“Doğu Karadeniz’de Kırsal Mimari”

·
Milli
Reasürans Sanat Galerisi tarafından “Doğu Karadeniz’de Kırsal
Mimari”
adlı bir sergi hazırlandı.
·
Sergi
Antalya, Bodrum Mimarlar Odası’nda sergilendikten sonra
Saraybosna Türk Kültür Merkezi ve Ljublajana’da Ljubljana
Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Ljubljana Mimarlık
Müzesi’nde sergilendi.
·
Sergi
için Türkçe ve İngilizce olarak 256 sayfalık bir kitap
yayınlandı.
·
Sergide
aynı zamanda Suha Arın tarafından 1985 yılında çekilen “Sisler
Kovulunca” Karadeniz Belgeseli izleyiciye sunuluyor.
·
Sergi
Eylül 2007’de Helsinki’deki The Museum of Finnish Architecture,
Jyvaskyla’daki Alvar Aalto Müzesi’nde sergilenecek ve daha sonra
üç Baltık ülkesinde; Litvanya, Latvia ve Estonya’da izleyiciye
sunulacak.
·
Sergi 20
Haziran-7 Temmuz 2006 tarihleri arasında Tiflis ARCI Gallery’de
izlenebilir.
Proje, Milli Reasürans Sanat Galerisi yönetmeni Amelie Edgü’nün
yönetiminde Ayşe Gür’ün asistanlığında, Prof. Dr. Afife Batur’un
bilimsel sorumluluğunda gerçekleştirilmiş ve Karadeniz Teknik
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şengül Öymen Gür, Dr. Reşat
Sümerkan’ın katılımıyla güçlendirilmiştir. Bu araştırma ekibinde
fotografik belgeleme çalışması ile Ali Konyalı, başından
itibaren yer almış ve sanatsal düzeyi de olan bir görsel birikim
oluşturulmuştur.
Afife Batur ve Amelie Edgü proje için “Trabzon’dan başlayarak
Doğu sınırına kadar uzanan sahil şeridinin Karadeniz Bölgesi’nin
en az bozulmuş, özgün kırsal mimarlık örneklerini barındırması”
nedeniyle bu yörenin seçildiğini, denize dik inen dağlar ve
vadilerden oluşan benzersiz bir topoğrafyanın, zengin bir bitki
örtüsü ve ormanın içinde oluşmuş kırsal yerleşmelerin gerçekten
kendine özgü bir model olarak incelenebileceğini, bu özgünlüğün
kamuoyuna yansıltılmasını, bilim ve kültür çevrelerince de
bilinmesini sağlayacak çalışmaların kültürel sorumluluk gereği
olduğunu belirtiyor.
Sergi için
“Doğu Karadeniz’de Kırsal Mimari” adlı 256 sayfalık,
İngilizce-Türkçe bir kitap hazırlanmış ve 80.00 YTL’den satışa
sunulmuştur.

Doğu
Karadeniz’de Kırsal Mimari
Doğu Karadeniz'de Kırsal Mimarlık" Paneli
Gerçekleştirildi
10.09.2007
Mimarlar Odası Başkanı
Bülend Tuna nın Konuşması 8 Eylül, Cumartesi günü Mimarlar Odası
Trabzon Şubesi tarafından düzenlenen Doğu Karadeniz de Kırsal
Mimarlık Paneli ne katılan konuşmacılar Karadeniz Bölgesi ve
Trabzon kenti özelinde kırsal mimari özelliklerin coğrafya ile
uyumu ve bu birliktelikten doğan yaşam kültürüne değinildi.
Bölgenin kendine has yapı ve yaşam kültürünün kentlerin
modernleşmesi ile büyük oranda tahribata uğradığının
vurgulandığı panelde turizmin yayla kültürüne olan etkileri ve
kırsal kent dokusuna zarar veren gelişmelerden duyulan endişeler
dile getirildi.
Prof. Dr. Saliha Aydemir in yönettiği panele, Mustafa Reşat
Sümerkan (Yrd. Doç. Dr.), Coşkun Eröz (Yrd. Doç. Dr.), Orhan
Özgüner (Doç. Dr.) ve Hamiyet Özen (Yrd. Doç. Dr.) katıldı.
Panelin ertesinde Sümela Manastırı na bir gezi düzenlendi. Bilgi
İçin:
http://www.mimarlarodasitrabzon.org Doğu Karadeniz de Kırsal
Mimari / Trabzon / 8 Eylül 2007 Saygıdeğer konuklar, değerli
meslektaşlarım, Mimarlar Odası adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yaşadığımız coğrafyanın bu çok özgün parçasındaki
kırsal mimariyi, yaratılan güzellikleri, olanakları, öte yandan
bozulmuşlukları, bekleyen tehlikeleri, sakıncaları bir kez daha
ele alacak, değerlendireceğiz. Bir kez daha diyoruz, çünkü
işleyeceğimiz konu ilk defa dile getirilmiyor, pek çok uzmanın,
araştırmacının konuyla ilgili çalışma yaptığını biliyoruz. Ama
günümüzün küçülen dünyasında her yerin bilinir ve kolay
ulaşılabilir olması ne yazık ki güzel, umutlandırıcı sonuçlar
doğurmayabiliyor. Böylesi güzel bir doğanın içinde, son derece
özgün bir kırsal mimariden bahsederken, öncelikle endişelerden
söz edilmesi şüphesiz ki pek hoş değil. Birbirine benzer gibi
duran, ancak köyden köye, evden eve farklılıklar gösteren bir
yapı kültürüyle karşı karşıyayız. Gidemediğimiz, dokunamadığımız
bu güzellikleri, değerli araştırmacıların, fotoğraf
sanatçılarının çalışmalarını bize bir görsel şölen gibi
sunmalarıyla tanıyoruz. Özellikle ülkemizin çok başka bir
yöresinde doğup büyüyen, bölgeyi tanımayan, yayla kültürünü
bilmeyen benim gibi birisi için bu güzellikleri aktarmam
olanaksız. Bu görevi bir başka meslektaşımın çok daha iyi
yapacağını düşünerek, ben izninizle taşıdığım endişeleri dile
getirmek istiyorum.* Değerli katılımcılar, Geçtiğimiz günlerde
Bayındırlık ve İskn Bakanımız, Trabzon milletvekili Sayın Faruk
Özak, yaylaları birbirine bağlayan bir yol planladıklarını ve
bölgedeki yayla turizmini geliştirmek için bu yatırımın gerekli
olduğunu söyledi. Birinci endişem bu. Bölgenin Karadeniz Otoyolu
ile hırpalanan doğasının bir başka ölçekte yaylalarda
tekrarlanabileceği gerçekten de ürkütücü. Yaylaların kolay
ulaşılabilir olması, onların birbirlerine bağlanmasıyla
sağlanabilir mi, çok emin değilim. Belki de bazı bölgelerin bu
kadar kolay ulaşılabilir olmaması, o bölgenin
dokunulmamışlığıyla kalması daha yararlı olabilir. Turizme
yönelim kalkınma için önemli bir kaynak sağlama olanağı
getiriyor. Bunu reddetmek mümkün değil, ancak turizm
yatırımlarının bir plan dahilinde yapılması, bölgenin bir turizm
master planının olması, hangi bölgenin ne şekilde korunacağı ve
yatırımların ne şekilde teşvik edileceğinin önceden belirlenmesi
gerekmiyor mu? Bölgenin beklenen turist sayısını ağırlayacak bir
altyapıdan yoksun olduğunu, bunun giderilmesi için konaklama
yatırımlarının yapılması gerektiğini düşünebiliriz. İkinci
endişe kaynağımız da bu. Kentten kilometrelerce uzaklaşarak
vardığınız bir kasabada çok katlı, üstelik bitişik nizam
yapılmış oteller görüyorsunuz. Bu otel yatırımlarının, turizm
teşviki almalarının gündeme gelmesi ayrıca canımızı yakıyor.
Bölgede pansiyonculuğun geliştirilmesi, gerek eğitim olarak,
gerekse altyapı olarak teşvik edilmesi, yine turizm master
planının bir parçası olarak önceden belirlenemez mi? Giresun
bölgesinde yaptığımız bir toplantı sonrasında bölgenin yaylarına
çıkma fırsatımız olmuştu. Geleneksel yayla evlerinin yanı sıra
betonarme yapıların çoğaldığını, eski yayla evlerinin
çatılarının da parlak galvaniz levhalarla kaplandığını gördük.
Üçüncü endişemiz de bu. Yapı kültürünün hızla değişmesi,
mevcudun korunmasındaki güçlüğü getirdiği gibi, eskinin yanında
yapılan yeninin komşusuna benzemezliğini, bu uyumu arama
zahmetine bile katlanmamayı getiriyor. Hoyratlık, parasal
sorunlarla, kullanım kolaylıklarıyla makulleştirilmeye
çalışılıyor. Bilginin, yapı kültürünün devamlılığının
aranmaması, yörenin sıradanlaşmasına, turizm için anlamlı bir
hedef olmaktan çıkmasına yol açacaktır. Şüphesiz ki geleneksel
yayla kültürü modern hayatla birlikte giderek azalmıştır. Farklı
bir üretim ilişkisine karşılık düşen bu ortam, turizmin yanı
sıra, şimdi bir başka özlemle de yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Karadeniz ülkemizin en fazla göç veren bölgelerinden birisidir.
Metropollerde ve yurtdışında çalışan bölge insanı sıla özlemini
yaylalarda ikinci konut edinerek gidermek eğilimindedir. Bu da
bir başka endişe konusudur. Farklı bir yaşamın ürünü olan yayla
evlerinin yanına kent ortamından ışınlanmış gibi duran, sadece
tatillerde kullanılan evler yapılmaktadır. Özlenen doğal çevre,
hızla bozulmakta, yaylalar kente benzemeye başlamaktadır.
Geleneksel yapıların kullanımında günümüz insanı için bazı
zorluklar vardır, bunların başında ıslak meknlar gelmektedir.
Geleneksel yapıların, onlara zarar vermeyecek uygun mimari
çözümlerle böylesi eksikleri giderilebilir ve daha kullanışlı
hale getirilebilir. Hemşerilik duygularıyla bölgede ev edinmek
isteyenlerin böylesi yatırımlar yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Bölge için dile getirmek istediğim, endişe duyduğum bir başka
konu da yöredeki doğal çevrenin hızla tüketilmesidir. Fırtına
vadisindeki santral, Kurul kayalıklarındaki taş ocağı tahribatı
hemen aklıma gelenler. Karadeniz sahil yolundan güzellik adına
arta kalan ne varsa; gerilerde, yaylalarda, dağlarda onların
tüketilmesi, su havzalarının kirletilmesi gündemdedir. Bölge
tarımının, üretimin, örneğin arıcılığın tehlikede olduğunu
okuyoruz. Bütün bunların bölgenin yapılanmasıyla ilgili bir plan
hazırlanmasını ve bu planın katılımcı bir şekilde irdelenmesini
ve değerlendirilmesini gerektirdiği açıktır. Yatırımlarda yer
seçimi kararlarının, öncelik seçimlerinin bu plan dahilinde
verilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim.* Değerli
katılımcılar, Karadeniz bölgesine ait yapı kültürünün çok özgün
bir öğesi olan Serander ler, bildiğiniz gibi bir ürün depolama
meknı olarak tasarlanmışlardır. Son derece işlevseldirler,
hayvanların saldırısına karşı korunmalı, havalandırmayı sağlayan
boşluğuyla ve ilginç detaylarıyla küçük, ama olağanüstü
yapılardır. Basitliklerinin yanı sıra bizleri hayran bırakan bir
özen de içerirler, bezemeleri, saçakları, parapetleri, adeta
doğanın çiçekler içindeki ortamına insan eli bir armağan
gibidirler. Güzellikler yaratan bir meslek olan mimarinin insana
haz veren incelikli bir yanıyla karşı karşıyayız. İşlev biçimi
belirler, şüphesiz doğrudur, ancak belirlemenin farklı yolları
da olabileceği gerçeğini, Doğu Karadeniz kırsal mimarisini
yaratan yapı ustalarının bizlere gösterdiğini, bunun önemli bir
kazanım olduğunu vurgulamak isterim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. H. Bülend Tuna
Mimarlar Odası Genel Başkanı*****
|