
Çamlıhemşin Dikkaya köyü arkeolojik buluntuları
üzerine
ÇAĞLAR BOYU ÇAMLIHEMŞİN /
RİZE
KALKOLİTİK-TUNÇ-DEMİR ÇAĞI DİKKAYA KÖYÜ
KAYA-YAMAÇ YERLEŞMESİ
Makale: Emine Yılmaz
Yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olan Orta
Karadeniz Bölgesinde insanların yaşamlarını
tarımdan ziyade avcılık, hayvancılık ve
toplayıcılıkla sürdürdükleri
bilinmektedir.Avcılık ve hayvancılıktan elde
ettikleri derileri ve kemikleri günlük
yaşamlarında ısınma ve savunmada
değerlendirdikleri Anadoludaki pek çok höyük
buluntusundan anlaşılmaktadır.Bu dönem üst
paleolitik avcı kültürlerin hayvan
evcilleştirmeye ve yabani tahılları kültüre
almaya başladıkları geçiş dönemine denk düşer.Akeramik
neolitik kültür geleneği Mö.8 bin yıla
tarihlenir.Neolitik dönem dinlerinin temel
prensibini erkek üretgenliğini simgeleyen
,yağmur getiren gök tanrı veya boğa,toprağı
simgeleyen bir tanrıça ve bitkileri simgeleyen
genç tanrılar oluşturur.
Yağmur tarafından döllenen
toprak ,bu büyük çiftin çocuğu olarak algılanan
bitki topluluğunu yaratır.Tanrılara karşı olan
günlük kült görevlerinin yerine getirildiği
tapınakların yanı sıra özellikle dağlık
bölgelerde kaya gözlerinde yada kaynaklarla
göllerin kenarlarında çok sayıda açık hava
tapınağı Hititlerde de görülür.Hitit
imparatorluğu çok uluslu bir kültüre
sahipti.farklı gelenek ve öğelerini özümsemişti.Hattice
ve palaca yazılmış belgeler eski Hitit kültürüne
aittir.Orta Anadolu’nun kuzeyine özgü
geleneklere dayanır.Hitit seramiği kendisinden
önceki evre seramiğinin kesintisiz
devamıdır.Anadolu’nun geniş bir alanına yayılan
bu çanak çömleğin ortaya koyduğu benzerlik
dikkat çekicidir.Kilikya’ dan Karadeniz’ in
dağlık bölgelerine kadar yayılmıştır.Hititli
çanak çömlek ustaları Kap yapımında mineral
katkılı çömlek hamuru kullandılar.

Biraz demir içeren çömlekçi
kiline değişik tanecik boyutlarında kum yada
taşcık ile bazen de şamot adı verilen çanak
çömlek kırıkları katarlardı.MÖ..2.bin başlarına
kadar sıkça görülen kıyılmış saman türünden
bitkisel katkının artık bir önemi
kalmamıştı.Kırmızı açkılı mallardır.değeri
yüksek madeni kapları anımsatan ürünler oldukça
değerlidir. Anadolu yarımadasının bugün için
bilinen en eski adı ‘’Hatti Ülkesi’’idi.
MÖ.3.binde Anadolu’ya hakim olan Hatti
Uygarlığının ardından MÖ.2.binde Hititler aynı
topraklarda hüküm sürdüler.zamanla gelişme
olanağı bulan Hititler ,Hatti’ lerden aldıkları
kültür mirası ile dünya tarihinin en ilginç ve
özgün uygarlıklarından birini
yarattılar.Hititlerin MÖ.18.yy.da Anadolu’nun
gelişmiş ticaret hayatına katılmış olduklarını
adı geçen tarihlerde özellikle kültepe –kaniş’in
Eski Asurca yazılı belgeleri ile
kanıtlanmıştır.Hitit sanatının mayası
,Anadolu’nun bütün geçmiş kültlerinin
özümlenmesi ve çok usta bir sentezinden
oluşmaktadır.Hititler sanatı din ve politik
gücün propogandasında aracı olarak düşündükleri
için ona önem vermişler ve özgün eserler ortaya
koymuşlardır.’’Hatti ülkesinin Bin Tanrısı
tabletlerde geçmekdedir.Hititler Hatti ülkesini
kendi egemenlik alanlarına kattıklarında
,onların tanrı ve kültlerini ortadan
kaldırmazlar ,kendi inanç yaşamlarına
katarlardı.Hititlerin yalnız Anadolu’da değil
insanlık tarihinde sahip oldukları yerin
kanıtlanmasını sağladılar.B.Hrozny tarafından
1915 yılında Hind-Avrupa dil grubuna giren
Hititçe çözüldü. Hitit kültürü ve ona kaynaklık
eden daha eski yerli Anadolu kültürlerinin
araştırılması hız kazandı.1931 yılında
Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumu çalışmaları
çerçevesinde hız kazanmıştır.Geç antik ve Bizans
imparatorluğunun merkezi işlevi Anadolu’nun Grek
dünyası ile var olan yüzyıllara dayanan derin
bağından kaynaklanmaktaydı.Anadolu’nun Helen
dünyasında yerini alması (Helen dünyasının
yaratıcı biçimlenmesinde kıyı kentlerinin hatırı
sayılır bir payı olduğunu biliyoruz.) MÖ.1.binin
ilk yarısında başlamıştır.Anadolu’nun
Helenleşmesi MS.2.yy.da Roma İmparatorluğu
yönetiminde ,kıtanın en ücra köşelerinde bile
eski yerel dillerin çoğunun yerini Grekçe’ye
bırakmasıyla tamamlanmıştır.MÖ.2.binlerde
(Orta-Son Tunç Çağı) Anadolu’ya olasılıkla
MÖ.3.bin sonlarında geçmiş olan Hititler ‘in ve
dilleri Hititçe ile akraba olan Luvi’lerin
politik ve kültürel gelişimi
belirlediği,yaklaşık 800 yıllık bir dönem
vardır.Hititler ve Luvi’ lerde kalburüstü
sınıfın kültürü ,özellikle yazı kültürü
Suriye-Mezopotamya yazı kültürü örnek alınarak
oluşturulmuştur.Metinlerini yine bu bölgeden
aldıkları çivi yazısı ile yazmaktaydılar.Bu
doğuya yönlenme politika,ekonomi ve inanç
sisteminde de etkili olmuştur.Her şeye rağmen
Anadolu’da bu devirde kültüre yoğun bir biçimde
kökleri tarihöncesine dayanan yerli geleneklerin
baskın olduğu görülmektedir.Hurrice ve Hititçe
olarak iki dilde yazılmış çivi yazısı tabletlere
rastlanmaktadır.Anadolu Hind-Avrupa dil grubuyla
ilgili genel kanı Anadolu’ya göçlerle gelen
Frigler dışında Anadolu’da Hind-Avrupa kökenli
dilleri konuşan grupların bulunmadığıdır.En eski
Hind-Avrupa dilleri Hititçe,Luvice ve Palaca’dır.Hititçe
ve kardeşleri ,Hind-Avrupa grubunun köken dili
açısından ,uzun süre temel alınan ,eski Hintçe
ve Yunanca’dan oldukça farklıdır.Boğazköy ve
Alacahöyük kazıları Orta Karadeniz bölgesi
madenlerinin zengin,ormanlarla kaplı dağlık
yöresinde ,Hitit çekirdek bölgesinde Hititlerden
önce MÖ.3.binin son çeyreğinde yüksek bir
kültürün varlığını kanıtladı ve bu kültürün
yaygınlığını gösterdi.Yerel prenslerin bölgenin
doğal maden zenginliklerinden yararlanmaya özen
göstermeleri ,Orta Karadeniz bölgesine ekonomik
ve kültürel ayrıcalık tanınmasının nedeni
olur.Maden atölyelerinin yerli prenslerin
denetiminde olduğu bilinmektedir.Ticareti iyi
bildiklerini ayrı bölgelere yayılmış maden
objelerin çokluğundan anlıyoruz.Eski Tunç Çağı
ustalarının geyik figürlerinden bazılarının
bacak ve kalçalarında doğallığa özen
gösterilmekle birlikte çoğu
üsluplaştırılmış,soyutlaştırılmıştır.Şekilleri,üslupları
ve ekleri bakımından benzerlerine rastlanmayan
,Anadolu’ya Hatti kültürüne özgü yay çemberi
içinde yan yana ayakta duran üç boğa veya üç
geyikten oluşan kutsal hayvan grupları
vardır.Alaca höyük-eski yapardan ikiztepe ye
kadar uzanan geniş bir alana yayılan tunç
silahlar Yakındoğu silah repertuarında çok
önemli bir yer tutmaktadır.Maden
yatakları,zengin ticaret ilişkileri ve
atölyeleri gelişmiş prenslerin muhtemel iktidar
mücadelelerine karşı silah imaline büyük önem
verdikleri anlaşılmaktadır.Anadolu’da bölgeler
arası bağlar sadece ticaret ilişkilerinin sonucu
değildir,prenslerin kontrolündeki atölyeler
birbirilerinin yapıtlarını model olarak almışlar
,onları çoğaltmışlar ve benzer örneklerin
artmasını sağlamışlardır.Karayolu trafiği de
buna bağlı olarak artmıştır.Hititler MÖ.3.
sonlarında küçük gruplar halinde Anadolu’ya
girmeye başladıkları zaman kendilerini yüksek
hatti kültürü içinde buldular.Zaman içinde bu
yerli kültüre adapte oldular. Ve kendi katkıları
ile onu özümsemeleri ve ona kendi kültürleri
olarak ‘’Hitit Kültürü ‘’adını vermişlerdir.
MÖ.2.binin ilk çeyreği orta Anadolu’da ülkenin
şehir devletleri krallarıyla yönetildiği ,büyük
şehirlerin oluştuğu dönemdir. Bu şehirlerin çoğu
aynı zamanda şehir devleti merkeziydi.Yerli halk
ve krallar eski yüksek kültürlerin temsilcileri
ile ticaret ve kültür ilişkileri kurdular.Çivi
yazısı ile Asurca olarak yazıştılar.Katipler ve
tercümanlar aracılığı ile anlaştılar.Hitit
hiyeroglif yazıtlarında kullanılan dil
hititçeyle benzerlik gösteren Luvice ‘dir.Hatti
ülkesinde sekiz dil konuşulmaktadır.Hattuşada
ele geçen çivi yazılı tabletlerde sekiz ayrı
dile ait öğeler bulunmaktadır.Hitit dili Neşili
yada neşumnili diye adlandırılır.Neşa
Anadolu’yla ticaret yapan Asurlu tüccarların
merkezi kaniş’le (Kültepe) bir tutulur.Hattice
yada protohattice dediğimiz dil Orta Anadolu’nun
kuzey kesimlerinde konuşulan ve Hititler
tarafından da kült ve ayinlerde kullanılarak
geleneği sürdürülen eski dildir.Başlangıçta Orta
Anadolu’nun belli bir yöresini tanımlayan Hatti
ülkesi deyimi ,Hitit büyük krallarının
kendilerini Hatti ülkesi kralı olarak
nitelendirmelerinden sonra kavramını
genişletmiştir.Hititçeyle yakın akraba iki dil (Luvice-Palaca)
Hint-Avrupa dil kolunun Anadolu kolunu
oluşturur. Luvice ( Luvili) Batı ve Güney
Anadolu’da konuşulmuş,Palaca (Palaumnili) Kuzey
Anadolu’nun Pala Ülkesinde konuşulurdu.Hattuşa
tabletleri arasında bu dilde kaleme alınmış az
sayıda metin bulunur.bunun nedeni Pala Ülkesinin
Orta Krallık döneminde Kaşkalar tarafından ele
geçirilerek Hitit etki alanından çıkarılmasıdır.Hurri
dili Hurlili adıyla anılırdı.Hurrice Urartu
diliyle akraba olup Hind-Avrupa, Sami ve Eski
Doğu dil gruplarıyla benzeşmez.Babilili ise Sami
dil grubundan Akadca’ nın lehçesidir.Şimdiye
kadar bilinen başka bir dille bağlantısı
kurulamayan ve MÖ.2.bin yılın başlarında ortadan
kalkan Güney Mezopotamya kökenli Sümerce
metinlere de Hattuşa da rastlanmış ancak Hititçe
karşılığı saptanamamıştır.Hintçenin arkaik şekli
olan ,Hint-Avrupa dillerinin Hint-İran koluna
dahil edilen Hint-Arya diline ait kelimeler at
terbiyesini konu edinen metinde mesleki terimler
olarak yazılmıştır.Hititler dillerini yazıya
dökebilmek için başlangıcı MÖ.4.bin sonlarına
kadar giden kelime ve hece yazısı karışımı olan
çivi yazısını seçtiler.Bu yazıyı ilk kullananlar
Sümerlerdi.MÖ.3 binin 2.yarısına gelindiğinde
Akadlar ve Ön Asyanın diğer dil grupları çivi
yazısını kendi dilleri için kullanmaya
başladılar.Çivi yazısı MÖ.2.binin ilk yüz
yıllarında Asurca’ya özgü eski yazılış türüyle
,Anadolu’da faaliyet gösteren Asurlu tüccarlarca
da kullanılmaktaydı.Çivi yazısı en geç
MÖ.16.yy.da eski Hitit dönemi başlangıcından
itibaren Babil etkisindeki kuzey Suriye tarzıyla
kısmen modernleşmiş olarak Orta Anadolu’ya
geçti.Hitit alimleri Akadca ve Sümerce’ yi
inceleyerek öğrendiler.Eski Hititli katipler
Akadca yazarlardı,Babilli usta katiplerin
eserleri kopyalanmıştı.Bu kopyaları Akadca ve
Sümerce olarak çoğaltmışlardır.MÖ.2.bin yıllarda
Akadca uluslar arası diplomasi dili
niteliğindeydi.Hitit büyük kralları Anadolu ve
Ege ile yürütülen ilişkiler dışındaki resmi
yazışmalarda Akadca kullanırlardı.Eski Hitit
kültürü Kuzey ve orta Anadolu’da Hattilerce
geliştirilen kurum,düşünce,örf adetlerden
etkilenmiştir.Hatti dili çok önceden ölü bir dil
haline gelmiş olmasına rağmen kullanıldı.Hatti
dili geleneği sürdürüldü.MÖ.15.yy sonlarında
Hurri etkisindeki Kilikya ve Kapadokya
Hititlerce alındığından Kuzey Suriye kökenli bu
kültürün etkileri Hititler arasında görülmeğe
başlandı.Bilinen en eski Hint-Avrupa dili
Hititçedir.Hitit boyunun Karadenizden iç
Anadolu’ya Neşa’ya yaptığı göç Zalpa efsanesinde
mitlerle anlatılmıştır.Hint-Avrupa dil grubu
olasılıkla Karadenizin kuzeyinde bulunan bir
bölgeden dünyanın diğer bölgelere
yayılmıştır.Hint –Avrupa kökenli erken
Anadolulular MÖ.2300 lerde Anadolu’ya göç etmiş
olmalılar.MÖ.1600 yılları öncesi Hattuşa ile
Anadolu’nun kuzey kıyıları arasında kalan
bölgede bir başka dil daha konuşulmaktaydı.Bu
dil Protohattice de denilen Hint-Avrupa dili
olmayan Hatticedir.Hattice Hint-Avrupa kökenli
Anadolu’luların buraya gelmesi öncesi Anadolu’da
konuşulan dildir.Hattice kuzey Anadolu’da
konuşulan Palaca ve Hititçeyi
etkilemiştir.Hititlerin dinsel metinlerinde
tanrılara Hattice seslenilmekteydi.Hitit
döneminde gelişen krallık kavramı geniş anlamda
Hatti altyapılıdır.Hitit merkezi Hattuşa öncesi
Neşa’dır.Hititlerin Hatti dil ve kültüründen
kopamaması Anadolu’da kültür geleneğinin ne
denli güçlü olduğunu gösterir.Eski Hitit çağı
kültürü kendinden önceki Hatti kültürünün bir
devamıdır. Akad kralı Naramsin döneminde
Anadolu’da isyan çıkınca Anadolu’ya büyük bir
sefer düzenlenir,bu arada Anadolu’da siyasi bir
birlik yoktur.Hatti kralı Pampa başkanlığında 17
kralın koalisyonuyla Akadlı’lara karşı mücadele
edildi.Anadolu’da siyasi bir birlik olmadığı
halde bu savaşta kralların koalisyon yapmaları
dünya siyaseti için bir ilktir.Hititlerden söz
edildiğinde Anadolu’da MÖ.2.binde yaşamış olan
bir halk kastedilir.Hititlerin MÖ.2.binde
Anadolu’da yaşadıkları ve kendilerine Akadca ‘’Hatti’’
şeklinde yazılan ‘’Hattuşa Şehri Ülkesinin
Halkı’’ adını verdikler
anlaşılmıştır.Anadolu’nun en geç MÖ.3.binde
belirli yöneticilerinin kralların yönettiği
çeşitli bölgelere ayrıldığı sonraki dönemlerin
yazılı kaynaklarından anlaşılmaktadır.Bu durumun
Mezopotamyalı hükümdarlar Sargon ve Naram-Sin
(MÖ.24-23.yy) etrafında örülü edebi metinlere
yansıdığı görülür.Metinler bölgeler arası ticari
ilişkilere ve bir dizi yönetim bölgesinin
varlığına işaret etmektedir.Aynı yazılı gelenek
Anadolu yerleşmelerine saldıran canavar olarak
adlandırılan yabancı insan gruplarının var
olduğu,güvensiz şartlardan söz edilir.Sözü
edilen yabancı halk gruplarının Kuzey Karadeniz
bölgesinden Anadolu’ya giren ve sonradan Hitit
adını alan Hint-Avrupa kavimleriyle ilişkisinin
bulunup bulunmadığı belirsizdir.Eski Asur
metinlerinde Hattuşa’ nın da adının geçtiği 20
küçük krallık merkezinden söz
edilir.Birbirileriyle rekabet içinde olan ayrı
ayrı bir dizi krallığın varlığı öte yandan yerel
kralların Asur ve Suriye merkezleriyle yapılan
ticaretten elde ettikleri zenginlik Anadolu
merkezlerinin arasındaki askeri anlaşmazlıkları
körüklemiş olmalıdır.I.Arnuvanda döneminde
kuzeyde Kaşkalar Hitit bölgesine saldırılar
düzenleyip köyleri yağmalıyordu.Farklı Kaşka
topluluklarının temsilcileriyle anlaşma yapmak
uzun süre etkili olmuyor ve tüm Kaşka boylarını
kapsamıyordu.Murşili kendinden önceki
hükümdarlar gibi Toros’ları aşmadan önce
Anadolu’da Hitit hakimiyetini sağlamlaştırdı.Bu
Kaşkalara karşı harekat anlamına geliyordu.Kaşkaların
farklı boylar halinde dağınık yaşamı ve zorluk
çıkaran konumdaki topraklar nedeniyle birden
fazla askeri harekata gereksinim vardı.Murşiliye
göre ,Anadolu’nun en kuzeydoğusunda yerleşmiş
olan ve büyük krala bağlı bazı yöneticilerin
sığınmış olduğu Azzi-Hayaşa adlı yerel krallığın
saldırgan tutumuda bazı müdahaleler
gerektiriyordu.Azzi-Hayaşa’ nın şehirlerinin
temsilcileri olan yaşlıların söz vermesi ve
Hitit mültecilerinin geri verilmesinden sonra
Azzi-Hayaşa sorunu düzene girmişti.Hattuşa’daki
taht değişimi yerel krallara yeminlerini
unutturup onlara Egedeki Ahhiyava ülkesine
yaklaşma cesareti verdiğinden Hititlerin
Anadolu’nun batısı ve güney batısı (Arzava)
üzerinde öne sürdükleri hakkıda yeniden elde
etmeleri gerekmekteydi.Ahhiyava batı Anadolulu
luvice konuşan halk topluluğudur.Murşilinin
Anadolu’nun kuzeyi ve batısındaki bu girimleri
Hitit çekirdek ülkesinde veba salgınının
yaşandığı ve Asur etkisiyle Suriye’de
huzursuzlukların yaşandığı döneme rast geldi.Muvattalli
döneminde saray Hattuşa’dan Tarhuntaşşaya
taşındı.Tarhuntaşşa Kaşka tehdidinden uzak bir
bölgedeydi.Başkentin taşınmasından önce Kaşkalar
Hitit topraklarına saldırmya başladılar.Anadolu
ve yukarı Mezopotamya arasındaki önemli bir
bağlantı yolunu tehdit ediyorlardı.Hattuşili
Kaşka saldırısını püskürttü.MÖ.1200 dolaylarında
Son Tunç Çağı sonlarında Ön Asya’nın büyük
bölümünü kapsayan deniz kavimleri göçü bunalımı
başladı. Akad kralı Sargonun (MÖ.2340-2284) ve
torunu Naramsin ‘in ‘’Savaşan Kral-Sar Tamhari’’
efsanevi metinlerinin ,Sargon’un ölümünden 800
sene sonra Hititçe yazılmış nüshasında savaşın
kralının ,Puruşhattum (Acemhöyük) şehrindeki
tüccarların şikayeti üzerine ,bu şehre açtığı
savaş ve daha sonraki yıllarda Naramsin’in
(MÖ.2260-2223) aralarında Hatti kralı Pampa’nın
ve Kaniş kralınında bulunduğu 17 kraldan oluşan
koalisyonu mağlup ettiği anlatılmaktadır.MÖ.9.ve
6.yy.lar arasında çekirdeğini Van gölü ve
çevresinin oluşturduğu Urartu krallığı ,kuzeyde
transkafkasya,doğuda kuzeybatı İran
içlerine,batıda Fırat ırmağına güneyde Toroslara
kadar yayılmaktaydı.Urartuların göçebe
toplumlardan Kimmerler ve İskitler ile
transkafkasya,kuzeybatı iran,kuzey
Suriye,,Anadolu ve Kadeniz bölgesi ile olan
kültürel ve ticari ilişkileri gelişmiş
olduğu,Urartu kültürünün geniş bir alana
yayıldığı,komşu kültürleri etkisi altına
aldığı,kendinden sonra bölgede kurulan
uygarlıkların esin kaynağı olmuştur.MÖ.2.bin
başlarından beri doğu Anadolu bölgesinde hüküm
süren kuraklık yüzünden huri kökenli boy ve
budunlardan oluşan küçük beylikler ,genellikle
yarı göçebe bir yaşam sürdürüyorlardı.daha önce
vadi ve ovalarda ki höyüklerde yaşayan bu
insanlar iklim değişikliği nedeniyle yarı göçebe
bir yaşama geçtiler. İlk kez Asur kralı I.Salmannassar
(MÖ.1274-1245) dağlık bölgedeki bu ülkeden
Uruatri adıyla söz etmektedir ve 8 kabileden
oluştuğunu bildirmektedir.daha sonra asur kralı
I.Tikulti Ninurta (MÖ.1244-1208) ise doğu
Anadolu bölgesinde Nairi olarak adlandırdığı
ülkenin 60 kralının olduğunu bildirir.Uruatri
etnik bir ad olamayıp dağlık coğrafyayı
tanımlamaktadır.Nairi ise düşman halk anlamında
kullanılmaktadır.Maden ve ham madde bakımından
çok fakir olan Mezopotamya da asur kralları doğu
ve güneydoğu Anadolu bölgelerindeki beyliklerden
haraç olarak çeşitli maden,bronzdan yapılmış
eşya,ve at almaktaydı.Bu haracı sürekli hake
getirmek için Beylerin çocukları asura tutsak
olarak götürülmekteydi.Çivi yazılı Asur
kaynaklarında sözü edilen kralların küçük
toplulukların beyleri olduğu,bu küçük beylikler
zaman zaman ortak düşman asur krallığına karşı
Nairi veya Uruatri adı altında federasyon
kurmuşlarsada coğrafi şartlar nedeniyle bağlar
gevşekti.Erken demir çağında van bölgesi demir
işleme teknolojisinin merkeziydi.Asur
krallığının doğu Anadolu bölgesinde yaşayan
beyliklere karşı yapmış olduğu yağma ve yıkım
seferleri ile ile almış olduğu maden haracı
,bunları ortak düşman Asur krallığına karşı bir
krallık altında birleşmeye zorladı.Bu beylikleri
merkeziyetçi bir krallık altında birleşmeye iten
tkenlerden biride maden üretimi ile
toplulukların zenginleşmesi,güçlü bir konuma
gelmiş olmasıydı.10.yy.otlalarında Urartu
krallığı kuruldu.Krallığın kurucuları
kendilerini Bianili iasurlar ise Urartu olarak
adlandırdı ve böyle anıldılar.Beylikler
döneminden başlamak üzere 400 yıl boyunca asur
krallığına çeşitli maden ve silah haracı veren
Urartular bunan sonra haraç ödemediler.Güneydoğu
Anadolu bölgesinde varlığını sürdüren geç Hitit
beylikleri ile kurmuş oldukları koalisyon
sayesinde asur krallığına haraç ödemediler.I.Argişti
Sarıkamış,Kağızman,atrvin bölge yöneticilerinden
5 ton bakır haraç almıştır.I.Rusa döneminde ( MÖ
.735-714) Urartu krallığı iki önemli olayla
sarsıldı.İlki Kafkaslar üzerinden gelen göçebe
kimmerlerin saldırısı oldu.MÖ.14.yy.başlarınadan
itibaren karadenizin kuzeyindeki bozkırlarda
yaşayan kimmerler çeşitli boy ve budundan
oluşmaktaydı.Mö.8.yy.ortalarında doğudan gelen
bir başka bozkr toplumu olan İskitlerin kimmer
topraklarına girmesi üzerine kimmerler Kafkasya
üzerinden anadoluya girdiler.Çok hareketli
süvari savaş oyunları,savaşçıların başarılı yay
ve hedefe vurma şansı yüksek olan mahmuzlu bronz
oklarıyla bu dinamik topluluğun önünde kimse
duramıyordu.Güneydende Asur krallığı saldırdı ve
Urartu ülkesini yağmaladı.II.Argişti döneminde
kurulan kalelerle Kafkasya,kuzeybatı iran,dan
gelerek orta Anadolu içlerine açılan tarihi
yolları ve bölgedeki zengin maden üretimini
denetim altına almaya çlıştı.II.Rusa döneminde
imar faaliyetlerine önem verildi.Bu arada doğuda
medler,kuzeydoğuda
İskitler,güçlenmekteydi.İskit,med ve babil
güçlerinden oluşan bir ordu MÖ.612 yılında asur
başkenti Ninive’yi ele geçirdiasur egemenliği
son buldu.Mö.7 yy.sonu 6.yy.başlarında kuzeydoğu
ve doğudan çekirge süsürsü gibi gelen İskit
orduları Urartu kalelerini ele geçirdiler,gerye
kalabilen halk yüksek dağlara kaçtı.Urartu
krallığının yıkılmasıyla birlikte Anadolu ve
eski doğu dünyasının en büyük madencilik
endüstrisi çökmeye başladı.Toplu ve çok sıkı bir
çalışma disiplini isteyen maden çıkarma ,ergitme
ve ham maden elde etme işlerini organize edecek
bir yönetim güçü kalmadı.Klasik çağ öncesi
anadoluda yaşamış önemli iki uygarlıktan biri
MÖ.2. bin yılda doğmuş yaklaşık 450 yıl
yaşadıktan sonra yıkılan Hitit imparatorluğu
diğeri MÖ.1.bin yılda doğu anadoluda siyasal bir
varlık olarak ortaya çıkan ve 200 yıl kadar
varlığını sürdürebilen ,sonra bölgeyi yeni gelen
göçler ile asurun baskısıyla varlğı son bulan
Urartu krallığıdır.Urartu dili Mö.2.binyılda
anadoluda konuşulan dillerden Hurice ile
akrabadır. Bölgenin dokumacıkta ileri gittiği
günümüze kadar gelmiş dokumacılık sanratından
anlaşolır.Orta Karadeniz bölgesi ikiztepe
höuüğünde metal eserler üzerinde parçaları
kalmış,çok iyi dokunmuş kumaş örnekleri
bulunmuştur.Dokumalarda kullanılan ipler
bitkiseldir.Kumaşları tezgahlarda dokudukları
değişik büyüklükte çok sayıda bulunan
tabtırılmışanı yuvarlak veya yassı koni veya
hilal biçimli kil ağırlıklarla dkuma tezgahı
kirkitinden görüyoruz.Ağırşaklar ,kil fırça
saplarının varlığından hayvan yüy ve
kıllarınında ip yapımında kullanıldığını
anlıyoruz.Gelişmiş bir yrleşik toplum görüntüsü
veren Dikkaya köyü yerleşmesi halkının Anadolulu
boğa ve ana tanrıça kültü ile ilgilendikleri
anlaşılmaktadır.Rize bilgesi halkının İlk Tunç
Çağında ölülerini basit toprak mezarlara
,eşyaları ilebirlikte gömüldüklerini
biliyoruz.Yaşam özellikleri açıklanan rize
bölgesi halkının metal eserleri yerel olarak
yaptığı sanılmaktadır.Metal eser yapımında
kullandıkları madeni bölgedeki yataklardan elde
etmiş olmalılar.Çünkü maden curuflarına
rastlanmaktadır.Madeni bu bölgedeki atölyelerde
işledikleri biley taşı
parçasındananlaşılmaktadır.Bölgede maden
yatakları sürekliişletilmiş olup ticaretida
yapılmıştır.Demir,bakır,çelik yatakları
vardır.Eski çağ madencikiğinin delili olarak
dikkada ele geçen sap delikli baltalar ve antik
çağ yazarlarının verdiği bilgiler
gösterilebilir.Bakır gibi arseniğinde bölgeden
geldiği düşünülsede yataklar hakında bilgi
yoktur.Dikkayada oturup maden işleyebilen bölge
halkı kaimlardi.Bu konuda mevcut eserlerle
paralellik gösteren ikiztepe maden eserleri
veişleyicilerinin incelenmesi gerekli olacaktır.Mö.2100
yılları öncesi metal eserlerinin orta Karadeniz
bölgesi dışında benzeri olmaması nedeniyle bu
bölge halkınındışarıdan gelmediğini gösterir.Bu
zaman dilimi madenciği yerel bir gel,şim
izlediği ele geçen örneklerden
izlenebilmektedir.MÖ.2000 yılları öncesi
Anadolusunda sadece otoktan halk olarak
Hattilerin ,Mö.2.bin yıldan itibarense bu halka
Hitit ,Pala,Luvi gibi Hind-Avrupa dili ve Huri
gibi Asianik bir dil konuşan halkların
katıldığı,bunlardan Hititlerin Mö.1700 lü
yılların başında başlangıçta orta anadoluda
siyasi bir birlik kurarak zamanla anadoluya
hakim oldukları ,Hattilerin ortadan kaybolduğu
ve Anadolunun Huriler dışında dışarıdan gelen
hid-avrupa kökenli halklar tarafından işgal
edildiği kabul edilmiştir.Son yıllardaki
arkeolojik gelişmeler Hind-Avrupalıların
dışardan gelmediklerini,başlangıçtan beri
Anadoluda oldukları ve zamanla gelişmeler
neticesi boğazlar üzerinden Avrupaya geçtikleri
düşünülmektedir.Doğu Anadoluya ise asianik
kökenli bir dile sahip Huriler egemendir.Proto
Hind-Avrupa dilindeki bitki ve hayvan adları
yaşadıkları ülkenin engebeli ve dağlık bir ülke
olduğuna işaret eder.Proto- Hind-Avrupa dilinde
tarif edilen arazinin Balkan yarımadsından
dağlık kafkasyaya kadar uzanan karadenizin güney
sahilinin güneyinde yer aldığını ve burada
tarımdaki evrimin geliştiğini ve böylece Proto-Hind-Avrupalıların
buradan batıya yayıldıkları sanılmaktadır.hind-avrupalıların
anavatanlarının Anadolu olduğu ve bu ırkın
tarımın yayılması ile paralel olarak ilerleyerek
avrupaya geçilmiştir.Hititlere mal edilen çarkta
yapılmış bej veya kırmızı rengin tonlarında
astarlı,iyi pişirilmiş ,parlak perdahlı
keramiğin anadolunun yerel bir ürünü olduğu
anlaşılmışve geniş bir alana yayılmıştır.İkiztepede
bu çanak-çömlek türü orta anadoluda olduğu gibi
MÖ.2100 yıllarında ortaya çıkmıştır.Bunun
öncesnde Orta Karadeniz bölgesinde ilk tunç çağı
III çanak çömleği kullanılmaktaydı .Bu
çanak-çömleği kullanan insanlara ait mezarlarda
ele geçirilen iskeletlerin incelenmesinden
bunların alaca,Horoztepe mezar iskeletlerinden
daha farklı oladukları ve bunların bütün
karadenizn etrafında oturan halkla aynı ırktan
geldiği antropolojik açıdan saptanmıştır.Bu
durumda orta Karadeniz halkının zaten proto-Hind-Avrupa
kökenli olduğu ortaya çıkmaktadır.Keramiğin
geliimi ve hiçbir yerde paralelleri bulunmayan
metal eserlerin varlığından buraya dışardan
hiçbir kavmin gelmediğini anlatmaktadır.Orta
Tunççağı Karadeniz halkı ve ikiz tepelilerinde
Anadolulu halkın bir parçası olduğu
bellidir.Kafkaslardan veya karadenizin
kuzeyinden kimsenin gelmediği bir
gerçektir.Gelen varsa güneyden gelmiş
olmalıdır.Bu bölgeye çömlekçi çarkı ile sap
delikli baltanın gelmesi bu döneme
rastlar.Çömlekçi çarkı ve sap delikli balta nın
doğuş yeri kuzey Suriye –kuzey mezopotamyadır.Gerek
ikiztepe gerekse orta Karadeniz genelinde oturan
halkın zaten burada binlerce yıldan beri yaşayan
proto-Hind-Avrupalı otoktan bir bir kavimden
geldiği kanısındayım.MÖ.3.Binyıl Anadolusunun
otokton halkı olarak kabul edilmiş olan
Hattilerin Anadoludaki konumu ortata
çıkmaktadır. Asianik kökenli bu halk Anadoluya
sonradan gelmiş olup Hurilerin doğu Anadoluya
gelişleri ile ilgili olmalıdır.Hatti ve huri
dilindeki ortak özelliklerden aynı dil ailesine
mensup bir kavimden geldiklerini gösterir.hattiler
ve Huriler Anadoluya aynı zamanda
gelmiş,Kızılırmak kavsi içine kadar ilerleyip
sonra dağılmışlardır.Alaca höyükte ilk TunçÇağı
tabakalarında ele geçirilen siyah astarlı ve
parlak perdahlı çanak –çömleklerin karaz
örneklerinin benzerleri olduğu bir gerçektir.Atandartlar
üzerinde görülen boğa,geyik,panter gibi
hayvanların Anadolulu olduğuda neolitik çağ
yerleşmesi Çatalhöyükteki buluntulardan
anlaşılmaktadır.Bunların Anadolu dışında
herhengi bir dinle ilişkisi olmadığı bir
gerçektir.Neolitik kökenli bu figürlerin
Alacahöyükte kullanılmış olması bunları
kullananların proto-Hind-Avrupalı olduklarını
kabul etmek gerek.Hattilerin anthropomorfik
tapınmayı gerçekleştirmeleri onların asianik
kökenli olmaları nedeniyle normal
karşılanmalıdır.Asianik kökenli Mezopotamyalı
Sümerlerde de bu din gelişmişti.Bda bize
hattilerin anadoluya sonradan geldiğini
gösterir.Metal eserlerin bazılarıda kalay
alaşımının kullanılması ilginç olup kalay metali
ticaretinin başladığını göstermesi bakımından
önemlidir.Hattiler doğudan ve olasılıkla MÖ.3000
yıllarında Asurluların kalay metalini elde
ettikleri bölgeden gelmiş olmalıdırlar.Hattilerin
anadoluya dışardan geldiği ve geldikleri
topraklarda varlığı bilinen kalay metalini
anadoluya tanıtmış olmalıdırlar.Geç Tunç çağı
orta Karadeniz insanlarının kimler olduğunu
söylemek güçtür.Amisosta bu dönem yerleşmesi
olanbileceği sap delikli baltadan
anlaşılmaktadır.Orta anadoluda Hitit siyasi
birliğinin kurulması ile ikiztepe ve dündartepe
yerleşimler son bulmuştur.Bu bölge demir çağının
son evresine kadar büyük olasılıkla göçebe ve
savaşçı gaşkalıların yüzündn bir daha iskan
edilmemiştir.Geçdemirçağını yansıtan arkeolojik
kalıntılara yaygın olarak frig motifleri içeren
çanak-çömlek parçalarının yaygınlığından
anlaşılmaktadır.Orta kardenizin iç bölgelerinde
,Kafkasların üzerinden Anadoluya gelmiş
oldukları bilinen atlı kavimlerinde burada
yaşadıkları söylenebilir.Merzifon Gümüşhacoköy
yakınındaki İmirler köyünde bulunana at iskeleti
içeren mezarda ele geçen ok uçları ,kazma,balta,kılıçatlı
göçebe halkın burada yaşadığının kanıtıdır.Orta
kardenizde iklztepe ve civarında yaşayan halkın
Hititlilerin atası,yani proto hind Avrupalı
insanlar olduklarını gösterir.Neolitik çatal
höyük yerleşmesindeki benzer buluntular bunu
destekler.Orta Karadeniz bilgesinde ilk tunç
çağı II,yani MÖ.2800 ler öncesinde proto hind
Avrupalıların ege dünyası ve balkanlarla kültür
birliği içinde olması ,sonrasında ise hind
Avrupalıların orta Anadolu ile kltür birliği
içinde olması,MÖ.1700-MÖ.650 yılları arasında
Gaşkalılar nedeniyle herhangi bir kültürün
bulunmadığı ve MÖ.650 yılından itibaren yine
friglerle ilgili bir hind -Avrupa halkının bu
bölgede yaşamış olduğu anlaşılmıştır.
Pontos sözünden önce doğu karadniz bölgesi ‘ne
Aşkenaz,ahşaena denirdi.İrani olan bu kelime
muzlim,karanlık demekti.Yunanlılar iranilerin
verdiği bu kelimeden yola çıkarak euxinos
tabirini ulanmışlardır.Karadeniz kıyılarını
yunanlılardan önce keşfeden Fenikelileri bu
denizişimal denizi manasında achkenas
dediklerini bu kelimeyi yunanlılar kendi
dillerine uyarlamışlardır.euxinos yunanca
misafir sever demektir.Pontos euxinos ise
misafir sever deniz demektir.Karadenizin hırçın
dalgaları ilk çağlardaki teknik ve coğrafi
olumsuzluklar nedeniyle misafir sevmeyen
denizdir.MÖ.750 lerde gelenler karadenize dost
olmayan,misafirperver olmayan deniz manasında
pontos aexeinos demişlerdir.aexeinos adının
persçe bir kelime olan karanlık ,muzlim gibi
manaları içeren ahşaena ‘dan geldiği
belirtilir.Araplar bahri esved
(Karadeniz),Ruslar Kızarne Mode (Karadeniz) gibi
adlarla anıldı. Pontos kelimesinin açıklaması :Anadolunun
kuzeyinde Karadeniz (pontus Eukseinos) kıysında
bölge ve bu bölgede Phasis ile (Kolkhis’te) ile
Halys (Kızılırmak) arasındaki topraklarda
kurulan devlet.Persler döneminde satraplıktı.Mitridates
I (MÖ.302-266) ,Ktistes (kurucu) ünvanıyla
pontos devletini kurdu.Amaseia’yı başkent
yaptı.Devlet rahipleri ve feodal beyleri ile
persler’e özgü bir toplumsal yapıya sahipti.Amasyamerkezli
pontus imparatorluğunun yunanlılarla hiçbir
ilgisi yoktur.Çünkü kurucu ve yönetici kadrosu
İranlı,kurucu halkı Anadoluludur.Anadolulu halk
içinde luvi,Hitit,Urartu,hurrigibi antik çağ
halkları vardır.
Tarihte Kolkh,can,khaly,khalt,makron,dril gibi
dlar Karadenizdeki ilk otokton halklar olarak
anılırlar.Proto-Türkler doğu Avrupa ovaları ile
Pasifik kıyıları arasında dolanıp duran göçebe
topluluklarına ,kendi seslarinide duyurabilmek
amacıyla taygayı ne zaman terk ettiler tam
olarak binmemektedirler.herodotos’un İskit
uygarlığı üzerine söylediklerinin büyükbir
bölümü ortaçağın Türk topluluğu içnde eçerli
sayılabilir.Macaristan ovsından sarı ırmağa
kadar bölgedeki hayvan rsimleri sanatı
arasındaki benzerlik şaşırtıcıdır.MÖ.3.yy.da
ataları önceleri kuzeyde kalan Türklerin miladın
başlarında Bozkırlara indiler.Önlerine çıkan
hint-avrupa ve paleo Asyalıları kovmuşlar yada
etkileri altına larak karışmışlardır.Proto –
Türkler tarihlerinin en büyük devrimini ormandan
bozkırlara yaptıkaları göçle yaşadılar.Avcılık
ve toplayıcılıktan yetiştiriciliğe,ren geyiği
kültüründen at kültürüne geçildi.Atları için
eyer,üzengi,koşum icat ettiler,ok ve yayları
diğer uluslarınkinden üstün olan okları ensivri
çelikten ve yapılmış olup oldukça
keskindir.Böyle bir donanım ve silahla hiç
yanilmez olarak yaşadılar.İlk Türkleri tarihi
Türk boylarının bir araya getirdiği bir
dinamizmigözler önüne serer.Türkler tüm
bozkırların hakimi olma arzusu ile büyük bir
mücadele başlatırlar ve kısa sürede geniş bir
alana hakim olurlar.Örgütlenme konusunda
yetenekli,24 boydan oluşuyordu.Orduları
örgütlüydü.Geçimerini hayvancılıkla
sağlıyorlardı.Tüm bozkır indanı gibi
sanatçıydılar.İskit santının mirasçılarıydı.Hiong_nu
‘lardan sonra Avarlar (juan juanlar) bozkırda
göçebe imparatorluğu kurdular.Diğer Türk göçebe
kavimlerle birlikte dalgalar halinde doğu Avrupa
ve giğer yönlere doğru kaydılar.Hiong-Nu’ların
devamı olan Hunlar karadenizin kuzeyindeki vlga
ve dinyester nehirleri arasında kalan bozkırlara
gelerek İskitlerin yerini alan sarmatlarla
ilişki kurdular. Attila Eflak’ta bir yerde
Üzerinde kulelerin yükseldiği duvarlarla çevrili
ahşap bir kentte ikamet etmektedir.Dokuz oğuzlar
döneminde Batı yönde oldulça uzak diyarlara
kadar yayılan devasa bir Türkçe konuşan topluluk
oluşmuştur.Gittileri yerlere tamga ‘lar yaparak
Türlerin mülkiyetinde olduğunu
gösterdiler.Çinlilerin mavi gözlü,sarışın
adamlar olarak tanımladığı Kırgızlar varisi
oldukları yenisey vadisi,eski çağa dayanan bir
sanat kültürüne ev sahipliği yapmış
yapmıştır.Buralarda tarih öncesine ait büyük ir
sanat ekolü gelişmişti.Bu Karasuklar ekolü olup
(MÖ 1300-700),Tagarlar (700-300) denilen başka
bir ekol tarafından miras alınmıştır.Bunların
her ikiside bozkır sanatının
temsilcileridir.Buralarda oluşmuş geleneksel
sanat sağlam temellere dayanmaktadır.ve
kendisinden geriye basit bir takım izlerden çok
daha fazlasını bırakmışlardır.Atçılık ve
binicilik malzemelerinde görülen bolluk ‘’Göçebe
Süvariler Ekolü’’ diye bir adın çıkmasına neden
oldu.Demir ve kalay işleyip ticaretle
uğraştılar.Kırgızlar akrobat ve hayvan
eğitmanlaridirler.Hiong-nu’lrın bir kolu olan
Tu-kiu’ler (Türk) adıyla anılan ilk Türkler olup
öncesindekiler Türkçe konuşan aynı koldan
ayrılma fakat kendi oymak-oba adlarıyla anılan
gruplardı. Aile adları ise a-se-na idi.dişi Kurt
(türeyiş)hikayesi romanınkurucusu olan Remus ve
romulus’u anlatan Etrüsk mitiyle arasında büyük
benzerlik vardır.kurt totem hayvanı olarak uzun
süre imparatorluğun koruyucusu ve yol
göstericisi olacaktır.Bir çok yazıtın (Bugut)Sogd’ca
olması yazarlarının Sogd olduğunu gsrermez.Bunların
Altaylarda yaşarken İran dünyası ve kültüründen
etkilendiklerini gösterir.8.yy.da Tu-kiu’leri
Çinliler sarılar ve karalar olarak iki gruba
ayırır.Ve Tu-kiu imparatorluğunun kurucu elemanı
sol kanad gösterilmiştir.Etkili ve dinamik bir
Türk dünyasının görece dar (genel hatlarıyla
45-55 paraleller) fakat çok uzun bir tporak
parçası üzerinde hemem kesintisiz olarak kuzey
ormanları ile güneydeki büyük uygarlıklar
arasında Mançurya sınırlarından Bizans
sınırlarına kadar yayıldılar.Müslümanlar Tu-kiu’lerden
başka boylarında aynı dili konuştuğunu fark edip
hepsine Türk ismivereceklerdir.Tu-liu’ların
lderi bumindir.Demircidirler.Türkler yalnızca
hayvan yetiştiricisi olarak kalmaz,ürettikleri
nefis bozkır sanatı eserlerini madene işleyenler
olarak karşımıza çıkar.Maveraünnehirin kaderi
belli olduğunda burası artık Türk yurdudur ve
İran’la komşu olunur.Bölge artık Turan ve İran
olarak anılır.İstemi hanın Maniaş başkanlığında
Sogdlardan oluşan danışman ve elçi grubu
bulunur.567 sonrası ilişkiler ağı Bizansa kadar
yayılır.2.justinos’a İskit yani sogd harfleriyle
yazılın mektuplar sunulur.Koço – Tysadam
Yazıtları ile Bain Tsokto (Orhon Yazıtları)
Yazıtlarında ilk defa Sogdca yerine ulusal bir
dil kullanılmıştır.Ulısal dile dönüşü temsil
eder.Yazıtlarda bir avuç Türk’ün önce 17 ,sonra
70 ,daha sonra 700 kişi Kutluk adı verilen
İlteriş Kağan ile birlikte dağa çıkar ,bütün
kaygısı her zaman olduğu gibi devlet oluşturmak
ve halkı düzenlemektir (Göktürk Devleti).bilge
Tonyukuk arkasında taşa kazılı siyasal bir
vasiyetname bırakarak (725) ölmüştür. Türkler
sibiryadan çıktıktan sonra bozkır insanları
oldular.Soğuğa dayanıklı kızaklı arabalar
yaptılar.Çinliler iki tekerlekli ,yüksek
arabaların Tie-lolar yada ting-linglere
(Türkler) özgü olduğunu bildirmektedirler.Hunlaarın
bunların daha küçük boutlu olanlarını
kullandıkları bilinir.bu arabalar genellikle
öküzlerle çekiirdi.Ailelerin taşınması için
kullanılan bu göçebe arabalar iç kullanım
alanları ile birer konut özelliğindeydi.Kapılar
güneşin doğduğu yöne saygı nedeni ile doğuya
açılırdı.Hayvan yetiştiriciliği bozkır
Türklerinin temel uğraşıydı.At en önemli
hayvandı.Savaşta atlı güher dönemde
önemlidir.Bozkır yollarından geçen devasa
kervanlar vardı.bu kervan ticareti büyük bir
olasılıkla tarihöncesi dönemlerden beri bu
biçimde yürüyordu.Göçebe halklar İranlılar ve
Türkler kuzey ticaret yollarını denetimleri
altında tutuyorlardı. Türklerde bir sanayinin
varlığından söz etmek mümkündür.Bu yalnız keçe
ve halı sanayi değil maden ,demir,tunç,ve altın
sanyiydi.Hiong-nuların ,hayvan resimli bozkır
sanatının devamı olan sanat Asya bozkırlarının
eski halklarının maden sanatı alanındaki
ustalığını gösterir.Hiong_Nu ların yaşam
alanlarında ele geçen kemer tokaları,binek ve
koşum gereçleri, bayrak direği ucu,gibi nesneler
Türüklerin ,Juan Juanlaın egemenliği sırasında
Altay’daki güçlerini kısmen demircilik mesleğine
borçlu olmalarının nedeni olmaları ,Şamanlara
yakın kılan ateş ve demir bigisi ne sahip
olmalarının yanı sıra üretici olmaLARIDIR.Bağımsızlıklarını
elde ettiklerinde Bizanslılarada demir satmayı
önermişlerdir.Orduyu oluşturan gruplar at
kuyruklu dancaklar etrafında toplanırdı.kurt
başı yada başka bir hayvan betiminin takılı
olduğı flamalar da
laBizanslılarada demir satmayı
önermişlerdir.Orduyu oluşturan gruplar at
kuyruklu dancaklar etrafında toplanırdı.kurt
başı yada başka bir hayvan betiminin takılı
olduğı flamalar da vardı.Savaşlarda ata prinçten
bir baş zırhı takılırdı.En iyi süvariler ve
okçular oldukları bilinmekle birlikte bu iki
üstünlüklerinden nasıl yararlandıkları
bilinmezse göçebelerin İskitlar döneminden
itibaraen sürekli yineledikleri başarılar
anlaşılmaz.Göğüs göğse savaştan kaçınılır.Düşman
hatlarına saldırıya geçilerek ortaya
yaklaştıkları sıradaam üzerlerine ok atılmaya
başlanacağı sırada birden dönerek omuzları
üzerinden ‘’part Okunu’’savururlar.Hunların
direnmeyle karşılaştıklarında emen dğıldıkları
,ama aynı hızla geri dönerek yolları üzerindeki
her şeyi dağıtığ altüst ettikleri
bilinir.Yalnızca kıstırıldıklarında karşı
koyarlar.Herodot tarihinde İskitlerin ancak
atalarının mearlarına kadar kıstırıldıklarında
karşı koydukları söylanir. Daha önce değil.Ve o
zamanda çember eklinde dizilmiş ,nerede ise
hareketli birer tabya olan arabalarının arkasına
kapanırlar dı.Attila’nın Katalanum Ovasında
yaptığı buydu.Akrabalık ilişkileri,hediyeleşme
,kan kardeşiği önemliydi.halk budun tabiriyle
ifade ediirdi.Türükler genellikle krk ve yün
giysiler giyen saçlarını açık
bırakan,kimselerdi.Hunlar keten gömlek
giyer,başlarında bir migfer yada yumuşak bir
başlık bulundururlardı.ayaklarında teke
derisinden dolaklar taşırlardı.Mayalanmış kısrak
sütü olan kımız içiyorlardı.Kümükren (kümürken)
yani soğan kullanılırdı.Eftalit (Ak Hun)
Hatunlarında boktak adlı değerlğ taşlarla süslü
boynuzlu başlıkları vardı.Sogdcanın tüm orta
asyanın ortak dili olduğunu kabul edilmesine
karşılık halk ın konuşma dili Türkçedir.Türk
bozkır kültürü diğer bozkır kültürlerinin
senteziyle şekillenmiştir.Tengri Gök
tanrıdır-mavidir.
Az’lar Harezm ve Cürcanda yaşayan alanlar ile
azların karışık harzem-peçenek lehçesi
konuştuklarını Biruni belirtmektedir.Hititler
komşu olarak doğu karadenizde yaşadığı görülen
azziler ile az ‘lar ayı ise MÖ.1700-1200 lerde
doğu kadenizde türklarin bir kolu yaşıyordu
denebilir.
Anadoluya ilk kültürleri getirenlerin proto
Hititlerdir.Kalkolitik çağı kapsayan
MÖ.5000-3000 yılları arasında Anadoluyayeni
insan kütleleri gelmiştir.Anadolunun bu ilk
halkının brekisefal ırkından olması asyayla
bağlantı karulmasına neden olmaktadır.MÖ.3.bin
sonlarına doğru ortaasyada meydana gelen siyasi
kaynaşma insan gruplarının yeniden batıya göç
etmelerine neden oldu.Bu dalgalardan bir ksmı
Kafkaslar üzerinden anadoluya girerek siteler
hakinde yaşayan proto Hititler ve bunlardan
sonra anadoluya gelerek göller bölgesşne
yerleşen Luviler ‘in bölgelerini işgal
ettiler.Kusar ve Neşa beyliklerini kurdur.
Kusarlar proto Hititlerin yerleri ile
kendilerinin kurdukları yeni alanlara
yerlaşirken Kusarın yerinin Niğde-aksaray civarı
olduğu düşünülür.Nesa’nın ise Muratlı höyük
çevresinde olduğu sanılır.Nesların hükümdarı
Anitta zamanında MÖ.1900 yıllarında Anadolnun
eski halkı proto-hititler ve Nesalılar kaynaşıp
anadolunun bilinen ilk imparatorluğu olan Hitit
imparatorluğunu kurdular. Önceleri komşu
luvilerle ilişkiler iyi olup luvi dili yaygın
olarak hihitlercede kullanılır hale gedi.nesa
beyliği Hitit imparatorluğu haline gelince
devletin hakim unsuru hattiler olduğundan
imparatorluğun adıda Hitit ldu.Asyanik
topluluklar ile hint-avrupa gruplar karışarak
ağırlık hint-avrupalılışmış gruplardan
oluşmuştur.Hititler güçlü oldukları dönemde
doğudaki hurriler asıllı mitanniler ile mücadele
ederek onları vasal krallık hakine
getirdiler.II.Murşil döneminde Hitit
topraklaronı kuzeyinde Kaşkalar (Gaşkalar )
isyan ederler.bu sırada güneydoğuda Asurlar
ortaya çıkar.Tuthaliye IV zamanında Asur
tehlikesi artar,Asurlar Hitit vasalı Hurilerin
mitann,i devletini istila eder.Mitannilere
yardıma çalışan Hititler Asurlara yenilir ve
böylece Hitillerin mitanniler üzerindeki etkisi
sona erer.Bu arada batıdan deniz yoluyla
anadoluya yeni kavimler gelmeye başladı.MÖ.1180
de birden bire yazılı dönem sona erer ve Anadolu
için karanlık dönem başlar ve yaklaşık 500 yıl
sürer.Bu arada Hititler hurrivemitannilere
sığınır.MÖ.2000 yıllarında Kaaafkaslardan
Anadoluya gelerek Doğu Karadeniz ve doğu
Anadoluda yaşayan Huriler Hitit kültür ve
sanatının doğu Anadolu ve mezopotamyaki
temsilcileridir.Hitilarin kuzey komşuları
arasında çağdaşı olan gaşkalar varlıklarını
devam ettirmektedirler.doğu anadoluda asur
etkisini takiben Urartu hakimiyetine
girer.MÖ.9.yy.da kurulan bu devlet MÖ.600
yıllarına doğru Kafkasyadan gelen kimmerlerin ve
takipçileri İskitlerin baskısına dayanamayıp
siyasi etkinliklerini kaybettiler.Bunların bir
kısmı doğu karadenize ,Trabzonun güneyine
çekilirler.Buralarda tanrıları Khaldi adından
dolayı Yunanlılar tarafından Khaldiler olarak
adlandırıldılar.Doğu karadenizdeki yer adları
incelendiğinde Hitit ve Luvice kökenli yer
adlarınısaptanması dağılan Hititler ve vasallrı
luvilerin doğu karadenize sığındıkları
anlaşılmaktadır.MÖ.1200-800 arası Anadolu için
karanlık çağdır. Frigyanın ilk halkı proto-Hititlerdi.Daha
sonra anadoluya Makedonyadan gelen Thrak kökenli
firigler MÖ.1200 lerden itibaren büyük
tzahribatlara neden olup karanlık çağ sürecini
başlatırlar.MÖ.800 de Frig krallığı kurulur.Sınırarı
Sakarya boylarından Kızılırmağa ,Karadeniz
kıyılarına kadar uzanır.Bu dönemde doğu
karadenizde kimmerler bulunmaktaydı.MÖ.670 li
yıllarda Kafkaslar üzerinden ,doğu Karadeniz
yoluyla kimmerlerin saldırılarıyla Frigler güç
aybeder kimmerler tarafından devletleri ortadan
kaldırılır.Frig dili MS.4.yy.a kadar anadoluda
varlığını sürdürür.Miletlilerin batı anadoludan
gelerek doğu Karadeniz bölgesinde ticaret
kolonisi kurma çalışmaları başlar.
Karadenizin kuzeyindeki geniş bozkırlarda
yaşayan kimmerler kendileriyle aynı soydan gelen
İskitlere karşı mücadeleyi kaybedip kitleler
halnde Kafkas yoluyla doğu Karadeniz ve doğu
anadoluya inmeye başlamışlar ve Urartu
devletinin yıkılmasına neden
olmuşlardır.artlarından gelen İskit baskısıyla
atıya yönelmiş frigleride yenerek MÖ.676 da frig
ülkesinede hakim olurlar.Peşlerinden gelen
İskitlerle kaynaşarak yaklaşık otuz yıl boyunca
anadoluda hakim unsur olurlar.Merkezleri
Sinoptur.Kimmer ve İskitler anadolya göçebe
olarak geldiklerinden ve yazılı hayatları
olmadıklarından yaşadıkları bölgelerdeki
halkların dilleri ve kültürlerini aldılar.MÖ.546
da Anadolu hakimiyeti Med’lere geçti.Medlerin
devamı olan Persler anadoluyu satraplıklar
halinde bölerek merkeze bağladılar.Kıyılardaki
yunan koloniler Perslere bağlanır.Bunların
ticaretinde İranda etkili olmaya
başlar.Perslerden sonra anadoluya hakim olan
Makedonya kralı İskender ve hellenizm dönemi ve
sonrasında kurulan pontus krallığı ,takiben roma
imparatorluğu ,Doğu roma (Bizans imparatorluğu)anadoluya
hakim olur.Bu toplulukların çoğu hiristiyanlık
dinini bu dinin getirdiği dil birliği yüzünden
MS.3.yy dan sonra kendi kültürel kimliklerini ve
anadoluda resmi dil olan önce Latince ,sonra
rumcayı kabul etmekle öz benliklerini kaybetmeye
başlamışlardır.Karadeniz bölgeside Kalkolitik
çağ yerleşmeleri Samsun’daki Dündar tepe ve ikiz
tepede görülür.Karadeniz Tunç çağı yerleşmeleri
ise sahilde en ziyade iç kesimlerde yoğunluk
kazandığı görülür.Doğu karadenizde kalkolitik ve
Tunç ve demir çağı yarlaşmasi olarak Rize
ili,Çamlıhemşin ilçesi ,Dikkaya köyü ,Çay
mahallesindeki kaya-yamaç yerleşmesi doğu
Karadeniz bölgesinin temsilcisi
durumundadır.MÖ.3000 yıllarında Anadolunun
doğusunda Hurri devleti
bulunmaktaydı.Trabzon-Rize bölgesi Hititler
döneminde Hayaşa (Azzi)olarakanılmaktaydı.Doğu
karadenize yakınlığı bulunan Kafkaslar ve kars
çevresinde saptanan Neolitik dönem
(MÖ.8000-5500) Doğu Karadeniz Bölgesininde yakın
tarihlerde iskan edildiği düşünülebilir.Müzede
sergilenmekte olan MÖ.3000 li yıllara Tunç
çağına tarihlenen Tunç sap delikli baltalar
anadolunun bilinen ilk uygarlığı olan Hititler
ve sonrasında aynı toprakları paylaşan Hurilerin
bu bölgede yerleşmiş olabileceğini
gösterir.Buradaki zengin maden yataklarının
işletildiği dikkada raslanan maden curuflarından
anlaşılmaktadır.
Doğu Kardeniz dağları vadi ve sahillrinde kimmer
(İbrani bilgileri halklar dizinde Kimmerler ve
Aşkenazları tüm kuzey halklarının babaları
sayarlar) ve İskitlerden önce yerli halklar
yaşamıştır.Doğu Kradenizin eski halklarıyla
ilgili en eski bilgileri Kayralı Skylax,Heredot
ve Ksenophon’dan öğrenebilmekteyiz.Karyalı
Skylax MÖ.6.yy.da yaşamış yunan denizcisive
coğrafyacısı.Pers hükümdarı I.dara tarafından
İndus nehrinin bir kısmını keşfetmekle
görevendirilmiş,adını taşıyan Periplus’ u (deniz
seyehati) MÖ.508 de kaleme alınöıştır.Flavinus
Arrianus (MS. 95-175) yunanlı tarihçi ve filozof
roma imparatoru Hadrianus tarafından kappadokya
valiliğine atanmış ,Karadeniz sahilleri hakkında
bilgi veren ve bir bölümü imparatora yazdığı
raporlardan oluşan periblo.Ksenophon Atinalı
filozof ve tarihçi.Anabasis (Sefer)‘i yazdı.
Akdenizin denizci kavimleri daha önce Karadeniz
sahillerine gelmiş olup sonrki yıllarda Helen
kolonistler böleye gelmiştir.Fenikeliler,kartacalı
tüccarlar,bölgeye Helenlerden önce gelmşir.MÖ.750-550
yıllarınada bölgede kolonist Helen faaliyetlari
başlamıştır. MÖ.8.yy.larda yapılan doğu
Karadeniz sahillerindeki kolone etme çalışmaları
Karadenizin kuzeyindeki İskitlerin baskısı ile
yerlerinden çıkartılan Kimmerler tarafından
ortadan kaldırılmıştır.MÖ.7.yy.da yeniden
kolonize çlışmaları başlamıştır.Kimmerleri yeri
alan İskitler Helen kolonist ve tücarlara dostça
davranmıştır.MÖ.670 de Miletliler tarafından ele
geçrilerek Helenleştirilen Sinop tan sonra doğu
karadenize geçilmiştir.
M.Ö.8.yy.da Karadenizin kuzeyinde Kimmerler
bulunmaktaydı.M.Ö.8.yy.sonlrında Orta Asyadan
gelen İskitlerin baskısı ile bölgeden haraket
edem Kimmerler Kafkaslar yolyla doğu anadoluya
gelerek Urartularla svaşmışlar Kzırırmak,Sakarya
bölgelerinde yayılarak kuzeydoğu anadoluyu işgal
etmişlerdir.Kimmer saldırıları sırasında
Karadeniz kıyılarındaki Helen kolonileri yok
edildi.Kimmerleri takip eden İskitler MÖ.6.yyda
doğu Anadolu ve oradan diğer bölgelere
yayılmışlardır.Kimmer ve İskitlerin Atlı göçebe
kültüre sahip olan ,idari ve askeri
teşkilatlanmaları ,sanatta orta asya hayvan
üslubunun takipçileri olmaları Turani kavimlerle
akraba oldukları tezini güçlendirmektedir.Alp Er
Tonga zamanında MÖ.643-625 yıllarında ege ve
Kapadokya ya yayılan İskitler /Sakalar ‘in
küçükasya hakimiyetleri 28 ıl sürmüştür (heredot).İskitlerin
(Sakaların ) küçük asa hakimiyetleri 625 yılında
Alp Er Tonga’nın Med kralı Kiyatsares tarafından
öldürülmesiyle son bulur.bu olaydan sonra
Anadoluda kalan İskitlerin bir kısmı Kuzeydoğu
Anadoluya yerleşmişlerdir.Ksenophon MÖ.400 lerde
Bayburt civarındaki İskit ülkesinden 4günlük bir
yürüyüşle geçtiğinden bahseder.
Ksenophon ( MÖ.430-355 ),Anabasis (Sefer)
adlıeserinde Pers İmparatorluğunun Batı Anadolu
Valisi Kyros’un babası II.Dara ‘nın ölümünden
sonra tahta çıkan kardeşi II.Atrakserkes’e
(MÖ.404-358) isyan ederek bir ordu toplayıp MÖ .
401 de Sardes’tn yola çıkarak Anadoluyu eçip
Babil yakınlarındaki Kunaksa’da Pers
İmparatorluk ordusuna yenilmesi ve Kyros’un
öldürülmesinden sonra başıboş kalan onbin kadar
Helen paralı askerin ülkelerine dönüş hikayesini
anlatır.
Kunaksa yenilgisinden sonra ülkelerine dönmek
üzere yola çıkan Helen askerlerinin komutanları
yoldaöldürüldüğüiçin aralarında seçtikleri
komutanlarla birlikte orduyu yöneten Ksenophon
kayda aldığı Anabasis/Sefer’de ordunun yaşadığı
olayların yanı sıra geçtiği bölgelerde yaşayan
halklar konusundada bilgi verir.Anabasis 4. ve
5.kitapta Karadeniz bölgesiyle ilgili yaşananlar
yer almaktadır.
Helen paralı askerlari geçtikleri her yeri
yağmalattılar.Ksenpohon (MÖ.430-355) bugünkü
Bayburt Ovasında Onbinlerin İskitlerin
memleketine girdiklerini ovad 4 günde yirmi
parasang (yaklaşık 104 km.) gittikten sonra
büyük ve zengin bir şehir olan Gymnias’a
ulaştılar.Burası Onbinlerin rastladığı ilk
şehirdi.Gymnias ‘tan (bügünkü araklı-aydıntepe
olabilr)geçerken yöneticisinin çok akıllı
olduğundan söz eder.Yönetici kenti
yağmalattırmadığı gibi onlara verdiği
klavuzlarlada 5 günde denizi görebilecekleri
yere götüreceklerini söyleyerek onlaraın kısa
sürede kendi topraklarından çıkmalarını
sağlamışlardır.Kılavuz yolu uzatarak orduyu
düşmanlarının yaşadığı bölgeden geçirtmek
suretiyle köylerini yağmalatmıştır.Eski Çağın
ünlü oğrafyacısı Amasyalı Strabon (MÖ.64-MS 21)
Geographica adlı eseride Trabzonun üst tarafında
doğudan batıya doğru Moskhia dağları,Skydises/İskit
dağı Samsun bölgesine kadar uzanan Paryados
dağlarından bahseder.Bu İskit dağı maçkanın
güneydoğusunda yükselen Kolat dağlarıdır.Herodot
Karadenizin kuzeyindeki İskitler olarak
tanımladığı Skolat/Kolatlar’ın isinleri yer ve
aile adı olarak yaşamaktadır.
|