Son güncelleme: 06.03.2005

haber
anasayfa
forum mp3'ler videolar makaleler fotoğraflar linklerimiz>>
                                                                                                                                                                 
 

 

 

Şampiyonlar Ligi için buradayım

 

Devre arasında Wisla Krakow’dan gelen Szymkowiak “Trabzonspor Şampiyonlar Ligi’ne kalabilecek güçte. Buraya o ligde oynama hayaliyle geldim. Bu takım hem yetenek, hem de arkadaşlık olarak bunu başarabilir” diyor.

 

YAZI:

Yıl 1992... Polonya 16 Yaşaltı Futbol Takımı Avrupa Şampiyonu... O takıma şampiyonluğu getiren adam, Miroslaw Szymkowiak... Poznan’da dünyaya gelen Szymkowiak, iki büyük abisi gibi hayata futbol topuyla atılıyor. Poznan kulübünde futbola başlan Szymek, burada uzun süre oyandıktan sonra Wisla Krakow’a geçiyor. İlginçtir daha önce pek çok kişinin adını bilmediği Wisla Krakow takımı Avrupa’da ve kendi liginde önemli işler yapıyor. (En son geçen yıl Schalke 04’ü kendi sahalarında 4-0 yenmişlerdi; Szymek o maçta iki asistle oynamıştı.) En önemli özelliği, mükemmel pas yeteneği ve oyunu kendi takımı lehine kontrol etmesini sağlama olarak gösteriliyor. Krakow’da arkasında oynadığı Frankowski ve Zurawski’yi de yıldız yapan Szymek’in sırtında şimdi bordo-mavi forma var. Trabzonspor taraftarının sempatiyle baktığı Szymek, soğuk Leh’lere inat gülmeyi eksik etmeyen yapısıyla dikkat çekiyor. İnanılmaz sıcakkanlı ve sempatik. Gülüyor, güldürüyor. İlk gözlemi, takımdaki arkadaşlık: “Yetenekli bir takımda arkadaşlık bu kadar ileri düzeydeyse Şampiyonlar Ligi’ne girmek zor değil” diyor. Söyleşinin ardından Syzmek ile Trabzon’u turluyoruz. Tercümanlığını da yapan kulüp doktoru Murad Merdanlı’ya kentin sokaklarının dar, insanlarının sempatik olduğunu söylüyor.

 

 

Szymek, futbola nerede başladın?

Futbola Olimpia Poznan takımında başladım. Polonya 1. Ligi’nde top oynamaya başladığımda 16 yaşındaydım. 24 yaşına kadar burada oynadıktan sonra Wisla Krakow’a geçtim. Dört yıl burada kaldım. Şimdi Trabzonspor’dayım.

Futbolcu sahada konuşur ama bize kendini biraz anlat istersen...

Futbola sağbek olarak başladım aslında, ancak zamanla orta sahaya kaydım ve orta saha oyuncusu oldum. Kanat oyuncusu daha çok mücadele etmeli. Benim oyun yapımda yaratıcılık ön planda... 

Sistem, senin için ne kadar önemli?

Son beş yıldır 4-4-2 ile oynadım. Bu sistem mücadeleye dayalı... Orta alanın göbeğinde oynayan futbolcu, hem mücadeleci hem de yaratıcı olmak zorunda.

Wisla’da yıllardır oynuyorsun ve bildiğin takım. Oysa bizde belli bir zamana ihtiyacın olacak. Bu durum senin için dezavantaj mı?

Wisla Krakow’da önümde Maciej Zurawski ve Tomasz Frankowski gibi iki iyi forvet vardı. İkisi de çok hızlı oyunculardı ve oyun tarzımı da bir bakıma onlar belirliyordu. Artık birbirimizi ezberlemiştik. Nereye kaçarlar, nasıl oynarlar çok iyi biliyordum. Pas atmaya karar verdiğimde onlar orada olur mu, olmaz mı diye düşünmezdim bile. Bilirim ki pası atacağım bölgede ya Zurawski ya da Frankowski olur.

Bizde de Fatih, Yattara, Gökdeniz gibi hızlı adamlar var. Aynı hareketleri burada da yapabilirsin... 

Trabzonspor’da oyun sistemi daha farklı. İkili forvetin arkasında başka serbest bir forvet daha var. Oysa, ben Wisla’da ikili forvetin hemen arkasındaydım. Ancak, her şeye rağmen, bu sisteme kendimi uydurmak zorundayım.

Taraftar, senin ‘play-maker’ olduğunu düşünüyor. Gerçek bir ‘play-maker’ mısın?

Kendimi bir ‘play-maker’ olarak görmüyorum. Hoca ne derse o olur. Bana oyun kurucu görevi verirse oyun kurucu olurum. Beni kanada koyarsa, kanatta, göbeğe koyarsa göbekte oynarım.

Ancak Szymek, senin tipik bir ‘play-maker’ olduğunu düşünüyorduk.

Çağdaş futbolda futbolcu, birden çok yeteneği olmalı. Yani, bir play-maker, kanatta görev verildiğinde aynı performansla oynayabilmeli. Hem ‘play-maker’ durarak oynamamalı. Koşmalı, en az kanat adamı kadar mücadeleci olmalı. Kontrol edilemez olmalı. Kontrol edilebilen (bunu koşmayan-mücadele etmeyen olarak açıklıyor) ‘play-maker’ı rakip kilitledi mi, sizin kazanma şansınız da zayıflar.

Play-maker’sız takımlar, gole gitmekte, oyunu kontrol etmekte, ya da önde olduklarında baskıyı hafifletmede sorunlar yaşıyor.

Sadece benle olmaz. Orta sahada Hüseyin ve Lee de ‘play-maker’ rolünde oynamalı. Şimdiki sistemde, eskisi gibi serbest oyun kurucuya yer yok. Evet, belki pas kültürüm ya da yeteneğim belki ileridedir ama bu, koşmayacağım, arkadaşımın yardımına gitmeyeceğim anlamı taşımaz.

 

 

Polonya futbolu daha çok fiziğe dayalı. Türk futbolunda teknik yeti daha ön planda. Bu noktada bir sorun yaşar mısın?

Wisla ile Trabzonspor birbirine çok benziyor aslında. İki takımda da teknik ön planda. On sekiz takımlı Polonya 1. Ligi’nde dört-beş takım teknik top oynuyor.

Bireysel olarak kendini güçlü hissediyor musun? Eksiğin var mı?

Sol ayağımı biraz güçlendirmem lazım. Tabii, bir de Polonya 1. Ligi erken bitti. Aralık ayının başında lig sona erdi. Ocak ayının dokuzuna kadar izinliydik. Trabzonspor’a 40 günlük dinlenmenin hemen ardından geldim. Türkiye liglerinde dinlenme süresi daha az. Bizim lig 8 Mart’ta başlayacaktı ve kendimizi ona göre ayarlamıştık.

Szymek, 29 yaşındasın ve Polonya futbolunun önemli isimlerinden birisin. Neden bu yaşa kadar yurtdışında bir takıma transfer olmadın?

20 yaşında İnter, 22 yaşında Udinese ile görüşmelerim olmuştu. O zamanki şartlarda bu transferler gerçekleşmedi. Son iki teklif Trabzonspor ve Dinamo Moskova’dan geldi. Tercihimi Trabzonspor’dan yana kullandım.

Trabzonspor sana ilk olarak ne zaman transfer teklif etti?

Sezona başlamadan önce de bir teklif getirmişlerdi ancak olmamıştı.

Trabzonspor’un teklifine ‘evet’ demendeki en önemli neden nedir?

Şampiyonlar Ligi... Dört senedir Wisla Krakow’dayım ancak bir türlü Şampiyonlar Ligi’ne katılamadık. Katılma umudu da olmadı. Trabzonspor’da bu umut var. Buraya Şampiyonlar Ligi’nde oynamak amacıyla geldim. Bu sezon olmadı belki ancak bu takım Şampiyonlar Ligi’ne katılabilecek bir takım.

Trabzon’a gelirken aklında acabalar var mıydı? ‘Başarılı olacak mıyım?’, ‘Ya olamazsam’ gibilerinden...

Sadece futbol değil, yeni bir şey deneyen herkes bunu düşünür. Kendime güveniyorum ve burada başarılı olacağımı biliyorum. Tabii, arkadaşlarım, hocam da beni destekleyecektir. Korkularım olsa, Trabzonspor’a gelmez, Wisla’da kalırdım.

 

 

Türk oyuncular gibi Polonyalı oyuncular da Avrupa futbolunda pek boy gösteremiyorlar. Bizden Tugay, Nihat, Emre dışında Avrupa’da oynayan yok (gurbetçiler dışında). Pek fazla Polonyalı oyuncu da yok. Benzerliğin nedeni ne olabilir?

Her iki ligde de mücadele düşük. Polonya’da ve burada şampiyonluğa sadece dört takımın oynaması, futbolcuya da yansıyor. Bir de Polonyalı futbolcuların reklamı pek yok. Yani pazarlama yapamıyoruz. Buna bir de altyapıya yatırım yapmamayı ekleyin. Altyapısı olmayan futbol geriler. Polonya futbolu da bundan dolayı geriledi sanırım.

Yurt dışında Polonyalı hangi futbolcular var?

Liverpool’un kalecisi Dudek, Bayern Leverkusen’de Jacek Krzynowek bilinen isimler. Onların dışında Hannover’de, Nurnberg, Anderlecht’te oynayan Polonyalı tanınmış futbolcular var ve bunlar aynı zamanda milli. (Almanya İkinci Ligi’nde de çok Polonyalı futbolcu olduğunu söylüyor).

Trabzon sokaklarını nasıl buldun? Taraftar hakkındaki ilk izlenimlerin neler?

Gördüğüm kadarıyla fanatik taraftarımız var. Avrupa’da da küçük şehirlerin taraftarları genelde takımına sahip çıkar. Bu arada seyirci beni seviyor, bunu hissediyorum ve onlara teşekkür ediyorum.

Polonya halkı futbolculara nasıl bakar? Futbolcular, kendilerini toplumdan ayrıştırır mı?

Polonya’da bu kadar fanatik taraftar yoktur. Futbolcunun özel hayatıyla da ilgilenmezler. Kim ne kazanıyor, nereye gidiyor kimsenin umrunda olmaz. Bir futbolcu diğerinin ne kazandığını bilmez bile...

Bazı yabancılar Türkiye’yi, kariyerinin son noktası olarak görüyor. Türkiye’nin dışarda böyle bir algılanması mı var?

Yaşlı futbolcuları Türkiye’ye getiren teknik direktör ve menajerlere sormak lazım. Ancak şu var, Türkler, yabancı futbolcunun ünlü olmasını istiyor. Ünlü olana kadar da yaşı geçiyor. 

Şenol Güneş sana neler söyledi? Senden sahada hangi görevleri bekliyor?

Bana takımdan ve sistemden bahsetti. Kağıt üzerinde nerede nasıl oynamam gerektiğini anlattı. Onun sistemi bana yabancı değil. Çoktandır oynadığım sistem. Hüseyin göbeği kontrol ettiğinde Lee ve ben, sol ve sağ kanatlara yardımcı olacağız. Yattara, ileri çıktığında, ondan boşalan yeri kapatacağım. Tabii, bu arada kendi işimi de yapacağım. 

Şenol Güneş’i daha önce tanıyor muydun? Hakkında neler duymuştun?

Dünya futbolu onu tanıyor. Ben de Dünya üçüncüsü olduğunuz dönemden tanıyorum. Ki o dönemde Avrupa’nın en iyi hocası seçilmişti, yanılmıyorsam. Buraya gelince öğrendim ki, daha önce Trabzonspor’un kalesini uzun yıllar korumuş, kaptanlık yapmış. İyi hoca olduğunu duymuştum; Yanılmadığımı gördüm. Bizlerle yakın diyaloglara giriyor; bu çok önemli.

Futbolcular hakkında ilk izlenimin neler? Kimleri tanıyorsun? Sence takımın en yetenekli genç oyuncusu hangisi?

Bana yakın davranıyorlar ve beni hemen içlerine aldılar. İsim olarak hepsini tanıyorum artık. Genç oyunculardan Ufuk Bayraktar, çok yetenekli. Futbolcular hakkında tek tek yorum yapmak istemiyorum.

Takım olarak Trabzonspor...

Milli takıma dört oyuncu gönderen bir takım iyi takımdır. Ümit ve Genç milli oyuncuları da var. Yabancı oyunculardan Lee, Yattara da milli takımlarda oynuyor... Hepsinden önemlisi, takım içinde iç sorunun olmaması.

 

 

Futboldan sonraki hedefin ne?

Futbolun içinde kalmak. İlkokul çağındaki çocuklara futbol eğitimi vermek istiyorum. Yani, yaş grubu 8-10 olan çocuklara öğretmen edasıyla futbol öğretmek. Bu yaş grubuyla başarı kazanırsam eğer, hedefimi yükseltebilirim. Teknik direktörlük için en alttan başlamak lazım.

Türkiye’de  otuz yaşını geçen futbolcular ‘yaşlı’ olarak kabul ediliyor ve toplumsal baskı görüyorlar. Türkiye’deki bu bakış açısı hakkında neler düşünüyorsun?

 Türk futbolcularının profesyonelliği nasıl bilmiyorum. Bunu bilmem için önce Türk futbolunu çok iyi tanımam lazım. Tanımıyorum. Ancak şu var; Polonya futbolunda 34 yaşında bir adama bile ne zaman bırakacak diye bakmazlar. Trabzonspor açısından konuşursak, burada profesyonellik var ve de yaşanıyor. Bakıyorum takıma, herkes birbirini seviyor, sayıyor; ilişkiler iyi.

Sence, profesyonellik ne, profesyonel kim?

Profesyonel futbolcu, futbolunun içinde kaldığı sürece, bu iş dışında başka bir şey düşünmemeli. Kendi yeteneklerini en üstlere çıkarmak için uğraşmalı. Sadece her maç değil, her antrenman önemlidir. Böyle bakmalıdır bu işe. Futbolcu, şöhret olmak için futbol oynamamalı. 

Adın Miroslaw Szymkowiak ama formanda Szymek yazıyor...

Adım ve soyadım çok uzun. Bir de, benim gibi futbol oynayan iki kardeşim daha var. Onlardan farklı adlandırılmak için adımı Szymek diye kısaltmışlardı.

Saçlarının sarısı doğal rengi mi?

Yok, ama bu renge yakın...

Çok kişi 7 numarayı giydi ama içlerinden biri var ki, hiç unutulmadı: Şota... Tanıyor musun?

Evet, Şota’yı Avrupa’dan biliyorum.

Formanın ağırlığı fazla...

Elimden geleni yapacağım.

Ailen burada değil, eşin, ebeveynlerin Polonya’da... Bunun zorluklarını yaşıyor musun?

17 yaşımdan beri ailemden ayrıyım. Eşim Polonya’da ve çalışıyor. Türkiye’ye, Trabzonspor’a futbol oynamaya geldim. Hele uyum döneminde ailemden çok futboluma bakmalıyım. Zamanımı takıma adapte olmak için kullanmalıyım. Şu an konfor yaratmak zamanı değil.

Eğitimin ne?

Makine teknisyeniyim.

Türk yemeklerine alıştın mı?

Yemek ayırt etmem ama Türk yemekleri çok biberli. Biber dokunuyor bana.

En sevdiğin yemek?

Makarna...

Sosyalizmden sonra Polonya’da ne değişti?

Aslında ben sosyalist idare dönemini çok bilmiyorum. Sosyalist yönetimden sonra süpermarketler geldi, sokaklar değişti, bolluk oldu. Ancak, bu dönemden sonra, çok zenginler ortaya çıktı, onlara karşılık maalesef çok fakirler de türedi. 

Dil problemini nasıl çözüyorsun?

Futbolun dili bir. Doktor var, problem yok. (Doktor Murad Merdanlı’yı gösteriyor)

Zurawski gelmek istiyor

Zurawski’nin Trabzonspor’a gelmesi için aracı oldun mu? Onunla ne konuştun ve o nasıl bir futbolcu?

Zurawski, son birkaç yıldır Polonya Ligi’nin hem en iyi futbolcusu, hem de gol kralı. En iyi üç futbolcudan biridir. Aklında gol vardır, hep golü düşünür. Trabzonspor’a transferi konusuna gelince, çok istedi hatta bavullarını bile hazırlamıştı. Ancak Wisla kulübü yardımcı olmadı; olsaydı, o şimdi buradaydı.

Neden yardımcı olmadılar?

Wisla küçük takım değil. O da Polonya’da büyük takım. Trabzonspor’dan istediği garantiyi alamadı. Yani teminat mektubunu yeterli bulmadı.

Geçen sene Schalke’yi hem de Almanya’da 4-0 yenmiştiniz. Senin iki asistin, Zurawski’nin de iki golü vardı...

Evet, sadece o maçta değil, pek çok maçta benim asistlerim ve onun golleri var. Frankowski de iyi bir golcüdür. Polonya’da bu ikisi dışında Türkiye liglerinde oynayabilecek çok futbolcu var.

Onun buraya gelmesini çok istedin. Bu isteğin altyapısında ne var?

Bir kere faydalı olacağını düşündüm. Birbirine alışmış futbolcuların aynı yerde oynaması artı bir avantajdır. Bunun dışında hemşehrim olduğu için. O da ben de Poznanlı’yız. Ayrıca aile dostum, komşum.

Türk ve Polonya liglerini karşılaştırırsan, hangi lig daha zor?

Her iki lig aynı düzeyde. Orada da şampiyonluğa oynayan takım sayısı dört ya da beş. Kalan takımlar ligde kalmanın mücadelesini veriyorlar.

Orada da Trabzonspor gibi altyapısına önem veren takımlar var mı?

Wisla Krakow, Türkiye’de İstanbul takımları gibi altyapıdan oyuncu yetiştirmekten çok, dışardan hazır oyuncular alır. Mesela Amica Wronki takımı var; onlar da, kendi futbolcularını altyapıdan çıkarır ve oynatır.

 

                                                                          

© copyright 2004 Karalahana.com