|
|
|
Tirebolu kültürü

GİRESUN TİREBOLU GELENEKLER VE ADETLER
Yılbaşı:
Her yıl Miladi takvime göre Mart ayının 14'ünde yılbaşı tutulur.
O sabah erkenden kalkılır, deniz veya nehirden su alarak eve
gelinir. Sağ ayak ile eşikten geçilerek eve girilir. Su evin
dört bir tarafına serpilir. Eğer hayvanlar varsa, onların da
üzerine serpilir. O gün, uğursuzluk getirir düşüncesiyle evine
misafir kabul etmez. Ancak ayağı denenmiş biri varsa, o eve
çağrılır. Gelen kişi sağ ayağını içeriye atar. "Yeni yılınız
hayırlı olsun, Martınızı bozuyorum" der. Gece evde ısırgan veya
puaça pişiri-ir. İçine yeşil boncuk atılır. Bunları yerken
boncuk kimin ağzına gelirse o yıl bu şahıs ekine başlar. Aile
içerisinde bol rızıklı kabul edilir.
Yine Mart'ın 14'ünde gün tutulur. Mart'ın 14'ü, 15'i, Nisan'ın
16'sı, Mayıs vb. aylar olarak adlandırılır. O günlerdeki havanın
durumuna göre o ayların nasıl geçeceği hakkında fikir yürütülür.
Hıdrellez :
Mayıs ayının 6'sı geldiğinde, o gün Hızır ve İlyas
Aleyhisselamlarm biraraya geldiğine ve kış aylarının bitip, özel
günlerin geleceğine inanılır. Yine akşamdan üç-beş genç kız
niyet tutarak, bir gül ağacının dibine yüzüklerini gömerler.
Sabahleyin mani okuyarak onları çıkarırlar. Söylenen maninin
anlamına göre talihlerini denerler:
Fındık kırdım iç ettim
Yaylalara göç ettim
Yarim senin yüzünden
Ben bu canı hiç ettim.
Düğün Törenleri :
Giresun'da yapılan düğün törenleri çok görkemli geçer. Köylerde
çalgılardan, oğlan evinde erkek ve kadınlar, kız evinde ise
çoğunlukla kadınlar düğün yapar.
Çarşamba günü gecesi gelinin eline kına yakılır. Bu geceye "kına
gecesi" adı verilir. Kına gecesinde çalgı eşliğinde bir kadın
ortaya çıkarak, hem çalar, hem de verilen bahşişleri veren
kişilerin künyesiyle birlikte okuyarak alır. İlk bahşişi kızın
anası verir. Eğer vermeyecek olursa, manilerle bu durum
anlatmaya çalışılır.
Anasından sonra sırasıyla yakın akrabaları ve davetliler
tarafından bu şekilde hediye toplanır. Bundan sonra gelinin
eline genç kızlar tarafından kına türküsü söylenerek kına
yakılır.
Gelinim, kadınım ,
Kınam kutlansın
Yar elim yoldaşım, yüzün ak olsun
Yar eli yoldaşın yüzüne dursun
Sen bu eve gelmezsin
Gelirsen duramazsın
Babam evi diyemezsin
Kınadan sonra genç kızlar ve gelinler sabaha kadar ud veya gelin
eşliğinde şarkı ve türkülerle oynayıp eğlenirler. O gece kız evi
erkek evine "baskına" gider. "Konak gitmek" diye de söylenen bu
baskın, kız evi tarafından varsa kızın ağabeyi veya kardeşinin
önderliğinde gece erkek evine gitmeleridir. Erkek evinde bir
heyet davul zurna veya kemençeyle yollarına çıkarlar, alıp düğün
evinde hazırlanmış yerlere götürürler. Burada yemekler yenir,
içkiler içilir.
Perşembe günü gelin alma günüdür. Yine genç kızlar hep bir
ağızdan gelin ağlatma türküsü söylerler.
Çevirdim eteğimi soktum belime
Ayrılık yollarını aldım elime
Küçücük bacımı anam koydu yerime
Babamın bacası anam kabaca tüter
Bir lokma ekmeği burnumda tüter
El kadar ekmeği olsa bana yeter
Gelin Ağlatma Türküsü
Çevirdim eteğimi soktum belime
Ayrılık yollarını aldım elime
Küçücük bacımı anam koydu yerime
Babamın bacası anam kabaca tüter
Bir lokma ekmeği burnumda tüter
El kadar ekmeği olsa bana yeter
Gelinlikle öğleden sonra erkek evi kalabalık bir şekilde
davul-zurna veya kemence ile kız evine gelin almaya gelir.
Gelin, yakınları ile vedalaşır. Kaynana evin kapısından içeriye
giren gelinin başından buğday veya para atar. Yine kaynana evin
kapısına iplik bağlar. Gelin bu ipliği kırarak eşikten içeriye
girer. Bazı yerlerde eşik üzerine su testisi konur. Gelin su
testisini devirerek içeriye girer. Mutfakta kaynana gelinin
eline bir kepçe verir. Gelin bir tencere içinde bulunan yemeği
bu kepçe ile karıştırır. Daha sonra damat gelini yanına alarak
arkadaşları ve akrabaları ile kaynanasına "yumurta" yemeğe
gider. Sofralar kurulur. Yemekte sofraya ağzı kapalı bir tabak
ortaya konur. Bunun içinde pişirilmiş yumurta vardır. Misafirler
biraz şakalaşır. Ve birisi tarafından tabağın kapağı alınarak
bahşişi ile servis yapana verilir.
Eskiden şehirlerde yeni gelin kırk gün dışarıya çıkarılmaz. Buna
kırklama denirdi. Günümüzde bu geleneklerin çoğu yok denecek
kadar azalmıştır.
Giyim Gelenekleri
Bugün kent merkezi ile kıyı bölgelerde çağdaş giysiler
benimsenmiş durumdadır. Bunun dışında kalan yörelerde ise
geleneksel giysiler yaygındır.
Geleneksel giyimde erkekler, tipik Karadeniz giysisi olan
aba-zıpka giyerler. Başta siyah başlık, üstte aba ve yelek,
altta zıpka, altına körüklü çizme giyilir. Aksesuar olarak
gaydanlık, hamaylı, çerkez kayışı, sundurma, barutluk ve
yağdanlık takarlar. Erkek giyimini, çerkez kayışına takılan kama
ve tabanca tamamlar.
Oyalı yaşmak ya da çember, peştamal, entari-hırka, yün-şal ve
kara lastik günlük kadın giyimini oluşturmaktır. Özellikle
peştamal günümüzde de vazgeçilmeyen bir giysidir. Giresun'da
takı olarak beşi birlik, hasır bilezik, altın tepelik
kullanılır.
Halk Oyunları
İlimizde iklim şartlarının ve tabiatın çok sert olmadığı
bilinmektedir. Yöresel olarak daha çok denizle beraber yaşamayı
öğrenmiş, sırtını dağlara vermiş ve toprağını da işlerken
fındığa büyük yer ayırmıştır. Bu yaşam tarzı geleneklerini ve
yöresel davranışlarını etkilemiştir. Bu yöre insanları ne fazla
sert, ne de fazla yumuşak figürlere yer vermişlerdir. Bu da
yörenin kendine özgü halk oyunlarının oluşmasında büyük
etkendir. Oyunlar genellikle hareket ve çeviklik içermekle
beraber kadın ve erkeğin beraber oynadıkları bölümde, erkeğin
kadına karşı olan saygısından dolayıdır ki, erkek figürleri kız
figürleriyle aynı esneklik ve yumuşaklığa kadar düşmektedir.
Fakat oyunlar kazaların bulunduğu yörenin karakteristik
özelliğini de içine alarak farklı şekillerde icra edilmektedir.
Bu farklılık kostümlerini bile etkilemiştir.
Oyunlar kendi içerisinde oyun oyun ayrılmakta ve her oyun
kendine özgü bir isimle anılmaktadır. Horon, dik horon, sallama,
karşılama, çandır, metelik, bıçakoyunu, tamzara, çiftetelli gibi
isimler almışlardır. Hepsi de hareketli olan bu oyunların her
birinin ayrı ayrı figürleri vardır.
Çürükkale Burnu Bir Uzun Burun
Çürükkale burnu bir uzun burun
Altın dişli Süriye'm M'aillime vurgun
Annem ile babam bir durgun durgun
Bağlantı
Ağla annem ağla sen bana ağla
Altın dişli Süriye'nin gitti yoluna
Çürükkale burnu bir delikli taş
Kulağımdan kanlar akar gözlerimden yaş
İmdadıma yetiş Hayrullah kardaş
Bağlantı
Limana çeşme yaptırdım su içemedim
Azgın dalgalara aman baş edemedim
Süriye'yi kendime eş edemedim
Kaynak: Anonim
Yöre: Giresun
|
|
Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih
ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır | |
|