KARADENİZ DENİZ KİRLİLİĞİN
DURUMU
Kıta Avrupasının nedereyse üçte birinin
kanazilasyonu Karadenize boşalmaktadır.
Bu bölge içinde 17 ülkenin büyük
kısımları, 3 başkent, 160 milyon insan
bulunmaktadır.
Avrupanın büyük nehirlerinden Tuna, Don,
Dinyeper Karadenize akmaktadır.
Derinliği yaklaşık 2 km olan Karadeniz,
nehirlerin getirdiği bol fosfor ve
azotile daha verimli hale gelmiştir.
Denizlerdeki gıda zincirinin temelini
oluşturan Pitoplankton deniz üzerinde
yüzen çok bitkiler ve canlılar
tarafından yenir yada bakteriler
tarafından hemen hemen dekompoze edilmek
üzere deniz dibine düşerler.
Karadenizin derinliklerindeki suyun
Akdenizden gelecek suyla yer
değiştirmesi yüzlerce yıl sürer. Dipte
bulunan bakteriler bütün oksijeni
tüketir. Sonucunda 180 metrenin
altındaki kısımları esas olarak ölür.
Karadeniz dünyanın en büyük anoksik
havzasıdır. Bu duruma rağmen yıllarca
yüzeydeki sularda çok zengin ve çok
çeşitli bir deniz yaşamı hüküm sürdü.
Sadece 30 yıllık bir dönem içinde doğal
kaynaklarının büyük bir kısmına felaketi
anımsatan bir bozulma yaşadı.
Nehirlerden gelen artan miktardaki
besleyiciler pitoplankton zerrelerinin
aşırı üremesine neden oldu. Bu durum
ışığın, Kuzeybatı sualtı sahanlığının
hassas ekosisteminin temel bileşeni olan
deniz bitkeleri ve yosunlara ulaşmasına
engel oldu. Bütün bir sistemde bozulma
başladı.
Bunlara 1980’lerin ortasında bir geminin
atıksuyu içinde memleketi Doğu Amerika
kıyıları olan deniz anasına benzeyen bir
canlının "Mnemiopsis leiydi"’nin
Karadeniz sularına gelmesi eklendi. Kısa
sürede tüm Karadenizi kuşatan bu cins,
balık larvaları ve küçük balıkların
yumurtaları ile beslendi. Zamanla
ağırlığı 900 milyon tona ulaşan bu canlı
hamsi, istavrit gibi balık türlerinin
azalmasyna sebep oldu. Bu yıllarda
mnemiopsis miktarı azalmış fakat
etkisini sürdürmektedir.
Karadenizde, bazı yerlerde atıklar
doğrudan denize veya çevre bakımından
önemli sazlıklara boşaltılmaktadır.
Tanker kazaları ve tankerlerin atıkları
da petrol kirlenmesine sebep olmaktadır.
Karadenizin çevresi; biyoçeşitlilik,
doğal alanlar, balık kaynakları estetik
ve dinlenme değeri ve su kalitesi
bakımından önemli ölçüde kirletilmiştir.
Karadeniz; balıkçılık, turizm ve mineral
kaynağı olması bir yanda ucuz bir
nakliye yolu ve katı ve sıvıatıkların
atıldığı uygun bir yer olarak
kullanılmaktadır.
|
Nütrientler ve Ötrifikasyon
Karadeniz'deki ekolojik bozulmanın başta gelen
nedenleridir. BSEP çalışmalarından elde edilen
sonuçlara göre Karadeniz'e çözülmüş halde
dökülen azotun % 53'ü ve toplam fosforun % 66'sı
Tuna havzasından kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle temizleme
çalışmalarında en büyük görev Tuna ülkelerine
düşmektedir. Kirliliğin azaltılması konusunda
bilimsel stratejilerin geliştirilmesi ve
araştırmaların devam ettirilmesi gerekmektedir
Kanalizasyon,
BSEP çerçevesinde yapılan plaj bölgelerinde
mikrobiyal kirliliğe yönelik araştırmalar, belli
bazı yetkili birimlerin standart metodolojilerin
kullanımında yada bilgi alışverişinde isteksiz
kalmaları sonucunda hayal kırıklığı yaratmıştır.
Elde edilen datalar % 5 ile % 44 arasında
numunelerin söz konusu ülkelerin hijyen
kriterlerine uymadığını göstermiştir.
Karadeniz'in yüzme alanının tamamında kirlilik
söz konusu değil. Ancak sağlığa yönelik riskler
konusunda halkı bilgilendirmeye yönelik ortak
bir kriter de yok.
Karadeniz'in kıyı şeridinde kanalizasyon
sistemine bağlı yaklaşık 10.385.000 kişi var.
Yılda 571.175.000 m3 evsel atık nehirler
aracılığı ile yada doğrudan Karadeniz'e akıyor.
Pek çok Karadeniz ülkesinde kapatılan plajlar
var.
Kolera, Hepatit A gibi su kaynaklı hastalıkların
baş göstermesinde artış söz konusu. Kanalizasyon
arıtma sistemlerinin daha iyi olması ve bilginin
toplanmasında ve dağılımın daha fazla şeffaflık
gerekiyor
Radyoaktif Kirlilik (Radyonükleidler),
Uluslararası Atom Ajansı (IAEA) sponsorluğu ve
desteği ile Karadenizdeki radyonükleid
seviyesine yönelik ciddi çalışmalar devam
etmektedir.
Karadeniz'deki bazı radyonükleid
konsantrasyonları Akdeniz'dekinden daha
yüksektir. Ancak okyanuslarda ve Akdeniz'de
ölçülen radyonükleidlerin, radyolojik sonuçları
konusunda araştırmalar, Karadeniz antropojenik
radyonükleidlerinden yayılan radyasyon dozunun
düşük olduğunu göstermektedir.
IAEA'nın bu alandaki araştırmaları uluslararası
geniş kapsamlı devam etmektedir. Projeye
Türkiye'den Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi
katılmaktadır.
Pestisidler ve PCB'ler,
Pestisid ve polilorobifenillerin (PCB)
konsantrasyonu oldukça düşük bulunmuştur. Tuna
yakınlarında lindani kontsantrasyonları biraz
yüksek olmakla birlikte numunelerin çoğu
Akdeniz'deki örneklere benzemektedir.
Bu bulguların kontrolü, çeşitli bilimsel
kuruluşların ortaklaşa yapmayı planladıkları
midye deneyleri ile sağlanacak. Bu deneylere
duyarlı organizma olan midyelerde pestisid ve
PCB'lerin konsantrasyonu hassa olarak tesbit
edilecek. Ancak bu bileşenler Karadeniz
açıklarında büyük bir problem oluşturmamaktadır.
KARADENİZ FLORA ve FAUNASINA ETKİLERİ
8350 km’ye varan kıyı şeridi ile Karadeniz evsel
ve endüstriyel kirlenmenin tehididi ile sahip
olduğu flora ve fauna fakirleşmektedir. 1965
yılından bu yana ticari olarak avlanan 23 adet
balık cinsinden, bügün ancak 5 adedi
avlanabilmektedir. Aşırı avlanmanında yapıldığı
balıklar doğru değerlendirilmediği için balık
unu fabrikalarına satılmaktadır.
Özelllikle Karadeniz’de ver Marmara denizinde
tarımsal gübre atıkları, deterjan atıkları ve
kanazilasyondan kaynaklanan azot ve fosfor
bileşikleri denizlerimizde ötrofikasyona sebep
olmaktadır. Karadenizde oluşan kirliliğin bir
bölümü de Tuna nehrininin getirdiği atıklardan
kaynaklanmaktadır. Atılan milyonlarca yon
petrol, gübre, ağır metal ve diğer endüstri
atıkları canly-ılar üzerinde geri dönülmez
etkiler bırakmaktadır.
Karadeniz’e yılda 400 km3 ‘den fazla tatlı su
taşınmaktadır. Tuna, Kızılırmak, Dinyeper,
Yeşilırmak, Kuban, Don nehirleri azot ve fosfor
bileşiklerini de içeren nutrientler fitoplankton
olarak bilinen, yüzen mikroskopik, deniz
bitkilerinin gelişimi sağlanmaktadır.
Bu organizmalar ya besin zinciri içinde
mikroskopik hayvansal organizmalarca besin
olarak tüketilirler ya da ölür ve derin sulara
çökerek bakteriler tarafından hemen hemen
tamamıyle ayrıştırılırlar. Bunu yapabilmek için
bakterilerin bir oksijen kaynağına ihtiyacı
vardır. Ne yazıkki Karadenizde dip sularındaki
bakterilerin gereksinimini karşılayacak kadar
oksijen yoktur. Oksijen tüketildiğinde
bakteriler oksijen bulmak amacıyle başka
kaynaklara yönelirler. Sülfatta bulunan oksijeni
kullanırlar.
Karadenizde fitoplanktonların aşırı çoğalması
1950 yılına kadar nadirdi. Sadece nehir
ağızlarında rastlanan bir olaydı. Örnek
Sivastopol kıyılarında 1913’de S.A. Zernov
tarafından tesbit edildi.
İkinci dünya savaşını izleyen dönemde birçok
ülke artan bir şekilde, iç endüstri ve tarım
gelişimini ilerlettiğinden Karadenizdeki
çözünmüş atıklar miktar olarak çok artmış ve
ekosistem bu yükü kaldıramaz duruma gelmiştir.
Suyun bulanıklığındaki artış ışığın alg
çayırlarına ulaşmasına engel olmakta ve algler
ölmeye başlamaktadır.
Bugünlerde Karadenizin kuzeybatı bölgesinin
büyük bir bölümü yani deniz tabanı karanlık ve
çorak bir çöle dönmüştür. Ölen
fitoplanktonlardan kaynaklanan organik madde ile
sığ olan suların dibinde çözünmüş oksijen oranı
iyice düşmüştür. Bu durumda dipte yaşayan balık,
karides, yengeç, midye, istiridye, gibi büyük
hayvanlar ölmüştür.
Karadeniz bilim adamlarımızca jeografical
pozisyonu ve morfometrik özellikleri ile
ekolojik hedef olarak insan etkilerinin en fazla
görüldüğü denizlerden biri olarak dikkati
çekmektedir. Karadeniz ekosisteminde gözle
görülür ilk radikal değişimler ticari balıkçılık
ile kendini göstermiştir. Uskumru balığı
kaybolmuş, lüfer ve palamut azalmıştır. Hamsi ve
çaça azalmış, kofana, torik, çinakop
kaybolmuştur. Hamsi balığının stoğu, boyu ve
ağırlığı azalmıştır. Karadenizde havyarı ile
tanınan ve nehir ağızlarında yaşayan mersin
balığı, kirlilik ve aşırı avlanma sonucu nesli
tüketilmiştir. Pisi, derepisisi, kalkan
balıklarının da nesli azalmış, popülasyonlarında
hızlı düşüş meydana gelmiştir.
Ortalama su derinliği 150 - 200 m olan su
havzasında yaşayan bitki ve hayvan türlerinin
toplamı 1200 adet. Oysa bu miktar Akdeniz'de
7000 civarındadır.
Geçmişte yapısı itibarıyle verimli bir deniz
olan Karadeniz'de, organik karbon mikarı 3
mg/litre olup dünya denizlerinde bu miktar
ortalama 1,5 mg/litre idi. Karadenizin en
verimli bölgeleri, Azak denizi, Odessa Körfezi,
Kafkas kıyıları idi.
Şimdi ise Tuna nehrinin taşıdığı sanayi
kirliliği, Karadenize kıyısı olan ülkelerinin
kimyasal, nükleer atıkları, (Ukrayna, nükleer
santralleri çok, atıklarını denize bırakır.) ile
kirlenmiş durumda.
Ayrıca yapısı itibarıyle, Karadenizin altında
oluşan hidrojen sülfür ve bazı canlıların ölüp
deniz dibine çökmesi ile oluşan çürüme ve bunun
neticesinde açığa çıkan metan gazı ile ciddi bir
tehlikenin içinde.
Ötrofikasyonun hızla artması,
su değişiminin azalışı balık popülasyonlarında
etkisini göstermiş, kılıç balığı yok olmuştur.
Mezgit balığı, kefal stoklarının azalması,
levrek, mırmır, barbunya, altınbağ kefal,
izmarit, karagöz, çupra, mercan, sinağrit,
trança, orfoz, lahoz gibi kıymetli
balıklarımızın nesillerinin ortadan kalkması
sorumsuzca avlanma ve deniz kirliliği sonucudur.
Karadeniz'de akıntılar saat yönünün tersine
işlediğinden kirlenme kıyılara vuruyor.
Karadeniz'de su yenilenme (yani suyun bir
noktadan çıkıp aynı noktaya gelmesi) süresi 7
yıl. Bu süre Marmara Denizinde 3 ay. Akdeniz'de
sie 80 - 100 yıl arasında.
Karadeniz'e Tuna'dan 1980'li yıllarda yılda
980.000 ton organik madde geliyordu. Akıntılar
ile Marmara'dan Karadeniz'e, Karadeniz'den
Marmara'ya sürekli taşınıyor. Karadeniz'de 1 m3
suda 20 kg kirlenme etkisi tesbit edildi. Bu
oran Akdeniz suyunda 3,7 kg'dır. Karadeniz'de
hiposia adı verile oksijensiz alanlar var.
1973'den 1992 yılına kadar, 3,5'dan 34'e tam on
kat artmış durumda.
Tesbitlere göre Karadeniz'de her yıl
oksijensizleşen alan büyüyor. Deniz boğuluyor.
Oksijeni kim tüketiyor? Oksijeni düzensiz
atıklar tüketiyor. Nütrienler tüketiyor. Oksijen
azalınca deniz kirleniyor, bakteri seviyesi
artıyor. Yeni organizmalar geliyor. Yaşayan
canlı türleri ölüyor.
Karadeniz'i nehirlenden gelen maddeler
kirletiyor dedik. Azot, nitrat, fosfat
denizlerde ötrofikasyon meydana getiriyor.
Denizlerin yeşillenip verimleşmesini sağlıyor.
Fakat oksijen'in tükenip canlıların yok olmasını
sağlıyor. Normal koşullarda; arıtma tesislerinde
atık sistemler kontrol edilir. Azot, fosfat,
nitrat oranları kontrollü denize verilir.
Karadeniz. Geçmişte birçok balık popülasyonun
yaşamak için uygun ortamı bulduğu bir su
havzası. Morfolojik yapısı ve oluşumu
itibarıyla, derinliklerinde hidrojen sülfür
gazının oluştuğu Karadeniz, Tuna nehrinin
getirdiği atıklar ile iyice kirlenmiş durumda.
ULUSAL HAREKETİN GEREKLİLİĞİ
Karadeniz’in kaynakları ve sorunları Karadenizde
kıyısı bulunan 6 ülkeye aittir. Bulgaristan,
Gürcistan, Romayna, Türkiye, Rusya, Ukrayna.
Ancak su ve havayla taşınan kirlenmeyle ilgili
sorumluluk, topraklarınının önemli bir bölümü
Karadeniz havzasında yer alan diğer 11 ülke
tarafından paylaşılmalıdır.
Karadeniz’in korunması tektaraflı zemine oturan
çalışmalarla gerçeklenemez. Bir sanayi tesisinin
etrafıyla sınırlı bir kirlenme bile
büyüdüklerinde kıyıya gelecek balıkların ölümüne
neden olacağı için diğer bir ülkenin ekonomik
gelişimine etki edebilir. Yasal ve politik
hedeflerin harmanlanması ve kirlenmenin kontrolü
için yapılacak yatırımlarda ortak statejiler
geliştirilmesine büyük ihtiyaç duyulmaktadır.
Karadenizin biyolojik çeşitlilğinin devamını
ancak uluslararası hareketler sağlayabilir.
KARADENİZ ÇEVRE PROGRAMI (BSEP)
Karadeniz ülkelerinin temsilcileri 1972’de
düzenlenen Stokholm Çevre ve Gelişim
konferansından esinlenerek, "Karadenizin
kirlenmeye kaşı korunması konvansiyonu"nu
hazırladılar. 1992 yılında Bucharest’de
imzalanan konvansiyon ile 1994 yılının ilk
aylarına dek 6 ülkenin yasama meclisleri
tarafından onaylandı.
Bucharest konvansiyonu; temel bir anlaşma
çerçevesinde ve karadan kaynaklanan kirlenmenin
önlenmesi, çöplerin atılması ve kazalar
karşısında /örneğin petrol sızıntısı) ortak
hareket edilmesi konusunda üç spesifik protokol
içeriyordu. Bu konvansiyonun uygulanması merkezi
İstanbul’da bulunan bir komisyonca
gözlenecektir.
Bucharest konvansiyonu, kurallar koymuştur.
Ancak çevre hareketlerinin başlatılması için
zaman çizelgesi oluşturmamıştır. Bu nedenle
ardından Odesa’da Nisan 1993’de 6 ülkenin
bakanları tarafından Karadeniz Çevresinin
korunması konusunda bakanlıklar düzeyinde bir
deklerasyon imzalanmıştır. 1992 Rio zirvesinde
benimsenen 21. Yüzyıl gündemi’ne dayandırılan bu
yenilikçi doküman 3 yıllık bir değişim süresi
başlatmaktadır.
Karadeniz ülkeleri, çevre hareketinin bir an
önce başlatılması ve uzun süreli bir eylem planı
oluşturulabilmesi için Global Environment
Falicitı’den (GEF) destek istenmiş ve Dünya
Bankası, BM Geliştirme programı ve BM çevre
programı yönetiminde 2 milyar dolarlık bir fon
oluşturulmuştur. Haziran 1993’de GEF’den temin
edilen 9,3 milyon dolarlık fonla Avrupa birliği,
Hollanda, Fransa, Avusturya, Kanada, Japonya’dan
temin edilen tamamlayıcı fonla 3 yıllık
Karadeniz Çevre Programı (BSEP) oluşturuldu.
Karadeniz Çevre Programının uzun vadeli bir
eylem planı yaratabilmesi için program
hedeflerinin maliyetini karşılayacak bir
mekanizmanın olması şarttır. Kıyı ülkelerinin
tek merkezli bir programa bağlı olması yerine,
bölgelerindeki spesifik görevlerin koordine
edilmesine sahip "Faaliyet merkezleri"’ne dayalı
bir çalışma gruplarına önayak olunmasına karar
verildi. Bütün çalışma gruplarında Karadeniz
ülkelerinin her birinden en az bir uzman
bulunmaktadır.
Faaliyet merkezleri ve çalışma grupları;
1) Acil yanıt (Varna, Bulgaristan)
2) Rutin kirlilik izleme (İstanbul, Türkiye)
3) Özel izleme programları, biyolojik ve insan
sağlığı etkileri ve çevre kalite standartları
(Odesa, Ukrayna)
4) Biyo-çeşitliliğin korunması (Batum,
Gürcistan)
5) Birleşik kıyı bölgelerinin yönetimi için
müşterek metodolojilerin geliştirilmesi
(Novorossisk, Rusya)
6) Balıkçılık ürünleri (Constantza, Romanya)
Buna ek olarak program koordinasyon
merkezleri’ne (PCU) dayanan 3 çalışma grubu
bulunmaktadır.
1) Veri yönetimi ve Coğrafi bilgi sistemleri
(GIS)
2) Çevre kalite ölçütleri, standartları, çevre
yasaları ve bunların icrasında uyumun
sağlanabilmesi için tavsiye paneli
3) Çevre ekonomisi çalışma grupları
Odesa deklerasyonunun etkin biçimde uygulanması
için kurulan bütün ağ kademeli olarak İstanbul
Komisyonu Sekreteryasına, Balık ürünleri
Faaliyet merkezi ise Balık ürünleri komisyonuna
aktarılacaktır. BSEP programı temel cihazlarının
tedarikini, eğitim, pilot ve demostrasyon
projeleri ve yatırım öncesi faaliyetlerin
yürütülmesi de öngörülmektedir.
NELER BAŞARILDI
Konularına göre ayrılmış 23 kadar çalışma grubu,
bir çok durumda 6 ülkeden gelen uzmanların bilgi
paylaşımı ve müşterek iş planları
oluşturabilmeleri için ilk fırsat olmuştur.
Yakında bir Karadeniz bültenininde ekleneceği
bir elektronik posta ağının başarıyla
kurulmasından sonra artık daha az toplantıya
ihtiyaç duyulacak ve oluşturulan bu ağın sürekli
olarak çalışması mümkün olacaktır.
BSEP’in 1995’de eş sponsor ve yardımcı
ortaklarıyla birlikte 800’ün üzerinde uzmanı,
60’dan fazla atelye, toplantı ve eğitim
oturumunda görevlendirmiştir. BSEP kirlilik
izleme şebekesindeki cihazların değişimi için
1,5 milyon dolar katkıda bulunmuştur. BSEP,
NGO’ların yardımı ile kendine ait dergi, film ve
posterler aracılığı ile kamu bilincini
arttırmaya çalışmaktadır.
Karadeniz Veri sistemi ve Karadeniz Bilgi
sistemiyle birlikte bu raporlar, bilgi ve
analizlerin bilimadamları, yöneticiler ve bölge
düzeyinde politika oluşturanlar için hazır
bulundurulmasını sağlamaktadır. Son olarak
BSEP’nin dünya banksı liderliğinde geliştirdiği
çevre yatırım programı, daha şimdiden
Gürcistan’a 18 milyon dolarlık acil hizmet
kredisi vermiş bulunan Acil yatırım fonunun
oluşturulmasını desteklemiştir.
Ayrıca Bak
Hamsili poğaça
olurmu?
Karadeniz
mutfağı, Karadeniz yemekleri
Karadeniz
nasıl kurtulur
Karadeniz,
Pontus Euxinus, Πόντος Εύξεινος
Karadeniz ve Akdenizin oluşumu
aşamaları
Karadeniz’in ölüm-kalım savaşı:
Mnemiopsis - denizanası istilası
Nuh Tufanı Karadeniz’de Olmadı
(mı?)
Karadeniz’in ölüm-kalım savaşı:
Mnemiopsis - denizanası istilası
Karadeniz’in Hazar Denizi ve
Akdeniz’le ilişkisi
Hamsi
KARADENİZ
BÖLGESİ'NİN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ
KARADENİZ
DENİZ KİRLİLİĞİN DURUMU
Karadeniz’in
dibindeki servet: Metan hidrat kristalleri
Karadeniz hızla kirleniyor
Karadeniz kültürü kayboluyor
|