TRABZON’UN BAZI YÖRELERİNDE ÖLÜM ADETLERİ - Gülsen BALIKÇI
GİRİŞ
Hayatın son safhası olan ölüm, insana acı ve keder veren bir
bitiş olmaktan çok, insanı korkutan çaresiz kılan ve sırrına
erişilmesi güç olan bir olaydır. Eninde sonunda ölüm gelecek ve
kurbanını alıp götürecektir.zaman zaman bu korkunun baskısı
altında, tedirgin olan halk düşüncesi, çoğu kez çevresinde olup
biten olayları eşyanın şu ya da bu şekilde duruşunu, düşündeki
bir görüntüyü, ölüm için birer ön belirti saymıştır.
Yaşamın sonu olarak kabul edilen ölüm tüm toplumlarda ürkütücü
bir olay olarak kabul edilmektedir. Doğum. Evlenmeden sonra
hayatın sonuncu geçiş dönemi olan ölüm etrafında yaşamın diğer
geçiş dönemlerinde olduğu gibi bir çok gelenek görenek adet ve
inanma kümelenmiş durumdadır.
ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜREN ÖN BELİRTİLE
Ölüm korkusunun bilinç altındaki baskısıyla rahatsız olan halk
düşüncesi alışılmış dışındaki birtakım davranışları araç
gereçlerin şu ya da bu biçimdeki kullanımlarını, meteorolojik
olayları, hayvanların hareket ve seslerini, düşlerdeki
görüntülerle, hastadaki psikolojik ve fizyolojik değişiklikleri
çoğu zaman ölümün bir işareti, ön belirtisi saymaktadır.
Anadolu’nun bir çok yöresinde olduğu gibi Ahlat’ta da ölümün ön
belirtisi olarak kabul edilen durumlar vardır. Bu olayları
içeren konular;
-Hayvanların davranışları,
-Meteoroloji olayları,
-Eşyaların durumlarıyla ilgili durumlar,
-Rüyalar
Başlığı altında toplanmaktadır.
Buna göre araştırma bölgesinde tespit edilen kaynak kişi
anlatıları şöyledir.
- Karga ötmesi iyiye yorulmaz, karga öttüğü zaman “Allah hayıra
götür” deriz. (Araklı Kestanelik köyü)
- Kargaların bağırması iyiye sayılmaz. Karga bağırdığı zaman
denir ki; “hayırlı bağır, hayırlıysan bir daha bağır,
hayırsızsan kalk geç git” denir.(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Köpek ulursa ölen olur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Gözümüz seyirdiği zaman biri ölecek deriz. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Rüyamızda soğan , biber gibi acı bir şey görürsek bu ölüme
işarettir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Rüyada bulanık su görmek ölüme işarettir. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Rüyada evin yıkılmasını görmek ölüme işarettir. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Rüyada ölü görmek yağmur yağacağına işarettir. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Rüyada ölü bir şey verirse iyiye yorulur, alırsa kötüye
yorulur birini yanına götürecek denir. (Araklı Kestanelik köyü,
Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Zamansız öten horozun , ölüm getirecek korkusuyla başı
kesilir. (Araklı Kestanelik köyü, Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Terliğin ters dönmesi iyiye sayılmaz, uğursuzluk olmasın diye
terlik düzeltilir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
Ölümü uzaklaştırmak için:
Çağrışım yoluyla ölümü hatırlatan, daha doğrusu ölüm için ön
belirti sayılan olayların dışında, ölümü çabuklaştıran, ya da
ölümü getiren bir takım eylemler vardı ki, bunlardan kaçınmak
gerekmektedir.
Ölüme işaret olan belirtiler;
Hastada, görülen bir takım psikolojik ve fizyolojik
değişiklikler, hasta yakınlarınca dikkatle gözlenerek
değerlendirilmektedir. Hastanın gidici, artık sonunu
yaklaştığına birer işaret sayılan bu değişikliklere, ve
isteklere önem verilmekte, ona göre hazırlığa girişilmektedir.
Ölecek hastanın bedeninde meydana gelen bazı değişiklikler halk
arasında hastanın ölümünün yaklaştığının belirtisi olarak kabul
edilmektedir. Kısaca “göz gider, renk gider, dil gider” şeklinde
ifade edilen bu belirtiler, yöre halkı tarafından şöyle
belirtilmektedir;
- Ölecek hastanın nefesi göğsüne çıkar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Nefesi kısalır, nefes alıp veremez, tırnakları morarır.
(Çaykara Ulucami köyü)
- Rengi sararır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Elleri ayakları donar. (Araklı Kestanelik köyü)
- Esmerleşir, hareketlenir, zorlanmaya başlar, kendini oradan
oraya atar ,vurur. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastadan hırıltı gelmeye başlar. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Hasta sürekli beni yatır, kaldır gibi isteklerde bulunur.
(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın burnu uzamaya başlar. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Yüzü sararmaya, gözleri dönmeye başlar. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Hasta gözlerini tavana dikince anlarız ki ölecek. (Trabzon
merkez Faroz mahallesi)
ÖLÜM SIRASI
Hastanın can vermesi:
Can çekiştiren hastanın yanında yakınları bulunur. Hastanın
öleceği anlaşılınca; din görevlisi çağrılır. Din görevlisi
sürekli yasin okur. Ölmek üzere olan hastaya can veriyor , can
çekiştiriyor, canını teslim ediyor, hastanın öldüğü ana ise;
hasta can verdi, canını teslim etti denmektedir.
Hasta rahat can versin diye:
- Hastanın yanında hoca bekler ve dua okur. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Hastanın başında kuran okunur, ağzına sürekli su verilir.
(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta erkek ise erkekler bekler, kadın ise kadınlar bekler ,
ölecek hastanın yanına fazla adam koymazlar. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Hasta can çekiştirirken canı kolay çıksın diye, ayak ucunda
oturanlar kaldırılırlar, yerinde fazla adan koymazlar. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Can çekişen hastanın yanından kalkılır, ölü son nefesini
verirken hiç ses çıkarılmaz sadece Allah denir, kelime- i
şahadet getirilir. Hastaya son nefesinde imanıyla gitmesi içim
kelime-i şahadet getirtmeye çalışılır. Getirebilen hasta
cennetliktir.
- Hastanın yanında yakınları bekler, anladın ki ölüyor din
görevlisi çağrılır.ölmek üzereyken hastaya su verilir. Hasta
konuşuyorsa son vasiyeti sorolur. Hasta yapabiliyorsa son
vasiyetini yapar(Çaykara Ulucami köyü)
- Can çekişen hastanın yanına ab destli gidilir. Can çekişirken
canı çetin çıkmasın diye yanında oturanlar kaldırılır. (Trabzon
merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın üzerinde ağır bir şey varsa onu kaldırır, çarşaf gibi
hafif bir şey örterler ki hastaya ağırlık olmasın. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Orada bekleyenler anladılar ki hasta ölecek; o zaman hastanın
mahrem yerlerini temizlerler. Öldükten sonra ölüye ellenmez,
ölüye zahmet olurmuş sonra kıyamet günü hak alırmış bizden.
(Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın ağzında takma dişi varsa ölmeden onları alırlar.
(Araklı Kestanelik köyü)
- Hasta can verirken orada bulunanlardan birisi sürekli ağzına
su verir. Yöre halkı bunu şeytandan evvel sen su vereceksin ki
şeytan senden önce su vermesin. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın canı ayaklarından çıkmaya başlar(Araklı Kestanelik
köyü)
- Hasta gözlerini tavana diker, ağzını açar, gözlerini tavana
dikip, açıp örttü mü, tamamdır, canı çıkar. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Can ayaktan yukarı doğru çıkıyor, ayaklar donuyor, son
nefesinde hasta ağzını açıp kapatıyor, son nefeste derin bir
nefes alıyor. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Azrail hastanın canını boynundan alır. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Gözü açık ölene dünyada gözü kaldı derler. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Ölü doğan çocuğa melayike üçtü gitti derler. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Hasta gülerek ölürse iyi sayılır, iyi insandı denire. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Loğusa ölen cennete gider(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Yanarak ölene çok günahı vardı “Allah bu dünyada onu yaktı
derler” (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Elleri açık ölene “cömertti, cennetlik” denir. (Trabzon merkez
Faroz mahallesi)
- Konuşa konuşa ölene rahat can verdi, iyi insandı derler.
(Çaykara Ulucami köyü)
- Evlenmeden ölen kızın düğünü ahirette olur. (Çaykara Ulucami
köyü)
- Hasta gülerek öldü iyi sayılır, “şehit” gitti denir. (Çaykara
Ulucami köyü)
- Ölü sertleşmezse hamur gibi peşinden bir cenaze daha götürecek
denir. (Çaykara Ulucami köyü
Ölümden hemen sonra yapılanlar:
Ölümden hemen sonra yapılanların büyük bir bölümü doğrudan
doğruya cesetle ilgiliyken, bir bölümü de ceset çevresinde
toplanmaktadır. Ölünün öte dünyaya gönderilişine bir hazırlık
niteliğindeki bu işlemlerin, kimilerinin temelinde, ölene canlı
gözüyle bakmanın ve ondan korunmanın tipik belirtileri yatarken,
kimilerinde de hijyenik endişeler ve dinsel gelenekler rol
oynamaktadırlar.
Konuyla ilgili olarak alanda tespit kaynak kişi anlatıları
şöyledir.
- Hastanın öldüğünden emin olmak için hemen damarlarına bakılır.
Damarların durduğu el bileklerine bakılarak tespit edilir.
(Çaykara Ulucami köyü)
- Ölür ölmez hemen gözleri kapatılır. Gözleri kapanmıyorsa,
birini alacak payına, birini götürecek deriz. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Hasta ölür ölmez döşeğinden indirilmez, 5-10 dakika bekletilir
insan oğlu belki bayılmış, belki canı gelir. Bu nedenle de
ayakları ve çenesi de 5-10 dakika geçtikten sonra
bağlanmaktadır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın son nefesini vermesini bekleyeceksin. 10-15 dakikadan
sonra yastığı başından alınır, gözleri kapatılır, çene çemberle
tepeden bağlanır ki ağzı açık kalmasın, güzel görünsün. Yakası
ve kolu yırtılır, candan can çıkıyor altı kirliyse çamaşırı
değiştirilir, üzerine bez örtülür. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Ahret döşeğinde hastanın başı kıbleye çevrilir. Buna ölü
kıblesi denmektedir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenaze ahret döşeğinde yatarken, erkeği erkek, kadını kadın
bekler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın öldüğü döşeğe ahret döşeği denir. Geçmişte ahret
döşeği yere bir battaniye atılır, üzerine de temiz bir çarşaf
serilerek hazırlanır, cenaze onun üzerine yatırılırdı. Cenazenin
üzerine de temiz bir çarşaf örtülürdü.çarşafın üzerinden baş
tarafına bir çember atılır, cenazenin kadın olduğu ondan
anlaşılır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta öldüğü zaman morarır bu nedenle soyulması gerekir ancak
biz soymayız , burada yöre halkı ölüyü soyan da nal et, soyduran
da nal et derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölünün ayakları bileklerinden ahret döşeğinde bağlanır, ahret
döşeğinde yıkanana kadar kalır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Gözler Bismillah-i Rahmani Rahim denerek güzelce kapatılır.
Sağ ayağının baş parmağı çekilirse ölü gözlerini kapatır derler.
(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- 5-10 dakika bekletildikten sonra ölü tahtanın üzerine
indirilir. Erkeklerin üzerini erkekler, kadınların üzerini
kadınlar çıkarır. Bu esnada çene ve ayaklar bağlanır. Kadının
kalçaları da bağlanır ki kalçaları gevşemesin. (Araklı
Kestanelik köyü)
- Ölü şişmesin diye karnına bıçak koyarlar. (Araklı Kestanelik
köyü, Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hasta ölünce canı çıktı denir. Elbiseleri soygalanır (soyulur)
soyularak yataktan indirilir, sert bir yere yatırılır. Çenesi ve
ayakları bağlanır.çene ağzı açık kalmasın ölü çirkin görünmesin
diye bağlanmaktadır. Ayaklarsa ayaklar açık durmasın diye
bağlanmaktadır.cenaze şişmesin diye üzerine bıçak konmaktadır.
(Çaykara Ulucami köyü)
Ölünün öldüğü odada ve evde yapılanlar:
Ölümle ilgili uygulamalar içerisinde; hastanın olduğu oda ile
ilgili inanmalar ve odada yapılan uygulama ve pratikler
Anadolu’nun tüm yöresinde yoğunluk taşımaktadır.
Araştırma yöresinde yapılan çalışmada tespit edilen bulgular
şöyledir.
- Hastanın olduğu oda da yedi gün ışık yakarlar. Güya ölünün
ruhu oraya gelirmiş. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölünün öldüğü döşeğe ölü döşeği denir. Daha sonra ölü döşeği
yıkanır ve atılır. Çünkü Azrail hastanın canını alırken boynunu
kesmiş her taraf kan olmuş derler bu nedenle odada bulunan her
şey yıkanır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın olduğu odada kırk gün ışık yanar. Bir bardak da su
konur. Derler ki ölünün pazartesi günü, Cuma gecesi eve gelir,
ruh gelir o sudan içermiş, ışık da kırk gün yanarmış ki ruh
gelince korkmasın. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Hastanın olduğu dada ne varsa yıkanır, döşeğin pamuğu dökülür
yıkanır, hastanın canını o döşeğin üzerinde çıktığı için döşek
mekruh sayılmaktadır. ölü sahibinin ihtiyacı varsa o döşeği
kullanır, yoksa bir fakire verir.
- Ölünün öldüğü döşeğe ölü döşeği denir. Daha sonra ölü döşeği
yıkanır ve atılır. Çünkü Azrail hastanın canını alırken boynunu
kesmiş her taraf kan olmuş derler bu nedenle odada bulunan her
şey yıkanır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Hastanın öldüğü evde pişmiş yemek varsa, ağzı açık kaplarda
sular varsa hepside dökülür. Odada bulunan perdeler ve eşyaların
tümü yıkanır. Hastanın öldüğü yerde yemek varsa o yemek yenmez ,
mekruh sayılır. Çünkü hasta ölürken etrafındakiler görmez her
tarafa kan sıçrar. Bu nedenle yemeklere ve ağzı açık olan sulara
ölü değmiş kan sıçramış derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölünün eşyaları ölü sahibinin ihtiyacı yoksa fakir birine
verilir. Ölü erkekse cenaze evden çıkmadan önce ayakkabıları
verilir. Ayakkabılar kapıya konur, ihtiyacı olan birisi alır.
(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenaze evinde yemek pişmez, cenaze evinde pişirilecek
yemekleri komşular pişirir. Hastanın yattığı yatak dökülerek
yıkanır, yıkanmazsa mekruh sayılmaktadır. Ölü çıktıktan sonra ev
temizlenir. (Çaykara Ulucami köyü)
- Ölünün eşyaları fakirlere dağıtılır. (Çaykara Ulucami köyü)
ÖLÜM SONRASI
Hastanın ölmesinin hemen ardından yapılan ön hazırlıklardan
sonra; gömme için gerek dinsel, gerekse geleneksel bakımdan
zorunlu olan hazırlıklara geçilmektedir. Bu hazırlık üç önemli
işlemden geçmektedir. Bunları; yıkama, kefenleme ve cenaze
namazı olarak sıralaya biliriz. Her üç işlemin çevresinde dinsel
olanların yanı sıra bir çok geleneksel adet ve inanma da
kümelenmekte, bunlar çoğu zaman da ön plana geçmektedir. Ölü
hemen hemen her yerde elden geldiğince çabuk gömülmeye
çalışılır. Hasta gece ya da sabah ölmüşse öğle namazına, öğleyin
ölmüşse ikindi namazına yetiştirilir. İkindinden sonra ölenler o
gece bekletilerek sabahleyin veya öğlen namazında gömülmektedir.
Sabah namazında ölünün cemaati az olur düşüncesiyle çok tercih
edilen gömülme zamanı değildir. Uzakta ki yakınlarının cenaze
törenine katılmalarını sağlamak için ölüyü gömme zamanının
uzatıldığı durumlar da olmaktadır.
Sabah öldü öğlen veya ikindinde gömülür, ikindinde ölen bir
akşam bekletilerek ertesi gün gömülmektedir. Konuyla ilgili
olarak bir kaynak kişi anlatısı şöyledir. “sabah ölen hasta
öğlen veya ikindide gömülür,ölü dermiş ki beni biran önce
bunların içinden alın da yerime götürün, eğer cemaatin
içerisinde inançsız biri varsa ölü darlanırmış. İkindi ve akşam
ölende, ertesi gün öğleyin gömülürmüş.”(Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Hasta sabah ölürse öğlen ya da ikindinde gömülür. Sabah öğlen
arası ölürse, ya öğlen ya da ikindinde gömülür. Öğleden sonra
öldü ikindiye yetişmedi, yarın öğleye kalır. Sabah namazında
cenaze gömme yok. Mutlaka öğlen ve ikindi namazı kılınır.
Cemaati toplamak amacıyla bu zamanlar seçilir. (Çaykara Ulucami
köyü)
YIKAMA VE KEFENLEME
Su hazırlanma;
Üç kazan olur birinde su kaynatılır, birisinde soğuk su olur,
birinde de ab dest alacağın sıcaklıkta olacak şekilde ölü suyu
hazırlanır. Geçmişte su uzak yerlerden taşınmaktaydı ölü suyunu
iki üç kadın ab dest alarak taşır ve buna ölü suyu denirdi. Ölen
kadınsa, kadın taşır, erkekse erkek taşır, taşırken ölü suyu
yere bırakılmazdı. Ölü suyu taşıyanlara da para verilir ancak
yıkayanlar kadar çok verilmemektedir.
Konuyla ilgili olarak kaynak kişi anlatıları şöyledir;
- Suyun sıcaklığı ab dest aldığın sudan daha ılık olacak suyun
sıcaklığına el kazana sokularak bakılmaz. Temiz bir kapla
kazanda su alınarak beride bakılır. Yıkama işi için 5-6 tane
güğüm ayarlanır, su güğümlerle dökülür. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölünün yıkandığı suya ölü suyu denmektedir. Ölü suyu normal
yıkama suyu gibi hazırlanmaktadır. Suyun sıcaklığı elle kontrol
edilmez, mestebe (saplı maşrapa) ile su alınarak dışarıda
kontrol edilmektedir. Suyu çeşmeden iki kişi getirir, suyu
getirenlerin ab destli olması gerekmektedir. ölünün ab destsiz
hiçbir şeyi tutulmaz. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Geçmişte su çeşmelerden getirilirdi, suyu getirecek olan ab
dest alır.. suyu getirirken suyu yere hiç bırakmaz, omzunda
getirir, su getirenlere hak verilir. Su iki kazanda hazırlanır.
Birinde su kaynatılır diğer kazanda hazırlanır. Su elin
yanmayacak bir şekilde ılık olarak hazırlanır. Suyun sıcaklığı
kazana el sokularak bakılmaz, kazandan maşraba ile su alınarak,
dışarıda kontrol edilir. (Çaykara Ulucami köyü)
-
Yıkama:
Ölü; meslekten yıkayıcılar, hocalar, bu işte tecrübeli olanlar,
dini bütünler, meslekten kimse bulunmazsa ölü evinden veya
komşulardan biri tarafından yıkanmaktadır.
Ölü yıkanırken, yıkayana yardım eden bir iki kişiyle, ölünün
yakınlarından veya komşularından da ölü yanında bulunanlar
olmaktadır. Yıkama esnasında genellikle fazla kimsenin
olmamasına özen gösterilmektedir. Kadınları; kadı, erkekleri
erkek yıkayıcılar yıkamaktadırlar. Kadının yıkandığı yere erkek,
erkeğin yıkandığı yere kadın girmemektedir.
Konuyla ilgili olarak yörede tespit edilen bilgiler şöyledir;
- Ab dest alıp, namaz kılan cunuptan çıkan bir kişi ölüyü yıkaya
bilir, kendini temizleyebilen birisi ölüyü yıkaya bilir. Ölünün
öldüğü döşeğe ölü döşeği denir. Daha sonra ölü döşeği yıkanır ve
atılır. Çünkü Azrail hastanın canını alırken boynunu kesmiş her
taraf kan olmuş derler bu nedenle odada bulunan her şey yıkanır.
(Araklı Kestanelik köyü)
- Ölüyü iki kişi yıkar biri su döker, biri yıkar, ölü
yıkayanlara hakkı kalmasın diye para verilmektedir.(Araklı
Kestanelik köyü)
- Ölü teneşir tahtasında, başı sağ tarafa, yanı kıbleye dönük
olarak yıkanır. Önce tareti verilir daha sonra üç kere ağzına,
üç kara burnuna su vererek ölüye ab dest aldırılır. Önce
başından başlayarak ve sağ taraftan başlayarak dibe kadar yıkaya
yıkaya inilir. Sonra da sol tarafından başlayarak başından
dibine kadar yıkaya yıkaya inilmektedir. Yıkama işleminde sabun
ve lir kullanılır, eskiden yün olurdu, lif yerine yün
kullanılırdı. Kullanılan o yüne ise,” cenaze yıkama bezi”
denirdi. Sabunun hiç kullanılmamış sabun olmasına dikkat
edilmektedir. Ölü sabunu iyice köpürterek, önce sağ taraftan,
baştan ayaklarına doğru üç kere, daha, daha sonra sol taraftan
baştan ayağa üç kere iyice yıkanmaktadır. Daha sonra ölü
arkasına çevrilerek yine önce sağ taraf olmak üzere arkası da
bir güzel yıkanır. Yıkama işlemi bittikten sonra hacet yerlerine
bakılır, eğer ab dest bozmuşsa yeniden ab dest verdirilerek,
hacet yerleri pamuk ile kapatılır. Yıkama işi tümden bittikten
sonra ölü yakınları su döker. Bu dökülen suya ab dest suyu
denmektedir.yıkama işlemi bittikten sonra, çarşafla kurulanarak,
cenaze tabutun içerisine alınmaktadır. (Araklı Kestanelik köyü)
- İki kişi ölünün suyunu getirir, iki kişi yıkar. Ölünün ab
destsiz hiçbir şeyi yapılmaz. Önce teneşir yıkanır daha sonra
ölü soyularak teneşire konur. Ölü yıkanırken, yıkama yerinde
dört kişi bulunmaktadır. Ölüyü bir kişi sağdan, bir kişi soldan
yıkar. Bit kişi su getirir bir kişi de su döker. Ölü yıkanırken
de sürekli üzerinde çarşaf bulunmaktadır. Ölünün mahrem yerleri
kirliyse ellenmez. Nasıl ise öyle gidecek Allah yakar adamı.
Azrail’in elinden çıkmıştır, ölüye hiçbir şekilde ellenmez. Ölü
yıkanırken göğsünden dizine kadar kapatılır, açık yıkanmaz. Önce
ölüye nasıl taret alınıyorsa o şekilde taret verilir. Karnına
bastırılarak karnı ölünün içi temizlenir. Daha sonra arkası
hacet yeri pamukla kapatılarak ab desti verilir. Önce başından
aşağıya doğru ölünün her tarafı iyice ıslatılır. Siftah sağ el,
sonra sol el yıkanır, pamukla üç kere ağzı saha sonra burnu
silinir. Daha sonra pamukla adam akıllı yüzü yıkanır. Ele
eldiven takılarak ölünün her tarafı sabunla bir güzel yıkanır.
Yıkama bittikten sonra ölü tekrar pislerse yeniden ab dest
verilmez. Ab dest birdir. Yalnız adet olana iki kere ab dest
şarttır. Ab dest verdirildikten sonra başı yıkanır. Yıkama
işlemi bir kişi bir tarafta , bir kişi diğer tarafta olmak üzere
iki kişi tarafından yapılır. Önce sağ taraftan olmak üzere
baştan dibe kadar sabunlayarak ve yıkanarak inilir. Önce bezin
üzerinden sabunlayarak baştan ayağa yıkanır, daha sonra bezin
altından (el bezin altına sokularak) yıkanır. Ölü üç baş
yıkanır. Bir sağ tarafı çevrilip yıkanır, bir sol tarafı
çevrilip yıkanır. Sağ tarafı üç kere, sol tarafı üç kere, başı
üç kere, sağdan ve soldan göğsünden başlayarak dize kadar üç
defa üstten, sonra üç defa alttan yıkanır. Üç defa sabunlayıp,
üç kere temiz suyla arıtılıyor. En son olarak önden ve arkadan
üç kere duru su dökülüyor. Yıkama sırasında yapılan tüm işlemler
üç kere yapılmaktadır. Yıkama bittikten sonra yakınlarına su
döktürülüyor. Yakınlarının döktüğü su ölene değil dökene
yaramaktadır. En son olarak da mezarda yılanlar yanına gelmesin
diye; gafurili su hazırlanarak ölüye dökülüyor. Sonra ölü
havluya sarılarak ahret döşeğine yatırılıyor. (Trabzon merkez
Faroz mahallesi)
- Ölü yıkanırken çift kazan konursa konulursa tekrar ölü olacak,
ölü peşine ölü çağırır derler. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Yıkama yerinde iki kazan, kullanılmadık sabun, elinin mevtaya
değmemesi için lif, kefen, pamuk, gafura, kolonya ve gülsüyü
hazır bulundurulur.. Cenazeyi üç kişi yıkar. Biri suyun
sıcaklığını ayarlar, biri su döker, birisi de yıkar.mevtayı
yıkayanklara para verilir. Cenaze yıkanan sabun el değmedik bir
sabun olur yıkama işlemi bittikten sonra sabun bir fakire
verilir. Önce cenaze su ile tamamen ıslatılır, sonra tareti
verilir.taret sırasında ab dest bozanlar olur. bu nedenle taret
verirken cenaze sırttan hafif kaldırılarak, cenazenin karnı
hafif hafif ovulur.bu işlem sağ taraftan kaldırmak üzere üç kez
tekrarlanır. Cenaze sağ taraftan kaldırılır, sol taraftan taret
verilir. Cenazeye ab dest duaları okunur, nasıl ab dest
alınıyorsa üç kere ağzı, üç kere burnu, üç kere elleri, üç kere
yüzü, üç kere burnu yıkanır. Ab dest bir keredir, ab dest bozsa
bile bir kez ab dest aldırılır.ab destten sonra bir kişi su
döker bir kişi yıkar. Günümüzde cenaze süngerle yıkanmakta,
eskiden liflerle yıkanırdı. Sağdan başlayarak, arkasını da
çevirerek hiçbir tarafı kuru kalmayacak şekilde meta iyice
yıkanır. Üç defa sağ taraftan, üç defa sol taraftan kaldırılarak
yıkanır ve temiz suyla çalkalanır. Yıkama işlemi bittikten sonra
üzerine temiz bir çarşaf atılarak kurulanır. (Çaykara Ulucami
köyü)
Kefen:
Ölünün gömülmeye hazırlanışı için gerekli olan ikinci işlem
ölünün kefenlenmesidir. Kefenleme işlemi İslam geleneğine göre
yapılmaktadır. Anadolu’da kefenlik bezin rengi genellikle
beyazdır.
Konuyla ilgili olarak alanda tespit edilen bilgiler şu şekilde
verile bilinir.
- Burada kefene, kefen ya da kefen denmektedir. Eskiden kefen
olarak çarşaf da kullanılırdı, günümüzde ise sadece beyaz hasse
kullanılmaktadır. Önceden kefen hazırlama yok. Kefen
alışverişine gidildiğinde kefenle birlikte; önce kefen, sabun,
kolonya, lif, devir yapmak için zarf alınır ve para bozdurulur.
Kefen alışverişini ölü sahibi yapmaz, bir akraba veya ölünün bir
komşusu yapar. Daha sonra ölü sahibi harcanan parayı kuruşu
kuruşuna verir. Para kuruşu kuruşuna verilir ki cenaze öbür
dünyada azap çekmesin. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ölü yıkandıktan sonra ahret döşeğine alınır o sırada dört kişi
başında oturmaktadır, aynı anda ilahilerle tekbirlerle kefen
biçilmeye başlanır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Eni dar ise kefen üç boy alınır. Çift en ise iki boy hasse
alınmaktadır. Kefen beyaz da olabilir, yeşilde olabilir, akça
pakça beyaz daha makbuldür. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölmeden kefen hazırlama var fakat makbul sayılmıyor. Çünkü
lekeleniyor.kefen dokuz metre olarak alınır. Kefenin kumaşı
hasse olur. kefenin önceden hazırlanmaması halinde bir komşu
veya akraba alır. daha sonra ölü sahibi kuruşu kuruşuna
hesaplayarak kefen ve diğer masrafların parasını öder. Ödemezse
hak kalır, mevta öbür dünyada çile çeker. Kefenden artan bez
fakirlere veya çeyizlerinde kullansınlar diye yetim kızlara
verilir.geçmişte kefen tek en olduğu için mevtayı sarmıyor kefen
dikiliyordu günümüzde çift en olduğu için kefen dikme
yok..(Çaykara Ulucami köyü)
Kefenleme:
Kadın kefeni;
- 9 metre olarak alınan kefenlik hasseden önce, arkadan ve önden
boyundan diz kapaklarına kadar uzun olan iç gömlek çıkarılır. İç
gömleğin yaka kısmına yuvarlak olarak makasla boyun açılır. İç
gömlek yanlarda yukarı koltuk altına kadar dikilir. Daha sonra
da boyundan göğüs altına kadar sadece önde olmak üzere önlük
konur, buna göğüslük de denmektedir. Göğüslüğün yanlarında
yırtılarak çıkarılan bağları olur, onlarla arkadan düğüm atmadan
bağlanır. Göğüslüğün konmasının nedeni kıyamet günü kalktığı
zaman önü açılmasın diyedir. Başına da pulsuz ve oyasız olan
tülbentten, beyaz çember düğüm edilmeden baş bağlanır gibi
bağlanır. Bunların hepsinin üzerinde de kefen olur. kefen baştan
ve ayaktan bir karış uzun olacak biçimde hazırlanır. Sağ taraf
üste getirilecek biçimde kefen kapatılır. Daha sonra iki kişi
ayak kısmından ve baş kısmından çekerek kefeni düzeltilir. Son
olarak da kefenin üzerinden çıkarılan bağlarla ayaklarının
ucundan ve baş kısmından bağlanır. Mezara indirmesi kolay olsun
diye beline de kuşak bağlanır.kefenden artan parçalar ölünün
elbiseleri ile birlikte bir fakire verilir (Araklı Kestanelik
köyü)
- Ahret gömleği boyundan dibe kadar ölçülerek iki kat
kesilmektedir. Ahret gömleğinden uçkur kesilerek kuşak yapılır.
Kuşaksız olmaz. Öbür dünyada kuşakla tartılacaksın derler. Ahret
gömleğinin üzerine yedi kat kefen kapatılır. Kadın kefeninde
göğüslük, duvakçık ve başına bağlamak için yaşmak olur. ahret
gömleği ayağın altından ve üstünden dolandırılarak kundak haline
getirilir. Ahret bezinin üzerinden göğsünün üzerine doğru önlüğü
salınır, yaşmak beyaz tülbentten olur, yaşmağin üzerinden duvak
kapatılır. Kefenleme sırasında pamuğa gülsuyu dökülerek ellerine
konur. Bu çok büyük sevaptır, ellerinin hediyesi olur. aynı
şekilde koltuklarının altına, dirseklerine, diz kapaklarına,
başına, ayak parmaklarına da pamuk konulur. Kefenin üzerinden,
göğsünün üzerinden olacak biçimde kemer bağlanır. Ölünün öbür
dünyada bu kemerle tutularak tartılacağına inanılmaktadır.
(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenazenin ayaklarından ve başından iki karış fazla olmak üzere
makasla bir yer açılır sonra elle yırtılır.daha sona ahret
gömleği hazırlanır. Ahret gömleğinin uzunluğu kadınlarda topuğa
kadar, erkeklerin ki dizin bir karış altında olur. kadınlarda
ahret gömleği topuktan boyuna kadar ölçülerek, iki kat
yapıldıktan sonra kesilir.ahret gömleğinin tam ortasından baş
geçecek kadar yaka açılır. Kadınlara baş örtüsü ve bir de
peştamal yapılır. Kadının arasına yarım metre genişliğinde, bir
metre uzunluğunda üç kat olacak biçimde taret bezi konur. Sonra
ahret gömleği giydirilir, yılan ve benzeri bir şeyler dokunmasın
diye, “gafuri” kapta sulandırılarak pamukla ıslatılarak,
cenazenin ellerine ayaklarına, koltuk altlarına ve parmak
uçlarına konur. Kefenin üzerine de aynı kokudan serpilir.ahret
gömleği giydirildikten sonra başına eşarp ve saçlar omuzlardan
aşağı doğru indirilerek peştamal örtülür.kadın kefeni; taret
bezi,ahret gömleği, eşarp, peştamal ve iki katta çarşafı kefen
olmak üzere beş parçadan oluşmaktadır. Kefenin ayak ve baş
kısmından üç yapılarak, kefenleme işlemi bittikten sonra ayaktan
ve baş kısmından başlanır. Kefenin üzerinden göğüsten, belden ve
dizlerden olmak üzere üç kuşak yapılmaktadır. Cenazeyi namahrem
tutamaz bu kuşaktan tutularak cenaze mezara indirilir. (Çaykara
Ulucami köyü)
Erkek kefeni;
- Erkek kefeni üç parça olur. önce gömlek giydirilir, gömleğin
uzunluğu boyundan dizin br karış yukarısına kadardır. Arkadan ve
önden yaka kısmı makasla açılır. Bunun üzerinde ise, iki kat
ayaktan ve baş kısmından 20 cm uzun olan kefen olur. kefenin
uçlarından ip ayrılarak baş ve ayak kısımları bağlanır. Erkek
kefeninde göğüslük olmaz. (Araklı Kestanelik köyü)
- Erkeğin kefenlenmesi de aynıdır. Erkeğin başına yaşmak, duvak
ve göğüs hizasına önlük konmaz. Erkeğin ahret gömleği dizlerine
kadar olur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
Tabut;
Ölünün kefenlenmesinden sonra içine konularak taşındığı sandığa
tabut denmektedir. Ülkemizde tabut genellikle çam ve kavak
ağacından yapılmaktadır. Seyrek olarak meşe gürgen ceviz ve
ardıç da kullanıldığı görülmektedir.
Araştırma bölgesinde tabutun yapımı ile ilgili olarak tespit
edilen bilgiler şöyledir:
- Tabut çam ağacından yapılmakta; birer tane yanlarda, birer
tane baş ve ayak ucunda ve bir tane de altında olmak üzere beş
parçadan oluşmaktadır. Bazı durumlarda tabutun altı çift
olabilir. O zaman da tabutun 6 parça olduğu durumlar da vardır.
Ekseri çam kullanılmaktadır, ancak kızılağaç kullanıldığı
durumlar da vardır. Cenaze dışardan geliyorsa üzerinde kapak da
olur. köydeki tabutlarda kapak bulunmamakta, tabutun üzerine bir
bez çekilmektedir. Ölü kadınsa tabutun üzerine işlemeli bir bez,
erkekse bayrak veya herhangi bir bez örtülür. (Araklı Kestanelik
köyü)
Ülkemizde genellikle cenaze namazı kılındıktan sonra tabut
cemaat tarafından mezarlığa götürülür.cenaze götürülürken,
tabutun baş tarafındaki sol kol sağ omuza alınıp en az on adım
gidilmekte, sonra ayak tarafındaki kola geçilmektedir. Bu
şekilde de on adın gittikten sonra baş tarafındaki sağ kol omuza
alınır ve on adım gittikten sonra ayak tarafındaki kola
geçilmektedir. Böylece tabutun dört tarafından onar adım
götürülmüş olur.
Araştırma bölgesinde ise tabutun taşınmasıyla ilgili olarak halk
anlatıları şöyledir.
- Tabut araçla gitmez, bir başta, bir arkada olmak üzere iki
kişi girer tabutun altına,yanlardan da tutanlar olur. sevap
almak için tabutun altına herkes girmek ister. Tabutun orta
kısmından girerler. Birisi girer, birisi çıkar. yedi adımda bir
değişirler. Böyle yaparla ki herkes girebilsin. Cenaze geçerken
yoldan biri geliyorsa duru tabutun geçmesini bekler. Tabutun
önünden kimse geçmez. Hep arkadan geçerler. Çünkü ölüye saygı
vardır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Tabutu erkekler taşımaktadır, tabut; yedi adıda bir
değiştirilmektedir. Üç, beş, yedi adımda bir değiştirilmesi çok
sevap sayılmaktadır. Tabut götürülürken tabutun önünden geçilmez
cenazenin geçmesi beklenir. Tabutun üzerine kadın olduğu belli
olsun diye çember örtülür. O çember ya kullanılır, ya da fakir
birine verilir. Yeni evli, nişanlı birisi öldüğü zaman tabut
gelinlik ya da duvakla süslenmektedir. Ölen genç kız ise tabutun
üzerine; çeyizlerinden, yaşmaklarından, havlularından
atılmaktadır. Tabut ağır ise;”çok günahı varmış tabutu ağırdı”
derler. Tabut eğer arabayla uzak bir yere götürülüyorsa; tabuta
toprak koyarlar ki, tabut yenlik olsun. Tabutun kapağı olmaz,
tabut kabe örtüsüyle örtülmektedir. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Ölü tabutla veya tabutsuz gömüle bilir. Vasiyete bağlıdır.
Namahrem ona dokunmasın diye de tabutla gömülür. Mevtanın kadın
ya da erkek olduğunu belirtmek için tabutun başucuna yazma
konur. Bir de Mekke’den gelen yazılı çarşaf konur. Erkek
tabutunun üzerine hiçbir şey konmaz. Tabut günümüzde arabalarla
taşınıyor, eskiden omuzlarda taşınırdı. Mevtanın tabutuna cemaat
elini uzatır, tutar bu çok sevaptır. Tabutun önünden geçilmez,
geçilirse ölüye saygısızlık kabul edilir.
Cenaze namazı:
Ölüyü yıkama ve kefenlemeden sonraki üçünü işlen cenaze
namazıdır. İslam dinine göre ölenin namazının kılınması için bir
takım koşullar gerekmektedir bu koşullar genel olarak şöyle
sıralana bilinir. Ölünün Müslüman olması, tabutun cemaat önünde
olması, ölünün bütün vücudu veya başı ile beraber yarı vücudunun
tabutun içerisinde bulunması, cemaatin ayakta bulunması, cenaze
namazını kıldıracak imamın kıbleye karşı, yere yakın bir yere
konmuş tabut içerisindeki ölünün, göğsü hizasına durması
lazımdır.
Cenaze namazı dört tekbirden meydana gelir. Musalla taşı üzerine
konan cenazenin, önünde imam durur, cemaat de imamın arkasına
sıralanır.
Konuyla ilgili tespit edilen kaynak kişi anlatılar şöyledir.
- Cenaze namazı kabristanda veya camide tabut teneşir tahtasının
üzerine konarak kılınır. Cenaze namazından sonra hoca; bu
meftanın İslam olduğuna dair şahitlik eder misiniz “ der, cemaat
üç kere; “ederiz” der, hoca; “hakkınız varsa helal ettiniz mi
der, cemaat; “helal ettik” der , hoca “ahirete intikal ettiğine
şahit misiniz” der, cemaat; “şahidiz”der. Duası yapılır, üç
tekbirdir, dördüncüde selam verilir cenaze erkekse , erkek
cenaze namazına niyet eyledik, kadınsa; kadın cenaze namazına
niyet eyledik, aynı şeyi cemaat söyler. İmam söyler cemaat
tekrar eder. Tekbir alınır ve namaz kılınır. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Öğle namazından sonra cenaze namazı kılınır. Cenaze musalla ya
konarak; hoca. Razı mısınız, değil misiniz. nasıl tanırsınız.
Nasıl bilirsiniz. İyi bir insan mıydı. Hakkınızı helal ediyor
musunuz şeklinde sorular sorarak helallık alır. (Trabzon merkez
Faroz mahallesi)
MEZARLIKDA YAPILANLAR
Yapılan çalışmada toplu mezarlıkların çok yaygın olmadığı
saptanmıştır. Genellikle halk ölüsünü kendi arazisi içerisinbe
gömmektedir.
Mezarın kazılması:
- Ölü evinde öldüğü zaman önce ölünün boyu bir fındık çubuğuyla
boyundan 20 cm uzun olacak şekilde ölçülür. O çubukla mezar
kesilir. Bu işleme mezar kesme denmektedir. O çubuğun yerinden
mezarı kazmaya başlarlar. mezarın genişliği ise 90 cm olur.
derinliği ise erkeğin göbek hizasına göre ayarlanıyor, kadın
mezarının derinliği ise göğüs hizasına göre ayarlanıyor (Araklı
Kestanelik köyü)
- Mezar iki metre boyunda, bir buçuk metre eninde kazılmaktadır.
Kadınların mezarı mahremiyet durumları olduğu için hayvanlar
çıkarmasın diye daha derin kazılmaktadır. Mezarı ihtiyacı olan
biri kazar, kazana para verilir. Cenazede en önemlisi emeği
geçen kişiyi memnun etmektir. (Çaykara Ulucami köyü)
Ölünün mezara konması:
- Mezara üç kişi birden iner. Kadınların mezarına; amcası,
kardeşi, dayısı inebilir. Kocası inemez, namahremdir. Mezarda
bulunanlar, sağ el altından, sol el üstünden üçü birden aynı
anda alır, cenazeyi kıbleye doğru yönlendirerek koyar, arkasına
toprak koyarak yükseltirler. Yüzünü kıbleye doğru çevirirler.
Mezara indirildiği zaman cenazenin kefen bağıyla bağlanan ayak
ve baş bağları çözülür ki kıyamette ayakları , başı bağlı
olmasın gözleri kapalı olmasın. Üzerine de tahta dizerler, bu
tahtalara mezar tahtası denmektedir. Cenaze mezara indirildikten
sonra iki kişi mezardan çıkar, sadece tahtaları dizecek olan
mezarda kalır. Tahtaların belli bir sayısı yoktur. Mezara dizmek
için biçilen tahtalar artarsa onlar da mezarın içerisine
atılır.öünün tabutla gömüldüğü de olmaktadır. Mezarın dışında
tahta bırakılmaz. Sonra tahtaların üzerine kürekle toprak
atılmaktadır. Toprak atılırken kürek elden ele dolaştırılmaz
yere bırakılır, bir sonra ki küreği yerden alır küreği elden
almak yoktur. Mezar balık sırtı gibi toprakla kapatılır. Mezarın
üzerine baş ucuna ve ayak ucuna birer tane olmak üzere iki tane
meşat taşı konur. Kadın ve erkeğin taşı aynıdır yalnız mermer
veya tahtadan yapılırsa kadın ve erkeğin taşı belli olmaktadır.
Kadının meşat taşı dekorlu olur, erkeğinki ise yuvarlar sarık
gibi olmaktadır. Mezar kapatıldıktan sonra; cemaat mezarlıkta
oturarak kuran-i kerim ve yasin duası okur.bundan sonra hoca
değneğini mezarın baş ucuna dikerek talkın verir. Sorgu
melekleri cemaat gider gitmez kabre iner. Kişi olduğunu hoca
talkın vermeye başladığı zaman anlar.(Araklı Kestanelik köyü)
- Cenaze tabutla gömülmektedir.Tabut mezara iple
indirilmektedir. İki kişi mezara iner, yukarıdan tabut pile
aşağıya indirilir mezardakiler tabutu tutar ve sağ taraf doğru
tabut hafif yana doğru eğilerek yerleştirilir. Tabutun üzerine
dokuz tahta dizilir. Dokuz tahta altında ne cevap vereceksin
bundan dolayı söylenmektedir. Cenaze gömüldükten sonra, hoca
yasin okur, daha sonra hoca talkın verir, talkından sonra sorgu
mlayikeleri gelir; Rabbin kim, nebin kim, kimin kulusun diye
sorar. Cevap ver4ebilirsen ne mutlu veremezsen Allah yardımcın
olur inşallah. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Cenaze kadın ise ona mahrem olmayacak kişiler, oğlu, yeğeni,
torunun mezara indirir. Cenaze tabutla da indirilir, tabutsuz da
indirilir. Sağ omuz üzerine tabut dikilir, altı toprakla
beslenir. Tabut düz konmaz, sağa doğru hafif kaldırılır.
Cenazenin yüzü kıbleye gelecek şekilde yerleştirilir. Cenaze
toprakla doğrudan temas etmesin diye de tabutun üzerine tahta
dizilir. Bu dizilen tahtalara perde denmektedir. Tahtalar, iki
metreyi doldurana kadar dizilir. Tahtalar dizildikten sonra
mezar toprakla doldurulur.
Baş sağlığı:
Başsağlığı dileme sözün etkileyici ve yok edici gücünden
yararlanarak, hem acıyı hem de yası azaltmaya yönelik bir
adettir. Ölünün yakınları, tanıdıkları, dostları ölümle ilgili
öteki adetleri yerine getirmeseler bile, kederli ailenin yasını
paylaşmak ve ruhsal, yaşamının düzene sokmasına yardımcı olmak
amacıyla başsağlığı dilemekte ölü sahibini bu acılı zamanında
yalnız bırakmayarak onun acısını paylaşmaktadır.
- Başsağlığı ölü mezara konur konmaz başlamaktadır. (Araklı
Kestanelik köyü)
- İlk günden baş sağlığı ziyaretleri başlar derler ki ölü; “ ölü
sahibinin üç gün gidip acısını paylaşacaksın, daha fazla
gitmeyeceksin. Baş sağlığına gidenler; “Allah sabırlık
versin”,”Allah kalana ömür versin”,”Allah o yattıkça sizlere
ömür versin”, “Ölümde bizim için er geç gideceğiz” şeklinde
dileklerde bulunur ve moral verirler.. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Başsağlığı cenaze günü başlar. 5-10 gün sürer. (Çaykara
Ulucami köyü)
Ölünün ardından yapılan belli günler;
Anadolu’da ölünün dinsel törenle ve yemekle anıldığı belli
günler vardır. Bunların başında ölünün; “yedisi”,” kırkı”,” elli
ikisi” ve “senesi” gelmektedir. Belli sayıların karşılığı bu
günlere, söz konusu sayılara kazandırılmış, dinsel, büyüsel ve
geleneksel niteliklerinden dolayı önemsenmişler, zamanla da
çeşitli adet bünyelerine alarak gelenek haline dönüşmüşlerdir.
Belli günlerin haricinde ölünün gömülmesinden hemen sonra ölü
helvası yapıp dağıtma Anadolu’nun hemen hemen tüm yöresinde
gelenek halinde günümüzde de devam etmektedir. Araştırma
yöresinde de ikindiden sonra Kuran okunur, teyfit çekilir, Yasin
tebareke okunur, tespih çekilir ve helva kavrulur. Kavrulan
helvadan herkesin bir kaşık yemesi ölü için çok sevaptır.
- Kırkının içerisinde Kelime –i tevhit yapılır.52. gün mevlit
okutulur. 52. gün te kemikten ayrılırmış, burnu düşerken çok
sızlarmış. Bunun için duası okunur. (Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Ölünün ardından üç akşam evinde Kuran okunur. Kuran okuyan
kadınlara yazma verilir. 41. gece et kemikten ayrılır bu nedenle
o gün mevlit okutulur 51. gece de ise camide hatim indirilir.
(Çaykara Ulucami köyü)
Devir ıskat:
Ölen bir Müslüman sağlığında, çeşitli nedenlerle, tutamadığı
oruçları, kılamadığı namazları ve yerine getiremediği yeminleri
için bir fakire fidye verilmesi gerekmektedir. bu işleme fikili
dilinde devir ya da ıskat denmektedir.
Konuyla ilgili araştırma yöresinde tespit edilen kaynak kişi
anlatıları şöyledir.
- Ölü evdeyken yıkanmaya başladı devirde başlar.okuma bitti
cenazenin yıkanması da biter. Devir yıkanmadan başlar, yıkama
başlayınca hoca haber verir, devirde başlar. Hocalar kalabalıksa
yıkama bitti devir de biter, kalabalık değilse yıkama biter
devir devam eder. Okuma bittikten sonra asıl devir başlar.
Ölünün bir akrabası cüzdanını ortaya atar, hoca cüzdandan para
alarak mendile saçar, hocalar dizilir orada devir başlar. O para
dua ile elden ele hocalar tarafından devredilir. Bu şekilde iki,
üç devir olur, daha sonra sıra para dağıtmaya gelir. Devir
miktarı ne kadarsa para; 73 veya 77 zarfa taksim edilir. Cemaat
ordayken imam o zarfları fakirlere, fukaralara ve yaşlılara
dağıtır. Hoca orada işi bitirir. Devir ölünün kefareti ,
günahlarının af olması için yapılmaktadır. Cenaze musalla
taşındayken helallık alınırken, imim; “bunun alacağı olan
vereceği olan söylesin” der. Orada söylenmez ama daha sonra
söylenir. Kimse ölüsünü borçlu göndermek istemez mutlaka var
olan borçlar ödenir.(Araklı Kestanelik köyü)
- 61 kağıt yemin kefareti oluyor, bunların 11 tanesi ölü
teneşirdeyken ab dest verilirken fakire fukaraya
dağıtılmaktadır. Buna hak hukuk denmektedir. Geriye kalan 50
tane kağıt ise; mezarlıkta camide başta hocalar olmak üzere
fakire fukaraya dağıtılmaktadır. Bu kağıtların her birinin
içerisinde eşit miktarda para bulunmaktadır. Dağıtılan 11 kağıt
birinin meyvesinden yersin, tarlasından bir şey alırsın bu onun
için yani hak hukuk için komşuları8n eşin dostun bir şeyini
yemişsen onun için verilmektedir. 50 kağıt ise ölünün sağlığında
tutmadığı oruçları, kılmadığı namazları bunların zekatı oluyor
buna yemin kefareti deniyor. Bu nedenle dağıtılıyor. Bunları ölü
sahipleri dağıtmaktadır. Eskiden 81 kağıt bütün cenazelere
yapılırdı, sadece, günahı olmadığı düşüncesiyle çocuk ve
cahillere yani gençlere yapılmazdı. Günümüzde artık bu uygulama
azalmış durumdadır. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
RUHLA İLGİLİ İNANMALAR
Anadolu halkının, tasarımlarına göre ruh kişiyi gerek sağlığında
gerekse ölümünden sonra yaşatan bir cevherdir. Ruh kavramı ile
canlı kavramının coğu kere aynı şey olarak tasarımlanması,
kişinin yaşama gücünün bu uçucu şeye bağlı olduğunu
göstermektedir. İnsanın ağlığında bedenindeki organların birinde
eğleşen ve insana hayat gücü sağlayan ruh; ölümden sonra da
sahibinin bir çeşit sembolü olarak yaşamını sürdürmektedir.
Konuyla yöredeki ilgili halk kişi inanışları şöyledir.
- Ruh ölünce bedenden çıkar. ruh insanın bedeninden çıkan
candır. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh bedeni göğüsten terk eder. (Çaykara Ulucami köyü)
- Ruh insanda bir kuş gibidir, uçar gider. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Can ayaklardan yukarı çıkmaya başlar, ruh ayaktan çıkar.
(Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh vücudun her yerindedir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Ruh bedeni canın çıktığı zaman terk eder. (Araklı Kestanelik
köyü)
- Ruh bir tanedir. (Trabzon merkez Faroz mahallesi, Çaykara
Ulucami köyü)
- Ruh ölünce bedeni terk eder. (Trabzon merkez Faroz mahallesi,
Çaykara Ulucami köyü)
- Bir kalbimiz var, öbür tarafımız hep leş, ruhumuz kalbimizdir.
Ruhun kalbindir, yaptığın ibadet imandır.(Trabzon merkez Faroz
mahallesi)
- Yaşarken ruh kalpte olur. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölü yıkandıktan sonra tekrar bedene girer ve ölüyle birlikte
mezara gider. İşkenceyi çekecek olan ruhtur. Sağlığında iyiyse
ruh eziyet çekmeyecek istediği bir köşkte oturacak, ama fesat,
dedikoducu ise, mal mulk haram yemişse, Allah muhafaza gidecek
olduğu yerde belli değil. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ruh ikindinden sonra evi ziyarete gelir, ruhlar pazartesi,
Cuma akşamı gelir hep kapılara yayılırmış eğer evdekileri Kuran
okurken bir ibadette görürse dermişler ki “ne mutlu bana ki
benim ardımdan Kuran okutuyorlar”.ruhlar da evinin halkı için
dua eder gidermiş. Ruh geldiğinde ev halkını gülüp oynarken
görürse o zaman da dermiş ki; “nalet olsun benim ev halkıma bak
ne gün ne iş yapıyor”. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ruhu memnun etmek için Kuran okutulur, hayır edilir, fakit
giydirilir, pazartesi, Cuma geceleri helva kavrulur. (Trabzon
merkez Faroz mahallesi)
- Ruh ölmez, ceset kokmasın diye gömülür, ruh bakidir, yaşarken
yapılan günah ve sevaplara ruh cevap verecektir. (Çaykara
Ulucami köyü)
- Ruh olmazsa beden ayakta durmaz, ruh olunca canımız var
diyoruz ruj candır bedeni ayakta tutar. (Çaykara Ulucami köyü)
YAS TUTMA
Yakının kaybeden bir insanın bu olay karşısında duyduğu tepki,
şaşkınlık, isyan ve acıdır. Toplumsal, ekonomik ve duygusal
yönden, bağlı bulunduğumuz bir insanın kaybından duyduğumuz acı
insancıl bir tepkidir. Yas ise; toplum tarafından bizim için
önemli olarak tanımlanmış, insanların ve yakınlarımızdan birinin
kaybıyla, duyulan acı ve üzüntüyü, toplumsal kalıplar içerisinde
ifade etmektedir.
Ülkemizde ölenin ardından yas tutmanın belli bir süresi yoktur,
bu ölen kişinin durumuna göre farklılık göstermektedir. Bunları
da genel olarak: ölenin yakınlığına, uzaklığına, genç ve yaşlı
oluşuna, erkek ve kadın oluşuna, kişiliğine, toplumsal yerine,
çevresine, sayılıp sevilmesine, ölüm biçimine göre sıralaya
biliriz.
Yukarıdaki ölçütlere göre araştırma bölgesindeki tespitleri şu
şekilde verile bilinir.
- Yas 3-6 gün sürer. Ölenin yaşlı genç oluşuna göre yas süresi
değişmektedir. (Araklı Kestanelik köyü)
- Yas eskiden kırk gün sürmekteydi. Kırk gün boyunca yıkanılmaz,
bir yere gidilmezdi. Yas tutarken siyah giyinilirdi. Günümüzde
yas tutma süresi uzun sürmuyor. (Trabzon merkez Faroz mahallesi)
- Ölü ölüdür, yas yastır. Ölüsü olanın ilk bayramına “acı geldi,
kara geldi bayram” denir(Trabzon merkez Faroz mahallesi)
SONUÇ
Anadolu’nun tüm yöresinde öldüğü gibi; Trabzon’da da yöre halkı
ölüsüne çok değer vermektedir. Ölünün ardından yapılan tüm
uygulamalar geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapılmaktadır.
Yapılanların tümünün nedenini yöre halkı “ölünün rahata çıkması,
eziyet çekmemesi “ şeklinde ifade etmektedir.
Kültürün bir çok alanında olduğu gibi Trabzon ölüm adetlerinin
inanışa dayalı uygulamalarında çok belirgin bir değişim göze
çarpmamaktadır. Buna örnek olarak günümüzde de halen titizlikle
uygulanan yedi, kırk, ve elli ikinci gün mevlit ve yemeklerini
verebiliriz.
Değişen kültürel ve ekonomik yapıyla birlikte ölü adetlerinin
bazı uygulamalarında da değişimin değişim olduğu
gözlenmektedir.buna örnek olarak da geçmişte evlerde bahçelerde
ölüler yıkanırken, günümüzdeyse bu görevi belediye hizmetlerinin
üstlendiği görülmektedir.
KAYNAK KİŞİLER
Adı soyadı :Sakine GÜROL
Doğum yeri :Akçaabat Trabzon merkez Faroz mah. büyüdü
Doğum tarihi :1952
Öğrenim durumu :Okuma yazma var
Medeni hali :Dul (5 çocuk sahibi)
Mesleği :Ev kadını
Adı soyadı :Hamide AYAZHAN
Doğum yeri :Çaykara Ulucami köyü (20 yıldır Hatay’da yaşıyor)
Doğum tarihi :1931
Öğrenim durumu :Okuma yazma yok
Medeni hali :Evli (4 çocuk sahibi)
Mesleği :Ev kadını
Adı soyadı :Saniye GÜROL
Doğum yeri :Trabzon Merkez Faroz Mah.
Doğum tarihi :1924
Öğrenim durumu :Okuma yazma yok
Medeni hali :Dul
Mesleği :Ev kadını
Adı soyadı :Ayşe DEDEOĞLU
Doğum yeri :Araklı Kestanelik köyü
Doğum tarihi :1946
Öğrenim durumu :Okuma yazma yok
Medeni hali :Evli (9 çocuk sahibi)
Mesleği :Ev kadını
Adı soyadı :Ferhat DEDE
Doğum yeri :Araklı Kestanelik köyü
Doğum tarihi :1937
Öğrenim durumu :Okuma yazma var ilkokul
Medeni hali : iki evli (13 çocuk sahibi)
Mesleği : ?
KAYNAKÇA:
BALIKÇI, Gülsen:Rize/ Pazar Akbucak, Otrayol Ve Uğrak
Köyleri’nin Etnik Yapıları. Ankara 1997. A. Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Halkbilim Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi. 351 S.
HANÇERLİOĞLU, Orhan:Dünya İnançları Sözlüğü.. İstanbul 1993.
Evrim Matbaacılık. 574 S.
ÖRNEK, Sedat Veyis:Geleneksel Kültürümüzde Çocuk. Ankara 1979.
Saim Toraman Matbaası. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 413
S.
ÖRNEK, Sedat Veyis:Türk Halkbilimi. Ankara 1995. Kültür
Bakanlığı Yayınları. Türk Hava Kurumu Basımevi. 264 S.
ÖRNEK, Sedat Veyis :Sivas Ve Çevresinde Hayatın Çeşitli
Safhalarıyla İlgili Batıl İnançların Ve Büyüsel İşlemlerin
Etnolojik Tetkiki. 2. bsm. Ankara 1981. DTCF Basımevi 139s.
ÖRNEK, Sedat Veyis:100 Soruda İlkellerde Din Büyü Sanat Efsane..
1bsm. Ankara 1971. Özaydın Matbas 231 s.ı |