|

Şampiyonlar Ligi için
buradayım
Devre arasında Wisla
Krakow’dan gelen Szymkowiak “Trabzonspor
Şampiyonlar Ligi’ne kalabilecek güçte.
Buraya o ligde oynama hayaliyle geldim. Bu
takım hem yetenek, hem de arkadaşlık olarak
bunu başarabilir” diyor.
YAZI:
Yıl
1992... Polonya 16 Yaşaltı Futbol Takımı
Avrupa Şampiyonu... O takıma şampiyonluğu
getiren adam, Miroslaw Szymkowiak...
Poznan’da dünyaya gelen Szymkowiak, iki
büyük abisi gibi hayata futbol topuyla
atılıyor. Poznan kulübünde futbola başlan
Szymek, burada uzun süre oyandıktan sonra
Wisla Krakow’a geçiyor. İlginçtir daha önce
pek çok kişinin adını bilmediği Wisla Krakow
takımı Avrupa’da ve kendi liginde önemli
işler yapıyor. (En son geçen yıl Schalke
04’ü kendi sahalarında 4-0 yenmişlerdi;
Szymek o maçta iki asistle oynamıştı.) En
önemli özelliği, mükemmel pas yeteneği ve
oyunu kendi takımı lehine kontrol etmesini
sağlama olarak gösteriliyor. Krakow’da
arkasında oynadığı Frankowski ve Zurawski’yi
de yıldız yapan Szymek’in sırtında şimdi
bordo-mavi forma var. Trabzonspor
taraftarının sempatiyle baktığı Szymek,
soğuk Leh’lere inat gülmeyi eksik etmeyen
yapısıyla dikkat çekiyor. İnanılmaz
sıcakkanlı ve sempatik. Gülüyor, güldürüyor.
İlk gözlemi, takımdaki arkadaşlık:
“Yetenekli bir takımda arkadaşlık bu kadar
ileri düzeydeyse Şampiyonlar Ligi’ne girmek
zor değil” diyor. Söyleşinin ardından Syzmek
ile Trabzon’u turluyoruz. Tercümanlığını da
yapan kulüp doktoru Murad Merdanlı’ya kentin
sokaklarının dar, insanlarının sempatik
olduğunu söylüyor.
Szymek, futbola nerede başladın?
Futbola Olimpia Poznan takımında başladım.
Polonya 1. Ligi’nde top oynamaya
başladığımda 16 yaşındaydım. 24 yaşına kadar
burada oynadıktan sonra Wisla Krakow’a
geçtim. Dört yıl burada kaldım. Şimdi
Trabzonspor’dayım.
Futbolcu sahada konuşur ama bize kendini
biraz anlat istersen...
Futbola sağbek olarak başladım aslında,
ancak zamanla orta sahaya kaydım ve orta
saha oyuncusu oldum. Kanat oyuncusu daha çok
mücadele etmeli. Benim oyun yapımda
yaratıcılık ön planda...
Sistem, senin için ne kadar önemli?
Son beş
yıldır 4-4-2 ile oynadım.
Bu sistem mücadeleye
dayalı... Orta alanın göbeğinde oynayan
futbolcu, hem mücadeleci hem de yaratıcı
olmak zorunda.
Wisla’da yıllardır oynuyorsun ve bildiğin
takım. Oysa bizde belli bir zamana ihtiyacın
olacak. Bu durum senin için dezavantaj mı?
Wisla Krakow’da önümde Maciej Zurawski ve
Tomasz Frankowski gibi iki iyi forvet vardı.
İkisi de çok hızlı oyunculardı ve oyun
tarzımı da bir bakıma onlar belirliyordu.
Artık birbirimizi ezberlemiştik. Nereye
kaçarlar, nasıl oynarlar çok iyi biliyordum.
Pas atmaya karar verdiğimde onlar orada olur
mu, olmaz mı diye düşünmezdim bile. Bilirim
ki pası atacağım bölgede ya Zurawski ya da
Frankowski olur.
Bizde de Fatih, Yattara, Gökdeniz gibi hızlı
adamlar var. Aynı hareketleri burada da
yapabilirsin...
Trabzonspor’da oyun sistemi daha farklı.
İkili forvetin arkasında başka serbest bir
forvet daha var. Oysa, ben Wisla’da ikili
forvetin hemen arkasındaydım. Ancak, her
şeye rağmen, bu sisteme kendimi uydurmak
zorundayım.
Taraftar, senin ‘play-maker’ olduğunu
düşünüyor. Gerçek bir ‘play-maker’ mısın?
Kendimi bir ‘play-maker’ olarak görmüyorum.
Hoca ne derse o olur.
Bana oyun kurucu görevi verirse oyun kurucu
olurum. Beni kanada koyarsa, kanatta, göbeğe
koyarsa göbekte oynarım.
Ancak Szymek, senin tipik bir ‘play-maker’
olduğunu düşünüyorduk.
Çağdaş
futbolda futbolcu, birden çok yeteneği
olmalı. Yani, bir play-maker, kanatta görev
verildiğinde aynı performansla
oynayabilmeli. Hem
‘play-maker’ durarak oynamamalı. Koşmalı, en
az kanat adamı kadar mücadeleci olmalı.
Kontrol edilemez olmalı. Kontrol edilebilen
(bunu koşmayan-mücadele etmeyen olarak
açıklıyor) ‘play-maker’ı rakip kilitledi mi,
sizin kazanma şansınız da zayıflar.
‘Play-maker’sız
takımlar, gole gitmekte, oyunu kontrol
etmekte, ya da önde olduklarında baskıyı
hafifletmede sorunlar yaşıyor.
Sadece benle olmaz. Orta sahada Hüseyin ve
Lee de ‘play-maker’ rolünde oynamalı.
Şimdiki sistemde, eskisi gibi serbest oyun
kurucuya yer yok. Evet, belki pas kültürüm
ya da yeteneğim belki ileridedir ama bu,
koşmayacağım, arkadaşımın yardımına
gitmeyeceğim anlamı taşımaz.
Polonya futbolu daha çok fiziğe dayalı. Türk
futbolunda teknik yeti daha ön planda. Bu
noktada bir sorun yaşar mısın?
Wisla ile Trabzonspor birbirine çok benziyor
aslında. İki takımda
da teknik ön planda. On sekiz takımlı
Polonya 1. Ligi’nde dört-beş takım teknik
top oynuyor.
Bireysel olarak kendini güçlü hissediyor
musun? Eksiğin var
mı?
Sol
ayağımı biraz güçlendirmem lazım. Tabii, bir
de Polonya 1. Ligi
erken bitti. Aralık ayının başında lig sona
erdi. Ocak ayının dokuzuna kadar izinliydik.
Trabzonspor’a 40 günlük dinlenmenin hemen
ardından geldim. Türkiye liglerinde dinlenme
süresi daha az. Bizim lig 8 Mart’ta
başlayacaktı ve kendimizi ona göre
ayarlamıştık.
Szymek, 29 yaşındasın ve Polonya futbolunun
önemli isimlerinden birisin. Neden bu yaşa
kadar yurtdışında bir takıma transfer
olmadın?
20
yaşında İnter, 22 yaşında Udinese ile
görüşmelerim olmuştu. O zamanki şartlarda bu
transferler gerçekleşmedi. Son iki teklif
Trabzonspor ve Dinamo Moskova’dan geldi.
Tercihimi Trabzonspor’dan yana kullandım.
Trabzonspor sana ilk olarak ne zaman
transfer teklif etti?
Sezona
başlamadan önce de bir teklif getirmişlerdi
ancak olmamıştı.
Trabzonspor’un teklifine ‘evet’ demendeki en
önemli neden nedir?
Şampiyonlar Ligi... Dört senedir Wisla
Krakow’dayım ancak bir türlü Şampiyonlar
Ligi’ne katılamadık. Katılma umudu da
olmadı. Trabzonspor’da bu umut var. Buraya
Şampiyonlar Ligi’nde oynamak amacıyla
geldim. Bu sezon olmadı belki ancak bu takım
Şampiyonlar Ligi’ne katılabilecek bir takım.
Trabzon’a gelirken aklında acabalar var
mıydı? ‘Başarılı olacak mıyım?’, ‘Ya
olamazsam’ gibilerinden...
Sadece
futbol değil, yeni bir şey deneyen herkes
bunu düşünür. Kendime güveniyorum ve burada
başarılı olacağımı biliyorum. Tabii,
arkadaşlarım, hocam da beni
destekleyecektir. Korkularım olsa,
Trabzonspor’a gelmez, Wisla’da kalırdım.
Türk
oyuncular gibi Polonyalı oyuncular da Avrupa
futbolunda pek boy gösteremiyorlar. Bizden
Tugay, Nihat, Emre dışında Avrupa’da oynayan
yok (gurbetçiler dışında). Pek fazla
Polonyalı oyuncu da yok.
Benzerliğin nedeni ne
olabilir?
Her iki
ligde de mücadele düşük. Polonya’da ve
burada şampiyonluğa sadece dört takımın
oynaması, futbolcuya da yansıyor. Bir de
Polonyalı futbolcuların reklamı pek yok.
Yani pazarlama yapamıyoruz. Buna bir de
altyapıya yatırım yapmamayı ekleyin.
Altyapısı olmayan futbol
geriler. Polonya futbolu da bundan dolayı
geriledi sanırım.
Yurt
dışında Polonyalı hangi futbolcular var?
Liverpool’un kalecisi Dudek, Bayern
Leverkusen’de Jacek Krzynowek bilinen
isimler. Onların dışında Hannover’de,
Nurnberg, Anderlecht’te oynayan Polonyalı
tanınmış futbolcular var ve bunlar aynı
zamanda milli. (Almanya İkinci Ligi’nde de
çok Polonyalı futbolcu olduğunu söylüyor).
Trabzon sokaklarını nasıl buldun?
Taraftar hakkındaki ilk
izlenimlerin neler?
Gördüğüm kadarıyla fanatik taraftarımız var.
Avrupa’da da küçük şehirlerin taraftarları
genelde takımına sahip çıkar. Bu arada
seyirci beni seviyor, bunu hissediyorum ve
onlara teşekkür ediyorum.
Polonya halkı futbolculara nasıl bakar?
Futbolcular, kendilerini toplumdan
ayrıştırır mı?
Polonya’da bu kadar fanatik taraftar yoktur.
Futbolcunun özel hayatıyla da ilgilenmezler.
Kim ne kazanıyor, nereye gidiyor kimsenin
umrunda olmaz. Bir futbolcu diğerinin ne
kazandığını bilmez bile...
Bazı
yabancılar Türkiye’yi, kariyerinin son
noktası olarak görüyor. Türkiye’nin dışarda
böyle bir algılanması mı var?
Yaşlı
futbolcuları Türkiye’ye getiren teknik
direktör ve menajerlere sormak lazım. Ancak
şu var, Türkler, yabancı futbolcunun ünlü
olmasını istiyor. Ünlü olana kadar da yaşı
geçiyor.
Şenol Güneş sana neler söyledi? Senden
sahada hangi görevleri bekliyor?
Bana
takımdan ve sistemden bahsetti. Kağıt
üzerinde nerede nasıl oynamam gerektiğini
anlattı. Onun sistemi bana yabancı değil.
Çoktandır oynadığım sistem. Hüseyin göbeği
kontrol ettiğinde Lee ve ben, sol ve sağ
kanatlara yardımcı olacağız. Yattara, ileri
çıktığında, ondan boşalan yeri kapatacağım.
Tabii, bu arada kendi
işimi de yapacağım.
Şenol Güneş’i daha önce tanıyor muydun?
Hakkında neler
duymuştun?
Dünya
futbolu onu tanıyor. Ben de Dünya üçüncüsü
olduğunuz dönemden tanıyorum. Ki o dönemde
Avrupa’nın en iyi hocası seçilmişti,
yanılmıyorsam. Buraya gelince öğrendim ki,
daha önce Trabzonspor’un kalesini uzun
yıllar korumuş, kaptanlık yapmış. İyi hoca
olduğunu duymuştum; Yanılmadığımı gördüm.
Bizlerle yakın diyaloglara giriyor; bu çok
önemli.
Futbolcular hakkında ilk izlenimin neler?
Kimleri tanıyorsun? Sence takımın en
yetenekli genç oyuncusu hangisi?
Bana
yakın davranıyorlar ve beni hemen içlerine
aldılar. İsim olarak hepsini tanıyorum
artık. Genç oyunculardan Ufuk Bayraktar, çok
yetenekli. Futbolcular hakkında tek tek
yorum yapmak istemiyorum.
Takım olarak Trabzonspor...
Milli takıma dört oyuncu gönderen bir takım
iyi takımdır. Ümit ve
Genç milli oyuncuları da var. Yabancı
oyunculardan Lee, Yattara da milli
takımlarda oynuyor... Hepsinden önemlisi,
takım içinde iç sorunun olmaması.

Futboldan sonraki hedefin ne?
Futbolun içinde kalmak. İlkokul çağındaki
çocuklara futbol eğitimi vermek istiyorum.
Yani, yaş grubu 8-10 olan çocuklara öğretmen
edasıyla futbol öğretmek. Bu yaş grubuyla
başarı kazanırsam eğer, hedefimi
yükseltebilirim. Teknik direktörlük için en
alttan başlamak lazım.
Türkiye’de otuz yaşını geçen futbolcular
‘yaşlı’ olarak kabul ediliyor ve toplumsal
baskı görüyorlar. Türkiye’deki bu bakış
açısı hakkında neler düşünüyorsun?
Türk
futbolcularının profesyonelliği nasıl
bilmiyorum. Bunu bilmem için önce Türk
futbolunu çok iyi tanımam lazım.
Tanımıyorum. Ancak şu var; Polonya
futbolunda 34 yaşında bir adama bile ne
zaman bırakacak diye bakmazlar. Trabzonspor
açısından konuşursak, burada profesyonellik
var ve de yaşanıyor. Bakıyorum takıma,
herkes birbirini seviyor, sayıyor; ilişkiler
iyi.
Sence, profesyonellik ne, profesyonel kim?
Profesyonel futbolcu, futbolunun içinde
kaldığı sürece, bu iş dışında başka bir şey
düşünmemeli. Kendi yeteneklerini en üstlere
çıkarmak için uğraşmalı.
Sadece her maç değil, her
antrenman önemlidir. Böyle bakmalıdır bu
işe. Futbolcu, şöhret olmak için futbol
oynamamalı.
Adın Miroslaw Szymkowiak ama formanda Szymek
yazıyor...
Adım
ve soyadım çok uzun. Bir de, benim gibi
futbol oynayan iki kardeşim daha var.
Onlardan farklı adlandırılmak için adımı
Szymek diye kısaltmışlardı.
Saçlarının sarısı doğal rengi mi?
Yok,
ama bu renge yakın...
Çok kişi 7 numarayı giydi ama içlerinden
biri var ki, hiç unutulmadı: Şota... Tanıyor
musun?
Evet, Şota’yı Avrupa’dan biliyorum.
Formanın ağırlığı fazla...
Elimden
geleni yapacağım.
Ailen burada değil, eşin, ebeveynlerin
Polonya’da... Bunun zorluklarını yaşıyor
musun?
17
yaşımdan beri ailemden ayrıyım. Eşim
Polonya’da ve çalışıyor. Türkiye’ye,
Trabzonspor’a futbol oynamaya geldim. Hele
uyum döneminde ailemden çok futboluma
bakmalıyım. Zamanımı takıma adapte olmak
için kullanmalıyım. Şu an konfor yaratmak
zamanı değil.
Eğitimin ne?
Makine
teknisyeniyim.
Türk
yemeklerine alıştın mı?
Yemek
ayırt etmem ama Türk yemekleri çok biberli.
Biber dokunuyor bana.
En
sevdiğin yemek?
Makarna...
Sosyalizmden sonra Polonya’da ne değişti?
Aslında
ben sosyalist idare dönemini çok bilmiyorum.
Sosyalist yönetimden sonra süpermarketler
geldi, sokaklar değişti, bolluk oldu. Ancak,
bu dönemden sonra, çok zenginler ortaya
çıktı, onlara karşılık maalesef çok fakirler
de türedi.
Dil
problemini nasıl çözüyorsun?
Futbolun dili bir.
Doktor var, problem yok. (Doktor Murad
Merdanlı’yı gösteriyor)
Zurawski gelmek istiyor
Zurawski’nin Trabzonspor’a gelmesi için
aracı oldun mu? Onunla ne konuştun ve o
nasıl bir futbolcu?
Zurawski, son birkaç yıldır Polonya Ligi’nin
hem en iyi futbolcusu, hem de gol kralı.
En iyi üç futbolcudan
biridir. Aklında gol vardır, hep golü
düşünür. Trabzonspor’a transferi konusuna
gelince, çok istedi hatta bavullarını bile
hazırlamıştı. Ancak Wisla kulübü yardımcı
olmadı; olsaydı, o şimdi buradaydı.
Neden yardımcı olmadılar?
Wisla küçük takım değil. O da Polonya’da
büyük takım. Trabzonspor’dan istediği
garantiyi alamadı. Yani teminat mektubunu
yeterli bulmadı.
Geçen sene Schalke’yi hem de Almanya’da 4-0
yenmiştiniz. Senin iki asistin, Zurawski’nin
de iki golü vardı...
Evet,
sadece o maçta değil, pek çok maçta benim
asistlerim ve onun golleri var.
Frankowski de iyi bir
golcüdür.
Polonya’da bu ikisi dışında Türkiye
liglerinde oynayabilecek çok futbolcu var.
Onun buraya gelmesini çok istedin.
Bu isteğin altyapısında ne
var?
Bir
kere faydalı olacağını düşündüm. Birbirine
alışmış futbolcuların aynı yerde oynaması
artı bir avantajdır. Bunun dışında hemşehrim
olduğu için. O da ben
de Poznanlı’yız. Ayrıca aile dostum, komşum.
Türk
ve Polonya liglerini karşılaştırırsan, hangi
lig daha zor?
Her iki
lig aynı düzeyde. Orada da şampiyonluğa
oynayan takım sayısı dört ya da beş. Kalan
takımlar ligde kalmanın mücadelesini
veriyorlar.
Orada da Trabzonspor gibi altyapısına önem
veren takımlar var mı?
Wisla
Krakow, Türkiye’de İstanbul takımları gibi
altyapıdan oyuncu yetiştirmekten çok,
dışardan hazır oyuncular alır. Mesela Amica
Wronki takımı var; onlar da, kendi
futbolcularını altyapıdan çıkarır ve
oynatır.
|