Trabzon ve civarında yılbaşı (Kalandar)
gelenekleri ve seyirlik köy tiyatroları

Yazı: Özhan Öztürk
“Kalandaris kulandaris
Erkek uşak dişi buzak
Ver Allah ver
Dolsun bucak” (Sürmene Macuka)
Bir
Trabzon manisinde geçen “Bekarlar neler çeker,
Kalandar sovuğunda!” sözlerinden kışın en soğuk
günkerine denk gelen Kalandar ayını (Ocak)
köylülerin pek dışarı çıkmadan evlerinde
aileleriyle birlikte geçirdiğini anlayabiliriz.
Kalandar kelimesi Trabzon’da Yılbaşı gününe (13
Ocak/24 Aralık) ve bugünün gecesinde yapılan
eğlenceler ve mahalli takvimde yılın ilk ayına
verilen isimdir.
Anadolu’da ve
Trabzon dışındaki Karadeniz illerinin mahalli
takvimlerinde, Ocak ayı için yaygın olarak
zemheri terimi kullanılır, aynı gece benzer
eğlenceler yapılmakla birlikte Kalandar gecesi
gezmelerinde oynanılan seyirlik köy tiyatroları
için (Karakoncoloz
ya da momoyer
oyunları) Rumca yerine farklı bir terminoloji
kullanılırdı.
Kalandar geceleri,
köyün
genç ve çocukları,
kemençe (bazı köylerde tulum ya da şimşir kaval)
eşliğinde horonlar oynayarak toplanır, köydeki
tüm evleri tek tek gezerler koliva [1], fındık,
meyva, ceviz vs. toplarlardı. Evlerin önüne
gelen çocuklar yine köyden köye de-ğişen ama ana
teması benzer bir Kalandar tekerlemesi söyler
karakoncoloz oyunu adı verilen bir seyirlik oyun
oynardı. Bu sırada tek tanrılı dinler öncesinden
kalıntısı olan pek çok ritüel gerçekleştirilir
özellikle bereket kültü ile ilgili çeşitli
tekerlemeler söylenirdi.
“Kalandar gecesi
devlet bacası
Tasımı dolduran cennet hocası
Doldurtmayan cehennem hocası
Üstte erkeği altta dişi”
(Çaykara, Şur)
Kalandae gecesi gezmelerinin
en öenmli özelliği çocuklardan birisinin
karakoncolos kılığına girmesi idi. Yüzü kazanın
altından alınan maniya[3] ile siyaha boyanan,
üzerine postlar giyerek ayıya benzetilen, beline
koyun ya da inek çanları [4] takan, elinde
değnek taşıyan bir genç bu kılığa sokulmakta bir
kemençeci ve çocukların söylediği tekerlemeler
eşliğinde kapı kapı dolaşarak evlerden yiyecek
toplamkataydı. Bazı köylerde oyuncu kadrosuna
kadın kılığına sokulmuş bir erkek (gelin),
şeytan (ateşçi), doktor, damat [5](kizir), ağa,
ihtiyar[6], deve (birkaç oyuncu tarafından
oluşturulurdu) eklenirdi.
Çarşıbaşı ilçesinde ise bir
değneğin ucuna bağlanan bir torba [7] ev
kapısından içeri uzatılarak:
“Gece geldim
kapınız
Selam verdim Yapınıza
Selamımı almazsanız
Daha gelmem yapınıza
(Çarşıbaşı)
Ya da (oyunda karakoncolos
yerine deve kullanılıyorsa istekler biraz
abartılırdı)
Galandariya
Farfariya
Gèt
kilara Gel gapiya
Vèr
deviye
Pestilden, tuţdan
Almadan,
armutţan
Şekerden, çaydan
Külekteki yağdan
Bulğurdan, yarmadan
ğavurmadan, ğıymadan
Dahasını saymadan
Vèr babam (ağam, Bacım, Nenem) Ver!
(Gümüşhane)
tekerlemesini söylenir, ev
sahibinin torbayı doldurması beklenirdi.

Karakoncolos oyuncusu
(Pontus Rumlarının seyirlik oyunlarından)
Kalandar eğlenceleri adı aynı olmamakla birlikte
Ordu, Giresun, Rize ve Gümüşhane’de de aşağı
yukarı aynı şekilde gerçekleşmekteydi.
Çoğunlukla toplanan yiyecekler pişirilip
yenilirdi [8].
Büyük köylerde her
mahalle kendi kalandar grubunu oluşturur,
torbasını yiyeceklerle dolduruken bir yandan da
komşu mahallelerin kumpanyalarının torbasını
kapıp kaçma mücadelesi verilirdi. Bölgedeki
Hristiyan Rumlar ise kalandarı eğlenceden öte
(noel dolayısıyla) dini bir atmosfere
büründürmüşlerse de tekerleme ve türkülerin
sözleri Anadolu’da, Yunanistan’da hatta aşağıda
derlenmiş örnekte olduğu gibi Kırım’da da aşağı
yukarı aynıydı.
Kalimera ais Vasil (Merhaba,
Aziz Vasil)
Na fers iyia, ivlouiyia (Bize
sağlık ve inayet)
Biritet, prama, lougar
(tahıl, sığır, eşya)
Kapitia, fimoria, kalo kardia
(para, altın, iyi kalp getir) [9]
Kalandarın ilk günü
Kalandar ayının ik günü eve ilk giren kişinin
taşıdığı özelliklerine göre yılın iyi veya kötü
geçeceğine işaret edileceğine ciddi ciddi
inanılmaktaydı. Eve kötü huyu, şanssızlığı ile
tanınan ya da kör, topal, fakir, kısır kişilerin
girmesinin o yıl felaket getireceğine
inanılmaktaydı. Bu yüzden bu önemli iş kadere
bırakılmaz iyi huylu temiz giysili çocukların
eve ilk giren olması sipariş bile edilirdi.
Hemşin gibi yörelerde yılın berketini garantiye
almak için
ahırdaki öküz eve
getirilerek sağ ayağıyla eve girmesi sağlanırdı.
Kalandarın gün sayması ya da
minoloya
Sadece kanandar sabahı değil kalandarı takip
eden 12 takip edilerek ve her gün bir ay ile
ilişkilendirilerek o yılın nasıl geçeceği
konusunda kehanette bulunulurdu. Sözgelimi 6 gün
yağmur yağmışsa Kiraz ayı (Haziran) yağmurlu
geçecekti. Bazı
yörelerde yeni yıl Mart ayından başlatıldığından
Mart Dokuzu [10] adı verilen bu son derece
bilimsel (!) geleneğin bir de adı vardı:
Minoloya [11] yani Rumca “Ay bilimi”.
Kalandar: Terminoloji ve
etimoloji
Latince “calandae” ayın birinci günü anlamında
olup aynı zamanda hesap tutulan defter anlamına
gelen “calenderium” batı dillerine takvim
kelimesinin karşılığı olarak İngilizce’ye
calendar, İtalyanca calendario, İspanyolca
calendario, Fransızca calendrier olarak
girmiştir. Ortodoks Hristiyan Rumlar 24 Aralığı
25’ine bağlayan gece “kalanda/kalanta” adı
verilen noel şarkıları söyleyerek Hz. İsa’nın
doğumunu kutlarlar.
Batı Ermenicesi’nde
gağant ise yılbaşına verilen isimdir (Doğu
Ermenicesinde surp dz'nunt). Ermeni çocuklar, 5
Ocak gecesi "Melkon, Kaspar yev Bağdasar,
avedis" şarkısını söyleyerek evleri dolaşır ve
İsa'nın doğumunu kutlarlar. Çocuklara küçük
hediyeler ve bahşiş verilir. Yunanca kalanta
olan kelime bölgemiz Rumları tarafından
kalantaris (καλαντάρης) olarak kullanılmış
Türkçeye kalandar ya da kalandaris, Megrelce’ye
Megrelce kalanda olarak geçmiştir.
Ermeni kültüründen
etkilenen Tunceli (Dersim) bölgesinde gelenek
yerel motiflerle birleşerek ‘Sera
Sala Höyüye, kağandi, kağant’ adıyla bilinip
benzer şekilde kutlanmaktadır.
Kalandar çöreği
Kalandar
günü köy gençlerinin evlerden topladığı malzeme
ile pişirdikleri ve delikanlıların/genç
kızların, bu çöreği yedikleri gece,
evlenecekleri erkekleri rüyalarında göreceklerine
inandıkları aşırı tuzlu çöreğin adıdır.
Kalandar günü oynanılan bir
seyirlik oyun
Aşağıda Osmanlı döneminde
Maçka köylerinde oynanılan bir
momoyer/karakoncilo [12] oyunu örneğini
okuyabilirsiniz:
Atlı maskesiz iri yarı ve çevik, katı ve kibirli
biridir. Başında Karadeniz kukula’sı gibi,
ipekten bir mendil vardır. Kizir, kötü giyimli
alaycı, gözüpektir, fakat Derebeyi olan Atlı’nın
karşısında korkakça davranır. Dava-cı, aynı
şekilde kötü giyimlidir. Sırtında, belinden öne
doğru düşük ve belinden aşağıya doğru sarkık
insan şeklinde kukla taşır. Böylelikle
hangisinin canlı hangisinin ölü olduğu zor
anlaşılmaktadır. Kadı, iyi giyimlidir, karnında
yastık vardır, beyaz sakallı, tesbihli ve
bastonludur. İki Şeytan, sürekli olarak cızırtı
yaparlar. Başlarında boynuzları ve kuyruklarında
çıngıraklar vardır. Ellerinde demirden çatallar,
halkı, Momoyerosları ve özellikle de kendilerine
küfür eden Kadı’yı sürekli rahatsız
etmektedirler. Gelin maskesizdir, ama erkek
olduğu anlaşılmayacak kadar makyajlıdır. Güldürü
başlar:
Atlı, tehditkarca voltalar atar ve mübaşire
seslenir:
-Ulan Kizir, Ulan Kizir!
Kizir, gelmeye korkar ve bir yere saklanır.
Atlı’nın üçüncü kez seslenişinde ortaya çıkar.
-Buyur, efendim. Burdayım
Ortaya doğru ilerler. Atlı ona doğru bağırır ve
vurur.
-Bre kereta! Sabahtan beri çağırıyorum. Sen ise
yanıt vermiyorsun. Neredeydin şerefsiz?
-Seveyim seni, efendim, tuvaletteydim.
-Tuvalette ne bok yiyordun?
-Sana meze hazırlıyordum!
-Al o mezeyi, karına, anana verde yesinler,
kafir! Haydi çabuk atıma arpa ve saman ver.
-Şimdi yayıktan kaymak da istersiniz! İşte arpa
ve saman
-İşte şimdi sana bir aferin
-Kaynatamın götünü ye emi!
-Ulan Kizir!
-Buradayım ağam
-Karakapan’dan su istiyorum (Maçkadaki su
kaynaklarından birinin adı)
-İşesem olmazmı?
-Karakapandan su dedim!
Mübaşir suyu getirmeye gideri gelir:
-İşte sana Karakapan’dan su
-Şimdi de sana kocaman bir aferin
-Kaynatamın götünü ye emi!
Atlı, ortada yine dolanır ve yine seslenir:
-Ulan Kizir!
-Buyur ağam. Ne istersen söyle
-Atıma çivi ve nal getir
-Bakalım, sıra seni kulaklarından çivilemeye ne
zaman gelecek?
-Çivi ve nal dedim
Mübaşir, büyük bir çivi getirir
-İşte çivi al gözüne sok
-Neden saana aferin demiyeyimki?
-Kaynatamın götünü ye emi
Atlı dolanır ve isteyecek başka bir şey düşünür.
Birden seslenir
-Ulan Kizir
-Mum gibi karşında duruyorum ağam
-Çabuk bana bir horoz getir
-Sahtesini mi gerçeğini mi?
-Ne sahtesi ne gerçeği. Horoz istiyorum der ve
Kizir’e vurur
Mübaşir bir tavuk getirir
-İşte size hem erkek hemdişi bir horoz
-Öyle mi? Bravo, yani aferin
-Kaynatamın götünü ye!
-Ulan Kizir!
-Kulağım sizde efendim.
-Tanrı derki, neyin varsa yarısını komşuna ver.
Senin karın da var baldızında. O halde,
ikisinden birini bana vermelisin.
Mübaşir öfkelenir ve Atlının üstüne atılır.
Kavga olur. Atlı Kizir’i öldürür.
Davacı gelir. Kardeşini ölmüş görünce, suç
duyurusunda bulunmak amacıyla Kadı’ya gider.
-Efendim. İki kardeşim
vardı. Birini dün öldürdü, onu sırtıma bağladım.
Diğerini ise bugün yol ortasında öldürdü. Bu
devlette yasa varsa, onun
yargılanması
gerekir.
-Kardeşlerini öldürten kim ?
-Derebeyi
Kadı , Şeytana seslenir ve ona:
Çabuk derebeyini buraya getir der.
Şeytan, cızırtı yaparak gider, Atlıyı alır ve
onu Kadının huzuruna getirir.
Kadı:
-Sen Tanrımısın? Bu adamları neden öldürdün?
Bana açıklamanı istiyorum.
Atlıu içi Lira dolu bir kese çıkaraır ve onu
Kadı’ya uzatır. Kadı, alır, keseyi eliyle tartar
ve memnun olmuşcasına, yumuşak bir tonda:
-Niçin öldürdün? Diye sorar
-Söyliyeyim, dinle:
Kitaplar derki: Büyük balık küçük balığı yer.
Ben Derebeyi olarak köylere geldim. Arpa istedim
‘yok’, saman istedim ‘yok’ su istedim ‘yok’ nal
istedim ‘yok’, horoz istedim
tavuk verdi. Güzel
gari’ları vardı, birini istedim vermedi.
Diğerini istedim, vermedi. Kanım tepeme çıktı.
Vurdum ve öldürdüm onu!
-Gari’lar güzel mi?
-Çok güzeller. Köyün soğuk suları gibi
Kadı, Şeytan’a buyurur:
-Gelin’i getir
de göreyim
Şeytan, gider ve gelini getirir. Kadı gelini
görür ve beğenir.
-Aman, ne güzel! Haa.. Şimdi dulda kaldı, der ve
Gelin ağlamasın diye Kadı, Şeytan’a:
-Doktor’u getirde, Gelin’in kocasını muayene
etsin. Öldümü , bayıldı mı?
Gelin, Kizir’in yanına gider ve ağlar. Doktor
gelir ve komik bir muayene yaptıktan sonra
Şeytan’a:
-Kalem ve hokka getir. Rapor yazacağım, der
Şeytan sadece kalem getirir. Doktor kızar
-Sana hokkada getir demiştim
Şeytan cızırtı eder ve arkasını çevirir. Doktor
da onu hokka gibi kullanır ve raporunu nasihat
verircesine yazar:
-Kimin karısı güzel ise, yaşamaya fazla zamanı
yok
Gelin, kocasının öldüğünü ve yaşlı Kadı’nın
kendisini istediğini anlayınca, bakışlarını
kaldırır, kendisine arzuyla bakan Derebeyi’ni
görür ve o an yanına gitmek ister.
Gözyaşlarını siler, gider kocasının başı üzerine
osurur ve sonra aşkla atlının yanına gi-der.
Fakat o an ölü kocası dirilir, kalkar ve
etrafına bakarak:
-Bu gece güzel bir rüya gördüm
-Osuruktandır, der Doktor
-Yok canım çiçek kokluyordum
-Osuruk kokusudur
-Yok çiçek kokusuydu
-Bir daha iyice kokla
Mübaşir, parmaklarını koklar ve:
- Doğru osurukmuş, kafama kim osurdu?
- Şeytan cızırtı eder ve o sırada Atlı’nın ku-cağında
olan Gelin’i gösterir. Atlı seslenir:
- Ulan kemençeci, kemençe çal!
Kemençeci çalar, horon başlar. Mübaşir ya-bancı
gibi, bir köşede bağdaş kurmuş üzün-tüyle
Atlı’nın yanında horon eden karısını izler
1.
Rumca “Haşlanmış mısır”.
Aynı zamanda bir çeşit helvanında adıdır.
2.
Karakoncolos (dağ adamı,
yaban adamı, koncoloz) hakkında ayrıntılı bilgi
için Bakın:
http://www.karalahana.net/index.php?option=com_content&task=view&id=1923&Itemid=44
3.
Rumca “is”
4.
Kelek ya da hohor denilir
5.
Sürmene’de “efe” Rumca
“ergenlik çağına gelmiş delikanlı”
6.
Kocaman’da denilirdi
7.
Bazı yörelerde çanta da
kullanırdı. Sopanın üzerine ziller takılması da
adettendi.
8.
Bazı yöreler de ise
Örneğin Ordu Mesudiye’de toplanan erzak satılır
ve paralar eğlenceye iştirak edenler arasında
paylanırdı.
9.
E. V. Khadzhynov. Yalta,
Kırım
10.
Eve gelen kişinin
uğur getireceği geleneği Mart kırma adıyla
bilinir. O yıl mahsülün iyi olması, sığırların
gebe kalması, ev halkının sağlık ve refahı, eve
ilk giren kişinin uğuruyla doğrudan ilgilidir.
11.
İfedos da minoloya kalo
uçerthe “Bu yıl minoloya iyi gelmedi”
(Dernekpazarı)
12.
Karakoncilo “karakoncolos”
kelimesinin çoğuludur ve genellikle oyunlarda
momoyeroslar ya da karakoncilo (Karakoncolozlar)
olarak adlandırılır. Anadolu’da benzer oyunlar
Ayı oyunu (Yozgat), Saya Gezme, Arap oyunu, Deve
oyunu vs. olarak adlandırılır.
Notlar: Yazıda kaynakça
oalrak büyük ölçüde 2005 yılında Heyamola
Yayınlarınca yayımlanmış Karadeniz Ansiklopedik
Sözlük ve henüz yayına hazırladığım Folklor ve
Mitoloji Sözlüğü’nün kullandım.
Kaynak:
Özhan Öztürk.
Karadeniz Ansiklopedik
Sözlük. Heyamola yayıncılık, İstanbul. 2005. ISBN: 975-6121-00-9
Ayrıca Oku
Bizum Temel,
Temel kimdir
Karakoncoloz
nedir
Cinler ve periler
Cadılar ve
Cadılık |