Trabzon
evleri:
ahiralti
Geleneksel iki katlı Karadeniz evlerinde alt kat kesme ya da
yığma taş, üst kat ise ahşaptır. Ahır kapısı yamaç eğiminin
aşağı yönüne açılmakta ve üst katta evin en büyük odası yamaç
aşağı bakacak şekilde konumlanmaktadır.
Yamacın eğimi yönünde ve ahır kapısı-nın hemen birkaç metre
ilerisinde, ailenin ihtiyacı nispetinde ve lahana, lağus
(mısır), lobiya (fasülye), kobal (kara kabak), kastanitza
(beyaz kabak), kartof (patates), angur (salatalık) ziraati
yapılmaktadır. Yaşamsal öneme haiz, ahıraltı denilen bu küçük
ziraat alanı, muhtemelen Karadeniz köylüsünün geleneksel yaşam
kültürünün en temel un-surlarından biridir.
M. Meeker, geleneksel Karadeniz evlerini ve yerleşim
biçimini, Anadoludan kesin ifadelerle ayırarak, Kafkas kültürü
ile özdeş-leştirmektedir:
“Ordu’dan
Artvin’e kadar Karadeniz kıyısı boyunca köyler, kendi
mahsüllerinin ayrı ayrı ekildiği, dağ kenarları ve tepe
üstlerine kurulu bir çok köycükten oluşmuştur. Bu tip yerleşme
tarzı, kümelenmiş Anadolu kö-yüyle kesin bir karşıtlık gösterir
ama Batı Kafkaslar’daki bir çok kırsal yerleşmelerde, özellikle
Abaza’larda, Çerkeslerde, Gürcü-lerde, Mingrellerde ve Osetlerde
karakteris-tiktir... Batı Kafkasya’da ve Türkiye’nin Do-ğu
kıyılarında ev tipleri, hayvancılık tekniği, geçim kaynağı olan
mahsül türleri arasında da benzerlik vardır. Bir Kafkas evinin
ni-teliklerini Pontus dağlarındaki evlerde de bulabiliriz. Tipik
bir ev, bir yanı dağ kenarı-na gömülü bir dörtgen binadır; zemin
katın duvarları taş, üsttekinin ise ahşaptır. İki kat arasındaki
kirişler ileriye doğru çıkarak bina-nın önünde bir balkon
oluşturur. Hayvancılık tekniği doğrudan doğruya bu evlerle
ilişkili-dir. Kış boyunca inek ve manda gibi iri sığırlar, ahır
olarak kullanılan aşağı katta korunurlar, saman ve otla
beslenirler”
TR87 25.
Karadeniz köyü, evlerin birbirine uzak konumlanmasının yanı
sıra, komşu aileler a-rasında bile nice kan davasının başlangıç
nedeni olmuş, firahtilerle (çit) sembolize edilen mahremiyet ve
sınır (sinor) duygusu-nun, son derece güçlü olduğu bir yaşam
alanıdır. Bu açıdan bakıldığında Karadeniz evinin kapısının yeri
belirsizdir. Daha doğru-su kapı kavramı Doğu Karadeniz’de,
Anado-lu köyünden çok farklı, paganist bir anla-yışla, köy
mezarlığı yerine atalarını gömerek kutsiyet kazandırdığı
tarlasını, çepeçevre sa-ran çitin (firahti, taraba), herhangi
bir kö-şesi olabilir.
Kapalı köy ekonomisinin doğal döngüsü içerisinde, ailenin
yıl boyunca tüketeceği gıda maddeleri, ahıraltındaki tarlada
ziraati yapıldıktan sonra toplanıp, genellikle evin ön veya arka
kapısına bir kaç metre me-safede konumlanmış seranderde
sakla-nırlar. Evin çocuklarına gösterilen ihtimam-dan az olmayan
şevkat duygusuyla yetiştiri-len büyükbaş hayvanların barındığı,
ahırla bütünleşik mekan olan ev, ahıraltı ve se-rander üçlüsü;
Kafkas klanlarına özgü na-mus, sınır ve özgüvene dayalı bir kaç
bin yıllık yaşam geleneğini üzeri yosun kaplı fi-rahtiler
arkasında günümüze kadar taşımış-tır.
Trabzon ve Rize’de aḫir altı; ahır altı AKÇ 161
Ordu’da afır, afur “ahır” OYA 333; afur (Ünye,
Eynesil, Görele) Güngör, 1987:39; ağar (Beşikdüzü, Vakfıkebir)
Güngör, 1987: 39
Çepni Türkmenlerinde afur “ahır” ÇK 551 (Şalpazarı)
<
13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda akur/axur (Hakaz)
< Farsça axwur CL 89 ?> Ermenice akhır ER 7 + Türkçe alt
(Anadolu, Azeri, Tuvan, Güney Altay Gagavuz, Karaçay alt,
Türkmen alčak, Tatar olčak, Kırgız aldı, Hakaz altı)
|
William Gifford Palgrave, 1870
1867-1873 İngiltere’nin Trabzon konsolosu |
|
Köylülerin evleri kasaba zanaatkarlarının
evine göre daha geniş ve hele Müslüman köyü ise daha
temizdir. Genellikle üç oda-sı olan bu evlerin bir
gözünde oturulur, bir gözünde yatılır, üçüncüsü de
mutfak görevi yapar. Yine de bu evlerde hiç bir İngiliz
işçisinin kalmak isteyeceğini san-mam. Cam bilinmez,
çatısı; sahil kesimle-rinde tahta parçalarıyla, iç
kesimlerde top-rakla örtülüdür, yağmur yağdıkça akar
durur. Duvarlar da yağmura, rüzgara da-yanıklı değildir.
Helası olan köyde bile ka-nalizasyon yoktur. Ancak tek
katlı, seyrek yerleşim biçimi evleri havadar kılıp,
yaşa-mı sandığı kadar tehlikeye sokmaz.
Köylünün yiyeceği, genellikle kendi
toprağında yetiştirdiği sebzeden ibarettir. Sahilde
mısır ekmeği, iç kesimde arpa ve çavdar karıştırılmış
kara ekmek, köylünün yiyeceğinin onda dokuzunu oluşturan
ka-ba fakat besleyici bir gıdadır. İneği, tavu-ğu
olanlar da, arada sırada süt, çökelek, peynir ve yumurta
ile yemeklerine çeşni katarlar. Kavurma ve balık nadir
bir lüks-tür. Su tek içecektir. Kadınlar ile yaşlarına
göre çocuklar her türlü tarla işine katılır-lar. Bir
çok köyde okul olmakla birlikte, köylü okumaktan bir
yarar ummadığı için çocuğunu okula göndermek istemez
AAST 171
|
Kaynak:
Özhan Öztürk.
Karadeniz Ansiklopedik
Sözlük. Heyamola yayıncılık, İstanbul. 2005. ISBN:
975-6121-00-9.
|