RESİMLER
| |
|
|
| |

Yukardaki logoyu tıklayarak Bağımsız Karadeniz
Gazetesini okuyabilirsiniz.

Dünyanın tüm televizyonlarını Canlı seyretmek,
tüm gazeteleri tek bir sayfadan okuyabilmek için önemlilinkler.com
www.onemlilinkler.com
sitesini sık kullanılanlara ekleyin. |
|
|
Şebinkarahisar
halk kültürü
Folklor
Halkın yaşayışına, hayat görüşüne, sanat eserlerine, inanç ve
geleneklerine ait olan ve kuşaktan kuşağa devredilen kültür
unsurlarının tümüne geniş anlamıyla folklor denilir. Bölgenin
folklor değerlerini aşağıdaki başlıklar altında izleyeceğiz.
İNANÇLAR
İnançları da dini özellik taşıyanlar, folklor özelliği olanlar
olarak ikiye ayırmak mümkündür.
a)Sağlık İşleri ve Ölüm Vukuundaki Adet ve İnançlar:
-Vücutlarında ağrı ve sızı olanlar yeni vurulmuş ayı pöstekisi
veya cesedi üzerinde otururlar.
-Yıllanmış sıtmalılara yılanın değiştirdiği derisinin, köpek
pisliğine veya kahvenin tütsüsünden verilir. Yedi Mehmet adlı
evden ekmek toplar hastaya yedirilir. Böylece sıtmalının
iyileşeceğine inanılır.
-Veremli hastalara gözleri açılmamış bir köpek yavrusu kesilerek
bir tencerede pişirilip yedirildiğinde iyileşeceği farz edilir.
-Evelik olunun kökleri sökülüp yoğurtla karıştırılarak bir gece
oyalandıktan sonra vücuda sürüldüğünde uyuzun geçeceğine
inanılır.
b)Rizyonomik İnanışlar:
-Sivri başlı insanlar devlete erişirler.
-Seyrek saçlı kızların kısmeti kıt olur.
-Küçük gözlü insanlar tamahkar olurlar.
-Mavi gözlü insanların hain olduklarına inanılır.
-Göz kalması eve misafir geleceğine delalettir.
-Düz taban insanların uğursuz olduğuna inanılır.
c)Hukuki İşler ve Adetler:
-Hırsızlık oldukça az rastlanılan hadiselerdir.
-Kız kaçırma hadiseleri de oldukça az rastlanılan hadiselerdir.
Kaçırılarak getirilen kızların geldikleri evlerde bu hareketleri
her zaman başa kakıldığından kızlar zorunluluk olmadıkça
kaçmazlar.
-Kan gütme davaları sahil şeridine kıyaslanmayacak kadar az ve
oldukça nadirdir.
-İmam nikahı ile evlilikler oldukça fazladır.
d) Meteorolojik İnanışlar:
-7 Mart üçüncü cemrenin düştüğü akşam poyrazla- lodosun
dövüştükleri ve birbirlerini yenmeye çalıştıkları gün olarak
kabul edilir.
-20 Mayıs akşamı dışarıda hayvan bırakılmaz, yıldızların
çarpışacağına inanılır.
-Çarşambadan açan hava perşembeye, cumadan açan hava ise öbür
cumaya kadar süreceğine inanılır.
-22 Mart, 18 Nisan, 20 Mayıs, 25 Haziran günlerinde sayılı
fırtınaların sahne olacağı kabul edilir. *
e) Sanat, Ziraat ve Ticarete ait Düşünce ve İnanışlar:
-Akşam Ezanından sonra evden hamur mayası ve çiğ süt dışarı
verilmez. Bereketin kaçacağına inanılır.
-Yılbaşında bütün halk hamur ve yoğurt mayalarım tazeler.
Bununla yeni yılın bereketi artacağına inanılır.
-Fırın yakan her evin işini bitirdiği zaman yakın komşularına
hısımlarına "sıcak" adı verilen ekmek payı dağıtmak
mecburiyetindedir.
ADETLER
a)Düğün Adetleri:
Oğlan 18-20 yaşlarına geldiğinde ana-baba kız aramaya
koyulurlar. Münasip bir kız bulunduğunda oğlan evinden 3-5
kadından oluşan bir düğün heyeti kurulur ve kız evine
gönderilir. Giden düğün heyeti belli etmeden kız evini ve kızı
inceden inceye gözden geçirirler ve kız evine bir şey demeden
evden ayrılırlar. Kız tarafı da bu arada oğlanı ve oğlan tarafım
inceden inceye araştırırlar. Her iki taraf bir birlerinden
memnun olursa oğlan tarafı ikinci düğün heyetini gönderir. Düğün
tarafı niyetlerini açıklar, kız anası - babası bilir demek
suretiyle erkek düğün istediklerini belirtirler.Üçüncü defa
erkek düğün heyeti gider ve bu gidişe "Söz alma veya söz kesme"
denir.
Düğür ve söz kesme işi bittikten başlık meselesi halledildikten
sonra nişan ve düğün günlerinin tespitine geçilir. Nişan
gününden bir gün önce okuyucu vasıtasıyla
mahalle ve köy halkı nişan merasimine davet edilir.
Kız evine gelen davetliler ikramla karşılanır. Nişan gösterme ve
yazdırma işi bittikten sonra kız ve oğlan sahipleri ve üç
mutemet kimse tarafından kızın ayrıca ifadesi alınır ve bir
odaya çekilerek mahallesinin veya köyün insanına dini nikah
kestirilir. Dini nikahtan sonra şeker veya baldan yapılan
şerbetten ikram edilir.
Resmi nikah merasimi yapıldıktan sonra düğün hazırlıklarına
başlanır. Düğünler genellikle pazartesi öğleden sonra başlar
Cuma günü akşamına kadar sürer.
Misafirler nişanda olduğu gibi okuyucu vasıtasıyla davet
edilirler. Misafirler genellikle düğün müddetince oğlan evinden
yer içerler. Bunun için düğüne gelenler bil hassa
köylerde bulgur, yağ vs. yiyecekler getirirler. Düğünün ikinci
günü alayla kız evine kınacı gidilir. Üçüncü günü geline hamam
yaptırılır. Dördüncü günü damat tıraşı ve
damadın hamama götürülmesi yapılır. Gelin oğlan evine götürülür.
Güveyi yatsı namazını camide veya köy odasında cemaatle
kılındıktan sonra sağdıcı ve arkadaşları tarafından evine
götürülür. Cuma günü temizlik ve yemeği müteakip damat sağdıç
evine gider. Aksama kadar eve uğramaz. Bu gün gelin görmeye
gidilir.
b) İmece Adeti:
Bel imecesi ve ekin imecesi olarak ikiye ayrılır. Bel imecesinde
imeceye gidecek olanlar belleriyle birlikte giderler.
TÜRKÜLER VE OYUN HAVALARI
Türküler genel olarak düğün türküleri, oturak türküleri olarak
ikiye ayrılır. Düğünlerde söylenen başlıca türküler Dikayak,
Karahisar Türküsü, Düzayak, Efeler Türküsü, Düzayak Dududilli,
Düzayak Kırmızılım, Kemence Türküsü, Kelkit Türküsü, Giresun
Kayıkları başlıca türkü ve oyun havalarıdır.
ATASÖZLERİ-BİLMECELER-BEDDUALAR
Bölgede, bölgesel bir çok atasözü vardır. Bunlardan bir kaçı;
-Acı kabadayısı müflisin kibarı.
-Bir ağızdan çıkan 32 dişe yayılır.
-Delikli boncuk yerde kalmaz.
-El atma binen köy ortasında iner.
-Minnetsize minder verilmez.
-Oğlan büyür koç olur, kız büyür hiç olur.
Bölgesel bir çok bulmacalar da vardır. Bunlardan bazıları;
-El öper göz seçer, dil biçer, (yazı)
-Kırık kaşık, yerine yapışık, (kulak)
-Mavi atlas, iğne batmaz, makas kesmez, terzi biçmez, (gök)
-Minare gibi kara, bin bir çiçek bir lale. (ay ve yıldızlar)
Halk arasında söylenen bir çok beddualar (Gargışlar) dan
bazıları ise;
-Delikli tahtaya gelesin, gözlerin göğe dikile, hekim hakim
parası edesin, kara yele gelesin, ocağına kül elene vs.
Halk arasında söylenen hayır duaları ise;
-Ekmekli olasın, adın anıla, onurun arta, varlığa ulaşasın,
yüzün ağara, yüzün ak ola, vs.
YEMEK
Öte yandan, yemek ve müzik kültürünün kendine has özellikleri
vardır.Yemeklerden celecoş çorbası, ğöllü gavut, toyga çorbası,
keşkek, hoşveren kavurması, kendine has özellikleri olanlardan
bazılarıdır.
MAHALLİ KIYAFETLER
Düğün, dernek ve gezilerde bu yöre halkı muhakkak olarak temiz
urbalarım giyerler. Giyinişler tabii ve sadedir. Köylü erkekler
hemen kesilen kendi davarlarından elde ettikleri yün, tiftik ve
kıldan yaptıkları "Şal" adı verilen kumaşı giyerler. Mahalli
kumaşlardan zigve, çaşkur ve mintan şeklinde giysiler yapılır.
Şehir erkeklerinin tamamı pantolon ve ceket, köy erkeklerinin
bir kısmı çaşkur, aba, zigve ve mintan giyerler.
Köylü kadınlarının büyük kısmı düzelden yapılmış peşli adı
verilen ve etek entari geri kalanı da basma ve kasaldan yapılmış
fistan giyerler.
SÖZ ÜRÜNLERİ
SEET GAÇ
Zengin bir aile bir gelin almış. Ağalık zenginlik değimli,
geline altın ziynet derken, birde altın kol saati hediye
etmişler.
Bölgede adet olduğu üzere, sabah çayına misafirliğe
gittiklerinde, kadınlardan birisi, birazda hulüs çekmek için
olacak, geline:
-Gız bacım, seet gaç?
Diye sorunca, okuması yazması olmayan gelin, hem kurulmuş hem
pencereden eğilmiş, dışarı bakmış, görmüş ki, güneş gökte üç
masta boyunda biraz yükselmiş kolunu ileri uzatmış, saatına
bakmış demiş ki,
-Guşluğu beş geçiy.
MANİLER
Gül bahçesinde bülbül
Dem çeker gürül gürül
Ben senin için ağlayım
Sen uzaktan buna gül
* * *
At olur tepmez mi
Yar olur da öpmez mi
Yarin öptüğü yerde
Mor menekşe bitmez mi
* * *
Karanfilim deste gider
Dolanır dosta gider
Seni gören yiğitler
Evine Hasta Gider
Bülbül sever gül sever
Menekşe, sümbül sever
Ne yapmalı bilmem ki
Göz görür Gönül Sever
* * *
Karanfilim saksıda
Bir yar sevdim Aksu’da
Mevlam bizi kavuştur
Akşam ile yatsıda
ISIRGAN YAYLASI
-Öpiym hanım eme
-Ne o gız gavurun gızı
-Şey, cici anam size ısırgan yaylaşı gönderdi de
-Hıı.. sağolasın canı, eline sağlık
-Dedi ki, “göğ gürlemeden yesinler” dedi
“şifa niyetine: gokusunu alırlar da olur ki çocuk çocuğun ciciği
şişer” dedi
-Bu zamanda böyle ısırganı nerden buldunuz cazu?
-Ben Cımbistinin gızıynen topladuh.
-Dur. Gız dur. Ben de gavut yaptımıdı, bi topak verimde yiyerek
get. Cici ananada selam söyle. Gız Fadime.. çabuk bi topak gavut
sıkda, getir! Çabuk çaparak getür, gız gidecek.
Celalettin MENTEŞ
YARIM BİLET
Bir gözü kör olan hemşehrimiz H.K. Şebinkarahisar’dan İstanbul’a
gider. İstanbul’da gezer tozar iken canı sinemaya gitmek ister.
Hemencik yakında bir sinema bulur ve sinemanın kapısından içeri
girer. Bilet almak üzere bilet gişesinde kuyruğa girer. Sıra
kendisine gelir ve gişe memuruna sorar.
-Bilet kaç para
Gişe memuru cevap verir.
-Hemşehrim iki lira
Hemşehrimiz cebinden bir lira çıkarır ve gişe memuruna uzatır.
Gişe memuru.
-Kardeşim bilet bir lira değil iki lira. Bir lira daha
vereceksin.
Bir gözü kör olan hemşehrimiz hemencecik lafı yapıştırır ve
derki
-Herkes iki gözüşle seyrediyor, ben bir gözümle seyrediyorum.
Bu söz gişe memurunun çok hoşuna gider ve hemşehrimizden bir
lira alarak bilet verir ve sinemaya girmesini sağlar.
KİPİ VE HILTAK
İki hemşehrimiz İstan-bul’da meslerine lastik almak için bir
lastikçi dükkanına girerler. Dükkan sahibi lastiği getirir;
hemşehrilerimizden merhum M.G sağ ayağını bismillah diyerek
uzatır, lastiği giyinir. Çok geniş gelir, satıcıya hitaben:
-Hemşehrim bu ayağıma çok hıltak geldi senden rica ediyrim biraz
kipisini ver.
-Hemşehrim bizde kipi marka lastik yok istersen sana cizlevet
vereyim. Der
Bu söz üzerine yanında bulunan diğer Şebinkarahisar’lı
hemşehrimiz kipi ve hıltak kelimelerinin geçerli karşılıkları
söyleyerek durumu anlatır. Birlikte görüşürler, sonra
istedikleri vasıfta bir çift lastik alarak çıkarlar.
MEMMED’LER
Gondolun Memmed
Fıstık Memmed
Basuk Memmed
Efe Memmed
Fındık Memmed
Tanko Memmed
İlga Memmed
Delü Memmed
Lazların Memmed
Dilgon Memmed
Guru Memmed
Hollik Memmed
Gara Memmed
İbişin Memmed
Şıh Memmed
Tellinin Memmed
Tıhılın Memmed
Cido Memmed
Mencenin Memmed
Yiğidin Memmed
HERİF SENİN GÖZÜN KÖR MÜ?
Rahmetlik kör Hasan evlendiğinde her akşam eve gelirken eli dolu
geldiğinden hanımı onu kapıda karşılar. Hoşlandıktan sonra
sevinerek elindekileri alır içeri girermiş.
Bir gün yine kapı çalınır. Hanımı sevinçle kapıyı açar bakar ki
Hasan Efendinin eli boş. Sevinç hali bir anda hüzne döner ve
hanım kafayı kaldırarak efendisinin yüzüne bakınca “a-herif
senin gözünde mi kör?” der. Bu laf üzerine Kör Hasan küplere
binerek hanıma “geçmişini sinkaf ettiğim, elim dolu gelince kör
değilim de şimdi mi kör oldum?” diye kükrer.
CINDIK
İki çocuk karşı karşıya geçip konuşurlarken, birisi cebinden bir
dürüm pestil çıkarıp yemeye başlar. Diğeri de, o yedikçe ağzını
şıpırdadarak, “bi cındık da bana ver, nolursun” diye
yalvarmaktadır. Diğeri, “bıcındık, micındık vermem, ben onu
anamdan zorunan aldım.” Der.
De Gel de Okuma
De yeri Get!
De beğendin mi yaptığını?
De bah hele!
De gördün mü başına geleni?
De beğendin mi şimdi?
De ben n’eydim şimdi?
De sen bana miyat ol.
De Gel de Gülme?
TUTAN DUALARIMIZ
- Allah akıl üstünlüğü versin
- Cazu şerrinden emin olasın
- Gözün gönlün açıla
- Hiç kimseye yük olmayasın
- Işıklı günlere ulaşasasın
- Oğul ekmeği yiyesin
TUTAN BEDDUALARIMIZ
- Aklına baba çıka
- Babalar tuta
- Gorbagor olasın
- Ekmek tavşan sen tazı olasın, o kaça sen kovalayasın
- Hortlayasın
- Karnın kabara
- Toprak başına, toprak çuluna
- Yerinde yatmayasın
LAKAPLARIMIZ
Ayaksızların Gadir
Bamiyanın Dursun
Camışın Kazım
Celladın Çakır
Cinoğlunun Ramis
Çıngırdın Hacı
Dömbülün Durmuş
Dubanın Dursun
Garalükün Bahattin
Guduzların Tahsin
Göçlerin Mehmet
Gonuşoğlunun Salih
Godinin Hasan
Gülananın İsmail
İbişin Ömer
Kürt Hamzanın Nuri
Lağurluğunun Baha
Lalukiseyinin Ayhan
Lazoğlu Selahattin
Mehmanların Yusuf
Piçazizin Ehmet
Sağır Ahmedin Sami
Seddoğlunun Selim
Saatçilerin Alim
Seydalların Muhsin
Serdarın Kazım
Samiyenin Ehsan
Şıhbekirin Mustafa
Tıhtığın Tahsin
Yörelemenin Şükrü
Mencenin Asim
GÖLLÜ GAVUT
Yemesi Tad verir bekmezi bolsa
Hastaya şifadır can Göllü Gavut
Biraz da yanında sade yağ olsa
Kişnetir adamı Can Göllü Gavut
Özelliği daim kışın yenmesi
Enerji kaynağı can Göllü Gavut
Hararet artırır bir denemsi
Cıbılın yamçısı can Göllü Gavut
Kış gelmiş neyine bizim Sümsüğün
Gult gult yutar can Göllü Gavut
İşliği yırtılmış Tımanı yokmuş
Üşütür mü Onu can Göllü Gavut
Hülasa dostların cıbılın aşı
On deği beş değil dertlidir başı
Hele buz tutumu bacağını kaşı
İmdada yetişir can Göllü Gavut
Evin küçük oğlu ocağın başında unutulan sovan bıçağı ile elini
kesince feryadı basıy, yetişen annesi, bir taraftan çocuğun
parmaklarındaki kanı durdurmaya çalışırken bir taraftan da büyük
gızını
-Geberesice ben sana bin defa iş bitince bu soyhayı terekteki
yerine goy demedim mi?
Evin Küçük kızı vakit vakit yaptığı gibi yine danalığın kapısını
bağlamayı unutmuş, dana da dışarı çıkarak havludaki bir kürek
dolusu şirayı içmiş bir müddet sonra işin farkına varan evin
gelini, dananın garnının şiştiğini görünce, gızını yakaladığı
gibi alnına sümsüğü gakmış, bir taraftan da
-Gavur urumun enuğu şimdi nenen olacak hortlağa ne haber
anlatacağız. Ben sana kırk kere şu soyhanın kapısını bağla
demedim mi?
Guruması için bacaya serilen bulgurları tavuklardan, guşlardan
gorumak için bekçi bırakılan oğlanın, arkadaşları ile bacadan
bacaya goğuştuğu sırada tavukların bulgurunu yediğini gören
anası, sesleniy,
- Ula, ula ula… gavur dölü aha orada gorhuluh gibi ne duriysin
goğsana şu soyhaları
M E K T U P
Gardaşım İseyin,
Evvelâ mahsus selâm eder her iki ellerinden hasretle sıkarım.
Bizi suâl edecek olursan, hamdolsun eyiyük. Böyüklerin
ellerinden, güçcüklerin gözlerinden öperük. Sağa yazduğum son
mektubum herhalım eliğe değmedi. Epeyi bekledim, ne mektup çıktı
ne haber.
Ula oğlum!... bağa bah, sen ne hıyanet adamsın. Bu gardaşın, aha
bu yad ellerinde, tertelef, tek bir başına hasretlik çekeriken
sen onun halini sormak içün bir mektup bile yazmiysın. Ula!
Ekdüğüm biçdiğüm nohut yoğsa leblebi odlunda benimi beğenmiysin.
Ula sıçanın sidüğü, eğer aha bu mektubuma da cevap yazma, bah
ben seni neydiyim. Bir gargış verürüm, bir gargış verürüm ki
anandan doğduğuna pişman olursun. Tööbe, tööbe… Estağfurullah.
Allah razı olsun, demekki <Yeni şebin postası> da gelmese heç
biriğizden heç bir haber alamıyacuk!
Şimdi İseyin beni eyi dinle;
Gardaşım nasıl? Heç, herifci oğlunun şeyinde bile değil,
namussuz bir haber bile yollamıy. Ona uğra, benim için bir
parhaç gatıh iç. Ve de deki; Gardaşın seni merah ediymiş de,
mektubuna cevap yazmamışsın de. Erükler savdımı? Cöğüzler folağ
odlumu? Besdil durumu nasıl? Yiğenim gine altına işiyse ecük
pisikbalı yedürsünler, heç bir şeyi galmaz o çerliyesicenin
deyiyde. Ve de deki, işte canım aklığa ne gelürse de Ehlaksızlık
etmesin, beni habersiz gomasınlar deyiy de.
Onları öyle çok göresiydimki, şu işleri bir yoluna goyayım,
hemen gelecem. Gardaşım, biliysin kelin daşı körün guşu gırh
yılda bir, iş bulduk – o da elesefiye onuda gaçurmuyah.
Gareysarı, Tamzarayı, galeyi, gülloğu, Köroğlu gözesini,
Aspasayı, sokakları, galdırımları, damları, hetta ve hetta
galedeki çamşurları, ahurdaki inekleri, her şeyi, herkesi çok
göresidim.
Hele bir gelim, bağa gancıklık eden o yollozun da çapolasını da
ağzına dıhmassam bağada Mehmet demesinler. Ağzına çerledüğümün
zalladı, galleşlik neyimiş ben ona görsedürüm. Hele bir işlerim
bitsin, İseyin, hele bir bitsin!... Nerende geldi aklıma? Gelmez
olasıca
Neyse senin de canığ fazla sıkmayım. Gelsem de seniğnen bitike
dertleşsek, fırıngurularımızı, çükeliğimizi çıkın edip Coyna
bahçesinde, Ehmet gözesinde bir otursak!... Ooof aman ooof buz
ğibi suda bir ıslasak fırıngurularımızı…
… Geçende yağan düğürcük bahçelere bişey etimi? İşşallah bişey
etmemişdür. Gerze tavuğun gulk olduğunu yazıydın, cücükler
herhalım çıkmışdur. Sen neydiysin, gardışım, sen nasılsın?
Anangil erüşde yapdılarsa gelince payımı isterim, unutma haaa!
O keliği başına çalınasıca emmi oğlu ne halt ediy? İşlerini
yoluna goydumu? Duyduğuma göre mektup yazmıyrım diye bağa ekis
ediymiş. Çok çok selamlarımı söyle, ilk fırsatta onada yazacam.
İşleri innem sıkışığımuş da ondan yazamıymış de hemi!
Ya o kemçük ağızlı kel Şaban ne âlemde? Heç sesi soluğu çıkmıy.
Memleket yerinde durıy mı?
Bu yıl ne zinzoğ gördük ne çamşur, ne de anuk, kokusu sardı
boğazımızı. Buda yaşamamı sanki.
Mereğin altında daru püskülü sarıp, cigara diye içdüğümüz,
cebimizde düremeçler, kavaklar’a davum, öküzgötü yolmağa
gettüğümüz, Ehmet Dede’de çimdüğümüz günler, ham-hozik dut yeyip
hötürük olduğumuz, ayağımızda hıltak çedikler galeye
dırmanduğumuz günler, sizin inek doğurduğunda yediğimiz ağuz ve
mereklerin ardında, sıcak ahbun yığınları üstünde, ellerimiz,
ayaklarımız buymuş oynadığımız soğuk kış günleri… Hep dünkü
şeyler sanki…
Sümsük Dergisinden alınmıştır.
Ayrıca Oku
Şebinkarahisar
Atatürk Evi ve Müzesi
Şebinkarahisar halk
kültürü
şebinkarahisar yemekleri,
Şebinkarahisar mutfağı
Şebinkarahisar tarihi
eserler
Şebinkarahisar
yaylaları
Şebinkarahisar
|
|
Şebinkarahisar, giresun,
şebinkarahisar, sebinkarahisar, alucra, çamoluk,
eczane, findik, keşap, kesap, piraziz, piraziz,
bulancak, gorele, görele, espiye, tirebolu,
eynesil, çavuşlu, cavuslu, camoluk, yağlıdere,
eczanesi, giresun fındık, yaglidere, doğankent,
dogankent, akp, chp, rum, pontus, pontos, ada,
giresun adası, ağa, osmanağa
| |