|
|
|

Trabzon Hurması
Makale: Kudret Emiroğlu
Anadolu′nun yerli bitkileri konusunda kapsamlı
botanik çalışmaları olmadığı gibi, bunların
tarihi ve toplumsal hikayeleri de bilinmez.
Birçok bitkisiyle özellik ve çeşitlilik
göstermesine vebazı bitkilerin anayurdunun Doğu
Karadeniz bölgesi olduğu bilgisine karşın,
Trabzon da bu açıdan incelenmiş, tatmin edici
bilimsel araştırmalar yapılmış değildir.
Bu yazı, Trabzon′da yayımlanmış olan Kehkeşan
dergisinde çıkan Trabzon hurması ile ilgili bir
yazının verdiği ilhamla hazırlanmıştır. Çoğunluk
tarafından bilinmeyen, 70′li yıllardan beri
büyük şehirlerde manavlara girmeye başlayan ve
80′lerden itibaren sınırlı müşterisine karşın
kalıcı bir yer edinen meyve ve ağacı hakkında,
1910′da yayımlanan yazı ve derlenebilen
bilgilerle, yaşadığımız coğrafyanın manzarası,
bitki tarihi ve bitki-insan ilişkileri üstüne
düşünmeye çalışılmıştır.
Ekonomik gerekirlikler dışında bitkilerimize
duyulan ilginin ′çevre′ ve doğrudan ′toprak′
sorunlarının ulaştığı boyutlara karşın doyurucu
bir kapsama ulaştığı söylenemez. Kehke-şan
dergisindeki yazı da, ′ziraat′ başlığı altında
yayınlanarak, 1908 sonrasında
modernist-kalkınmacı düşüncenin ve köylüleri
eğitme kaygısının bir uzantısı olarak, Trabzon
hurması konusuna yer vermiştir.
Kehkeşan dergisi 23 Temmuz 1909′da, İkinci
Meşrutiyet′in yoldönümünde yayın hayatına
başlamış, "on beş günde bir neşr olunur, edebî,
fennî, zıraî, ticarî, sınaî mecmuadır". Sahib-i
imtiyazı, Trabzon′da gene 1909 yılında
yayımlanmaya başlanmış olan edebî ve siyasî
Envâr-ı Vicdan dergisinin de sahib-i imtiyazı
olan Ali Rıza Pulathaneli′dir.1 Trabzon hurması
yazısı derginin 12., 1 Kanun-i sani 1325 (14
Ocak 1910) tarihli sayısında, 11-14. sayfalarda
yayınlanmıştır; yazarı, yazıyı Beyrut′tan
gönderdiği anlaşılan ve hakkında başkaca
bilgimiz bulunmayan Mesut Remzi′dir.
Trabzon hurması TDK′nun Türkçe Sözlük′ünde
"Abanozgillerden büyük bir ağaç (Diospyros
kaki), bu ağacın elma büyüklüğünde, turuncu
renkte, ham iken kekre olan, çürüyünce
tatlılaşan meyvesi, Japon hurması" biçiminde yer
almaktadır. Türk Ansiklopedisi de, aynı
bilgileri, gönderme yaptığı ′hurma′ maddesinde
vermektedir. ′Küçük meyveli Trabzon hurması′
maddesi ile Trabzon hurması′na gönderme
yapılmakta, buradan ′hurma′ maddesine
gidildiğinde, bu ağaç hakkında bilgi
bulunmamaktadır.
Japon hurması olarak da bilinen Trabzon hurması,
Diospyros kaki′nin anayurdu Japonya ve Çin′dir,
1781′de bilimsel olarak tespit edilmiş,2 1796′da
Avrupa′ya getirilmiştir.3 Türkiye′de Trakya,
Doğu Karadeniz ve Hatay, İçel′de yetiştirilir.
Ağacın ikinci türü olan ve küçük meyveli Trabzon
hurması4 olarak bilinen Diospyros lotus ise,
bilimsel olarak 1753′de tespit edilmiştir, güney
Fransa ve İtalya′da, Balkanlarda, Kafkasya′dan
Çin ve Japonya′ya uzanan sahada bulunur;
anayurdu Doğu Karadeniz′dir, Türkiye′de Doğu ve
Batı Karadeniz′le birlikte Maraş′ta, daha seyrek
olarak Tortum, Eğin′de bulunur.5 Karahurma,
Yahudi hurması, hurmaeriği olarak da bilinen
(Ana Britannica) ağacın anayurdunun Doğu
Karadeniz olduğu bilgisi, Türkçe kaynaklarda
yalnızca Pars Tuğlacı′nın sözlüğünde
bulunmaktadır.
Baytop,6 lotus cinsini kara hurma, kaki cinsini
Trabzon hurması olarak alır ki, Trabzon′da da
adlandırma sırasıyla hurma (veya osuruk hurması)
ve Trabzon hurması olarak buna uygundur. Hopa′da
da bu iki tür gene osuruk hurması ve Batum
hurması olarak adlandırılır. Yerli olduğu iddia
edilen ağaca hurma denilirken, Japonya′dan
geldiği bilinene Trabzon hurması denilmesi akla
uygun gelmektedir7; ekonomik değeri olan da
dışarıdan getirilen türdür.
Trabzon hurmasının ağaç sayısı ve üretimi 70′lerden
1997′ye kadar üç katı artmış, bugün ağaç sayısı
meyve veren 375.000, meyve vermeyen 120.000 ve
üretimi 10.000 tonu bulmuştur. Toplam ağaç
sayısı Hatay′da 218.797, üretim 4134 ton,
Ordu′da 30.840, 829 ton, İçel′de 43.465, 1.148
ton, Maraş′ta 43.620, 590 ton iken, Trabon′da
3.114 ağaç, 24 tondur.8
Gerisini 1910′da Mesut Remzi anlatıyor:
"Hemen kızılcık iriliğinde ve ahalimizce sade
"hurma" denilen bu meyva hakkında ibraz edilen
kayıtsızlık şayan-ı tezkardır. Trabzon
havalisinde mebzulen tesadüf olunan bu ağaç
hudâyî-nâbittir: Meyveleri hem kuru, hem tane
iken sarf ve istihlak olunur; köylülerimizin
kayıtsızlığına sebeb-i yegane mebzuliyetidir.
Hatta rençberler, tarlada hububat ve mezruat-ı
sairenin neşv ü nemâsına mani oluyor iddiasıyla
her sene bu ağaçtan yüzlercesini söküp
atmaktadırlar. Memalik-i Osmaniye′nin diğer
cihetlerinde tek tük rast gelinen bu meyveli
ağacın ziraatı, Trabzonlularca muhakkar olduğu
nisbetinde mühimdir. Avrupa′ca meçhul ve ancak
ismi nebatat kitaplarında bulunan bu nebat bir
kaç sene akdem ta Japonya′dan celp edilerek
fevkalade ihtimam ile beslenmektedir: Japonya′da
dahi bunun bir cins-i mahsusu mevcuttur.
Vatanımızda hudâyî-nâbit olduğu için nazar-ı
dikkate alınmayan ve halbuki sanayi ve ticaret-i
mahalliyede tesiri kabil-i inkar olmayan şu
mahsul-u milli hakkında oldukça tetebbuatta ve
hatta hususu bir risale yazmak azminde bulunmuş
idim; şimdilik bu fikrimden feragat ile esaslı
noktalarını şu makaleye sıkıştırmağa gayret
edeceğim. Trabzon hurmasına Japonya′da "kaki"
Avrupa′da "diyospirus" diyorlar: Avrupalılar
kakiyi Japonya′dan getirdikleri için menşeini
orası farz ederler. Bize göre bu fikir ve
mütalaa şayan-ı tedkik olmak şöyle dursun,
külliyen vâhidir. Bir defa nebatata bir had ve
mekan-ı asli tayini, henüz taht-ı münakaşada ve
gayr-i kabil hal bir madde-i fenniyedir;
saniyen, Trabzon vilayetinin hemen her bir
köşesinde, ormanlarında, tarlalarında,
vadilerinde kendiliklerinden yetişen bir ağaç
hakkında bu tevcihi kabul etmek bizce mahaldır.
Trabzonlular bu hurmayı, adeta kestane ve arap
hurması gibi sarf ve istihlak ederler. İki
çeşidi vardır: çekirdekli ve çekirdeksiz...
İkincisi bittabi daha makbuldur. Bu hurmalar
hadd-i kemale vasıl olduklarında gayet hoş bir
rayiha neşr ederler ve taamları leziz olur. Taze
iken, sarf edilirlerse de, taamları kekredir.
Derece-i kemale erişmeleri bir parça uzun sürer:
toplanmaları mümkün mertebe tehir edilirse
yumuşak ve olgun olurlar. Ağaçtan kendi-liklerinden
düşmek raddesine geldikleri anda toplanıp der-anbar
edilir veya hararetsiz bir arsaya biriktirilir
ve Trabzon köylerinde "serander" tesmiye edilen
zeminden 2-3 metre yüksek ve alt katları çit ile
örülmüş kilerlerin doğamaları üzerine
serilirler. Bu halde bırakılıp tamamiyle kemale
erince yani dahilen münhal ve mâî bir hal kesb
edince bir mikdarı taze sarf olunur, diğer kısmı
güneşte veya hafif hararetli bir fırında
kurutulur. Hafif bir derece-i hararete arz
edilmezlerse duçar-ı ihtimar olacakları
aşikardır. Tahammüre terk ile bir nev ispirto ve
meşrubat-ı hususiye istihsali düşünülmüş ve
hatta mevki-i icraiye vaaz olunmuş ise de
hülasanın azlığı ve sertliği devama mani
olmuştur.
Şayan-ı arz ve ifade bir hususat vardır ki o da,
taze iken ekl etmemektir: zira pek zahiri bir
kekrelik, kabız bir lezzet hasıl edici bir
madde-i müessireye malikdir ki damağa yapışır.
Bundan ihtiraz için meyveyi ikiye bölüp derisini
çıkarmalıdır: içi, kayısı peltesi kıvamında ve
cüz′îi rayihadar bir taamı haizdir. Fenn-i
ziratte yed-i tûlâ sahibi olan Avrupalılar, bu
ağaçtan feyz-i tabiat fevkinde istifadeye
teşebbüs ve muhtelif usullere tevessül
etmişlerdir: bu usulleri icmalen zikr ile
çiftçilerimizin enzar-ı dikkatini bu hakir ağaca
celp etmek isterim.
Trabzon hurmasından vücuda getirilen tezyin-i
mimari-i zirai üç şekildedir: çan veya ehram
şekli, kase şekli, arap hurması şekli...
bağçelere bir zerafet temin eden şu usullerin
cihet-i ameliyesini tafsil etmek bu makalenin
harcı değildir; vaktim olur da bu nebat hakkında
biraz mahsus ve musavver yaza-bilirsem orada
mufassalan tasrihe ümidvarım.
Avrupalıların uğradığı en müşkil nokta, Trabzon
hurmalarına meyve tutturmaktır. Tedabir-i
ziraiye sayesinde her arzda yetiş-tirilen bu
ağaç, meyve vermekte biraz teseyyüb gösteriyor.
Meyveleri, "ankudiye" yani üzüm salkımı sınıfına
mensuptur. Armut ve şeftali ağaçları, budama
sayesinde meyve dalları hasıl edebilirler.
Trabzon hurmaları ise aksi bir kaide-i tabiiyeye
tabiyet ediyorlar: bidayeten üzerlerinde hiç bir
çiçek veya meyve tomurcuğu görülemez; tomurcuk
halindeki çiçek, gayet kısa bir sap üstündedir
ve yavaş yavaş rû-nümâ olur. Filizin ikinci,
üçüncü ve dördüncü tomurcukları bıldır yaz peyda
olmuş bir dal üzerinde neşv ü nemâ eder: aynı
hal, asma hevenklerinde üzüm husulünde dahi
caridir. Bu tarzda meyve vermekten, kış budaması
için, büyük bir suûbet neticeyâb oluyor. Çünkü
kış budaması iki esasa müsteniden yapılabilir:
birincisi, dalların uçlarındaki tomurcuksuz,
kaide tarafına isabet edenlerden daha bol budak
verecekler; ikincisi, eğri dallar, amudi ve
doğru olanlardan daha ziyade mahsuldar
olacaklardır. Trabzon hurmalarında çiçek sapları
gayet kısa ve filizin meyve tomurcuğu bir sene
akdem peyda olan bir dal üzerinde evvelce budama
keyfiyeti pek miz′âç olur.
Meyve vermeyen ağaçlarda, bu iki erkan-ı
asliyeye tatbiken, bir sene zarfında peyda olan
dalları kesmek ve budamak muvafık olmaz: ancak
bu aynı dallar, hattafki altında eğriltilirler.
Ağacın muntazaman boy atması için, ifrat
derecede uzanmış dallar, diğerlerine kıyasen,
kısaltılmakta itidale riayet edilmelidir.
Ekseriya da, evvelki senenin sürgünlerinin aşağı
kısmı üzerinde küçük dallar teşekkül eder ki
bunların en uzunları on beş santimetreyi
geçmezler ve istinad ettikleri dalın kaidesine
takarrub ettikleri nisbette, tûlleri gittikçe
tenakus eder: bunlar armut ağacının küçük
dallarına pek benzerler. Küçük dalları dikenlere
dokundurmaktan, ba-husus kısaltmaktan hazer
etmelidir: çünkü bunların zerintihaiyesi, neşv ü
nemâ bularak bilahare meyvelerle mestur olacak
dallar vücuda getirirler, örselenecek olurlarsa
bu istikbal neşvanları mahvolurlar.
Aşı maddesi istisna edildiği halde, Trabzon
hurmalarını yetiştirmekte o kadar müşkilat
yoktur: açıkta Trabzon hurmalarına vurulan aşı
tutmaz; zira ağacın nesg-i kesifi, aşı çubuğuna
iyice cereyan ve intisab etmez. Tedabir-i
mahsusa ittihaz edilecek olursa aşı kalemleri
kurumaktadır. Japonya′da aşı kalemini toprak ile
ihata ederler: ve saman ile tuttururlar; üstüne
de bir kaç arpa veya buğday serperler, uzun
müddet râtıb tutarlar. Yeni filiz zuhur edinceye
kadar, aşıyı bir sene bu halde bırakırlar.
Trabzon hurmalarının vaziyeti bir parça elma
ağaçlarınınkini andırır, lakin yapraklar daha
kalın ve hacimlidir. Ekseriya dallar toprağa
doğru sarkarlar. Sonbaharda, yapraklar sukut
ettiği zaman, dallar üstünde hesapsız meyvelerin
sarkmakta olduğu görülür ki bazı yerlerde,
meyvelerin kesretinden dalların kırıldığı
vakidir. Arazi intihabında ağaçlar o derece
müşkülpesent değillerdir! Serin ve derin, güneşe
maruz bir yerden haz ederler. Meyve taze dallar
üzerinde ve bu dalların neşv ü nemâları
hengâmında velud eder. Şu hale nazaran, çok
meyve vermeğe müstaid ağaç dallarını budamakta
bir mahzur yoktur; budama tercihen ilkbaharda,
nesgin suûdi zamanlarında yapılmalıdır. Daha iyi
meyve istihsali için ince dalları yazın sıkmalı,
çimdiklemeli, ara sıra, hasattan sonra, öteye
beriye sapkın ve dağınık dalların uçları
kesilmeli: karışık dallar seyreklenmeli,
çürüyenler koparılmalıdır. Mesafe-i garsiyat,
hatt-ı basit üzerinde dört metre, murabba
hesabıyla beş metre ve alçak sâklar için yalnız
üç metredir. Trabzon hurmalarının enva-ı
adidesini zikre hacet bırakmayarak ahalimizce
ehemmiyetten sakıt ad olunan bu meyveli ağaca
nebatat-ı saire gibi hakk-ı terbiye ve istifade
bahş edilmesi yine kendileri için faidelidir.
Beyrut, 28 Teşrin-i sani sene 325
Mesut Remzi
1) Bkz. Hüseyin Albayrak, Trabzon Basın Tarihi,
Ankara, 1994, s. 59-62.
2) P. H. Davis, Flora of Turkey, and the East
Aegean Islands, Edinburgh, University Press,
1978, s. 142-43.
3) Pars Tuğlacı, Okyanus Ansiklopedik Sözlük,
Pars Y., İstanbul, 1972.
4) 1890′lar İstanbul′unda Cihangir mahallesinde:
"Bahçemizdeki ağaçlar arasında en çok
ilgilen-diklerimden biri de Trabzon hurması idi.
Fakat şu portakal büyüklüğünde turuncu yemişler
veren türü değil, ufağı, kara kara, hemen iri
fındık büyüklüğünde yemiş veren tür. (...) hem
kararmışlarını yiyor hem de yemişli dallardan
koparıp koparıp aşağıya atıyordum. Sonra aşağıya
inince bu attıklarımı toplayıp evin güneşli
odalarından birine asıyor, aklıma geldikçe gidip
gidip yiyordum" Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu,
Hayatım, Dünya Y., İstanbul, 1998, s. 22.
5) Davis, a.g.e.
6) Turhan BAYTOP, Türkçe Bitki Adları Sözlüğü,
TDK, Ankara, 1994.
7) Gürcüce′de de hurma humra, Trabzon hurması
isekaraloki′dir. Hurma sözlüğü en zengin görülen
İngilizce′de sözcük Kızılderili dilinden
gelmekte, adını Virginya türünden almaktadır:
Diospyros virginiana persimmon; gene Amerikan
türü olan D. texana black persimmondur. Japon
hurması D. kaki önce kaki olarak adlandırılmış,
sonra (1798′den başlayarak) japanese persimmon
olarak dile yerleşmiştir. D. lotusun adı da date
plumdır. (Henry Yule ve A. C. Burnell, Hobson-Jobson
The Anglo-Indian Dictionary, Wordsworth, 1996.
Sözcük derlemeleri için Sayın Faruk Benli ile
Aydın Akın′a, botanik bilgileri için Ergi Deniz
Özsoy′a teşekkür ederim.)
Karizmatik Tarım İstatistikleri Özeti 1997, DİE,
Ankara, 1998.
Kebikeç, İnsan Bilimleri İçin Kaynak
Araştırmaları Dergisi, 1999, Sayı: 7/8, s.
171-174.
|
|
|
|
Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler:
Karadeniz Bölgesi haberleri
|
Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden
biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını
yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin
Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail
Şahinbaş ile konuştuk.
Çay Belgeseli söyleşisi
|
| |
|
| |