RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|

Rize İkizdere'de Heptakomet izleri
Emine YILMAZ
Müze Müdürü
Kasım 2007
Eski çağlardan buyana birçok topluluk bölgeye
yağma yada sığınma amacıyla gelip
yerleşmiştir.Yeni gelen topluluklar öncekilere
üstünlük sağladıklarında zorunlu nüfus
hareketlerine neden olmuş ,yerli halk
kendilerini güvende hissedebilecekleri,yüksek
dağlık veya derin vadilere çekilmek suretiyle
varlıklarını devam ettirebilmiştir.Kaçmaya zaman
bulamayan kitleler veya yeni iskan alanı
bulamayanlar büyük oranda asimile
edilmişler,yeni gelen güçlü halka kaynaşarak
daha da güçlenmesine katkıda
bulunmuşlardır.Romanın bölgeye hakim olmasıyla
yeni yerleşmeler ve nüfus içten veya dıştan
gelen kavimlerin göç hareketleri sonucu değil
İmparatorluğun uyguladığı doğu sınırlarını
emniyet altına alma politikalarına göre
şekillenmeye başlamıştır.Bir yandan Roma’nın
hakimiyetini sağlamak için sürdürülen askeri
harekat ile diğer yandan doğudan İran ve
Karadeniz’in kuzeyindeki Got ve Hun gibi
kavimlerin akınlarından korunmasına yönelik
faaliyetler bölgenin nüfus yapısında
değişikliklere, asırlar boyu süren çekişme alanı
içinde olması ise tahribatlara neden olmuş, Roma
ile İran’ın asırlar süren çekişmesiyle bölgedeki
istikrar tamamen kaybolmuştur.
Doğu Karadeniz’in eski halklarıyla ilgili en
eski bilgileri Karyalı Skylax,Arrianus,Heredot,Strabon
ve Ksenophon’dan öğrenebilmekteyiz.Karyalı
Skylax Yunan denizcisi ve coğrafyacısı olup Pers
hükümdarı I.dara tarafından İndus nehrinin bir
kısmını keşfetmekle görevlendirilmiş,adını
taşıyan Periplus’ u (deniz seyahati) MÖ.508 de
kaleme almıştır.Flavinus Arrianus (M.S. 95-175)
Yunan tarihçi ve filozof olup Roma imparatoru
Hadrianus tarafından Kapadokya valiliğine
atanmış ,Karadeniz sahilleri hakkında bilgi
veren ve bir bölümü imparatora yazdığı
raporlardan oluşan Periplus’u kaleme almıştır.Ksenophon
Atinalı filozof ve tarihçi olup Anabasis (Sefer)
adlı eseri, Heredot kendi adıyla anılan tarih
kitabını , Amasyalı Strabon Anadolu Coğrafyasını
kaleme alarak bölgenin tanıtılması konusunda ki
temel kaynakları oluşturmuşlardır.
Skylax’a göre Rize çevresinde batıda Bechireler
,Çayeli bölgesinden doğuya ,Pazar bölgesi ve
Furtuna deresine kadar olan bölgede
Ekekheirieler, Ardeşen, Arhavi, Hopa bölgesinde
Byzerler ve Byzerlerin doğusunda ,Batum
bölgesinde de Kolkhlar oturmaktaydı.
Bechire bölgesinde Bechire limanı ve Bechire
şehri (Rize) vardı.Ekekheirielerin bölgesinde
ise Pazar bölgesinde Odeinus şehri ve Limne
şehri vardı.Odeinus’a adını veren Odena halkı
Kafkas menşeli idi.Skylax Bechirelerin batısında
oturan halkı Macrokephalesler olarak
tanımlamaktadır ki bu halk Ksenpohon’un
Makronlarıdır.Trabzon’un Macrokephaleslerin
bölgesinde bir şehir olduğundan bahisle bunların
batısındaki halkı Mossynoikler olarak
bildirmektedir.Skylax’tan bir asır sonra
Ksenophon ‘un Trabzon civarında oturan halkı
Kolkhlar olarak adlandırması nüfus hareketlerini
ve halkların kaynaşmasını göstermesi açısından
önemlidir.Skylax’ın Mossynoikler ‘in memleketini
Zephiros limanı ile Giresun /Ares adasının
bulunduğu bölge olarak tanımlar.
Bölge hakkında bilgi veren bir diğer Periplus’da
MS.131-132 yıllarına tarihlenen Arrianus
Periplus’udur.Arrianus Solaklı deresinin
doğusundan Furtuna deresine kadar olan bölgenin
Machelonlar ve Henoikler tarafından iskan
edildiğini belirtir.Bölgenin batısında
Machelonlar, doğusunda ise bir çok aşiretten
meydana gelen Henoikler bulunmaktadır.Henoiklerin
doğusunda Zydritler ve onların kuzeyinde Lazlar
bulunuyordu.Henoiklerin arkasında Hazar denizi
sahillerine kadar olan bölgede oturan halkın at
eti ile beslendiğini bildirmektedir.
Ksenophon ( MÖ.430-355 ),Anabasis (Sefer) adlı
eserinde Pers İmparatorluğunun Batı Anadolu
Valisi Kyros’un ,babası II.Dara’nın ölümünden
sonra tahta çıkan kardeşi II.Atrakserkes’e
(MÖ.404-358) isyan ederek bir ordu toplayıp MÖ .
401 de Sardes’ten yola çıkarak Anadolu’yu geçip
Babil yakınlarındaki Kunaksa’da Pers
İmparatorluk ordusuna yenilmesi ve Kyros’un
öldürülmesinden sonra başıboş kalan On bin kadar
Helen paralı askerin ülkelerine dönüş hikayesini
anlatmaktadır.
Kunaksa yenilgisinden sonra ülkelerine dönmek
üzere yola çıkan Helen askerlerinin komutanları
yolda öldürüldüğü için aralarında seçtikleri
komutanlarla birlikte orduyu yöneten Ksenophon
kayda aldığı İran Seferi kayıtlarında ordunun
başından geçen önemli olayların yanı sıra
geçtiği bölgelerde yaşayan halklar konusunda da
bilgi vermektedir.
Ksenpohon Bayburt Ovasında İskitlerin
memleketine girerek, şehri yağmadan kurtardığı
için yöneticisinin çok akıllı olduğunu ifade
ettiği Gymnias’a ulaştıklarını ve buranın
rastladığı ilk şehir olduğunu bildirir.Yönetici
onlara verdiği kılavuzla beş günde denizi
görebilecekleri yere götüreceklerini söyleyerek
kısa sürede kendi topraklarından çıkmalarını
sağlamıştır.İskit Kılavuz yolu uzatarak orduyu
düşmanlarının yaşadığı bölgeden geçirtmek
suretiyle köylerini yağmalatmıştır.Eski Çağın
ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon (MÖ.64-MS 21)
Geographica adlı eserinde Trabzon’un üst
tarafında doğudan batıya doğru Moskhia dağları,Skydises/İskit
dağı Samsun bölgesine kadar uzanan Paryados
dağlarından bahseder.İskit dağı Maçka’nın
güneydoğusunda yükselen Kolat dağlarıdır.
Ksenophon denizi gördükleri Thekes dağına (Madur)
ulaştıktan sonra ertesi gün İskitlerin
memleketini Makronların memleketinden ayıran
ırmağa ulaştıklarını (Karadere)
söylemektedir.İskit kılavuz onları Soğanlı
dağlarına çıkarmış , bu dağların tepelerinde ve
kuzey yamaçlarında yaşayıp İskitlere düşman olan
halkların memleketinden geçirerek
yağmalatmıştır.
Demirkapı köyünün güneyindeki Homeze yaylası
yolu üzerinde yer alan Tekneler mevkiindeki
kalıntılar o günlerden günümüze ulaşan yerleşme
izleri olarak değerlendirilebilir.Devasal blok
taşlar,firizler,çokgen formda yontulmuş
sütunlarla geniş bir alna yayılmış olan
kalıntılar yoğun ve kontrolsüz bitki dokusu
altında kalmış olup bir bölümü hala
görülebilmektedir.Geniş ve düzgün bir hat çizen
ve zamanında oldukça işlek bir ticari kervan
yolu olduğu gözlenen yol üzerindeki devasal
yerleşmenin detaylı incelemeler sonucu adının da
ortaya çıkabileceği düşünülebilir.Yazıları
yosunlar ve yağışlar nedeniyle silinme aşamasına
gelmiş taşların incelenmesi neticesi yerleşmenin
ve dolayısı ile kuruluş ve yılılışı arasındaki
tarihsel süreçte ortaya çıkacaktır.Büyük Blok
taşların harç kullanılmadan birbirine geçirilmek
suretiyle birleştirildiği , taş boyutlarının ise
oldukça büyük olmalarından korunaklı bir
kent-köy ortamı sağladığı
anlaşılmaktadır.Taşların altında kalan
yerleşmeye ait seramik vb. buluntuların ele
geçmemesi yaşananlar ve bölge halkının
kültür-sanatı hakkında daha detaylı bir bilgi
edinmeyi engellemektedir.
Tekneler mevkiinde yer alıp sahil-iç bölgeler
arası ticaret ağının önemli bir güzergahında
olup zengin bir yerleşme olduğu şüphe götürmeyen
kentin Ksenophon ve ordusunun yağma hedefi
içinde kalması kaçınılmazdır.Ksenophon ve On
binlerin geçiş yolunun bölge halkı tarafından
Homeze yaylasına ve Yusuf Eline gidişte hala
kullanılmakta olan bu yol olması muhtemeldir.
Heredot Pers imparatorluğunun 19.satraplık
bölgesindeki halklar arsında saydığı Moskhiler’i
MÖ.480 de Yunanistan üzerine sefere çıkan Pers
imparatoru Kserkes’in ordusunda bölgenin diğer
halklarıyla birlikte ,ağaçtan yapılmış başlıklar
,kalkan ve ucu sivri saplı mızraklarla
donatılmış olarak bulunduklarını kaydetmektedir.
Ksenophon bu halktan söz etmemesi halkların
isimlerinin anıldıkları adlarla değil kendi
koydukları isimlerle anılması yada Ksenophon’un
geçtiği bölgelerde bu halkla karşılaşılmaması
olabilir.Strabon’un yukarı Kolkhis
bölgedesindeki Moskhia dağlarından
bahsetmesinden hareket ederek onların Doğu
Karadeniz dağlarının güney bakarı ve Bayburt’un
doğusuna düşen bölgenin halkı olarak
tanımlayabiliriz.
Strabon ,MÖ.400 de bu bölgeden geçen
Ksenophon’un Mosynekler dediği halkın
Heptakomentler olduğunu bildirir.
Strabon Trabzon’un güneydoğusunda Heptakomentler
tarafından işgal edilmiş Moskhia dağları,bu
dağlarla birleşen İskit dağı ve,Trabzon’un
batısından Samsun’a kadar uzanan bölgeyi meydana
getiren Paryadros dağlarında yaşayan insanların
tamamıyla vahşi fakat Heptakomentlerin daha da
kötü olduğundan bahsetmektedir. Mossyn denilen
ahşap kulelerde yaşayan bu insanlar daha eski
devirlerde Mosynekler olarak
adlandırılmıştır.Vahşi hayvan eti, ve ceviz
yiyerek yaşarlar ve kulelerinden atlayarak
yolculara saldırırlar.Heptakomentler ,Pompeidus’un
ordusu dağlık ülkeden geçerken ağaç
sürgünlerinden elde edilen deli balı kaselerle
yol üzerine bırakmışlar ve askerler bunu yiyip
de bilinçlerini kaybedince onlara saldırarak üç
Roma bölüğünü yok etmişlerdir .Bölgenin Anzer
balı ününü korumaktadır.Strabon Roma birliklerin
hangi yolu izlerken saldırıya uğradığı konusunda
bilgi vermez ancak olay Pompeidus’un Kırım’a
geçen Pontos Kralı VI.Mithridates’i (MÖ.121-63)
yakalamak için yaptığı takip esnasında
gerçekleşmiş olabilir. Birliklerin bölgeden
geçiş yolu hakkında net bilgi olmayıp Ovit Dağı
geçidi araştırmacılarca kabul görmekle birlikte
Demirkapı köyü ,Tekneler mevkiindeki kervan
yolunun bu geçişe sahne olan mevki olma ihtimali
kuvvetlidir.Geniş bir alana yayılan kent
kalıntısı bölgede büyük olayların yaşandığının
habercisidir.Bu gün Erzurum karayolu olarak
kullanılan ve Demir Kapı Köyüne uzak mesafede
olmayan Ovit geçidi adını bölgede yaygın olan
Arı’dan almıştır.Coğrafyada çok sayıda yabani
arı petekleri olması Arı Dağı anlamındaki Ovit
Dağı adının kullanılmasına neden olmuştur.Heptakomentlerin
Romalı askerleri saf dışı etmek için yolların
üzerine bıraktıkları balın ilk çağlarda bölgede
doğal olarak bulunan ,1960’lı yıllara kadar
yaygın olarak tarımı yapılan ve tarih boyunca
bölgedeki tekstil sanayini temelini teşkil etmiş
olan kendir bitkisinden arılarca alınan
polenlerle yapılan balın bal tutmasına yol
açtığı bilinmektedir.Strabon’un verdiği bilgiler
ışığında Heptakomentlerin Trabzon’un
doğusunda,Rize’nin güneyinde kalan Moskhia
dağları üzerinde ,bugün İkizdere bölgesinde
yaşadıklarını söylenebilir.Bölge de bakır,demir
ve mermer yatakları olup önceden işletildikleri
bilinir ve termal maden suyu yatakları da
mevcuttur.
Dağlık Doğu Karadeniz yerleşmelerinin tarıma
elverişli olmayan derin vadileri, sık
ormanları,sayısı bir hayli fazla olan dereleri
,bol yağışı ve dik yamaçları nedeniyle insan
yaşamını zorlaştırıcı bir çok unsuru bir arada
bulundurur.Bu nedenle sık sık yağmacı ve
sığınmacıların baskılarına maruz kalır.Nüfus
hareketi barış-savaş-ekonomik etkenler
doğrultusunda süreklilik gösterir.Otokton olarak
kabul edilebilecek grupların kültürlerinde
paralellik görülür ve bu kültürün köklü bir
geçmişe sahip olduğu Dikkaya kalkolitik-tunç
–Demir çağı yerleşmeler ve Hisar köyü Kale-i
Bala çevresindeki Tunç-Demir Çağı arkeolojik
verileriyle desteklenmektedir.Adlarına
genellikle M.Ö.6.yüzyıl kaynaklarından itibaren
gördüğümüz kavimlerin yaşamlarındaki
benzerlikler nedeniyle hem isim hem de yayılım
alanları konusunda çelişkiler ortaya
çıkmaktadır.Bu çelişkiler antik çağ yazarlarının
da dikkatinden kaçmamıştır ve bunu en açık ifade
eden de Coğrafyacı Strabon’dur. Amasya’lı Antik
Çağ Yazarı Strabon eski yazar ve seyyahların
bölge halklarına kendilerini andıkları
isimlerden başka isimler vermesini ‘’bu isimler
Hellanikos ve Heredotos ve Eudeksos tarafından
bize zorla kabul ettirilmiş ‘’ şeklinde
açıklamaktadır.Ksenophon Giresun’un batısında
yaşayan halkı ağaçtan yapılmış evlerde
oturdukları için Mossynoik olarak tanımlarken
,kendisi Rize’nin güneyine düşen dağlarda
yaşayan halkın ahşap evlerde oturdukları içi
eskiden Mossynoik olarak adlandırılan halk
olduğunu düşünmüştür ve hala Karadeniz halkı
çoğunlukla iklim ve bitki örtüsüyle ilişkili
olarak ahşap evlerde oturmaktadır.İlkçağ
yazarlarının bölgenin coğrafi şartlarından ötürü
bölgeyi ve yaşayan halkları yakından tanımaları
mümkün olmadığından duyumlarla yapılan
aktarımlara da yer verdikleri
düşünülebilir.Trabzon’un güneydoğusunda yer alan
Moskhia dağlarının üzerinde yaşayan bu halka
verilen Heptakomentler adı ‘’Yedi köylüler ‘’
anlamında olup Demir Kapı köyünde tespit edilen
yerleşme bu yedi köyden birisi olabilir.Demir
Kapıya yakın mesafedeki İkizdere ilçesinin
bulunduğu bölgenin Osmanlı kayıtlarında Yedi
köyler anlamına gelen Kuray-i seba olarak
anılmaktadır.
Karadeniz’de Heptokomentler dışında Makronlar,Kolklar,Driller,Mossynoikler,
Khalybler,Tibarenler bulunmaktadır.
Makronlardan Ksenophon,Heredot,Skylax ve Strabon
bahseder. Pers imparatorluğunun 19.satraplık
bölgesinde yaşadıkları ve vergi ödedikleri
bilinir. Heredot Makronların sünnet olma
adetlerinden bahseder.Heredot MÖ.480 de Pers
kralı Kserkes komutasındaki Yunanistan seferine
çıkan İran ordusunda bulunan birlikler arasında
Makron askerlerini de sayar.Bu seferden 80 yıl
önce (M.Ö.401) Ksenpohon Makronlar ülkesine
girerken sağ tarafın (polut dağı) dik
yamaç,soldan aşılması gereken sınır ırmağından
ve Makronların Helenlere bir mızrak verir ve bir
mızrak almasıyla sağlanan antlaşmayı , onları
Kolkhların sınırına kadar götürmesinden
bahseder.Strabon ise Trabzon dağlarında yaşayan
Sanni-Tzan-Canların eskiçağlarda Makronlar
adıyla anılan halk olduğundan bahseder.Makronlar
Of-Yomra arası sahil ve vadilerde yaşamış olup
doğuda sınırları İyidere’ ye kadar
uzanmaktadır.Hayvancılık ve tarımla
uğraştıkları,yün yada kıldan yapma elbiseler
giydikleri, örme kalkan ve mızraklarla
silahlandıkları ve ticaret yaptıkları
bilinmektedir.
M.Ö.8. yüzyılda Urartu kaynaklarında Kolheti
devletinden bahsedilmektedir. Heredot MÖ.481 de
Perslerin Yunan ve İskit seferi sırasında Pers
müttefikleri arasında Kolkhlardan bahsetmekte,.Ksenophon
MÖ.400 lerde geçtiği Trabzon ve çevresinden
bahsederken buraların Kolkhların memleketi
olduğunu bildirmektedir.Ksenophon Trabzon
yakınında 30 gün konaklayan On binlerin 30 gün
boyunca Kolkların memleketini yağmaladıklarından
bahseder. Yunanlılardan çok önce ticaret
amacıyla Karadeniz’e gelen Ak Denizli
tacirlerden Fenikelilerin Kolkhis’lilerden
kırmızı boya,kurşun,kehribar,balık,el sanatları
ürünleri aldıkları ,MÖ.7.yy.dan sonra Kolheti
kültürünün İskit kültürüyle etkileşime girdiği
arkeolojik verilerdeki paralelliklerden
anlaşılmaktadır.Kendir bitkisinden elde
ettikleri keten kumaş ve bezlerle eski çağların
önemli tekstilcilerinden oldukları
anlaşılmaktadır.
Heredot Mısırlılar ve Ethiopialılar gibi sünnet
olduklarını belirterek yaşayış ve dillerindeki
benzerlikten Mısır kökenli olduklarını
söyler.Ağaçtan yapılmış başlıklar,tabaklanmamış
deriden yapılmış kalkan,kısa mızrak ,eğri kılıç
ile donanmış olarak Kserkesin ordusunda
Yunanistan seferine katılmışlardır.19.satraplık
bölgesi halkları ile birlikte Pers
imparatorluğuna vergi ödemektedirler.Arrianus Of
nehrinin Kolkların memleketi ile Tzanlar /Sanniler/Canların
memleketi arasında sınır teşkil ettiğini yazar.Arrianus’un
periplosunda Of-Solaklı deresinin doğusunda
kalan toprakların Kolkların ülkesi olarak
belirtmesi ,MÖ.400 de Trabzon’a ulaşan
Ksenophon’un ise Trabzon ve Giresun’u Kolkların
memleketi olarak tanımlaması aradan geçen beş
asır içinde Kolkların doğuya doğru çekilmek
zorunda kaldığını göstermekte
Roma imparatorluğunun Kapadokya valisi
Arrianus’a ‘’ Ksenophon’un çok savaşçı ve
Trabzon’luların düşmanı diye tabir ettiği
Driller bence Tzannilerdir ‘’
demektedir.Silahlarla donatılmış yerlerde
yaşıyorlar ve kralsız bir halk olarak Romalılara
haraç veriyorlar.Driller,Canlar ve Makronlar
aynı topluluk olabilir.Doğu sınırları İyidere’ye
kadar uzanmaktadır.Dağlık ve yolsuz bölgede
yaşayan Diriller On binlerle savaşırlar.Bölgenin
en savaşçı halkıdırlar.Savaşçılar örme
kalkan,mızrak.dizlikler,Paphlagonya tolgaları
kullanmaktadırlar.Roma ve Bizans dönemi
kaynaklarında da Driller Trabzon’un güneyindeki
dağlarda yaşayan ve Trabzonlulara amansız düşman
bir halk olarak geçer.
Mossyn denilen ağaçtan yapılmış ev ve kulübelere
oturdukları için Mossynoikler olarak
adlandırılan halk Giresun’un batısındaki
topraklarda yaşıyorlardı. Krallıkla yönetilen bu
halk doğu-batı olarak iye bölünmüş olup
birbirlerine düşmandırlar.Heredot’a göre 19.Pers
satraplık bölgesinde olup Yunanistan seferine
katılmışlardı.Ksenophonun verdiği bilgiye göre
Balıkçıdırlar.Müstahkem mevkilerle korunan 10-2
km. mesafe aralığıyla şehirleri vardı.Eski
kaynaklarda madencilikle ünlü oldukları
belirtilen Khalyblerin Mossynoiklerin uyruğunda
olduğundan bahseder .Bakır,sarı,pirinç gibi
madenleri işledikleri bilinmektedir.
Heredot İran –Yunan savaşlarında İran tarafında
sefere katılan Khalyblerin savaşçılarının öküz
köselesinden yapılma kalkanlar ve kurt avlamakta
kullanılan çeşitten ikişer mızrak
taşıdıklarından bahseder.Başlarını pirinçten
metal tolgalar korumaktadır ve tolganın üzerine
de yine pirinçten öküz boynuzları takıp,
kulaklarına şerit bağlar sarıkları yine Heredot
tarafından bildirilmektedir.
Ksenophon Anabasis’de Giresun ve Ordu arasındaki
dağlık bölgede yaşayıp Mossynoiklere bağlı olan
Khalybler’in idemir madenciliğinde
ilerlediklerinden bahseder.Savaş kuşamlarıyla On
binlerin dönüşünde Helenleri uğraştırdıkları da
anlaşılmaktadır.Ksenophon ,Zırhları
ketendendi,ve karınlarına kadar
iniyordu.Zırhlarının etekleri sıkı bükülmüş
iplerden yapılmıştı.Dizlik ve tulga
taşıyorlardı.Kemerlerinde hemen hemen lakonia
kılıçları büyüklüğünde bir harp bıçağı sokulu
idi.Düşmanları kendilerini görebilirse türkü
söylüyorlar ve dans ediyorlardı.On beş kol
uzunluğunda ve tek uçlu birer mızrakları vardı.
Kasabalarında bekliyorlardı ve Helenler geçince
hemen arkalarına düşüyor,boyuna döğüşüyorlardı.Müstahkem
yerlerde oturuyorlardı.İç kesimlerde demirciyken
sahile yakın yerlerde çelik yaparak bunu
Yunanlılara da öğreten Khalybler’dir diye
bildirimektedir.Yunanlılara demir-çelik işleme
sanatını öğreten Khalybler İskit veya onlardan
önce bölgeye gelmiş Kimmer boylarından olabilir.
Heredot Pers imparatorluğunu 19.satraplık
bölgesinde yaşayıp Yunanistan seferine
katıldıklarını belirttiği Tibarenler daha sonra
Amasya-Kastamonu-Sinop bölgesinde kurulmuş olan
Pontos devletine katılacak Anadolu’yu Roma
işgaline karşı ayaklandıran Pontos kralı
Mithridates – Romalı Pompeus mücadelesinde Roma
ordusunu epeyce uğraştıracaktır.
Kunaksa yenilgisinden dönerken bölgeden geçen
Helenlen paralı askerlerinden oluşan On binler
Makronların,Kolkhların ve Mossynoiklerin
ülkesinden geçerken tercümanlar vasıtasıyla
anlaşmalarından Helen kolonistlerin dillerinin
ve dinlerinin henüz yayılmadığı
anlaşılmaktadır.Roma döneminde sınır güvenliği
sağlama amaçlı iskan politikası ve takip eden
yıllarda bölgede Hiristiyanlığın yayılarak
Yunanca’nın Bizans’ın resmi dili haline gelmesi
, Trabzon’da devlet kuran Komnenos hanedanının
faaliyetleri bölge otokton halkları üzerinde
süreklilik gösteren bir baskı
oluşturmuştur.Kilisenin getirdiği din ve mahalli
etkili dil Rumlaşma-Romalılaşma sürecini
hızlandırmış, halk zaman içinde kendi dil ve
kültüründen uzaklaşıp asimile olarak öz
kimliklerini yitirmiştir.
|
|
| |