RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|
ÜNYE İLÇESİ TARİHİ
Ünye'nin çok eski ve köklü bir tarihi vardır.
Kuruluşu tarih öncesi çağlara, yani yazının
kullanılışından daha eskilere kadar
uzanmaktadır. Bu tarihi, 1)En eski dönem, 2)Türk
fetihlerine kadar olan dönem, 3)İlk fetihlerden
Osmanlılara kadar olan devre, 4) Osmanlı dönemi
ve 5) İstiklal harbi ve cumhuriyetten günümüze
kadar geçen dönem olmak üzere beş bölümde
incelemek faydalı olacaktır.
1. TARİH ÖNCESİ DÖNEMDE ÜNYE ÇEVRESİ
Yapılan araştırmalar Ünye çevresinin
Anadolu'daki en eski yerleşim yerleri arasında
olduğunu göstermiştir. Ünye çevresinin
prehistorik dönemi ile ilgili olarak en geniş
çaplı araştırma, kendisi de Ünyeli olan Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Arkeoloji Bilim Dalı Profesörlerinden rahmetli
Kılıç Kökten tarafından yapılmıştır. Kılıç
Kökten'in Ünye'nin doğusunda Yüceler köyü
civarındaki mağaralarda 1944-45 yıllarında ve
1963 yılında Cevizdere vadisinde yaptığı kazılar
sonucu, bu yörede milattan önce Kazılarda yontma
ve cilalı taş devirlerine ait aletler ve
silahlarla toprak kapların yanı sıra, insan ve
evcil hayvanlara ait iskelet parçaları da
bulunmuştur. Araştırmalar esnasında bulunan
çakmaktaşından bir el baltası, Alt Paleolitik
döneme aittir ve Karadeniz kıyılarında elde
edilen en eski buluntu olma özelliğini
taşımaktadır. Bunun yanı sıra Orta ve Üst
Paleolitik dönemlere ait olarak da çeşitli
çakmaktaşı aletler elde edilmiştir. Bütün bu
bulgulara göre, Ünye çevresinde milattan önce
(MÖ) XV. Bin yıla kadar uzanan bir yerleşik
hayat olduğu kesin olarak anlaşılmıştır.
2. TÜRK FETİHLERİNDEN ÖNCE ÜNYE
Ünye ve çevresinde yazılı tarihlerde adı geçen
ilk topluluk Kaşkalar'dır. MÖ 2000'lerden
itibaren tarih sahnesine çıkan Kaşkalar bugünkü
Sinop ile Perşembe arasındaki bölgede
yerleşmişlerdi. Kaşkalar'da hem göçebe hem de
yerleşik hayat tarzı vardı. Kaşkalar zaman zaman
İç Anadolu'daki Hititlerle savaşmışlar ve onlar
için kuzeyden yönelen en önemli tehdidi
oluşturmuşlardır. Zaman zaman kaşkalar Hitit
başkenti Hattuşaş'a (Boğazköy) kadar
ilerlemişlerdi. Hititlerin Kaşkalar'ı durdurduğu
hat ta kısmi egemenlik altına aldıkları dönemler
olduysa da, bu dönemler kısa süreli ve geçici
olmuştu. Bu iki komşu ve düşman kavmin ömrü MÖ
12. yüzyılda sona erdi. Sonraki devirde uzun bir
süre Ünye çevresi tam bir devlet yapısı
olmaksızın Asya kaynaklı ve Hititlerden arta
kalan insan topluluklarının yaşama alanı oldu.
MÖ 9. Asırdan itibaren, İskitler bu bölgeyi ele
geçirdi. İskit Devletinin ağırlık mer kezi
Karadeniz kuzeyi idi ve Türk asıllı unsurlar bu
devlette önemli yere sahipti. Muhtemelen İskit
ordularında kadınların da bulunması sebebiyle
"Amazonlar" efsanesi ortaya çıktı. Amazonlarla
ilgili olarak aktarılan bilgilere göre, bunlar
tamamen kadınlardan oluşan, savaşabilmek için
bir memelerini kesen savaşçı bir topluluktu.
Günümüzde, tarihte tamamen kadınlardan meydana
gelen bir "Amazon" topluluğunun bulunduğu
tarihçilerce kabul edilmemektedir. MÖ 8.
Yüzyıldan itibaren Ege denizi kıyılarındaki
kolonilerden gelenler Karadeniz kıyılarında ve
bu arada Ünye'de koloniler kurdular. Daha önce
Sinop'ta koloniler kuran Milet'li koloniciler
gelerek bugünkü Ünye şehrinin bulunduğu yerde
ticare t kolonisi kurdular. Böylece Ünye
şehrinin kesin olarak kuruluşu yaklaşık olarak
MÖ 750 tarihlerini bulmaktadır. Ünye ve
civarında bu sıralarda Khalibler adındaki bir
kavim yaşamaktaydı ve demircilikle
uğraşıyorlardı. Bu demir madenleri son asırlara
kadar işletilmeye devam edilmekte idi. Bazı
tarihçilere göre, Yunanlılar çelik elde etmeyi
Khalibler'den öğrenmişlerdir. İran'da kurulan
Med İmparatorluğu doğu Anadolu'yu aldıysa da,
hakimiyetini Karadeniz kıyılarına kadar
yayamadı. Fakat Medler'in yerine geçen
Persler'in hakimiyet sahası daha geniş oldu. MÖ
550 yılında Pers İmparatoru I. Darius bütün
Anadolu ile berab er Ünye bölgesine de hakim
oldu. Bölgede şiddetli bir dirençle karşılanan
Pers hakimiyetini güçlendirmek için I. Darius
bölgeye güçlü ve zorba valiler gönderdi.
"Satraplık" denilen vilayetlerdeki bu valilere
"Satrap" adı veriliyordu. Makedonyalı İskender
MÖ 331 yılında Persler'i yenerek topraklarını
ele geçirdi. Fakat Anadolu'daki Pers
satraplıkları üzerinde kesin bir hakimiyet
kuramadı. Pers asıllı yöneticiler özerkliklerini
sürdürmeyi başardılar. İskender'in ölümünden s
onra ülkesi parçalandı. Karadeniz kıyılarında
Pontus Devleti kuruldu. Pontus Devletinin
kurucuları eski Pers İmparatorluğunun asilleri
olup, Yunanlı değillerdi. Devlet gelenekleri
Persler'le aynıydı. Onlar gibi Ahuramazda
(Hürmüz) adındaki iyilik Tanrısına tapıyorlardı.
Bir süre sonra sahildeki ticari koloniler de
Pontus'a bağlandı. Pontus Devleti zamanla,
özellikle Makedonyalı prenseslerle evlenme ve
Helen kültürüne meyletme sebebiyle eski
özelliklerini ve gücünü kaybetti. Günümüzde Kale
köyün sınırları içinde bulunan Ünye kalesi
muhtemelen ilk olarak bu dönemler de
kullanılmaya başlandı. MÖ 1. yüzyılda, Roma
İmparatorluğu ile Pontus Devleti bölgenin
hakimiyeti için mücadele ettiler. Önceleri
Pontus Devleti, bölgedeki diğer kavimlerin de
yardımı ile Roma'ya karşı bazı başarılar elde
eti. Ancak MÖ 71 yılında Kelkit vadisinde
yapılan savaşta Pontuslular kesin olarak
yenildiler. MÖ 63 yılında Pontus Devletinin
yıkılması ile Ünye ve civarında Roma hakimiyeti
kesinleşmiş oldu. Roma İmparatorluğu döneminde
Ünye çevresi Pontos Polemoniacus adıyla anılan
bir uydu devlet şeklinde yönetilmekteydi.
Zalimliği ve garip davranışları ile ünlü olan
Neron imparator olmadan önce bu bölgeyi
yönetmişti. Roma milattan sonra (MS) 395 yılın
da ikiye bölününce, Ünye Doğu Roma (Bizans)
İmparatorluğunun sınırları içinde kaldı. Bizans
döneminde de Ünye çevresi, yönetim merkezi
Niksar olan Pontos Polemoniacus adındaki bölgede
yer aldı. İslamiyet'in yayılma döneminde ilk kez
705 yılında Emevi orduları Canik bölgesine kadar
geldi. 733-739 yılları arasında Samsun civarı
Arap egemenliğinde kaldı. Abbasiler devrinde,
Malatya bölgesindeki üsten hareket eden ve mühim
bir kısmı Türklerden meydana gelen İslam
orduları Bizans topraklarına sık sık akınlar
düzenliyor ve bunların bazıları Canik bölgesine
kadar uzanıyordu. 843 yılında Ünye civarını
aldılar, ancak bu durum kısa sürdü. Abbasilerin
Türk komutanı Ahmed İbn İnanç et-Türki 893
yılında bütün orta ve doğu Karadeniz bölgesini
ele geçirdi. Abbasi ordusundaki Türk
komutanların Anadolu'da Bizans'la yaptığı
mücadelelerin hatıraları Seyyid Battal Gazi
destanları şeklinde dilden dile aktarılarak
günümüze kadar ulaşmıştır.
3. İLK TÜRK FETİHLERDEN OSMANLILARA KADAR ÜNYE
Tarih boyunca İskitler, Sabirler ve Hunlar gibi
çeşitli Türk asıllı veya içinde Türk unsurlar da
bulunan kavim ve devletler Anadolu'ya ilgi
göstermiş ve zaman zaman da daha ziyade kısa
süreli olmak üzere çeşitli fetihler
yapmışlardır. Abbasiler döneminde de, İslam
ordularının çoğunluğu Türklerden meydana
geliyordu. Bizans ile uzun süreli savaşlar
sebebi ile sınırları korumak için Abbasiler Doğu
Anadolu'ya çok sayıda Türk ailesini
yerleştirmişlerdi. Ancak, Anadolu'nun tümüyle ve
kesin olarak Türk vatanı haline gelmesi
Selçuklular döneminde olmuştur. Selçuklular
Anadolu'ya ilk kez daha imparatorluk haline
gelmeden önce 1018 tarihinde Çağrı Bey
komutasında keşif mahiyetinde bir akın yaptılar,
ve Orta Asya'da sıkışmış olan Türk milleti için
ikinci vatan toprağını seçtiler. 1037 tarihinde
Büyük Selçuklu İmparatorluğunun kurulmasından
sonra giderek artan Selçuklu akınları ve Bizans
ordusuna karşı kazanılan Hasankale ve bilhassa
Malazgirt zaferlerinden sonra Anadolu tümüyle
Selçuklu hakimiyetine girdi. Büyük Selçuklu
İmparatorluğu, eski T ürk devletlerinin çoğunda
olduğu gibi, büyük bir konfederasyon şeklinde
idi. Anadolu'nun orta-batı kesiminde, başkenti
İznik olan Anadolu Selçuklu Devleti, orta-kuzey
kesimlerinde de Danişmendliler Devleti
hakimdi.1080 yılında Ünye dahil bütün Karadeniz
sahilleri Büyük Selçuklu İmparatorluğu'na
bağlanmıştı. Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın
Bizans karşısında elde ettiği Malazgirt
zaferinden sonra, onun emri ve izniyle, çok
sayıda Türk beyi fethettikleri yerl er kendi
beylikleri sayılmak üzere Anadolu'da fetihler
yaptılar. Canik bölgesindeki fetihler
Danişmendli Devletinin kurucusu olan Melik Ahmed
Danişmend Gazi tarafından başlatılmıştır.
DANİŞMENDLİER DÖNEMİ
Melik Ahmed Danişmend Gazi'nin asıl adı
Taylu'dur. Bilindiği gibi "Danişmend" kelimesi o
dönemin yüksek eğitim kurumları olan
medreselerdeki "Doçent" seviyesindeki öğretim
üyelerine verilen ünvandır. İbn'ül Esir
tarihinde Melik Ahmed Danişmend Gazi'ye bu
ünvanın Türkmen boylarına öğretmenlik yaptığı
için verildiği bildirilmektedir. Melik Ahmed
Danişmend Gazi Malazgirt savaşına bizzat
katılmış ve zaferden sonra Tokat, Sivas, Amasya,
Çorum ve Niksar bölgelerini fethetti. Hakimi
yetini bu bölgelere komşu olan sahil bölgelerine
kadar genişletti. Danişmend Gazi 1085 tarihinde
ölünce, yerine oğlu Gümüştegin geçti. Melik
Ahmed Danişmend Gazi ile başlayan Danişmendli
akın ve fetihleri Ünye ve Canik havalisinde
insanların hafızasında kalıcı biçimde yer
etmiştir. Bu akın ve fetihlerle ilgili, destani
hayal unsurları ve menkıbelerle süslenerek
zenginleştirilmiş çeşitli efsane ve rivayetler
günümüzde de bölge ahalisi arasında
anlatılagelmektedir. Danişmendli hükümdarlarının
hepsi de halk tarafından Melik Gazi diye
anılmaktadır. Melik Gazi ile ilgili bölgede
yaygın olarak anlatılan bir rivayet şöyledir:
Melik Gazi Ünye Çataltepe civarında kafirlerle
yaptığı savaşlardan birinde ağır yaralanmışt ı.
Kendisine, eğer bu yaradan dolayı ölürse nereye
defnedilmek istediğini sordular. Atacağı okun
düştüğü yere gömülmesini söyledi. Çataltepe'ye
çıkarak yayını gerdi ve okunu attı. Bu ok,
Niksar'a kadar gitti ve vasiyeti üzerine Melik
Gazi oraya defne dildi. Bu menkıbe, bölgedeki
ilk fetihleri yapmasının sağladığı yüksek
itibarın, Canik bölgesindeki Türkler arasında
Melik Gazi'yi adeta bir evliya mertebesine
yükselttiğini göstermektedir. Danişmendliler
1086 yılında Karadeniz sahillerine sefer
yaptılar ve Canik bölgesini ele geçirip Samsun'u
kuşattılar. Muhtemelen bugünkü şehrin tepesinde
yer alan eski Samsun şehrini ele geçiremediler.
Bunun üzerine şehre 3 kilometre mesafede yeni
bir şehir kurdular. Eski şehre "Gâvur Samsun"
adını verdiler, yeni şehre ise "Müslüman Samsun"
dediler. Müslüman Samsun'un yeri muhtemelen
bugünkü Samsun şehir merkezi idi. Bu iki şehir
uzun zaman komşu olarak yaşadı. 1096 tarihinde
Türkler ve İslam dünyasına karşı başlatılan
Haçlı seferlerinin birincisi yapıldı. Anadolu
Selçukluları ve Danişmendliler kat kat üstün
durumdaki düşmana karşı çete savaşı ağırlıklı
bir mücadele vererek, Anadolu'nun merkezi
kısmında toplanmak ve tüm sahil kesimlerinden
çekilmek zorunda kaldılar. Anadolu
Selçuklularının ilk başkenti olan İznik ile
birlikte Ünye de 1100'ler civarında artık
Bizans'a aitti. Haçlılar Anadolu'yu Türklerden
temizlemek, Kudüs'ü almak ve mümkünse bütün
İslam topraklarını ele geçirmek
arzusundaydılar.Ancak, Bizans ve Haçlıların
umduğu gerçekleşmedi; Türkler Anadolu'dan
sökülüp atılamadı. Bir asır kadar Haçlılar ve
Bizans ile çetin mücadeleler devam etti. Anadolu
Selçuklu Devleti ile Bizans arasında 1176
yılında yapılan Miryokefalon savaşında Bizans
ordusu bir kez daha ve kesin olarak hezimete
uğrayınca, Bizans ve Hıristiyan dünyası artık
Anadolu'nun yeni bir Türk vatanı olduğu
gerçeğini ister istemez kabul etti. Bu
tarihlerden itibaren Anadolu batılılar
tarafından Türkiye ve Türkomanya adlarıyla
anılmaya başladı. Danişmendli Gümüştegin 1100
yılında yapılan bir savaşta Antakya Haçlı Prensi
Bohemund'u esir edip Niksar'a hapsetti. Bu olay
ikinci ve büyük bir haçlı seferinin yapılmasına
yol açtı. Prens Bohemund'u kurtarmak için,
Ankara'yı ele geçirdikten sonra Ni ksar
istikametinde ilerleyen Haçlı ordusu Merzifon
yakınlarında Danişmendli ve Selçuklulardan
müteşekkil 10 000 kişilik Türk ordusu tarafından
1101 yılında bozguna uğratıldı. Haçlı ordusunun
beşte dördü imha edildi; küçük bir kısmı
Bafra'ya kaçarak gemilerle İstanbul'a
ulaşabildiler. Haçlılarla daha sonra yapılan
çeşitli muharebeler de Türk tarafının başarısı
ile sonuçlandı. 12 yüzyılın ilk yarısında,
Danişmendliler Anadolu'daki en güçlü Türk
devleti idi. Danişmendliler bir taraftan orta ve
batı Karadeniz için Bizans ile mücadele ederken,
bir yandan da Anadolu hakimiyeti için Konya
Selçukluları ile çekişme içindeydiler. 1104
yılında hükümdar olan Emir Gazi zamanında
Danişmendli Devletinin gücü zirveye ulaştı. Emir
Gazi Anadolu Selçuklu Devletinin tahtına da
kendi damadı olan I. Sultan Mesud'un çıkmasını
sağladı. Malatya, Kayseri, Kastamonu, Çankırı,
Karadeniz sahilleri ve Sakarya bölgesine kadar
olan yerleri devletine kattı. Kilikya
Ermenilerini de vergiye bağladı. Bizans Devleti
ile mücadelesinde Bizans'ın iç karışıklıklarını
da değerlendirdi. Bizans tahtına çıkmak için
isyan edenleri destekledi. Emir Gazi'nin 30 yıl
devam eden bu parlak devri 1134 tarihine kadar
sürdü. Yerine oğlu Melik Muhammed geçti. Melik
Muhammed devrinde Danişmendli Devletinde iç
karışıklıklar çıktı. Bunu fırsat bilen
Bizanslılar 1135 tarihinde Çankırı, Kastamonu ve
Karadeniz sahillerini işgal ettiler. Melik
Muhammed aynı yıl Anadolu Selçuklu hükümdarı I.
Mesud ile birlikte hareket edip Bizans
tarafından işgal edilen toprakların çoğunu geri
aldı. Karadeniz sahil kesimleri ise Bizans
işgalinde kaldı. 1139 yılında Bizans'ın Niksar'ı
ele geçirmek için giriştiği büyük bir hücuma
başarıyla mukavemet eden Melik Muhammed,
1140-1141 yıllarında da Karadeniz sahillerini ve
Ünye'yi Bizanslılardan geri aldı. Fethedilen bu
bölgelere büyük miktarda Türkmen nüfus
yerleştirilerek bölge emniyet altına alındı.
Melik Muhammed 1143 yılında öldüğünde,
Danişmendli Devletinin sınırları Gürcistan,
Mezopotamya, Çukurova, Karadeniz sahilleri ve
Sakarya boylarına kadar ulaşıyordu. Melik
Muhammed'den sonra Danişmendli Devleti Sivas
Kayseri ve Malatya merkezli üç kısma bölündü.
Sivas - Amasya bölümünün başına Melik Yağıbasan
geçti. Bu durumdan faydalanan Anadolu Selçuklu
hükümdarı I. Mesud bir kısım Danişmendli
topraklarını zaptetti. Danişmendliler büyük
ölçüde Anadolu Selçuklu Devleti'nin himayesine
girdiler. Bu arada Ünye ve bazı Karadeniz
sahilleri de Bizans'ın eline geçti. Melik
Yağıbasan 1150 yılında Bafra, Samsun ve Ünye'yi
yeniden ele geçirdi. Sultan I. Mesud ölüp Sultan
II. Kılıç Arslan Konya tahtına çıkınca, Anadolu
Selçuklu Devleti'nin üstünlüğünü kabul etmek
istemeyen Melik Yağıbasan, kendisine müttefikler
buldu. Hatta, Selçuklulara karşı Bizans ile de
anlaşıp, buna karşılık 1157 yılın da Ünye ve
Bafra'yı tekrar Bizans'a terk etti. Selçuklu ve
Danişmendli orduları iki defa karşı karşıya
geldi ise de, din bilginleri araya girerek,
Haçlılar ve Bizans ile savaşıldığı böyle
günlerde kardeşin kardeşle savaşmasının doğru
olmayacağını söyleyerek kan dökülmesini
engellediler. 1162 yılında Melik Yağıbasan
Sultan II. Kılıç Arslan'a ait düğün alayına
hücum edip yağmalayınca savaş kaçınılmaz hale
geldi. II. Kılıç Arslan ordusu ile Yağıbasan'ın
üzerine yürüdüyse de, Bizans ordusunca
desteklenen Danişmendli ordusuna karşı yenil di.
Yağıbasan 1164 tarihinde öldü. Melik Yağıbasan,
güçlü bir şahsiyet olmakla beraber, hataları da
vardı. Daha önce çok güçlü olan Danişmendli
Devletinin Anadolu Selçukluları karşısında
ikinci derecede kalmasını kabullenememiş,
devleti eski gücüne kavuşturmak için çareler
aramış, fakat bu arada Selçuklular'a karşı
Bizans ile ittifak yapmak ve Ünye'yi
fethettikten sonra bu ittifak uğruna geri vermek
gibi vahim hatalar da yapmıştır. Yine de,
Ünye'nin Türk hakimiyetine geçme aşamaları
içinde Melik Yağıbasan'ın rolü çok önemlidir. M
elik Yağıbasan'ın adı da bölge ahalisi arasında
yüzyıllar boyunca anılagelmiştir. Ünye'nin
Yağbasan köyü de adını bu Danişmendli
hükümdarından almaktadır. Bilindiği gibi "Yağı"
düşman, "basmak" ise hücum etmek ve yenmek,
mânâsına gelen has Türkçe bir kelimelerdir. "Yağıbasan"
da, düşmanlarına galip gelen kişi mânasına
gelmektedir. Melik Yağıbasan'ın türbesi
Danişmendli meliklerinin çoğu gibi Niksar'dadır.
Kaynak:Dr. Murselin GÜNEY
|
|
| |