Hemşin'de Yaşamak...

Tüm doğa güzelliklerinin
içice kaynaşık olduğu Hemşin'de, mimari de doğa
ile yarış halindedir. Sanki birbirlerini
tamamlarlar. Evler, değişik amaçlı kullanılan
binalar ve ulaşım alanında kullanılan Kemer
köprüler, mimari özellik taşıyan başlıca
eserlerdir. Evler, tahta (ahşap), taş veya
tuğladan yapılmıştır. Çok katlıdır. En altta
ahırlar, bunun üzerinde ocak kısmı (evin asıl
iskan edilen bölümü) ve 3. katta drani (Çatı
katı bölümü) vardır. Ahırlar, taş veya tuğla
konaklarda çoğunlukla tuğla ve taş kemerlerle
örülmüştür. Evlerin oturulan ikinci katında
mutfak, yatak odaları, banyo ve WC'nin dışında
muhakkak bir misafir (konuk) odası mevcuttur.
Konuk odası, eve bitişik olarakta inşa
ettirilebilir. Alanı elverişli olan ev ve
konaklarda da horon oynamak için bir yer
hazırlamakta ihmal edilmez. Evlerde drani denen
çatı katına genellikle kuru ot (hayvan yemi)
konur.

ERKEK KIYAFETİ :
Geçmişten günümüze bazı değişikliklere
uğramıştır. Pantolon, gömlek ve yelek ana
giysilerdir. Pantolonlar genellikle düz veya
yörede ingiliz külotu denilen türdendir.
Gömlekler hakim yaka çoğunlukla el tezgahlarında
dokunan ketenden yapılmadır. Sürekli bir başlık
yoktur. Kısmen fes veya Cumhuriyetin
kuruluşundan sonra şapka ve fötr şapka
kullanılmaktadır. Çorap olarak genelde elde
dokunan beyaz, ön taraftan pullu (bir desen) üst
kısmı işlemeli ve yandan püsküllü çoraplar
giyilmektedir. Tarihi süreç içerisinde çarık,
deri çizme, kara lastik ve günümüzde lastikle
beraber ayakkabı giyilir. Giysiler ise çağdaş
çizgiler taşır. Çorap geleneği devam etmektedir.
BAYAN KIYAFETİ :
Hemşin'de bayan kıyafeti başlı başına bir ekoldür. Hemşinli bayanı,
giysilerinden tanımak çok kolaydır. Çünkü çevresindeki yerleşim
birimlerinde var olan bayan kıyafetlerinden çok farklı ve özgür bir
özellik taşır. Başlarına yazma veya şifon ve onun üzerine puşi
bağlarlar. (Puşiler sanki Hemşin'in sembolüdür. Desenli oldukları
gibi iki renkli de olabilirler.)
Elbise olarakta kadife ve keten elbiseler giyilir. Bele kuşak
bağlanır, ayrıca koknoç denilen ve kumaştan yapılan etrafı işlemeli
bir çeşit aksesuvar da bağlanır. Ayaklarında el örmesi iki telli ve
pullu çoraplar bulunur. Çarık, lastik ve günümüzde çeşitli
ayakkabılar giyilmektedir. Kuşak, koknoç artık pek bağlanmamaktadır.
Elbiseler çağdaş çizgileri taşırken, puşi bağlama geleneği yaygın
şekilde devam etmektedir.GELENEKLER
Hemşin'de yörenin gizemli
yaşantısına bağlı olarak çok ilginç gelenekler
ve görenekler vardır. Bunlardan bir bölümü
günümüzde geçerliliğini yitirirken, bir bölümü
de devam etmektedir.
YENİYIL :
Her yeniyıl her yerde olduğu gibi Hemşinli
içinde yeni bir umuttur. Rumi takvime göre yeni
yıl sabahı kimsenin evine gelişi güzel gidilmez.
Çünkü o kişi uğurlu veya uğursuz sayılabilir.
Yalnız, davet edilen küçük bir erkek çocuk davet
edilen eve gider. Ona hediyeler verilir ve
uğurlu sayılır. Hemşinli yeni yıl akşamında
başlamak üzere sabahleyin eve gelecek çocuklar
için çeşitli mevsimlik yiyeceklerhazırlar.
Çocuklar gittikleri evde dileklerini dile
getiren maniler söylerler.
"yeni yıl geceleri Devleti bacaları Bana birşey
vermeyenin Tez gelmez kocaları"
Ahırında öküzü olan bazı aileler, uğur
getireceği inancıyla evinin sağ kapısında
içeriye alırlar.
Yeni yıl akşamlan genç kızlar için ayın bir önem
taşır. Bu akşam yörede tuzlu pelit, yedi evden
gizlice alınan mısır unundan yapılan ve içine
sadece o akşam için çok tuz katılan bir tür
pasta, denilen peliti yerler rüyalarında kimin
kapısından su içerlerse o eve gelin
gideceklerine inanırlar. Bu gelenek yeni yıl
dışındaki akşamlarda da yapılmakta ve bu gelenek
ve inanış hâlâ devam etmektedir.
KIZ İSTEME
Kız istemeye giderken, isteyecek kişilerden
sözcü olan çorabının birini ters, veya başka
çorap giyer. Kız verilince üç veya yedi tüfek
veya tabanca atışı yapılır.
Başlık parası düğün zamanı ve nelerin isteneceği
kararlaştırılır. Günümüzde başlık parası ve
görücü usulüyle evlenmek tamamen kalkmıştır.
DÜĞÜNLER
Günümüzde Hemsin düğünü geçmişteki geleneksel
özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Eski
düğünlerin anıları günümüzde yaşlı insanlar
tarafından büyük bir özlemle anlatılmaktadır. O
dönemin son bölümlerini yaşayan orta yaş
Hemşinliler, bu düğünlerin özlemi içindedirler.
Hemsin düğünleri büyük ölçüde eski
geleneklerinden kopuk salonlara taşınmış,
düğünler sırasında uyum azalmıştır. Eski düğün
törenleri az da olsa varlığını korumakta,
Hemşinli tulum ve horondan vazgeçmemektedir.
Yöremizde düğünler kız evinde yapılan kina
gecesiyle başlar.
Düğünler genellikle güz aylarında yapılır.
Taraflar yakınlarını komşularını dostlarını
davet ederler. Düğün günü yolun uzaklığına göre,
yola çıkılır. Yolda tulum ve onun eşliğinde
karşılıklı türküler söylenir. Gelinin düğün günü
giyeceği eşyalar bir bavula konur ve taşıması
için bir genç görevlendirilir. Kız evine
gelindiğinde evin giriş kapısı kız tarafınca
görevlendirilen bir veya birkaç kişi tarafından
kilitlenir. Bu kişi genellikle kız tarafının
yemeklerini yapan aşçıdır. Erkek tarafı da,
kendi aralarında daha önce seçmiş oldukları bir
sözcü aracılığı ile kapının niçin kapatıldığını
araştırmaya koyulur ve kapının açılması için o
anda gerekli olan bazı sözler söyler. Bu sözler
"Acaba biz yanlış yeremi geldik? Bizi kimse
karşılamıyor, oysa biz bu aileyi çok konuk sever
bilirdik" ve benzeri sözlerdir. Kız tarafının
sözcüsü ise hemen karşılık verir. "Hayır doğru
geldiniz, ama bu kapı kolay açılmaz. Onu açmak
sizin elinizde dir" diyerek karşılık verir. (Bu
sözler kalıplaşmış değildir. Sözcü kişilerin
yeteneğine göre söylenen nükteli sözlerdir, bu
sözlerle söz savaşı yapılır. Bu savaşta
kırıcılık yoktur. Amaç düğüne neşe katmak,
çevredekiler! güldürmektir.) Erkek tarafı bir
miktar parayı kapının aralığında içeriye atar.
Paranı miktarı üzerinde tartışma olabilir. Ama
genillikle kabul edilir ve kapı açılır. (Bu para
aşçınındır) Gelenler en iyi şekilde karşılanır
ve hemen bir horon oynanır. Horon oynanırken
özellikle ev için bir atma türkü söylenir.
Örneğin:
Bu yapı iyi yapı
Otuz iki direkli
Bu yapıyı yaptıran
Yüreklidir, yürekli.
Dizeleri ile kız tarafı onurlandırmaya
çalışılır. Sonra yemekler yenir. Artık gelini
alma ve geri dönme hazırlıkları başlar. Erkek
tarafının getirdiği giysi bavulu kız tarafına
ödül karşılığı teslim edilir. Gelin bu
giysilerle görevliler tarafından donatılır.
Gelini giydiği giysiler, Hemşin'e özgü
giyisilerdir. Yalnız gelinin başına duvak yerine
ipek şal atılır. Donatanlara hediyeler
verildikten sonra belki de, düğünün en özel
bölümüne geçilir. Artık gelin baba evinden
dışarı çıkacaktır. Gelin yakın bir akrabası
tarafından (genellikle kardeşi amcası ve dayısı)
evin çıkış kapısına eşiğe kadar getirilir. Erkek
tarafına teslim etmeden önce gelinle ilgili
övgülü sözler sıralanır. Son söz olarakta,
bugüne kadar tüm sorumluluklarını taşıdıklarını,
bundan sonra ise tüm sorumluluğun erkek tarafına
ait olacağını belirtirler.
Kayınpeder gelme kapıbaşı yüzüğü denen kıymetli
yüzüğü takar. Bu sırada tulum, gelin çıkarma
havası denilen hüzünlü bir ezgi çalar bu
çalgıyla yola çıkı ir. (yol uzaksa, genillikle
at sırtında götürülür) Düğün
alayı erkek evine yaklaşıtıkça durur. Kendine
bir çeki düzen verir, evinyakın görünür bir
yerinde kız tarafı durur, erkek tarafı evin
yanına geçer. Böylece yola çıkan iki gurup
ayrılır ve sözcüler arasında magarlık (Sözlü
atışma şeklinde çeşitli isteklerin yerine
getirilmesinin istenmesi) kız tarafı yollara
hali serilmesini ister, erkek tarafı ise bu
isteğe kötü bir kilim getirerek karşılık verir.
Daha sonra başka isteklerde de bulunurlar. Bu
istekler erkek tarafından aynı nükteli söz ve
davranışlarla sürdürülerek karşılanır. Gelinin
eve alınma törenine geçilir. Kız tarafı
kendilerini karşılayacak bir beyefendinin
gelmesini isterler. (Bununla damat kast
edilmektedir.) Damat ve yenge (Hemsin yöresinde
düğünlerde gerek damada gerek geline düğün
boyunca eşlik eden, onun nasıl dayanmasını
söyleyen, kısaca sözcülüğünü yapana yenge denir.
Gelinin yengesi evli bir kadındır. Damadın
yengesi ise evli bir erkektir). Kapının eşiğine
kadar gelirler. Yenge ve damadın eşiğe
gelmesinden az önce kız tarafından iki kişi eve
girmişler ve ocakta asılan zinciri tutup hatta
zincirden asılarak, selim sayarlar, mani
söylerler. Aşçının kazanı uçtur, iki dolu biri
boştur, uzak yoldan geliyoruz, birazda karnımız
açtır diyerek aşçının durumunu sormaktadırlar
düğün sahibinden hediye isterler hediyeler
genelikle Hemsin usûlü örme çorap ve yöreye özgü
kede den oluşur. Eşik üzerine gelen damat
genellikle hemen karşısında duran ve başında
şemsiyesi olan geline VP beraberindekilere:
Çiçeğinizle beraber hoş geldiniz.
Diyerek avucunun içinde hazır bulunan madeni
para ve pastaları gelinin üzerine atar. (yörede
bu olaya pasta para atma denir. Pasta burdaki
anlamıyla susamdır. Yani madeni para ile susam
karıştırılarak atılır) Gelinin tarafında bulunan
özillikle çocuklar bu bozuk paraları kapmaya
çalışırlar. Çünkü bu bozukparalar uğurlu
sayılırdı. Kese dibi yapılır. Gelin içeriye
odasına çıkarılır. Kaynata yüz açımını yapar,
geline ve yengeye hediyesini verir. Bazı
kaynatalar, o günün coşkusuyla yüz açımı
sırasında bizi dörtlükler söyler, işte böyle bir
yüz acımı sırasında, yetmiş kuruşluk hediyesini
gelin ile yenge arasında paylaştırmak isteyen
bir kaynata, şöyle söyler;
İhtiyarlık kötü şey
Ağarttı Sakalımı saçımı
Diş kalmadı çeneye
Otuz geline verin
ister sadaka sayın
Kırkını da yengeye,
isterse yüz açımı.
Böylece isteğini belirtmiştir. Bu sırada
gelinin kucağına küçük bir erkek çocuğu
oturtulur. Bundaki amaç, gelinin erkek çocuk
doğurmasının dolaylı yönden istenmesi ve böyle
bir dilekte bulunulmasıdır. Bundan sonra hediye
vermek isteyenler hediyelerini veririrler.
(Verilen hediyelere karşılık, gelin de daha
sonra hediye verenlere el örmesi birer çorap
hediye eder) Hediye verme işlemi bittikten
sonra, yemeklerde de yine karşılıklı bazı
isteklerde bulunulur. Bunlar yerine getirilir.
Yemekler bitince grup grup horon oynanır. Horona
özellikle kaynana, kaynata, gelin ve damat
oyuncuların coşkun istekleriyle hatta türkü ile
çağırılır. Horon sırasında geline ve damada
türküler atılır bu türküler genillikle gelini ve
damadı övücü biçimdedir. Örneğin:
Enişte boyun uzun Değiyor saçaklara Baldızın
kurban olsun Bastığın topraklara
Daha sonra düğün gecesinin geç vakitlerinde
enişte sofrası denen başka bir magarlığa
geçilir. Bu arada orta oyununa benzeyen ihtiyor
kocakafı oyunu dramatize edilir.
Düğün sabaha kadar sürer Ertesi gün düğüncüler
dağılır. Heriki tarafın çok yakın akrabaları
kalır. O gün damat, gelin, gengeler ve yakın
akrabalar kız evine gider. (Bu olaya tarçı geri
denir) Kız evinde, gelin duruma göre birkaç gün
kalır. Sonra tekrar damat evine gelir, törenler
bu şekilde sona erer. Günümüzde Hemsin düğünleri
eski özelliklerini kaybederek, farklılaşmışlar;
genellikle yurdumuzdaki klasik törenlere
dönüşmüşlerdir.
ENİŞTE SOFRASI

Düğünlerde en önemli
bölümdür. Horon kesilir. Herkes geniş bir
hayatta (salon) toplanır orta yerde bir sofra
kurulur. Kız tarafından temsilciler ve sözcü,
erkek tarafından da eniştenin yengesi ile bir
grup katılır. Kız tarafının sözcüsü, çeşitil
yiyeceklerle sofrayı donattırır. Bunun yanında
sembolik olarak yapılabilecek veya bulunabilecek
isteklerde bulunur. Bunlardaki amaç düğünü neşe
katmaktır. Örneğin içki istenir, buna karşı
şişeye zeytin yağı ile su doldurularak
gönderilir. Koç istenir, bir kişi sırtına post
bağlar, başına koç boynuzu, boyununa çinlak
bağlayarak gelir ve safrayı yıkmaya çalışır, iki
kişi tutar ve sonra gelinin yengesi kede verir
ve koç gider. Bundan sonra ihtiyar ve kocakarıyı
temsil eden ve onlar gibi giyinen kişiler
nükteli yanıtlar verirler. Bu sözler gelin ile
damata öğüt, çevreye ise neşe verir, ihtiyar ve
kocakarı ayrılırken çevreden onlara iyne
batırılır.
Daha sonra enişte ve yengesi gelir. Gelin ve
yengesi de sofrayı görebilecek yerdedir. Enişte
hiç konuşmaz çevreden kendisine çeşitli laflar
atılır. Fakat yanıt vermez. Onun yerine yengesi
konuşur. Bu arada gelin ve enişte arasında gizli
bakışmalar da olur. Eniştenin yengesi sorular
sorulurken hem onlara yanıt verir, hem de üç
tane küçük lokma hazırlar. Sonunda bu lokmanın
enişte tarafından yenmesini sağlar. Enişte
üçüncü lokmayı yerken hazırladığı paraları
(özellikle madeni para) sofraya bırakarak hızla
oradan ayrılır. Eniştenin konuşmaması onun
kibarlığını ve ağırlığını gösterir.
HORONDA BAHŞİŞ
Horon oynarken tulumcu değişik bir ezgiyle
horonculara yaklaşır. Bunun anlamı bahşişi
istemektir. Ezgi kime yönelik ise o kişi bahşişi
verir. Bu horonlardan bir gelenektir. Eğer horon
bir düğünde oynanıyorsa eniştenin kaynatanın,
gelinin ve kaynananın horona girmesi gerekir.
Horon sırasında geline, enişteye ve yakınlarına
türkü atılması güzel bir gelenektir. Bu atma
türküler çoğunlukla enişte üzerinde yoğunlaşır.
Ayrıca Oku
Zilkale, Kümbet Yayla Şenliği, Kuşdili Festival,
Ağasar Kültür Şenliği
Karadeniz Bölgesi yayla festivalleri 2008
izlenimleri
Rize
ili tarihi yerler
Rize kültür şenlik ve festivalleri
Rize - gezi
tatil turizm
İkizdere Dağ Horozu Festivali
Kaçkar
Dağları tırmanışı
Kaçkar
dağları trekking yürüyüş
Hemşin,
HEMŞİN
Çay Üretiminin devam edebilmesi için
Karadeniz'de yayla gezisi zamanı
Çay Belgeseli söyleşisi
Fırtına Vadisi Kaçkarlar gezisi
Rize gezisi Sal,
Pokut, Hazindag, Amlakit, Palovit, Tirovit,
Elevit ve Kavrun
Palovit
|