
Karadeniz müziğine klasik eserler armağan eden ve
son dönemlerde pek fazla göz önünde olmayan Erkan
Ocaklı, otuz beşinci sanat yılını kutluyor. Ocaklı,
“Trabzonspor da, ben de aynı dönemlerde ortaya
çıktık. Kulvarlarımız farklıydı. Trabzonspor ligin,
ben de müzik dünyasının geleneklerini değiştirdim”
diyor.
Erkan Ocaklı, otuz beşinci sanat yılında*
Yaş Otuz beş, yolun yarısı demek
‘Misiri kuruttun mi, Ula Ula Niyazi’ gibi Karadeniz
klasiklerine imza atan Erkan Ocaklı, derin bir
inzivadan “Kurtlar Sofrası” adlı albümle uyandı.
1970’li yılların başında, elinde bağlamasıyla
Karadeniz’in hiç de alışık olmadığı bir yoldan müzik
dünyasına girdi, hit parçalar üretti. Yaptığı plak
ve albümlerin sayısını unuttuğunu söylese de, kırka
yakın albüm, üç yüz elli civarında besteye imza
attı. Taş plaktan, cdli albüme kadar her dönemde
söyleyecek bir türküsü mutlaka oldu. Ocaklı bu
günlerde, daha da olgunlaşmanın verdiği birikimle,
daha çok evrensel mesajlar veriyor ve
“İki tane yavrum olsun, biri Sevda, biri Barış
Özgürlüğün yollarında yarış Ocaklı yarış.
Denizlerden karalara ulaş sevdam, ulaş sevdam
Barış dolu bir dünyada, dolaş sevdam, dolaş sevdam”
diyor.
Türk Halk Müziği’ne verdikleri ve vermedikleriyle
her dönemde adında söz ettirdi. Son dönemlerde, yeni
çıkan seslerin ve yüzlerin gölgesinde unutulmuşluğu
yaşadı. Bu bir anlamda, o piyasanın ve hızlı
tüketimin bir sonucuydu. Ocaklı ile söyleşimiz, daha
çok müzik yolculuğu üzerine. Futbola girmek istedik
ancak, Türk Halk Müziği’nin köklü isimlerinden
Ocaklı, notalı geçişlerle, konuyu müziğe getirmeyi
başardı.
Doktor olmak istedim
-
Sondan başlayalım isterseniz, Erkan Ocaklı neler
yapıyor?
Türkücü Erkan Ocaklı, 56 yaşına girmesine rağmen
hala türkü imal etmeye çalışıyor. Türkü okumakla
kalmıyor, yazıyor, besteliyor, velhasıl görüntüsünü
veriyorum.
-
Çok bilindik bir hikaye ama müzikle yolunuz nasıl
kesişti? Babanız ormancıydı, siz müzik adamı
oldunuz...
Ben bir bağlama sanatçısıyım aslında. On üç-on dört
yaşlarında sevdalıklara başladım. Köyde bağlama
çaldığım sıralarda eğitim için önce Trabzon’a,
ardından da üniversite okumaya İstanbul’a geldim.
Galatasaray Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ne
girdim. Ardından orayı bırakıp İstabul Üniversitesi
Zoobotanik Bölümü’ne girdim. Tıp okumak istedim.
Puanım da yetmesina rağmen bu bölümü yazmadığımdan
başka bir bölüme girdim. Ancak İstanbul’a gelmek
müzik hayatımı çok etkiledi. Cemiyetlerde, müzikle
ilgili yerlerde çalmaya başladım. 1970’li yılların
hemen başında Mine Koşan’a bağlama bile çaldım.
Müzik piyasasında tanınmaya başlayınca, yolum Harika
Plak’a düştü. Ayhan Güçlücan adlı Oflu bir
hemşehrimiz. Yirmi sene ondan ayrılmadım. Harika
Plak’tan çok para kazandım diyemeyeceğim. Çünkü bir
Oflu’dan ne kadar para kazanabilirsiniz? Bu laf bir
espiri olduğu kadar, gerçektir de...
-
Hangi yıllar arası Harika Plak’tan albümleriniz
çıktı?
1971-91 arası... Hit olan tüm albümlerim bu firmadan
çıktı.
-
Plaktan cdye geçiş döneminden sonraki değişiklikler,
müzik piyasasını nasıl etkiledi?
Plakta ancak iki eser okuyabiliyordunuz. Kaset, ya
da cdye on beş eser sığıyordu. Tabii, iş daha yorucu
ama hızlı olmaya başladı. Çıkardığım tüm plaklar
tuttu. Hatta Trabzonspor türkülerim de çok
sevilmişti.
80’lerde Karadeniz pop!
-
Trabzonspor’a plak mı yaptınız?
Evet, 1975’te… Trabzonspor 1.Lig’e çıktığında
yaptım. Bir eserin sözlerinde,
‘Yeşil sahaları yıktık uşaklar yıktık.
Yaşasın Trabzonspor, 1.Lig’e çıktık’ dedik.
Ardından 80’li yıllar ve radyo günlerim. Radyo’dan
sonra, o formatta türküler yapmaya başladım. Mesela,
‘Maçka yolları taşli, geluyi sarı saçlı.’ Ula ula
Niyazi, Misir’i kuruttun mi’ gibi eserleri yaptık.
Bu dönemde tekno tarzı Karadeniz müzikleri de
yaptım…
-
Yani kemençenin yanına bas formatı dediğimiz diğer
enstrümanlarla o yıllarda müzikler yaptınız yani…
Evet, en az yirmi sene önce biz Karadeniz-pop yaptık
ve o zaman da tutmuştu. 85’ten sonra disko tarzı
müziklere devam ettik. Çünkü, gençlik bu tür
müzikleri seviyordu. Hayatın akışını iyi takip
ediyordum, sokaktaki insanların ne istediğini
biliyordum. Lahana disko, mısır disko formatları
denedik. 90’lardan sonra pop soundlu Karadeniz
tekrar çıkmaya başladı. Oysa ben bu müziği daha önce
denemiştim.
-
90’lı yılların ikinci yarısından itibaren yeni
yüzler ortaya çıktı. Bu dönemde siz Karadeniz-pop,
Karadeniz tekno ile karşımıza çıkabilirdiniz.
Plak şirketi… İyi bir plak şirketiyle çalışmak,
üreteceklerinizden daha önemlidir. 1990’dan sonra da
iyi şeyler ürettim. Ki bu ürettiklerim, yirmi sene
önceki eserlerimden kat kat daha iyi. Ama birileri
benim önüme set çekti.
-
Kim onlar ve sizi nasıl engellediler?
Buna cevap veremem. Benim yapımda suskunluk var.
Suskun yapım nedeniyle ilk hanımımdan ayrılmak
zorunda kaldım.
-
Kim ayırdı sizi ve bunun sanat camiasında dışarıda
tutulmanızla ne ilgisi var?
Çok ilgisi var. Tüm sanatçılar için bu geçerlidir.
Bağırmak, çığırmak asaletime yakışmazdı, sustum.
Plak şirketim, korsan
-
Erkan Bey, anlamadığım noktalar var. Şimdi siz
eskiye göre kat kat iyi eserler ortaya koyuyorsunuz
ve ama birileri sizin bu camiada olmanızı istemiyor.
Yani kasetiniz iyiyse halk alır zaten ve o birileri
neden sizle uğraşsın?
İsim veremem ama bu mafya grupları MESAM ve Kültür
Bakanlığı’ndan 40 bin kasetimi alıp, “Erkan Ocaklı
40 bin sattı’ dedirtiyorlar. Yani gizli satış. Bu
gizli satışla ne İbrahim Tatlıses, ne de Orhan
Gencebay uğraşabildi.
-
Gizli satış nedir?
Korsan…
-
Korsan, bir ülke gerçeği efendim…
Benim firmam yaptırtıyordu korsanı.
-
Hangi firma?
İsim vermek istemiyorum.
-
Efendim, buna mecbur değilsiniz ama, insanların
haber alma hakkını da görmezden gelemezsiniz…
Karadeniz Müzik Üretim… Adnan Yilmaz’in
şirketi…Babam yıllar önce bana, ‘Oğlum, malını
hırsıza emanet et, çalınmaz’ demişti. Bu laf beni
çok düşündürmüştü. Anladım ki, hırsız malı yesin de,
beni yemesin.
-
Sizin geri plana itilmenizde, bizim anlamadığımız,
sizin de anlatmak istemediğiniz çok değişik şeyler
var.
Bir misyonum vardı ve o birilerini rahatsız etti.
‘Ezanlar Bizim İçin’i yaptım, bazıları bu eserden
çok rahatsız oldu. Trabzonspor’un kuruluşundan bu
yana varım, ama sonradan buradan da dışlandım.
-
Trabzonspor’dan da dışlandığınızı söylüyorsunuz.
Peki, bunda kimin suçu var?
Nedenini ve kimler olduğunu siz bulursanız, bana da
söyleyin…
-
Efendim, biz böyle bir şey var demiyoruz. Siz
diyorsunuz. Nedenini söyleyin diyoruz sadece…
İlk çıktığımdan bu yana, planlı bir şekilde benim
üzerime oyunlar oynandı. Cebime para koydular,
şöhretimi aldılar.
-
Dediğiniz gibi sizin bu camiadan silinmenize karar
verilmişse, yerinize birilerini ikame etmiş olmaları
lazım…
O
kişinin kim olduğu bellidir.
-
Yakın zamanda size, ‘Erkan abi, gel seni eski
günlere döndürelim’ diye bir teklif geldi mi?
Yoo, bana böyle bir teklifle gelemezler. Ben,
ezilirim, yatarım, sürünürüm ama idealim bir gün
gerçekleşir. Maddi bir yönden sıkıntım yok, çok
şükür. Hafta sonlarım doludur, eğer hafta sonu
randevu isteseydin, sana randevu veremezdim.
Hesap vaktim gelecek
-
Siz, planlı bir şekilde arka plana itildiğinizi
ifade ediyorsunuz. Karadeniz’de klasik türkülerde
hep sizin imzanız var. . Yanılıyor olabilirim ancak,
buna rağmen, halktan sizi tekrar istediğine dair bir
işaret gelmedi.
Hayır, yanılıyorsunuz. Her hangi bir gecede,
davette, insanlar benimle fotoğraf çektirmek için
sıraya giriyor. Halkın sevgisi bitmez…
-
Bu sevgi elbette vardır ama kaç kişinin bundan
haberi var…
O
tür gecelerde medya temsilcileri olsa, herkesin
haberi olurdu.
-
Şimdilerde, daha çok Volkan Konak, Kazım Koyuncu,
Fuat Saka gibi Karadeniz müziğini batı
enstrümanlarıyla başarıyla uygulayan sanatçılar ön
planda…
Ben, bu dediğin sanatçıların yaptığını, on beş sene
önce yapıyordum. ‘Burun disko’ adlı bir eser yaptım,
yıllarca dinlendi.
-
Bundan sonra, kendiniz adına bir yol haritanız var
mı?
Allah, bedenime, sesime zeval vermesin. Kimse, bu
saatten sonra susturamayacak beni. Benim hesap
vaktim de gelecek.
-
Sanatçıya yakışır üreterek bir hesaplaşma olacak
sanırım…
Tabii, dediğiniz gibi sanatçıya nasıl yakışıyorsa
öyle olacak…
-
Bir dönem Kanal 7’ye de program yapıyordunuz. Neden
bıraktınız?
Bıraktırdılar…
-
Kim onlar?
İsim veremem. Planın devamı bir süreçtir o... Daha
sonra bana bıraktırıp, başkalarını başlatanları da
bıraktırttılar. Kanal 7 televizyonuna çıkabiliyorum,
ancak mesela ATV, Kanal D gibi kanallarda yokum.
-
En son hangi albümü çıkardınız?
İki ay kadar önce Kurtlar Sofrası adlı albümüm
piyasaya çıktı.
-
Hangi plak şirketinden?
Karadeniz Müzik...
-
İsmail Türüt bir zaman, İbrahim Tatlıses ile
birliktelik yapınca asıl sıçramayı yapmış ve halkın
zihnine kazınmıştı. Siz de İbrahim Tatlıses’in plak
şirketinden albümünüzü çıkarmayı deneyebilirdiniz...
Olabilirdi aslında. Belki ileriki günlerde bu
birliktelik sağlanabilir.
-
Sizin hakkınızda, ‘yaşı ilerledi, artık kenara
çekilsin’ diye bir düşüncenin sadır olduğunu
düşünüyor musunuz?
Bu tür düşünceler, basit insanların düşüncesi. Benim
ne eksiğim var. Sanatım hepsinden ileride ve de daha
yakışıklıyım.
-
Sahne sanatlarını tümünü düşünün; eskile bugün
arasında ne farklar var.
Eskiyle kıyaslanmayacak şekilde imkanlar çok rahat.
Bu imkanlarla eskiden olsa çok daha iyi işler
çıkardı.
-
Karadeniz müziğinin geldiği noktada, iyi ya da kötü
emeği olanlar kimler?
En büyük katkıyı Meltem Tv yaptı. Kemençenin
kırsaldan kente inişinde bu televizyonun katkısı
yadsınamaz. Şahıs olarak da ben...
-
Sizin katkınız nedir?
Yumuşak geçişle kemençeyi geniş halk kitlelerine
sevdirdim. Kemençeyi önce bağlamayla, daha sonra org
gibi diğer enstrümanlarla buluşturdum. Davut
Güloğlu, sahneye çıkmadan bana, ‘Nasıl yapayım abi?’
dedi. Ona, ‘sakın takım elbise giyme, kravat takma;
yırtık bir tişört ve pantolonla sahneye çık’ dedim.
Sonuçlarını gördünüz...
-
Karadeniz’in geleneksel çalgısı kemençe; daha doğuda
tulum var. Bağlama, özellikle sahilde hiç yok. Ancak
iç kesimlerde ve yüksek yerlerde çalındığını
biliyoruz. Siz bağlamayla Karadeniz’i temsil etmeye
başladığınızda, tepki aldınız mı?
Erkan Ocaklı, kemençeyi sildi’ diye çok üzerime
gelinmişti. Bağlamasız türkü mü söyleniyor? Şimdi
Karadeniz müziğinde her bir enstürüman var. Bağlama
Türk müziğinin ana çalgısı. Kemençe ile bağlamayı
yan yana getirebilmek başarıdır.
-
Kemençenin Karadeniz’den başka mesela Yunanistan’da
çokça çalınıp dinlenmesini nasıl açıklayacaksınız?
Yunanlılar’ın çalıp dinlediği kemençe değil,
buzukidir. Kemençe, Karadeniz’den oraya gidenlerin
çalgısıdır.
-
Sizinle karşılaşınca mutlaka soracağım dediğim bir
soru var aklımda: ‘Ula ula Niyazi’ türkünüzdeki
Niyazi, gerçek biri mi?
Evet, gerçek biridir, öldü tabii... Kokoş Niyazi,
Maçka’da yaşayan Kapıköylü Kokoş Niyazi derlerdi
ona... Onlar ilk gençlik zamanlarımızın tip
adamlarıydı.
Kara kedi Şenol
-
Bir gün her şeyi bırakıp Maçka’ya dönmeyi düşünüyor
musun?
Hayır, asla! Gerek Maçka’da, gerekse asıl vatanım
olan Artvin Arhavi’de yerimiz yurdumuz var ancak
oralara dönme gibi bir niyetim yok.
-
Aslen Artvinli’siniz? Laz’mısınız?
Evet. Annem de babam da mohdi idi. Ben de Lazca
bilirim.
-
Kazım Koyuncu da mohdi?
Evet, tanıyorum ama daha tanışmadık.
-
Futbol ve Trabzonspor hiç konuşmadık. Halbuki sizin
parladığınız yıllarda, Trabzonspor da ligin tozunu
atıyordu. O yılları bir sanatçı olarak nasıl
hatırlıyorsunuz?
Bak, o zamanın Trabzonspor’unun, ona buna yol
vereyim diye bir düşüncesi olmazdı. Herkesi yenmek
için sahaya çıkardı; ama içerde ama dışarda...
Arafilboyu’nda rahmetli Cemil’e, ‘Naber he? Dün o
golü nasıl yazamadun?’ denmesinden korkardı.
Futbolun son noktas neyse, Trabzonspor onu
oynuyordu. Ne zamanki menfaatlerin çarpışma alanı
haline geldi, işte bu bizi bitirdi...
-
O dönemden hangi futbolcular yakın arkadaşınızdı?
Hüseyin Tok, Ali Kemal Denizci, Şenol Güneş...
Şenol’a ‘Kara Kedi’ derlerdi. Öyle karayağız bir
panterdi.
-
Mevcut Trabzonspor ne yapar?
Başkanı çok beğeniyorum, Trabzonspor’u yakışır
biçimde temsil ediyor. Şenol Güneş’in dönüşü
muhteşem bir olaydır. Kulüp, kendi çocuklarıyla
birlik-bütünlük içinde hedefe ulaşacaktır.
-
Kaçıncı sanat yılınız?
Otuz beş...
-
Kırkıncı sanat yılınızda görkemli bir gala yapayım
diye bir düşünceniz var mı?
Yok, gala dilencilik gibi geliyor bana. Halk
kıymetimi bilsin yeter.
-
Teşekkür ederim, bize vakit ayırdınız...
Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar
dilerim...
Spt- Erkan Ocaklı, Trabzonspor 1.Lig’e çıktığında
Trabzonspor plağı yaptı. Trabzonspor adına yazılan
ve bestelenen bu plak, bir anlamda ilklerden. Çünkü,
Erkan Ocaklı’nın Trabzonspor plağı, ulusal anlamda
seslendirilen ilk Trabzonspor türkülerini
içeriyordu. İşte o plaktan:
‘Yeşil sahaları yıktık uşaklar yıktık.
Yaşasın Trabzonspor, 1.Lig’e çıktık’ dedik.
*Söyleşi: Aytekin Akay
Erkan Ocakli hakkinda
Ocaklı, 80’li yıllardan sonra, radyo yayınlarının da
başlamasıyla, radyo formatında türküler yapmaya
başladı. ‘Maçka yolları taşli, geluyi sarı saçlı.’
Ula ula Niyazi, Misir’i kuruttun mi’ gibi köşebaşı
eserleri, halkın diline düşürdü.
“Yumuşak
geçişle kemençeyi geniş halk kitlelerine sevdirdim.
Kemençeyi önce bağlamayla, daha sonra org gibi diğer
enstrümanlarla buluşturdum. Davut Güloğlu, sahneye
çıkmadan bana, ‘Nasıl yapayım abi?’ dedi. Ona,
‘sakın takım elbise giyme, kravat takma; yırtık bir
tişört ve pantolonla sahneye çık’ dedim. Sonuçlarını
gördünüz...”
70’li yılların efsane Trabzonspor’u, ona buna yol
vereyim diye bir düşüncesi olmazdı. Herkesi yenmek
için sahaya çıkardı; ama içerde ama dışarda...
Arafilboyu’nda rahmetli Cemil’e, ‘Naber he? Dün o
golü nasıl yazamadun?’ denmesinden korkardı.
Futbolun son noktas neyse, Trabzonspor onu
oynuyordu. Ne zamanki menfaatlerin çarpışma alanı
haline geldi, işte bu bizi bitirdi...”
Erkan Ocakli
Kimdir?
Sanatçı
1949 Trabzon doğumlu
Aslen Arhavili. Çocukluğu Maçka’da geçiyor
Kırka yakın albüm yaptı
Alt da filmde oynadı; yönetmenlik yaptı
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi mezunu.
İki kere evlendi, iki çocuğu var
Ayrıca Okuyun

Erkan Ocaklı'yı kaybettik
Bir Süredir Pankreas
Kanseriyle Mücadele Eden Karadenizli Sanatçı
Erkan Ocaklı, İstanbul'da Tedavi Gördüğü
Hastanede Vefat Etti: Devamı:
Erkan Ocaklı