RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|
ÜNYE İLÇESİ TARİHİ
ANADOLU SELÇUKLULARI DÖNEMİ
Ünye'nin ve bütün orta - kuzey Anadolu'nun
Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında mühim rol oynamış
olan Danişmendliler, Yağıbasan'dan sonra giderek
güçlerini daha da yitirdiler. Anadolu Selçuklu
hükümdarı Sultan II. Kılıç Arslan 1176 yılında
Bizans'a karşı Miryokefalon'da büyük bir zafer
kazandı. Bunun ardından Anadolu'da Türk
birliğini sağlama çabalarını arttırdı ve 1178
yılında bütün Danişmendli toprakları Anadolu
Selçuklu Devleti'ne katıldı. 1170-1180 yılları
arasında, orta Asya ve Azerbaycan üzerinden
Anadolu'ya çok büyük sayıdaki Türkmen boyları
göç etmiştir. Orta Asya ve Maveraünnehir'e hakim
olan Moğol asıllı Karahıtaylar'ın baskısı sebebi
ile meydana gelen bu göçler Anadolu'da bazı
geçici sıkıntı ve çatışmalara yol açmıştır. Bu
göçlerin sonucunda, artık Anadolu'da Türkler
nüfusun büyük bir çoğunluğunu meydana
getirmişlerdir. Sultan II. Kılıç Arslan
yaşlandığı için 1186 yılında eski Türk devlet
geleneklerine göre ülkesini 11 eyalete ayırıp,
her birinin başına oğullarından birini melik
olarak tayin etti. Kendisi ise merkezde olan
Konya'da idi. Bu meliklerden Rükneddin Süleyman
Tokat ve yöresine hakimdi. Rükneddin Süleyman
Karadeniz sahillerine sefer yaparak Samsun ve
Ünye bölgelerini Anadolu Selçuklu Devletine
bağladı. Rükneddin Süleyman daha sonra 1196
yılında Anadolu Selçuklu sultanı oldu. 1196
yılında Bizans İmparatoru III. Aleksios Angelos
bir filo göndererek Samsun limanındaki ticari
gemileri yağma ettirip tüccarları da esir etti.
Bunun üzerine Rükneddin Süleyman Şah Bizans'a
bir elçi göndererek, esirlerin serbest
bırakılmasını ve m alların geri verilmesini
istedi. Selçuklular'la savaşı göze alamayan
Bizans hükümdarı istenenleri yerine getirdi ve
Selçuklulara yıllık vergi ödemeyi de kabul etmek
zorunda kaldı. Bu sıralarda, Hıristiyan âlemi
Müslümanlara göre medeniyetçe oldukça geri
durumda idi. Bizans, Hıristiyan alemi içindeki
en güçlü ve gelişmiş devletti. Ancak, Selçuklu
akınlarına karşı koyamayacağını anlayınca, diğer
Avrupa devletlerinden yardım iste miş ve Haçlı
Seferleri de bu yardım çağrısı üzerine 1096
yılında başlamıştı. Haçlılar, Hıristiyan olmakla
birlikte farklı mezhepten olduğu için
Bizanslılardan nefret ediyorlardı. Ayrıca,
Avrupa'nın diğer kısımları sefil bir hayat
sürerken, Bizans'ın içinde bulunduğu zenginlik
ve ihtişam Haçlıların gözünü kamaştırmış ve
kıskançlık duygularını alevlendirmişti.
Bizanslılar da Haçlıların ilkelliğini,
yağmacılığını ve saldırganlığını gördükçe
onlardan nefret etmeye başlamışlardı. Dördüncü
Haçlı Seferi sırasında, 1204 yılında Haçlılar
Müslümanlarla ve Türklerle savaşmak yerine,
zenginliğine göz diktikleri İstanbul'u işgal
edip yağmaladılar. Ortodoks olan Bizans
Devletinin yerine bir Katolik Latin Devleti
kurulmuş oldu. Bizans imparator ailesinin bazı
fertleri kaçarak İznik ve Trabzon'da ayrı
devletler kurdular. Böylece, Türklerin
karşısındaki Bizans gücü zayıflamış ve
parçalanmış oldu. Trabzon Rumları 1204 yılında
bulundukları bölgeden batıya doğru hücum ederek
Ünye, Samsun ve Sinop'a kadar olan sahil
kesimlerini ele geçirdiler. Samsun şehrindeki
Müslüman ve Hıristiyanların yardım istemesi
üzerine, Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyasedd in
Keyhüsrev sefere çıkarak Trabzon hükümdarı
Aleksis'i yendi ve bölgeden uzaklaştırdı. Orta
ve batı Karadeniz sahilleri, Selçuklulara tâbî
olarak mahalli idarecilerin elinde kaldı.
Böylece Sinop ve Samsun üzerinden gemilerle
yapılan ticaret yeniden canlandı. 1214
senesinde, Trabzon Hükümdarı Aleksis yeniden
orta ve batı Karadeniz sahillerine hücum etti.
Selçuklularla yapılan savaşı kaybeden Aleksis
esir edildi. Selçuklulara tâbî olmayı ve yıllık
vergi vermeyi kabul ederek serbest bırakıldı.
Sinop'tan Ünye'ye kadar olan sahiller bir kez
daha Anadolu Selçukluları'na bağlandı. 1228
yılında, Harezmşahlar'ın Anadolu Selçuklu
Devletine saldırmasını fırsat bilen Rumlar
yeniden Ünye'den Sinop'a kadar olan Selçuklu
topraklarını işgal edip yağmaladılar. Dönemin
büyük hükümdarı Sultan Alâeddin Keykubad sefere
çıkarak işgal edilen toprakları kurtardı.
Rumların saldırganlığına kesin çözüm bulmak
maksadıyla Trabzon'u kuşatmaya karar verdi.
Selçuklu donanması Trabzon'u kuşattı. Fakat çok
iyi savunulan Trabzon'un fethi mümkün olmadı. Bu
sırada 1230 yılında yapılan Yassıçimen savaşında
Selçuklular Harezmşahlar'ı kesin bir yenilgiye
uğratmıştı. Bunun üzerine Rumlar barış
istediler. Trabzon Rum Devleti'nin Selçuklular'a
tâbi olması ve vergi vermesi bir kez daha kabul
edildi. Selçuklular, sürekli hakimiyet
mücadelesi yapılan bu bölgeyi düşman hücumlarına
karşı korumak için Orta Karadeniz bölgesine
Çepni Türkmenlerini yerleştirdi. Sinop'tan
Trabzon'a kadar uzanan bölgenin Osmanlılara
kadar olan tarihinde Çepniler'in oynadığı rol
mühimdir. Sultan Alâeddin Keykubad 1237'de
öldüğünde Anadolu Selçuklu Devleti gücünün
zirvesindeydi. Cengiz Han'ın kurduğu Türk-Moğol
İmparatorluğu bu yıllarda Ön Asya'yı da tehdit
eder hale gelmişti. Bu imparatorluğun pir
parçası olan ve merkezi İran'da bul unan İlhanlı
Devleti, Anadolu Selçuklularını kendi yüksek
hakimiyetini tanımaya davet etti. Bunun kabul
edilmemesi üzerine 1243 yılında yapılan Kösedağ
Savaşı Selçukluların yenilmesiyle sonuçlandı.
Selçuklular ve bölgedeki bütün devletler
İlhanlılar' a tâbî oldu. Ön Asya'da Memlûk
Devleti dışında bağımsız devlet kalmadı.
BEYLİKLER DÖNEMİ
Anadolu Selçuklularının güç kaybedip Moğollara
tâbî olduğu bu yıllarda Anadolu'ya yeni ve yoğun
bir Türk muhacereti meydana geldi. Anadolu'da
merkezi hakimiyet zayıflayınca, o zamana kadar
Selçuklular'a bağlı olan Türkmen boyları kendi
başlarına buyruk hareket etmeye başladılar.
Hepsi de görünüşte Selçuklular'a tâbi beylikler
sayılmakla beraber, onlardan izin almaksızın
savaşlar ve fetihler yaptılar. Bu beyliklerden
biri de Bilecik ve Eskişehir bölgesindeki
Osmanlı Beyliği idi. 1300 yılına doğru,
Anadolu'da Türkmen Beylikleri tarafından
fethedilmeyen pek az yer kalmıştı. Bunlar da,
Trabzon Rum Devleti, Çukurova'daki Kilikya
Prensliği ve Marmara Denizi'nin Anadolu
sahilindeki bazı yerlerdi. Ayrıca Biga,
Alaşehir, Gâvur Samsun ve Amasra gibi bazı
kaleler de hâlâ Hıristiyanların elindeydi.
İlhanlı hakimiyeti döneminde Ünye ve Orta
Karadeniz bölgesinde zaman zaman hakimiyet
mücadeleleri oldu. İlhanlılar Müslümanlara karşı
Hıristiyanları destekleyen bir politika
uyguladıkları için, Trabzon Rum Devleti kendi
sınırlarını genişletmeye çalış tı. Ünye de sık
sık el değiştirdi. 1297 yılında Ünye Türkmenler
(muhtemelen Çepniler) tarafından bir kez daha
Rumlardan alındı ve Trabzon şehrine kadar uzanan
akınlar yapıldı. Bu dönemde Türkmenlerin
Kuşdoğan adlı bir beyi vardı ve Giresun şehrini
de ilk kez Rumlar'dan almıştı. Ünye'nin Kuşdoğan
köyü muhtemelen adını bu tarihi şahsiyetten
almaktadır. 14. yüzyıl başlarında diğer Türkmen
beylikleri gibi, Orta Karadeniz bölgesinde de
muhtelif beylikler ortaya çıktı. Bunların hepsi
birden Canik Beyleri diye anılır. Diğer Anadolu
Beyliklerine göre daha küçük olan Canik
Beylikleri şunlardır: Bafra'da B afra Beyleri,
Samsun ve Lâdik civarında Kubadoğulları,
Vezirköprü, Havza Merzifon bölgesinde
Taşanoğulları, Amasya'da Kutluşahlar diye de
anılan Amasya Beyleri, Çarşamba ve Niksar
bölgesinde Taceddinoğulları ve Terme'den
Giresun'a kadar olan bölgede Hacı Emir Beyliği.
Bu beylikler ilk fetihler sırasında bölgeye
yerleştirilen Türkmen boylarına ve bilhassa
Çepniler'e dayanıyordu. Hacı Emir Beyliği
dışındaki beylikler Amasya Beyleri'ne tâbî
idiler. Hacı Emirli Beyliği ise, Sivas'ta
bulunan Eretna Devleti'ne ve daha sonra da Kadı
Burhaneddin Devleti'ne tâbî idi. Hacı Emir
Beyliğinin bilinen ilk beyi olan Bayram Bey
Rumlar üzerine akınlar yapıyordu ve topraklarını
doğu yönünde genişletiyordu. Ordu'nun Bayramlı
köyü adını muhtemelen Bayram Bey'den almıştır.
1323 yılında Bayram Bey Trabzon Hamsiköy'e kadar
uzan an bir sefer yapmıştı. Bu seferler
sırasında bütün doğu Karadeniz sahillerinin art
bölgeleri Türkmen nüfusla doldu. 1340 yıllarında
Giresun bir kez daha ele geçirildi. Bayram
Bey'den sonra beyliğe adını veren oğlu Hacı Emir
Bey başa geçti. 1346'da Ünye Hacı Emir Bey
tarafından son kez fethedildi. 1358 yılında Hacı
Emir Bey Trabzon Maçka'ya kadar uzanan bir
seferde büyük başarı kazandı. Trabzon Rum
hükümdarı Haccı Emir'e karşı koyamayacağını
anlayınca kız kardeşi Teodora'yı onunla
evlendirerek ba rışı temin etti. 1361 yılında
Trabzon Rum imparatoru artık hısımı olan Hacı
Emir Bey'i ziyaret için Ünye'ye geldi. Dönüşte
Hacı Emir Bey de Giresun'a kadar onu uğurladı.
1387 yılında Hacı Emir hastalanınca yerine oğlu
Emir Süleyman geçti. Hacı Emir iyileşince tekrar
başa geçmek istedi. Emir Süleyman bunu kabul
etmeyince baba oğul arasında çatışma çıktı.
Niksar beyi Taceddin Bey kargaşa ortamından
faydalanıp Hacı Emir Beyliği'ne saldırdı.
Yapılan iki seferi Emir Süleyman geri püskürttü.
Taceddin Bey'in yeni bir sefere hazırlandığını
öğrenince, Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin'den
yardım istedi. Faka t Kadı Burhaneddin yardım
hazırlıklarını tamamlayamadan Taceddin Bey bir
kez daha ordusuyla Emir Süleyman'ın üzerine
yürüdü. Bu defa yapılan savaşı Emir Süleyman
kesin olarak kazandı. Taceddin Bey bu savaşta
öldü ve adamlarının da çoğu esir edildi.
Taceddin Bey'den sonra yerine geçen Mahmud
Çelebi Hacı Emir Beyliği ile barış yaptı ve Kadı
Burhaneddin'in yüksek hakimiyetini kabul etti.
Kadı Burhaneddin Devleti ile Osmanlılar bu
yıllarda Anadolu hakimiyeti için
çekişmekteydiler. 1391 yılında Osmanlı hükümdarı
Yıldırım Bayezid Yeşilırmak vadisine kadar
uzanan bir sefer yaptı. Küçük bir beylik olan ve
Kadı Burhaneddin Devletine bağlı olan Amasya
Beyliği ve Yeşilırmak havzası 1392 yılında
Osmanlılar tarafından alındı. Bu sırada bütün
Canik beyleri Osmanlılara tâbî oldular. Ancak
Kadı Burhaneddin bu durumu kabullenmedi. Ve
Yıldırım Bayezid Balkanlarda savaşırken Canik
beylerinden yeniden kendi hakimiyetini
tanımalarını istedi. Önce Taceddinoğulları'nı
yenerek hakimiyetini kabul ettirdi. Bunun
üzerine bütün Canik Beylikleri Kadı
Burhaneddin'e karşı ittifak kurmaya teşebbüs
ettiler, ancak bunu da sağlayamadılar. Bu sırada
Kadı Burhaneddin'in ordusu bir Osmanlı ordusunu
mağlup edince Canik beyleri yeniden Kadı
Burhaneddin'e bağlılığı kabul etmek zorunda
kaldılar. Hacı Emir oğlu Süleyman Bey 1397
senesinde Giresun'un kuşatarak kesin olarak
topraklarına kattı. Bu durumu bağlı olduğu Kadı
Burhaneddin'e ve çeşitli İslam ülkesi
hükümdarlarına bir fetihname ile bildirdi. Bu
fetihnamede "İslamın zuhurundan beri
Müslümanların eline hiç geçmemiş olan Giresun'un
fethedildiği" bildirmekteydi. Böylece Hacı Emir
Beyliği'nin sınırları Trabzon'a çok yaklaşmış
oluyordu. Niğbolu zaferinden sonra Sultan I.
Bayezid (Yıldırım) 1398 yılının baharında Canik
üzerine bir sefer düzenledi. Kubadoğlu beyliğine
ait olan Müslüman Samsun'u aldı. Kubadoğlu
Cüneyd Bey Osmanlı Devleti'ne bağlılığı kabul
etti ve kendisine Ladik civar ı bırakıldı.
Samsun ve civarının Osmanlılar tarafından
kolayca ele geçirilmesi üzerine, Bütün Canik
bölgesi emirleri Osmanlı Devleti'ne tâbî olmayı
kabul ettiler. Böylece, Çarşamba, Terme, Niksar
civarına hakim olan Tacüddinoğlu Mahmud Bey ve
Alparsl an Bey, Bafra civarına hakim olan
Taşanoğulları ile, Ünye'den Tirebolu'ya kadar
olan kesime hakim olan Hacıemiroğlu Süleyman
Bey'in Osmanlılara bağlanmasıyla, Osmanlı
Devleti Harşit Irmağına kadar ulaşmış ve Trabzon
Rum İmparatorluğu ile sınırdaş ol muştu. Büyük
bir devlet adamı olup, aynı zamanda bilgin ve
şâir olan, Osmanlı Devleti'nin bile kendisinden
çekindiği, Şehzade Ertuğrul Bey'in kumanda
ettiği Osmanlı ordusunu Kırkdilim meydan
savaşında mağlup eden Sivas hükümdarı Kadı
Burhaneddin Ahmed 1398 yılında isyancı aşıretler
tarafından katledildi. Kadı Burhaneddin'den
sonra meydana gelen karışıklıklar sebebiyle
Sivas halkı Osmanlılar'dan yardım istedi. Bunun
üzerine Yıldırım Bayezid 1399 yılında ordu
göndererek şehri isyancılardan kurtardı ve bö
lgede Osmanlı hakimiyeti kuruldu. Böylece hem iç
Anadolu'nun büyük bir kısmı Osmanlı Devletine
bağlanmış oluyor, hem de daha önemlisi, bu
bölgede Osmanlılara rakip olabilecek hiç bir güç
kalmamış oluyordu. 1402 yılında Timur ile
Yıldırım Bayezid arasında yapılan ve
Osmanlıların yenilip Yıldırım Bayezid'in esir
düştüğü Ankara savaşından sonra Osmanlı Devleti
ciddi bir sarsıntı geçirdi. Bütün Anadolu
beylikleri Timur'a tâbî olarak Osmanlılardan
ayrıldıla r. Hacı Emir Beyliği de Timur
Devleti'nin hakimiyetini tanıdı. Bu yıllarda
Timur'un yanına Semerkand'a elçi olarak giden
İspanyol seyyah Clavijo Ünye'den de geçmiştir.
Seyahatnamesinde, Hacı Emirli beyliğinin 10000
askeri olan önemli bir beylik olduğ unu
yazmaktadır. Aynı yıllarda, Kubadoğlu Cüneyd Bey
Samsun'u yeniden ele geçirdi. Kısa süre sonra
Taceddinoğlu Hasan Bey, Cüneyd Bey'in üzerine
hücum ederek onu öldürdü. Taceddinoğulları
Çarşamba civarına hakim oldular. Bafra ve
Samsun'a ise Candaroğulları hakim old ular.
Timur Devleti'nin Anadolu'ya ilgisi azalınca,
Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmed Canik bölgesine
kendine bağlamak için 1419 yılında bir sefer
düzenledi. Cenevizlilere ait olan Kara Samsun'u
aldı. Bunun üzerine Candaroğulları Müslüman
Samsun'u sava şsız olarak Osmanlılar'a
terkettiler. Taceddinoğulları ve Hacı Emir
Beyliği de yeniden Osmanlılar'a tâbî oldu. 1428
yılında Taceddinoğulları beyliğine son verilip
Çarşamba ve havalisi doğrudan Osmanlılar'a
bağlandı. Sultan II. Murad zamanında Osmanlı
kuvvetleri kara ve denizden Trabzon'a kadar
hücum ettilerse de, fırtına sebebi ile başarılı
olamadılar. Fatih Sultan Mehmed zamanında da
padişahın katılmadığı küçük çaplı Osmanlı
orduları Trabzon'u kuşattılar ama ba şarılı
olamadılar. Hacı Emir Beyliği ise Trabzon'un
Osmanlılar tarafından fethine kadar varlığını
sürdürmüş gibi görünmektedir. Uzun Hasan
döneminde Akkoyunlu Devletine tâbî olarak, 1461
yılında Osmanlılar'a ait Tokat şehrine yapılan
hücuma katıldılar. Bu esnada Hacı Emir
Beyliğinin başında Emir Ali adlı bir bey vardı.
Aynı yıl Fatih Sultan Mehmed bizzat çıktığı
seferle Trabzon Rum Devleti'ni Osmanlı
Devleti'ne kattı ve sınırları Kafkasya'ya kadar
genişletti. Bu sırada Hacı Emir Beyliği de kesin
olarak ortadan kaldırılıp Ünye doğrudan Osmanlı
Devleti'ne bağlanmış oldu.
Kaynak:Dr. Murselin GÜNEY
|
|
| |