|
|
|
Artvin Kiliseleri: İşhan
ve Barhal

Parhal Kilisesi, Yusufeli Artvin
Doğu Karadeniz’in doğusundaki Artvin’in şimdilerde baraj
sularıyla dinginleşen Çoruh Nehriyle şekillenen sarp kayalıklar ve
ormanlarla çevrili coğrafyasında yıllardır ihmal edilen ancak turizm
çeşitliliği bakımından mutlaka el atılması gereken hazineleri var.
Bunlar eski Gürcü krallıklarından kalan kiliseler.
Bir kısmı Çoruh nehrinin kollarının suladığı Erzurum’un Tortum
ilçesi sınırları içinde kalan bu kiliselerin, 3 tanesi de Artvin
sınırları içerisinde yer alıyor. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz
İşhan Manastır Kilisesi’dir. İşhan Manastırı, Yusufeli’ndeki İşhan
Köyü’nde bulunur. Manastırdan günümüze bir kilise ve bir şapel
ulaşmıştır. “Kilisenin adı ilk olarak, 951 tarihli “Grigor
Khandza’nın Yaşamı” adlı elyazmasında geçer. Khandza Manastırı’nda
Gürcü dilinde yazılmış olan ve halen Kudüs’de saklanan elyazmasında,
III. Nerses’in piskoposluğu döneminde (641-661), doğum yeri olan
İşhan’da Tetrakonchos planlı bir kilise inşa ettirdiği belirtilir.
Ancak, kısa süre sonra başlayan Arap akınları sırasında kilise
tahrip olur ve terk edilir. Dokuzuncu yüzyılın başında Rahip Saba,
Kral Adarnese’nin (ölümü, 826) desteği ve maddi katkısıyla, tahrip
olan kilisenin yerinde yeni bir manastır kurar ve manastırın ilk
rahibi olur. Kilisenin içindeki ve güney duvarındaki beş ayrı
Gürcüce yazıttan, kilisenin 917 yılından başlayarak 1032 yılına
kadar değişik dönemlerde onarıldığı anlaşılır. 12.-14. Yüzyıllarda
ise kilisenin batı, kuzey ve güneyine yeni yapılar eklenir.”

İşhan Kilisesi
Çoruh Havzası’ndaki beş piskoposluk merkezinden biri olarak
kullanılan manastırın 17. Yüzyıla kadar kullanıldığı biliniyor. 19.
Yüzyılda Osmanlı-Rus savaşları sırasında, Osmanlı ordusunun kışlası;
19. Yüzyılın sonundan 1983 yılına kadar kilisenin batı haç kolu cami
olarak kullanılan kilise, 1987 yılında da Kültür Bakanlığı
tarafından tescil edilerek korunması gereken taşınmaz kültür
varlıkları arasına alınmış olmasın rağmen korunması için pek çaba
harcanmadığı ortada.

İşhan Kilisesi
Artvin’deki bir diğer yapı da Barhal manastırıdır. Barhal Manastırı
da Yusufeli’nde Altıparmak Köyü’nde Parhal Çayı’nın sağındaki
yamaçta yer alır. Manastırdan günümüze bir kilise ve iki şapel
ulaşmıştır. “973 tarihinde Şatberdi Manastırı’nda kopya edilen “Parhal
İncili”ne göre manastır, Gürcü Kralı David Magistros (krallığı,
961-1001) tarafından 961-973 yılları arasında inşa ettirilmiş
olmalıdır. Elyazmasında manastır kilisesinin Vaftizci Yahya’ya
adandığı belirtilir. Gürcü kralı Büyük Aleksander (krallığı,
1412-1442) döneminde, kilisenin güneyindeki giriş açıklığı önüne bir
mekan eklenir. Orta nefin güney duvarındaki kırmızı boya ile yazılan
yazıtta, kilisenin, Patrik VIII. İovan (patrikliği 1495-1507)
döneminde onarıldığı belirtilir. 1518 yılında, Atabek Kvarkvare
tarafından, kilisenin batı girişi önüne yeni bir mekan eklenir.
Kilisenin güney ve batı girişi önüne eklenen mekanlar günümüze
ulaşmamıştır. Kilise 17. yüzyılın ortalarından bu yana cami olarak
kullanılmaktadır.” 2
Ama cami olarak kullanılması da onu bakımsızlıktan kurtaramamış. Ne
yazık ki Anadolu’daki tüm sivil eserlerin hani dine mensup olursa
olsun makûs talihi bu olsa gerek.
Yusufeli’deki Okhta Ecclesia Manastırı da aynı ilgisizlikten ve
duyarsızlıktan nasiplenen yapılardan biri. Tekkale köyüne 7 km.
uzaklıktaki bu yapı 1350 metre yüksekliğinde bir tepe üzerine inşa
edilmiş. Dört Kilise Manastırı kilise, yemekhane, elyazmaları odası
ve dört şapelden oluşuyor. Ayrıca manastıra giden yol üzerinde,
Tekkale Köyü’ne varmadan önce bir kale ve içinde bir şapel
bulunuyor. Kilisenin tarihine bakıldığında ise şu bilgilere ulaşmak
mümkün: “ Kilisenin tuğlaları üzerindeki ‘İsa David’i korusun’
yazısına dayanılarak manastır kilisesi Gürcü Kralı David dönemine
(961-1001) tarihlenir. Dört Kilise Manastırı’nın adı ilk kez 1031
tarihli bir Gürcü elyazmasında geçer. Ioannes ve Euthemios isminde
iki azinin yaşamlarının anlatıldığı elyazmasında ‘Ioannes 965
yılında İsa’nın aşkının ateşi ile dünyadaki nimetlerden vazgeçip o
zamanlar çok ünlü olan oktaeklezya manastırına çekildi’
denilmektedir. Bu bilgiden manastır kilisesinin 965 yılından önce
bitirildiği anlaşılır.”3 Bu kilise diğer yapılara nazaran daha
korunmuş durumda olsa da yine de bir turizm değeri olarak
bilinmemekte.
Şavşat’taki Tbeti Katedrali ise Cevizli köyünde bulunuyor ve ondan
günümüze kalan bir kilise ve bir şapel. Kilise Gürcü kralı
Kuropalates Gurgen’in ölümünden sonra oğlu Aşot Kuhi (899–918)
tarafından inşa ettirilmiş. 995 yılında burada yazılmış olan ve çok
büyük sanatsal değer taşıyan bir İncil bugün St. Petersburg Halk
Kütüphanesi’ndedir. Meraklıları gidip orada görebilir! 1885 yılında
kubbesine yıldırım düşmesi sonucu hasar görmüş olan kilisenin camii
işlevi 1889 yılında sona erer. Bir süre yanındaki okulun tiyatro
salonu olarak kullanılan kilisenin 1953 yılında kubbesi ile birlikte
batı bölümü tamamen yıkılır.
Artvin merkezindeki Hamamlı köyünde bulunan Dolishan Manastırı da
tarihin izlerini yok ettiği yapılardan biridir. Günümüze sadece bir
kilisenin ulaşabildiği yapıyla ilgili olarak tarihi kaynaklarda
Dolishan, Dolis-Kana yada “iri taş ovası” anlamındaki Lodis-Kana
adıyla anılır. Manastır kilisesinin, Gürcü kralı Bagrat (937-954)
tarafından 10. yüzyılın ilk yarısında inşa ettirildiği tahmin
edilir. 14. yüzyıla kadar işlevini sürdüren Manastır Kilisesi 16.
yüzyılda, güney haç kolu duvarına bir mihrap eklenerek cami olarak
kullanılmaya başlanır. 1957 yılındaki bir onarım sırasında kilisenin
içi ahşap bir bölme ile iki kata ayrılır; üst kat cami, alt katı ise
depo olarak kullanılmaya devam eder. 2002 yılında köye yeni bir cami
yapılması ile kilise terk edilmiş ve içindeki ahşap kat ayrımı
sökülmüş.
Evet; Artvin kiliselerinin durumu böyle. Sonradan camiye çevrilenler
bile kaderine terk edilmiş. Burada şunu önemle vurgulamakta fayda
var: Türkiye gerçekten de TRT’deki programlarda iddia edildiği gibi
bir açık hava müzesi ise gereği yapılsın. Eğer gereği yapılmazsa bu
yapılar da olmayacağından mesela bir 10 yıl sonra müzelik durumdan
bahsetmek imkansız olacak. En iyisi iş işten geçmeden, elbette işin
ehli insanlarla bu kiliseleri onarıp Artvin’e kazandırmak inanç
turizmi kadar kültürel mirasın korunması adına da doğru bir hamle
olacak.
|
Karalahana Bağımsız Karadeniz Gazetesi'nden makaleler:
Karadeniz Bölgesi haberleri
|

Kafkas Arısı
Kaçkar Dağları organik bal
üretimi için önemli bir potansiyel arz
etmektedir. Bilindiği gibi organik gıda
üretimlerinde gıdanın üretileceği sahada
kimyasallar, gübreler, atık sular, çevreye zarar
veren sanayi atıkları ve çevre atmosferini
olumsuz etkileyen duman v.b. atıkların olmaması
gerekir. Organik bal üretiminde de aynı kurallar
geçerlidir. Organik bal üretilecek alanların
zirai ilaçlama yapılmayan, çevreyi kirletici
fabrika dumanı olmayan, kent yerleşimlerinden
yeteri kadar uzak olan, doğal bitki örtüsü yani
doğal ballı bitkiler bulunan alanlar organik bal
üretimi için ideal alanlardır. DEVAMI:
Kafkas
Arısı
Çay, Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden
biri. Ancak çayın sofralara nasıl ulaştığını
yöre insanları dışında pek bilen yok. İnce Belin
Buğusu: Çay belgeselinin yönetmeni İsmail
Şahinbaş ile konuştuk.
Çay Belgeseli söyleşisi
|
| |
|
| |