|

Karadeniz'de yeni Güç Dengeleri
1853 senesinde, müttefikler İngiltere,
Fransa, Piyemote-Sardinya ve Osmanlı Devleti ile
Çarlık Rusya’sı arasında Kırım savaşı
yapılmıştı.Bu savaş, Akdeniz ve doğu Avrupa’da
çarlık Rusya’sının yayılmacı politikaları
sebebiyle çıkarları tehlikeye giren Batı’nın ilk
kez Rusya’ya açtığı savaştı. Kırım tarih boyunca
jeostratejik konumu sebebiyle çekim merkezi
olmuştur.Osmanlı’nın 300 yıllık kapalı denizi
Karadeniz, enerji mücadelesinin öne çıktığı 21.
yüzyılda da yeniden ısınmakta olup bu mücadelede
Kırım en stratejik bölgeyi oluşturmaktadır.
Öte yandan 2006’dan
itibaren oRusya, rtaya çıkan bazı belirtiler de
eski Doğu bloku lideri Rusya ile ABD arasında
kılıçların kınından çekildiğine dair öngörüleri
doğruluyor.Bir yanda ABD’nin Rusya’yı çeşitli
bölgelerden kuşatmaya yönelik faaliyetleri
yoğunlaşırken öte yanda bundan rahatsızlık duyan
Rus yetkililer ise askeri faaliyetlerini
artırarak ABD’yi tehdit etmekten geri
durmuyorlar.ABD’nin eski doğu bloku
ülkelerindeki etkinliğinin artması,örneğin
Polonya ve Çek Cumhuriyetinin füzesavar
sistemlerini topraklarına yerleştirmeyi kabul
etmesi,Romanya ve Bulgaristan’ın ABD’ye üs
vermesi Rusya’yı ciddi anlamda rahatsız
etmektedir.Ancak Rusya’yı bunlardan çok daha
fazla huzursuz eden husus ise ABD’nin bir
süredir durulmuş gibi gözüken Karadeniz
üzerindeki emellerinden vazgeçmemiş olması
gerçeğidir.
ABD 2006’da NATO Riga zirvesinde ‘demokratik çok
taraflılık’ fikri bağlamında ‘küresel işbirliği’
şemasını ortaya attı.Müttefikleri tarafından
isteksizce ve birazda muğlak bir şekilde
desteklenen küresel işbirliği şemasına göre,
NATO görev alanı dışındaki bölgelerde de bölge
ülkeleriyle askeri operasyonlar dahil işbirliği
yapmalıydı.Büyük Ortadoğu projesinin yan ürünü
olarak ortaya atılan Geniş Karadeniz veya Büyük
Karadeniz projesi,canlanan transatlantik
ilişkilerin ve aynı zamanda ‘demokratik çok
taraflılık’ fikrinin uygulanması olarak
görülmelidir.Eski Sovyet alanında sınırlı etki
araçlarına sahip olduğunun farkında olan ABD,söz
konusu bölgenin genişlemiş Avrupa ve geniş
Ortadoğu arasında bulunmasından ve kilit enerji
transit bölgesi olmasından dolayı,Avrupa
güvenliği açısından hayati önem taşıdığı
gerekçesiyle büyük Karadeniz’in Avrupa
tarafından kapsanması gerektiğini ileri
sürmektedir. Avrupa ve ABD’nin ortak çıkarlara
sahip olduğu savıyla temellendirilen Geniş
Karadeniz bölgesinde transatlantik işbirliği
fikrinin doğal sonucu olarak
Ukrayna,Moldova,Azerbaycan ve Ermenistan’ın NATO
yoluyla Batı’ya bağlanması ‘kalıcı barış’ adına
ABD tarafından önerilmektedir.Rusya’nın muhtemel
tepkisinden dolayı bazı NATO ülkeleri bu plana
tereddütle yaklaşmışlardır. Nitekim Putin,2007
Münih konferansında bu plana oldukça sert tepki
vermiştir.
KARADENİZ’İN STRATEJİK DERİNLİĞİ
ABD’nin Rusya çevresinde girememiş olduğu tek
bölge olan kapalı deniz Karadeniz’ de, Aktif
Çaba adlı NATO deniz gücünün konuşlandırılması
planları bilindiği gibi Türkiye ve Rusya’nın
müşterek gayretleriyle 2006’da
engellenebilmişti.Ne var ki,Bulgaristan ve
Romanya’da deniz üsleri kurmak için anlaşmalar
yapan ABD,isteğini ertelemiş gibi görünse de
Karadeniz’e girmekte ısrarlıdır. Stratejik önemi
olan Karadeniz’de bayrak gösteremezse Rusya’yı
kuşatma politikasında zaafiyetler oluşacağı,
gelecekte özellikle enerji hammaddelerinin
güvenli geçişi ve Kafkasya’dan Orta Asya’ya
uzanan İslam ülkelerinin Ilımlı İslamcı yeşil
kuşak ile kontrolü açısından sorunlar
çıkabileceğinin farkındadır.Bu nedenlerle
Karadeniz çevresinde ve özellikle Ukrayna ve
Gürcistan’da gün geçtikçe güçlenen ABD’nin,
emperyalist emellerini sadece havadan sağladığı
bağlantılarla gerçekleştirmek isteyeceği
düşünülmemelidir.
ABD’NİN
KARADENİZ HEDEFLERİ
ABD’nin Karadeniz ve çevre bölgelerine ait ana
hedefi:
• Soğuk savaşın sona ermesini takiben ortadan
kalkan Avrupa’daki Rus etkisinin yeniden
canlanmasını önlemek.
• Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya entegre ederek
Rusya’nın Karadeniz’deki stratejik konumunu daha
da kısıtlamak.
• Kendisinin ve Avrupa’nın enerji güvenliğini
sağlamak amacıyla gerektiğinde Kafkasya ve Hazar
bölgesine müdahale edebilmek için Karadeniz’de
jeostratejik üstünlüğü ele geçirmek.
ABD bu üç hedefe ulaşabilmek için Kafkasya
bölgesinde,caydırıcı ve politik kontrolü
sağlayabilecek daimi bir askeri gücü
konuşlandırmakta kararlıdır.Romanya ve
Bulgaristan ile birlikte fotoğrafın parçaları
bir araya getirildiğinde ABD’nin Sovyetler
Birliğinin dağılmasından sonra NATO’nun
genişleme stratejisini kullanarak askeri
yığınağını Avrupa’dan Karadeniz ve Kafkasya’ya
kaydırmaya çalıştığı açıkça görülmektedir.
KİLİT ÜLKE:
UKRAYNA
Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan ile birlikte
ABD‘nin plan ve stratejilerinde kilit ülke
konumundadır. Ukrayna’nın politik olarak tamamen
ABD’ye entegrasyonu halinde (NATO ve AB üyeliği)
Hazar enerji bölgesine 1000 km daha yaklaşılmış
olacak,Karadeniz bağlamında doğu-batı ekseninde
en süratli ve ucuz enerji akışı
sağlanacaktır.Ayrıca Ukrayna’nın saf
değiştirmesiyle Rusya, Soçi ile Novorisisk
arasındaki dar bir kıyı şeridine hapsedilerek
donanması kontrol altına alınıp Rus anavatanı
kıskaca alınacaktır.
ABD uluslar arası siyasi konjonktöre bağlı
olarak en geç 5 yıl içinde Ukrayna’yı NATO üyesi
yapmayı planlamaktadır. Turuncu ‘devrimle’ ABD
saflarına çekilmeye çalışılan Ukrayna’da yönetim
NATO’ya girmekten yanaysa da ülkenin doğusundaki
halk Rusya’nın etkisiyle buna açıkça karşı
çıkmaktadır.Kaldı ki Rusya ile ilişkilerinde
enerji bağımlılığını azami ölçüde yaşayan
Ukrayna’nın NATO üyeliğinin kolay olmayacağı
açıktır.
NATO HEVESLİSİ GÜRCİSTAN
Ukrayna’da durum bu şekildeyken,Türkiye’nin
stratejik yaşam alanında, Karadeniz’le Kafkas
ülkeleri arasında köprü konumunda ve Kafkasları
kontrol açısından stratejik bir konumda olan
Gürcistan’da hem yönetim ve hem de halk NATO
üyeliğinden yana eğilim göstermektedir.
Ne var ki NATO’ya giriş kriterleri
anımsandığında bunun çok da kolay olamayacağı
açıktır.Çünkü üyeliğe kabul edilecek ülkenin
sınır anlaşmazlığı ve iç çatışmalarla malul
olmaması gerekmektedir. Gürcistan açısından ise
bu tür sorunlar çok büyük boyutlarda mevcuttur.
Gürcistan Güney Osetya ve Abhazya konularında
Rusya Federasyonu ile ciddi şekilde çatışma
içerisindedir.Gürcistan’ın NATO’ya birkaç yıl
içerisinde girmesi halinde Rusya’nın, etkin
olduğu Ermenistan ve bir ölçüde etkili olduğu
Azerbaycan’daki gücü giderek
azalacaktır.Rusya’nın bugün bu ülkelerle Abhazya
ve Güney Osetya üzerinden sağladığı bağlantı da
ortadan kalkacaktır. Bu husus Rusya’nın
kuşatılma psikolojisini ve Gürcistan’a karşı son
bir yıl içerisinde takındığı sert ekonomik ve
siyasi tavırları açıklayan nedenlerden
birisidir. Gürcistan’ın olası NATO üyeliği bu
ülkeye Rusya’ya karşı bir dokunulmazlık
kazandırırken diğer yandan Gürcistan’ı militan
bir ön karakol ve hatta harekat üssü olarak
ABD’nin emrine verecektir.Geçmişte Kırgızistan
ve Ukrayna örneklerinde olduğu üzere bölgenin
‘renkli devrimlerini’ desteklemiş olan
Gürcistan, Rusya ve Orta Asya içlerine bir
hançer gibi saplanarak ABD adına 5.kol
faaliyetlerinde daha militanca tavırlar
sergileyecektir.Keza Gürcistan kendi kaderlerini
tayin etmek isteyen halklar ile (Örneğin
Megrel’ler) de facto olarak kendinden ayrılmış
Abhazya ve Güney Osetya’nın statülerine ileride
daha da çok direnecektir.Yumuşak karnı Güney
Kafkasya’da ki etkinliğinin giderek azalacak
olması Rusya’yı oldukça rahatsız etmektedir.
Gürcistan’ın yakın gelecekte NATO’ya girecek
olması ileride Türkiye açısından da büyük
sorunlar ve ikilemler ortaya çıkarabilecek bir
husustur.Türkiye ve Rusya’nın desteğiyle, barış
içerisindeki Karadeniz’de, NATO’nun genişlemesi
ve ABD etkisine girmesi durumunda dengelerin
değişmesi yüksek olasılıktır.Rusya ile olan
dengeli ekonomik ve siyasi ilişkilerin bozulması
söz konusudur. Gürcistan’ın NATO üyeliği
Karadeniz’deki politik ve askeri dengeleri
kökten sarsarak çok tehlikeli gelişmelere yol
açabilir.
ERMENİSTAN SENARYOSU
ABD Ermenistan’ı Batı blokuna entegre ederek
Gürcistan-Ermenistan-Azerbaycan’dan oluşan güney
Kafkasya zinciri ile Rusya’yı güneyden,İran’ı
Kuzeyden kuşatmayı planlamaktadır.Bunun içinde
Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığının sona
erdirilmesi gerekmektedir.ABD’nin Karadeniz’e
yerleşmesi ve Türkiye’nin yardımı halinde (ABD
Türkiye’nin Ermenistan sınırını açmasını bunun
için de ısrarla istemektedir) bu planlar kolayca
hayata geçirilebilecektir.
KIRIM’DA ARTAN
İSTİKRARSIZLIK
Kırım bölgesi yakın gelecekte Karadeniz’deki
istikrarlı ortamın bozulmasına neden olacak
potansiyel bir tehlike alanı olarak
görünmektedir.Ukrayna sınırları içinde kalan
Kırım Yarımadasının esas sorununu son 50 senedir
yerleştirilen Rus asıllılar teşkil etmektedir.
Rusların Sivastopol’daki kiralama döneminin
bitimine 10 yıl kala Kırım’daki istikrar
gittikçe bozulmaktadır.Rusya’nın nihai hedefi,nufusun
% 68’i Rus kökenli olan Kırım’ın referandumla
önce otonom bir cumhuriyet haline
getirilmesi,daha sonra Rusya’ya katılmasıdır.Bu
oluşumu NATO üyesi Ukrayna’nın kabul etmemesi
halinde NATO anlaşmasının 5.maddesi gereğince
NATO üyesi ülkeler Ukrayna’yı destekleme
durumunda kalacaklardır.Bu durumda Türkiye hem
askeri destek vermek hem de NATO donanmasına
Boğazları açmak zorunda kalacaktır.Böylece
Türkiye Batı-Rusya çatışmasında, 150 yıl önce
Kırım savaşında olduğu gibi bir kez daha cephe
ülkesi olacaktır.Bu senaryo Gürcistan ve hak
iddia ettiği Abhazya otonom bölgesi için de
aynen geçerlidir.
KARADENİZ’DEKİ
GÜÇ DENGELERİ
Dağılan Sovyetler Birliği sonrası ABD
önderliğindeki Batı, Kuzey Moldovya,Beyaz Rusya
ve Ukrayna hariç tüm eski Sovyet peyklerini
emperyalist sisteme bağlamıştır.Bundan sonraki
ABD plan ve stratejilerinin amacı
Karadeniz,Hazar ve Orta Asya üzerinden benzer
bir jeostratejik konuma ulaşmaktır.Bu açıdan
Karadeniz,batıdan doğuya doğru uzayan
jeostratejik eksenin en önemli enstrümanını
oluşturmaktadır.Alternatif enerji kaynakları
bakımından zengin Karadeniz ile Hazar’daki
enerji kaynakları ve hidro karbonların Batı
Avrupa’ya güvenli bir şekilde ulaştırılması
konusunda ABD’nin petrol ve gaz devleri,
Rusya’nın enerji çarları ile büyük bir
mücadeleye hazırlanıyor.
Rusya’nın güvenliği açısından Karadeniz
kesinlikle taviz verilmeyecek ve hiç çekinmeden
savaşı göze alacak derecede önemlidir.Nitekim
Rusya,ABD veya NATO askeri alt yapısının kendi
sınırlarına kadar uzanması halinde,1990’da
Paris’te imzalanan Konvansiyonel kuvvetlerin
sınırlandırılması anlaşmasından çekileceğini
açıklamıştır.
SON YERİNE
• ABD kendisi ve Avrupa’nın enerji
güvenliği-sömürüsü için Karadeniz üzerinden
Kafkasya yoluyla Hazar enerji bölgesine ulaşmak
istemektedir.Bu maksatla NATO’yu kullanmaktadır.
• Rusya’nın kararlı duruşu sonucu şimdilik
Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya girişinin
ertelenmesi sağlanmıştır.
• Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği
Karadeniz’deki politik ve askeri dengeleri
kökten sarsarak savaş nedeni olabilecektir.
• Kırım, Ukrayna-Rusya arasında çıban başı
olarak durmaktadır.Barışçı bir çözüm
bulunamaması halinde 250 senelik Rus şehri
Sivastopol’un da sınırları içinde bulunan Kırım
casus belli olabilecektir.
• Karadeniz’deki bir çatışmada Türkiye’nin
tarafsız kalması mümkün olmayacaktır.Bu nedenle
Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine karşı
çıkılmalıdır.
• Türkiye ABD’nin Karadeniz’e yerleşmesine ve
Montrö anlaşmasının en küçük bir tadiline bile
izin vermemelidir.Zira Karadeniz’e yerleşen ABD
Ege ve Akdeniz’den sonra Karadeniz vasıtasıyla
Türkiye’yi çepeçevre kuşatmış olacaktır.
• Türkiye Rusya ile yakın işbirliği içinde
Karadeniz’in sadece bu denize kıyısı olan
ülkelerce korunmasını ve savunulmasını
sağlamalıdır.
Yazı: Ahmet HACALOĞLU K., 30.09.2007
|