
LAZLAR
Karadeniz coğrafyasında Lazların da ayrı bir
önemi var. Lazları daha yakından tanımak
isteyenler için son zamanların en kapsamlı
çalışması dikkat çekici. AB projesi kapsamında
hazırlanan 'Türk Kültür Mozaiğinde Lazların
Yeri' konulu Lazların gelenek, kültür ve
tarihinin anlatıldığı Lazlar belgeseli,
geçtiğimiz hafta yapılan galasıyla adından söz
ettiriyor. Türkçe altyazıyla Lazca konuşmalara
da yer verilen belgeselin yönetmeni Funda Özyurt
Torun, 100 dakika boyunca Lazlar ve tarihleri
ile ilgi pek çok özelliğe değindiklerini
söylüyor. Örneğin Torun, 16. yüzyıl başlarında
Lazların Müslümanlığa geçmeden önce bölgede
yetişen İsebella üzümünden şarap yaptığını,
antik çağ Yunan tarihçisi Herodot'un da Lazların
şarabından övgüyle bahsettiğini söylüyor. Torun,
Osmanlı yönetimi Lazlara şarabı bırakma şartı
koyduğunda, Lazların da bunun karşılığında
Osmanlı'dan hoca istediğini vurguluyor ve
ekliyor: "Bölgedeki bütün medreseleri Lazlar
kendileri inşa etti."
Karadeniz turu rotası
Dağ çileklerinin kokusunu duymadan, yemyeşil
yaylalarda kamp yapmadan ya da fazla oksijenin
etkisiyle normalden üç kat daha fazla yemeden
"Karadeniz'i gördüm," demeyin. İşte bunun için
ihtiyacınız olan Karadeniz turu rotası..
Karadeniz için çok az vakit var. Belki
meteorolojiyi takip edip, bayram tatilinde
havayı kollayıp, ortada kar, tipi, fırtına
yoksa, yeşilin her tonuna dalabileceğiniz
Karadeniz'in yollarına düşebilirsiniz. Bu yıl
için son şansınız. Artvin Şavşat'ın
yükseklerinde, Karagöl'ün üzerindeki köylerde
domatesler daha yeni olmuş, geçen gün haber
geldi. Düşünün yani, mevsimleri biraz geriden
takip eden bu yüksek dağları bir kere olsun
görmeyecek misiniz? Ufacık dağ çileklerinin
kokusunu bir kere olsun duymayacak mısınız?
Antalya'nın kalabalık plajlarında yana yana
nereye kadar? Kısa bir Karadeniz gezisi için
birkaç alternatiften söz edebiliriz. Madem
Artvin ve Şavşat'tan söz ettik, önce o tarafa
gidelim: Hopa'dan Artvin'e giderken, çok ilginç
bir manzarayla karşılaşacaksınız. İleride
Artvin, dağların tepesine kurulmuş, dimdik bir
şehir olarak karşınıza çıktığında, ona aşağıdan
bakıp hayrete gark olursunuz. Ama esas hayret,
Şavşat yoluna devam ederken yaşanıyor. Çünkü, az
evvel aşağıdan izlediğiniz dimdik Artvin, artık
aşağınızda kalmıştır ve siz kendinizi daha
yüksek bir dağın tepesine doğru tırmanıyor
bulursunuz...
PİKNİK İÇİN GEÇ DEĞİL
Şavşat'a gelmeden hemen önce, Veliköy yol
ayrımından Karagöl'e ulaşabilirsiniz. Yolun
bozuk olduğunu söylemeye lüzum yok. Şöyle
söyleyeyim, buraya kadar gelmişseniz, artık
kalmak zorundasınız. Üstelik orada bir pansiyon
var. Ya da kısa zamanda köylülerle sağlam bir
iletişim kurup misafir olabilirsiniz... İçinde
kırmızı balıklar yüzen gölün güzelliğine hayran
olmakta serbestsiniz. Fakat kendinizi gölle
sınırlamayın, ormana dalın. Orman tarif
edilmeyecek kadar güzel ve ancak masal
kitaplarında ya da çizgi filmlerde olduğunu
sandığımız kırmızı üzerine beyaz benekli
mantarların sahicisiyle karşılaştığınızda
gözlerinize inanamayacaksınız... Oralara
gitmişseniz, mutlaka altınızda araba vardır.
Dolayısıyla kendinizi Karagöl'le sınırlamayıp,
daha yukarılara, eski adı Süles, şimdiki adı
Yukarı Koyunlu olan köye kadar gidebilirsiniz.
Yolun bittiği bu noktada, coşa coşa akan
derelerin kenarında piknik yapabilirsiniz.
Yolda, Meşeli'den çok ucuza alacağınız
alabalıklar oldukça lezzetli; beneklilerinden
almalısınız çünkü onlar hakiki dere alabalığı.
Bir diğer muhtemel rotaya geçelim. Rize'nin
ilçesi Pazar'dan Çamlıhemşin'e doğru gidiliyor.
Bir Karadenizli arkadaşın lafını söyleyeyim:
Akçaabat'ta köfte yemelisiniz; Pazar'da ne
bulursanız yiyebilirsiniz. Evet, Çamlıhemşin'e
geldik ve yol ikiye ayrıldı. Sağdaki yoldan
gittiğiniz takdirde, Fırtına Vadisi'nden
ilerleyip Zilkale'ye kadar gidersiniz.
Güzergâhın ve Zilkale'nin güzelliğini anlatmak
pek mümkün değil. Aslında burayı görmüş
olanların, vadiye bir sürü baraj yapılmasına
dair projeye hiç anlam veremediklerini söylemek
yeterli. Çamlıhemşin'den sola mı devam ettiniz?
Ayder'e varır ve turizmin küçük bir İsviçre
köyüne dönüştürdüğü bu yaylada konaklayacak bir
sürü yer bulabilirsiniz. Ama yayla gibi yayla
istiyorsanız, o zaman Kaçkarlar'a doğru devam
edeceksiniz. Yol üzerindeki ilk yaylada küçük
bir çadırlokanta var. Muhlama yemeli, yanında
sobanın üzerinde pişen çaydan içmelisiniz.
Muhlama Karadeniz'in özgün yemeği; mısır unu,
tereyağı, tel veren peynir, ılık su ve tuzla
hazırlanıyor. Tabii bunu yerken, etrafınıza
bakıp hayretler içinde kalıyorsunuz. Büyük
kentlerin saçmalığı üzerine yeni tezler
geliştirerek, fazla oksijenin etkisiyle normalin
üç katı yiyerek, yola koyulmaya
hazırlanıyorsunuz. Daha ilerisi Kaçkarlar'ın
yaylaları. Gençlik bu işi keşfetmiş, gidip
oralarda kamp yapıyorlar ve tabii bir seferden
sonra bu işin müptelası oluyorlar. Diğerlerine
nazaran daha makul bir rota, Trabzon üzerinden
kolayca ulaşabileceğiniz Sümela ve Uzungöl
hatları. Uzungöl, mesela bir 15 yıl öncesine
göre, Ayder gibi ufak çaplı bir turistik İsviçre
dağ köyü havasını almış, her yanda moteller,
pansiyonlar, öğrenci kafileleri için çadır
alanlarıyla dolu yüksek bir köy. Neyse ki,
yapılar ahşaptan; beton döküp ortamı
mahvetmemişler. Burada konaklayacaksanız,
mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız. Bütün
moteller alkolsüz. Bir tek Solaklı adındaki
motel-restoran 'mahalle baskısı'na karşı koyup,
her gece kemençeli, horonlu canlı müzik
eşliğinde içki servisi yapıyor ki, ne yalan
söyleyeyim, Karadenizli arkadaşların horon
kapasitesine hayran olmamak mümkün değil.
SÜMELA'YA ÇIKMADAN OLMAZ
Sümela Manastırı hattı ise Trabzon'dan girilen
ve Maçka üzerinden dağlara doğru giden bir yol.
Manastır, kayalara oyulmuş bir girintide inşa
edilmiş; rivayete göre, burayı inşa eden papaz,
o yeri zaten rüyasında görmüş. Manastır, restore
adı altında yeniden inşa edilmiş vaziyette. Ama
yurdumuzun dört tarafında gördüğümüz saçma
restorasyon örneklerinden sonra, hiç de fena
sayılamayacak bir çalışma olduğunu söylemeliyim.
Eskiden manastıra son derece dik ve tehlikeli
bir güzergâh tırmanılarak gidiliyordu. Şimdi çok
yakınına kadar otomobille çıkmak mümkün.
"Sümela'ya kadar gittim, artık dönmem," diyenler
için, manastırın bulunduğu tepenin dibinde
konaklama tesisleri de var... Efendim, kısa bir
tatil için Karadeniz'deki üç ayrı güzergahtan
söz ettim. Farkındaysanız, sahilden içerilere
girilen güzergahlar bunlar. Sahil mi? Vallahi
Karadeniz Otoyolu sahil falan bırakmamış
vaziyette. Ama sahilde konaklamak isteyenler
için de pek çok seçenek var. Unutmadan
söyleyeyim, Trabzon Aya Sofya'sını görmeden
dönmeyin oralardan...
Gezi Yazısı:Sami Tosun, Sabah
TRABZON VE RIZE GEZI LINKLERI
|