|

Hizbullah: Mağluptur bu yolda galip
Ortadoğu’da çoğu kez “evdeki hesap çarşıya uymaz” …Nitekim geçen hafta yapılan
Lübnan seçimlerinde de böyle oldu ve kazanacağı tahmin edilen Hizbullah
önderliğindeki 8 Mart Koalisyonu seçimi az farkla kaybetti.Seçim sonuçları,
Suriye bağlantılı bir operasyonla öldürülen eski başbakan Refik Hariri’nin oğlu
Saad Hariri’nin lideri olduğu Batı yandaşı 14 Mart Koalisyonu’nun 128
temsilcilikten 71’ini alarak kazandığını gösteriyor.Bu başarıda ABD’nin mali
yardımların kesileceğini ima eden müteaddit uyarıları ve Suudi Arabistan’ın
mali,Mısır gibi Sünni Arap ülkelerinin siyasi,basın destekleri etkili oldu.Ancak
dışarıdan bakıldığında sevinmesi gereken İsrail’in hesaplarına ise hiç uymadı.
Seçim sonuçlarını İsrail’in stratejik çıkarları açısından
yorumlayanlara göre Hizbullah’ın seçimi kazanması halinde Ortadoğu’da İsrail’in
dolayısıyla ABD elebaşılığındaki emperyalizmin çıkarlarını etkileyen bir sonuç
ortaya çıkmış olacaktı.Hizbullah’ın tecrit edilmesi için kampanya açılarak 2006
yenilgisinin rövanşının alınması ve belki de İran operasyonu için gerekçeler
yaratılabilecekti.Diğer yandan Obama yönetiminin İsrail’e baskı yapması
zorlaşacak,mali yardım kesilip Hizbullah üzerindeki baskılar artacaktı.Ekonomik
kriz derinleşirken Hizbullah Hamas’ın içine düştüğü açmazla karşı karşıya
kalacak özetle seçimi kazanmış ancak siyasi,ekonomik,askeri açılardan geleceğini
tehdit edecek kayıplarla karşılaşacaktı.
Tüm bu verileri alt alta koyduğumuzda örgütün stratejik çıkarları bakımından az
bir farkla seçim kaybının daha hayırlı olduğu gibi bir sonuç ortaya
çıkıyor.Seçim sonuçlarına baktığımızda örgütün alabileceği azami oyu
aldığı,kendi bölgesinde kayba uğramadığını görüyoruz.Hıristiyan ortak General
Aoun’un yeterli oyu alamaması az farklı mağlubiyet sonucunu ortaya çıkardı.Seçim
sonuçları, örgütün Doha anlaşmasında elde ettiği parlamento içinde “veto hakkına
sahip azınlık” statüsünü, sempatizanlarını gerektiğinde sokağa dökme yetisini
koruduğu sürece konumunu korumaya devam etmesine olanak sağlayacak biçimde
gerçekleşti.Batı yanlısı bir iktidarın iktidarını devam ettirebilmesi adına
yapılacak ABD yardımının Lübnan ekonomisini ve siyasi istikrarını sağlayacak
olması da örgütün saygınlığını korumasına yardım edecektir denebilir.İsrail’e
gelince ABD yanlısı bir hükümetin iş başında olduğu iklimde askeri müdahalede
bulunması herhalde oldukça zor olacaktır.

HİZBULLAH ÖRGÜTÜ
Hizbullah örgütü İsrail’in 1982 senesinde Lübnan işgali
sonrasında kuruldu. 1980 ve sonrasında devam eden İran-Irak savaşı sırasında
İran’ın, Arap dünyasındaki tecrit durumunu Baas partisinin rakip kliğinin etkin
olduğu Suriye ile aşmaya çalışması örgütün kurulmasını kolaylaştırdı.İran
böylece Lübnan’da politik aktörlerden biri haline geldi.2006 yazında bir ay
süren İsrail işgali karşısında gösterilen efsanevi direniş ise Hizbullah’ın
prestijini artırdı.Kasım 2007’deki krizden sonra Doha anlaşmasıyla azınlık veto
hakkının elde edilmesiyle ise Lübnan denkleminde daima dikkate alınması gereken
egemen siyasal güç pozisyonuna yükseldi.
LÜBNAN’IN ÖNEMİ
Ortadoğu ve onun uzantısını oluşturan Kafkas-Orta Asya
coğrafyası ABD’nin “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi”nin (BOP) çerçevesini
oluşturur.Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ortaya çıkan “bağımsız
devletlerle” ABD’nin ekonomik-siyasi işbirliğine girmesiyle uygulamaya geçen BOP
2001’de Afganistan,2003’de Irak işgalleriyle kadim ipek yolunun kontrol altına
alınması sonucu yeni bir boyut kazandı.Ancak 21.yüzyıl jeopolitiğinin sıklet
merkezini teşkil eden Ortadoğu,Kafkasya ve Asya’nın merkezindeki İran’ın denetim
altına alınamaması bir yana aksine bölgede etkili nüfuz kazanması ABD’nin
planlarında aksamaya neden oldu.Irak’ta İran destekli Şiilerin egemen konuma
gelmesi,İran-Suriye eksenli Hizbullah’ın Lübnan’da etkili siyasi güç olması
Flistin yönetiminden kopan Sünni Hamas’ın Gazze şeridindeki belirleyiciliği
sonucu İran ABD destekli Sünni Arap dünyasına karşı üstünlüğü ele geçirdi.
Lübnan seçiminin uluslararası ve bölgesel güç hesaplarında bir dönüm noktası
olarak Ortadoğu’da ABD ve İsrail’in yanında yer alan Sünni Arap kampı ile
İran’ın desteklediği ulusal direniş güçleri ve başka muhalif Arap devletleri
arasında dönen rekabetin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.Gelinen aşamada ABD
elebaşılığındaki emperyalizmin Sünni ılımlı İslam ekseni oluşturma planları
Beyrut’ta toprağa gömülmüştür.
Makale: Ahmet Hacaloğlu K. 17.06.2009 |