RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|
TRABZON AKÇAABAT YÖRESİ GELENEKLER
KALANDAR GECESİ:
Yöremizde yılın ilk ayı kalandar adıyla anılır.
Bu ayın ilk gecesinde değişik eğlenceler
yapılır. Rumi takvim, Milat takvimini 13 gün
arkadan izlediği için 12 Ocak gününü 13 Ocak
gününe bağlayan geceye kalandar gecesi denilir.
Kalandar gecesi Tüm evlerde lahana sarması,
mısır ve patates haşlaması, kabak dilimi,
fındık, ceviz, elma, armut, ayva gibi özel
yemekler, yemişler ve çerezler hazırlanır. Aile
bireyleri bu yiyeceklerle hazırlanan kalandar
sofrası başında oturarak kendi aralarında bir
şölen havası yaşarlar. Çanta atmak Kalandar
gecesinin en yaygın eğlencesidir.
Çanta atmak, genç erkeklerin işidir. Zaman zaman
genç kızların da erkek giysileri giyerek çanta
atmaya çıktıkları görülür. Atılacak çantanın
açık ucuna önceden uzunca bir ip bağlanır. Bu ip
çantanın uzak bir yere atılıp geri çekilmesini
sağlar. çantanın içine çeşitli yemişler ve
atılacağı eve göre özel armağanlar konulur.
çanta atma sırasında tanınmamak için değişik
kıyafetlere girilir. Karanlık basar basmaz
kimseye görünmeden belirlenen evlerin kapılan
çalınır. Çanta atanın kim olduğunu öğrenmek için
evden gelen seslenişlere ses değişikliği
yapılarak yanıt verilir:
Ne olursa alırız
İste gelduk kapiniza
Selam verduk yapinıza
Selamumi almasanız
Daha gelmem kapiniza
Kapı aralanır aralanmaz önceden hazırlanan çanta
hızla içeri fırlatılır .Buna çanta atma denir.
Evdekiler, çantanın içindeki çerezleri alarak
yerine daha değişik yiyecekler koyarlarlar.
Kapıda bekleyenler, çantanın ipini çekerek
oradan uzaklaşırlar.
Çanta atma sırasında ilginç olaylarla da
karşılaşılır. Müziplikten hoşlanan kimi kişiler,
evlerine atılan çantalara yemiş yerine kedi
yavrusu, kirpi, fare, sümüklü böcek, kafatası
gibi şeyler ya da acı bibere, tuza bulanmış
yiyecekler koyarak çanta atanlara eğlenceli
oyunlar oynarlar.
Çanta atma geleneği, nişanlılar arasında armağan
alışverişini de sağlar. Nişanlı delikanlılar,
nişanlısının evine attıkları çantalara aynca
özel armağanlar koyarlar. Atılan çanta, nişanlı
kızın armağanlarıyla doldurularak geri verilir.
Kalandar günü ve gecesiyle ilgili başka
gelenekler, görenekler ve inanışlar oldukça
çoktur: bunlar;
-Gelinlik kızı olan evlere atılan çantalara kimi
annelerin önceden hazırladıklan tuzlu çörekler
koyduğu söylenir. Çöreği yiyen delikanlıların o
gece evin kızını düşlerinde göreceklerine ve ona
tutulacaklarına inanılır.
-Kalandar ayının ilk günü eve ilk girenin,
uğurluluğu bilinen birisi olması ve evin
büyüğünden izin alarak içeri girmesi gerekir.
Bunu düşünmeden eve girenler ya kapıdan geri
çevrilir ya da uğursuzluğunu gidermek için
ayaklanna kül ekilir.
-Kalandar sabahı kimseye sezdirmeden denize ve
sığırlara bakılırsa deniz şans, sığır uğur
getirir .
-Kalandar sabahı birine para verenin o yıl evine
bereketsizlik girer, birinden para almak bolluk
getirir.
-Kalandar ayının ilk suyu, o evde uğurluluğu
bilinen birine taşıtılır.
-Kalandar ayının ilk 12 gününde havaların durumu
günü gününe izlenir. Her günün hava durumu sıra
ile o yılın aylarına karşılık tutulur. Belirli
ayların yerini tutan günlerde hava durumu
nasılsa o günün karşılığı olan ayda da havaların
öyle geçeceğine inanılır.
-Kalandar günü eve ilk giren kimse geveze ise o
evin tavukları çok yumurtlar.
HIDIRELLEZ EĞRİSİ:
Her yıl mayıS ayının 6. günü yapılan Hıdırellez
şenlikleri, yöremizde de bir bahar bayramı gibi
yaşanır. O gün hava elverişliyse kırlarda ya da
deniz kıyılannda günboyu eğlenilir. Hıdırellez
günü kadın-erkek dernek yerlerine çıkarlar
.Oralarda küçük çapta bir dernek düzeni kurarak
eğlenirler. Hıdırellez, bir eğlence günü olmanın
yanısıra pek çok inanışın da kaynağıdır. Bunlar;
-Hıdırellez günü hemen hemen herkes bir
hıdırellez eğrisi korkusu yaşar. İnanışa göre o
gün eğici, bükücü, kesici işler yapılırsa
doğacak çocuklar, buzağılar, kuzular, oğlaklar
da eğri büğrü doğarlar. Sakat doğumlar,
Hıdırel1ez günü yapılan eğici, bükücü işlere
bağlanır. Bunun için sandık, dolap, kapı açıp
kapamak, çamaşır yıkamak, yufka açmak, demir
tutmak, balık ayıklamak gibi işler çok sakıncalı
sayılır .Özellikle gebe kadınlar bu tür
uğraşlardan uzak dururlar.
-Hıdırellez eğrisinden sakınmak için o sabah
evin bahçesine bir ocak kabak dikilir. Buna
Hıdirlez kabağı denir. Kabağın tohumunu toprağa
gömerken ''Bütün eğriler bu kabağın başına''
sözü üç kez yinelenir. Bu kabağın Hıdırellez
günü yapılan tüm eğrilikleri kendinde
toplayacağına inanılır. Nitekim Hıdırellez
sabahı dikilen kabağın gerçekten eğri büğrü
olduğu söylenir.
-Hıdırellez günü erken kalkıp yokuş çıkanlann
ömrü uzar.
-Hıdırellez günü suya tuz atılırsa tüm
eğrilikler tuz gibi erir.
-Hıdırellezde denize mektup atılırsa o mektup
Allah'a gider. Allah günahları bağışlar,
dilekleri gerçekleştirir, dertleri dindirir.
-Evi olmayanlar Hıdırellez sabahı erkenden
kalkarak bahçelerinde küçük bir ev modeli
yaparlar. Böylece gelecekte istedikleri gibi bir
eve kavuşacaklanna inanırlar.
ALATURBİ:
6 Temmuz günü yöremizde deniz bayramı olarak
kutlanır. O güne alaturbi denir. Alaturbi günü
köylerde ve mahallelerde oturanların çoğu deniz
kıyılarına akın ederler. Özellikle Çepni kökenli
olanlar alaturbi günlerine daha büyük ilgi
gösterirler. Ağrılı, sancılı, saralı olanlar
alaturbi günlerinde denize girerek
iyileşeceklerine inanırlar. Yüzme bilenler
denize girerek, bilmeyenler denizden taşıdıkları
sularla boydan boya yıkanırlar. Bu arada
kayıklara binerek en az üç, en çok yedi dereağzı
dolaşmak pek çok derde derman olur.
CAZI GECESİ:
Kırım'daki pirlerinin buyruğuna girerek
tarlalardaki ürünlerin bereketini çalan,
beşikteki bebeklerin canını alan kötü ruhlu
kadınların varlığına inanılır. Bu kadınlara
Kırım kocakarısı ya da cazı adı verilir.
Geceleri el ayak çekildikten sonra örümcek
biçimine girerek ocak zincirine tutuna tutuna
evin içine inen bu kocakarılar, beşikteki
bebeklerin ya sağlığını çalar ya da canını
alırlar. Cazıların çocukları boğmasını önlemek
için beşiğin dört yanına kum serilir. Çocuğu
boğmaya gelen cazı, önce kumları saymaya
koyulur. Kumları saymaya kalkan cazı, çocuğun
canını almaya fırsat bulamadan gün doğar.
Ayakbağı: Kimi çocuklar yürümekte geç kalır.
Böyle çocuklar cuma günleri caminin önüne
getirilir .N amazdan ilk çıkanlar arasında
anasının ilki (anasının ilk çocuğu) olan bir
kişi, çocuğun ayaklanna önceden bağlanan yumuşak
bağı keser. Buna ayakbağı kesmek denir. Bundan
sonra çocuğun yürümesini engelleyen bağın
kesildiğine inanılır. Ayakbağı kesmek, Hıdırnebi
Kayası'nın tepesindeki ziyaret yerinde de
uygulanır. Geç yürüyen çocuklar, Hıdırellez günü
Hıdırnebi Kayası'nın ziyaret yerine çıkanlır.
Orada Hazreti Ali'nin atına ait olduğu söylenen
iki ayak izi vardır. Bu izlere su doldurularak
önce çocuğun ayaklan yıkanır , arkasından da
anasının ilki olan birisi ayakbağını keser.
Ayakbağını Hıdımebi Kayası'nda kestinnenin daha
etkili olduğu söylenir.
SAÇAYAK:
Saçayak kazan, tencere, tava gibi ev gereçlerini
oturtmak için odun ocaklarına konulan daire ya
da üçgen biçimindeki ayaklıklardır. Bunlarla
ilgili inanışlar pek çoktur:
-Rüzgar şiddetli estiği zaman saçağı ocağın
zincirine asılırsa rüzgar hafifler.
-Gebe kadın saçağının üzerine oturursa kız
doğurur .
-Dişi kedi saçağının içinden geçirilirse
kısırlaşır.
-Yağmur yağarken evdeki saçayağı ters çevrilerek
kapının önüne konulursa yağmur kesilir.
-Saçayağı ocakta boş durursa ölü bekliyor
demektir.
-Saçağının altından geçirilen kedi kısırlaşır.
MAKAS:
Makaslar pek tekin sayılmaz.
-Makasın boş olarak açılıp kapanması uğursuzluk
sayılır.
-Makası elden ele birbirine verenlerin arası
bozulur. Bunu önlemek için birine makas vermek
gerektiğinde yanındaki bir eşyanın üzerine
bırakılır.
-Açık makasın üstünde oturan gebe kadın geç
doğurur.
MART DOKUZU:
Yerel takvime göre Mart ayının 1'i ile 9'u
(13-22 Mart) arası mart dokuzu diye anılır.
Yılın en sert havaları bu günlere raslar. Bundan
ötürü gerek mart ayı, gerek mart dokuzu hakkında
bir dizi inanç oluşmuştur:
-Mart ayı dert ayı.
-Mart kapıdan baktınr, kazma kürek yaktırır.
-Mart ayında göle düşen kurt, çıktıktan sonra
sırtını kurutursa o yıl havalar güneşli,
kurutamazsa yağmurlu geçer.
HAFTANIN GÜNLERİ:
Haftanın her günü ayrı bir inanç kaynağıdır.
-Pazartesi ve perşembe günleri uğurlu sayılır. O
günlerde yapılan yada başlanılan işler olumlu
sonuçlara ulaşır.
-Cuma günlere öğleye değin ev süpürülemez.
İnanışa göre iyilik melekleri o saatlerde
yerlerde otururlar. Onlara süpürge vurmak
günahtır.
-Cuma günü ortalık toplamak eve aksilik getirir
.
-Salı günü uğursuz sayılır. O gün çamaşır
yıkanmaz, ekin ekilmez, fidan dikilmez, çayır
biçilmez, yola çıkılmaz, yayla göçü yapılmaz.
-Pazartesi, perşembe, cuma ve pazar günleri
genellikle daha uğurlu sayılır.
SÜPÜRGE:
-Ev süpürülürken süpürge birine değerse onun
büyümesi yavaşlar. Bunu önlemek için o kişinin
süpürgeye tükürmesi gerekir.
-Süpürge ile döğülen çocuk geveze olur .
-çocuğu süpürge ile vurulursa o çocuğun boyu
kısa olur .
SAÇAK:
Evlerin saçağı pek tekin değildir;
-Geceleri saçağa su dökülürse dökeni cin çarpar.
-Geceleri saçağa işenirse yuvası bozulan cinler
işeyeni çarpar. Cin çarpmasınan kurtulmak için
işemeden önce saçağa tükürüp besmele çekmek
gerekir.
Geçerliliğini günümüzde de sürdüren yerel
inançlar oldukça çoktur. Bunları şöyle sıralamak
mümkündür.
-Kördüğümü çözebilen gelin kaynanasıyla iyi
geçinir.
-Ölen karısının üstüne evlenen erkek, gerdeğe
girmeden önce ilk karısının mezarına su döker.
-Eve ilk giren gelin ocağa bakarsa kaynanası tez
ölür.
-Birisinin folundan yumurta çalan, öteki dünyada
yumurta kabuğuyla denizi boşaltma cezasına
çarptınlır.
-Kedi öldüren kişi, sağlığında yedi köprü
yaptırmazsa günahı bağışlanmaz.
-Süpürge ile döğülen çocuğun boyu kısa, aklı
eksik olur.
-Sığırlar, koyunlar, keçiler yaylaya
çıkarılırken kuyruklarına boyalı iplik
bağlanırsa sütleri bol olur.
-Kışın kediler ayağını yalayıp yüzüne sürdükten
sonra ateşe bakarsa o yıl çok kar yağar .
-Guguk kuşu ilkin kuru dal üstünde öterse o yıl
ekinler verimsiz olur.
-Yaz başında gökgürültüsünü ilk duyanlar, bir
demir parçası ısırmazlarsa o yıl dişleri
kamaşır, diş ağnsından kurtulamazlar.
-Sonbaharda serçeler ağaçlara değil yerlere
konarsa o yıl ağır kış olur.
-Çam ağaçlarının doruğunda çok kozalak olursa
kış erken gelir.
-Kepçeyle yemek yiyenin düğününde kar yağar.
-Kedi ayağını yalar,yüzüne sürer, kapıya bakarsa
o eve konuk gelir.
-Kapının eşiğinde oturana iftira atılır .
-Boş beşik ya da salıncak sallanırsa bebek
sancılanır.
-Gece tırnak kesen ömrünü keser.(Ömrü kısalır.)
-Ay eskisinde ekilen, dikilen ürünlerin
çürüyecegine inanılır. Ekim ve dikim işleri ay
yenisinde yapılır.
-Açken kurbaga ya da guguk sesini ilk duyanların
o yıl sürekli olarak ayagı taşa çarpar.
-Ay yenisini (yeni ayı) ilk görenler, yere
bakmadan birinin yüzüne bakarsa bakılan kişinin
yüzünde yara çıkar .
-Alnı geniş olanlar zengin olurlar.
-Açken yılan gören ilkbaharda halsiz düşer.
-İlkbaharda ilk görülen kelebek beyazsa onu
gören hasta olmaz.
-Şeftali dikenin ömrü kısa olur.
-Ekmek kesen tez kocar.
-Kulakları büyük olan çok yaşar.
-Burnun sag yanı kaşınan o anda iyi, sol yanı
kaşınan kötü anılıyor demektir.
-Gece uluyan köpek ölü çagırır.
-Süpürgeye iğne kakılıp bahçeye atılırsa
beklenen haber tez gelir.
-Gurbete gidenin peşine su dökülürse tez, taş
atılırsa geç döner.
-Bacadan kurum düşerse eve konuk gelir.
-Cenaze taşınırken tabut çok sallanırsa peşine
adam çagırı.
-Kulak kaşınması yağmur getirir.
-Evde ıslık çalan hastalık çagırır.
-Küçük çocuklar sürekli olarak tükürürse yagmur
yagar.
-Gece aynaya bakan kendi ölüsünü görür.
-Elinden kaşık, agzından ekmek düşen birinin aç
kalan bir yakını vardır.
-Sag elin içi kaşınırsa bir yerden para gelir,
sol elin içi kaşınırsa cepten para gider .
-Yeni dogan bir çocugun yanına, yakınına cırcır
böcegi girerse o çocuk geveze olur.
-İlkbaharda sarı kelebek gören hasta ya da
halsiz olur.
-Kuluçka bastırırken, bastıranın başına yuvarlak
bir tas konulursa civcivler uzun ibikli olur.
-Ahıra kirpi atılırsa danalar yüklü olur.
-Çorapla yatanın ömrü kısalır .
-Horoz gibi öten tavuk ugursuzluk getirir.Bu
yüzden hemen başı kesilir .
-Yayıktan bol yag alabilmek için yayıga dökülen
suyun sabah karanlıgında kimseye görünıneden
alınması gerekir.
-Ay yenisinde kosi (kuluçka) konduranın
civcivleri horoz olur.
-El ve ayak tırnaklarının tamamı birden
kesilirse kesenin ömrü kısalır.
-Lohusa ineği olan evde tavşan adı
anılmaz.Zorunlu durumlarda tavşan yerine kulaklı
sözcüğü kullanılır.
-Evden ilk çıkarken karşılaşılan ilk kişi o
günün uğurunu ya da uğursuzluğunu belirler. Bu
yüzden kimileri evden çıkışlarında uğurluluğu
bilinen birini karşılarına alırlar .
-Bilmeyerek bıçak üstüne oturan gebe kadın erkek
çocuk doğurur.
-Sesi kesilenler üç sabah aç karna boş bir
yayığın içine ''Yayık al yeni sesimi, ver eski
sesimi'' diyerek üç kez bağırırlarsa sesleri
düzelir.Aynı yöntem kuyu için de geçerlidir.
-Mezarlığı parmakla gösterenin parmağı
çürür.Çürümeyi önlemek için gösteren parmağı o
anda ısırmak gerekir.
-Çocuğun üstünden geçen aynı anda geri dönmezse
o çoçuğun büyümesi durur.
-Yeni ayı ayakta gören o ay çok gezer .
-Ayağının altı kaşınan yola çıkar.
-Geceleri uluyan köpeğin uğursuzluğunu gidermek
için ya yere bıçak dikilir ya da ayakkabılar
ters çevrilir.
-Diş çektirenler ''Karga al eskisini ver
yenisini'' diyerek çektirdikleri dişi dama
atarlarsa yeni dişleri tez biter.
-Eve yeni giren bir yiyecekten komşuya verilirse
o yiyeceğin bereketi kaçar .
-Babası gurbete çıkan çocuğa ''İp mi yoksa yumak
mı'' diye sorulur. Yumak derse babası geç, ip
derse tez döner.
-Meyve ağaçlanna kurban kanı sürülürse verimleri
artar.
-Kapının önündeki ağaçlara konan kargaların acı
acı bağırması, bir kara haber duyurusu ya da
uyarısı sayılır. Bunu hayıra dönüştürmek için
bağıran kargaya ''Kara haber senin başına
gelsin'' anlamında ''kar başına'' diye
seslenilir.
Kaynak: Akçaabat-H.Gedikoğlu/Akçaabat Belediyesi
Kültür Yayını I.
Faydalı
Akcaabat Linkleri
Akçaabat
köyleri
Akçabat
Tarihi
TRABZON
AKÇAABAT TURİSTİK ÖZELLİKLER
Akçabat
yöresi Atma Türkü ve maniler
TRABZON
AKÇAABAT TURİSTİK ÖZELLİKLER
Akçabat
Yaylaları, kadırga, hıdırnebi
|
|
| |