RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|
Trabzon’da akıllıların kurduğu
DANGALAKLAR CEMİYETİ
Tarihimiz;
ilginç insanları, ilginç olayları ve ilginç
sosyal diyalogları barındırmaktadır. Dünden
bugüne bizlere çok ilginç gelen veya ilginç
gelebilecek pek çok olay hakkında yeterli
malumata sahip olmadığımız da bir gerçek. Bu
yaklaşımla bakıldığında, genel tarihimiz
içerisinde pek yer almayan, yerel tarihçiliğimiz
ve yerel tarih birikimimiz açısından önem
taşımış toplumsal adımlardan birisi, 1918 yılı
başlarında Trabzon’da oluşturulan “Dangalaklar
Cemiyeti”dir. Bu cemiyete Trabzon dışında
Osmanlı ülkesinin herhangi bir yerinde rastlamak
mümkün de değildir.
Dangalak Kimdir?
En başta ismiyle dikkat çeken bu ilginç
cemiyete geçmeden önce, cemiyete isim olan
‘dangalak’ kelimesine bakmak gerekmektedir.
Dangalak kelimesi, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde
“Akılsız, aptal, düşüncesiz” anlamlarına
gelmekteyken, Meydan Laroussea’da “Akılsız,
budala, düşüncesiz” anlamlarında ve hakaret
ifadesi olarak verilmektedir. Fakat şunu
öncelikle bilmekgerekir ki; kelimesinin
sözlüklerdekive ansiklopedilerdeki anlamı,
Trabzon’da kurulan bu cemiyeti ve
cemiyetmensuplarını doğrudan ifadeedecek
özellikte değildir.
Dangalaklığa Neden Gerek Duyuldu?
Peki, sözlüklerde ve ansiklopedilerde aşağı
yukarı aynı anlamlara gelenve hoş bir içeriğe
sahip olmayan bu
dangalak ifadesi, hangi gerekçe ve düşünceyle
Trabzon’da bir cemiyete ad olarak seçilmiştir?
Dangalaklar Cemiyeti’nin kurucuları ve üyelerin
Trabzon’un toplumsal yapısı içerisinde üst
mevkilerde bulunması, sözlüklerdeki dangalak
ifadesiyle nasıl izah edilebilir? Görünürde
izahı zor olsa da, elbette bunun da bir
açıklaması olacaktır.
Dangalaklar Cemiyeti’nin ortaya çıkışındaki en
önemli sebep, I. Dünya Savaşı sırasında Trabzon
ve civarında meydana gelen olaylar ve bu
olayların en önemli safhası olan muhacirliktir.
Trabzon’un uğradığı Rus işgali (18 Nisan 1916)
karşısında Ordu ili (o zamanki Bucak kasabası)
ve ötesine doğru muhaceret eden Trabzonluların
muhacirlik sırasında yaşadığı ve iç burkan
sosyal ve ekonomik eziyetler, 24 Şubat 1918
tarihinde Trabzon’dan Rusların çekilmesine
rağmen başka şekillerde devam etmişti. Evini,
yuvasını, toprağını ve her şeyini Trabzon’da
bırakarak bu zorunlu göçe (!) dahil olan
Trabzonlular, geri döndüklerinde farklı bir
Trabzon bulmuşlar ve muhacirlik sefaletine,
Trabzon’a döndükle döndüklerinde gördükleri
başka sefaletlerde eklenince bir başka ekonomik
ve sosyal buhranın içerisine düşmüşlerdi. İşte
bu yaşananlar, Trabzon’daki Dangalaklar
Cemiyeti’nin ortaya çıkışının en önemli
sebebidir. İşgal ve muhacirlik olaylarının
toplumda meydana
getirdiği maddi ama daha önemlisi manevi
tahribat karşısında, hayatın menfiliklerini
ciddiye almayarak ve bu şekilde sıkıntılarını
düşünce bazında hafifletmeye çalışma fikri
Dangalaklar Cemiyeti’nin kuruluşunu sağladı.
Aslında Dangalaklar Cemiyeti, işgale ve onun
getirdiklerine karşı sivil bir karşı koyuş
anlamı da taşımıştı. İşgale ve muhacirliğin
topluma yaşattığı kabusa karşı; muzipçe, ciddiye
almadan, dert etmemeye çalışarak, üzüntüden uzak
durarak, yaşananları dikkate almayarak ortaya
konulan bir karşı koyuştu bu. Dangalak ifadesini
biraz da Trabzonluların esprileri ve
muzipliğinde aramak gerekir. Çünkü mizaha yatkın
olmayan toplumlar, yıkıma karşı bu tavrı
gösteremeyebilirler. Bu açılardan bakıldığında
cemiyete neden Dangalaklar Cemiyeti adı
verildiği daha anlamlı hale gelmektedir. Ancak,
Trabzonluların Rus işgaline karşı ortaya
koydukları tavrı sadece bu yaklaşımla ifade
edemeyiz. Zira, muhacirliğe çıkma aşamasına
gelinceye kadar Trabzonluların Rus ordularına
karşı verdikleri silahlı sivil direnişi bilmek
gerekir. Bu silahlı sivil direniş, Rus işgalinin
bitmesinden sonra ortaya çıkan Rus tahribatına
karşı muzipçe yapılan bir direnişe dönüşmüştür
denilebilir. Bu yüzden, cemiyetin yapmak
istediğini en genel anlamıyla; toplumun bozulan
psikolojisinin daha fazla bozulmasının önüne
geçmeye çalışmak ve mizahi unsurların yoğun
olduğu diyaloglarla topluma muhacirlik acılarını
unutturmaya çalışmak olarak ifade etmek
mümkündür.
Dangalakların Özellikleri Nelerdi?
Dangalaklar Cemiyeti’ne üye olanların genel
unvanı da cemiyetin adı gibi, “Dangalak”tı.
Dangalaklık; mizaha, muzipliğe, cemiyet
içerisinde edinilen yere göre derecelere
ayrılmıştı. Suret-i aptal görünen ve her şeyi
ince alayla sürdüren muzip kişiler kurmuştu bu
cemiyeti. Cemiyetin toplantılarına bu yüzden
esprisi bol kimseler katılırdı. Fakat, esprili
olma özelliği yanında, üyelerin gerçek hayattaki
en önemli özellikleri de dikkat çekmekteydi.
Cemiyete üye olanlar, devrin Trabzon’unun en
kültürlü insanları idi. Zaten cemiyete üye
olmanın en önemli şartı, kültürlü olmak idi.
Cemiyete üye olanlar veya toplantılarına
katılanlar, bir veya birkaç yabancı dil
bilmekteydi. Üyelerin önemli bir kısmı bir veya
birden fazla enstrüman çalabilmekteydi. Cemiyete
mensup olanlar, ceketlerinin yakalarına deriden
yapılmış siyah bir kopça takardı. Bu kopça,
cemiyete mensubiyetin işaretiydi.
Dangalaklar Cemiyeti’nin İdaresi
Dangalaklar Cemiyeti resmi bir cemiyet değildi.
Belki de kurulduğu şartlar itibariyla
resmileşmek istememiş, sosyal bir hareket olarak
kalmak istemişti. Ama diğer yandan, Rus
işgalinin yeni bittiği, her tarafın hercümerç
olduğu, devlet kurumlarının daha yerleşemediği
bir ortamda nasıl resmileşebilirdi?
sorusunu da sormak gerekir. Fakat cemiyet;
misyonu, kuruluş özellikleri ve kurucuları
itibariyle resmi bir cemiyetten aşağı kalır da
değildi. Cemiyetin yeri, Zağanos köprüsünün Batı
tarafındaki girişinde bulunan kahvehane idi.
Cemiyet, bu kahvehanenin içerisinde bölünmüş bir
alanda veyabir köşesinde faaliyette bulunurdu.
(Cemiyetin bulunduğu bu kahvehane binası bugün,
ev eşyaları satan bir mağaza olarak varlığını
ettirmektedir.) Cemiyetin başkanı, daha
sonraları Tekel’den emekli olacak olan Eyübzade
Murat Bey’di. “Mihri” müstear adıyla yazılar ve
şiirler yazan Süleyman Mahir Durukan, cemiyetin
genel sekreteriydi. Dangalaklar Cemiyeti’nin
başkanlığı, Eyübzade Murat Bey’in vefatı ve
Süleyman Mahir Bey’in de İstanbul’a yerleşmesi
nedenleriyle, Avukat Kemal Hatiboğlu tarafından
yürütüldü. Önceleri “Deli Kemal” olarak tanınan
Hatiboğlu, cemiyetin kurulmasından sonra
“Dangalak Kemal” olarak bilindi.
Genel Sekreterin Kaleminden Cemiyet
Dangalaklar Cemiyeti’yle ilgili önemli
detayları, cemiyetin genel sekreterliğini yapan
Süleyman Mahir Bey’in Hamsi Mecmuası’nın 1951
yılında çıkan 4. sayısında cemiyetle ilgili
özellikleri anlatan bir yazısında görmek
mümkündür:
“1918 yazında idi. Hicretin (muhacirliğin) bin
bir ıstırabına katlandıktan sonra istirdat
edilen (terk edilen) yurtlarına dönen
Trabzonlular, bir yandan geniş bir gönül
inşirahı (genişliği) duyarlarken bir yandan da
her cepheden düzeni bozulmuş olan
memleketlerinde, maddi ihtiyaçlarını temin için
büyük müşküllerle (sıkıntı) karşılaşıyorlardı.
Hicret sona ermiş fakat, maişet (geçim) darlığı
devam etmekteydi. Bu tezatlı vaziyet, umumiyetle
halkın ruhunda bir vurdumduymazlık hali yarattı.
Bu haleti ruhiye, az bir zamanda tekamül ederek
(gelişerek) Dangalaklık mertebesine erişti.
Topluluğun
hangi sebep ve şartlarla teşekkül ettiğini
bilemeyen ancak, hal birliğinin tesanüdüyle
(dayanışmasıyla) kendilerini bir arada bulmuş
olan yüksek seviyeli dangalaklar, bu topluluğu
teşkilatlandırmak ve bir merkeze bağlamak
lüzumunu duymuşlar, Ortahisar mevkiinde
Şükrü’nün Kahvesi namıyla maruf (bilinen)
kahvenin açık kısmını merkez ittihaz ederek
(sayarak) teşkilatı tevsie (yaymaya)
koyulmuşlardı. Bu merkez, kış mevsiminde Zağanos
kahvesinin bir odasına nakledilirdi. O zamanlar
Trabzon’da akşam yemekleri gurubla (günbatımı)
yatsı arasında yemek mutad (alışılmış) idi.
Yatsıya bir saat kala Dangalaklar, vakur ve
edalı yürüyüşleriyle etraftan sökün etmeye
başlarlar, mahfele doğrularak kendilerine tahsis
edilen sandalyalara kurulurlardı. Yatsıya yakın
ikinci reis merhum Dangalak Mehmet Efendi, onu
müteakip te umumi reis Murat Efendi mahfeli
şereflendirirlerdi. Bilhassa mehtaplı gecelerde
bir azamet ve mehabet manzarasını arz eden
mahfele, azadan bazıları günlük
elbiseleriyle geldikleri gibi, daimi olarak
birkaçı -o zamanın gecelik kıyafetiyle- libadeli,
entarili, takkeli ve terlikli kıyafetle dahil
olurlardı. Mahfelde, azadan başka misafir ve
ayrıca bizim gibi, kayıt gününün vürudunu
sabırsızlıkla bekleyen namzetler de bulunurdu.
Günler geçer, bizim kaydımız bir türlü
yapılmazdı. Buna rağmen ümidimizi kesmemiştik.
Aylar ve aylarca bu boş ümide bel bağlamak
suretiyle gösterdiğimiz sebat ve sadakatımızın
bile, ehliyetimizi ispata kafi sayılmadığını
hala hayret ve teessürle hatırlarım. Mahfelde
sohbet, umumiyetle afaki olup ciddi mevzular yer
almazdı. Bu arada, cami meydanından geçenlerin
evza (vaziyetleri) ve etvarı da (tavırları)
gözden kaçırılmayarak tetkik edilir, dangalaklık
dereceleri tayin olunurdu. Bir akşam, Trabzon’un
değerli evlatlarından Doktor Vamık geçerken
selam verir. Reis ve azadan bir kaçının daveti
üzerine de meclise dahil olur. Sohbet sırasında,
reis ve ikinci reisle birkaç aza aralarında
işaretleşirler. Bir müddet sonra reis Murat
Efendi, vakur ve inayetkar (iyi) bir eda ile
Doktor Vamık’a hitaben:
“Eee… Doktor! Dangalaklık vasıflarınızı muvafık
bularak sizi de cemiyetimize ithal ettik”.
Doktor birden asabileşerek; “Rica ederim, bu
nasıl söz?...” İkinci reis, reise baktıktan
sonra; “Bir derece terfi ettiniz!...”. “Ne
terfii, ne dangalaklığı, bu ne demektir?”...
İkinci reis, reisten tekrar işaret alarak; “Bir
derece daha terfi ettiniz!...”. Doktor çok asabi
bir vaziyetle; “Bu ağır bir hakarettir. Bu ne
cüret!...”. Bu defa birinci reisin; “Doktor!
İtirazınıza biraz daha devam edecek olursanız
makamlarımız tehlikeye düşecektir!...” demesi
üzerine, mecliste bir kahkaha kopmuş; doktor da
bilzarur bu havaya iltihak etmişti. O sırada ben
şunu karalamıştım: “Bilmedim doktor seni sen de
harisi şan mısın. (Vamık’a) sen de bu şanlı
dangalaklardan mısın?..”
Cemiyette daha bunun gibi birçok safhalar
geçmiştir. Bir yanlışlığı tashih için şu cihetin
tavzihine lüzum görüyorum: Bazılarınca Dangalak,
anlayışı kıt olanlara denir. Hakikatı hal böyle
değildir. Dangalak; anlayamayan değil,
anlamıyandır. Niçin anlamaz: İşine öyle geldiği
için…”.
Cemiyetin Sonu
Kemal Bey’le birlikte cemiyet aslında misyonunu
da tamamlamış oldu. Çünkü savaş koşullarının
yavaş yavaş ortadan kalkması ve Milli Mücadele
sonrasında yeni bir devletin kurulmasıyla
birlikte değişen sosyal koşullar, cemiyetin
meydana geliş sebeplerini ortadan kaldırmıştı.
Böylece, ince bir mizah anlayışına sahip
Trabzon’un kültürlü bir zümresinin kurduğu bu
gayri resmi cemiyet, Trabzon’un toplumsal tarih
ve kültür müzesinde yerini almıştır.
Cemiyet Yönetiminde Kim Kimdir?
1. Eyübzade Murat Bey: Trabzon eski
mebuslarından Eyübzade Ali Galip Bey’in oğludur.
Tekel İdaresi’nden emekli olmuştur.
2. Kemal Hatiboğlu: 1891 yılında Trabzon’un
Pazarkapı Mahallesi’nde doğdu. Mehmet Tahir
Efendi’nin ve Afitap Hanım’ın oğludur. İlk ve
orta öğrenimini Trabzon’da tamamladıktan sonra,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun
oldu. Trabzon’da avukatlığa başladıktan kısa bir
süre sonra Zafer Gazetesi’ni çıkardı.
Dangalaklar Cemiyeti’nin son başkanlığını yaptı.
Bir taraftan da İş Bankası’nın avukatlığını
yapan Hatiboğlu, 19 Nisan 1961 tarihinde
Trabzon’da vefat etti.
3. Süleyman Mahir Durukan: Trabzon’un edebiyatçı
simalarından Süleyman Mahir Durukan, 1898
yılında Trabzon’da doğdu. Trabzon eski müftüsü
Ahmed Mahir Efendi’nin oğludur. Hatuniye
İlkokulu’ndan sonra Zağanos Rüştiyesi’nden
diploma aldı. Bir yıl kadar Trabzon İdadisi’ne
devam etti. Babasından aruz, Tarakçızade Hoca
Zühdi Efendi’den Gülistan okudu. Rus işgali
nedeniyle 1916 yılında muhacirliğe çıkan
Durukan; Ordu, Samsun ve Merzifon’da
öğretmenlik, aşar katipliği ve ziraat memurluğu
yaptı. Muhacirlik dönüşünde Trabzon’da mağaza
açtı. Kaygu ve İğne dergilerinde güzel
manzumeleri görüldü. 1922 ve 1923 yıllarında,
Halk ve Güzel Trabzon gazetelerinin yazı
kurullarında bulunan Durukan, Trabzon Liman
Şirketi İdare Meclisi Başkanlığı yaptı ve
Denizcilik Bankası’ndan emekli oldu. 1963’lü
yıllarda İstanbul’da vefat eden ve Feriköy
mezarlığına defnedilen Durukan,
Prof. Dr. Tuncer Bulutay’ın dayısıydı.
KAYNAKLAR
Mehmet Akif Bal, Eğitimci-Araştırmacı, (balmehmetakif@
yahoo.com)
1. Hamamizade İhsan, Hamsiname, İstanbul 1972,
s. 105, 106.
2. Hamsi Mecmuası, İstanbul 1951, S. 4, s. 7-8.
3. Mehmet Akif Bal, Trabzonlu Ünlü Simalar ve
Trabzon’un Ünlü Aileleri, İstanbul 2007, s. 393,
296.
4. Mehmet Akif Bal, Hatıralarda Trabzon’un Yakın
Tarihi, Trabzon 2004.
5. Meydan Laroussea, İstanbul 1981, C. III,
Meydan Yayınevi, s. 375.
6. Mustafa Kemal Sayıl’la 22.03.2008 tarihinde
İstanbul Teşvikiye’deki evinde yapılan
görüşmenin notları ve Sn. Sayıl’ın arşivinden
müsaadesiyle alınan fotograflar.
7. Trabzon Basın Tarihi, (Hazırlayan: Hüseyin
Albayrak), Ankara 1994, s. 313. (Kemal
Hatiboğlu’nun biyografisi ve fotografı)
8. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, Ankara 2000, s. 254.
Düzeltme
“Kadri Bey makalesinin dipnotunda yanlışlıkla
Kadri Bey’le Tahsin Uzer Bey aynı dönemde
yaşamış olarak verildi. Tahsin Uzer Bey’le aynı
dönemde yaşamış olan Kadri Bey değil, oğlu
Hüseyin Kazım Kadri’dir. Okuyucularımızdan özür
dileriz”
|
|
| |