Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle  ENGLISH


 

TRABZON’UN BAZI YÖRELERİNDE ÖLÜM ADETLERİ - Gülsen BALIKÇI






GİRİŞ

Hayatın son safhası olan ölüm, insana acı ve keder veren bir bitiş olmaktan çok, insanı korkutan çaresiz kılan ve sırrına erişilmesi güç olan bir olaydır. Eninde sonunda ölüm gelecek ve kurbanını alıp götürecektir.zaman zaman bu korkunun baskısı altında, tedirgin olan halk düşüncesi, çoğu kez çevresinde olup biten olayları eşyanın şu ya da bu şekilde duruşunu, düşündeki bir görüntüyü, ölüm için birer ön belirti saymıştır.

Yaşamın sonu olarak kabul edilen ölüm tüm toplumlarda ürkütücü bir olay olarak kabul edilmektedir. Doğum. Evlenmeden sonra hayatın sonuncu geçiş dönemi olan ölüm etrafında yaşamın diğer geçiş dönemlerinde olduğu gibi bir çok gelenek görenek adet ve inanma kümelenmiş durumdadır.

ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜREN ÖN BELİRTİLE

Ölüm korkusunun bilinç altındaki baskısıyla rahatsız olan halk düşüncesi alışılmış dışındaki birtakım davranışları araç gereçlerin şu ya da bu biçimdeki kullanımlarını, meteorolojik olayları, hayvanların hareket ve seslerini, düşlerdeki görüntülerle, hastadaki psikolojik ve fizyolojik değişiklikleri çoğu zaman ölümün bir işareti, ön belirtisi saymaktadır.

Anadolu’nun bir çok yöresinde olduğu gibi Ahlat’ta da ölümün ön belirtisi olarak kabul edilen durumlar vardır. Bu olayları içeren konular;

-Hayvanların davranışları,
-Meteoroloji olayları,
-Eşyaların durumlarıyla ilgili durumlar,
-Rüyalar
Başlığı altında toplanmaktadır.

Buna göre araştırma bölgesinde tespit edilen kaynak kişi anlatıları şöyledir.

- Karga ötmesi iyiye yorulmaz, karga öttüğü zaman “Allah hayıra götür” deriz. (Araklı Kestanelik köyü)
- Kargaların bağırması iyiye sayılmaz. Karga bağırdığı zaman denir ki; “hayırlı bağır, hayırlıysan bir daha bağır, hayırsızsan kalk geç git” denir.(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Köpek ulursa ölen olur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Gözümüz seyirdiği zaman biri ölecek deriz. (Araklı Kestanelik köyü)
- Rüyamızda soğan , biber gibi acı bir şey görürsek bu ölüme işarettir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Rüyada bulanık su görmek ölüme işarettir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Rüyada evin yıkılmasını görmek ölüme işarettir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Rüyada ölü görmek yağmur yağacağına işarettir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Rüyada ölü bir şey verirse iyiye yorulur, alırsa kötüye yorulur birini yanına götürecek denir. (Araklı Kestanelik köyü, Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Zamansız öten horozun , ölüm getirecek korkusuyla başı kesilir. (Araklı Kestanelik köyü, Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Terliğin ters dönmesi iyiye sayılmaz, uğursuzluk olmasın diye terlik düzeltilir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)

Ölümü uzaklaştırmak için:

Çağrışım yoluyla ölümü hatırlatan, daha doğrusu ölüm için ön belirti sayılan olayların dışında, ölümü çabuklaştıran, ya da ölümü getiren bir takım eylemler vardı ki, bunlardan kaçınmak gerekmektedir.

Ölüme işaret olan belirtiler;

Hastada, görülen bir takım psikolojik ve fizyolojik değişiklikler, hasta yakınlarınca dikkatle gözlenerek değerlendirilmektedir. Hastanın gidici, artık sonunu yaklaştığına birer işaret sayılan bu değişikliklere, ve isteklere önem verilmekte, ona göre hazırlığa girişilmektedir.

Ölecek hastanın bedeninde meydana gelen bazı değişiklikler halk arasında hastanın ölümünün yaklaştığının belirtisi olarak kabul edilmektedir. Kısaca “göz gider, renk gider, dil gider” şeklinde ifade edilen bu belirtiler, yöre halkı tarafından şöyle belirtilmektedir;
- Ölecek hastanın nefesi göğsüne çıkar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Nefesi kısalır, nefes alıp veremez, tırnakları morarır. (Çaykara Ulucami köyü)
- Rengi sararır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Elleri ayakları donar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Esmerleşir, hareketlenir, zorlanmaya başlar, kendini oradan oraya atar ,vurur. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastadan hırıltı gelmeye başlar. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta sürekli beni yatır, kaldır gibi isteklerde bulunur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın burnu uzamaya başlar. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Yüzü sararmaya, gözleri dönmeye başlar. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta gözlerini tavana dikince anlarız ki ölecek. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)

ÖLÜM SIRASI

Hastanın can vermesi:
Can çekiştiren hastanın yanında yakınları bulunur. Hastanın öleceği anlaşılınca; din görevlisi çağrılır. Din görevlisi sürekli yasin okur. Ölmek üzere olan hastaya can veriyor , can çekiştiriyor, canını teslim ediyor, hastanın öldüğü ana ise; hasta can verdi, canını teslim etti denmektedir.

Hasta rahat can versin diye:
- Hastanın yanında hoca bekler ve dua okur. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın başında kuran okunur, ağzına sürekli su verilir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta erkek ise erkekler bekler, kadın ise kadınlar bekler , ölecek hastanın yanına fazla adam koymazlar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hasta can çekiştirirken canı kolay çıksın diye, ayak ucunda oturanlar kaldırılırlar, yerinde fazla adan koymazlar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Can çekişen hastanın yanından kalkılır, ölü son nefesini verirken hiç ses çıkarılmaz sadece Allah denir, kelime- i şahadet getirilir. Hastaya son nefesinde imanıyla gitmesi içim kelime-i şahadet getirtmeye çalışılır. Getirebilen hasta cennetliktir.
- Hastanın yanında yakınları bekler, anladın ki ölüyor din görevlisi çağrılır.ölmek üzereyken hastaya su verilir. Hasta konuşuyorsa son vasiyeti sorolur. Hasta yapabiliyorsa son vasiyetini yapar(Çaykara Ulucami köyü)
- Can çekişen hastanın yanına ab destli gidilir. Can çekişirken canı çetin çıkmasın diye yanında oturanlar kaldırılır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın üzerinde ağır bir şey varsa onu kaldırır, çarşaf gibi hafif bir şey örterler ki hastaya ağırlık olmasın. (Araklı Kestanelik köyü)
- Orada bekleyenler anladılar ki hasta ölecek; o zaman hastanın mahrem yerlerini temizlerler. Öldükten sonra ölüye ellenmez, ölüye zahmet olurmuş sonra kıyamet günü hak alırmış bizden. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın ağzında takma dişi varsa ölmeden onları alırlar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hasta can verirken orada bulunanlardan birisi sürekli ağzına su verir. Yöre halkı bunu şeytandan evvel sen su vereceksin ki şeytan senden önce su vermesin. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın canı ayaklarından çıkmaya başlar(Araklı Kestanelik köyü)
- Hasta gözlerini tavana diker, ağzını açar, gözlerini tavana dikip, açıp örttü mü, tamamdır, canı çıkar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Can ayaktan yukarı doğru çıkıyor, ayaklar donuyor, son nefesinde hasta ağzını açıp kapatıyor, son nefeste derin bir nefes alıyor. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Azrail hastanın canını boynundan alır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Gözü açık ölene dünyada gözü kaldı derler. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölü doğan çocuğa melayike üçtü gitti derler. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hasta gülerek ölürse iyi sayılır, iyi insandı denire. (Araklı Kestanelik köyü)
- Loğusa ölen cennete gider(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Yanarak ölene çok günahı vardı “Allah bu dünyada onu yaktı derler” (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Elleri açık ölene “cömertti, cennetlik” denir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Konuşa konuşa ölene rahat can verdi, iyi insandı derler. (Çaykara Ulucami köyü)
- Evlenmeden ölen kızın düğünü ahirette olur. (Çaykara Ulucami köyü)
- Hasta gülerek öldü iyi sayılır, “şehit” gitti denir. (Çaykara Ulucami köyü)
- Ölü sertleşmezse hamur gibi peşinden bir cenaze daha götürecek denir. (Çaykara Ulucami köyü

Ölümden hemen sonra yapılanlar:

Ölümden hemen sonra yapılanların büyük bir bölümü doğrudan doğruya cesetle ilgiliyken, bir bölümü de ceset çevresinde toplanmaktadır. Ölünün öte dünyaya gönderilişine bir hazırlık niteliğindeki bu işlemlerin, kimilerinin temelinde, ölene canlı gözüyle bakmanın ve ondan korunmanın tipik belirtileri yatarken, kimilerinde de hijyenik endişeler ve dinsel gelenekler rol oynamaktadırlar.

Konuyla ilgili olarak alanda tespit kaynak kişi anlatıları şöyledir.
- Hastanın öldüğünden emin olmak için hemen damarlarına bakılır. Damarların durduğu el bileklerine bakılarak tespit edilir. (Çaykara Ulucami köyü)

- Ölür ölmez hemen gözleri kapatılır. Gözleri kapanmıyorsa, birini alacak payına, birini götürecek deriz. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hasta ölür ölmez döşeğinden indirilmez, 5-10 dakika bekletilir insan oğlu belki bayılmış, belki canı gelir. Bu nedenle de ayakları ve çenesi de 5-10 dakika geçtikten sonra bağlanmaktadır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın son nefesini vermesini bekleyeceksin. 10-15 dakikadan sonra yastığı başından alınır, gözleri kapatılır, çene çemberle tepeden bağlanır ki ağzı açık kalmasın, güzel görünsün. Yakası ve kolu yırtılır, candan can çıkıyor altı kirliyse çamaşırı değiştirilir, üzerine bez örtülür. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ahret döşeğinde hastanın başı kıbleye çevrilir. Buna ölü kıblesi denmektedir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenaze ahret döşeğinde yatarken, erkeği erkek, kadını kadın bekler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın öldüğü döşeğe ahret döşeği denir. Geçmişte ahret döşeği yere bir battaniye atılır, üzerine de temiz bir çarşaf serilerek hazırlanır, cenaze onun üzerine yatırılırdı. Cenazenin üzerine de temiz bir çarşaf örtülürdü.çarşafın üzerinden baş tarafına bir çember atılır, cenazenin kadın olduğu ondan anlaşılır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta öldüğü zaman morarır bu nedenle soyulması gerekir ancak biz soymayız , burada yöre halkı ölüyü soyan da nal et, soyduran da nal et derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölünün ayakları bileklerinden ahret döşeğinde bağlanır, ahret döşeğinde yıkanana kadar kalır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Gözler Bismillah-i Rahmani Rahim denerek güzelce kapatılır. Sağ ayağının baş parmağı çekilirse ölü gözlerini kapatır derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- 5-10 dakika bekletildikten sonra ölü tahtanın üzerine indirilir. Erkeklerin üzerini erkekler, kadınların üzerini kadınlar çıkarır. Bu esnada çene ve ayaklar bağlanır. Kadının kalçaları da bağlanır ki kalçaları gevşemesin. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölü şişmesin diye karnına bıçak koyarlar. (Araklı Kestanelik köyü, Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta ölünce canı çıktı denir. Elbiseleri soygalanır (soyulur) soyularak yataktan indirilir, sert bir yere yatırılır. Çenesi ve ayakları bağlanır.çene ağzı açık kalmasın ölü çirkin görünmesin diye bağlanmaktadır. Ayaklarsa ayaklar açık durmasın diye bağlanmaktadır.cenaze şişmesin diye üzerine bıçak konmaktadır. (Çaykara Ulucami köyü)


Ölünün öldüğü odada ve evde yapılanlar:

Ölümle ilgili uygulamalar içerisinde; hastanın olduğu oda ile ilgili inanmalar ve odada yapılan uygulama ve pratikler Anadolu’nun tüm yöresinde yoğunluk taşımaktadır.

Araştırma yöresinde yapılan çalışmada tespit edilen bulgular şöyledir.

- Hastanın olduğu oda da yedi gün ışık yakarlar. Güya ölünün ruhu oraya gelirmiş. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölünün öldüğü döşeğe ölü döşeği denir. Daha sonra ölü döşeği yıkanır ve atılır. Çünkü Azrail hastanın canını alırken boynunu kesmiş her taraf kan olmuş derler bu nedenle odada bulunan her şey yıkanır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın olduğu odada kırk gün ışık yanar. Bir bardak da su konur. Derler ki ölünün pazartesi günü, Cuma gecesi eve gelir, ruh gelir o sudan içermiş, ışık da kırk gün yanarmış ki ruh gelince korkmasın. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın olduğu dada ne varsa yıkanır, döşeğin pamuğu dökülür yıkanır, hastanın canını o döşeğin üzerinde çıktığı için döşek mekruh sayılmaktadır. ölü sahibinin ihtiyacı varsa o döşeği kullanır, yoksa bir fakire verir.
- Ölünün öldüğü döşeğe ölü döşeği denir. Daha sonra ölü döşeği yıkanır ve atılır. Çünkü Azrail hastanın canını alırken boynunu kesmiş her taraf kan olmuş derler bu nedenle odada bulunan her şey yıkanır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın öldüğü evde pişmiş yemek varsa, ağzı açık kaplarda sular varsa hepside dökülür. Odada bulunan perdeler ve eşyaların tümü yıkanır. Hastanın öldüğü yerde yemek varsa o yemek yenmez , mekruh sayılır. Çünkü hasta ölürken etrafındakiler görmez her tarafa kan sıçrar. Bu nedenle yemeklere ve ağzı açık olan sulara ölü değmiş kan sıçramış derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölünün eşyaları ölü sahibinin ihtiyacı yoksa fakir birine verilir. Ölü erkekse cenaze evden çıkmadan önce ayakkabıları verilir. Ayakkabılar kapıya konur, ihtiyacı olan birisi alır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenaze evinde yemek pişmez, cenaze evinde pişirilecek yemekleri komşular pişirir. Hastanın yattığı yatak dökülerek yıkanır, yıkanmazsa mekruh sayılmaktadır. Ölü çıktıktan sonra ev temizlenir. (Çaykara Ulucami köyü)
- Ölünün eşyaları fakirlere dağıtılır. (Çaykara Ulucami köyü)

ÖLÜM SONRASI

Hastanın ölmesinin hemen ardından yapılan ön hazırlıklardan sonra; gömme için gerek dinsel, gerekse geleneksel bakımdan zorunlu olan hazırlıklara geçilmektedir. Bu hazırlık üç önemli işlemden geçmektedir. Bunları; yıkama, kefenleme ve cenaze namazı olarak sıralaya biliriz. Her üç işlemin çevresinde dinsel olanların yanı sıra bir çok geleneksel adet ve inanma da kümelenmekte, bunlar çoğu zaman da ön plana geçmektedir. Ölü hemen hemen her yerde elden geldiğince çabuk gömülmeye çalışılır. Hasta gece ya da sabah ölmüşse öğle namazına, öğleyin ölmüşse ikindi namazına yetiştirilir. İkindinden sonra ölenler o gece bekletilerek sabahleyin veya öğlen namazında gömülmektedir. Sabah namazında ölünün cemaati az olur düşüncesiyle çok tercih edilen gömülme zamanı değildir. Uzakta ki yakınlarının cenaze törenine katılmalarını sağlamak için ölüyü gömme zamanının uzatıldığı durumlar da olmaktadır.

Sabah öldü öğlen veya ikindinde gömülür, ikindinde ölen bir akşam bekletilerek ertesi gün gömülmektedir. Konuyla ilgili olarak bir kaynak kişi anlatısı şöyledir. “sabah ölen hasta öğlen veya ikindide gömülür,ölü dermiş ki beni biran önce bunların içinden alın da yerime götürün, eğer cemaatin içerisinde inançsız biri varsa ölü darlanırmış. İkindi ve akşam ölende, ertesi gün öğleyin gömülürmüş.”(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta sabah ölürse öğlen ya da ikindinde gömülür. Sabah öğlen arası ölürse, ya öğlen ya da ikindinde gömülür. Öğleden sonra öldü ikindiye yetişmedi, yarın öğleye kalır. Sabah namazında cenaze gömme yok. Mutlaka öğlen ve ikindi namazı kılınır. Cemaati toplamak amacıyla bu zamanlar seçilir. (Çaykara Ulucami köyü)


YIKAMA VE KEFENLEME

Su hazırlanma;

Üç kazan olur birinde su kaynatılır, birisinde soğuk su olur, birinde de ab dest alacağın sıcaklıkta olacak şekilde ölü suyu hazırlanır. Geçmişte su uzak yerlerden taşınmaktaydı ölü suyunu iki üç kadın ab dest alarak taşır ve buna ölü suyu denirdi. Ölen kadınsa, kadın taşır, erkekse erkek taşır, taşırken ölü suyu yere bırakılmazdı. Ölü suyu taşıyanlara da para verilir ancak yıkayanlar kadar çok verilmemektedir.

Konuyla ilgili olarak kaynak kişi anlatıları şöyledir;

- Suyun sıcaklığı ab dest aldığın sudan daha ılık olacak suyun sıcaklığına el kazana sokularak bakılmaz. Temiz bir kapla kazanda su alınarak beride bakılır. Yıkama işi için 5-6 tane güğüm ayarlanır, su güğümlerle dökülür. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölünün yıkandığı suya ölü suyu denmektedir. Ölü suyu normal yıkama suyu gibi hazırlanmaktadır. Suyun sıcaklığı elle kontrol edilmez, mestebe (saplı maşrapa) ile su alınarak dışarıda kontrol edilmektedir. Suyu çeşmeden iki kişi getirir, suyu getirenlerin ab destli olması gerekmektedir. ölünün ab destsiz hiçbir şeyi tutulmaz. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Geçmişte su çeşmelerden getirilirdi, suyu getirecek olan ab dest alır.. suyu getirirken suyu yere hiç bırakmaz, omzunda getirir, su getirenlere hak verilir. Su iki kazanda hazırlanır. Birinde su kaynatılır diğer kazanda hazırlanır. Su elin yanmayacak bir şekilde ılık olarak hazırlanır. Suyun sıcaklığı kazana el sokularak bakılmaz, kazandan maşraba ile su alınarak, dışarıda kontrol edilir. (Çaykara Ulucami köyü)
-
Yıkama:

Ölü; meslekten yıkayıcılar, hocalar, bu işte tecrübeli olanlar, dini bütünler, meslekten kimse bulunmazsa ölü evinden veya komşulardan biri tarafından yıkanmaktadır.

Ölü yıkanırken, yıkayana yardım eden bir iki kişiyle, ölünün yakınlarından veya komşularından da ölü yanında bulunanlar olmaktadır. Yıkama esnasında genellikle fazla kimsenin olmamasına özen gösterilmektedir. Kadınları; kadı, erkekleri erkek yıkayıcılar yıkamaktadırlar. Kadının yıkandığı yere erkek, erkeğin yıkandığı yere kadın girmemektedir.

Konuyla ilgili olarak yörede tespit edilen bilgiler şöyledir;
- Ab dest alıp, namaz kılan cunuptan çıkan bir kişi ölüyü yıkaya bilir, kendini temizleyebilen birisi ölüyü yıkaya bilir. Ölünün öldüğü döşeğe ölü döşeği denir. Daha sonra ölü döşeği yıkanır ve atılır. Çünkü Azrail hastanın canını alırken boynunu kesmiş her taraf kan olmuş derler bu nedenle odada bulunan her şey yıkanır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölüyü iki kişi yıkar biri su döker, biri yıkar, ölü yıkayanlara hakkı kalmasın diye para verilmektedir.(Araklı Kestanelik köyü)
- Ölü teneşir tahtasında, başı sağ tarafa, yanı kıbleye dönük olarak yıkanır. Önce tareti verilir daha sonra üç kere ağzına, üç kara burnuna su vererek ölüye ab dest aldırılır. Önce başından başlayarak ve sağ taraftan başlayarak dibe kadar yıkaya yıkaya inilir. Sonra da sol tarafından başlayarak başından dibine kadar yıkaya yıkaya inilmektedir. Yıkama işleminde sabun ve lir kullanılır, eskiden yün olurdu, lif yerine yün kullanılırdı. Kullanılan o yüne ise,” cenaze yıkama bezi” denirdi. Sabunun hiç kullanılmamış sabun olmasına dikkat edilmektedir. Ölü sabunu iyice köpürterek, önce sağ taraftan, baştan ayaklarına doğru üç kere, daha, daha sonra sol taraftan baştan ayağa üç kere iyice yıkanmaktadır. Daha sonra ölü arkasına çevrilerek yine önce sağ taraf olmak üzere arkası da bir güzel yıkanır. Yıkama işlemi bittikten sonra hacet yerlerine bakılır, eğer ab dest bozmuşsa yeniden ab dest verdirilerek, hacet yerleri pamuk ile kapatılır. Yıkama işi tümden bittikten sonra ölü yakınları su döker. Bu dökülen suya ab dest suyu denmektedir.yıkama işlemi bittikten sonra, çarşafla kurulanarak, cenaze tabutun içerisine alınmaktadır. (Araklı Kestanelik köyü)
- İki kişi ölünün suyunu getirir, iki kişi yıkar. Ölünün ab destsiz hiçbir şeyi yapılmaz. Önce teneşir yıkanır daha sonra ölü soyularak teneşire konur. Ölü yıkanırken, yıkama yerinde dört kişi bulunmaktadır. Ölüyü bir kişi sağdan, bir kişi soldan yıkar. Bit kişi su getirir bir kişi de su döker. Ölü yıkanırken de sürekli üzerinde çarşaf bulunmaktadır. Ölünün mahrem yerleri kirliyse ellenmez. Nasıl ise öyle gidecek Allah yakar adamı. Azrail’in elinden çıkmıştır, ölüye hiçbir şekilde ellenmez. Ölü yıkanırken göğsünden dizine kadar kapatılır, açık yıkanmaz. Önce ölüye nasıl taret alınıyorsa o şekilde taret verilir. Karnına bastırılarak karnı ölünün içi temizlenir. Daha sonra arkası hacet yeri pamukla kapatılarak ab desti verilir. Önce başından aşağıya doğru ölünün her tarafı iyice ıslatılır. Siftah sağ el, sonra sol el yıkanır, pamukla üç kere ağzı saha sonra burnu silinir. Daha sonra pamukla adam akıllı yüzü yıkanır. Ele eldiven takılarak ölünün her tarafı sabunla bir güzel yıkanır. Yıkama bittikten sonra ölü tekrar pislerse yeniden ab dest verilmez. Ab dest birdir. Yalnız adet olana iki kere ab dest şarttır. Ab dest verdirildikten sonra başı yıkanır. Yıkama işlemi bir kişi bir tarafta , bir kişi diğer tarafta olmak üzere iki kişi tarafından yapılır. Önce sağ taraftan olmak üzere baştan dibe kadar sabunlayarak ve yıkanarak inilir. Önce bezin üzerinden sabunlayarak baştan ayağa yıkanır, daha sonra bezin altından (el bezin altına sokularak) yıkanır. Ölü üç baş yıkanır. Bir sağ tarafı çevrilip yıkanır, bir sol tarafı çevrilip yıkanır. Sağ tarafı üç kere, sol tarafı üç kere, başı üç kere, sağdan ve soldan göğsünden başlayarak dize kadar üç defa üstten, sonra üç defa alttan yıkanır. Üç defa sabunlayıp, üç kere temiz suyla arıtılıyor. En son olarak önden ve arkadan üç kere duru su dökülüyor. Yıkama sırasında yapılan tüm işlemler üç kere yapılmaktadır. Yıkama bittikten sonra yakınlarına su döktürülüyor. Yakınlarının döktüğü su ölene değil dökene yaramaktadır. En son olarak da mezarda yılanlar yanına gelmesin diye; gafurili su hazırlanarak ölüye dökülüyor. Sonra ölü havluya sarılarak ahret döşeğine yatırılıyor. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölü yıkanırken çift kazan konursa konulursa tekrar ölü olacak, ölü peşine ölü çağırır derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Yıkama yerinde iki kazan, kullanılmadık sabun, elinin mevtaya değmemesi için lif, kefen, pamuk, gafura, kolonya ve gülsüyü hazır bulundurulur.. Cenazeyi üç kişi yıkar. Biri suyun sıcaklığını ayarlar, biri su döker, birisi de yıkar.mevtayı yıkayanklara para verilir. Cenaze yıkanan sabun el değmedik bir sabun olur yıkama işlemi bittikten sonra sabun bir fakire verilir. Önce cenaze su ile tamamen ıslatılır, sonra tareti verilir.taret sırasında ab dest bozanlar olur. bu nedenle taret verirken cenaze sırttan hafif kaldırılarak, cenazenin karnı hafif hafif ovulur.bu işlem sağ taraftan kaldırmak üzere üç kez tekrarlanır. Cenaze sağ taraftan kaldırılır, sol taraftan taret verilir. Cenazeye ab dest duaları okunur, nasıl ab dest alınıyorsa üç kere ağzı, üç kere burnu, üç kere elleri, üç kere yüzü, üç kere burnu yıkanır. Ab dest bir keredir, ab dest bozsa bile bir kez ab dest aldırılır.ab destten sonra bir kişi su döker bir kişi yıkar. Günümüzde cenaze süngerle yıkanmakta, eskiden liflerle yıkanırdı. Sağdan başlayarak, arkasını da çevirerek hiçbir tarafı kuru kalmayacak şekilde meta iyice yıkanır. Üç defa sağ taraftan, üç defa sol taraftan kaldırılarak yıkanır ve temiz suyla çalkalanır. Yıkama işlemi bittikten sonra üzerine temiz bir çarşaf atılarak kurulanır. (Çaykara Ulucami köyü)

Kefen:

Ölünün gömülmeye hazırlanışı için gerekli olan ikinci işlem ölünün kefenlenmesidir. Kefenleme işlemi İslam geleneğine göre yapılmaktadır. Anadolu’da kefenlik bezin rengi genellikle beyazdır.

Konuyla ilgili olarak alanda tespit edilen bilgiler şu şekilde verile bilinir.
- Burada kefene, kefen ya da kefen denmektedir. Eskiden kefen olarak çarşaf da kullanılırdı, günümüzde ise sadece beyaz hasse kullanılmaktadır. Önceden kefen hazırlama yok. Kefen alışverişine gidildiğinde kefenle birlikte; önce kefen, sabun, kolonya, lif, devir yapmak için zarf alınır ve para bozdurulur. Kefen alışverişini ölü sahibi yapmaz, bir akraba veya ölünün bir komşusu yapar. Daha sonra ölü sahibi harcanan parayı kuruşu kuruşuna verir. Para kuruşu kuruşuna verilir ki cenaze öbür dünyada azap çekmesin. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölü yıkandıktan sonra ahret döşeğine alınır o sırada dört kişi başında oturmaktadır, aynı anda ilahilerle tekbirlerle kefen biçilmeye başlanır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Eni dar ise kefen üç boy alınır. Çift en ise iki boy hasse alınmaktadır. Kefen beyaz da olabilir, yeşilde olabilir, akça pakça beyaz daha makbuldür. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölmeden kefen hazırlama var fakat makbul sayılmıyor. Çünkü lekeleniyor.kefen dokuz metre olarak alınır. Kefenin kumaşı hasse olur. kefenin önceden hazırlanmaması halinde bir komşu veya akraba alır. daha sonra ölü sahibi kuruşu kuruşuna hesaplayarak kefen ve diğer masrafların parasını öder. Ödemezse hak kalır, mevta öbür dünyada çile çeker. Kefenden artan bez fakirlere veya çeyizlerinde kullansınlar diye yetim kızlara verilir.geçmişte kefen tek en olduğu için mevtayı sarmıyor kefen dikiliyordu günümüzde çift en olduğu için kefen dikme yok..(Çaykara Ulucami köyü)

Kefenleme:

Kadın kefeni;

- 9 metre olarak alınan kefenlik hasseden önce, arkadan ve önden boyundan diz kapaklarına kadar uzun olan iç gömlek çıkarılır. İç gömleğin yaka kısmına yuvarlak olarak makasla boyun açılır. İç gömlek yanlarda yukarı koltuk altına kadar dikilir. Daha sonra da boyundan göğüs altına kadar sadece önde olmak üzere önlük konur, buna göğüslük de denmektedir. Göğüslüğün yanlarında yırtılarak çıkarılan bağları olur, onlarla arkadan düğüm atmadan bağlanır. Göğüslüğün konmasının nedeni kıyamet günü kalktığı zaman önü açılmasın diyedir. Başına da pulsuz ve oyasız olan tülbentten, beyaz çember düğüm edilmeden baş bağlanır gibi bağlanır. Bunların hepsinin üzerinde de kefen olur. kefen baştan ve ayaktan bir karış uzun olacak biçimde hazırlanır. Sağ taraf üste getirilecek biçimde kefen kapatılır. Daha sonra iki kişi ayak kısmından ve baş kısmından çekerek kefeni düzeltilir. Son olarak da kefenin üzerinden çıkarılan bağlarla ayaklarının ucundan ve baş kısmından bağlanır. Mezara indirmesi kolay olsun diye beline de kuşak bağlanır.kefenden artan parçalar ölünün elbiseleri ile birlikte bir fakire verilir (Araklı Kestanelik köyü)
- Ahret gömleği boyundan dibe kadar ölçülerek iki kat kesilmektedir. Ahret gömleğinden uçkur kesilerek kuşak yapılır. Kuşaksız olmaz. Öbür dünyada kuşakla tartılacaksın derler. Ahret gömleğinin üzerine yedi kat kefen kapatılır. Kadın kefeninde göğüslük, duvakçık ve başına bağlamak için yaşmak olur. ahret gömleği ayağın altından ve üstünden dolandırılarak kundak haline getirilir. Ahret bezinin üzerinden göğsünün üzerine doğru önlüğü salınır, yaşmak beyaz tülbentten olur, yaşmağin üzerinden duvak kapatılır. Kefenleme sırasında pamuğa gülsuyu dökülerek ellerine konur. Bu çok büyük sevaptır, ellerinin hediyesi olur. aynı şekilde koltuklarının altına, dirseklerine, diz kapaklarına, başına, ayak parmaklarına da pamuk konulur. Kefenin üzerinden, göğsünün üzerinden olacak biçimde kemer bağlanır. Ölünün öbür dünyada bu kemerle tutularak tartılacağına inanılmaktadır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenazenin ayaklarından ve başından iki karış fazla olmak üzere makasla bir yer açılır sonra elle yırtılır.daha sona ahret gömleği hazırlanır. Ahret gömleğinin uzunluğu kadınlarda topuğa kadar, erkeklerin ki dizin bir karış altında olur. kadınlarda ahret gömleği topuktan boyuna kadar ölçülerek, iki kat yapıldıktan sonra kesilir.ahret gömleğinin tam ortasından baş geçecek kadar yaka açılır. Kadınlara baş örtüsü ve bir de peştamal yapılır. Kadının arasına yarım metre genişliğinde, bir metre uzunluğunda üç kat olacak biçimde taret bezi konur. Sonra ahret gömleği giydirilir, yılan ve benzeri bir şeyler dokunmasın diye, “gafuri” kapta sulandırılarak pamukla ıslatılarak, cenazenin ellerine ayaklarına, koltuk altlarına ve parmak uçlarına konur. Kefenin üzerine de aynı kokudan serpilir.ahret gömleği giydirildikten sonra başına eşarp ve saçlar omuzlardan aşağı doğru indirilerek peştamal örtülür.kadın kefeni; taret bezi,ahret gömleği, eşarp, peştamal ve iki katta çarşafı kefen olmak üzere beş parçadan oluşmaktadır. Kefenin ayak ve baş kısmından üç yapılarak, kefenleme işlemi bittikten sonra ayaktan ve baş kısmından başlanır. Kefenin üzerinden göğüsten, belden ve dizlerden olmak üzere üç kuşak yapılmaktadır. Cenazeyi namahrem tutamaz bu kuşaktan tutularak cenaze mezara indirilir. (Çaykara Ulucami köyü)

Erkek kefeni;
- Erkek kefeni üç parça olur. önce gömlek giydirilir, gömleğin uzunluğu boyundan dizin br karış yukarısına kadardır. Arkadan ve önden yaka kısmı makasla açılır. Bunun üzerinde ise, iki kat ayaktan ve baş kısmından 20 cm uzun olan kefen olur. kefenin uçlarından ip ayrılarak baş ve ayak kısımları bağlanır. Erkek kefeninde göğüslük olmaz. (Araklı Kestanelik köyü)
- Erkeğin kefenlenmesi de aynıdır. Erkeğin başına yaşmak, duvak ve göğüs hizasına önlük konmaz. Erkeğin ahret gömleği dizlerine kadar olur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)

Tabut;
Ölünün kefenlenmesinden sonra içine konularak taşındığı sandığa tabut denmektedir. Ülkemizde tabut genellikle çam ve kavak ağacından yapılmaktadır. Seyrek olarak meşe gürgen ceviz ve ardıç da kullanıldığı görülmektedir.

Araştırma bölgesinde tabutun yapımı ile ilgili olarak tespit edilen bilgiler şöyledir:

- Tabut çam ağacından yapılmakta; birer tane yanlarda, birer tane baş ve ayak ucunda ve bir tane de altında olmak üzere beş parçadan oluşmaktadır. Bazı durumlarda tabutun altı çift olabilir. O zaman da tabutun 6 parça olduğu durumlar da vardır. Ekseri çam kullanılmaktadır, ancak kızılağaç kullanıldığı durumlar da vardır. Cenaze dışardan geliyorsa üzerinde kapak da olur. köydeki tabutlarda kapak bulunmamakta, tabutun üzerine bir bez çekilmektedir. Ölü kadınsa tabutun üzerine işlemeli bir bez, erkekse bayrak veya herhangi bir bez örtülür. (Araklı Kestanelik köyü)

Ülkemizde genellikle cenaze namazı kılındıktan sonra tabut cemaat tarafından mezarlığa götürülür.cenaze götürülürken, tabutun baş tarafındaki sol kol sağ omuza alınıp en az on adım gidilmekte, sonra ayak tarafındaki kola geçilmektedir. Bu şekilde de on adın gittikten sonra baş tarafındaki sağ kol omuza alınır ve on adım gittikten sonra ayak tarafındaki kola geçilmektedir. Böylece tabutun dört tarafından onar adım götürülmüş olur.

Araştırma bölgesinde ise tabutun taşınmasıyla ilgili olarak halk anlatıları şöyledir.

- Tabut araçla gitmez, bir başta, bir arkada olmak üzere iki kişi girer tabutun altına,yanlardan da tutanlar olur. sevap almak için tabutun altına herkes girmek ister. Tabutun orta kısmından girerler. Birisi girer, birisi çıkar. yedi adımda bir değişirler. Böyle yaparla ki herkes girebilsin. Cenaze geçerken yoldan biri geliyorsa duru tabutun geçmesini bekler. Tabutun önünden kimse geçmez. Hep arkadan geçerler. Çünkü ölüye saygı vardır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Tabutu erkekler taşımaktadır, tabut; yedi adıda bir değiştirilmektedir. Üç, beş, yedi adımda bir değiştirilmesi çok sevap sayılmaktadır. Tabut götürülürken tabutun önünden geçilmez cenazenin geçmesi beklenir. Tabutun üzerine kadın olduğu belli olsun diye çember örtülür. O çember ya kullanılır, ya da fakir birine verilir. Yeni evli, nişanlı birisi öldüğü zaman tabut gelinlik ya da duvakla süslenmektedir. Ölen genç kız ise tabutun üzerine; çeyizlerinden, yaşmaklarından, havlularından atılmaktadır. Tabut ağır ise;”çok günahı varmış tabutu ağırdı” derler. Tabut eğer arabayla uzak bir yere götürülüyorsa; tabuta toprak koyarlar ki, tabut yenlik olsun. Tabutun kapağı olmaz, tabut kabe örtüsüyle örtülmektedir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölü tabutla veya tabutsuz gömüle bilir. Vasiyete bağlıdır. Namahrem ona dokunmasın diye de tabutla gömülür. Mevtanın kadın ya da erkek olduğunu belirtmek için tabutun başucuna yazma konur. Bir de Mekke’den gelen yazılı çarşaf konur. Erkek tabutunun üzerine hiçbir şey konmaz. Tabut günümüzde arabalarla taşınıyor, eskiden omuzlarda taşınırdı. Mevtanın tabutuna cemaat elini uzatır, tutar bu çok sevaptır. Tabutun önünden geçilmez, geçilirse ölüye saygısızlık kabul edilir.

Cenaze namazı:

Ölüyü yıkama ve kefenlemeden sonraki üçünü işlen cenaze namazıdır. İslam dinine göre ölenin namazının kılınması için bir takım koşullar gerekmektedir bu koşullar genel olarak şöyle sıralana bilinir. Ölünün Müslüman olması, tabutun cemaat önünde olması, ölünün bütün vücudu veya başı ile beraber yarı vücudunun tabutun içerisinde bulunması, cemaatin ayakta bulunması, cenaze namazını kıldıracak imamın kıbleye karşı, yere yakın bir yere konmuş tabut içerisindeki ölünün, göğsü hizasına durması lazımdır.

Cenaze namazı dört tekbirden meydana gelir. Musalla taşı üzerine konan cenazenin, önünde imam durur, cemaat de imamın arkasına sıralanır.

Konuyla ilgili tespit edilen kaynak kişi anlatılar şöyledir.

- Cenaze namazı kabristanda veya camide tabut teneşir tahtasının üzerine konarak kılınır. Cenaze namazından sonra hoca; bu meftanın İslam olduğuna dair şahitlik eder misiniz “ der, cemaat üç kere; “ederiz” der, hoca; “hakkınız varsa helal ettiniz mi der, cemaat; “helal ettik” der , hoca “ahirete intikal ettiğine şahit misiniz” der, cemaat; “şahidiz”der. Duası yapılır, üç tekbirdir, dördüncüde selam verilir cenaze erkekse , erkek cenaze namazına niyet eyledik, kadınsa; kadın cenaze namazına niyet eyledik, aynı şeyi cemaat söyler. İmam söyler cemaat tekrar eder. Tekbir alınır ve namaz kılınır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Öğle namazından sonra cenaze namazı kılınır. Cenaze musalla ya konarak; hoca. Razı mısınız, değil misiniz. nasıl tanırsınız. Nasıl bilirsiniz. İyi bir insan mıydı. Hakkınızı helal ediyor musunuz şeklinde sorular sorarak helallık alır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)

MEZARLIKDA YAPILANLAR

Yapılan çalışmada toplu mezarlıkların çok yaygın olmadığı saptanmıştır. Genellikle halk ölüsünü kendi arazisi içerisinbe gömmektedir.

Mezarın kazılması:

- Ölü evinde öldüğü zaman önce ölünün boyu bir fındık çubuğuyla boyundan 20 cm uzun olacak şekilde ölçülür. O çubukla mezar kesilir. Bu işleme mezar kesme denmektedir. O çubuğun yerinden mezarı kazmaya başlarlar. mezarın genişliği ise 90 cm olur. derinliği ise erkeğin göbek hizasına göre ayarlanıyor, kadın mezarının derinliği ise göğüs hizasına göre ayarlanıyor (Araklı Kestanelik köyü)
- Mezar iki metre boyunda, bir buçuk metre eninde kazılmaktadır. Kadınların mezarı mahremiyet durumları olduğu için hayvanlar çıkarmasın diye daha derin kazılmaktadır. Mezarı ihtiyacı olan biri kazar, kazana para verilir. Cenazede en önemlisi emeği geçen kişiyi memnun etmektir. (Çaykara Ulucami köyü)

Ölünün mezara konması:

- Mezara üç kişi birden iner. Kadınların mezarına; amcası, kardeşi, dayısı inebilir. Kocası inemez, namahremdir. Mezarda bulunanlar, sağ el altından, sol el üstünden üçü birden aynı anda alır, cenazeyi kıbleye doğru yönlendirerek koyar, arkasına toprak koyarak yükseltirler. Yüzünü kıbleye doğru çevirirler. Mezara indirildiği zaman cenazenin kefen bağıyla bağlanan ayak ve baş bağları çözülür ki kıyamette ayakları , başı bağlı olmasın gözleri kapalı olmasın. Üzerine de tahta dizerler, bu tahtalara mezar tahtası denmektedir. Cenaze mezara indirildikten sonra iki kişi mezardan çıkar, sadece tahtaları dizecek olan mezarda kalır. Tahtaların belli bir sayısı yoktur. Mezara dizmek için biçilen tahtalar artarsa onlar da mezarın içerisine atılır.öünün tabutla gömüldüğü de olmaktadır. Mezarın dışında tahta bırakılmaz. Sonra tahtaların üzerine kürekle toprak atılmaktadır. Toprak atılırken kürek elden ele dolaştırılmaz yere bırakılır, bir sonra ki küreği yerden alır küreği elden almak yoktur. Mezar balık sırtı gibi toprakla kapatılır. Mezarın üzerine baş ucuna ve ayak ucuna birer tane olmak üzere iki tane meşat taşı konur. Kadın ve erkeğin taşı aynıdır yalnız mermer veya tahtadan yapılırsa kadın ve erkeğin taşı belli olmaktadır. Kadının meşat taşı dekorlu olur, erkeğinki ise yuvarlar sarık gibi olmaktadır. Mezar kapatıldıktan sonra; cemaat mezarlıkta oturarak kuran-i kerim ve yasin duası okur.bundan sonra hoca değneğini mezarın baş ucuna dikerek talkın verir. Sorgu melekleri cemaat gider gitmez kabre iner. Kişi olduğunu hoca talkın vermeye başladığı zaman anlar.(Araklı Kestanelik köyü)
- Cenaze tabutla gömülmektedir.Tabut mezara iple indirilmektedir. İki kişi mezara iner, yukarıdan tabut pile aşağıya indirilir mezardakiler tabutu tutar ve sağ taraf doğru tabut hafif yana doğru eğilerek yerleştirilir. Tabutun üzerine dokuz tahta dizilir. Dokuz tahta altında ne cevap vereceksin bundan dolayı söylenmektedir. Cenaze gömüldükten sonra, hoca yasin okur, daha sonra hoca talkın verir, talkından sonra sorgu mlayikeleri gelir; Rabbin kim, nebin kim, kimin kulusun diye sorar. Cevap ver4ebilirsen ne mutlu veremezsen Allah yardımcın olur inşallah. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenaze kadın ise ona mahrem olmayacak kişiler, oğlu, yeğeni, torunun mezara indirir. Cenaze tabutla da indirilir, tabutsuz da indirilir. Sağ omuz üzerine tabut dikilir, altı toprakla beslenir. Tabut düz konmaz, sağa doğru hafif kaldırılır. Cenazenin yüzü kıbleye gelecek şekilde yerleştirilir. Cenaze toprakla doğrudan temas etmesin diye de tabutun üzerine tahta dizilir. Bu dizilen tahtalara perde denmektedir. Tahtalar, iki metreyi doldurana kadar dizilir. Tahtalar dizildikten sonra mezar toprakla doldurulur.

Baş sağlığı:

Başsağlığı dileme sözün etkileyici ve yok edici gücünden yararlanarak, hem acıyı hem de yası azaltmaya yönelik bir adettir. Ölünün yakınları, tanıdıkları, dostları ölümle ilgili öteki adetleri yerine getirmeseler bile, kederli ailenin yasını paylaşmak ve ruhsal, yaşamının düzene sokmasına yardımcı olmak amacıyla başsağlığı dilemekte ölü sahibini bu acılı zamanında yalnız bırakmayarak onun acısını paylaşmaktadır.

- Başsağlığı ölü mezara konur konmaz başlamaktadır. (Araklı Kestanelik köyü)
- İlk günden baş sağlığı ziyaretleri başlar derler ki ölü; “ ölü sahibinin üç gün gidip acısını paylaşacaksın, daha fazla gitmeyeceksin. Baş sağlığına gidenler; “Allah sabırlık versin”,”Allah kalana ömür versin”,”Allah o yattıkça sizlere ömür versin”, “Ölümde bizim için er geç gideceğiz” şeklinde dileklerde bulunur ve moral verirler.. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Başsağlığı cenaze günü başlar. 5-10 gün sürer. (Çaykara Ulucami köyü)

Ölünün ardından yapılan belli günler;

Anadolu’da ölünün dinsel törenle ve yemekle anıldığı belli günler vardır. Bunların başında ölünün; “yedisi”,” kırkı”,” elli ikisi” ve “senesi” gelmektedir. Belli sayıların karşılığı bu günlere, söz konusu sayılara kazandırılmış, dinsel, büyüsel ve geleneksel niteliklerinden dolayı önemsenmişler, zamanla da çeşitli adet bünyelerine alarak gelenek haline dönüşmüşlerdir.

Belli günlerin haricinde ölünün gömülmesinden hemen sonra ölü helvası yapıp dağıtma Anadolu’nun hemen hemen tüm yöresinde gelenek halinde günümüzde de devam etmektedir. Araştırma yöresinde de ikindiden sonra Kuran okunur, teyfit çekilir, Yasin tebareke okunur, tespih çekilir ve helva kavrulur. Kavrulan helvadan herkesin bir kaşık yemesi ölü için çok sevaptır.

- Kırkının içerisinde Kelime –i tevhit yapılır.52. gün mevlit okutulur. 52. gün te kemikten ayrılırmış, burnu düşerken çok sızlarmış. Bunun için duası okunur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölünün ardından üç akşam evinde Kuran okunur. Kuran okuyan kadınlara yazma verilir. 41. gece et kemikten ayrılır bu nedenle o gün mevlit okutulur 51. gece de ise camide hatim indirilir. (Çaykara Ulucami köyü)

Devir ıskat:

Ölen bir Müslüman sağlığında, çeşitli nedenlerle, tutamadığı oruçları, kılamadığı namazları ve yerine getiremediği yeminleri için bir fakire fidye verilmesi gerekmektedir. bu işleme fikili dilinde devir ya da ıskat denmektedir.

Konuyla ilgili araştırma yöresinde tespit edilen kaynak kişi anlatıları şöyledir.

- Ölü evdeyken yıkanmaya başladı devirde başlar.okuma bitti cenazenin yıkanması da biter. Devir yıkanmadan başlar, yıkama başlayınca hoca haber verir, devirde başlar. Hocalar kalabalıksa yıkama bitti devir de biter, kalabalık değilse yıkama biter devir devam eder. Okuma bittikten sonra asıl devir başlar. Ölünün bir akrabası cüzdanını ortaya atar, hoca cüzdandan para alarak mendile saçar, hocalar dizilir orada devir başlar. O para dua ile elden ele hocalar tarafından devredilir. Bu şekilde iki, üç devir olur, daha sonra sıra para dağıtmaya gelir. Devir miktarı ne kadarsa para; 73 veya 77 zarfa taksim edilir. Cemaat ordayken imam o zarfları fakirlere, fukaralara ve yaşlılara dağıtır. Hoca orada işi bitirir. Devir ölünün kefareti , günahlarının af olması için yapılmaktadır. Cenaze musalla taşındayken helallık alınırken, imim; “bunun alacağı olan vereceği olan söylesin” der. Orada söylenmez ama daha sonra söylenir. Kimse ölüsünü borçlu göndermek istemez mutlaka var olan borçlar ödenir.(Araklı Kestanelik köyü)
- 61 kağıt yemin kefareti oluyor, bunların 11 tanesi ölü teneşirdeyken ab dest verilirken fakire fukaraya dağıtılmaktadır. Buna hak hukuk denmektedir. Geriye kalan 50 tane kağıt ise; mezarlıkta camide başta hocalar olmak üzere fakire fukaraya dağıtılmaktadır. Bu kağıtların her birinin içerisinde eşit miktarda para bulunmaktadır. Dağıtılan 11 kağıt birinin meyvesinden yersin, tarlasından bir şey alırsın bu onun için yani hak hukuk için komşuları8n eşin dostun bir şeyini yemişsen onun için verilmektedir. 50 kağıt ise ölünün sağlığında tutmadığı oruçları, kılmadığı namazları bunların zekatı oluyor buna yemin kefareti deniyor. Bu nedenle dağıtılıyor. Bunları ölü sahipleri dağıtmaktadır. Eskiden 81 kağıt bütün cenazelere yapılırdı, sadece, günahı olmadığı düşüncesiyle çocuk ve cahillere yani gençlere yapılmazdı. Günümüzde artık bu uygulama azalmış durumdadır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)

RUHLA İLGİLİ İNANMALAR

Anadolu halkının, tasarımlarına göre ruh kişiyi gerek sağlığında gerekse ölümünden sonra yaşatan bir cevherdir. Ruh kavramı ile canlı kavramının coğu kere aynı şey olarak tasarımlanması, kişinin yaşama gücünün bu uçucu şeye bağlı olduğunu göstermektedir. İnsanın ağlığında bedenindeki organların birinde eğleşen ve insana hayat gücü sağlayan ruh; ölümden sonra da sahibinin bir çeşit sembolü olarak yaşamını sürdürmektedir.

Konuyla yöredeki ilgili halk kişi inanışları şöyledir.
- Ruh ölünce bedenden çıkar. ruh insanın bedeninden çıkan candır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh bedeni göğüsten terk eder. (Çaykara Ulucami köyü)
- Ruh insanda bir kuş gibidir, uçar gider. (Araklı Kestanelik köyü)
- Can ayaklardan yukarı çıkmaya başlar, ruh ayaktan çıkar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh vücudun her yerindedir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh bedeni canın çıktığı zaman terk eder. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh bir tanedir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi, Çaykara Ulucami köyü)
- Ruh ölünce bedeni terk eder. (Trabzon merkez Faroz mahallesi, Çaykara Ulucami köyü)
- Bir kalbimiz var, öbür tarafımız hep leş, ruhumuz kalbimizdir. Ruhun kalbindir, yaptığın ibadet imandır.(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Yaşarken ruh kalpte olur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölü yıkandıktan sonra tekrar bedene girer ve ölüyle birlikte mezara gider. İşkenceyi çekecek olan ruhtur. Sağlığında iyiyse ruh eziyet çekmeyecek istediği bir köşkte oturacak, ama fesat, dedikoducu ise, mal mulk haram yemişse, Allah muhafaza gidecek olduğu yerde belli değil. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ruh ikindinden sonra evi ziyarete gelir, ruhlar pazartesi, Cuma akşamı gelir hep kapılara yayılırmış eğer evdekileri Kuran okurken bir ibadette görürse dermişler ki “ne mutlu bana ki benim ardımdan Kuran okutuyorlar”.ruhlar da evinin halkı için dua eder gidermiş. Ruh geldiğinde ev halkını gülüp oynarken görürse o zaman da dermiş ki; “nalet olsun benim ev halkıma bak ne gün ne iş yapıyor”. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ruhu memnun etmek için Kuran okutulur, hayır edilir, fakit giydirilir, pazartesi, Cuma geceleri helva kavrulur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ruh ölmez, ceset kokmasın diye gömülür, ruh bakidir, yaşarken yapılan günah ve sevaplara ruh cevap verecektir. (Çaykara Ulucami köyü)
- Ruh olmazsa beden ayakta durmaz, ruh olunca canımız var diyoruz ruj candır bedeni ayakta tutar. (Çaykara Ulucami köyü)

YAS TUTMA

Yakının kaybeden bir insanın bu olay karşısında duyduğu tepki, şaşkınlık, isyan ve acıdır. Toplumsal, ekonomik ve duygusal yönden, bağlı bulunduğumuz bir insanın kaybından duyduğumuz acı insancıl bir tepkidir. Yas ise; toplum tarafından bizim için önemli olarak tanımlanmış, insanların ve yakınlarımızdan birinin kaybıyla, duyulan acı ve üzüntüyü, toplumsal kalıplar içerisinde ifade etmektedir.

Ülkemizde ölenin ardından yas tutmanın belli bir süresi yoktur, bu ölen kişinin durumuna göre farklılık göstermektedir. Bunları da genel olarak: ölenin yakınlığına, uzaklığına, genç ve yaşlı oluşuna, erkek ve kadın oluşuna, kişiliğine, toplumsal yerine, çevresine, sayılıp sevilmesine, ölüm biçimine göre sıralaya biliriz.

Yukarıdaki ölçütlere göre araştırma bölgesindeki tespitleri şu şekilde verile bilinir.

- Yas 3-6 gün sürer. Ölenin yaşlı genç oluşuna göre yas süresi değişmektedir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Yas eskiden kırk gün sürmekteydi. Kırk gün boyunca yıkanılmaz, bir yere gidilmezdi. Yas tutarken siyah giyinilirdi. Günümüzde yas tutma süresi uzun sürmuyor. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölü ölüdür, yas yastır. Ölüsü olanın ilk bayramına “acı geldi, kara geldi bayram” denir(Trabzon merkez Faroz mahallesi)

SONUÇ

Anadolu’nun tüm yöresinde öldüğü gibi; Trabzon’da da yöre halkı ölüsüne çok değer vermektedir. Ölünün ardından yapılan tüm uygulamalar geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapılmaktadır. Yapılanların tümünün nedenini yöre halkı “ölünün rahata çıkması, eziyet çekmemesi “ şeklinde ifade etmektedir.
Kültürün bir çok alanında olduğu gibi Trabzon ölüm adetlerinin inanışa dayalı uygulamalarında çok belirgin bir değişim göze çarpmamaktadır. Buna örnek olarak günümüzde de halen titizlikle uygulanan yedi, kırk, ve elli ikinci gün mevlit ve yemeklerini verebiliriz.
Değişen kültürel ve ekonomik yapıyla birlikte ölü adetlerinin bazı uygulamalarında da değişimin değişim olduğu gözlenmektedir.buna örnek olarak da geçmişte evlerde bahçelerde ölüler yıkanırken, günümüzdeyse bu görevi belediye hizmetlerinin üstlendiği görülmektedir.





KAYNAK KİŞİLER

Adı soyadı :Sakine GÜROL
Doğum yeri :Akçaabat Trabzon merkez Faroz mah. büyüdü
Doğum tarihi :1952
Öğrenim durumu :Okuma yazma var
Medeni hali :Dul (5 çocuk sahibi)
Mesleği :Ev kadını

Adı soyadı :Hamide AYAZHAN
Doğum yeri :Çaykara Ulucami köyü (20 yıldır Hatay’da yaşıyor)
Doğum tarihi :1931
Öğrenim durumu :Okuma yazma yok
Medeni hali :Evli (4 çocuk sahibi)
Mesleği :Ev kadını


Adı soyadı :Saniye GÜROL
Doğum yeri :Trabzon Merkez Faroz Mah.
Doğum tarihi :1924
Öğrenim durumu :Okuma yazma yok
Medeni hali :Dul
Mesleği :Ev kadını

Adı soyadı :Ayşe DEDEOĞLU
Doğum yeri :Araklı Kestanelik köyü
Doğum tarihi :1946
Öğrenim durumu :Okuma yazma yok
Medeni hali :Evli (9 çocuk sahibi)
Mesleği :Ev kadını

Adı soyadı :Ferhat DEDE
Doğum yeri :Araklı Kestanelik köyü
Doğum tarihi :1937
Öğrenim durumu :Okuma yazma var ilkokul
Medeni hali : iki evli (13 çocuk sahibi)
Mesleği : ?

KAYNAKÇA:
BALIKÇI, Gülsen:Rize/ Pazar Akbucak, Otrayol Ve Uğrak Köyleri’nin Etnik Yapıları. Ankara 1997. A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkbilim Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 351 S.

HANÇERLİOĞLU, Orhan:Dünya İnançları Sözlüğü.. İstanbul 1993. Evrim Matbaacılık. 574 S.

ÖRNEK, Sedat Veyis:Geleneksel Kültürümüzde Çocuk. Ankara 1979. Saim Toraman Matbaası. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 413 S.

ÖRNEK, Sedat Veyis:Türk Halkbilimi. Ankara 1995. Kültür Bakanlığı Yayınları. Türk Hava Kurumu Basımevi. 264 S.

ÖRNEK, Sedat Veyis :Sivas Ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Batıl İnançların Ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkiki. 2. bsm. Ankara 1981. DTCF Basımevi 139s.

ÖRNEK, Sedat Veyis:100 Soruda İlkellerde Din Büyü Sanat Efsane.. 1bsm. Ankara 1971. Özaydın Matbas 231 s.ı

          

Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır