Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle  ENGLISH



 Uygur çocuklar, uyghur child, uighur childrens

JEOPOLİTİK-JEOSTRATEJİK KURBANI-UYGURLAR

 

          Ahmet HACALOĞLU K.

 

Cumhurbaşkanı Gül’ün bir hafta önce ziyaret ettiği Çin’in kuzey batısındaki, 8.3 milyon Uygur’un en büyük etnik grup olarak yaşadığı  Şingcang Uygur özerk bölgesinin başkenti Urumçi’de  temmuzun ilk haftası Han milliyetinden Çinlilerle Müslüman Uygurlar arasında meydana gelen olaylarda 192 kişi öldü,828 kişi yaralandı.Daha önce de defalarca bağımsızlık istemiyle ayaklanan Uygurlar ile hükümet güçleri arasındaki anlaşmazlık 26 Haziranda bir Uygur işçinin Han bir kadına cinsel tacizde bulunduğu iddiası üzerine çıkan kavga ile başladı.Bazı Uygur göstericiler Han milliyetinden olanlara saldırarak otomobil ve binaları ateşe verdiler. Sonrasında da olaylar kontrolden çıktı.

 

         Olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan’ın Çin olaylarını “soykırım” olarak tanımlayan popülist açıklamaları da Türkiye açısından çok düşündürücüydü   Daha öncede Gazze savaşı sırasında İsrael’i benzer şekilde ağır eleştiren Erdoğan’ın ikide birde birilerine “soykırım” yapıldığından dem vurması “soykırım” tanımlamasını ayağa düşürme çabasından başka bir şey olmasa gerek.Ermenilere soykırım yapıldığı konusunda neredeyse tüm dünyanın birleştiği bir ülkenin, “Tencere dibin kara…“hikayesinin hatırlatılmaması için soykırım” tanımlamasını herhalde daha dikkatli kullanması gerekir.

 rabiye hanım uygur türkleri

         Çinli yetkililer yaptıkları açıklamalarda olayları ABD’de yaşayan  sürgündeki geçici Uygur hükümetinin başbakanı,Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir’in kışkırttığını öne sürdü(Obamanın Rusya ziyaretinde ne gibi pazarlıkların yapıldığının henüz bilinmediği bir anda ve Dünya Uygur kongresinin toplanmasına çok az bir süre kala bu olayların çıkması düşündürücüdür) .Çin’in kapitalist inşa sürecinde sıfırdan en zengin kadınlardan biri haline gelen Rabia Kadir “ayrılıkçı hareketleri”nden dolayı  1999 senesinde  hapse mahkum edildi. Altı yıl cezaevinde yattıktan sonra Washington’un devreye girmesiyle salıverilince ABD’ye sığındı ve siyasal faaliyetlerine ABD’nin desteğiyle orada devam etti.

 

        Uygur halkı tarihte iki kez devlet deneyimi yaşadı.1930’larda bölgede patlak veren isyanlar 1933 yılında Kaşgar’da “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti”nin ilan edilmesiyle sonuçlanmıştı.Ancak İslam cumhuriyeti,Çinli general Şıng Şısay’ın bölgenin kontrolünü

ele geçirmesiyle tarih sahnesinden silindi.1944 yılında Şingcang’ın kuzeyinde bulunan bugünkü Kazak özerk bölgesi’nde SSCB’nin desteğiyle kurulan ikinci “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti” ise 1949’da Çin Halk Kurtuluş Ordusunun  Şingcang’a girmesiyle sona erdi.Bu tarihe kadar eyalet statüsünde olan bölge 1952de Özerk bölge olarak ilan edildi.Ancak Çin Anayasasına göre Çince ile birlikte resmi dil olarak kabul gören,yaşamın her alanında yaşatılan Uygur dili ABD’nin 2001 Aralık ayındaki Afganistan  ve Mart 2003’deki Irak işgaliyle Asya’ya adım atmasından sonra  yasaklandı,Uygurlar baskı görmeye başladı.Resmi daireler,okullar ve üniversitelerde Uygur dili yasaklandı.Nüfus kaydırmaları,asimilasyon süreci işlemeye başladı.

 xinjiang uygur map

                  NEDEN UYGURLAR VE NİÇİN ŞİMDİ

 

        Bu sorunun sağlıklı bir yanıtını verebilmek  için genel bir panorama yaparak bölgenin jeopolitik-jeostratejik konumunu koymak gerekiyor.20.yüzyıldaki hızlı sanayileşme ile birlikte son çeyrekte Çin ve Hindistan’ın da kervana katılması enerjiye duyulan ihtiyacı büyük oranda  artırdı.Talebin  artmasına karşın üretimin aynı oranda  artmaması,aksine  mevcut kaynakların hızla tükeniyor olması sanayileşen ülkeleri yeni kaynak arayışlarına itti.Jeopolitik olarak bir eksen olan ve enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahip Orta Asya, başta ABD elebaşılığındaki emperyalizm olmak üzere Çin,Rusya ve Hindistan’ın iştahını kabarttı.Orta Asya enerji kaynaklarına sahip olmak için büyük devletler arasında akıl almaz bir satranç oyunu oynanmaya başladı.

 

        Oyunun baş aktörlerinden ABD 11 Eylül saldırısını bahane edip  2001 yılında Afganistan’ı işgal edip köprü başını tuttu.Afganistan’ın Orta Asya’nın enerji kaynaklarını Pakistan ve Hint okyanusuna ulaştıracak geçiş ülkesi konumunda olması küresel enerji rekabetinin doruk noktasına çıktığı 21.yüzyılda stratejik önemini göstermekte.Obama’nın Başkan seçilmesinden sonra ABD stratejisinde bir eksen kayması ile merkezin Ortadoğu’dan Afganistan-Pakistan’a kaydırılacağının  ilanı yeni stratejinin  Ortadoğu’dan çok Orta Asya üzerine inşa edileceği ve bölgede daha çok kan ve entrika görüleceğini de anlatmakta. ABD Afganistan’ı merkez alarak yürüteceği Orta Asya politikası ile Rusya ve Çin’i baskı altına alıp bir yandan Çin’in siyasal etkinliğinin artmasına engel olurken diğer yandan Hazar ve Orta Asya petrolleri üzerindeki Rus tahakkümünü kırmak istiyor. Obama’nın son Rusya ziyaretinde Afganistan’a yapılacak lojistik destek faaliyetlerinde Rusya’nın hava koridorunu açarak  yardımcı olacağının açıklanması,ertesi gün Kırgızistan hükümetinin Manas üssünün yeniden faaliyete geçmesine izin vermesi yeni stratejinin temellerinin örülmeye devam edildiğini gösteriyor.Bu destek açıklaması  çelişkili gibi görünse de devletlerin uzun vadeli çıkar hesapları düşünüldüğünde garip gelmemelidir.Afganistan’ın Taliban tarzı bir yönetimin eline geçmesi halinde Müslüman  Orta Asya ülkelerini ve yumuşak karnı sayılan bölgeleri doğrudan etkileyeceğini bilen Rusya ABD’nin Afganistan’da başarılı olmasını istiyor.

 

          Diğer yandan emperyalist sistemin krizi dalga dalga yayılırken küresel emelleri olan bölgesel ekonomik ve askeri güç Çin büyümesine devam ediyor.Yeni yüzyılın ilk yirmi yılını ekonomik,diplomatik,askeri gelişim ve süper güç statüsü kazandırmak için fırsat süresi olarak gören Çin hızlı gelişmenin başta enerji olmak üzere doğal kaynaklara ve pazarlara kesintisiz erişme,deniz ulaştırma hatlarının açık bulundurulmasına bağlı olduğunun bilincinde.Enerji ihtiyacını büyük oranda sağladığı Orta Doğu ve  Afrika petrollerini(Sudan ) taşıdığı Hint Okyanusu’nun ABD deniz gücü sebebiyle riskli hale geldiğini gören Çin’li yöneticiler bir yandan alternatif yollara yönelerek Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarına ulaşmaya çalışırken diğer yandan stratejik deniz yollarını kontrol edecek açık deniz gücüne sahip olmanın  faaliyeti içinde.Ancak bunun Avrasya’nın hakimi Rusya’nın tepkisini çekeceği de görünen gerçek.Diğer yandan Çin’in Uzak Doğu,Moğolistan ve Güney Sibirya’daki jeopolitik oyunlarının hareket alanlarını daraltacağı için Rusya ile uzun vadeli bir stratejik ortaklıkta  fazla itibar görmemekte.

 

         Tarihsel geleneklerin etkisiyle Çin’in kısa bir dönem hariç(1949-1958 ) Atlantikçiliği, Jeopolitik bir aksiyom olarak Güneyde ve Doğuda Rusya’nın potansiyel düşmanı olarak görülmesine neden olmakta.İki nedenden dolayı Çin Rusya jeopolitiğine göre tehlikelidir.      Kendiliğinden Atlantikçiliğin jeopolitik üssü olması ve “sahipsiz alanlar” arayan yüksek nüfus yoğunluğu olan bir ülke olması.Bu iki durumdan dolayı Çin Rusya’yı mevzii açıdan tehdit eden  bir devlet konumunda görülüyor.Tüm bu mülahazalar somut siyasi durumdan bağımsız olarak Çin’i Rusya’nın potansiyel düşmanı yapmaktadır.Bu sebeple Rusya “iç” güney kuşağının en doğu kesimindeki  bölgeyi Çin’in aleyhine daha geniş bir “sınır bölgesi”oluşturarak genişletmek istiyor.Rus jeopolitikçiler öncelikle Çin’in kuzeybatısının daha güneydeki topraklardan koparılması gerektiği görüşündeler.Bu çerçevede Rus jeopolitiği uzun bir siyasal özerkliğin tarihine sahip Türk etnisitesi Uygurlar ve Tibet’de ayrılıkçılığı faal bir şekilde destekler.Zira Sincan ve Tibet’in Rusya’nın kuşağına dahil olması halinde güvenilir bir savunma kalkanı oluşturulacaktır.Sincan ve Tibet olmazsa Çin’in enerji zengini Batı Sibirya ve Kazakistan’a jeopolitik müdahalesi imkansız olacaktır.Keza bu bölgelerin istikrarsızlığa dönüştürülmesi halinde bile ilk aşamalar Rusya için stratejik kazanım olacaktır.

Tibet-Sincan-Moğolistan-Mançurya hep birlikte Rusya’nın güvenlik kuşağını oluştururlar.Bu bölgedeki başlıca hedef Pekin’in dikta politikasından muzdarip yerli halkı kullanarak bahsedilen toprakları ve kendi yumuşak karnını denetimine tabi kılmak,Çin açısından da Kazakistan ve Sibirya’ya “Kuzeye atılım” için bir köprübaşı elde edebilmektir.

                  

SON YERİNE

Çin’in kuzey batısından kuzey doğusuna giden kuşak sıra dağlarla çevrilidir.Daha kuzeye çıkmak için 10-13 geçiş noktası olsa da gerek çıkan ve gerekse giren için oldukça zordur.Bu kuşakta sırasıyla batıdan doğuya doğru Tibet-Şingcang-Moğolistan ve Mançurya sıralanır.Her hangi bir gücün bu bölgeleri istikrarsızlaştırması halinde Çin’in enerji mücadelesinde kuzey batıya ve kuzeye çıkabilmesi olanaksızlaşacağı gibi bölgenin istikrarlı olması halinde ise aksine Rusya ve ABD bakımından enerji paylaşım savaşında zorluklar baş gösterecektir.Rus jeopolitiğinin ve ABD’nin yeni stratejisinin farkında olan Çin yönetimi kuzey kuşağını güvenceye almak adına Rabia Kadir’in de dediği gibi Şingcang bölgesinde nüfus bileşimini değiştirmek,Uygur dilini sınırlamak da dahil 2003 senesinden itibaren birtakım tedbirler alıp hayata geçirmiştir.Asimilasyon nedeniyle hassas olan ve bağımsızlıkçı duyguları hala canlı Uygur halkı dışarıdan yönetilen küçük bir manipülasyonla harekete geçmiş, sonucunda bilinen müessif olaylar doğmuştur.

Tarihten gelen bağımsız devlet geleneğine sahip Uygur halkı Jeopolitik-jeostratejik talihsizliği sebebiyle yayılmacı güçlerin tepişmesinde kurban olarak seçilmiş ve bu güçlerin özelliklede ABD elebaşılığındaki emperyalizmin oyununa gelmiştir.Muhtemeldir ki Rusya’da bu oyuna onay vermiş olmalıdır.Ne yazık ki yayılmacı büyük güçlerin 21.yüzyılda ki enerji mücadeleleri devam ettikçe Tibet,Şingcang ve Mancurya’da daha pek çok kan ve gözyaşı akacaktır.16.07.2009

 

        

Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır