RESİMLER
| |
GEREKLİ
LİNKLER
| |
|
|
|
|
| |
|
|
Bartın Yeni bir Gökovamı oluyor?
Prf. Dr.Metin Sarıbaş
23.5.2000 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde "Yatağan Dumanaltı
Oldu" başlıklı haberde "Yatağan ve çevresinde rüzgarın tümüyle
durması nerdeniyle Yatağan Termik Santrali'nin bacasından çıkan
kükürt dioksit yoğunluklu gazlar tümüyle ilçenin ve yakın
köylerin üzerine çöktü. Solunum yollarında yanmaya neden olan ve
solunumu zorlaştıran baca gazları nedeniyle okullarda
öğrencilerin ders aralarında dışarıya çıkmasına izin verilmedi.
Yatağanlılar da ev işyerlerinin kapı ve pencerelerini kapatarak
mümkün olduğunca dışarıya çıkmamaya çalıştılar. Önceki gün ve
dün sabah saatlerinde yaşanan olumsuz durum daha sonra öğle
saatlerinde rüzgarın çıkmasıyla ortadan kalktı" deniyordu. Keza
yine 10.06.2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde de "Atık Taşıyan
Gemi Geri Gönderiliyor" başlıklı haberde "İspanya'dan aldığı 2
bin 200 ton termik santral baca külünü boşaltmak için 113 gündür
İskenderun-İsdemir Limanı'nda bekleyen MV ULLA adlı St. Vincent
bandrallı gemi, mahkeme kararı ile Türk karasuları dışına
çıkarılacak" deniyordu.
BOĞAZ'A SANTRAL, FELAKETİN BAŞLANGICIDIR
Son zamanlarda Türkiye'de enerji darboğazına girildiği
varsayımıyla gerek nükleer santraller ve termik santraller
kamuoyunun gündemine sık sık girmeye başlamıştır. Enerji
bakanının beyanlarında ve basından öğrenildiğine göre
Bartın-Amasra Tarlaağzı ve Zonguldak-Filyos'ta (ithal ve yerli
kömüre dayalı) termik santraller kurmak istenmektedir.
Soğutmanın deniz yolu ile yapılıp, kömürün bantla Amasra'dan
alınacağı, küllerin doğrudan denize atılacağı, Amasra'ya 150;
Filyos'a 300 Mgwat'lık güçte olacağı bildirilmektedir. Termik
santral konusunda Bartın ve çevre halkının çok duyarlı olduğu
bilinmektedir. Bartın halkı termik santrale karşı 15000 imza ile
tepkisini göstermiştir. Ne yazık ki kamuoyunun tepkisi dikkate
alınmadan Boğaz'da 100 Mgwat gücünde mobil santral kurulacağı
Bartın gazetesinde yer almıştır. Böyle bir yatırım Bartın için
felaketin başlangıcı olacaktır. Ne İnkumu kalacak, ne Bartın
çayı kalacak, ne de turizmden söz edilebilecektir. Ayrıca Bartın
kapalı bir havzadır, kendine özgü bir iklimi vardır; kirli
havayı dağıtacak rüzgara da sahip değildir. Çıkan baca gazları
tamamen Bartın halkının soluklarını kesecektir. Olayın ilginç
yanı yine bu yöreye çok yakın olan ve yıllar önce kurulan
Çatalağzı termik santralinin artık toz tutulamaz hale geldiği
yöre halkı tarafından bilinmektedir.
Bilindiği gibi termik santraller kömür, fuel-oil, motorin, doğal
gaz ve jeotermal enerji kaynaklarının kullanılmasıyla elektrik
enerjisinin üretildiği tesislerdir. Kömüre dayalı bir termik
santraldeki ana işlem, kömürdeki kimyasal enerjinin elektrik
enerjisine dönüştürülmesidir. Bu dönüşüm büyük miktarlardaki
kömürün kazan adı verilen yanma odalarında yakılmasıyla elde
edilen ısıyla, bir dizi arışma işleminden sonra saflaştırılan
suyun buharlaştırılması ve bu buharın türbin-jeneratör
ikilisinde elektirk enerjisi üretiminde kullanılmasıyla
sağlanmaktadır. Kömür yakıtlı termik santrallerin Türkiye'de
ağırlıklı bir enerji üretim biçimi olarak seçilmesinin ana
nedeni, kömürün, fuel-oil veya doğal gaz gibi ülkemizde pahalı
ya da kıt olan yakıtlara göre daha ucuz olarak kabul
edilmesidir. Ancak, bir enerji cinsinin "fizibilite raporu"
hazırlarken, çevreye verebilecek zararların en aza
indirilebilmesi için gerekli önlemlerin maliyetleri de dikkate
alınmalıdır.
KÜL ATIKLARI ÇEVREYİ, IRMAK VE DENİZİ KİRLETİR
Termik santrallerde üretilen enerjinin sadece %30-40 oranındaki
bir bölümü elektrik enerjisine dönüştürülebilmekte; kalan kısmı
ise "kaçak enerji" olarak adlandırılmakta ve kazanından
radrasyon ile çıkmakta ya da baca gazıyla birlikte bacadan
atılmaktadır. Termik santrallerin en önemli çevresel
etkilerinden biri de soğutma suyuyla ilgilidir ve termik
santrallerin soğutma suyu gereksinimi büyüktür. Bu nedenle
termik santraller genellikle nehir, göl veya deniz gibi soğutma
suyu kullanılabilecek kaynaklara yakın yerde kurulmaktadır.
Atıkların denize atılması, karaya serpiştirme çok eskiden beri
kullanılan sorumsuz atık yöntemidir. Deniz, akarsu ve göllerde
yapılan atık ısı boşaltımlarının en az düzeye indirilmesi;
denizlerdeki biyolojik yaşamı tehlikeye sokan termal kirlilik
kaynaklarının yayılmasını önlemek uluslararası düzeyde
sözleşmelere de girmiştir. Termik santrallerin en çok şikayet
edilen ve çevreye zararı dokunan ve yazımızın başında da güncel
örnekler vererek açıklamaya çalıştığımız gibi kül atıklarıdır.
Örneğin 100 Megawat gücünde bir termik santralde 1 yılda
-3,8x10-5 K cal/sn termik etki, 750 ton Karbon monoksit; 45000
ton Kükürt dioksit, 3500 ton katı parçacıklar; 26000 ton Azot
oksit; 250 ton hidrokarbon; 5560 m3 kül dışarıya saçılmaktadır
(Yücel 1995).
YEŞİL BİTKİ ÖRTÜSÜ GAZLARDAN KURUYACAKTIR
Termik santrallerin bacasından çıkan ve bitki örtüsünü en çok
etkileyen gazlar kükürt dioksit ve azot oksitleridir. Bitkilerin
bu gazlara en hassas olan ve etkilenen organı yapraklarıdır.
Yapraklardaki stomalar vasıtasıyla yaprak bünyesine giren bu
gazlar yapraktaki klorofillerin yapısını bozmaktadırlar. Ayrıca
yanık etkisi, serbest asit halinde yüzeysel olarak da ortaya
çıkabilmektedir. Bitkiler üzerinde kirletici etkisiyle ortaya
çıkan zararlanma üç ayrı boyutta görülebilmektedir. Bunlar akut,
kronik ve gizli zararlanmadır. Akut zararlanmaya uğrayan
bitkiler derhal ölmekte, kronik zararlanma öldürücü olmamakla
birlikte bitki kalitesini büyük oranda bozmaktadır. Görünmeyen
(gizli) zarar ise zaman içinde ortaya çıkmaktadır.
Kükürt dioksitin bitkilere olan bu doğrudan etkisinden başka,
yöredeki yağışların ve bağıl nemin fazlalığı da topraktaki
asitleşmeyi artırıcı, bazlarda fakirleştirici ve mikrobiyolojik
etkinliği yok edici bir etkide bulunarak, dolaylı yoldan
bitkilerin direncinin azalmasına neden olur. Bu direnç zayıflığı
da zararlı böcek ve mantarların üremesi için gerekli ortamı
oluşturur. Bu böcek ve mantarlar bitki örtüsünü ve kalitesini
giderekyok ederler. Kükürt dioksitin yapraklardan sonra en
etkili olduğu yerler bitki besin maddelerinin taşındığı iletim
borularıdır. Bu borular vasıtasıyla bu gazın yaptığı zarar
bitkinin diğer kısımlarına yayılır. Bitki terleme olayını
kontrol edemez ve su dengesi bozulur. Bitkide solgunluk ve
kurumalar görülür. Ayrıca polenler ve dişicik boruları zarar
gördüğünden döllenme olmaz ve meyve tutmaz. Meyvedeki belirtiler
bitki bir yıl Kükürt dioksite maruz kaldıktan sonra
belirginleşir. Bitkilerdeki termik santrallerden kaynaklanan
zararlar yaprak lekeleri, yaprak kurumaları, yaprak ve meyve
dökülmeleri, büyümedeki gerileme, solgunluk ve ölümle
sonuçlanır.
MUĞLA-YATAĞAN FELAKETİ, BARTIN'A ÖRNEKTİR
Termik santrallerin etrafındaki bitkilerin tahribi konusundaki
en çarpıcı örnek Muğla-Yatağan termik santrali çevresinde
yaşanmıştır. 20 Kasım 1982'de ilk ünitesi devreye giren bu
santralin, ikinci ünitesinin 1983'de devreye girmesinden iki ay
sonra çevre ormanlarında sararmalar başlamıştır. Üçüncü ünitenin
1984'de devreye girmesinden sonra da 1986 yılı ortalarına kadar
4181 hektar orman sahası kurulduğu için kesim yapılmıştır.
Termik santralin olumsuz etkileriyle 4181 hektar gibi çok geniş
alanda ekosistem bozulmuş; yani orman altı bitki ve hayvan
türlerinin çoğu yok olmuştur. Ayrıca toprağı tutacak bitki
örtüsü büyük oranda tahrip olduğu için erozyon ile toprak kaybı
olmuş, eski su kaynakları kurumuştur (Anonim 96).
TARİH, DOĞA, TURİZM VE TERMİK SANTRAL
Bütün bu bilgilerin ışığı altında Amasra ilçesinin seçilmesi
düşündürücüdür. Pers kraliçesi Amastrist'in yaşadığı tarih ve
doğa kenti Amasra Sesamos ya da Amastrist adlarıyla anılmakta
olup M.Ö. VI. yy'da kurulduğu bilinmektedir. Roma ve Bizans
dönemlerinden sonra M.S. VI. ve IX. yy'larda Rus korsanları ve
Araplar tarafından yıkılmıştır. XIII. yy'da Cenevizliler burada
ticaret kolonileri oluşturmuşlardır. Padişah Fatih Sultan Mehmet
döneminde 1459 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Amasra'ya Fatih Sultan Mehmet tarafından "dünyanın gözbebeği"
anlamına gelen "Çeşmi-cihan" dendiği bilinmektedir. Gerçekten de
Amasra Karadeniz'in hepsi birbirinden güzel olan sahil
kasabalarının en güzelidir. Bartın iline bağlı 29 köyü olan,
Bartın'a 17 km. uzaklıkta, 6500-7000 nüfuslu; Karadeniz
bölgesinde turizme açılan ilk yörelerimizden biridir. Son
yıllarda çok gelişen, özellikle gezi turizminin gözdesi olan
Amasra'da ağaçtan hediyelik eşya yapımında Türkiye'de önde
gelmektedir. Amasra ve çevresi yemyeşildir ve yüzölçümünün
%50'den fazlasını ormanlar oluşturmaktadır. Bartın Orman
Fakültesi tarafından yapılan araştırmalarla 500 adedin üzerinde
bitki türü saptanmış olup bunlardan 4 adedi endemiktir.
BARTIN HALKININ İSTEMLERİNE UYMAYAN YATIRIM YAPILMAMALIDIR
Diğer taraftan bugünkü adıyla Tarlaağzı olan antik "Kromna"
bölgesinde kurulacak olan termik santral Amasra'nın hemen yanı
başındadır. Bu alanın topoğrafik ve jeolojik durumu termik
santral yapımına uygun değildir ve ayrıca bu yöre birinci
derecede deprem bölgesidir. Kömür galerileri bu alanın altından
geçmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde kömür çıkarılan alanların
üzerinde hiçbir faaliyet gösterilmemekte, orman örtüsü muhafaza
edilmektedir. Ayrıca Karadeniz'e atılacak ısı boşaltımları
nedeniyle Karadeniz'deki biyolojik yaşam tehlikeye girecektir.
Yöre ekonomisi ve turizmi az da olsa balıkçılığa dayandığından
termik santralin faaliyete geçmesi durumunda her iki sektör de
zarar görecektir. Bartın'da Bartın halkının istemlerine uymayan
hiçbir yatırım yapılmamalıdır. Bartın halkının kurulması
düşünülen bu santrale hayır demeye çağırıyoruz.
Özetlemek gerekirse, Amasra ve Bartın ikinci bir Gökova
olmamalıdır. Zaten çok duyarlı olan yöre halkı Amasra'da,
Bartın'da santrale musaade etmeyecektir. Çünkü bu yöre daha
güzel yatırımlara layıktır.
BATI KARADENIZ KONULU HABERLER
BATI KARADENİZ BÖLGESİ, Batı karadeniz bölgesi
Bartın Yeni bir Gökovamı oluyor?
Karadeniz ve
çevre sorunları
Batı Karadeniz
evleri
Şile
Kabakoz köyü
Batı
Karadeniz tur rehberi
Batı
Karadeniz bölgesi linkleri, Batı karadeniz web
siteleri
|
|
,
| |