Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle       ENGLISH


RİZE KAZASINDA MÜSLİM-GAYRİMÜSLİM İLİŞKİLERİ (1853-1860)

 

Doç. Dr. Ali AÇIKEL

Gaziosmanpaşa Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi

Tarih Bölümü / TOKAT

E-mail: [email protected]

ÖZET

Osmanlı döneminde Rize kazasında Müslüman Türkler ile Gayrimüslimler asırlarca bir arada yaşadılar. Kaza nüfusunun büyük çoğunluğu, Müslüman Türkler’den meydana gelmekteydi. Rize kazasında yaşamış olan farklı dinlere mensup topluluklar, diğer Osmanlı yerleşim yerlerinde olduğu gibi, hukukî, sosyal ve ekonomik alanlarda ortak ilişkiler geliştirdiler. Özellikle hukukî alanda Müslim ve Gayrimüslimler şer‛î hukuka tabi oldular. Hukukla alakalı meselelerini tek hakimli şer‛iye mahkemesine götürerek çözüme ulaştılar. Şer‛i mahkemeye getirdikleri bütün davalar, karara bağlanarak mahkeme defterine yani “şer‛iye sicili”ne kaydedildi.

Bu bildirimizde 1853-1860 yılları arasında Rize kazasında Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini ele alacağız. Çalışmamızın temel kaynağı, adı geçen döneme ait 1487 ve 1488 numaralı Rize Şer‛iye Sicilleridir. Bu iki sicil defteri üzerinde yaptığımız taramada konu ile alakalı dikkate değer kayıtlar tespit ettik. İncelememizde bu kayıtlar, analitik bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Ayrıca bildirimizde, Rize kazasının sosyo-ekonomik yapısı ile ilgili modern incelemelere de müracaat edilmiştir.

Çalışmamızın amacı, Rize kazasında Müslüman Türkler ile Gayrimüslimlerin geçmişte ne düzeyde yakın sosyo-ekonomik ilişkiler içinde bulunduklarını birincil kaynaklar yardımı ile ortaya koymaktır. Rize kazasındaki durum, Osmanlı Devleti genelindeki Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini anlamaya katkı yapacağı muhakkaktır.

Anahtar kelimeler: Rize, Şer‛iye sicili, Müslim, Gayrimüslim, hukuk.

GİRİŞ

Müslim-Gayrimüslim ilişkileri gerçekte Osmanlı öncesi devirlerde şekillenmekle birlikte, Osmanlılar zamanında daha yoğun olarak yaşanmıştır. Osmanlı dönemi Müslim-Gayrimüslim münasebetleri hakkında önemli çalışmalar kaleme alınmıştır (Eryılmaz, 1990; Bozkurt, 1989; Soykan, 1999; Ercan, 2001; Akyılmaz, 2003).  Bölgesel nitelikli Müslim-Gayrimüslim münasebetleri üzerine ise akademik seviyede sadece birkaç çalışma göze çarpmaktadır (Örneğin, Özgökmen, 1996).

Bölgesel çalışmaların yetersizliği sebebiyle, birkaç dinî topluluğun yan yana yaşadığı Osmanlı şehirlerinde Müslim-Gayrimüslim birlikteliğinin gerçek durumunun ne olduğu hususu tam olarak bilinmemektedir. Bölgesel farklılıkların bu iki topluluğun (Müslüman Türkler ve Gayrimüslimler) ortak yaşamları üzerinde etkili olup olmadığı sorusu da cevap beklemektedir. Bu eksikliği gidermek için bireysel veya ekip halinde yapılacak çok sayıda bölgesel çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.

Bölgesel bir çalışma olarak bu bildiride, daha önce inceleme konusu yapılmayan, Osmanlı döneminde Müslüman Türkler ile Gayrimüslimlerin asırlarca bir arada yaşadığı Rize kazasında 1853-1860 yılları arasında Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini ele alacağız.  Çalışmamızın temel kaynağı, adı geçen döneme ait 1487 ve 1488 numaralı Rize Şer‛iye Sicilleridir(=RŞS). Bu iki sicil defteri üzerinde yaptığımız taramada konu ile alakalı dikkate değer kayıtlar tespit ettik. İncelememizde bu kayıtlar, analitik bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Ayrıca bildirimizde, Rize kazasının sosyo-ekonomik yapısı ile ilgili modern incelemelere de müracaat edilecektir. Bildirimizin amacı, Rize kazasında Müslüman Türkler ile Gayrimüslimlerin geçmişte ne düzeyde yakın sosyal ve ekonomik ilişkiler içinde bulunduklarını birincil kaynaklar yardımı ile ortaya koymaktır. Rize kazasındaki durum, Osmanlı Devleti genelindeki Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini anlamaya katkı yapacağı muhakkaktır.

Çalışmamızda ilk olarak 19. asırda Rize kazasının idari yapısı ve nüfus durumu hakkında genel bilgiler vereceğiz. Ardından kazada Müslim-Gayrimüslim münasebetlerini ele alacağız. Müslim-Gayrimüslim ilişkileri ise hukuk, ekonomi ve sosyo-kültürel ilişkiler olmak üzere üç alt başlık altında değerlendirilecektir. Sonuç bölümünde, yaptığımız analizlerden elde edeceğimiz neticeler yer alacaktır. Bildirinin en sonunda ise çalışmada yararlandığımız kaynaklar alfabetik olarak listelenecektir.

1. Rize Kazasının İdari Yapısı ve Nüfus Durumu

a- İdari Yapısı: Rize kazası, 19. asrın başlarında Trabzon eyâletinin Trabzon merkez sancağına bağlı bulunuyordu. 1846’daki idarî düzenlemede, Trabzon eyâleti Trabzon merkez, Karahisar-ı Şarkî, Canik, Gönye ve Batum olmak üzere toplam 5  sancaktan oluşturuldu. Rize, nahiye statüsüne düşürülerek yine Trabzon merkez sancağına bağlandı (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6356).

1864 Vilâyet Nizamnâmesi ile birlikte, Trabzon vilâyetinin sancak sayısı 4’e düşmüştür. Bunlar: Trabzon merkez, Batum, Canik, ve Gümüşhane’dir. Merkez sancağının 6 kazası ise, Trabzon merkez, Giresun, Bucak, Rize, Of, ve Tirebolu idi (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6356).

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Trabzon vilayeti dahilinde Lazistan sancağı yeniden teşkil edilince, Rize hem kaza hem de bu sancağın merkezi oldu (Faroqhi, VIII: 567a). 1870-1880 arasındaki dönemde Trabzon vilâyetinin Merkez, Gümüşhane ve Lazistan olmak üzere 3 sancağı vardı. 1881’de Canik (Samsun)’in de eklenmesi ile sancak sayısı 4’e yükseldi (1881 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1999:151).

Vital Cuinet, 1890 yılı başlarında Trabzon vilâyetinin 4 sancak (Merkez, Gümüşhane, Lazistan ve Canik) ve 22 kazadan oluştuğunu ve Rize’nin Rize, Of, Atina (Pazar) ve Hopa kazalarından meydana gelen Lazistan sancağının merkezi olduğunu kaydeder. Lazistan sancağının nahiye sayısını ise 8 (Hemşin, Karadere, Mapavri (Çayeli), Vakıf, Kurais, Sebeli (Hopa), Viçe ve Arhavi) olarak gösterir. Bu nahiyelerden Karadere ve Mapavri doğrudan Rize kazasına tabi bulunuyordu  (Cuinet, 1892: 4-5,119). 1896’da ise Trabzon vilâyetinin Lazistan sancağı Rize, Atina ve Hopa kazalarından oluşmaktaydı. Bu idarî yapı 20. asrın başlarına kadar bu şekilde devam etmiştir (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6356).

b- Nüfus Durumu: Rize kazası, 1831 nüfus sayımına göre Hemşin kazası ile birlikte 30.547 Müslüman erkek nüfusa sahipti. Bu tarihte kazada yaşayan Gayrimüslim nüfus hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Zira 1831 tarihli nüfus sayım defterinde Trabzon sancağı kazalarında bulunan bütün erkek Gayrimüslimler için 11.431 rakamı verilmektedir (Karal, 1943: 177).

1874 yılı Trabzon vilayet salnamesine göre, Rize kazasında 6.150 Müslüman, 81 Rum Ortodoks olmak üzere, toplam 6.231 hane bulunmaktaydı. Aynı salnâmeye göre, Rize kazasında 31 mahalle ve 89 köy vardı. Bu tarihte, kazanın toplam erkek nüfusu 19.064’ü Müslüman ve 551’i de Rum Ortodoks olmak üzere 19.615 kişi idi (1874 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1995:181). Bu durumda Müslim-Gayrimüslim oranı % 97,20’ye % 2,80’dir. 1881 yılı Trabzon vilayet salnamesine göre ise, Rize kazasında toplam 6.178  hane, 135 mahalle ve köy vardı. Bu tarihte, kazanın erkek nüfusu 22.662’si Müslüman ve 261’i de Rum olmak üzere toplam 22.923 kişi idi (1881 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1999: 268-269). Bu takdirde, Müslim-Gayrimüslim oranı % 98,87’ye % 1,13’dür.

Cuinet, 1890 yılı başlarında Lazistan sancağı toplam nüfusunu 160.000 olarak göstermektedir ki bunun 138.820’si Müslüman, 16.000’i Rum Ortodoks, 5.000’i Ermeni Gregoryen, 100’ü Ermeni Katolik, 40’ı Latin Katolik, kalan 40’ı da Yahudi idi (Cuinet, 1892: 119).

Etnik yapı bakımından 1874 ve 1881 yılları Trabzon vilayet salnameleri ile Cuinet’in bilgilerini karşılaştırdığımızda, bazı farklar göze çarpmaktadır. Salnamelere göre, Rize kazasında Müslüman Türkler ile Gayrimüslim Rumlar yaşamaktadır. Cuinet’e göre ise, Rize kazasının da içinde yer aldığı Lazistan sancağında Müslüman Türkler, Rum Ortodokslar,  Gregoryen ve Katolik Ermeniler ile az sayıda Latin Katolik ve Yahudiler meskundur. Bu bilgilerden, Ermeniler, Latin Katolikler ve Yahudiler Rize kazasında değil, Lazistan sancağının diğer kazalarında ikamet etmekte oldukları anlaşılmaktadır.

Yukarıda verilen nüfus bilgilerinden, 19. asrın ikinci yarısında Rize kazasında  nüfus çoğunluğunu Müslüman Türkler’in oluşturduğu anlaşılmaktadır. Kazada yaşamış olan Gayrimüslim topluluk ise, sadece Rum Ortodokslardır.

2. Rize Kazasında Müslim-Gayrimüslim İlişkileri (1853-1860)

Bilindiği üzere, şer‛iye sicilleri bir kaza bölgesindeki adlî meseleler ile sosyal, ekonomik, askerî ve idarî hususlarla ilgili kayıtları kapsamaktadır. Müslim ve Gayrimüslim toplulukların birlikte yaşadığı kazaların şer‛iye sicillerinde, farklı grupların çeşitli alanlardaki ilişkilerini yansıtan kayıtlara da rastlanmaktadır. Farklı dil ve dinden toplulukların yaşamış olduğu Rize kazası sicillerinde de Müslim-Gayrimüslim ilişkilerine dair belgeler bulunmaktadır. Biz bu bildiride, 1853-1860 yılları arasında Rize kazası Şer‛iye sicillerini gözden geçirerek tespit ettiğimiz doğrudan ilgili toplam 17 belge ile karşılaştırma amacıyla incelediğimiz 100’den fazla Müslim tereke kaydı çerçevesinde Müslim-Gayrimüslim ilişkilerinin genel durumunu ortaya koymaya çalışacağız. İncelediğimiz sicillerde Gayrimüslimlere ait kayıtlarda milliyet belirtilmemiştir[1]. Yukarıda verdiğimiz nüfus bilgilerinden kazadaki Gayrimüslimlerin Rum oldukları anlaşılmaktadır. Adı geçen 17 belge kaydının muhteva olarak  dağılımı aşağıda Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1. Müslim-Gayrimüslim İlişkileri İle İlgili Kayıtların Konu Dağılımı

Konu türü

Borç-alacak

Sınır davası

Satış davası

Tereke kaydı

Sayı

6

1

2

8

Bu kayıtların içerdiği bilgiler çerçevesinde önce hukuk alanında Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini, ardından diğer alanlardaki gelişmeleri ele alacağız.

2.1. Hukuk Alanında Müslim-Gayrimüslim İlişkileri

İslam hukuku, İslam ülkesi vatandaşı olan Gayrimüslimlere “zimmî” statüsü tanımıştır. Zimmî kelimesi “and, güvenlik, söz verme” anlamlarına gelen “zimmet” sözcüğünden gelir. Hukuk terimi olarak ise İslam egemenliği altına girerek İslam topraklarında sürekli olarak yaşama hakkı elde eden Gayrimüslimlere denir (Akyılmaz, 2003: 171).  Gayrimüslimlerin zimmî statüsünü kazanabilmeleri için İslam devleti ile bir zimmet anlaşması yapmaları gerekir. Zimmet antlaşmasının imzalanması ile Gayrimüslimlere İslam toplumunda yaşama izni verilir, can ve malları İslam devletinin güvencesi altına alınır ve din ve vicdan hürriyetinden yararlanırlar (Aydın, 1994: 419-420). Bir İslam devleti olan Osmanlı Devleti de tebası olan Gayrimüslimlere “zimmî” statüsü vermiştir.

Osmanlı Devleti’nde zimmîlere şahıs, aile ve miras hukuku alanlarında kendi dinî hukuk kurallarına tabi olma ve yine kendi mahkemelerinde yargılanma hakkı tanınmıştır. Böylece farklı din mensuplarının kendi kanun ve hakimleriyle işleyen cemaat mahkemeleri ortaya çıkmıştır. Diğer yandan Gayrimüslimler, dilerlerse şer‛iye mahkemelerine başvurma hakkına da sahiptiler. Şer‛iye sicillerindeki dava örneklerden şer‛iye mahkemelerinde kendilerine İslam hukuku hükümlerinin uygulandığı görülmektedir.

Rize kazasında yaşayan Gayrimüslimler, hukukla alakalı meselelerinin bir kısmını kendi cemaat mahkemelerine taşırlarken bir bölümünü de şer‛iye mahkemesine götürmüşlerdir. Bu durum, elimizde bulunan Rize şer‛iye sicil kayıtlarından açıkça görülmektedir. Şimdi bu kayıtlar çerçevesinde, 1853-1860 yılları arasında Rize kazasında Müslim- Gayrimüslim hukuki ilişkilerini ele alalım.

a. Miras Hukuku Açısından

Miras hukuku, gerçek kişinin ölümünden sonra bunun mal varlığının (mamelek veya tereke) hukukî akıbetini düzenler ve mülkiyet hakkının (kişinin ölümünden sonraki dönemde) değişik bir boyutunu ele alır (Görgün, 1994: 69). Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin kendi aralarındaki miras meseleleri, aile hukuklarında olduğu gibi, genel olarak mensup oldukları dinin kurallarına göre cemaatlerinin din adamları tarafından halledilmiştir (Bozkurt, 1989: 15; Ercan, 2001: 206; Soykan, 1999: 117). Ancak istemeleri durumunda mirasla ilgili konularda şer‛iye mahkemelerine de müracaat etmişlerdir.

İncelenen dönemde Rize kazası Gayrimüslimleri en fazla miras hukuku ile alakalı hususlar için şer‛iye mahkemesine gitmişlerdir. Bu bakımdan elimizde 8 adet Gayrimüslim tereke kaydı bulunmaktadır[2]. Tereke kaydı, ölen şahsın mirasçılarının talebi ile mahkemece mirasın yarıntılı olarak dökümünü ve mirasçılara taksimini ihtiva etmektedir. Adı geçen dönemde 8 adet Gayrimüslim ölünün yakınları Rize şer‛iye mahkemesine başvurarak miras taksimi yaptırmışlardır. Miras kayıtlarını derinlemesine incelediğimizde, ilk olarak, varisler arasında miras taksiminin İslam miras hukukuna (feraiz) göre düzenlendiği görülmektedir. Örneğin, Romanoz mahallesinde ölen Niko v. Gurgoz’un toplam 1.600 kuruşluk mirası eşi Sofya binti Yanko, küçük oğlu Antori, küçük kızı Ruzma ve büyük kızları Elena ve Tomana’ya intikal etmiştir. 1.600 kuruşluk mirastan 63,5 kuruş resmi işlemler için ayrılmış ve geriye kalan 1,536,5 kuruş ise varisler arasında İslam miras hukuku hükümlerine göre taksim edilmiştir. Miras taksiminde eşin hissesi 1/8 olurken erkek çocuk tam hisse, kızların her biri erkek çocuğun yarısı kadar pay alabilmişlerdir (RŞS 1487, 32/4).

İkinci olarak, mirası borcunu karşılamayan zimmî ölülerin varisleri şer‛i mahkemeye başvurduğunda, yine şer‛i hukuka göre hüküm verildiği anlaşılmaktadır. Elimizdeki tereke kayıtlarından birinde bu husus açıkça görülmektedir. 5 Şevval 1271 / 21 Haziran 1855 tarihli kayda göre, Romanoz mahallesinde ölen Oflu Kostantiz v. Yani’nin mirası eşi Maryem binti Peder, büyük oğulları Yani ve Yanki ile küçük kızları Ruvama ve İlanu’ya intikal etmiş ancak ölünün borcunun terekesinden fazla olması sebebiyle varisler şer‛i mahkemeye müracaat etmişlerdir. Mahkeme, ölünün mirasına el koymak ve borçlarını alacaklılarına ödemek üzere Yakup b. Durmuş’u vasi ve kayyım tayin etmiştir. Hukuk ehli kimseler tarafından yapılan miras yazımından sonra ölenin toplam 10.091 kuruşluk mirası ile  Müslüman alacaklılara 1.775 kuruş, Gayrimüslim alacaklılara  11.298 kuruş olmak üzere toplam 13.073 kuruş borcu tespit edilmiştir. Daha sonra vasi ve kayyım olan şahıs, 10.091 kuruşluk mirasın üzerini (2.982 kuruş)  varislerden tamamlayarak 3 Müslüman ve 10 Gayrimüslim alacaklının borcunu eda etmiştir (RŞS 1487, 18/2).

b. Borçlar Hukuku Açısından

Borçlar hukuku, kişiler arasındaki ilişkilerden doğan borç ve alacakları düzenleyen bir medeni hukuk dalıdır (Görgün, 1994: 73). Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimler, kendi aralarında borçlar hukuku açısından  tam bir serbestliğe sahiptiler. Ancak Müslümanlarla girdikleri borç ilişkilerinde domuz eti, şarap, Müslüman köle satışı ve benzeri konularda kısıtlamaya tabi idiler. Müslümanlarla bu mallara ilişkin sözleşme yapamazlar veya faiz şartı koyamazlar, Müslüman köle satın alamazlardı (Bozkurt, 1989: 16). Bu kısıtlamalar, aynı şekilde, bu devirde Rize’de mevcut olan  Gayrimüslimlerin Müslümanlarla olan borç ve alacak ilişkilerinde de geçerli olmuştur. 1853-1860 yılları arasında borçlar hukuku ile ilgili elimizde 6 adet kayıt bulunmaktadır[3].

Bu kayıtlarda Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini yansıtan uygulamalar göze çarpmaktadır. İlk olarak, bazı Gayrimüslimler, Müslüman tanıdıklarından borç para almışlardır. Örneğin, 11 Ramazan 1273 / 5 Mayıs 1857 tarihli kayda göre, Romanoz mahallesinden Yuru v. Tatos, Piri Çelebi mahallesi ahalisinden Tayyar ibn El-Hac Mehmed Efendi’den 6.500 kuruş borç almıştır. Daha sonra bu borcu ödeyemediği için elindeki tarlasını borcuna karşılık mahkeme kararı ile borçlusuna devretmek istemiş ancak mahkeme bunu kabul etmemiştir. Tarlanın başkasına satılarak borcun ödenmesine hükmetmiştir (RŞS 1488, 60/2). Ayrıca, Anzerli Kara Salih b. Abdullah’ın 18 Safer 1271 / 10 Kasım 1854 tarihli tereke defteri kaydında, Oflu Kefere Kostantin’den 200 kuruş alacağı görülmektedir (RŞS 1487, 6/6). Yine Hasan b. Mehmet’e ait bir diğer tereke kaydına göre, Oflu Kefere Kosta’nın 115 kuruş borcu bulunmaktadır (RŞS 1487, 19/5).

İkinci olarak, bazı Gayrimüslimler, kendi aralarındaki borç-alacak davaları için de şer‛i mahkemeye müracaat etmişledir. Örneğin, 29 Muharrem 1276  / 28 Ağustos 1859 tarihli kayda göre, Gazuldağı mahallesinden Banika v. Yani, öz erkek kardeşi Simon v. Yani üzerine şer‛i mahkemede alacak davası açmıştır. Mahkemede, borç-alacak hesabından 2.000 kuruş, daha önce ölen babaları Yani’den intikal eden 1 adet ev ve etrafındaki ağaçlardan yarım hissesi bedeli 2.000 kuruş ve yazılmamış 1 kıt‛a borç tahvilinden 4.000 guruş ki hepsini kardeşi Simon’dan talep etmiştir. Davalı Simon, 4.000 kuruş borç tahvilinden  3.510 kuruşu davacıya ödediğini, geriye 490 kuruş borcu kaldığını, arazilerin de kendi üzerine tapu senedi olduğunu söylemiş ve senetleri ibraz etmiştir. Bunun üzerine, mahkeme sadece tahvil senedinden kalan 490 kuruşun Simon tarafından ödenmesine hükmetmiştir (RŞS 1488, 130/4).

Üçüncü ve son olarak, şer‛i mahkeme borçlu olarak ölen ve mirası borçlarını karşılayamayacak durumda olan Gayrimüslimlerin borçlarının tasfiye işlemleri için vasi tayin etmiştir. Vasiler genel olarak ölenin yakın akrabasından veya Müslümanlar arasından seçilmektedir. Örneğin, 11 Şevval 1273 / 4 Haziran 1857 tarihli kayda göre, Romanoz mahallesinden ölen Yuzika v. Lazar’ın mirası eşi Elena binti Banika, küçük çocukları Yordan, Gurgur, Anusiye ve Sofya’ya intikal etmiştir. Ancak ölünün mirası borçlarını karşılamaya kifayet etmediğinden varisleri mirastan el çektirilerek mirası alıp alacaklılara taksim etmek üzere ölenin erkek kardeşi Nako v. Lazar, şer‛i mahkeme tarafından vasi  tayin edilmiştir (RŞS 1487, 80/7).

c. Ticaret Hukuku Açısından

Ticaret hukuku, ticarî işlerde ve işletmelerde uygulanan kuralları düzenleyen bir özel hukuk dalıdır (Görgün, 1994: 79). Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimler, kendi aralarında ticaret hukuku açısından tam bir serbestliğe sahiptiler. Bununla birlikte, Müslümanlarla girdikleri ticarî ilişkilerinde domuz eti, şarap, Müslüman köle satışı ve benzeri konularda kısıtlamaya tabi idiler. Bu kısıtlamaların dışındaki mal ve hizmetlerin mübadelesinde ortak hareket edebilirler, bir takım ticarî ortaklıklar kurabilirlerdi (Bozkurt, 1989: 17-18; Ercan, 2001: 217-222; Soykan, 1999: 101-106). Esnaf defterlerinden anlaşılacağı üzere, Osmanlılarda Gayrimüslimlerle Müslümanlar aynı esnaf örgütünde yer alabiliyorlardı. Bu defterlere önce Müslüman, sonra Hıristiyan, daha sonra da Yahudi esnaf kaydedilmekteydi (Soykan, 1999: 107).

Bu genel kurallar, Rize’de yaşayan Müslim ve Gayrimüslimlerin ticarî ilişkileri için de geçerli olmuştur. 1853-1860 yılları arasında ticaret hukuku ile ilgili elimizde sadece 2 adet kayıt bulunmaktadır. 19 Cemaziyelevvel 1275 / 28 Aralık 1858 tarihli olan ilk kayda göre, Sofiya binti Banika, vekili Bıyık-oğlu Yakup vasıtasıyla  Rize kazasına tâbi Varatlar karyesinden Rakic oğlu Kâşif ibn Ömer üzerine arazi davası açmıştır.  Vekil Yakup mahkemede, Kalitoz köyünde vaki 3 kıt‛a miri arazi (içinde mülk ağaç var) ile 2 kıt‛a ceviz ve asmalık müvekkilesinin baba ve kardeşinden intikal mülkü iken bundan 6 sene önce müvekkilesinin eşi Liya v. Nikola, 1.269 kuruş mukabelesinde davalı Kaşif’in babası merhum Ömer’e haksız yere satmış ve devretmiş olduğundan araziyi geri talep ettiğini ifade etmiştir.  Davalı Kâşif cevabında, davacı Sofiya’nın babası Banika hayatta iken bundan 14 sene önce arazisini babası merhum Ömer’e 800 guruş bedelle verdiğini, baki kalan 2 kıt‛a arazi ile 2 kıt‛a asmalığı da bundan 5 sene önce davacı Sofiya’nın şahitler huzurunda babası merhum Ömer’e sattığını beyan etmiştir.  Daha sonra aralarına sulh taraftarları girip 500 kuruşa sulh akdi yapılmış ve parayı alan davacı Sofiya, davalı Kâşif’i mahkemede ibra etmiştir (RŞS 1488, 89/4). 16 Recep 1275 / 19 Şubat 1859 tarihli olan ikinci kayda göre, Arihlur? köyünden Mavi oğlu Nikola v. Yani, 1 kıt‛a asmalığını Hasan bin Salman’a  4.500 kuruş mukabelesinde satmıştır. Bir süre sonra Nikola v. Yani,  satıştan  pişman olduğundan mahkemeye müracaatla  adı geçen asmalığı aynı meblağla geri satın almayı talep etmiştir. Hakim ise davalı Hasan’a tembihe karar vermiştir (RŞS 1488, 97/2).

Bu kayıtlarda Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini yansıtan uygulamalar göze çarpmaktadır. İlk olarak, Gayrimüslim bir hanım, Müslüman bir kişiyi şer‛i mahkemedeki davası için vekil tayin etmiştir. İkinci olarak, Gayrimüslimler şer‛i mahkeme yoluyla Müslümanlara arazi satışı yapmışlardır. Bu gelişmeler, Müslümanlarla Gayrimüslimlerin iyi ilişkiler içinde olduklarını ortaya koymaktadır.

d. Eşya Hukuku Açısından

Eşya hukuku, gerçek ve tüzel kişilerin maddi mallar üzerindeki haklarını, yetkilerini ve tasarruflarını ve bu kişilerin malları dolayısıyla diğer kişilerle olan ilişkilerini düzenlemektedir. Maddi mallar üzerindeki en kapsamlı hak, mülkiyet hakkıdır. Mülk sahibi, taşınır (menkul) ve taşınmaz (gayrimenkul) malı üzerinde kanunların koyduğu sınırlar çerçevesinde serbestçe mülkiyet hakkını kullanır (Görgün, 1994: 71). Osmanlı Devleti’nde Müslim ve Gayrimüslim halk mirî (devlete ait) arazide sadece tasarruf hakkına sahiptiler. Mülk arazi kapsamı altında bulunan bağ, bahçe ve arsalarda hem Müslümanlar hem de Gayrimüslimler  mülkiyet haklarını kullanmakta idiler (Cin, 1985: 22-28).

Rize kazasında yaşamış olan Gayrimüslimler kendi aralarındaki eşya hukuku ile ilgili meselelerinin bir bölümünü şer‛iye mahkemesinde çözdürmüşlerdir. 1853-1860 yılları arasında eşya hukuku açısından Gayrimüslimlerle ilgili elimizde sadece 1 adet dava kaydı bulunmaktadır. 27 Safer 1271 / 19 Kasım 1854 tarihli olan bu kayıt, mülkiyet hakkına müdahalenin durdurulması ile ilgilidir. Buna göre, Gazeldağı mahallesinden Kazancı Yano v. Nazar, ölü Kubad Asturan’ın eşi Elinu binti Yarika ve çocuklarının şer‛i vekili Yemanid oğlu Yarika’dan sınır anlaşmazlığı sebebiyle davacı olmuştur. Davacı mahkemede, halen sakin olduğu evin havlusu ile ölü Kubad’ın toprağı bitişik olduğundan bundan 15 sene önce hudut konusunda aralarında niza olup neticede anlaşmaya varıldığını, şimdi ise davalıların hududa müdahale ettiklerini ve bunun men‛ini talep etmiştir. Vekil cevabında eski hudut tayini işini inkar ederek geçenlerde ehl-i vukufun araya girmesiyle hududun yeniden tayin olunduğunu ifade etmiştir. Bunun üzerine adı geçen yer, mahkemece keşif edilmiş ve yeni sınır tayin olunmuştur. Ayrıca sınırın üst tarafındaki yarın davalıya 170 kuruşa verilmesi için sulh akdi yapılmıştır (RŞS 1487, 7/5).

Bu dava kaydından, 2 Gayrimüslim aralarındaki mülkiyet meselesini, daha güvenilir bulmaları sebebiyle şer‛iye mahkemesine taşıdıkları anlaşılmaktadır.

2.2.            Ekonomik Alanda Müslim-Gayrimüslim İlişkileri

Rize kazasının ekonomik faaliyetleri genel olarak tarım, hayvancılık, ticaret, endüstri ve balıkçılıktır. 1891 yılı Trabzon Vilayet Salnamesine göre, endüstri olarak Rize ve çevresinde senede tahminen 40.000 top miktarı gömleklik ince ve kaba gayet beyaz keten bezi dokunmaktadır. Daha sonra bu bezler Erzurum, Bağdat, Arabistan ve Dersaadet’e nakledilerek satılmaktadır. Ayrıca, kaza dahilinde el peşkiri (havlu) ve yün şal imalatı ile makaracılık, bıçakçılık ve kundakçılık sanatları icra edilmektedir (1874 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1995: 214-215). Hayvancılık olarak, öküz, manda, at, merkep ve inek gibi büyük baş hayvanlar yetiştirilmektedir (1876 Yılı Trabzon Vilayet Salnamesi, 1995: 329-339).  

1890 yılı başlarında Cuinet’in verdiği bilgilere göre, Rize’nin de içinde yer aldığı Lazistan sancağında tarım fazla ileri değildi. Buradan az miktarda fasulye, fındık ve kenevir dışarıya ihraç edilmekteydi. Ayrıca Atina (Pazar) kazasında pirinç üretilmekteydi. Gelişmiş bir endüstri faaliyeti mevcut olmamakla birlikte kaza merkezlerinde küçük yelkenlilerin imal edildiği küçük atölyeler bulunuyordu. Karadeniz sahil boyunca balıkçılık faaliyeti yaygındı. Rize’de “Rize bezi” diye isimlendirilen keten bezler dokunmaktaydı (Cuinet, 1892: 121-122). Ayrıca Rize’de “peştamal” bezi üretimi de yapılmaktaydı (Faroqhi, VIII: 567a).

1891 yılı Trabzon Vilayet Salnamesinde, Rize ve çevresinde en çok mısır, arpa, buğday gibi tahıl ürünleri ile fındık, pirinç, fasulye, keten ve kenevir yetiştirildiği ifade edilmektedir. Aynı salnameye göre, Rize kazasında inek, öküz, koyun, keçi, beygir, katır ve eşek olmak üzere toplam 44.293 büyükbaş hayvan yetiştirilmektedir (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6358).

Ali Cevad, XIX. yüzyılın sonlarında Rize’de halkın bakırcılık ve balıkçılık yaptığını; ayrıca, yunus balığından elde edilen balıkyağının da yörenin önemli ürünleri arasında yer aldığını belirtmektedir (Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6358).

Müslim ve Gayrimüslimlerin iç içe yaşamış olduğu  Rize kazasının ekonomik faaliyetleri hakkında kazanın şer‛iye sicillerinde yer alan tereke kayıtları da önemli bilgiler içermektedir. Gözden geçirdiğimiz  tereke kayıtlarına göre[4], Müslim ve Gayrimüslimlerin öncelikli olarak tarla ve bahçe tarımı yaptıkları ve daha çok lazot (mısır buğdayı), ceviz, kendir, portakal, limon, pamuk ve benzeri ürünler yetiştirdikleri görülmektedir. Hayvancılık olarak, inek, öküz, at, merkep, dana, tosun ve koyun gibi hayvanları besledikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca bir kısım tereke kayıtlarında arıcılık, balıkçılık ve esnaflık gibi iş kollarına dair bilgiler bulunmaktadır.

Yukarıda özetlenen bilgilerden en azından aynı meslekleri icra eden Müslim ve Gayrimüslimlerin ekonomik alanda yakın ilişkiler geliştirdiklerini söyleyebiliriz. Yukarıda hukuk alanında Müslim-Gayrimüslim ilişkilerini ele alırken ifade ettiğimiz üzere, her iki toplumun bireyleri arasıda ticaret ve borç-alacak ilişkileri yaşanmıştır. Bu durum ekonomik alanda Müslim-Gayrimüslim münasebetlerinin en açık delilidir.

2.3.            Sosyal ve Kültürel Alanda Müslim-Gayrimüslim İlişkileri

Osmanlı döneminde Rize kazasında birlikte yaşamış olan Müslim ve Gayrimüslimler sosyal ve kültürel alanda da birbirlerinden etkilenmişlerdir. Başka bir ifade ile, Osmanlı Devleti genelinde olduğu gibi, Rize’de de Müslim ve Gayrimüslimler arasında bir kültür alış verişi meydana gelmiştir. Bu kültür etkileşimi, dil, edebiyat, müzik, gelenek, görenek, giyim, yiyecek ve içecek konularında gerçekleşmiştir (Ercan, 2001: 289-292).

Rize’de Müslim ve Gayrimüslim toplum arasındaki kültür alış verişinin bütün boyutlarını ortaya koymak ayrı ve özel bir çalışma yapmayı gerektirdiğinden burada sadece şer‛iye sicillerindeki bilgiler çerçevesinde giyim-kuşam konusundaki benzerlikler üzerinde dikkat çekmeye çalışacağız. Genel olarak, bu bölgedeki Müslim ve Gayrimüslimlerin giyim eşyaları büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Rize şer‛iye sicillerinde yer alan tereke kayıtlarından derlediğimiz giysi isimleri aşağıda Tablo 2’de listelenmiştir. Tabloda Müslümanlar için 29,  Gayrimüslimler için ise 18 ayrı giysi adı yer almaktadır. Ancak tablodaki giysi isimleri Müslim ve Gayrimüslimlerin bütün giyim eşyalarını yansıtmamaktadır. Zira bu isim listesi, 7 yıllık süreçte 2 adet şer‛iye siciline yansıyan tereke kayıtlarından derlenmiştir. Daha gerçekçi giyim eşyası listeleri oluşturmak için en azından yarım asırlık bir periyoda ait tereke kayıtları ile diğer kaynaklardaki bilgilere müracaat edilmelidir.

Tablo 2’deki giysi isimleri üzerine bir değerlendirme yapmak gerekirse, evvela, Müslümanlara ait giyim eşyası isimlerinin Gayrimüslimlerinkinden daha fazla olduğu görülmektedir. Ancak bu durum Gayrimüslimlerin daha sınırlı türde elbise giydikleri anlamına gelmemektedir. Çünkü Müslüman giysi adları yaklaşık 100 tereke kaydından Gayrimüslim giysi isimleri ise sadece 8 adet tereke kaydından derlenmiştir. Elimizdeki sicillerde daha fazla Gayrimüslim tereke kaydı olsaydı belki daha fazla türde Gayrimüslim giysi adlarına tesadüf edecektik.

Diğer taraftan, Gayrimüslim giysisi olarak tespit ettiğimiz 18 tür giysiden 17 çeşidinin Müslümanlar tarafından da kullanılmakta olduğu görülmektedir. Bu giysiler şunlardır: Bürüce, cenber, çarşaf/şarşab, entari, basma entari, siyah entari, gezi entari, fes, gömlek, kuşak, mintan, şal kuşak, şal, şalvar, yazma, yelek, basma yelek.

Tablo 2. Müslim ve Gayrimüslim Giysileri

Müslüman Giysileri*

Gayrimüslim Giysileri**

Aba

-

Bürüce

Bürüce

Cebken

-

Cenber

Cenber

Çarşaf

Çarşaf/ şarşab

Çaruk

-

Çedik

-

Çizme

-

Dizlik

-

Entari

Entari

Entari (basmadan)

Entari (basma)

Entari (dimi)

Entari (siyah)

Entari (gezi)

Entari (gezi)

-

Entari (Fransız bezinden)

Fes

Fes

Gömlek

Gömlek

ihram

-

kuşak

Kuşak

Kuşak (Arabkâri)

-

Kuşak (Trablus işi)

-

Kürk

-

Mintan

Mintan

Mintan (beyaz)

-

Mintan (çuhadan)

-

Pabuç

-

Peştemal

-

Saku (ceket)

Şal kuşak

Şal (Acem işi)

Şal (Ingiliz işi)

Şalvar (çuhadan)

Şalvar

-

Yazma

Yelek

Yelek

 

Yelek (basmadan)

* Kaynak: RŞS 1487, 8/1; RŞS 1487, 14/4; RŞS 1487, 23/1; RŞS 1487, 26/3; RŞS 1487, 28/2; RŞS 1487, 29/3; RŞS 1487, 31/7; RŞS 1487, 48/1; RŞS 1488, 2/5; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 65/4; RŞS 1488, 67/4; RŞS 1488, 133/3.

** Kaynak: RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 32/2.

İkinci olarak, Rize kazası Müslim ve Gayrimüslimlerinin kullandıkları bez ve kumaşların büyük ölçüde benzerlik gösterdiği anlaşılmaktadır. Rize şer‛iye sicillerinde yer alan tereke kayıtlarından derlediğimiz bez ve kumaş isimleri aşağıda Tablo 3’de verilmiştir. Tabloda Müslümanlar için 6,  Gayrimüslimler için ise 15 ayrı bez ve kumaş adı yer almaktadır. Tablodaki isimlerden Gayrimüslimlerin Müslümanlardan çok daha fazla türde bez ve kumaşa sahip oldukları görülmektedir. Bu durum bizi, Gayrimüslimlerin dokuma sektörüne daha fazla ilgi duyduğu ve dışarıdan kumaş ithal ettikleri kanaatine götürmektedir.

Tablo 3. Müslim ve Gayrimüslim Bez ve Kumaşları

Müslüman bez ve kumaşları*

Gayrimüslim bez ve kumaşları**

Basma

Basma (Galata işi)

Çuha

Basma (Kara)

Gezi

Basma (Sarı)

Keten

Bez (Amerikan)

Kirpas-ı Rize

Bez (Beyaz mintan bezi)

Kutni

Bez (Dağ)

 

Bez (Kara)

 

Bez (Kefen)

 

Bez (Keşiş)

 

Bez (Tarak)

 

Çit

 

Dimi kadın

 

Gezi

 

Kutni

 

Pazen

* Kaynak: RŞS 1487, 31/7; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 67/4; RŞS 1488, 133/3.

**Kaynak: RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 32/2.

 

SONUÇ

 

1853-1860 yıllarına ait şer‛iye sicilleri kayıtlarına göre, Rize kazasında Müslim-Gayrimüslim ilişkileri üzerine hazırladığımız bu kısa bildiriden  bazı sonuçlar çıkarmak mümkündür. İlk olarak, hukuk alanındaki ilişkiler bakımından bazı Gayrimüslimlerin medeni hukukla ilgili meselelerini şer‛i mahkemeye taşıdıkları  ve burada çözüm aradıkları görülmektedir. Şer‛i mahkemede görülen miras hukuku ile alakalı Gayrimüslim davaları, İslam miras hukukuna (feraiz) göre sonuçlandırılmıştır. Ayrıca, mirası borcunu karşılamayan zimmî ölülerin varisleri şer‛i mahkemeye başvurduğunda, yine şer‛i hukuka göre hüküm verildiği ve mirasın alacaklılara vasi vasıtasıyla taksim edildiği tespit edilmiştir.

Medeni hukukun diğer bir alt dalı olan borçlar hukuku ile alakalı Gayrimüslim kayıtlarından  bazı Gayrimüslimlerin, Müslüman tanıdıklarından borç para aldıklarını öğreniyoruz. Ayrıca, bazı Gayrimüslimler, kendi aralarındaki borç-alacak davaları için de şer‛i mahkemeye müracaat etmişledir.

Gayrimüslimler, eşya ve ticaret hukuku ile alakalı hususları için de şer‛i mahkemeye başvurmuşlardır. Bu hukuk dalları ile ilgili kayıtları incelediğimizde, Gayrimüslimlerin şer‛i mahkemedeki davalarında Müslümanları vekil tayin ettikleri, yine şer‛i mahkeme yoluyla Müslümanlara arazi satışı yaptıklarını görüyoruz.

İkinci olarak, Rize kazasında yaşamış olan Müslim ve Gayrimüslimlerin ekonomik alanda yakın ilişkiler geliştirdiklerini tespit edilmiştir. Kazanın şer‛iye sicillerinde yer alan tereke kayıtları ile diğer kaynaklardan gelen bilgilerden, bölge halkının (Müslim ve Gayrimüslim) öncelikli olarak tarla ve bahçe tarımı yaptıkları, ayrıca hayvancılık, arıcılık, balıkçılık ve esnaflık gibi iş kollarında faaliyet gösterdikleri anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, her iki toplumun bireyleri arasıda ticaret ve borç-alacak ilişkilerinin mevcut olması, Müslim ve Gayrimüslimler arasında yakın ekonomik ilişkilerin varlığına da delil teşkil etmektedir.

Üçüncü ve son olarak, 19. asrın ortalarında Rize kazasında Müslim ve Gayrimüslimlerin sosyal ve kültürel alanda birbirlerinden etkilendikleri görülmektedir. Bu bakımdan, bölgedeki Müslim ve Gayrimüslim giyim eşyalarının büyük ölçüde benzerlik gösterdiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, bu bölgedeki Müslim ve Gayrimüslimlerin kullandıkları bez ve kumaşların hemen hemen aynı olduğu ancak Gayrimüslim bez ve kumaşlarının daha fazla çeşitlilik sergilediği anlaşılmaktadır.

Bütün bu bilgiler, 19. asrın ortalarında Rize kazasında Müslim ve Gayrimüslimler arasında hukuk, ekonomi, sosyal ve kültürel alanlarda yaşanan iyi ilişkileri ortaya koymaktadır.

 

KAYNAKLAR

 

a-     Arşiv Kaynakları

Rize Şer‛iye Sicili (RŞS) 1487, 6/6; RŞS 1487, 8/1; RŞS 1487, 14/4; RŞS 1487, 18/2; RŞS 1487, 19/5; RŞS 1487, 23/1; RŞS 1487, 26/3; RŞS 1487, 28/2; RŞS 1487, 29/3; RŞS 1487, 31/7; RŞS 1487, 32/2; RŞS 1487, 32/4; RŞS 1487, 48/1; RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 77/3; RŞS 1487, 79/4; RŞS 1488, 2/5; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 65/4; RŞS 1488, 67/4; RŞS 1488, 105/3; RŞS 1488, 133/3.

 

Tokat Şer‛iye Sicili (TŞS) 10, 160/1; TŞS 7, 181/2; TŞS 4, 189/2; TŞS 3, 155/2; TŞS 2, 214/4, 217/1.

b- Salnameler

Trabzon Vilayeti Salnamesi 1874, (Haz. Kudret Emiroğlu), C. 6, Ankara 1995.

Trabzon Vilayeti Salnamesi 1876, (Haz. Kudret Emiroğlu), C. 8, Ankara 1995.

Trabzon Vilayeti Salnamesi 1881, (Haz. Kudret Emiroğlu), C. 8, Ankara 1999.

 

c-      Araştırma Eserler (Kitap ve Makaleler)

Akyılmaz, Gül, 2003. Osmanlı Devletinde Gayrimüslimlerin Hukukî Statüsü, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, C. II, Ankara, 171-187.

Aydın, M. Akif, 1994. Osmanlı’da Hukuk, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, C. I, (Edit.: Ekmeleddin İhsanoğlu), İstanbul, 375-438.

Bozkurt, Gülnihal,  1989. Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), Ankara.

Cin, Halil, 1985. Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, İstanbul.

Cuinet, Vital, 1892. La Turquie d’Asie, V. I, Paris.

Ercan, Yavuz, 2001. Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukukî Durumları, Ankara.

Eryılmaz, Bilal, 1990. Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Teba‛anın Yönetimi, İstanbul.

Heyet, 1983. Yurt Ansiklopedisi, C. 9, İstanbul, 6355-6360.

Görgün, Şanal, 1994. Hukukun Temel Kavramları, Ankara.

Karal, Enver Ziya, 1943. Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Ankara.

Özgökmen, Ali, 1996. Konya Şer‛iye Sicilleri Işığında Müslim-Gayrimüslim Münasebetleri (1700-1800), Basılmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Soykan, T. Tankut, 1999. Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimler, İstanbul.


 

[1] Ancak diğer bölgelere ait şer‛iye sicillerinde Gayrimüslimlerin milliyetleri, “Rum milletinden” veya “Yahudi milletinden” şeklinde nadiren belirtilmiştir. Örneğin, Tokat Şer‛iye Sicili (TŞS) 10, 160/1; TŞS 7, 181/2; TŞS 4, 189/2; TŞS 3, 155/2; TŞS 2, 214/4, 217/1.

[2] Bu kayıtların referansları için bkz., RŞS 1487, 18/2; RŞS 1487, 32/2; RŞS 1487, 32/4; RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 77/3; RŞS 1487, 79/4; RŞS 1488, 105/3; RŞS 1488, 105/4.

[3] Bu kayıtların referansları için bkz., RŞS 1487, 6/6; RŞS 1487, 19/5; RŞS 1487, 63/2; RŞS 1487, 80/7RŞS 1488, 60/2; RŞS 1488, 130/4.

[4] Bu tereke kayıtlarının referansları için bkz. RŞS 1487, 6/6; RŞS 1487, 8/1; RŞS 1487, 14/4; RŞS 1487, 18/2; RŞS 1487, 19/5; RŞS 1487, 23/1; RŞS 1487, 26/3; RŞS 1487, 28/2; RŞS 1487, 29/3; RŞS 1487, 31/7; RŞS 1487, 32/2; RŞS 1487, 32/4; RŞS 1487, 48/1; RŞS 1487, 67/1; RŞS 1487, 77/3; RŞS 1487, 79/4; RŞS 1488, 2/5; RŞS 1488, 22/4; RŞS 1488, 65/4; RŞS 1488, 67/4; RŞS 1488, 105/3; RŞS 1488, 133/3.

        

Lahana.org forum Akademi Karadeniz


Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır