeti olmayacağı muhakkaktır”[6] dedi.
***
Kısaca tanıtmaya çalıştığım Turancı ideoloji
işte bu.
Sorunlarımız sanki “Macarcı” bir yaklaşım olan
Turancılık ile çözülebilecek mi?
Doğu Karadeniz pek çok sorunların içinden geçti
ve halen de geçmekte.
Turancılığı eksik miymiş?
Okurlarımın takdirine sunuyorum.
[1] Byzantınoturcica I, s.57,58
[2] Rasony, Tarihte Türklük Ank. 1971. S.213
[3] T. Demirkan, Macar Turancıları. İst. 2000.
S. 4
[4] Age. S.36
[5] G.G. Özdoğan. Turandan Bozkurt’a. İst. 2001
s.64
[6] Irkçılık-Turancılık, Ank. 1944. S.3 / 8
|
Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler:
Karadeniz Bölgesi haberleri
|
Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden
biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını
yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin
Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail
Şahinbaş ile konuştuk.
Çay Belgeseli söyleşisi
|
| |
|
| |