|
|
|
Sevgili Enver ARPALI'nın anısına...
Sırtçantam yayınlanmaya başladığından bu sayıya
kadar, bu köşedeki yazılarımın çoğu Antik Çağ
kaynaklarında geçen Karadeniz’i anlatıyor. Daha
da eski zamanlara değinen pek az yazı kaleme
almışım. Bunlardan biri dergimizin ilk sayısında
çıkan “Anadolu’nun Karadeniz Hazineleri” adını
taşıyor. Ocak 2005. Aradan beş yıl geçmiş.
Kitaplığımda dizili Sırtçantam dergilerine
bakıyorum da, ne çok zaman geçmiş aradan! Ne
güzel Yayınlar yapmış Günışığı Yayınları!
Bunları sevgili dostum İsmail Şahinbaş’a borçlu
olduğumuzu biliyorum. Kendisine ne kadar
teşekkür etsek azdır. Bir dergiyi beş yıl
boyunca tıka basa dolu bir sırtçantası gibi
taşımak kolay bir iş değildir.
Şimdi biz de çantamızı yükleyip çıkalım yola,
takılalım İsmail'in ardına.
Biraz da mesleğim gereği, bizim Karadeniz’in
eski zamanlardaki durumuyla pek ilgilenirim.
Eski zamanların Anadolu uygarlıklarından biri de
Urartulardır. Van’da yaşayan bir Karadenizli
olarak, bu kez de Urartuların Karadeniz ile
ilişkilerine bakayım istedim.
Urartuların Doğu Anadolu’daki izleri İ.Ö. 13.
yüzyıla kadar gidiyor. Dağların arasındaki
egemenlik alanlarında yaşayan feodal gruplar,
güneydeki Assur İmparatorluğu’nun baskılarına
karşı nihayet birleşme kararı alarak, İ.Ö. 9.
yüzyılın sonunda bugünkü Van (o zamanki adı
Tuşpa) merkez olmak üzere bir krallık
kurmuşlardır. Onlara “Urartu” diyen Assurlular
idi. Bu ad, “dağlık ülke” anlamına geliyor ve “Ararat”
adında halen yaşamayı sürdürüyor. Sadece,
Ortaçağ’da bu sözcüğü okuyamayan biri, sessiz
harflerin arasına abecedeki ilk harfi
yerleştirivermiş. Böylece “Urartu” olmuş “Ararat”.
Birkaç yüzyıl kadar ayakta kalabilen Urartu
krallığı, bir dönem batıda Malatya’dan doğuda
Urmiye gölüne, kuzeyde Aras nehrinden güneyde
Toros dağlarına kadar egemenlik kurmuştur. Ancak
Urartuların Karadeniz kıyılarındaki etkileri
arkeolojik kalıntılarla henüz ortaya
çıkarılabilmiş değildir.
İ.Ö. 11. yüzyıla ait çivi yazılı Assur
kaynaklarında, Urartu ordularının Yukarı Deniz’e
kadar sürüldüğü ve çok sayıda kralın esir
alındığı bildirilmektedir. Buradaki “Yukarı
Deniz” ile Karadeniz’den söz edildiğini
söyleyenler olmuştur. Oysa sözü edilen denizin
gerçekte Van Gölü olduğu artık tartışmasız kabul
edilmektedir.
Bir de Ahmet Mican Zehiroğlu’nun 2000 yılında
basılan “Antik Çağlarda Doğu Karadeniz” adlı
kitabı var. Zehiroğlu kitabına Urartularla
başlıyor. Bazı önemli kavramların yerine
oturmamış olması yazarın daha çok kendi kendini
yetiştiren biri olduğunu gösteriyor. Anlaşılan
Zehiroğlu konu ile ilgili olarak özellikle Gürcü
kaynaklarını okumuş. Ama konuyla ilgili bütün
yayınlar bunlardan ibaret değil.
Zehiroğlu, kitabın başındaki “Urartu Kitabeleri”
adlı kısa yazıda “Doğu Karadeniz’e Kolkha
(doğrusu “Kulha” olmalıdır) isimli bir ülkenin
varlığından söz eden en eski yazılı belge, MÖ
764 (756 olmalıdır) yılında Urartu kralı olan,
Sarduri II’nin dönemine ait bir kitabedir.”
diyor (s. 14). Urartu tarihi uzmanlarının bu
yazıtta adı geçen yerin bugün bilinen Kolhis ile
aynı olduğunda birleştikleri doğrudur. Bu konuda
en son Mirjo Salvini, Türkçeye de çevrilen
kitabında uzun analizler yapmıştır (Urartu
Tarihi ve Kültürü, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,
2006, s. 80-82). Yine aynı yayınevinin
yayınladığı “Urartu Çiviyazılı Belgeler Kataloğu”
bu yazıtların Türkçe çevirilerine yer veriliyor
(M. R. Payne, 2006, s. 210). Yazıtın ilgili yeri
şöyledir:
Kulha ülkesine sefere çıktım. Tanrı Haldi’nin
büyüklüğü ile Huşa ülkesinin kralı Hahani’yi ve
halkını esir aldım. Onları sürgün ettim ve benim
ülkeme yerleştirdim.
Urartular, daha İ.Ö. 12. yüzyılda, Fırat
nehrinin doğduğu yerlerde etkiliydiler. Çünkü
Assur kralı I. Tiglatpilesar (İ.Ö. 1114-1076),
kuzeyde Daiaeni adlı yere kadar uzanan Urartu
ükesini nasıl ele geçirdiğini anlatmaktadır.
Daha sonra II. Salmanassar da (İ.Ö. 1031-1019)
Fırat nehrinin doğduğu yere ulaştığında Daiaeni
kralından haraç aldığını kayda geçirmiştir.
Urartu tarihçileri “Daiaeni” adlı yerin bugünkü
Erzurum çevresi olduğunu düşünüyorlar. Üstelik,
Van kalesindeki yazıtlardan anlaşıldığına göre,
birkaç yüzyıl sonra güçlü Urartu kralları Minua
(İ.Ö. 810-785) ve oğlu I. Argişti (İ.Ö. 785-756)
zamanlarında, herhalde aynı bölgedeki Diauehi
kralı Utupurşini Urartu egemenliğini tanımıştır.
Öyleyse onların zamanında Urartuların daha da
kuzeye çıkmak için önlerinde pek bir engel
kalmamıştır.
Kars’ın kuzeyinde, Hanak’da bulunan ve A. M.
Dinçol ile B. Dinçol tarafından yayınlanan
(1992) bir Urartu kaya yazıtında, I. Argişti’nin
İgani, Eriahi ve Uiteruhi ülkelerini ele
geçirdiği yazılmıştır. Uzmanlara göre bu
ülkeler, bugün Aras nehrinin bir kolu olan
Arpaçay’ın doğusunda yer almaktadır.
Bu durumda, I. Argişti’nin oğlu II. Sardur’un da
(İ.Ö. 756-730), yukarıda sözü edilen yazıtlardan
anlaşıldığna göre, babasının ve dedesinin
izinden giderek, kuzeydeki Urartu egemenliğini
pekiştirdiği düşünülebilir. Zira II. Sardur daha
da öteye, Kulha’ya kadar ulaşmıştır.
II. Sardur'un bu sefererini anlatan yazıtlar Van
kalesinde, Analıkız diye bilinen Urartu açık
hava tapınağında, nişlerin içine ve taş
blokların üzerine kazınmıştır. Bu tapınak biraz
ilerideki, Van’ın İskele Mahallesi’ne doğru
bakmaktadır. Bu mahallede çok sayıda Karadenizli
oturmaktadır. Onlar Analıkız yazıtlarında kendi
memleketlerinin ve bu memleketin kralının bir
zamanlarki adlarının geçtiğini belki bilmezler.
Kral II. Sardur 2750 yıl kadar önce, belki
onların geldiği yer olan Huşa ülkesinden
buralara insanlar yerleştirmişti.
Bu yazıyı sevgili Enver ARPALI'nın anısına
adıyorum. O ki, Van'ın İskele Mahallesi'nde
oturan bir Karadenizli idi. Yüzüncü Yıl
Üniversitesi'nde yöneticilik yapıyordu. 2005
yılında hapse atıldı. Hapishane yine Van'ın
İskele Mahallesi'nde, evinin biraz ötesinde idi.
Aylarca mahkemeye çıkarılmadı. Sonunda bu duruma
dayanamadı ve kaldığı koğuşun banyosu'nda
çamaşır ipiyle kendini astı. Cenaze töreni çok
kalabalık oldu. Şimdi İskele Mahallesi
Mezarlığı'nda... Nur içinde yatsın...
Sizlere Sırtçantam
Gezi Kültürü dergisinin son sayısında (Sayı: 35,
sayfa: 28-29) yayınlanan yazımı birkaç küçük
eklemeyle gönderiyorum.
Selamlarımla...
Sinan Kılıç ([email protected]) |
|
|
| |