Yukardaki logoyu tıklayarak Bağımsız Karadeniz
Gazetesini okuyabilirsiniz.
Dünyanın tüm televizyonlarını Canlı seyretmek,
tüm gazeteleri tek bir sayfadan okuyabilmek için önemlilinkler.com
www.onemlilinkler.com
sitesini sık kullanılanlara ekleyin.
KARADENİZ FOTOĞRAFLARI
Deeğerli Lahana forum üyeleri
Karadeniz fotoğraflarınızı galerimizde otomatik olarak
yayınlayabilirsiniz.
TIKLAYIN
Her yol hikâyesi biraz da insan
hikâyesidir aslında. Kavuşturur, ayırır, ağlatır, güldürür
yol... İner, çıkar, gözden kaybolur. Ansızın belirir. Yüz
güldürür. Yol hayat verir insana. İnsan yaşamını verir yollara.
Yol sıkıntısı çekmiş bir bölge olarak yol o kadar önemlidir ki
Karadeniz’de belki de bu nedenle en çok yol yapanlar veya
yaptıranlar saygı ve hürmet görür halk içinde. Karadeniz’de kime
sorsanız çok memnun olduğunu söyleyeceği Sahil Yolu projesi bana
göre denizin, doğanın katili olmakla beraber aslında insan
hikâyelerinin de katilidir. Güzel deniz Karadeniz’in Kanını ve
ağzını asfalt, zift, bok, çamur deryası ile dolduran ama
geçenlerde yağan yoğun yağmur sonucunda denizde çıkan fırtınanın
ardından denizin adeta kusarcasına Çayeli sahiline kusarak “Ben
size balık verdim siz bana bunları. Alın bana verdiklerinizi”
diyerek yolu bir süreliğine de olsa kapamıştır. Bir şoför çocuğu
olarak çok sevdiğim yollar ve yol hikâyelerinden soğumamın
nedeni de bu yoldur. Bu yolu yapacağım, bölgenin makûs talihini
değiştireceğim diye Karadeniz’i insanından, insanı hikâyesinden
ayırarak onu yalnızlaştıranları tarih asla affetmeyecektir.
Yol güzergahi pekala daha içerden geçirilerek yapılabilir, deniz
kokulu kentler asfalt ve zift kokusuna büründürülmezdi. Deniz
insanı olmanın ayrıcalığını ellerinden aldığınız çocuklar adına
sesleniyorum size: “Siz katilsiniz. Sahil kenarında oturup
kurulan düşlerin, denizden esinlenerek şiir yazacak şairlerin,
denizcilerin, balıkçıların, sergüzeştlerin ve sevdiğinin elini
denize bakarak ilk kez tutacak mahcup Karadenizli aşıkların
katilisiniz....
Yazıda anlatacağım şeyler artık yaşanmayacak kadar uzaklarda
kalan insan hikâyelerinden biridir. Bu hikâye Of’un bir dağ köyü
olan Alona’da yaşayan üç arkadaşın Yılmaz, Sabit ve Cevahir in
hikayesidir.
Bu üç arkadaş, aradan geçen 25 yılın ardından biri Zonguldak’ta,
biri Samsun’da biri ise Trabzon’da emekli olmuş ve adeta toprak
çağırırcasına ömürlerinin son demlerini yaşayacakları
Trabzon’daki köylerine dönmüşlerdi. O Ağustos ayı; değil
Akdeniz’i Karadeniz’i bile sıcaktan kavurmuş, kuyu sularını bile
kurutmuştu.
Yaş ortalaması 50’nin üzerindeki Sabit, Yılmaz, Cevahir adlı üç
arkadaş, nadiren dayanılmaz olan Of sıcağından bunalarak
çocukluk yıllarında yaptıkları gibi beyaz donları ile denize
koşmuşlardı. Çocukluktan beri arkadaş olan bu üçlü, yıllar sonra
bir araya geldiklerinden çocuklar gibi eğlenmek ve hasret
gidermek ister gibi sabahtan akşama kadar çılgınca şeyler
yaparak günü bitirmişlerdi.
Aslında gün, erken saatte Trabzon’da Rüştü’nün fırınında kıymalı
yiyerek başlamıştı. Tükürük köfte ve ayran eşliğinde o zamanlar
erken saatlerde oynanan Trabzonspor’un maçını izlemişler dönüş
yolunda Sürmene’de pide yiyip otostopla Of’a kadar gelmişlerdi.
Tıpkı çocukluklarında olduğu gibi son durakları Of sahiliydi.
Pantolon kemerlerini çözdüler. Çoraplarını çıkartıp sıcakta
yürümekten adeta eriyen ayakkabılarının içine koydular. Peynir
gibi beyaz tenli, koca göbekli, kır saçlı ve bıyıklı bu üç
kafadar, Karadeniz’in serin dalgalarına kendilerini bırakarak
bir sağa bir sola savrulup durdular saatlerce. Hava kararana
kadar sürdü bu deniz sefası. O gün çocukluklarında yaptıkları
gibi akşamın geç saatlerine kadar sürdüreceklerdi bu deniz
sefasını ama aralarından birinin yani Yılmaz’ın donunun yırtılıp
denizde kaybolması ile deniz keyifleri yarım kaldı. Denizde
öylece kalakalan Yılmaz’ın kadim dostları acilen denizden
çıktılar, çarşıya gidip ona yeni beyaz bir don alarak döndüler.
Döndüklerinde Yılmaz’ın denizde kaybolduğunu sandığı yırtık
donunu bulduğunu gördüler. İlkokul çocuklarının neşesi ve
heyecanı ile kimseler görmeden üçü birden deniz kenarına gelip
tıpkı çocukluklarında yaptıkları gibi kumları eşeleyerek don
için bir mezar kazdılar ve kahkahalar arasında donu oraya
gömdüler.
Sahilden ayrılma zamanı geldiğinde hava çoktan kararmıştı.
Yılmaz son kez dönüp baktı beyaz donu gömdükleri yere. Bir
taraftan da etraftan kimselerin bu duruma şahit olup olmadığını
kolaçan etti. Ellerini cebine koydu ve ıslıkla bir atma türkü
çalarak önden giden arkadaşlarına yetişti.
Bu hikâyedeki üç kişiden ikisi artık yaşamıyor. Sabit ve Yılmaz.
Bu iki arkadaş deniz maceralarından üç yıl sonra birer yıl ara
ile kanserden öldüler. Aralarında yaşı en fazla olan Cevahir şu
anda seksen yaşına merdiven dayadı.
İki kadim dostunu kaybettikten sonra Cevahir Amca her yıl Of
sahiline gider ve oradaki büyük beyaz taşlardan birinin üstünde
oturarak saatlerce Karadeniz’e bakar bakar bakar... Gözyaşları
kat kat olmuş yüzünden yol bularak burnuna, ağzına dolar.
Çocukluk ve delikanlılık günlerinde birlikte denize girdiği
arkadaşlarını özler. “Uşaklar erken, çok ama çok erken gittunuz.
Çok yalnuzum. Canum çok sıkıluyi. Belki özler da habu sahile
gelursunuz diye her hafta Perşembe günü Of pazarını bahane edip
buriya geluyirum. Gerçi habu Karadeniz’un hali hal değildur
artık. Ola yol yapacaklar diye donumuzu gömecek kum bile
birakmadiler sahilde. Her yer beton oldi. Yeni sahil yolundaki
araba trafiğini aşu da deniz kenarına ulaşmak neredeyse
imkansız. Yaşum ilerledukçe buriya gelmem zorlaşacak biliyirum”
diye geçirdi içinden.
Cevahir Amca en son 3 yıl önce yaz ayında Of sahilinde her zaman
denize girdikleri yere gider. Ama deniz kenarına inmeden çarşıya
uğrar ve bir beyaz don satın alır. O gün arkadaşları Sabit ve
Yılmaz ile yaptıkları gibi donu tuzlu deniz suyuna sokar ve
yırtar ardından da yıllar önce Yılmaz’ın donunu gömdükleri yerde
kuma gömerek oradan ayrılır.
Cevahir Amca sahilden ayılırken arkadaşı Yılmaz’ın ıslıkla
çaldığı ve dilinden düşürmediği türküyü mırıldanır.
Ömrünün son demlerini yaşayan Cevahir Amca 3 yıldan bu yana
Of sahiline gitmiyor, gidemiyor. Gitmeme veya gidememe nedeni
Karadeniz’in kendisine arkadaşlarını hatırlatıp göz yaşı
döktürdüğünden değil. Çok zamandır artık gittiğinde bulacağı bir
sahili olmadığından. Yılmaz ile Sabit o iyi insanlar gibi
atlarına binip gitti biliyorum ama güzel Karadeniz sen nerdesin?