Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle  ENGLISH


 

AKÇAABAT'IN AKÇAKÖYÜ'NDE İNANMALAR




TÜRK FOLKLOR ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
MART 1978 SAYI 344



DERLEYEN: SALİH YILMAZ

Akçaköy'üde bugünde süregiden ve bizi belki de normalin dışında yargısına götürebilen inanmalar var. Bunlar, he ne kadar bilime, bilimsel yöntemlere aykırı düşerlerse de, yüzyılımızın, kişinin yaşama derecesini eriten koşulları içinde bile, kişiyi ve toplumu ruh yönünden güçlendirip hayata bağlamaktadır.
Bu tür inanmalar, kimi kez uğranılan yenilgiler için bir avunma, kimi kez de başarılara tırmanmak için bir tutmak, bir güç kaynağıdır. Halk yenilince "Bu nasıl oldu" diye başını taşlara vurmaz."Bunda bir iş vardır, kagalar sabahtan beri başımızın üstünde gak gak bağırıyorlardı, kim bilir ne olacaktı da bununla savuşturduk. Bir iyilik ettik te karşımıza çıktı. Allah daha beterinde saklasın" der geçer. Ruhça yenilmemiştir. Yıkılmamıştır. Başarılı olunca da "Pedaliza'yı yukarı uçarken gördüğümde anlamıştım işlerimin yolunda gideceğini, Hukkuyu yenmiştim. Bu yıl benim için uğurlu bir yıl olacak" der. Öbür yılını da aynı başarılarla süslemek daha baharda her sabah şafakla beraber kalkar, hemen ağzına bir lokma ekmek atar, kukkyu yine yener. Artık çalışmaya , başarılı olmaya ruhça hazırdır.

1- Havanın bozacağını anlamak

a- Kedinin yüzünü yıkaması: Kedinin yüzünü yıkaması, ön ayağını diliyle ıslatarak yüzüne sürmesidir. Kedi tıpkı insanın yüzünü gözünü yıkaması gibi, ayağını yüzünde gezdirir. Bunu görenler "kedi yüzünü yikayi ayam bozulacak" derler. Yani kedinin yüzünü yıkaması, havanın yağacağı, ya da bulutlanacağı, güneş olmayacağı biçiminde kullanılır. Buna göre de gerekli ön hazırlıklar yapılır. Yağmurdan zarar görebilecek ekinler içeriye alınır. Örtülür...Tütünler hemen damlarına alınır.
Her yerde olduğu gibi, Akçaköy'de yağmur, mensiminde istenir. Onun için uzun bir kuraklık ortasında kedinin yüzünü yıkaması sevinçle karşılanır. Herkes kediyi zevkle seyreder. O kadar ki, ona iyi yemekle yağ, süt bile verilir. Ama, ekinlerin tam kuruyup da kaldırılacapı zaman kedi yüzünü yıkadı mı, ona engel olmaya bile çalışılı."Pisit, pisit" diye kedi kovalanır.

b- Sacayağının ayazlaması

Sacayağı, ocağın üzerine yerleştirilen ekmekyapılan sacın, yemek kaplarının üzerine konulduğu üç ayaklı demir bir ızgaradır. Sacayağının ayazlaması, ateşten çıkarıldıktan sonra, üzerinde küçük küçük ateş kıvılcımlarının bulunmasıdır. O zaman saçayağı ayazlayi yağacak denir.

c- Yıldızların sık olması

Gerçekten yıldızlar gökte kimi geceler sık, kimi, geceler syrektir. Eğer yıldızlar her gece seyrekse ya da normal sıklıkta ise havaların iyi gideceğine, eğer bir çok gece çok sık yıldız varsa havanın bozacağına, bozuk bir havada bir gece gökte seyrek yıldızlara rastlanmışsa havanın açacağına inanılır. Bu çevrede ayaz, ayazlamak sözcükleri soğuk, don anlamında değil hava açık, yıldızlı anlamında kullanılır.


ç- Tavukların bitlenmesi

Tavukların bitlenmesi, gagaların ucuyla bedenlerini gagalamarıdır. Bu gagalamalar ya gerçek bitten ya da türlü kaşıntılardan olabilir. Tavuk eğer yağmur istenmiyen bir mevsimde bitlenirse yağmur yağmaması için onlara engel olmaya çalışılır.

d- Dere seslemesi

Der seslemesi, bir derenin, bir akarsuyun hergünkünden daha fazla ses çıkarması anlamına geliyor. Ama bu ses dereye özellikle çok ses geldiği içinmi artıyor? Orasını bilmiyorum. Yalnız kimi zamanlarda su sesinin kulağa daha gürgeldiği söylenir. İşte o zaman havanın bozacağına inanılır.

e- Güneşin yakması

Güneşin yakması her günkünden daha çok ısıtmasıdır. Böyle zamanlarda havanın yakında bozacağı yargısına varılır.

f- Sineklerin çok sokması

Çevrede sivrisineklerin çoğalması gibi durumlar.

2- Karga bağırması

Karganın ötmesine bağırma denilir. Bu çerçevede kargaların ötmesi, özellikle toplu olarak birkaç tanesinin birarada ötmesi kötüye yorumlanır. Hele kargalar belli bir yerde, örneğin birisinin evinin üstünde ötüyorsa ötüyorsa kargaların o kişiye, o aileye mutlaka bir felaket bir uğursuzluk, bir kaza bir acı haber getireceği kanısına varılır. Böyle zamanlarda tehlikeli işlerde sakınılır. Sözgelimi birisi ağaca çıkmışsa kargalar da önceden bağırmış yada o sırada bağırıyorsa ağaçtan hemen inilir. Uzun yolculuklara çıkılmaz. Bir yere yalnız gidilmez. Gece dışarı çıkılmaz. Kaza yapabilecek tehlikeli öldürücü, kesici aletler, silahlarla oynanmaz.
Karaganın bağırmasını iyiye yorumlamak, kişinin değil, yine karganın elindedir. Acaba karga iyiliğe mi ? kötülüğe mi ötüyor? Bunu anlamak için ötmekte olan kargaya aşağıdan:
"Hayır kargam hayır
Hayırısan bir daha bağı"
Diye selenilir. Karga bir daha bağırırsa iyiliğe, bağırmazsa kötülüğe çekilir.

3- Kaş çekmek

Kaş çekmek, bir kişiyi kimin andığını anlaması için kaşından kıl koparmasıdır. Kaş çekme bir aksırmadan hapşırmadan sonra yapılır. Çünkü aksıran, hapşıran bir kişi, kendisini biisinin andığı, yani o anda kendi iyiliği yada kötülüğü hakkında konuşulduğu kanısına vaır. İşte bu adamın kim olduğu, iyiliğine mi, yoksa kötülüğüne mi konuştuğunu anlamak için kaş çekilir. Kaş sağ el baş parmağının ele eklendiği yerle boğum arasında kalan kısmın dış tarafıyla çekilir. Bu kısım dilin ucuyla azıcık ıslatılır. Sonra anabileceği tahmin edilenlerin adları tek tek sayılarak " anktisa çıksın, anktis açiksun" deyip o ıslak kısım kaşa yapıştırılır. Soldan sağa doğru çekilir. Kopan kıl eğer yatıksa (parmağa yapışmışsa) iyiliğe konuşuyor demektir. Buna göre yatık kıl iyiliğe, söylenen, yatkın yumuşak sözlerdir. Kalkık kıl da kötülüğe söylenen sert, dik diken gibi batan sözlerdir.

4- Kapı açmak

Kapı açmak, sabahın erken saatlerinde kalkıp evin dış kapısını açmaya denir. İnanmalara göre bu saatler herkezin rızkının dağıtıldığı saatlerdir. Eğer o zaman kapı açılmazsa o günün rızkı kaçırılmış olur. O gün zarar edilir. Ya da çok az kazanç sağlanabilir. Bunun yanında işlerin rast gitmemesii aksiliklerin çıkması, o günün uğursuz olması... gibi inanmalar da vardır. Kapı sabahtan ne kadar erken açılırsa o kadar iyi olur. Yoksa herkes kalktıktan sonra, bütün konu komşu işine gittikten sonra, kapıyı açmanın bir yararı yoktur. Kapı açmak için en iyi zaman kuşların sabahın safağında ilk ötmeye başladıkları yada ötmeden hemen önceki saatlerdir. Kapıyı sabahtan ilk kalkan açar. Bu da genellikle evin gelini yada kızıdır.

5- Kapı açmamak

Akşam vaktinden sonra kapıların açık bulundurulmasıdır. Akşamla birlikte tüm dünyayı cinler kaplar. Evren gündüz insanların, gece cinlerindir. Eğer kapılar açık olursa"cinler, şeytanlar" içeriye girerler. Bunların girdiği heryee kötülük, uğursuzluk, şanssızlık girer. Böyle evlerde "bed bereket" kalmaz. Bunun için akşam olunca hemen "kitle kapıları cinler şeytanlr girmesin "denilir. Hele karşılıklı iki kapının açık durması hem daha tehlikeli, hem daha uğursuzdur. Buna da "kapıların birbirine bakması" denilir. Akşamları kapılar asla birbirine baktırılmaz. Bunları bilmemek, akşamları kapıları açık bulundurmak kız için, gelim için büyük eksiklik sayılır. Kaynana bunu bilmeyen gelinine kapıların birbirine bakmasını sık sık tembihler.

6- Akşam ocağa; gündüz bucağa

Ocağın bir anlamı evdir. Bir anlamı ateşin yandığı yer. Buradaki ocak ateşin yandığı yerdir. Bucak da evde herhangi bir şeyin saklandığı yerdir.
Ev süpürüldüğünde süprüntü normal olark süpürgenin ağzıyla ya da soba küreği ile dışarıya atılır. Bir çöp kutusu hiç bir zaman kullanılmaz. Bu çöplerin biriktiği yere"zilluk" denir. Çöplere de "zibil" denir. Ev gündüz süprülmüşse zibil, zibilliğe atılır. Gece süprülmüşse zibil zibilliğe değilde ocağa atılır.Bunun nedeni akşamları meleklerin ocak yakınlarında bulunması dolayısıyla zibilin de oraya dökülmesidir. Böyle yapılmazsa berekety kaçar, evde bed-bereket kalmaz.

7- Elbise biçmek ve giymek

İster kadın olsun ister erkek, elbiselik kumaş haftanın her gününde ve günün her saatinde biçilmez. Elbiseler genllikle salı, pazar, çarşamba, cumartesi günlerinin dışındaki günlerde biçilir. Bu günlerde biçilirse uğursuzluk olacağına inanılır. Biçme işleri mutlaka gündüzleri yapılır. Gece biçilirse elbisenin erken yırtılacağı, bi yere takılıp parçalanacağı, ateş atlayıp yanacağıkanısı vardır. Elbiseyi ilk giyme zamanı da önemlidir. Yeni elbise hiç bir zaman öğleden sonra, geceleyin giyilmez. Bedene uyup uymadığını anlamak için de olsa giyilmez. Öğleden sonra yada gece giyilirse elbisenin kısa ömürlü olacağına inanılır. En iyi giyme zamanı sabahlarıdır.

8- Gün alıp verirken uyumamak

İkindi ile akşam arası, günün alıp vermesi (gündüzün bitmesi, tükenmesi, ölmesi, can çekişmesi) diye adlandırılır. Halk ağzında gün, 24 saatin yalnız gündüz kısmı anlamında kullanılır. Günün alıp vermesi sırasında uyumak iyi değildir. Günün ömrü biterken uyuyanında ömrü kısalır. Bu kurala özellikle analar uyar.

9- Avuçların kaşınması

Eğer sağ avuç kaşınıyorsa para geleceğine, sol avuç kaşınıyorsa para gideceğine inanılır. Yardım, sadaka amacıyla para veriliyorsa sağ elle verilir. Halk bir kimseye para verirken sol elle verir.

10- Sabunu elle vermek

Evdekiler birbirine sabun alıp verecekleri zaman, sabunu doğrudan doğruya birbirlerinin eline vcermezler. Ya elinin üstüne koyar , yada bir yere bıurakır. Eğer böyle yapmazsa sabun alıp veren o iki kişinin sık sık kavga edeceği, aralarında anlaşmazlık çıkacağı yargısına varılır. Bu kurala evin tüm insanları, gelinleri kızları kaynanası tarafından uyulur.

11- Zaman kavramı

Zaman namaz vakitleriyle ölçülür. Akçaköylü çok çalışmak zorunda olduğundan acıktığı zaman değilde fırsat bulduğunda yemek yer. Yemek yemeyi önemsiz sayar. Yemek için avara olmaz (avara: boş gezmez). İş saati geldiğinde değilde karanlık olduğunda yada bittiğinde bırakılır. Hiç kimse aboskal (yarım) iş bırakmak istemez. Köyde saat dışında başka ölçülerde kullanılır:

a- Sabah vakti
Horoz ötmesi, Sabah yıldızının doğması, ayın gökteki yeri
b- Kuşluk
Sığırların acıkıp bağırması
c- Öğle
Güneşin konumu, kedinin gözü, sığırların acıkıp bağırması, insanlşarın acıkması, gölge
d- İkindi
Tavukların yatmasıyla, gölge
e- Akşam
Güneşn batması, yonca yapraklarının kapanması
f- Yatsı
Horozun ötmesiyle, Ayın konumu

12- Günahlıları anlama

İnanmalara göre kişinin günahları dilinin altına da yazılır. Çünkü günahlar genellikle dil tarafından, dilimizi tutamadığımız için işlenir.Kişinin günahı olup olmadığını anlamak için dilinin altına bakılır. Eğer dilinin altında kara lekeler görülüyorsa onlar yazılmış günahlardır. Hiç bir leke yoksa o dilin sahibinin hiç günahı yoktur.

13- Kalandarın gün sayması

Kalandar yılın ilk ayıdır. Yılın ayları:

Kalandar, Küçük ay, Mart, Abril, Mayıs, Kiraz ayı, Orak ayı, Ağustos, İstavrit, İzim ayı, Ayerit, Histyianlar


İnanmalara göre yılbaşından sonra kalandarın her günü bir ayı temsil eder. Böylece on iki gün, on iki ayı gösterir. Bu günlerde havalar nasıl geçerse gösterdikleri aylarda da havalar öyle geçecektir. Örneğin, Kalandarın üçüncü günü çok soğuk bozuk, yağmurlu geçmişse Mart ayı da soğuk bozuk yağmurlu geçecek demektir. Yedinci gün çok sıcak ve kurak geçmişse, temmuzda öyle sıcak ve kurak geçecek demektir. İşte bu duruma kalandarın gün sayması denilir. Halk önceden Kalandar'ın on iki gününün hava şartlarını izleyerek ileriki aylar hakkında bir yargıya varır. O ayların yağışlı, kurak, bozuk olacağına göre de hazırlıklarını yapar.

14- Kukku'yu yenmek

Kukku (hukku) baharda gelen bir göçmen kuştur. Baharın müjdeleyicisidir. Kukku geldimi bahar geldi, havalar ısındı demektir. Kukkuyu yenmek ilk sesini duyduğunuzda aç karnına olmamaktır. Kukkuya yenilmemek de sesini ilk duyduğunuzda aç karnına olmamaktır. Bu kuş kukku kukku diye bağırdığından adını sesinden almıştır. Kukkuya yenilmemek için, herkes sabahla birlikte kalkar, ilk iş olarak ağzına bir lokma atar. Ondan sonra bir daha yatmadan işine gider. Kukkuya yenilmek hiç iyi karşılanmaz. O yıl işlerin aksi gideceğine herhangi bir uğursuzluk olacağına inanılır. Ama kukku bir kez yenildimi o yıl artık bütün işler yolunda gidecektir.

15- Dirvanayı yenmek

Dirvanada kukku gibi göçmen bir kuştur. Kukkudan sonra gelir. Daha geç gider. Diravananın yenilmesi de Kukkuda olduğu gibidir.

16- Pedeliza'yı yukarı uçarken görmek

Bedeliza (Pedeliza) kelebeğin buradaki adıdır. Kelebek de baharla gelir. Kelebeği ilk olarak yukarı uçarken görmek uğursuz sayılır. Eğer ilk gördüğümüzde yukarı uçuyorsa o yıl bütün işlerimiz istediğimiz gibi olacak, eğer ilk olarak aşağıya doğru uçarken görülmüşse tersine işlerimiz aksi gidecek demektir. Buna çok dikkat edilir. Örneğin yan yana iki kişiden biri kelebeği aşağı uçarken görse o tarafa bakmaması için öbürünü uyarır. Yukarıu uçarken görse, öbürünün de görmesi için onu o yöne baktırır.

17- Gece dışarı sıcak su dökmek

Daha önce de denildiği gibi, evren geceyle birlikte cinler dünyasına devredilir. Bu dünya da gece cinlerin, gündüz insanlarındır. Bu bakımdan cinler gündüzleri bizim hayatımıza karışmıyorsa bizde geceleyin onların hayatına karışmamalıyız. Karışırsak cinler bizi cezalandırır. Onların hayatına karışmamak içinde geceleri dışarıya sıcak su dökmemek, Allahın adını anmadan dışarıya ayak basmamak gerekir. Cinlerin insanları cezalandırmasına cin çarpması denilir. Cinler daha çok kadınları çocukları cezalandırır.

18- Horozun içeri ötmesi

Horozun içeri ötmei, evin içine doğu ötmesidir. Eğer horoz evin içine doğru ötüyorsa eve konuk gelecek demektir. Eğer horoz yola doğru ötüyorsa evden birisi yola çıkacak anlamına gelir. Eğer horoz yatsı zamanı ötüyorsa bu uğursuzluk sayılır bu horoz kesilir.

19- Tırnağın üzerinden geçmemek

Kesilen tırnakların üzerinden geçmek kötüye yorumlanır. Şuraya buraya atılmış tırnaklar üzerinden geçmemeye dikkat edilir. Bu durumu önlemek için kesilen tırnaklar öteye beriye atılmadan bir yerde toplanır. Sonra bu tırnaklar bir kağıt parçasına sarılarak taş altı duvar deliği gibi, insanların üzerinden geçemiyeceği, üzerine basamıyacağı yerlere konulur. Tırnak üzerinden geçenin her bakımdan gerileyeceği, hasta olacağı, işlerinin rast gitmeyeceği, hayatında her bakımdan bir duraklama olacağına inanılır.

20- Gece tırnak kesmemek

Tırnak gece kesilmez. Kesilirse uğur sayılmaz. Zira gaz lambasının sönük ışığı altında yemek kaplarına yiyeceklere sıçrayabilir.

 

          

Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır