RİZE
KAZASINDA MÜSLİM-GAYRİMÜSLİM
İLİŞKİLERİ (1853-1860)
Doç. Dr.
Ali AÇIKEL
Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Tarih
Bölümü / TOKAT
E-mail:
[email protected]
ÖZET
Osmanlı
döneminde Rize kazasında Müslüman Türkler ile Gayrimüslimler
asırlarca bir arada yaşadılar. Kaza nüfusunun büyük çoğunluğu,
Müslüman Türkler’den meydana gelmekteydi. Rize kazasında yaşamış
olan farklı dinlere mensup topluluklar, diğer Osmanlı yerleşim
yerlerinde olduğu gibi, hukukî, sosyal ve ekonomik alanlarda
ortak ilişkiler geliştirdiler. Özellikle hukukî alanda Müslim ve
Gayrimüslimler şer‛î hukuka tabi oldular. Hukukla alakalı
meselelerini tek hakimli şer‛iye mahkemesine götürerek çözüme
ulaştılar. Şer‛i mahkemeye getirdikleri bütün davalar, karara
bağlanarak mahkeme defterine yani “şer‛iye sicili”ne kaydedildi.
Bu
bildirimizde 1853-1860 yılları arasında Rize kazasında
Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini ele alacağız. Çalışmamızın temel
kaynağı, adı geçen döneme ait 1487 ve 1488 numaralı Rize Şer‛iye
Sicilleridir. Bu iki sicil defteri üzerinde yaptığımız taramada
konu ile alakalı dikkate değer kayıtlar tespit ettik.
İncelememizde bu kayıtlar, analitik bir değerlendirmeye tabi
tutulmuştur. Ayrıca bildirimizde, Rize kazasının sosyo-ekonomik
yapısı ile ilgili modern incelemelere de müracaat edilmiştir.
Çalışmamızın amacı, Rize kazasında Müslüman Türkler ile
Gayrimüslimlerin geçmişte ne düzeyde yakın sosyo-ekonomik
ilişkiler içinde bulunduklarını birincil kaynaklar yardımı ile
ortaya koymaktır. Rize kazasındaki durum, Osmanlı Devleti
genelindeki Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini anlamaya katkı
yapacağı muhakkaktır.
Anahtar
kelimeler: Rize, Şer‛iye sicili, Müslim, Gayrimüslim, hukuk.
GİRİŞ
Müslim-Gayrimüslim ilişkileri gerçekte Osmanlı öncesi devirlerde
şekillenmekle birlikte, Osmanlılar zamanında daha yoğun olarak
yaşanmıştır. Osmanlı dönemi Müslim-Gayrimüslim münasebetleri
hakkında önemli çalışmalar kaleme alınmıştır (Eryılmaz, 1990;
Bozkurt, 1989; Soykan, 1999; Ercan, 2001; Akyılmaz, 2003).
Bölgesel nitelikli Müslim-Gayrimüslim münasebetleri üzerine ise
akademik seviyede sadece birkaç çalışma göze çarpmaktadır
(Örneğin, Özgökmen, 1996).
Bölgesel
çalışmaların yetersizliği sebebiyle, birkaç dinî topluluğun yan
yana yaşadığı Osmanlı şehirlerinde Müslim-Gayrimüslim
birlikteliğinin gerçek durumunun ne olduğu hususu tam olarak
bilinmemektedir. Bölgesel farklılıkların bu iki topluluğun
(Müslüman Türkler ve Gayrimüslimler) ortak yaşamları üzerinde
etkili olup olmadığı sorusu da cevap beklemektedir. Bu eksikliği
gidermek için bireysel veya ekip halinde yapılacak çok sayıda
bölgesel çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Bölgesel
bir çalışma olarak bu bildiride, daha önce inceleme konusu
yapılmayan, Osmanlı döneminde Müslüman Türkler ile
Gayrimüslimlerin asırlarca bir arada yaşadığı Rize kazasında
1853-1860 yılları arasında Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini ele
alacağız. Çalışmamızın temel kaynağı, adı geçen döneme ait 1487
ve 1488 numaralı Rize Şer‛iye Sicilleridir(=RŞS). Bu iki sicil
defteri üzerinde yaptığımız taramada konu ile alakalı dikkate
değer kayıtlar tespit ettik. İncelememizde bu kayıtlar, analitik
bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Ayrıca bildirimizde, Rize
kazasının sosyo-ekonomik yapısı ile ilgili modern incelemelere
de müracaat edilecektir. Bildirimizin amacı, Rize kazasında
Müslüman Türkler ile Gayrimüslimlerin geçmişte ne düzeyde yakın
sosyal ve ekonomik ilişkiler içinde bulunduklarını birincil
kaynaklar yardımı ile ortaya koymaktır. Rize kazasındaki durum,
Osmanlı Devleti genelindeki Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini
anlamaya katkı yapacağı muhakkaktır.
Çalışmamızda ilk olarak 19. asırda Rize kazasının idari yapısı
ve nüfus durumu hakkında genel bilgiler vereceğiz. Ardından
kazada Müslim-Gayrimüslim münasebetlerini ele alacağız.
Müslim-Gayrimüslim ilişkileri ise hukuk, ekonomi ve
sosyo-kültürel ilişkiler olmak üzere üç alt başlık altında
değerlendirilecektir. Sonuç bölümünde, yaptığımız analizlerden
elde edeceğimiz neticeler yer alacaktır. Bildirinin en sonunda
ise çalışmada yararlandığımız kaynaklar alfabetik olarak
listelenecektir.
1. Rize
Kazasının İdari Yapısı ve Nüfus Durumu
a- İdari
Yapısı:
Rize
kazası, 19. asrın başlarında Trabzon eyâletinin Trabzon merkez
sancağına bağlı bulunuyordu. 1846’daki idarî düzenlemede,
Trabzon eyâleti Trabzon merkez, Karahisar-ı Şarkî, Canik, Gönye
ve Batum olmak üzere toplam 5 sancaktan oluşturuldu. Rize,
nahiye statüsüne düşürülerek yine Trabzon merkez sancağına
bağlandı (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6356).
1864
Vilâyet Nizamnâmesi ile birlikte, Trabzon vilâyetinin sancak
sayısı 4’e düşmüştür. Bunlar: Trabzon merkez, Batum, Canik, ve
Gümüşhane’dir. Merkez sancağının 6 kazası ise, Trabzon merkez,
Giresun, Bucak, Rize, Of, ve Tirebolu idi (Yurt Ansiklopedisi,
1983: 6356).
1877-1878
Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Trabzon vilayeti dahilinde
Lazistan sancağı yeniden teşkil edilince, Rize hem kaza hem de
bu sancağın merkezi oldu (Faroqhi, VIII: 567a). 1870-1880
arasındaki dönemde Trabzon vilâyetinin Merkez, Gümüşhane ve
Lazistan olmak üzere 3 sancağı vardı. 1881’de Canik (Samsun)’in
de eklenmesi ile sancak sayısı 4’e yükseldi (1881 Yılı Trabzon
Vilayet Salnamesi, 1999:151).
Vital
Cuinet, 1890 yılı başlarında Trabzon vilâyetinin 4 sancak
(Merkez, Gümüşhane, Lazistan ve Canik) ve 22 kazadan oluştuğunu
ve Rize’nin Rize, Of, Atina (Pazar) ve Hopa kazalarından meydana
gelen Lazistan sancağının merkezi olduğunu kaydeder. Lazistan
sancağının nahiye sayısını ise 8 (Hemşin, Karadere, Mapavri
(Çayeli), Vakıf, Kurais, Sebeli (Hopa), Viçe ve Arhavi) olarak
gösterir. Bu nahiyelerden Karadere ve Mapavri doğrudan Rize
kazasına tabi bulunuyordu (Cuinet, 1892: 4-5,119). 1896’da ise
Trabzon vilâyetinin Lazistan sancağı Rize, Atina ve Hopa
kazalarından oluşmaktaydı. Bu idarî yapı 20. asrın başlarına
kadar bu şekilde devam etmiştir (Yurt Ansiklopedisi, 1983:
6356).
b- Nüfus
Durumu:
Rize kazası, 1831 nüfus sayımına göre Hemşin kazası ile birlikte
30.547 Müslüman erkek nüfusa sahipti. Bu tarihte kazada yaşayan
Gayrimüslim nüfus hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Zira
1831 tarihli nüfus sayım defterinde Trabzon sancağı kazalarında
bulunan bütün erkek Gayrimüslimler için 11.431 rakamı
verilmektedir (Karal, 1943: 177).
1874 yılı
Trabzon vilayet salnamesine göre, Rize kazasında 6.150 Müslüman,
81 Rum Ortodoks olmak üzere, toplam 6.231 hane bulunmaktaydı.
Aynı salnâmeye göre, Rize kazasında 31 mahalle ve 89 köy vardı.
Bu tarihte, kazanın toplam erkek nüfusu 19.064’ü Müslüman ve
551’i de Rum Ortodoks olmak üzere 19.615 kişi idi (1874 Yılı
Trabzon Vilayet Salnamesi, 1995:181). Bu durumda
Müslim-Gayrimüslim oranı % 97,20’ye % 2,80’dir. 1881 yılı
Trabzon vilayet salnamesine göre ise, Rize kazasında toplam
6.178 hane, 135 mahalle ve köy vardı. Bu tarihte, kazanın erkek
nüfusu 22.662’si Müslüman ve 261’i de Rum olmak üzere toplam
22.923 kişi idi (1881 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1999:
268-269). Bu takdirde, Müslim-Gayrimüslim oranı % 98,87’ye %
1,13’dür.
Cuinet,
1890 yılı başlarında Lazistan sancağı toplam nüfusunu 160.000
olarak göstermektedir ki bunun 138.820’si Müslüman, 16.000’i Rum
Ortodoks, 5.000’i Ermeni Gregoryen, 100’ü Ermeni Katolik, 40’ı
Latin Katolik, kalan 40’ı da Yahudi idi (Cuinet, 1892: 119).
Etnik yapı
bakımından 1874 ve 1881 yılları Trabzon vilayet salnameleri ile
Cuinet’in bilgilerini karşılaştırdığımızda, bazı farklar göze
çarpmaktadır. Salnamelere göre, Rize kazasında Müslüman Türkler
ile Gayrimüslim Rumlar yaşamaktadır. Cuinet’e göre ise, Rize
kazasının da içinde yer aldığı Lazistan sancağında Müslüman
Türkler, Rum Ortodokslar, Gregoryen ve Katolik Ermeniler ile az
sayıda Latin Katolik ve Yahudiler meskundur. Bu bilgilerden,
Ermeniler, Latin Katolikler ve Yahudiler Rize kazasında değil,
Lazistan sancağının diğer kazalarında ikamet etmekte oldukları
anlaşılmaktadır.
Yukarıda
verilen nüfus bilgilerinden, 19. asrın ikinci yarısında Rize
kazasında nüfus çoğunluğunu Müslüman Türkler’in oluşturduğu
anlaşılmaktadır. Kazada yaşamış olan Gayrimüslim topluluk ise,
sadece Rum Ortodokslardır.
2. Rize
Kazasında Müslim-Gayrimüslim İlişkileri (1853-1860)
Bilindiği
üzere, şer‛iye sicilleri bir kaza bölgesindeki adlî meseleler
ile sosyal, ekonomik, askerî ve idarî hususlarla ilgili
kayıtları kapsamaktadır. Müslim ve Gayrimüslim toplulukların
birlikte yaşadığı kazaların şer‛iye sicillerinde, farklı
grupların çeşitli alanlardaki ilişkilerini yansıtan kayıtlara da
rastlanmaktadır. Farklı dil ve dinden toplulukların yaşamış
olduğu Rize kazası sicillerinde de Müslim-Gayrimüslim
ilişkilerine dair belgeler bulunmaktadır. Biz bu bildiride,
1853-1860 yılları arasında Rize kazası Şer‛iye sicillerini
gözden geçirerek tespit ettiğimiz doğrudan ilgili toplam 17
belge ile karşılaştırma amacıyla incelediğimiz 100’den fazla
Müslim tereke kaydı çerçevesinde Müslim-Gayrimüslim
ilişkilerinin genel durumunu ortaya koymaya çalışacağız.
İncelediğimiz sicillerde Gayrimüslimlere ait kayıtlarda milliyet
belirtilmemiştir[1].
Yukarıda verdiğimiz nüfus bilgilerinden kazadaki
Gayrimüslimlerin Rum oldukları anlaşılmaktadır. Adı geçen 17
belge kaydının muhteva olarak dağılımı aşağıda Tablo 1’de
verilmiştir.
Tablo 1.
Müslim-Gayrimüslim İlişkileri İle İlgili Kayıtların Konu
Dağılımı
|
Konu türü |
Borç-alacak |
Sınır davası |
Satış davası |
Tereke kaydı |
|
Sayı |
6 |
1 |
2 |
8 |
Bu
kayıtların içerdiği bilgiler çerçevesinde önce hukuk alanında
Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini, ardından diğer alanlardaki
gelişmeleri ele alacağız.
2.1.
Hukuk Alanında Müslim-Gayrimüslim İlişkileri
İslam
hukuku, İslam ülkesi vatandaşı olan Gayrimüslimlere “zimmî”
statüsü tanımıştır. Zimmî kelimesi “and, güvenlik, söz verme”
anlamlarına gelen “zimmet” sözcüğünden gelir. Hukuk terimi
olarak ise İslam egemenliği altına girerek İslam topraklarında
sürekli olarak yaşama hakkı elde eden Gayrimüslimlere denir
(Akyılmaz, 2003: 171). Gayrimüslimlerin zimmî statüsünü
kazanabilmeleri için İslam devleti ile bir zimmet anlaşması
yapmaları gerekir. Zimmet antlaşmasının imzalanması ile
Gayrimüslimlere İslam toplumunda yaşama izni verilir, can ve
malları İslam devletinin güvencesi altına alınır ve din ve
vicdan hürriyetinden yararlanırlar (Aydın, 1994: 419-420). Bir
İslam devleti olan Osmanlı Devleti de tebası olan
Gayrimüslimlere “zimmî” statüsü vermiştir.
Osmanlı
Devleti’nde zimmîlere şahıs, aile ve miras hukuku alanlarında
kendi dinî hukuk kurallarına tabi olma ve yine kendi
mahkemelerinde yargılanma hakkı tanınmıştır. Böylece farklı din
mensuplarının kendi kanun ve hakimleriyle işleyen cemaat
mahkemeleri ortaya çıkmıştır. Diğer yandan Gayrimüslimler,
dilerlerse şer‛iye mahkemelerine başvurma hakkına da sahiptiler.
Şer‛iye sicillerindeki dava örneklerden şer‛iye mahkemelerinde
kendilerine İslam hukuku hükümlerinin uygulandığı görülmektedir.
Rize
kazasında yaşayan Gayrimüslimler, hukukla alakalı meselelerinin
bir kısmını kendi cemaat mahkemelerine taşırlarken bir bölümünü
de şer‛iye mahkemesine götürmüşlerdir. Bu durum, elimizde
bulunan Rize şer‛iye sicil kayıtlarından açıkça görülmektedir.
Şimdi bu kayıtlar çerçevesinde, 1853-1860 yılları arasında Rize
kazasında Müslim- Gayrimüslim hukuki ilişkilerini ele alalım.
a. Miras
Hukuku Açısından
Miras
hukuku, gerçek kişinin ölümünden sonra bunun mal varlığının
(mamelek veya tereke) hukukî akıbetini düzenler ve mülkiyet
hakkının (kişinin ölümünden sonraki dönemde) değişik bir
boyutunu ele alır (Görgün, 1994: 69). Osmanlı Devleti’nde
Gayrimüslimlerin kendi aralarındaki miras meseleleri, aile
hukuklarında olduğu gibi, genel olarak mensup oldukları dinin
kurallarına göre cemaatlerinin din adamları tarafından
halledilmiştir (Bozkurt, 1989: 15; Ercan, 2001: 206; Soykan,
1999: 117). Ancak istemeleri durumunda mirasla ilgili konularda
şer‛iye mahkemelerine de müracaat etmişlerdir.
İncelenen
dönemde Rize kazası Gayrimüslimleri en fazla miras hukuku ile
alakalı hususlar için şer‛iye mahkemesine gitmişlerdir. Bu
bakımdan elimizde 8 adet Gayrimüslim tereke kaydı bulunmaktadır[2].
Tereke kaydı, ölen şahsın mirasçılarının talebi ile mahkemece
mirasın yarıntılı olarak dökümünü ve mirasçılara taksimini
ihtiva etmektedir. Adı geçen dönemde 8 adet Gayrimüslim ölünün
yakınları Rize şer‛iye mahkemesine başvurarak miras taksimi
yaptırmışlardır. Miras kayıtlarını derinlemesine
incelediğimizde, ilk olarak, varisler arasında miras taksiminin
İslam miras hukukuna (feraiz) göre düzenlendiği görülmektedir.
Örneğin, Romanoz mahallesinde ölen Niko v. Gurgoz’un toplam
1.600 kuruşluk mirası eşi Sofya binti Yanko, küçük oğlu Antori,
küçük kızı Ruzma ve büyük kızları Elena ve Tomana’ya intikal
etmiştir. 1.600 kuruşluk mirastan 63,5 kuruş resmi işlemler için
ayrılmış ve geriye kalan 1,536,5 kuruş ise varisler arasında
İslam miras hukuku hükümlerine göre taksim edilmiştir. Miras
taksiminde eşin hissesi 1/8 olurken erkek çocuk tam hisse,
kızların her biri erkek çocuğun yarısı kadar pay alabilmişlerdir
(RŞS 1487, 32/4).
İkinci
olarak, mirası borcunu karşılamayan zimmî ölülerin varisleri
şer‛i mahkemeye başvurduğunda, yine şer‛i hukuka göre hüküm
verildiği anlaşılmaktadır. Elimizdeki tereke kayıtlarından
birinde bu husus açıkça görülmektedir. 5 Şevval 1271 / 21
Haziran 1855 tarihli kayda göre, Romanoz mahallesinde ölen Oflu
Kostantiz v. Yani’nin mirası eşi Maryem binti Peder, büyük
oğulları Yani ve Yanki ile küçük kızları Ruvama ve İlanu’ya
intikal etmiş ancak ölünün borcunun terekesinden fazla olması
sebebiyle varisler şer‛i mahkemeye müracaat etmişlerdir.
Mahkeme, ölünün mirasına el koymak ve borçlarını alacaklılarına
ödemek üzere Yakup b. Durmuş’u vasi
ve kayyım tayin etmiştir. Hukuk ehli kimseler tarafından yapılan
miras yazımından sonra ölenin toplam 10.091 kuruşluk mirası ile
Müslüman alacaklılara 1.775 kuruş, Gayrimüslim alacaklılara
11.298 kuruş olmak üzere toplam 13.073 kuruş borcu tespit
edilmiştir. Daha sonra vasi ve kayyım olan şahıs, 10.091
kuruşluk mirasın üzerini (2.982 kuruş) varislerden tamamlayarak
3 Müslüman ve 10 Gayrimüslim alacaklının borcunu eda etmiştir
(RŞS 1487, 18/2).
b.
Borçlar Hukuku Açısından
Borçlar
hukuku, kişiler arasındaki ilişkilerden doğan borç ve alacakları
düzenleyen bir medeni hukuk dalıdır (Görgün, 1994: 73). Osmanlı
Devleti’nde Gayrimüslimler, kendi aralarında borçlar hukuku
açısından tam bir serbestliğe sahiptiler. Ancak Müslümanlarla
girdikleri borç ilişkilerinde domuz eti, şarap, Müslüman köle
satışı ve benzeri konularda kısıtlamaya tabi idiler.
Müslümanlarla bu mallara ilişkin sözleşme yapamazlar veya faiz
şartı koyamazlar, Müslüman köle satın alamazlardı (Bozkurt,
1989: 16). Bu kısıtlamalar, aynı şekilde, bu devirde Rize’de
mevcut olan Gayrimüslimlerin Müslümanlarla olan borç ve alacak
ilişkilerinde de geçerli olmuştur. 1853-1860 yılları arasında
borçlar hukuku ile ilgili elimizde 6 adet kayıt bulunmaktadır[3].
Bu
kayıtlarda Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini yansıtan uygulamalar
göze çarpmaktadır. İlk olarak, bazı Gayrimüslimler, Müslüman
tanıdıklarından borç para almışlardır. Örneğin, 11 Ramazan 1273
/ 5 Mayıs 1857 tarihli kayda göre, Romanoz mahallesinden Yuru v.
Tatos, Piri Çelebi mahallesi
ahalisinden Tayyar ibn El-Hac Mehmed Efendi’den 6.500 kuruş borç
almıştır. Daha sonra bu borcu ödeyemediği için elindeki
tarlasını borcuna karşılık mahkeme kararı ile borçlusuna
devretmek istemiş ancak mahkeme bunu kabul etmemiştir. Tarlanın
başkasına satılarak borcun ödenmesine hükmetmiştir (RŞS 1488,
60/2). Ayrıca, Anzerli Kara Salih b. Abdullah’ın 18 Safer 1271 /
10 Kasım 1854 tarihli tereke defteri kaydında, Oflu Kefere
Kostantin’den 200 kuruş alacağı görülmektedir (RŞS 1487, 6/6).
Yine Hasan b. Mehmet’e ait bir diğer tereke kaydına göre, Oflu
Kefere Kosta’nın 115 kuruş borcu bulunmaktadır (RŞS 1487, 19/5).
İkinci
olarak, bazı Gayrimüslimler, kendi aralarındaki borç-alacak
davaları için de şer‛i mahkemeye müracaat etmişledir. Örneğin,
29 Muharrem 1276 / 28 Ağustos 1859 tarihli kayda göre,
Gazuldağı mahallesinden Banika v. Yani, öz erkek kardeşi Simon
v. Yani üzerine şer‛i mahkemede alacak davası açmıştır.
Mahkemede, borç-alacak hesabından 2.000 kuruş, daha önce ölen
babaları Yani’den intikal eden 1 adet ev ve etrafındaki
ağaçlardan yarım hissesi bedeli 2.000 kuruş ve yazılmamış 1
kıt‛a borç tahvilinden 4.000 guruş ki hepsini kardeşi Simon’dan
talep etmiştir. Davalı Simon, 4.000 kuruş borç tahvilinden
3.510 kuruşu davacıya ödediğini, geriye 490 kuruş borcu
kaldığını, arazilerin de kendi üzerine tapu senedi olduğunu
söylemiş ve senetleri ibraz etmiştir. Bunun üzerine, mahkeme
sadece tahvil senedinden kalan 490 kuruşun Simon tarafından
ödenmesine hükmetmiştir (RŞS 1488, 130/4).
Üçüncü ve
son olarak, şer‛i mahkeme borçlu olarak ölen ve mirası
borçlarını karşılayamayacak durumda olan Gayrimüslimlerin
borçlarının tasfiye işlemleri için vasi tayin etmiştir. Vasiler
genel olarak ölenin yakın akrabasından veya Müslümanlar
arasından seçilmektedir. Örneğin, 11 Şevval 1273 / 4 Haziran
1857 tarihli kayda göre, Romanoz mahallesinden ölen Yuzika v.
Lazar’ın mirası eşi Elena binti Banika, küçük çocukları Yordan,
Gurgur, Anusiye ve Sofya’ya intikal etmiştir. Ancak ölünün
mirası borçlarını karşılamaya kifayet etmediğinden varisleri
mirastan el çektirilerek mirası alıp alacaklılara taksim etmek
üzere ölenin erkek kardeşi Nako v. Lazar, şer‛i mahkeme
tarafından vasi tayin edilmiştir (RŞS 1487, 80/7).
c.
Ticaret Hukuku Açısından
Ticaret
hukuku, ticarî işlerde ve işletmelerde uygulanan kuralları
düzenleyen bir özel hukuk dalıdır (Görgün, 1994: 79). Osmanlı
Devleti’nde Gayrimüslimler, kendi aralarında ticaret hukuku
açısından tam bir serbestliğe sahiptiler. Bununla birlikte,
Müslümanlarla girdikleri ticarî ilişkilerinde domuz eti, şarap,
Müslüman köle satışı ve benzeri konularda kısıtlamaya tabi
idiler. Bu kısıtlamaların dışındaki mal ve hizmetlerin
mübadelesinde ortak hareket edebilirler, bir takım ticarî
ortaklıklar kurabilirlerdi (Bozkurt, 1989: 17-18; Ercan, 2001:
217-222; Soykan, 1999: 101-106). Esnaf defterlerinden
anlaşılacağı üzere, Osmanlılarda Gayrimüslimlerle Müslümanlar
aynı esnaf örgütünde yer alabiliyorlardı. Bu defterlere önce
Müslüman, sonra Hıristiyan, daha sonra da Yahudi esnaf
kaydedilmekteydi (Soykan, 1999: 107).
Bu genel
kurallar, Rize’de yaşayan Müslim ve Gayrimüslimlerin ticarî
ilişkileri için de geçerli olmuştur. 1853-1860 yılları arasında
ticaret hukuku ile ilgili elimizde sadece 2 adet kayıt
bulunmaktadır. 19 Cemaziyelevvel 1275 / 28 Aralık 1858 tarihli
olan ilk kayda göre, Sofiya binti
Banika, vekili Bıyık-oğlu Yakup vasıtasıyla Rize kazasına tâbi
Varatlar karyesinden Rakic oğlu Kâşif ibn Ömer üzerine arazi
davası açmıştır. Vekil Yakup mahkemede, Kalitoz köyünde vaki 3
kıt‛a miri arazi (içinde mülk ağaç var) ile 2 kıt‛a ceviz ve
asmalık müvekkilesinin baba ve kardeşinden intikal mülkü iken
bundan 6 sene önce müvekkilesinin eşi Liya v. Nikola, 1.269
kuruş mukabelesinde davalı Kaşif’in babası merhum Ömer’e haksız
yere satmış ve devretmiş olduğundan araziyi geri talep ettiğini
ifade etmiştir. Davalı Kâşif cevabında, davacı Sofiya’nın
babası Banika hayatta iken bundan 14 sene önce arazisini babası
merhum Ömer’e 800 guruş bedelle verdiğini, baki kalan 2 kıt‛a
arazi ile 2 kıt‛a asmalığı da bundan 5 sene önce davacı
Sofiya’nın şahitler huzurunda babası merhum Ömer’e sattığını
beyan etmiştir. Daha sonra aralarına sulh taraftarları girip
500 kuruşa sulh akdi yapılmış ve parayı alan davacı Sofiya,
davalı Kâşif’i mahkemede ibra etmiştir (RŞS 1488, 89/4). 16
Recep 1275 / 19 Şubat 1859 tarihli olan ikinci kayda göre,
Arihlur? köyünden Mavi oğlu Nikola v. Yani, 1 kıt‛a asmalığını
Hasan bin Salman’a 4.500 kuruş mukabelesinde satmıştır. Bir
süre sonra Nikola v. Yani, satıştan pişman olduğundan
mahkemeye müracaatla adı geçen asmalığı aynı meblağla geri
satın almayı talep etmiştir. Hakim ise davalı Hasan’a tembihe
karar vermiştir (RŞS 1488, 97/2).
Bu
kayıtlarda Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini yansıtan uygulamalar
göze çarpmaktadır. İlk olarak, Gayrimüslim bir hanım, Müslüman
bir kişiyi şer‛i mahkemedeki davası için vekil tayin etmiştir.
İkinci olarak, Gayrimüslimler şer‛i mahkeme yoluyla Müslümanlara
arazi satışı yapmışlardır. Bu gelişmeler, Müslümanlarla
Gayrimüslimlerin iyi ilişkiler içinde olduklarını ortaya
koymaktadır.
d. Eşya
Hukuku Açısından
Eşya
hukuku, gerçek ve tüzel kişilerin maddi mallar üzerindeki
haklarını, yetkilerini ve tasarruflarını ve bu kişilerin malları
dolayısıyla diğer kişilerle olan ilişkilerini düzenlemektedir.
Maddi mallar üzerindeki en kapsamlı hak, mülkiyet hakkıdır. Mülk
sahibi, taşınır (menkul) ve taşınmaz (gayrimenkul) malı üzerinde
kanunların koyduğu sınırlar çerçevesinde serbestçe mülkiyet
hakkını kullanır (Görgün, 1994: 71). Osmanlı Devleti’nde Müslim
ve Gayrimüslim halk mirî (devlete ait) arazide sadece tasarruf
hakkına sahiptiler. Mülk arazi kapsamı altında bulunan bağ,
bahçe ve arsalarda hem Müslümanlar hem de Gayrimüslimler
mülkiyet haklarını kullanmakta idiler (Cin, 1985: 22-28).
Rize
kazasında yaşamış olan Gayrimüslimler kendi aralarındaki eşya
hukuku ile ilgili meselelerinin bir bölümünü şer‛iye
mahkemesinde çözdürmüşlerdir. 1853-1860 yılları arasında eşya
hukuku açısından Gayrimüslimlerle ilgili elimizde sadece 1 adet
dava kaydı bulunmaktadır. 27 Safer 1271 / 19 Kasım 1854 tarihli
olan bu kayıt, mülkiyet hakkına müdahalenin durdurulması ile
ilgilidir. Buna göre, Gazeldağı mahallesinden Kazancı Yano v.
Nazar, ölü Kubad Asturan’ın eşi Elinu binti Yarika ve
çocuklarının şer‛i vekili Yemanid oğlu Yarika’dan sınır
anlaşmazlığı sebebiyle davacı olmuştur. Davacı mahkemede, halen
sakin olduğu evin havlusu ile ölü Kubad’ın toprağı bitişik
olduğundan bundan 15 sene önce hudut konusunda aralarında niza
olup neticede anlaşmaya varıldığını, şimdi ise davalıların
hududa müdahale ettiklerini ve bunun men‛ini talep etmiştir.
Vekil cevabında eski hudut tayini işini inkar ederek geçenlerde
ehl-i vukufun araya girmesiyle hududun yeniden tayin olunduğunu
ifade etmiştir. Bunun üzerine adı geçen yer, mahkemece keşif
edilmiş ve yeni sınır tayin olunmuştur. Ayrıca sınırın üst
tarafındaki yarın davalıya 170 kuruşa verilmesi için sulh akdi
yapılmıştır (RŞS 1487, 7/5).
Bu dava
kaydından, 2 Gayrimüslim aralarındaki mülkiyet meselesini, daha
güvenilir bulmaları sebebiyle şer‛iye mahkemesine taşıdıkları
anlaşılmaktadır.
2.2.
Ekonomik
Alanda Müslim-Gayrimüslim İlişkileri
Rize
kazasının ekonomik faaliyetleri genel olarak tarım, hayvancılık,
ticaret, endüstri ve balıkçılıktır. 1891 yılı Trabzon Vilayet
Salnamesine göre, endüstri olarak Rize ve çevresinde senede
tahminen 40.000 top miktarı gömleklik ince ve kaba gayet beyaz
keten bezi dokunmaktadır. Daha sonra bu bezler Erzurum, Bağdat,
Arabistan ve Dersaadet’e nakledilerek satılmaktadır. Ayrıca,
kaza dahilinde el peşkiri (havlu) ve yün şal imalatı ile
makaracılık, bıçakçılık ve kundakçılık sanatları icra
edilmektedir (1874 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1995:
214-215). Hayvancılık olarak, öküz, manda, at, merkep ve inek
gibi büyük baş hayvanlar yetiştirilmektedir (1876 Yılı Trabzon
Vilayet Salnamesi, 1995: 329-339).
1890 yılı
başlarında Cuinet’in verdiği bilgilere göre, Rize’nin de içinde
yer aldığı Lazistan sancağında tarım fazla ileri değildi.
Buradan az miktarda fasulye, fındık ve kenevir dışarıya ihraç
edilmekteydi. Ayrıca Atina (Pazar) kazasında pirinç
üretilmekteydi. Gelişmiş bir endüstri faaliyeti mevcut olmamakla
birlikte kaza merkezlerinde küçük yelkenlilerin imal edildiği
küçük atölyeler bulunuyordu. Karadeniz sahil boyunca balıkçılık
faaliyeti yaygındı. Rize’de “Rize bezi” diye isimlendirilen
keten bezler dokunmaktaydı (Cuinet, 1892: 121-122). Ayrıca
Rize’de “peştamal” bezi üretimi de yapılmaktaydı (Faroqhi, VIII:
567a).
1891 yılı
Trabzon Vilayet Salnamesinde, Rize ve çevresinde en çok mısır,
arpa, buğday gibi tahıl ürünleri ile fındık, pirinç, fasulye,
keten ve kenevir yetiştirildiği ifade edilmektedir.
Aynı salnameye göre, Rize kazasında
inek, öküz, koyun, keçi, beygir, katır ve eşek olmak üzere
toplam 44.293 büyükbaş hayvan yetiştirilmektedir (Yurt
Ansiklopedisi, 1983: 6358).
Ali Cevad,
XIX. yüzyılın sonlarında Rize’de halkın bakırcılık ve balıkçılık
yaptığını; ayrıca, yunus balığından elde edilen balıkyağının da
yörenin önemli ürünleri arasında yer aldığını belirtmektedir
(Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6358).
Müslim ve
Gayrimüslimlerin iç içe yaşamış olduğu Rize kazasının ekonomik
faaliyetleri hakkında kazanın şer‛iye sicillerinde yer alan
tereke kayıtları da önemli bilgiler içermektedir. Gözden
geçirdiğimiz tereke kayıtlarına göre[4],
Müslim ve Gayrimüslimlerin öncelikli olarak tarla ve bahçe
tarımı yaptıkları ve daha çok lazot (mısır buğdayı), ceviz,
kendir, portakal, limon, pamuk ve benzeri ürünler
yetiştirdikleri görülmektedir. Hayvancılık olarak, inek, öküz,
at, merkep, dana, tosun ve koyun gibi hayvanları besledikleri
anlaşılmaktadır. Ayrıca bir kısım tereke kayıtlarında arıcılık,
balıkçılık ve esnaflık gibi iş kollarına dair bilgiler
bulunmaktadır.
Yukarıda
özetlenen bilgilerden en azından aynı meslekleri icra eden
Müslim ve Gayrimüslimlerin ekonomik alanda yakın ilişkiler
geliştirdiklerini söyleyebiliriz. Yukarıda hukuk alanında
Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini ele alırken ifade ettiğimiz
üzere, her iki toplumun bireyleri arasıda ticaret ve borç-alacak
ilişkileri yaşanmıştır. Bu durum ekonomik alanda
Müslim-Gayrimüslim münasebetlerinin en açık delilidir.
2.3.
Sosyal ve
Kültürel Alanda Müslim-Gayrimüslim İlişkileri
Osmanlı
döneminde Rize kazasında birlikte yaşamış olan Müslim ve
Gayrimüslimler sosyal ve kültürel alanda da birbirlerinden
etkilenmişlerdir. Başka bir ifade ile, Osmanlı Devleti genelinde
olduğu gibi, Rize’de de Müslim ve Gayrimüslimler arasında bir
kültür alış verişi meydana gelmiştir. Bu kültür etkileşimi, dil,
edebiyat, müzik, gelenek, görenek, giyim, yiyecek ve içecek
konularında gerçekleşmiştir (Ercan, 2001: 289-292).
Rize’de
Müslim ve Gayrimüslim toplum arasındaki kültür alış verişinin
bütün boyutlarını ortaya koymak ayrı ve özel bir çalışma yapmayı
gerektirdiğinden burada sadece şer‛iye sicillerindeki bilgiler
çerçevesinde giyim-kuşam konusundaki benzerlikler üzerinde
dikkat çekmeye çalışacağız. Genel olarak, bu bölgedeki Müslim ve
Gayrimüslimlerin giyim eşyaları büyük ölçüde benzerlik
göstermektedir. Rize şer‛iye sicillerinde yer alan tereke
kayıtlarından derlediğimiz giysi isimleri aşağıda Tablo 2’de
listelenmiştir. Tabloda Müslümanlar için 29, Gayrimüslimler
için ise 18 ayrı giysi adı yer almaktadır. Ancak tablodaki giysi
isimleri Müslim ve Gayrimüslimlerin bütün giyim eşyalarını
yansıtmamaktadır. Zira bu isim listesi, 7 yıllık süreçte 2 adet
şer‛iye siciline yansıyan tereke kayıtlarından derlenmiştir.
Daha gerçekçi giyim eşyası listeleri oluşturmak için en azından
yarım asırlık bir periyoda ait tereke kayıtları ile diğer
kaynaklardaki bilgilere müracaat edilmelidir.
Tablo
2’deki giysi isimleri üzerine bir değerlendirme yapmak
gerekirse, evvela, Müslümanlara ait giyim eşyası isimlerinin
Gayrimüslimlerinkinden daha fazla olduğu görülmektedir. Ancak bu
durum Gayrimüslimlerin daha sınırlı türde elbise giydikleri
anlamına gelmemektedir. Çünkü Müslüman giysi adları yaklaşık 100
tereke kaydından Gayrimüslim giysi isimleri ise sadece 8 adet
tereke kaydından derlenmiştir. Elimizdeki sicillerde daha fazla
Gayrimüslim tereke kaydı olsaydı belki daha fazla türde
Gayrimüslim giysi adlarına tesadüf edecektik.
Diğer
taraftan, Gayrimüslim giysisi olarak tespit ettiğimiz 18 tür
giysiden 17 çeşidinin Müslümanlar tarafından da kullanılmakta
olduğu görülmektedir. Bu giysiler şunlardır:
Bürüce, cenber, çarşaf/şarşab,
entari, basma entari, siyah entari, gezi entari, fes, gömlek,
kuşak, mintan, şal kuşak, şal, şalvar, yazma, yelek, basma
yelek.
Tablo 2.
Müslim ve Gayrimüslim Giysileri
|
Müslüman Giysileri* |
Gayrimüslim Giysileri** |
|
Aba |
- |
|
Bürüce |
Bürüce |
|
Cebken |
- |
|
Cenber |
Cenber |
|
Çarşaf |
Çarşaf/ şarşab |
|
Çaruk |
- |
|
Çedik |
- |
|
Çizme |
- |
|
Dizlik |
- |
|
Entari |
Entari |
|
Entari (basmadan) |
Entari (basma) |
|
Entari (dimi) |
Entari (siyah) |
|
Entari (gezi) |
Entari (gezi) |
|
- |
Entari (Fransız bezinden) |
|
Fes |
Fes |
|
Gömlek |
Gömlek |
|
ihram |
- |
|
kuşak |
Kuşak |
|
Kuşak (Arabkâri) |
- |
|
Kuşak (Trablus işi) |
- |
|
Kürk |
- |
|
Mintan |
Mintan |
|
Mintan (beyaz) |
- |
|
Mintan (çuhadan) |
- |
|
Pabuç |
- |
|
Peştemal |
- |
|
Saku (ceket) |
Şal kuşak |
|
Şal (Acem işi) |
Şal (Ingiliz işi) |
|
Şalvar (çuhadan) |
Şalvar |
|
- |
Yazma |
|
Yelek |
Yelek |
|
|
Yelek (basmadan) |
* Kaynak:
RŞS 1487, 8/1; RŞS 1487, 14/4; RŞS 1487, 23/1; RŞS 1487, 26/3;
RŞS 1487, 28/2; RŞS 1487, 29/3; RŞS 1487, 31/7; RŞS 1487, 48/1;
RŞS 1488, 2/5; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 65/4; RŞS 1488, 67/4;
RŞS 1488, 133/3.
** Kaynak:
RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 32/2.
İkinci
olarak, Rize kazası Müslim ve Gayrimüslimlerinin kullandıkları
bez ve kumaşların büyük ölçüde benzerlik gösterdiği
anlaşılmaktadır. Rize şer‛iye sicillerinde yer alan tereke
kayıtlarından derlediğimiz bez ve kumaş isimleri aşağıda Tablo
3’de verilmiştir. Tabloda Müslümanlar için 6, Gayrimüslimler
için ise 15 ayrı bez ve kumaş adı yer almaktadır. Tablodaki
isimlerden Gayrimüslimlerin Müslümanlardan çok daha fazla türde
bez ve kumaşa sahip oldukları görülmektedir. Bu durum bizi,
Gayrimüslimlerin dokuma sektörüne daha fazla ilgi duyduğu ve
dışarıdan kumaş ithal ettikleri kanaatine götürmektedir.
Tablo 3.
Müslim ve Gayrimüslim Bez ve Kumaşları
|
Müslüman bez ve kumaşları* |
Gayrimüslim bez ve kumaşları** |
|
Basma |
Basma (Galata işi) |
|
Çuha |
Basma (Kara) |
|
Gezi |
Basma (Sarı) |
|
Keten |
Bez (Amerikan) |
|
Kirpas-ı Rize |
Bez (Beyaz mintan bezi) |
|
Kutni |
Bez (Dağ) |
|
|
Bez (Kara) |
|
|
Bez (Kefen) |
|
|
Bez (Keşiş) |
|
|
Bez (Tarak) |
|
|
Çit |
|
|
Dimi kadın |
|
|
Gezi |
|
|
Kutni |
|
|
Pazen |
* Kaynak:
RŞS 1487, 31/7; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 67/4; RŞS 1488, 133/3.
**Kaynak:
RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 32/2.
SONUÇ
1853-1860
yıllarına ait şer‛iye sicilleri kayıtlarına göre, Rize kazasında
Müslim-Gayrimüslim ilişkileri üzerine hazırladığımız bu kısa
bildiriden bazı sonuçlar çıkarmak mümkündür. İlk olarak, hukuk
alanındaki ilişkiler bakımından bazı Gayrimüslimlerin medeni
hukukla ilgili meselelerini şer‛i mahkemeye taşıdıkları ve
burada çözüm aradıkları görülmektedir. Şer‛i mahkemede görülen
miras hukuku ile alakalı Gayrimüslim davaları, İslam miras
hukukuna (feraiz) göre sonuçlandırılmıştır. Ayrıca, mirası
borcunu karşılamayan zimmî ölülerin varisleri şer‛i mahkemeye
başvurduğunda, yine şer‛i hukuka göre hüküm verildiği ve mirasın
alacaklılara vasi vasıtasıyla taksim edildiği tespit edilmiştir.
Medeni
hukukun diğer bir alt dalı olan borçlar hukuku ile alakalı
Gayrimüslim kayıtlarından bazı Gayrimüslimlerin, Müslüman
tanıdıklarından borç para aldıklarını öğreniyoruz. Ayrıca, bazı
Gayrimüslimler, kendi aralarındaki borç-alacak davaları için de
şer‛i mahkemeye müracaat etmişledir.
Gayrimüslimler, eşya ve ticaret hukuku ile alakalı hususları
için de şer‛i mahkemeye başvurmuşlardır. Bu hukuk dalları ile
ilgili kayıtları incelediğimizde, Gayrimüslimlerin şer‛i
mahkemedeki davalarında Müslümanları vekil tayin ettikleri, yine
şer‛i mahkeme yoluyla Müslümanlara arazi satışı yaptıklarını
görüyoruz.
İkinci
olarak, Rize kazasında yaşamış olan Müslim ve Gayrimüslimlerin
ekonomik alanda yakın ilişkiler geliştirdiklerini tespit
edilmiştir. Kazanın şer‛iye sicillerinde yer alan tereke
kayıtları ile diğer kaynaklardan gelen bilgilerden, bölge
halkının (Müslim ve Gayrimüslim) öncelikli olarak tarla ve bahçe
tarımı yaptıkları, ayrıca hayvancılık, arıcılık, balıkçılık ve
esnaflık gibi iş kollarında faaliyet gösterdikleri
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, her iki toplumun bireyleri
arasıda ticaret ve borç-alacak ilişkilerinin mevcut olması,
Müslim ve Gayrimüslimler arasında yakın ekonomik ilişkilerin
varlığına da delil teşkil etmektedir.
Üçüncü ve
son olarak, 19. asrın ortalarında Rize kazasında Müslim ve
Gayrimüslimlerin sosyal ve kültürel alanda birbirlerinden
etkilendikleri görülmektedir. Bu bakımdan, bölgedeki Müslim ve
Gayrimüslim giyim eşyalarının büyük ölçüde benzerlik gösterdiği
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, bu bölgedeki Müslim ve
Gayrimüslimlerin kullandıkları bez ve kumaşların hemen hemen
aynı olduğu ancak Gayrimüslim bez ve kumaşlarının daha fazla
çeşitlilik sergilediği anlaşılmaktadır.
Bütün bu
bilgiler, 19. asrın ortalarında Rize kazasında Müslim ve
Gayrimüslimler arasında hukuk, ekonomi, sosyal ve kültürel
alanlarda yaşanan iyi ilişkileri ortaya koymaktadır.
KAYNAKLAR
a-
Arşiv
Kaynakları
Rize
Şer‛iye Sicili (RŞS) 1487, 6/6; RŞS 1487, 8/1; RŞS 1487, 14/4;
RŞS 1487, 18/2; RŞS 1487, 19/5; RŞS 1487, 23/1; RŞS 1487, 26/3;
RŞS 1487, 28/2; RŞS 1487, 29/3; RŞS 1487, 31/7; RŞS 1487, 32/2;
RŞS 1487, 32/4; RŞS 1487, 48/1; RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 77/3;
RŞS 1487, 79/4; RŞS 1488, 2/5; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 65/4;
RŞS 1488, 67/4; RŞS 1488, 105/3; RŞS 1488, 133/3.
Tokat
Şer‛iye Sicili (TŞS) 10, 160/1; TŞS 7, 181/2; TŞS 4, 189/2; TŞS
3, 155/2; TŞS 2, 214/4, 217/1.
b-
Salnameler
Trabzon
Vilayeti Salnamesi 1874, (Haz. Kudret Emiroğlu), C. 6, Ankara
1995.
Trabzon
Vilayeti Salnamesi 1876, (Haz. Kudret Emiroğlu), C. 8, Ankara
1995.
Trabzon
Vilayeti Salnamesi 1881, (Haz. Kudret Emiroğlu), C. 8, Ankara
1999.
c-
Araştırma
Eserler (Kitap ve Makaleler)
Cin, Halil,
1985. Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, İstanbul.
Cuinet,
Vital, 1892. La Turquie d’Asie, V. I, Paris.
Görgün,
Şanal, 1994. Hukukun Temel Kavramları, Ankara.
Karal,
Enver Ziya, 1943. Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı
1831, Ankara.
|