
Ayasofya
ilk olarak 1916 yılında Rus arkeologlar tarafından incelenmiştir. Daha sonra
bir İngiliz heyeti yapıyı incelemişse de Russel Trust’ın altı yıl süren
olağanüstü çalışması (1957-1963) sırasında boyanan freskler özenle
temizlenmiş (yazık ki bir kısmı kurtarılamamış), yapı restore edilmiş,
ardından 1960 yılında ibadete kapatılmış ve 1964 yılında müze haline
dönüştürülmüştür. Daha sonra David Winfield, Talbot Rice ve A.Bryer’ın
incelemeleri ve tüm çalışmaların yayınlanması bu muhteşem yapının çok özel
geçmişinin aydınlanmasına yardımcı olmuştur.
Evliya Çelebi’nin 17.yüzyılda yazdığı seyehatnamesinde kilisenin nasıl
camiye dönüştürüldüğünü yazar: “Ayasofya, deniz kenarındadır. Kafirler
zamanında yapılmıştır. Sonra Körlet Ali Bey adında bir vali, padişah
hazretlerine bildirdikten sonra, bunu padişahın emri üzerine zaptederek 991
yılında (hicri) bir mahfil ve minber ilavesiyle gönül açıcı bir cami haline
sokmuştur.” (Seyehannamelerde Trabzon, 55)
Yapı kuzey, güney, batısında olmak üzere üç kapıya ve güneyinde altı,
kuzeyinde altı, batısından bir pencereye sahiptir. Manastır, bir kaç
bölümden meydana gelmiştir:
1- Üç apsipli dörtgen planlı Ana kilise; merkez apsid dıştan beşgen
yapıdadır
2- Mozaik döşeme
3- Üç adet sundurma
4- 18 mezar yerinin bulunduğu platform
5- Üç apsid ve dört sütundan oluşan küçük bir kilise; ana kilsenin kuzeydeki
sundurmasının 4 m. uzağındadır.
6- Ana kilisenin 22 m. batısında çan kulesi
7- Manastıra ait yapıların geriye kalan izleri; bunlardan en önemlisi olan
ve 1893’te çekilen fotoğraflarda gözüken kubbe şeklindeki giriş kapısı yok
edilmiştir.
Ana kilisedeki duvar
yazılarından birisi 1291 tarihlidir ve Trabzon İmparatoru Büyük Komnenos
1.Manuel’i (1238-63) betimlemektedir [Millet, BCH,19 (1895), 429]. Ana
kilisedeki duvar yazıları, 23 Kasım 1291, 21 Mayıs 1293, 1441/42, 1442/43,
1451/52, 1452/53, Nisan 1474 ve 1508/9 rahiplerin mezar kitabeleridir. 1340
tarihli mezar kitabesi ise astronom Constantine Loukites’e aittir [C. Mango,
“Notes on Byzantine Monuments”, DOP, 23-24 (1970), 368].
Mimarisinde Gürcü etkisi hakim olan ana kilisenin podyumundaki mezarlar,
kilise ile aynı dönem yapılmış olmalıdır. Buradaki yazılarda Gürcü ustaların
kilise inşaatında çalıştığı ve gömüldüğüne dair izler vardır. Talbot Rice
bunları kopyalamış ve çözmüştür: Gurieli, Guria burada gömülü...
(Talbot Rice, Haghia Sophia, 156-60 ve fig.122)
Yapının dış cephelerinde kabartma olarak geometrik ve bitkisel desenler,
fantastik yaratıklar işlenmiştir. Manastırın giriş kapısının hemen üstündeki
tek başlı kartal kabartması Trabzon İmparatoru Büyük Komnenos ailesinin
sembolüdür ve Bizans’ın çift başlı kartalından yapı olarak farklıdır. Doğu
dış duvarına kesici aletlerle çizilen gemi motifleri çeşitli Akdeniz
uygarlıklarına ve limanı ziyaret eden gemilere aittir. Bu çizimleri yapan
kişi yada kişilerin bir profesyonelin elinden çıkması ihtimali büyükse de,
kutsal bir mekanın duvarına, ne amaçla ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Bu
çizimlerden hem kürek hem de yelken ihtiva eden bir tanesi, kilise
yapılmadan onlarca asır önce Karadeniz’i, Akdeniz’i dolaşan Hellen
teknelerine (belkide Argo’ya) benzemektedir. Yine kilise kapısı üzerindeki
kabartmalarda yer alan ve Türk bayrağına şaşılacak kadar benzeyen, sola
dönük hilal şeklinde ay ve güneş şeklinde yıldız kabartması bir Hellen,
Roma, Selçuk, yada Gürcü sembolü olmayıp, Karadeniz bölgesinde binlerce
yıldır bilinen “Mithra kültünden” miras dinsel kökenli bir motiftir.
Ayasofya’nın inşaatından asırlar önce Pontos İmparatoru Mithridates’in
sikkelerinde aynı sembolü görmek mümkündür. Sembolün kaynağı, Aryen
kültürlerde güneşe ve ışığa tapınma ritüeli, Ahura Mazda ve Zerdüştlüğün
etkisidir. Burada hilal geceyi ve kötülüğü, güneş gündüzü yani iyiliği
temsil etmektedir. Doğu Karadeniz’de aynı kültürün masum bir uzantısı,
yağmurlu havalarda “güneş duası”na çıkmak ve Tanrı’ya değil de bizzat
güneşe, göğü aydınlatması için dua etmek geleneği (Trabzon’da “gus gus
gera”, “Rize’de babra bubrik”) yakın zamana kadar yayla hayatında devam
ettiriliyordu.
Hiç bir Bizans kilisesinde olmayan Çan kulesinin inşaatına 1426/27 de
başlandığı bir duvar yazısında görülmektedir ve ikinci kattaki şapelde
1442/43 tarihli çizimler ve 1444 tarihli bir mezar kitabesi
vardır(Fallmerayer, OF,II, 95:Millet, BHC,19, 432).
Venedik tarzını andıran dört köşe Çan Kuledesinki freskler Russel Trust
tarafından 1961 yılında temizlenip açığa çıkarılmıştır. 20 m.
yüksekliğindedir ve 5.60 ´ 5.02 m. alan kaplamaktadır. I.B.Papadopoulos,
Kulenin yıldızları gözlemek hatta astronomi dersleri vermek amacıyla
kullanıldığı yazmaktadır. Bunun yanı sıra kule, bir ihtimal deniz feneri
gibi kullanılmış da olabilir.
Alman,tıp ve felsefe doktoru olan Koch’un Trabzon anıları (1843)
Ayasofya’nın karanlık bir dönemini aydınlatır; kilise terkedilmiştir, buğday
deposu olarak kullanılmaktadır, çatısı ise bitkilerle kaplıdır:
“Ayasofya kilisesi şehirden onbeş dakika uzaklıktadır. Eskiden muhakkak
önemli bir manastıra aitti. Çünkü hala, avluda sona eren duvarlar ve sair
binaların kalıntıları bulunur. Kilisenin biçimi ufak olmasına rağmen tam
olmasa da genelde İstanbul’daki Ayasofya camiine benzer. İç kısmını, bir
Türk buğday deposu olarak kullandığı için görmedim. Delhizlerinde doğu
kiliselerine ait kötü duvar resimlerinin izleri görülmektedir. Müslüman
fanatikler taşlarla resimleri karalamaya çalışmış, fakat onlardaki sanat
özelliği kaybolmamışsa da aynı taşkınlığın özellikle cümle kapısının arabesk
tarzı heykellerde ortaya çıkması oldukça üzücüdür. Kilisenin her iki
tarafında şapeller vardır. İçerisi dik olarak durabileceğim kadar büyüklükte
olup, uzatılan eller karşıya değebilir. Beni boş ve kokulu iç kısımdan çok,
oldukça eğik taş plakalarla örtünmüş çatı ilgilendiriyordu. Çatıyı kaplayan
taş aralıklardan, çağımız mimarisinde yaprakları hala önemli rol oynaya deve
dikeni yayılmıştı...”
Kilisenin iç kısmında,
apsidin, duvarların, kubbe, tonoz ve kemerlerin fresko tekniğinde kutsal
kitap’tan alınmış çeşitli konular ile İsa, Meryem ve azizlerin portreleri
bulunmaktadır. Batı kolunda son akşam yemeği ve ayak yıkama sanesi, kubbenin
ortasında elinde kutsal kitap ve başında hare olan İsa, çevresinde aşağıya
doğru sırayla azizler, dört köşede ise dört incil yazarı, güney duvarında
Baptist John, batı duvarında “dorminition” diğer kollarda müjde
(presentation), çarmığa geriliş (Crucifixion), Epitaphios Threnos, Anastasis
betimlenmiştir.

David
Winfield, AyaSofya duvarlarında yüz civarında desen çeşidi bulmuş ve bunları
analiz etmeye çalışmıştır. Kilise'de rastlanılna çok sayıda relyef ve
dekoratif süslemenin Hellenistik ögelerin yanısıra Selçuklu eserleriyle
benzerlikler göstermesi şaşırtıcıdır. Aşağıda solda görülen Selçuk halı
desenleri, Konya Aksaray Sultan Han, Konya Alaattin Camii, Konya Büyük
Karatay Medrese deki süslemelere benzer ögeler Kilise süslemelerinde
kullanılmıştır. Solda, Bizans'ın çift başlı Kartalına karşılık, Trabzon
İmparatırlarının "tek başlı kartal - aetos" imgesi; sağda Hilal ve güneş
şeklinde ki yıldız motifi.
Trabzon bölgesinde bulunup "Ayasofya Müzesine" taşınan iki arkeolojik
buluntu.
1- Devasa boyutlarda bir küp[ yiyecek, içecek saklamak için kullanılacağı
gibi, antik dönemlerde ölülerin cesetlerini yada küllerini saklamak içinde
kullanılıyordu]
2 - Boğa başı [Muhtemelen Hellenistik döneme ait bir sembol]
T.Talbot
Rice'a göre Aya Sofya Kilisesinin denize bakan cephesindeki apsidler
üzerinde duvarın taşların kazılmasıyla çizilen gemi graffitileri 17.yüzyılın
başlarında yapılmıştır. Bu gemilerin çoğu 16.yüzyılda kullanışlan türdendir.
Rice'a göre Milet şehrindeki Delphinion hamamının duvarlarındaki
graffitilerle bu kilise duvarındaki gemilerin bazıları benzerdir [Ayrıntılı
bilgi için bak. D.Talbot Rice...The Church of Hagia Sophia Sf.249 - 250].
Buradaki gemi motifi Milet'li gemicilerinin kullandıkları tiptedir [Aynı
eser. Sf.249.örnek 134 A]134 B çizimli graffitinin benzeri ise Arina'daki
Thesion duvarındaki graffitinin benzeridir.
En şaşırtıcı
çizimlerden biriside Sağda görülen teknedir, orijini hakkında net bir fikir
olmamakla birlikte çok eski dönemlerde kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Yukarıda solda çizimi gösterilen tekneyle Nuh Aleysselamın teknesi
betimlenmişolmalıdır.