RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|
Karadeniz Bölgesi Tarihi
Makale: Emine Yılmaz
Anadoluya ilk kültürleri getirenlerin proto
Hititlerdir.Kalkolitik çağı kapsayan
MÖ.5000-3000 yılları arasında Anadoluyayeni
insan kütleleri gelmiştir.Anadolunun bu ilk
halkının brekisefal ırkından olması asyayla
bağlantı karulmasına neden olmaktadır.MÖ.3.bin
sonlarına doğru ortaasyada meydana gelen siyasi
kaynaşma insan gruplarının yeniden batıya göç
etmelerine neden oldu.Bu dalgalardan bir ksmı
Kafkaslar üzerinden anadoluya girerek siteler
hakinde yaşayan proto Hititler ve bunlardan
sonra anadoluya gelerek göller bölgesşne
yerleşen Luviler ‘in bölgelerini işgal
ettiler.Kusar ve Neşa beyliklerini kurdular.
Kusarlar proto Hititlerin yerleri ile
kendilerinin kurdukları yeni alanlara
yerlaşirken Kusarın yerinin Niğde-aksaray civarı
olduğu düşünülür.Nesa’nın ise Muratlı höyük
çevresinde olduğu sanılır.Nesların hükümdarı
Anitta zamanında MÖ.1900 yıllarında Anadolnun
eski halkı proto-hititler ve Nesalılar kaynaşıp
anadolunun bilinen ilk imparatorluğu olan Hitit
imparatorluğunu kurdular. Önceleri komşu
luvilerle ilişkiler iyi olup luvi dili yaygın
olarak hihitlercede kullanılır hale gedi.nesa
beyliği Hitit imparatorluğu haline gelince
devletin hakim unsuru hattiler olduğundan
imparatorluğun adıda Hitit ldu.Asyanik
topluluklar ile hint-avrupa gruplar karışarak
ağırlık hint-avrupalılışmış gruplardan
oluşmuştur.Hititler güçlü oldukları dönemde
doğudaki hurriler asıllı mitanniler ile mücadele
ederek onları vasal krallık hakine
getirdiler.II.Murşil döneminde Hitit
topraklaronı kuzeyinde Kaşkalar (Gaşkalar )
isyan ederler.bu sırada güneydoğuda Asurlar
ortaya çıkar.Tuthaliye IV zamanında Asur
tehlikesi artar,Asurlar Hitit vasalı Hurilerin
mitann,i devletini istila eder.Mitannilere
yardıma çalışan Hititler Asurlara yenilir ve
böylece Hitillerin mitanniler üzerindeki etkisi
sona erer.Bu arada batıdan deniz yoluyla
anadoluya yeni kavimler gelmeye başladı.MÖ.1180
de birden bire yazılı dönem sona erer ve Anadolu
için karanlık dönem başlar ve yaklaşık 500 yıl
sürer.Bu arada Hititler hurrivemitannilere
sığınır.MÖ.200 yıllarında Kaaafkaslardan
Anadoluya gelerek Doğu Karadeniz ve doğu
Anadoluda yaşayan Huriler Hitit kültür ve
sanatının doğu Anadolu ve mezopotamyaki
temsilcileridir.Hitilarin kuzey komşuları
arasında çağdaşı olan gaşkalar varlıklarını
devam ettirmektedirler.doğu anadoluda asur
etkisini takiben Urartu hakimiyetine
girer.MÖ.9.yy.da kurulan bu devlet MÖ.600
yıllarına doğru Kafkasyadan gelen kimmerlerin ve
takipçileri İskitlerin baskısına dayanamayıp
siyasi etkinliklerini kaybettiler.Bunların bir
kısmı doğu karadenize ,Trabzonun güneyine
çekilirler.Buralarda tanrıları Khaldi adından
dolayı Yunanlılar tarafından Khaldiler olarak
adlandırıldılar.Doğu karadenizdeki yer adları
incelendiğinde Hitit ve Luvice kökenli yer
adlarınısaptanması dağılan Hititler ve vasallrı
luvilerin doğu karadenize sığındıkları
anlaşılmaktadır.MÖ.1200-800 arası Anadolu için
karanlık çağdır. Frigyanın ilk halkı
proto-Hititlerdi.Daha sonra anadoluya
Makedonyadan gelen Thrak kökenli firigler
MÖ.1200 lerden itibaren büyük tzahribatlara
neden olup karanlık çağ sürecini
başlatırlar.MÖ.800 de Frig krallığı
kurulur.Sınırarı Sakarya boylarından Kızılırmağa
,Karadeniz kıyılarına kadar uzanır.Bu dönemde
doğu karadenizde kimmerler bulunmaktaydı.MÖ.670
li yıllarda Kafkaslar üzerinden ,doğu Karadeniz
yoluyla kimmerlerin saldırılarıyla Frigler güç
aybeder kimmerler tarafından devletleri ortadan
kaldırılır.Frig dili MS.4.yy.a kadar anadoluda
varlığını sürdürür.Miletlilerin batı anadoludan
gelerek doğu Karadeniz bölgesinde ticaret
kolonisi kurma çalışmaları başlar.
Karadenizin kuzeyindeki geniş bozkırlarda
yaşayan kimmerler kendileriyle aynı soydan gelen
İskitlere karşı mücadeleyi kaybedip kitleler
halnde Kafkas yoluyla doğu Karadeniz ve doğu
anadoluya inmeye başlamışlar ve Urartu
devletinin yıkılmasına neden
olmuşlardır.artlarından gelen İskit baskısıyla
atıya yönelmiş frigleride yenerek MÖ.676 da frig
ülkesinede hakim olurlar.Peşlerinden gelen
İskitlerle kaynaşarak yaklaşık otuz yıl boyunca
anadoluda hakim unsur olurlar.Merkezleri
Sinoptur.Kimmer ve İskitler anadolya göçebe
olarak geldiklerinden ve yazılı hayatları
olmadıklarından yaşadıkları bölgelerdeki
halkların dilleri ve kültürlerini aldılar.MÖ.546
da Anadolu hakimiyeti Med’lere geçti.Medlerin
devamı olan Persler anadoluyu satraplıklar
halinde bölerek merkeze bağladılar.Kıyılardaki
yunan koloniler Perslere bağlanır.Bunların
ticaretinde İranda etkili olmaya
başlar.Perslerden sonra anadoluya hakim olan
Makedonya kralı İskender ve hellenizm dönemi ve
sonrasında kurulan pontus krallığı ,takiben roma
imparatorluğu ,Doğu roma (Bizans
imparatorluğu)anadoluya hakim olur.Bu
toplulukların çoğu hiristiyanlık dinini bu dinin
getirdiği dil birliği yüzünden MS.3.yy dan sonra
kendi kültürel kimliklerini ve anadoluda resmi
dil olan önce Latince ,sonra rumcayı kabul
etmekle öz benliklerini kaybetmeye
başlamışlardır.Karadeniz bölgeside Kalkolitik
çağ yerleşmeleri Samsun’daki Dündar tepe ve ikiz
tepede görülür.Karadeniz Tunç çağı yerleşmeleri
ise sahilde en ziyade iç kesimlerde yoğunluk
kazandığı görülür.Doğu karadenizde kalkolitik ve
Tunç ve demir çağı yarlaşmasi olarak Rize
ili,Çamlıhemşin ilçesi ,Dikkaya köyü ,Çay
mahallesindeki kaya-yamaç yerleşmesi doğu
Karadeniz bölgesinin temsilcisi
durumundadır.MÖ.3000 yıllarında Anadolunun
doğusunda Hurri devleti
bulunmaktaydı.Trabzon-Rize bölgesi Hititler
döneminde Hayaşa (Azzi)olarakanılmaktaydı.Doğu
karadenize yakınlığı bulunan Kafkaslar ve kars
çevresinde saptanan Neolitik dönem
(MÖ.8000-5500) Doğu Karadeniz Bölgesininde yakın
tarihlerde iskan edildiği düşünülebilir.Müzede
sergilenmekte olan MÖ.3000 li yıllara Tunç
çağına tarihlenen Tunç sap delikli baltalar
anadolunun bilinen ilk uygarlığı olan Hititler
ve sonrasında aynı toprakları paylaşan Hurilerin
bu bölgede yerleşmiş olabileceğini
gösterir.Buradaki zengin maden yataklarının
işletildiği dikkada raslanan maden curuflarından
anlaşılmaktadır.
Doğu Kardeniz dağları vadi ve sahillrinde kimmer
ve İskitlerden önce yerli halklar
yaşamıştır.Doğu Kradenizin eski halklarıyla
ilgili en eski bilgileri Kayralı Skylax,Heredot
ve Ksenophon’dan öğrenebilmekteyiz.Karyalı
Skylax MÖ.6.yy.da yaşamış yunan denizcisive
coğrafyacısı.Pers hükümdarı I.dara tarafından
İndus nehrinin bir kısmını keşfetmekle
görevendirilmiş,adını taşıyan Periplus’ u (deniz
seyehati) MÖ.508 de kaleme alınöıştır.Flavinus
Arrianus (MS. 95-175) yunanlı tarihçi ve filozof
roma imparatoru Hadrianus tarafından kappadokya
valiliğine atanmış ,Karadeniz sahilleri hakkında
bilgi veren ve bir bölümü imparatora yazdığı
raporlardan oluşan periblo.Ksenophon Atinalı
filozof ve tarihçi.Anabasis (Sefer)‘i yazdı.
Akdenizin denizci kavimleri daha önce Karadeniz
sahillerine gelmiş olup sonrki yıllarda Helen
kolonistler böleye
gelmiştir.Fenikeliler,kartacalı
tüccarlar,bölgeye Helenlerden önce
gelmşir.MÖ.750-550 yıllarınada bölgede kolonist
Helen faaliyetlari başlamıştır. MÖ.8.yy.larda
yapılan doğu Karadeniz sahillerindeki kolone
etme çalışmaları Karadenizin kuzeyindeki
İskitlerin baskısı ile yerlerinden çıkartılan
Kimmerler tarafından ortadan
kaldırılmıştır.MÖ.7.yy.da yeniden kolonize
çlışmaları başlamıştır.Kimmerleri yeri alan
İskitler Helen kolonist ve tücarlara dostça
davranmıştır.MÖ.670 de Miletliler tarafından ele
geçrilerek Helenleştirilen Sinop tan sonra doğu
karadenize geçilmiştir.
M.Ö.8.yy.da Karadenizin kuzeyinde Kimmerler
bulunmaktaydı.M.Ö.8.yy.sonlrında Orta Asyadan
gelen İskitlerin baskısı ile bölgeden haraket
edem Kimmerler Kafkaslar yolyla doğu anadoluya
gelerek Urartularla svaşmışlar Kzırırmak,Sakarya
bölgelerinde yayılarak kuzeydoğu anadoluyu işgal
etmişlerdir.Kimmer saldırıları sırasında
Karadeniz kıyılarındaki Helen kolonileri yok
edildi.Kimmerleri takip eden İskitler MÖ.6.yyda
doğu Anadolu ve oradan diğer bölgelere
yayılmışlardır.Kimmer ve İskitlerin Atlı göçebe
kültüre sahip olan ,idari ve askeri
teşkilatlanmaları ,sanatta orta asya hayvan
üslubunun takipçileri olmaları Turani kavimlerle
akraba oldukları tezini güçlendirmektedir.Alp Er
Tonga zamanında MÖ.643-625 yıllarında ege ve
Kapadokya ya yayılan İskitler /Sakalar ‘in
küçükasya hakimiyetleri 28 ıl sürmüştür
(heredot).İskitlerin (Sakaların ) küçük asa
hakimiyetleri 625 yılında Alp Er Tonga’nın Med
kralı Kiyatsares tarafından öldürülmesiyle son
bulur.bu olaydan sonra Anadoluda kalan
İskitlerin bir kısmı Kuzeydoğu Anadoluya
yerleşmişlerdir.Ksenophon MÖ.400 lerde Bayburt
civarındaki İskit ülkesinden 4günlük bir
yürüyüşle geçtiğinden bahseder.
Ksenophon ( MÖ.430-355 ),Anabasis (Sefer)
adlıeserinde Pers İmparatorluğunun Batı Anadolu
Valisi Kyros’un babası II.Dara ‘nın ölümünden
sonra tahta çıkan kardeşi II.Atrakserkes’e
(MÖ.404-358) isyan ederek bir ordu toplayıp MÖ .
401 de Sardes’tn yola çıkarak Anadoluyu eçip
Babil yakınlarındaki Kunaksa’da Pers
İmparatorluk ordusuna yenilmesi ve Kyros’un
öldürülmesinden sonra başıboş kalan onbin kadar
Helen paralı askerin ülkelerine dönüş hikayesini
anlatır.
Kunaksa yenilgisinden sonra ülkelerine dönmek
üzere yola çıkan Helen askerlerinin komutanları
yoldaöldürüldüğüiçin aralarında seçtikleri
komutanlarla birlikte orduyu yöneten Ksenophon
kayda aldığı Anabasis/Sefer’de ordunun yaşadığı
olayların yanı sıra geçtiği bölgelerde yaşayan
halklar konusundada bilgi verir.Anabasis 4. ve
5.kitapta Karadeniz bölgesiyle ilgili yaşananlar
yer almaktadır.
Helen paralı askerlari geçtikleri her yeri
yağmalattılar.Ksenpohon (MÖ.430-355) bugünkü
Bayburt Ovasında Onbinlerin İskitlerin
memleketine girdiklerini ovad 4 günde yirmi
parasang (yaklaşık 104 km.) gittikten sonra
büyük ve zengin bir şehir olan Gymnias’a
ulaştılar.Burası Onbinlerin rastladığı ilk
şehirdi.Gymnias ‘tan (bügünkü araklı-aydıntepe
olabilr)geçerken yöneticisinin çok akıllı
olduğundan söz eder.Yönetici kenti
yağmalattırmadığı gibi onlara verdiği
klavuzlarlada 5 günde denizi görebilecekleri
yere götüreceklerini söyleyerek onlaraın kısa
sürede kendi topraklarından çıkmalarını
sağlamışlardır.Kılavuz yolu uzatarak orduyu
düşmanlarının yaşadığı bölgeden geçirtmek
suretiyle köylerini yağmalatmıştır.Eski Çağın
ünlü oğrafyacısı Amasyalı Strabon (MÖ.64-MS 21)
Geographica adlı eseride Trabzonun üst tarafında
doğudan batıya doğru Moskhia
dağları,Skydises/İskit dağı Samsun bölgesine
kadar uzanan Paryados dağlarından bahseder.Bu
İskit dağı maçkanın güneydoğusunda yükselen
Kolat dağlarıdır.Herodot Karadenizin kuzeyindeki
İskitler olarak tanımladığı Skolat/Kolatlar’ın
isinleri yer ve aile adı olarak yaşamaktadır.
Ksenophon denizi görükleri Thekes dağına (Madur)
ulaştıktan sonra ertesi gün İskitlerin
memleketini Makronların memleketinden ayıran
ırmağa ulaştıklarını (Karadere)
söylemektedir.Gymnias’ın yöneticisinin verdiği
klavuz onları Atdıntepenin kuzeyine yöneltip
Çençül deresi vadisinden Soğanlı dağlarına
çıkardığını ,soğanlı dağları tepelerinde ve
kuzey yamaçlarında yaşayan fakat Gymnias ve
çevresind yaşayan Scyten /İskitlere düşman olan
halkın memleketinden geçirdiğini bugün Haldizen
(Demirkapı) ,Haros (Yaylaönü) Kavlatan ve Henege
(Dumlu) köylerinin çevrelediği bölgedeki köyleri
yağmalattığını söylenebilir.
Demirkapı köyünün güneyindeki Demirkapı
(Haldizen) (Haldi= Urartu tanrısı) yaylası yolu
üzerinde yer alan Tekneler mevkinndeki
kalıntılar bugünlerden günümüze ulaşan
kalıntılar olarak değerlendirilebiir.Devasal
blok taşlar,firizler,çokgen formda yontulmuş
sütünlarla geniş bir alna yayılmış olan
kalıntılar yoğun ve kontrolsüz bitki dokusu
altında kalmış olup bir bölümü hala
görülebilmektedir.Geniş ve düzgün bir hatçizen
ve zaanında oldukça işlek bir kervan yolu olduğu
gözlenen yol üzerindeki devasal yerleşmenin
detaylı incelemeler sonucu adının da ortaya
çıkabilecegi yazıları yosunlar ve yağışlar
nedeniyle silinme aşamasına gelmiş taşların
incelenmesi neticesi ortaya çıkacaktır.Büyük
Blok taşların harç kullanılmadan birbirine
geçirilmek suretiyle birleştirildiği , taş
boyutlarının ise oldukça büyük olmalarından
korunaklı bir kent-köy ortamı sağladığı
anlaşılmaktadır.Taşların altında kalan
yerlaşmeye ait seramik vb. buluntuların ele
geçmesi yaşananlar ve bölge halkının
kültür-sanatı hakkında daha detaylı bir bilgi
verecektir.Tekneler mevkiinde yer alıp sahil-iç
bölgeler arası ticaret ağının önemli bir
güzergahında yer alıp zengin bir yerleşme olduğu
şüphe götürmeyen kentin Ksenophon ve ordusunun
hedefinde olması kaçınılmazdır.Ksenophon ve
onbinlerin geçiş yolunun bölge halkı tarafından
Demirkapı yaylasına ve Yusuf Eline gidişte
mevcut araba yolu açılıncaya kadar kullanılmakta
olan bu yol olması muhtemeldir.
Daha sonra kuzeybatıya yönelen Onbinler –Kemer
dağının kuzey eteklerinden geçerek bir kısmı
bugün hala kullanılan yoldan kuzeye doğru
ilerlemiş ve Aşot yaylasındn geçip Madur dağına
ulaşmıştır.
Kılavuz düşmanlarının memleketine gelince
Helenlere burasını ateş ve kılıçla harap
etmelerini söylemiş ve niyeti
anlaşılmıştır.Onbinleri yaya olarak Aydıntepeye
en fazla bir günlük mesafedeki Madur dağına
götürürken daha kısa olan kemer ağı –karasu
geçidi-lemonsuyu-Aşot yaylası yolunu
izlemediğinin nedeni ortaya çıkmıştır. Klavuz
geniş bir kavis çizerek Madur dağına ulaşınca
Helenlere denizi ve Makronların memleketinde
izleycekleri yolu gösrerir.Askeslerden yüklü
hediyeler alan İskitli rehber tahrip edilen
köylerin savaşçılarından korunmak için akşam
olmasınıbekler.Thekesh (Madur) dağından araklı
koyu ve deniz güzel görünür.Denizi gördükleri
yer madur dağının kayalık zirvesi değil zirveyi
oluşturan sivri kayalıktan 200 m. Kadar dha
aşağıda olan madur dağı ile batısındaki Polut
dağı arasındaki boyundur.boyunun sırt kısmında
denin görüldüğü büyük bir düz alan vardır.Bu
sırta ulaşan askerler arasında bağrışma
kopmuş,deniz diye bağırmışlar ,askerler taş
toplayıp bir tepe halinde ğığarak bir anıt
oluşturmuşlardır.Eskiçağlardan beri kullanılan
doğu Karadeniz ticaret yolları canlılığını
giderek yitirmiş,sadece o bölgedekilerin
kullandığı önemsiz yerler durumuna düşmüştür.
MAKRONLAR:
Makronlar mö.4.yy.’a kadar Trabzon çevresi dhil
olmak üzere Rizeye kadar olan kıyı kesimi ile
soğanlı ve madur dağlarının çevrelediği bölgede
yaşarlardı.Bu halkın adı gerçekte Makron
olmayıp,uzun başlı anlamına gelen bu adı onlara
Helenler vermiştir.Makronlardan
Ksenophon,Heredot,Skylax ve strabon bahseder.
Pers imparatorluğunu 19.satraplık bölgesinde
yaşayan ve üçyüz talant altın vergi ödediklerini
belirttiği moskhiler
,tibarnler,mossyonoikler,marlar dan bahseder.
Heredot makronların sünnet olma adetlerinden
bahseder.heredot MÖ.480-197 de Pers kralı
Kserkes komutasındaki Yunanistan seferine çıkan
İran ordusunda bulunan birlikler arasında Makron
askerlerinide sayar.Bu seferden 80 yıl sonra
Onbinlerin arasında Makron dilini bilen makron
asıllı savaşçını olması Makron-helen
ilişkilerinin bundan ibaret olmadığını
gösterir.Onbinleri denizi gördükleri madur
dağına ulaştıran klavuz deniziseyrettikleri
yerden onlara konaklamaları için bir köy ve
makronların köyüne giden yolu gösterir.Ksenpohon
makronlr ülkesine giderke sağ tarafın (polut
dağı) dik yamaç,soldan aşılması gereken sınır
ırmağının bir kolu (karadere) (diğer kolu
yağmurdere) akıyordu.Irmağın kenarı sık
ağaçlarla kaplıydı.Makronlar ırmağın karşı
kıyısında onları bekliyordu ,yüksek sesle
konuşarak taş atıyorlardı.bu arada onbinlerin
arasında bulunan atinada esir olarak hizmet
etmiş asker makronlarla konuşur.Onbinler ve
makronlar arasında anlaşma sağlanır.Makronlar
Helenlere bir mızrak verir ve bir mızrak
alırlar.Makronlar onları Kolkhların sınırına
kadar götürür.
Eskiçağın ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon
Trabzon dağlarında yaşayan Sanni-Tzan-Canların
eskiçağlarda makronlar adıyla adıyla anılan halk
odlundan bahseder.Makronlar of-yomra arası sahil
ve vadilerde,ve buvadilerin orta ve yüksek
kesimlerinde kurmuş oldukları köylerde
yaşamışlardır.hayvanılık ve tarımla
uğraştılar,yün yada kıldan yapma elbiseler giyer
örme kalkan ve mızraklarla silahlanmış olup
onbinlerin alışveriş yapmaları için Pazar
kurmalarından ticaret yaptıkları
anlaşılmaktadır.
KOLKLAR:
Kolkhis /Kolheti adı ile ilgili en eski yazılı
kaynaklar MÖ.8.yy.da yazılmıştır.Yunanlılardan
çok önce ticaret amacıyla karadenize gelen
Fenikelilerin kolkhis’lilerden kırmızı
boya,kurşun,kehribar,balık,el sanatları
aldıkları bilinir.Mö.7.yy.da kolheti kültürüne
İskitler etki etmeye başlar.
Kolkhis doğu Karadeniz ile Kafkas dağları
arasında kalan bölgeye yunan kaynaklarında
verilen addır.kendir bitkisinden elde ettikleri
keten kumaş ve bezlerle il çağın önemli
testilcilerindendir.Hereot Mısırlılar ve
Ethiopialılar gibi sünnet olduklarını belirterek
yaşayış ve dillerindeki benzerlikten Mısır
kökenli olduklarını söyler.Ağaçtan
yapılmşbaşlıklar,tabaklanmamaış deridn yapılmiş
kalkan,kısa mızrak ,eğri kılıç ile donanmış
olarak Kserkesin ordusundayunanaistan seferine
katılmaşlardır.19.satraplık bölgesi halkları ile
birlkte pers imparatorluğuna vergi
ödemektedirler.Trabzon civarında
yaşamaktadırlar.Helen kaynaklarında karadenizin
güneydoğu sınırları kolkhis olarak
adlandırıldığından ksenophon bu civarda yaşayan
halkı kolkhlar olarak adlandırmıştır.Arrianus of
nehrinin kolkların memleketi ile Tzanlar
/Sanniler/Canların memleketi arasında sınır
teşkil ettiğini yazar.Driller ve sannilerin aynı
halk olabileceğini belirtir.Kolklar ve onbinler
savaşırlar.Onbinlerin askerlerbal tutmasına
uğrar.kolkların ülkesinden Trabzona
varırlar.Trabzonun sinopun kolonisi olan Helen
şehri olduğundan bahseden ksenophon Trabzon
yakınında 30 gün konaklayan onbinlerin 30 gün
boyunca kolkların memleketini
yağmaladılar.arrianusun periplosonda of-solaklı
deresinin doğusunda kalan toprakların kolkların
ülkesi olarak belirtmesi ,MÖ.400 de trabzona
ulaşan Ksenophonun ise Trabzon ve Giresun’u
kolkların memleketi olarak tanımlaması aradan
geçen beş asır içinde kolkların doğuya doğru
çekilmek zorunda kaldığını gösterir.
DRİLLER:
Onbinler trabzona konaklarken bir günlü mesafede
yağmalanmadık yer kalmadığı için trabzondaki
Helenlerden klavuz alarak ordunun yarısı ile
driller ülkesini yağmaya gittiklerini ksenophon
bildirmektedir.Bu günkü Torul
(Dorila)bölgesidir.dağlık ve yolsuz bögede
yaşayan diriller onbinlerle savaşırlar.Bölgenin
en savaşçı halkıdırlar.Savaşçılar örme
kalkan,mızrak.dizlikler,paphlagonya tolgaları
kullanmaktaydılar.Roma ve Bizans dönemi
kaynaklarındada Driller trabzonun güneyindeki
dağlarda yaşayan ve Trabzonlulara amansız düşman
bir halk olarak geçer.
MOSSYNOİKLER:
Mossyn denilen ağaçtan yaılmış evve kulubelere
oturduklarıiçin mossynoiler oalarak adlandırılan
halk Giresun/kirazlık’ın batısındaki topraklarda
yaşıyorlardı. Krallıkla yönetilen bu halk
doğu-batı olarak iye bölünmüş olup birbirlerine
düşmandırlar.Heredot’a göre 19.pers satraplık
bölesinde olup Yunanistan seferine
katılmışlardı.Ksenophonun verdiği bilgiye göre
Balıkçıdırlar.müstahkem mevkilerle korunan 10-2
km. mesafearalığıyla şehirleri vardı.Eski
kaynaklarda madencilikle ünlü
olduklarıbelirtilen khalyblerin mossynoiklerin
uyruğunda olduğundan bahseder.bakır-sarı-prinç
madeni işliyorlar.Ksenophon Doğu mossynoiklerin
şehirlerinin etrfında müstahken mevkilere sahip
oldukları için onbinlerin ülkelerinden
geçmelerine izin vermediler.Ynlrında misfir ve
Trbzondki lolonist Helenlerin elçisi olark
bulunan Timesitheos adındaki birini aracılık
ypması için onlara gönderdi.Onbinlere batıda
oturan mossynoiklerin doğuda oturan
mossynoiklere düşman olduğunu ve onlardan yardım
istemelerini öneren Timesitheosbatıdaki
mossynoiklerin toprklrın giderek bşknlrını
onbinlerin krarghın getirdi.Ypıl görüşmelerde
batıda oturan mossynoikler onbinlerle birlikte
doğuda oturn mossynoiklere krşı svaş çmaya karar
verdi.Ertesi sbah batıdaki mossynoikler üç yüz
kyıkla geldi.Her kyıkta üç kiş vrdı.Bunlrdan
ikisi karaya çıkarken yüzer kişilik bölük
halinde dizildiler.Sarmaşık yaprağı şeklinde
beyaz tüylü sığır derileriyle kaplı örme
kalkanlar ,altı kol uzunluğunda mızraklrın bir
ucunda sivri temren öteki ucunda ise topuz
vrdı.Klın çuval bezinden dizlerine kadar inen
mintanları ,başlarında ise deriden ypılma ve
ortasınd bir demet kıl bulunan tolgaları ve
demirden yapılmış savaş baltaları ile
donanmılardır.İçlrinden birinin söylediği
şarkıya diğerleride topluca katılıyor ayaklrı
ile tempo tutarak yürüyorlardı.Mossynoiklerin
başşehrinin öünde memleketin en yüksek yerine
kurulmuş bir kaleye hücuma kalktılar.Kaledekiler
önce hareketsiz beklediler.sonra aniden çıkış
yaparak saldıranların birçoğunu öldürüp geri
püskürttüler.Onlarda türkü söyleyerek
savaşıyorlard.Helenler önce başşehrin önündeki
kalyi ele geçirdiler.Bşşehirde tepe üzerinde
yapılmış bir kulede oturan krlkulesinden
çıkmadığı için kulesiyle birlikte yakıldı.Kralın
kuleden ayrılmaya hakkı olmadığı için daha önce
ele geçirilen kaledeki kralda aynı şekilde
davranmış ve kulesi ile birlikte
yakılmıştı.(ksenophon s.224-229)Birbrrileri ile
anlaşmalığa düşerek ikiye ayrılan halkın askeri
bakımdan çok iyi örgütlenmiş,bellibir disiplin
ve donanımı olan orduya ship olduğunu
söyleyebiliriz.Batı mossynoikler de bir gecede
onbinlere 300 kyık ve 900 asker tşımaları
onların denizdende önemli miktrda askeri bir
kuvveti sevk edebilecek donanıma sahip
olduklarını göstermektedir.Başşehirde yağmalanan
ambarlarda geçen yıldan klmış ekmeklerin
,sapların üzerinde saklanmış kızılcık
buğdaylarının ,yassı cevizlerin ,kokulu ve birz
ekşi şarabın yanı sıra küplerde tuzlanmış yunus
blığı eti,kaplar içinde balık yağı
bulunmuştur.Doğu mossynoikler kıtlık tehdinine
karşı bir yıldan diğe yıla ekmek saklayacak
kadar bölge şartlarına göre bol tarımsal üretim
yapıyorlardı.Denizcilikte ileri olduklarını
gösterir.Mossynoiler müstahkem mevkilerle
korunan birbirinden yaklaşık 10-12 km. mesfede
ama memleketleri inişli yokuşlu vadi ve
tepelerden oluştuğu için birinden bağırılınca
diğerinden duyulabilecek yerlerde kurulmuş
şehirlerden ve daha eski kaynaklarda
madencilikle ünlü oldukları belirtilen
Khalyblerin ,mossyno,iklerin uyruğında
olduğundan ksenophon bahseder.Bu maden
ticaretinin mossynoiklerin elinde olduğunu
gösterir.Bakır-sarı-prin ürtiminde ünlü
oldukları bilinir.Kentlerinde iç ve dış
ticaretle zenginleşmiş ailelerin mevcut olduğu
bilinir.Ksenophon doğu mossynoiklerin başşehrini
lan onbinlerin zaptettikleri yeri müttefiklerine
bırkarak ertesi sabah oradan yrıldıklarını
,diğer müstahkem mevkilerin ahalisinin
kendilerie direnmeden ya şehirlerini bırakıp
gittiklerini yada teslim ettiklerini yazar.doat
ve düşman mossynoiklerin memleketlerini 8 günde
geçerek Khalyblerin memleketine varmışlar
buradan Tibarenlerin memleketine ulaşan onbinler
(Turna suyu Civarı) 2 gün yürüdükten sonra
Kotyora/Ordu’ulaşcaktır.Mossynoiklerin ülkesi
bugünkü Giresun ile ordu arasındaki dr bölgede
değil Kirazlı köyü ile Pazar suyu rasında
olduğunu düşündürmektedir.
KHALYBLER:
Heredot bunları şöyle tanımlar;Khalybler İran
–Yunan savaşlarında İran tarafında sefere
katılan bu halkın savaşçıları öküz köselesinden
yağpılma kalkanlar ve kurt avlamakta kullanılan
çeşitten ikişer mızrak taşıyorlardı.Başlarını
prinç denilen sarı alaşımdan metal tolgalar
korumaktatdı ve tolganın üzerine de yine
pirinçten öküz boynuzlarıyla kulakları
eklenmiştir.Tolganın üzerinde ayrıca sorguç
takılıydı.Bacaklarına mor renkli şerit bağlar
sarıyorlardı.
Ksenophon anabasis’de Giresun ve ordu arasındaki
dağlık biölgede yaşayıp mossynoiklere bağlı olan
Khalybler’in ilerlediklerinden bahseder,demir
madenciilğinde ilrlamişlerdir….zırhları
ketendendi,ve karınlarına kadar
iniyordu.zırhlarının etekleri sıkı bükülmüş
iplerden yapılmıştı.Dizlik ve tulga
taşıyorlardı.Kemerlerinde hemen hemen lakonia
kılıçları büyüklüğünde bir harp bıçağı sokulu
idi.Düşmanları kendilerini görebilirse türkü
söylüyorlar ve dans ediyorlardı.Onbeş kol
uzunluğunda ve tek uçlu birer mızrakları vardı.
Kasablarında bekliyorlardı ve Helenler geçince
hemen arkalarına düşüyor,boyuna
döğüşüyorlardı.Müstahkem yerlerde
oturuyorlardı.İç kesimlerde demirciyken sahile
yakın yerlerde çelik yaparak bunu yunanlılara da
öğreten Khalyler Sakaların bir kolu
olabilir.Yunanlılar demir-çelik işleme sanatını
bunlardan öğrenmiştir.
TİBARENLER:
Pir azizin doğusunda,denize kavuşn Pazar suyu
vadisi,Turna suyu vadisi ve batıda Vona burnuna
kadar olan toprklarda yaşadıklarını ve
sınırlarının paphlagonia krallığı sınırlrına
kadr uzamaktadır.Heredot pers imparatorluğunu
19.satraplık bölgesinde yaşayıp yunanista
seferine katıldıklarını belirtit.Tibarenler dha
sonra Amasya-Kastamonu-Sinpo bölgesinde kurulmuş
olan pontos devletine katılacak anadoluyu roma
işaline karşı ayaklandıran Pontos kralı
Mithridatesin Pompeus’la olan savaşlarında öneml
roller oynayacaklardır.
TRAPEZUS ; KERASUS ve KOTYORA HELENLERİ:
Akdenizin denizci kavimleri daha önce Karadeniz
sahillerine gelmiş olup sonrki yıllarda Helen
kolonistler böleye
gelmiştir.Fenikeliler,kartacalı
tüccarlar,bölgeye Helenlerden önce
gelmşir.MÖ.750-550 yıllarınada bölgede kolonist
Helen faaliyetlari başlamıştır. MÖ.8.yy.larda
yapılan doğu Karadeniz sahillerindeki kolone
etme çalışmaları Karadenizin kuzeyindeki
İskitlerin baskısı ile yerlerinden çıkartılan
Kimmerler tarafından ortadan
kaldırılmıştır.MÖ.7.yy.da yeniden kolonize
çlışmaları başlamıştır.Kimmerleri yeri alan
İskitler Helen kolonist ve tücarlara dostça
davranmıştır.MÖ.670 de Miletliler tarafından ele
geçrilerek Helenleştirilen Sinop tan sonra doğu
karadenize geçilmiştir.
Onbinler makronların,Kolkhların ve
Mossynoiklerin ülkesinden geçerken tercümanlar
vasıtasıyla anlaşmışlardır.Bundanda o tarihlerde
Helen kolonistlerin dillerinin ve dinlerinin
henüz yayılmadığı anlaşılmaktadır.Takip eden
yıllarda bölgede Hiristiyanlığın yayılması ve
Rome sonrası 10.yy.da Bizansın resmi dilinin
yunanca olması ve Trabzonda devlet kuran
Komnenos hanedenın Rumlaşma-Romalılaşma sürecini
hızlandırmışYunan veya Romalı olmayan balkan ve
Kafkas menşeli hiristiyan halk zaman içinde
kendi dil ve kültürlarinden uzaklaşarak kiise
lisanı olan rumcayı konuşmaya başlamıştır.
TRABZONUN DOĞUSUNDA KALAN BÖLGE:
İlk çağda Karadeniz sahilerie yapılan deniz
seyehatlerini anlatan eserler (Periplo)bölge
hakkında bilgi verir.Karyalı Skylax ‘a ait olan
ve MÖ.508 yılna tarihlenen Akdeniz
Seyehatnamesidir.Skylax bu eserini Pers
imparatoru Dara/Darius’un küçük asyadaki yunan
denizcilerine bu seyehati yapmaları için görev
verdiğinde kaleme alındığı
sanılmaktadır.Skylax’a göreRize çevresinde ve
özellile batısında yer alan topraklarda
Bechireler yaşamaktaydı.Çayeli bölgesinden
doğuya ,Pazar bölgesi ve Furtuna deresine kadar
olan bölgede Ekekheirieler ,ardeşen ,arhavi,
hopa ölgesinde Byzerler ve Byzerlerin doğusunda
,Batym bölgesinde deKolkhlar oturmaktaydı.
Bechire bölgesinde Bechire limanı ve Bechire
şehri (Rize) vardı.Ekekheirielerin bölgesinde
ise Pazar bölgesinde Odeinus şehri ve Pordanis
Pordanis (furtuna deresi) Limne şehri
vardı.Odeinus’a adını veren Odena halkı Kafkas
menşeli idi.Skylax Bechirelerin batısında oturan
halkı Macrokephalesler olarak tanımlamaktadır ki
bu halk Ksenpohon’un Makronlarıdır.Trabzonun
macrokephaleslerin bölgesinde bir şehir
olduğundanbahisle bunların batısındaki halkı
Mossynoikler olarak verir.Skylax’tan bir asır
sonra kenophon ‘un Trabzon civarında oturan
halkı Kolkhlar olarak adlandırması izah edilmesi
gereken bir durumdur.Skylax’ın Mossynoikler ‘in
memleketini Zephiros limanı ile Giresun /ares
adsının bulunduğu bölge olarak tanımlamasından
hareket ederek Ksenophon’un Giresun’unu daha
doğudaki Kirazlık /kireson olarak tanımlarken
bir çok çeleişki ortadan kalmiştı.Ancak aynı
şeyi Slylax’ın Batum bölgesine yerleştirdiği
Kolkhların ,yaklaşık bir asır sonra Ksenopho
tarafından Trabzon civarında gösterilmesi konusu
açıklama yapmak zordur.Bölge hakkında bilgi
veren bir diğer Periplo’da MS.131-132 yıllarına
tarihlanen Arrian Periplosudur.Arrian Solaklı
deresinin doğusundan Furtuna deresine kadar olan
bölgenin Machelonlar ve Henoikler tarafından
iskn edildiğini belirtir.Bölgenin batısında
Machelonlar,doğusunda ise Henoikler
bulunuyor.Henoik halkı bir çok aşiretten meydana
gelmiş ve anchalo adlı bir kral tarafından
yönetiliyordu.Henoiklerin doğusunda zydritler ve
onların kuzeyinde Lazlar bulunuyordu.Lazların
bulnduğu bölge bugün Taupse ciarıdır.Henoiklerin
arkasında Caspien (Hazar) dnizi ki (Medlerin
sınırı bu denize yakındır) shillerine kadar olan
bölgede oturan insanlar ise at etile beslenen
bir halktı.
MOKSHİLER:
Heredot Pers imparatorluğunun
19.satraplık/Eyalet bölgesindeki halklar arsında
saydığı Moskhiler MÖ.480 de Yunanistan üzerine
sefere çıkan Pers imparatoru Kserkes’in
ordusunda bölgenin diğer halklarıyla birlikte
,ağaçtan yapılmış başlıklar ,kalkan ve ucu sivri
saplı mızraklarla donatılmış olarak
bulunduklarını kaydetmektedir.Ksenophon bu
halktan hiç bahsetmediğine göre bunlar
ksenophonun geçtiği bölgede
yaşamamaktaydılar.Strabon’un yukarı kolkhis
(Trabzonun güneydoğusuna düşen bölge9 deki
Moskhia dağlarından bahsetmasinden hareket
ederek onların doğu Karadeniz dağlarının güney
bakarı ve Bayburt’un doğusuna düşen bölgenin
halkı olarak tanımlayabiliriz.Şemsetin GÜNALTAY
Moskhilerin Asur tabletlerinde kayıtlı Muşkiler
olduğunu belirtir.
HEPTAKOMENTLER:
Strabon ,MÖ.400 de bu bölgeden geçe Ksenophonun
mosynekler dediği halkın heptakomentler olduğunu
bildirir.
Strabon Trabzonungüeydoğusunda tepeleri
Heptakomentler tarafından işgal edilmiş Moskhia
dağları,bu dağlarla birleşen çok kayalık
Skydises /İskit dağı ve pontos2un doğu tarafı
diye tarif etiği ,Trabzonun batısından Samsuna
kadar uzanan bölgeyi meydana getiren Paryadros
dağlarından bahisle tüm bu dağlarda yaşayan
insanların tamamaıyla vahşi olduğunu fakat
Heptakomentlerin dahada kötü lduğunu belirtir ve
şu bilgiyi verir;’’Bazıları ağaçlarda veya
seyyar ahşap kulelerde yaşarlar.Bu kulelere
mossyn dendiğinden antik devirlerde u insanlar
mosynekler olarak adlandırılmıştır.Bular vahşi
hayvan eti, ve ceviz (fındık-kestane)
yıyerekyaşarlarve kulelerinden atlayarak
yolculara saldırırlar.Heptakomentler
Pompeidus’un ordusu dağlık ülkeden geçerken üç
roma bölüğünü imha etmiştir.bunlar ağaç
sürgünlerinden elde edilen deli balı kaselerle
yol üzerine bıraktılarve askerler bunu yiyipde
bilinçlerini kaybedince onlara saldırarak
kolayca hepsini saf dışı ettiler.Bu vahşilerin
bir kısmınada Byzers denir.(Strabon (S.28)
Strabon da eski müelliflerin halklara ,halkların
kendilerini andıkları isimlerden başka isimler
vermesini ‘’bu isimler Hellanikos ve Heredotos
ve Eudeksos tarafından bize zorla kabul
ettirilmiş ‘’ diye eleştirsel olarak
açıklamaktadır (Srabon s.30).Bu durum coğrafyacı
olarak onunda bu halkları tanımlamada güçlüklrle
karşılaşmasına neden olmuştur.Nitekim Ksenophon
Giresun/Kirazlı ‘nın batısında yaşayan halkı
ağaçtan yapılmış evlerde oturdukları için
Mossynoik olarak tanımlarken oda Rizenin
güneyine dişen dağlarda yaşayan halka ahşap
evlerde oturdukları içi eskiden Mossynoik olarak
olarak adlandırılan halk olduğunu
düşünmüştür.Tüm Karadeniz bölgesi halkı ahşap
evlerde oturduğu için bu olgunun bölgede yaşamış
toplulukları tanımlamak için hiçde doğru bir
kriter olmadığı bir gerçektir.İlkçağ
yazarlarının bölgenin coğrafi şartlarından ötürü
bölgeyi ve yaşayan halkları yakından
tanımalarına imkan olmadığı için onlarla ilgili
daha önce verilmş bilgilere ve onlarla ilgili
anltılan hikayelere rağbet etmeleri doğaldır.Bu
nedenle aktarılan bilgileri bu anlamda bir
filtrden geçirmek gerek.Yukarı kolkhis olarak
adlandırılan ve trabzonun güneydoğusunda yer
alan Moskhia dağlarının üzerinde yaşayan bu
halka verilen Heptakomentler adı ‘’Yedi köylüler
‘’ anlamındadır.Bu adlandırma bize Rize ye bağlı
İkizdere ilçesinin bulunduğu bölgenin Kurayiseba
(Arapça yedi köyler demek) olarak adlandırılmış
olduğunu hatırlattı.
Strabon bize Heptakomentlerin Pompeidus’u
ordunun dağlık bölgeden geçerken üç roma
bölüğünü imha ettiklerini bildirirken bu
birliklerin hangi yolu izlerken bu olayın
gerçekleştiğini bildirmez ama o dönemi
olaylarını değerlendirerek yorumlarsak ,bu olay
muhtemelen Pompeidus’u MÖ.66 da nihai yenilgiye
uğrayan ve doğu anaduludan Karadeniz sahillerine
oradanda Kırım’a geçen Pontos Kralı
VI.Mithridates (MÖ.121-63) yakalamak ve
topraklarını ele geçirmek için bölgede
faaliyette bulunduğu sırada ceryan etmiş osa
gerek.Heptakomentler adı bize yedi köylülerive
bugün rizeye bağlı ikizdre ilçesini
işaretettiğine göre bu birliklerin bölgeden
geçiş yolu bugün Rize-Erzurum karayolunun
geçtiği Ovit Dağı geçidi olmalıdır.Ovit kelimesi
bölgede arı anlamına gelmekte ve eski çağlarda
bu bölgede kaya ve ağaç kovuklarında çok sayıda
yabani arı petekleri olduğu için dağa arı dağı
anlamında Ovit dağı dendiği
anlaşılmaktadır.Anzer/Bllı köyüde bu
bölgededir.Heptakomentlerin Romalı askerleri
safdışı etmek için yolların üzerine bıraktıkları
Deli Balı/Tutan Bal ve bu baldan yiyenleri
baltutması denilen yarı zehirlenme sonucu
girdikleri derin uyku hali bölgede bugünde
bilinen bir durumdur.İlk çağlardan 1960lı
yıllara kadar yaygın olarak trımı ypıln ve tarih
boyunca bölgedeki tekstil sanayini temelini
teşkil etmiş olan hintkeneviri/kendir/Cannabis
sativa bitkisinden aldıkları polenlerle yapılan
baldan yiyenlerde görülen bir durumdur.Strabonun
verdiği bilgiler değerlendirildiğinde
Heptakomentlerin Trabzonun doğusunda,Rizenin
güneyine düşen Moskhia dağları üzerinde ,bugün
ikizdere bölgesinde yşadıklarını
söyleyebiliriz.Bunlara kuzeyden komşu olan
Bechirelerden başka bu dağlara adını veren
Moskhilerin da kaçkarların batı uzantısının
üzerinde ve güney yamaçlarındaki vadilerde
yaşamışlardır.
İlk çağlarda bölgeyi egemenlileri ltın almış
olan Pers imparatorluğunun gücünün zrvesine
çıktığı dönemlerde bölgeden vergi alındığını ve
MÖ.480 de yapılan yınnistan seferine çıkn pers
ordusunda bölgede yşyan toplulklardan oluşn
birlikler bulunmaktaydı(Herodotos-s.347-348)
fakat Ksenophon’un bölgeden geçtiği MÖ.401
yılında buralarda yaşayan halkların hiçbiri Pers
imparatorluğuna bağlı değildi.Orta karadenizde
pers asilzadesi trafından MÖ.301 de kurulmuş
olan Pontos devleti de güçlü olduğu dönemlerde
ordu ve giresunun dğlık bölgelerinde yaşayan
Tibarenleri ve diğer toplulukları kendine
bağlamış fakat Harşit çayının doğusu ile Çoruh
nehrinin denize döküldüğü yerin batısı arasında
kalan bölgede yaşayan toplulıklar üzerinde
hakimiyet sağladığına yada bölgeyi kontrol
altına aldığına dair herhangi bir kayıt
yoktur.Kradenizin doğu ve kuzey sahillerindeki
Helen koloni şehirleri ticaretlerine serbestçe
devam edebilmek için Pontos devletine vergi
vermiştir. Bütün Anadoluyu Romaya karşı
etrafında toplamış ,22 dil bilen ve Anadolunun
yerli halklarından oluşan ordusundaki askerler
kendi dilleri ile hitp eden pontus devteti kralı
büyük Mithridates VI. (MÖ.121-63) MÖ.66 yılında
Roma ordusuna yenilince romanın önünden kaçıp
,doğu anadoludan kırıma geçmek için Karadenize
ulaşmak isterken ,geçtiği bölgedeki
topluluklrdan geçişizni alamamış ve onlarla
çatışarak bölgeden geçebilmiştir.Anadoluya hakim
olan roma ,doğu pontos denilen bölgeyi
başlangıçta deitoros (MÖ.64-40) ,Polemonlar gibi
vasal krallarla yönetmeyi uygun bulmuştu.Fkat
Part savaşlarında Trabzon ,Romanın doğu
anadoludaki ordusunun önemli bir ikmal limanı
olduğu için İmparator Nero (MS.54-68) zamanında
bölgenin bölgenin vasal krallarla yönetilmesi
sisteminden vazgeçilerek Roma impratorluğunun
doğu hudutları Legionlar vasıtasıyla korunmaya
ve askeri garnizonların yerleştiği bölge
doğrudan romadan atanmış yöneticiler eliyle
idare edilmeye başlanmıştır.Eski çağlardan
buyana birçok topluluklar bölgeye yağma yada
sığınma amacıyla gelip yerleşmişti.Yeni gelen
toplulukar kalabalık ve güçlü oldukları zaman
bölgede daha önce yaşayan toplulukları
bulunduklrı vadilerden ya komşu vadiler yada
vdilerin içine ve yüksek kesimlerine çekilmek
zorunda bırakmışlardır.Romanın bölgeye hakim
olmasıyla bölgeye yerleşmelr kavimlerin göç
hareketleri sonucu değil ,imparatorluğun
uyguladığı doğu sınıtrlarını emniyet altına alma
politikalarına göre şekllenmeye başladı.Bölgede
romanın hakimiytini sağlmak için sürdürülen
harekat ile imparatorluk topraklarının doğudan
partların ve kradeniin kuzeyindeki got ve Hun
gii kavimlerin akınlarından korunmasına yönelik
harekat bölgenin nüfus ypısında dğişikliklere
neden olmuş bu durum dha sonrki asırlarda iranda
yükselen sasanilerle (MS.3-7.yy.) sürdürülen
savaşlarla devam etti.Bölgenin asırlr boyu süren
çekişme alanı içinde olması tahribatlara neden
olmuştur.Bu tahribatlar daha sonraki sırlarda da
devam etmiş ,zamanın iki dev gücü roma/Bizans
ile iran nı sırlar süren çekişmesi ve daha
sonraki asırlarda Müslüman Arapların akınları
sadece güneydoğu kradeniz bölgesinin değil
anadoluda yaşayan topluluklrında maddi ve mnevi
olarak çökmesine ,yok olmasına yol açmıştır.
Strabonun ‘’ Ksenophonun Makronlar diye
bahsettiği halk ‘’ olark tanımladığı Tzan/Canlar
skylax ve Arrianus’un verdiği bilgiye göre
doğuda iyidere ,güneyde Gümüşhane/canca ve
trbzon üçgeninde yaşamıştır.Romanın kapodokya
valisi olan ve kendisine bağlı topraklarda bir
teftiş ziyaretine çıkan Arrianus ,imparatora
yazdığı mektupta sataladan Trbzona geliş yolu
üzerinde olan bölge halkı için şunları
yazmıştır;’’ksenophonun çok savaşçı ve
Trabzonlulraın düşmanı diye tbir ettiği Driller
bence Tznnilerdir.Bugün dahi son derece savaşçı
Trabzonluların can düşmanıdırlar.Silahla
donatımlaş yerlerde yaşıyorlar ve kralsız bir
halk olrak Romalılara
haraçveriyorlar.Kendilerini haydutluğa
verdikleri için haraç ödemeye zhmet
etmiyorlar.Fakt şimdi eğer istenirse ya
görevlerini yerine getirecekler yada köklerini
kurutacağız’’(Marenghi S.67). MÖ.400 yıllarıda
iki ayrı toplum olark gördüğümüz Makronlar ve
drillerin yaşadıkları bölge birkaç asır sonra
arrianus tarafından Tzan/canlrın yaadığı bölge
olarak tanımlanıyor.trabzonun çevresindeki
dağlık bölgelerde yaşayan canlar sürekli
isyanlarla romanın bölgedeki hkimiyetine gölge
düşürmüş ve justinianos (527-565) döneminde
ancak itaat altına alınabilmişlerdi. Trabzon
krallarının Gümüşhane-torul bölgesinin hakimi
olan Tzaniteslerin beyini ,devletin hizmetine
alabilmek ve ehlileştirip asimile edebilmek için
Trabzon şehrine yerleştirdiğini reislerine ve
aile mensuplarına idari görevler verdiğini
bilinir. 11.yy.da gürcü kaynakları gürcü
kaynakları Bayburtttan borçkaya kadar olan Çoruh
vadisin kuzeyini chanet olarak adlandırırken
İslâm ve Osmanlı kaynaklarında Samsun’a kadar
olan bölge Canik olarak geçmektedir.13.yy.da İbn
Bibi ‘’El Evamirü’l Ala’iye Fi’lumiri’l- Ala’iye
‘’ (Selçukname) adlı eserinde 1230 yılında
Sinop’u bir baskınla ele geçirmek isteyen
Trabzon Kralı I.Andronikos (1222-1235) için
Canik –Caniti diye bahsediliyor.Aynı dönem
Bizans kaynakları ise Trabzon krallarını Laz
dükleri olarak kaydediyordu. Çamlıhemşin
ilçesi,Topluca köyü Vant yaylası yolu yedi
kardeşler tepesindeki yerleşim alanında Trabzon
kralı I.Andronikos dönemi gümüş sikke bulunmuş
olup maden curufları ve sırlı ve sırsız
seramiklerden zengin bir yerleşme olduğ
anlaşılmaktadır.Karadeniz sahillerini iç
kesimlerdeki maden yataklarına ve diğer ticaret
ağlarıyla birleitiren kervan yolu üzerinde
bulunan yerleşme geniş bir alana yayılmış olup
yoğun bitki dokusu tespiti
güçleştirmaktedir.Ancak I.Andronikos döneminde
Rize bölgesi maden ticaretinin Trabzon krallığı
kontrolünde olduğunu göstermesi bakımından
bulgular önem arzetmektedir.
Pontos krallığını ortadan kaldırarak orta,doğu
Karadeniz ve kırım bölgesni hakimiyatine alan
Romalılar önce önce Rizeninde içinde bulunduğu
bölgeyi Kapadokya eyaleti inde yönetmiş bölge
daha sonra teşekkül eden pontos polemoniacus
eyaleti içinde kalmış krallara başlangıçta roma
tarafından taçgiydirilrren daha sonra roma
hudutlarının roma askeri lejyonları tarafınan
korunmaya başlanmıştır.
Roma hakimiyetinin sağlanmasından sonra bölgenin
etnik ve idari yapısı hakkına bilgi enililebilen
en önemli kaynak Romanın kapodokya valisi
Arrianus ‘un Periplosudur.Arrianus Trabzondan
deniz yolu ile doğuya doğru olan seyehatinde
bugün Araklı ilçesindeki karaderenin doğusundaki
solaklı deresinin colchilerin memleketini
Tiannica’dan ayırdığını belirtir.Rize’nin
doğusundaki topraklarda Machelonlar ve
Eniochilerin bulunduğundan bahseden arrianus
,Eniochilerin kralı olan Anchilo ‘nun sarayının
Atina’ya (Pazar ilçesi)40 stardion uzaklıktaki
Pritani’de olduğunu kaydeder. Bundan
Machelonların Rize bölgesinde ,Eniochilerin ise
Pazar bölgesinde yaşadıkları
anlaşılmaktadır.Pritani’nin Furtuna deresi
yakınlarında denize kavuştuğu yerin batısında ki
platonun üzerinde olması gerekmektedir.Arrianus
doğuya doğra seyehatinde önce kralları Farsmane
olan Zidritileri,daha sonra Hadrianus tarafından
atanan vasal kral Malassa tarafından yönetilen
Lazları ,Lazlarla komşu olan Giuliano tarafından
yönetilen Apsiileri ve bunlara yakın hadrianusun
atadığı vasal kral Resmaga tarafındn yönetilen
Abaschileri daha sonra kral Spadaga tarafından
yönetilen Sanigileri sayar.Roma ordusu vasal
krallarla yönetilen bu bölgenin kontrolünü
Karadeniz sahilindeki
Hysus,Apsaros,Fasi/poti,Sohum ve Pitsunda
kalelerindeki garnizonlar ile sağlıyordu.bu
vasal krallıklardan başlangıçta vergi ve asker
alınırken bu askeri destek erme yükümlüüü
zamanla kuzey kafkasyadan roma topraklarına
yapılacak olan akınların önünü kesmek,şeklinde
veya İran ordusu ile yapılan şavaşlarda roma
ordusuna yardımcı birlikler verme şeklinde
gerçekleşiyordu.bu küçük krallıklar bazen kendi
aralarında bazend birleşerek işgalci romaya
karşı birleşerek mücadele ediyorlardı.Megteller
(Lazlar) diğer beyliklere üstünlük sağlayarak
(Roma-Bizans kaynakları=Lazlar,Gürcü kaynakları
=Megrel-Egrisi) Megrel krallığını
kurdular.Bizans-İran çekişmeleri arasında
sıkışan ve kraları roma tarafından taç
giydirilen megrel krallığı 4.,5. yy.larda roma
ile iyi ilişkiler içindeydi.Romalılarda bu ülke
ile kendileri açısından çok karlı bir ticaret
yönetiyorlardı.Bu durum Justinianus (527-565)
zamanına kadar sürdü.Bu imparator dönminde
sahildeki kaleler restore edildi.Petrada bir
kale yapılarak bölgedeki en büyük roma garnizonu
buraya yerleştirildi.Petra valisi Tsibe ve
yöneticiler ticarete tekel koyarak halkı soymaya
başladılar.Halk İran’dan destek alarak
Romalıları ülkeden kovmaya karar
verdi.İranlılarında Romalılar gibi davranması ve
kalıcı olarak bölgede kalma girişimleri halkın
tekrar romadan yardım istemesine neden
oldu.Jüstinianus bölge hakimiyetini
Hiristiyanlık yoluyla pekiştirmek istediğinden
bölge halklarının hiristiyanlaştırma çalışmaları
hız kazanmış 4. yy.dan itibaren hiristiyanlık
yayılmaya başlamıştır.Bu dönemde inşa ediler
kiliseler İran’ın bölgeye hakim olduğu
dönemlerde geleneksel Zerdüşt dinini yerleştirme
çabaları,bölge halklarının geleneksel putperest
dini dini kurumlarının mücadelesisonucu tahrip
edildi.Jüstinianus döneminde kurulan kiliseler
İstanbul patrikhanesine bağlandı.Kilise ve
İncil’in ve daha sonra devletin dili olan
yunanca roma gücüyle yayılmaya başladığı için
kiliseler roma/rum kilisesi ve kilisenen dili
olan yunanca yerli dillerden birçok kelime ile
zenginleşerek Rumca olarak anılmaya
başlandı.İncil Gürcü alfabesi ile
yazılmış,Bizanstan bağımsız gürcü kiliseleri
inşa edilmitir.Bu doğu karadenizde
10.-11.yy.larda gürcü dili ve kültürünün
yayılmasına neden olmuştur.Çoruh nehrinin denize
döküldü yerin batısında kalan ve roma-bizans
legionları ile korunan bölge bu yayılmadan
çoketkilenmemiştir.10.yy.da yunancanın bizansın
resmi dili haline gelmesi ve sonuçlarının 11. ve
12. yyda bölgenin hızla hiristiyanlaşması
şeklinde görülmesi,İncil dili dışoında
konuşulmasının günah olduğu şeklindeki
propogandalar sonucu yerel diller etkili yunanca
konuşulmaya başlandı.
Asyanın içlerinde başlayan dalgalanmaların
yarattığı kavimler göçünde
Hunlar,Sabrler,Avarlar,Onogurlar,Hazarlar,Peçenekler,Uzlar
ve Kumanlar birbiri ardı sıra Kafkasya ve
karadenizin kuzeyindeki steplerde boy göstermiş
ve bugünkü orta ve doğu Avrupa haritasını
oluşturan milletler bu göçlerle
şekillenmiştir.Anadoluyu ve
başkentiniSasanilerin elinden kurtarmak üzere
622-627 arasında iran üzerine üç sefer
düzenleyen Bizans imparatoru Heraclius (610-641)
Hazarlarla temasa geçmiş 627-628 de Hazar hakanı
Ziebel-Zebu/Çebi Hanla görüşerek ona kızı
Eudocia’yı vermeyi vaat etm,ş,aldığı destekle bu
savaştan galip çıkmıştır.aaİran’a bizansla
birlikte saldıran Hazarlar Sasanilerin
yılıkmasına neden olmuştur.Heraclius 627-628
kışını karaderenin batısındaki Sousormania
/Sürmene (Canayer-Buzluca) kalesinde
geçirmiş,lazikadan gemilerle gelen Hazar hakanı
Çebi Hanlada burada görüşmüştür.İyiderenin
denize döküldüğü yerin doğusunda Hazar adıyla
anılan yer adı olması o günlerin
htırasıdır.Yahudilerce kutsal kbul edilen 7
kollu şamdan ve Davud yıldızı sembolleri
Hazarkültürünün izleri olarak karşımıza
çıkmaktadır.Çağın en büyük imparatorluğundan
biri olan Hazarlar aynı şekilde Müslüman
Araplarıa durdururarak Bizansı ve hiristiyan
dünyasını kurtarmıştır.Bu olaydan sonra Hazarlar
Bizans sarayını etkilemiş,V.Kostantinos
(741-775) Hazar prensesi evlenmiş,IV.leon (Hazar
Leon) bu evlilikten doğmuştur.740 da Hazarkağanı
ve komutanlarının Yahudi dinine girerek bu dini
Hazarların resm, dini haline
getirmişlerdir.Hazarlar hiristiyan ve İslâm dini
temsilcilerinin asimilasyon çalışmalarına karşı
kitabi dinerin en eskisini benimseyerek kendi
kimliklerini korumak istemişlerdir.
Malzgirt savaşondan kısa bir süre sonra (1071)
Trabzon bölgesine Türk akınları oldu.1073-1074
yıllarında bölge Türk akıncılarınca ele
geçirildi.Bölgede Bizans yönetimin çöktüğü bu
dönemde rizenin doğusunda kalan bölge gürcü akın
ve yağmalarına sahne oldu.Bizansın tekrar
kontrolü sağlamak için ordu ile birlikte bölgeye
gönderdiği Thedora Gavras 1075 de bölgeyi
Türkmenlerin elindn alarak Bizansın hakimiyeti
sağlamış,ve bu başarısından dolayı Haldiya
düklüğüne atanmış Trabzona vali olmştur.Trabzon
bölgesini bizanstan bağımsız yöneten Thedora
Gavras 1089 yılında gürcülerin Trabzon
topraklarına yönelik yağmaların önüne
geçmiş,Bayburt yakınlarında Gümüştekin Ahmet
Danışmend Gazinin oğlu İsmailin ordusu
tarafından yenilerek öldürülmesi sonrası yerine
atanan oğlu Grgory Gavras ve ondan sonra
Constantin Gavras bölgeyi bizanstan bağımsız
olarak yönetti.BölgedekiTürkmenlerle güç birliği
yaparak üç kuşak bölgeyi bizanstan bağımsız
yöneten Hasan İbni Gavras gibi bazı fertleri
Müslüman olarak Selçuklu devletin hizmetine
girmiştir.1204 ylında trabzonda kurulacak olan
Komnenosların öncüleri gibidirler.
Bizans ordusu tarafından 530 da mağlup edilen
Bulgar Türklerinden bir kısmı doğu Karadeniz
bölgesindeki garnizonlara asker olarak
yerleştirilmiştir.Kasar,Kabar ve Kalis
Türklerini doğu Karadeniz bölgesindede
görmekteyiz.Karadenizin kuzeyindeki bu olaylara
genel olarak bakıldığında Asyanın içlerinde
başlayan dalgalanmaların bu biölgeleri
etkilediğini Sabirlarin Hunları,Avarların
Sabirleri,Onogurların Avarları takip ettiği bu
coğrafyada Peçeneklerin doğusunda Oğuz/Guz/Uz
(Rusça Tork) oymakları
yaşıyordu.Oğuz/Guz/Uzların sıkıştırması ile
topraklarından ayrılan peçenekler Hazar ülkense
yerleşmek istediler hazarlar buna izin vermeyip
batıya sürdüler.Karadenizin kuzeyindeki
topraklarda (Bizans kaynaklarında Kuzey
İmparatorluğunda )gerçekleşen olaylar kardenizin
güneydoğusunuda etkiledi.Rasony ;Tuna köprüleri;
s.73.de peçenek oymaklarından biri olarak ortaya
çıkan Mak adının geniş anlamıyla Kumanlardan
önceye ,Uz menşeğlive Uz kabile adına ait
olabileceği ni belirtir.Makaloz/Mağaloz
(Tersane-Rize),Mağloz (Camidağı-Rize),Makrevis
(Çamlıhemşin),Makaliskirt (Dikkaya-Çamlıhemşin).
Rus kaynaklarında polevets,Bizans kayaklarında
kuman ,ermeni kaynaklarında khartes,alman
kaynaklarında falben olarak eçen kumanlar
sarışın anlamında olup bu günde biölge insanının
fiziksel özelliğindendir.1238-1239 yıllarında
Moğollara yenilen kumanlar(sarı Uygur-kıpçak)
dağılmış bir kısmı gürcistana inerek orduda
aldıkları görevlerle gürcistana altn çağını
yaşatmışlardır.Gürcü kraliçesi thamar istanulda
Bizans tahtından bir ihtilalle devrilen komnenos
hanedanının varisleri olan çocuk yaştaki David
ve Aleksius ‘u zindandan kaçırmışve gürcistana
getirmiştir.Latinleri bizansı işgali üzerine
Thamara komnenos kardeşleri Kumanlardan
oluşturduğu ordu ile istanbulu ve Bizans tahtını
ele geçirmak üzere harekete geçirir.Trabzon
sarayının tarihçisi Michael Panaretos komnenos
sülalesi mensuplarından bazılarnın iki isim
taşıdıklarından bahseder ve bunlerın Müslüman
olmayan Türk ismi olduklarından
bahseder.I.aleksius’un oğlu I.John Komnenos
(1235-1238) olup ikinci adı
axuokhos/Aksukos/Aksuk dur ve Tütkçe bir
ismdir.Trabzon sarayında Türkçe ikinci isim
taşıyanların ortak özelliği annelerinin kuman
Türkü olmasıdır.Karadeniz sahillerini takip edrk
ilerleyen aleksius ve david komnenos kardeşler
den david yolua devam ederek Karadeniz
ereğlisine ulaşmış,bu bölgede bir taraftan
Latinlerin işgal ettiği bizanstan kaçarak
iznik2te devlet kuran ve Bizansa varis olma
iddiasıdaki Laskarisler ve diğer yandanda
istanbuldaki Latinlerle mücadeleye devam ederken
büyük kardeş aleksius trabzonu başkent edinerk
başlangıçta sinop’tan Rizenin doğusuna kadar
olan Karadeniz sahillerindeki topraklara hakim
olarak devlet kurar (1204).Trabzon krallığının
kurulmasında hizmet eden ve yönetimde önemli
görevler alan Kuman asıllı Türklerin birçoğu
aileleri ile birlikte Trabzon civarındaki askeri
bakımdan önemli yerlere yerleşerek
hiristiyanlaşmışır.1214 yılında Aleksius
komnenos’un Sinop önlerinde esiredilip bölgenin
Selçukluların eline geçmesinden sonra Selçuklu
vasalı haline gelen Trabzon krallığı sınırları
Samsun’a kadar geriledi. Komnenosların trabznda
kurduğu devlet 1214 yılında
selçulu,gaznelilere,Moğollara,İlhanlılara,vergi
vererek varlıklarını sürüdürdüler.Beylikler
döneminde
akkoyunlular,Tacettinoğulları,Hacıemiroğulları
gibi Türkmen emirleriyle evlilik yoluyla ittifak
yaparak ayakta kalmışlardır.1458 de uzun
hasan’ın Atabekerin eli ile yönetilen ispir
bögesini sınırlarına katmasıyla Hemşin bölgesi
Akkoyunlulara tabi olmuş ,rize ve Pazar trabzo
krallığına bağlıydı.Akoyunluların özellikle
hemşin-çamlıhemşin bölgesinde rastlanmakta olup
bölge halkının ataları olarak
değerlendirilebeilr. Aşağı çamlıca ve ülkü
köydeki koç şeklindeki mezar taşları,kulaklı
tabir edilen kut başı-koç başı şeklindeki kapı
menteşeleri bu güne ulaşmış akkoyunlu
hatıralarıdır.1461 de fatih Sultan mehmetin
Trabzonu fethiyle bçlge Osmanlı hakimiyetie
girdi. Fetihten çnce bölgede bulunan hiristiyan
unsurlar olan Trabzon rum krallığı,Megrel
Dadyanı,Kartl kralı,Çoruh atabeği ittifak
yaparak Osmanlının rakibi akkoyunlularıda bu
ittifaka dahil ederek kilisenen de desteğini
aldılar.Planı fark eden Fatih Sultan Mehmet
ittifkın beyni olan Trabzon krallığını 1461
yılında yaptığı bir seferle ortadan
kaldırdı.Samsun ve Bafra bölgesinde kumanos ve
birçk köy Aleksius’un ordusundaki kumanlar
tarafından kurulmuştur. Fethi takp eden ilk
yüzyıl içinde bölgedeki nüfus yapısında önemli
olan Yavuz sultan selimin ‘in doğu Anaolu ve
Tebriz (1481-1511) seferidir.Dulkadiroğulları
beyliğini Osmanlı bünyesine katan yavuz
dulkadirli Türkmenlerinden önemli miktardaki
aileleri Trabzon bölgesine iskan ettirdi.Doğu
anadolnun fethi ve mısır seferi sırasında
Diyarbakır beylerbeyi Bıyıklı Mehmet paşanın
Trabzon bölgesindeki tımar sahiplerini
değiştirerek bu bölgeye gönderdiği kişiler
Trabzon sancağında tımar veriyordu.Trabzon-Rize
bölgesinde
Dulkaroğlu,Dulkadiroğlu,Maraşlıoğlu,Babolioğlu
(babilli),Vanlıoğlu,Bağdatlıoğlu,Harputluoğlu,Fettahoğlu
(Hacı fettahoğlu),solakoğlu (Çolakoğlu),gibi
birkaçilçeye yayılan ailelerdir. 1461-1483
tarihlerinde rize ve Pazar bölgesinde
gürciler,grcüler ve Ermeniler, megreller
(Mamiyan kafiri) tarafından üçbüyük yağma
yapılmıştır.1461 yılı sonrası orta Karadeniz ve
orta anadoludan , özellikle karamanoğulları
beyliğini ortadan kaldırdıktan sonra bu beyliğe
mensup bazı aileler bölgeye yerleştirilirken
16.yy.da kalabalık Çepni grupları bölgede
görülmektedir.Yavuz sultan Selimin trabzona vali
olarak atandığı 1481-1511 yıllarında doğu
Anadolu olylar nüfüs yapısında değişikliklere
neden olmuş,Safeviler düşmanı oldukları
Akkoyunlu devletini yıkıp katliama girişirken
,katliamdan kaçan Akkoyunlu kitlelerini Trabzon
valisi olan Yavuz,Trabzo sancağı topraklarına
,özellikle Rize bölgesine yerleştirdi. Fethi
takp eden ilk yüzyıl içinde bölgedeki nüfus
yapısında önemli olan Yavuz sultan selimin ‘in
doğu Anaolu ve Tebriz (1481-1511)
seferidir.Dulkadiroğulları beyliğini Osmanlı
bünyesine katan yavuz dulkadirli Türkmenlerinden
önemli miktardaki aileleri Trabzon bölgesine
iskan ettirdi.Doğu anadolnun fethi ve mısır
seferi sırasında Diyarbakır beylerbeyi Bıyıklı
Mehmet paşanın Trabzon bölgesindeki tımar
sahiplerini değiştirerek bu bölgeye gönderdiği
kişiler Trabzon sancağında tımar
veriyordu.Trabzon-Rize bölgesinde
Dulkaroğlu,Dulkadiroğlu,Maraşlıoğlu,Babolioğlu
(babilli),Vanlıoğlu,Bağdatlıoğlu,Harputluoğlu,Fettahoğlu
(Hacı fettahoğlu),solakoğlu (Çolakoğlu),gibi
birkaçilçeye yayılan ailelerdir. 16.yy.’ın ikinc
yarısında bozulan dirlik sitemindeki tımar
sahiplarinin yerini sipahi kökenli üfüzlu,zengin
kimseler (ayanlar) almaya başlamıştı.Bunlar
önceleri devlet adına asker ve vergitoplarken
iyice güçlenince kendi adlarına asker ve vergi
toplayan bu ayanlar zamanla büyük güç elde
ederek bölgenin idaresini
üstlenmişlerdir.Ayanlar zamanla halkı soymaya
başlamış ve devlete baş kaldırmişlardır.Merkezi
otoriteyi güçlendirmek isteyen devlet ıslahatlar
yapmış,3.selim (1789-1807) ,2.mahmut (1808-1839)
dönemlerinde olaylar kontrol altına alınmaya
çalışılmıştır.17.-18.yy.da Tuzcuoğlu olayları
doğu karadenize damgasını vurur.Rize ve Hopa
taraflarında vergi toplayıcılığı (Mültezimlik)
yapan ve zengin olan Tuzcuoğlu Memeiş Ağa Rize
ayanlığını ele geçirmiş olup askerlik çağa geliş
gençleride kendi kapısında
toplamaktaydı.1805-1806 yıllarda Faş kalesi
muhafızlığına atanan Memiş ağa aynı zamanda
Dergah-ı mualla kapucubaşısı rütbesi taşımakta
idi.1812 yılında Trabzon ve rize bölgesinden
toplanan askerlerin komutanı olarak Batum kalesi
muhafızlığına atanan memiş ağa ya gönye
sancağıda verilmişti.Hazinedarzade Süleyman paşa
ile Memiş ağanın arası süleymen paşavali
olduktan sonra açıldı.Süleyman paşanın şikayeti
ile rütbeleri alındı.Ve hakında idam fermenı
çıkarıldı.Memiş ağa 1815 yılında bölgede isyan
başlatır.ve 1816 yılında Trabzonu ele
geçirirler.Babialı olayları haber lınca bolu ve
Kastamonu mutasarrıfı Ali paşaya askerleriyle
bölgeye gitmesini emretti.bunu üzerine memiş ağa
ve taraftarları trabzondan çekildi.memiş ağa
Trabzon kaymakamı Çeçenzade hasan ağaya af
dileme mektupları gönderir.Memi,ş ağa önce rize
sonra of’a sığınır.26 ekim 1917 tarihinde memş
ağa ele geçirilir ve idam edilir.Ayan İsyanları
bastırıldıktan sonra (1821-1822) de Hüsrev
paşaikinci defa Trabzon valisi olur. Daha sonra
Hafız Ali paşa, ve çeçenzade hasan Paşa
valioldular. Daha sonra Hazinedarzade Osman ağa
ya vezirlik rütbesi verilerek Trabzon valiliğine
atandı.Osman Paşa daha önce bölgede huzursuzluk
nedeni ile ağalardan devlet hizmetinde
yararalanma yoluna gitmiş Tuzcuoğlu memişoğlunun
kardeşininoğulları olan Tahir’i Rize
Mütesellimliği,Abdülkadir’e Çürüksu kaymakamlğı
görevi verildi.Devletin aldığı tedbirler
1828-1829 Rus savaşında doğuanadoluya girip
Gümüşhaneye kadar ilerlemesine engel
olamadı.Mısırda Kavalalı Mehmet Ali paşa
isynınında çıkması devleti zor duruma
düşürdü.Memmet ali paşa isyanına karşı
düzenlenen sefere Tuzcuoğlu Tahir ve Abdülkadir
ağalarda çağrılmıi,Tahir ağa katılmış ancak
Abdülkadir ağa Gönye sancağını basarak Artvine
yönelmiş,burada taraftarlarıyla
bbulşmuştur.Osman Paşa isyanı bastırmakla
görevlendirilmitir.İsyan bastırılmış affedilen
Abdülkadir ağa istanbulda yaşamaya mecbur
edilmiştir.Tekrar Rizeye dönen Abdülkadir ağa
yeniden isyan çıkarır.3000 kadar taraftarı ile
Gönye sancağı üzerine giderken kardeşi Tahir
ağada 3000 askeri ile Sürmene mütesellimi
Mirmiran Şatırzade Osman Ağanın üzerine yürümek
için Asbet (iyidere) iskelesine gelir.Bölgede
büyük çaplı isyan bastırma harekatna sahne
olur.30 mart 1834 de Tahir ve Abdülkadir
kardeşler Of’a kaçar.20 yılı aşkın süren
isyanlar zaten Osmanlı-Rus harpleri nedeniyle
tahrip olan bölge bölge ayanlarının isyanlarıyla
sosyal ve ekeonomik olarak çok zarar
gördü.Hazinedarzade Osman Paşanın ıslahat
çalışmaları sayesinde isyanlara destek veren
derebeylerin güç kaynakları ellerinden alınmış
güçlerinin simgesi olan konakları yakılarak
ortadan kaldırılmıştır.
|
|
| |