RESİMLER
| |
|
|
| |

Yukardaki logoyu tıklayarak Bağımsız Karadeniz
Gazetesini okuyabilirsiniz.

Dünyanın tüm televizyonlarını Canlı seyretmek,
tüm gazeteleri tek bir sayfadan okuyabilmek için önemlilinkler.com
www.onemlilinkler.com
sitesini sık kullanılanlara ekleyin.
KARALAHANA DA YAZAR OLUN
Yazılarınızı yayınlamamız için bize
gönderebilirsiniz |
|
|
Sinop
Amforaları

KARADENİZ AMFORALARI (Sinop - K.Ereğli -
Amasra)
Akçakoca Belediye Başkanı liman girişine bir
heykel yaptırmış, bir kayanın üstüne oturmuş,
endişeli gözlerle ufka bakan ve sabırla (belki
de sabırsızlıkla) bekleyen bir kadın heykeli.
Heykelin plaketinde önce bilgi, sonra şair
Vanilişi'nin şiirinden bir dörtlük verilmiş.
Aynen veriyorum;
Eski Akçakoca erkekleri
Vikingler gibi denizcidirler
Bir dönemde Akçakoca mezarlığında
Sadece kadınlar yatıyordu.
Sevdiğini denize yolcu eden kadın
Günlerce onun dönüşünü
Kayaların üstünde oturup beklerdi.
OMHA KAYALIĞI
Söyle bana yalvarırım Omha kayalığı
Kaç cesede rastladın denizin getirdiği?
Kaç insana bağrını açıp gizledin?
Söyle söyle ben düşmanın değilim ki…
Farkındaysanız bizden asırlar önce bu coğrafyada
yaşayanlarla aynı kaderleri paylaştık biz.
Farklı olan görecelir zamandı sadece… O
şehirleri ilk kuran da bizdik. Yunanlı - Romalı
- Bizanslı - Osmanlı olan da bizdik. Omha
kayalığında bekleyen de bizdik… Bizdik hasretin
sevinçleriyle kucaklaşan ve bizdik bu
topraklarda birbirimize karışan.
İşte nasıl bir heykel, bir şiir bizi alıp kendi
dünyalarına götürüyorsa, bir amfora da beni alır
kendi geçmişine götürür. Kırık bir kulpun
büyüsüyle, dalgalara meydan okuyan kaptan da ben
olurum. Amforalarla gemisi sulara gömüler tüccar
da.
Bedenim dibi boylarken, göklere yükselen ruhumla
kayalıktaki sevgilimin çığlıklarını duyan da
benden başkası değildir. Zaten okuduğum kitapta,
seyrettiğim filmde, yaşadığım aşkta her şeyi
dibine kadar, iliklerime kadar yaşarım.
Hatta sıkıcı bir toplantının ortasında
hayallerimle birlikte (bedenimi orada korkuluk
bırakıp) parmak uçlarıma basarak hemen masal
dünyalarına kaçarım. Orada binbir zamanda,
binbir kılıkta ve binbir kişilikte maceradan
maceraya koşarım.
Bazen yönümü, yolumu kaybettiğim olur. Bazen
gerçeğe dönmem (gerçekten) zor olur. Her şey
rüya gibi 3-5 saniyede yaşanır. Ama size
anlatmaya kalksam ayları alır. Ve ben bu
hayallerle kendimden geçer, bazen kendimden
endişe eder, ama onlarla birlikte takvimin 2000
yılında hayli zengin ve de mutlu yaşarım.
İşte bunun için, bana göre "Bir amfora sadece
bir amfora değildir." İşte bunun için benim
amfora yazılarım "şu amfora şudur, tarihi de
budur" diyen fastfood hazır bir lokma değildir.
Bütün bu yazılarımda isterim ki sizde benimle
birlikte o amforanın gerisindeki tarihi yaşayın
ve o insanlarla o duyguları paylaşın.
Evet bu hatırlatmadan sonra Karadeniz'e doğru
bir kulaç atalım bakalım. Bir amfora
koleksiyoneri olarak Karadeniz amforalarıyla
nelerin taşındığını hep merak ederdim. Öyle ya
zeytin ağaçları ve üzüm bağlarından yoksun dar
sahil şeritlerinde bu küplere neler basılmıştı
acaba?
Xenophon'un 2500 yıl önce bizzat yaşadığı ve
yazdığı (aslında bir Anadolu belgeseli olan) On
binlerin Ricatı'nda aradıklarımın bir bölümünü
buldum. Ülkelerine dönmek için Anadolu'yu
yağmalayarak İran'dan Karadeniz'e inen
Yunanlıların ağzından aynen aktarıyorum;
"Helenler burayı yağma ettiler ve ambarlarda Mossynoikoslar'ın söylediğine göre geçen seneden
kalma ekmekler buldular. Bundan başka bu senenin
hububatı da bulundu. Bunlar en ziyade kızılcık
buğdayıydı ve saplarının üstünde olarak
saklanmışlardı. Tuzlanarak küplere bastırılmış
yunus balığı eti ve kaplar içinde balık yağı da
bulundu. Bu yağı Mossynoikos'lar, Hellenler'in
zeytinyağını kullandıkları gibi kullanıyorlardı.
Kilerlerde birçok yassı cevizler bulundu.
Bunların iç kabukları yoktu. Bu cevizler
Karadenizlilerin baş gıdasını teşkil ediyordu.
Bunları haşlıyor veya ekmek gibi fırında
pişiriyorlardı."
Sn. Bilge Umar'da "İlkçağda Türkiye Halkı" adlı
kitabında bu bilgiye şu yorumu yapıyor: "Xenophon'un
yassı ceviz dediği kestanedir. O çağda Helenler
kestaneyi bilmiyorlardı. Buna karşılık o çağdaki
Karadenizli yurttaşlarımızın da henüz fındıkla
hamsiyi pek önemsemediği anlaşılıyor. Gerçekten
ambarlarında kestane değil fındık, yunus balığı
eti değil tuzlanmış hamsi çıkmasını beklerdik."
Ben de bu arada kendi küçük yorumumu buraya
sıkıştırayım. "Demek ki yakın zamana kadar
Karadeniz'de mavzerle yapılan yunus katliamı bir
Karadeniz geleneği imiş. Tek farkla ki; o günün
Karadenizlisi bunu karnını doyurmak için
yaparken bizimkiler sadece öldürmek için yapmış.
Oysa Akdeniz'in bütün tarihi boyunca denizciler
tarafından kutsanan bu hayvanlara hep sempati
duyulmuş ve yunus öldürmenin cezası ölümle bir
tutulmuştur." (Ben yine Xenophon'un kestane ile
cevizi karıştırdığı gibi orkinos balığı etiyle
yunusu karıştırdığını sanıyorum.)
"Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları ve
Türkiye'nin Tarihi" kitabının yazarı Seton Lloyd
ise M.Ö. 100 yılında Roma'ya kafa tutan Pontuslu
Karadenizlilerin amforalara doldurdukları
ürünleri ise şöyle anlatıyor: "Romalılar
zamanında başka ürünlerde, örneğin bal ve
balmumu, güzel kokulu sakızlar ve harbak ve
pelin otu gibi çeşitli ecza bitkileri de dış
satıma değer görülürdü. Ancak kıyı köylerinde en
büyük gelir balık avcılığından sağlanırdı.
Orkinoslar yumurtalarını bıraktıktan sonra
İstanbul Boğazı'na giderken kolayca yakalanır,
tuzlanır, dışarı satılırdı. İtalya gibi uzak
yerlerde bunlar çok pahalıya giderdi."
Dağlarla Karadeniz arasında, nüfusun yoğun
olduğu toprak çok verimliydiler. Yunan koloni
yerleşmelerinin varlığı, kıyı şeridinin
ekonomisini hatta kültürünü Helenistik döneme
değin derinden etkilemişti. Ancak bu
yerleşmelerin içerilerde etkisi az olmuştur.
Karadeniz'in bizim kıyılarımızdaki güvenli
sığınak teşkil edecek doğal limanları çok azdır.
Zaten eski çağlarda ilk yerleşimler koloni ve
şehirlerde hemen hemen bu doğal liman
çevrelerinde kurulmuş ve yoğunlaşmıştır.
Karadeniz'in Türkiye kıyılarındaki en büyük 3
amfora üretim merkezi sırasıyla şunlardır:
1-) SİNOP (Sinope)
2-) KARADENİZ EREĞLİSİ (Herakleia Pontike)
3-) AMASRA (Amastris)
Bunların dışında mutlaka kıyılarımızda, Batıda;
Yalıköy'den Kefken'e (Podima-Kalpe),
Akçakoca'dan Samsun'a (Diapolis-Samisos), Doğuda
Giresun'dan Trabzon'a (Kerasous-Trapezous) kadar
başka merkezler de vardı. Ayrıca Bulgaristan,
Romanya, Ukrayna, Rusya ve Gürcistan kıyılarında
da ihtimaldir ki amfora üretiliyordu.
Mesela Kırım Yarımadasındaki Khersonnessos da
önemli bir amfora üretim merkeziydi. Bu
kıyıların tüm yerli halkları ve isimleri
koloniler çağında M.Ö. 7. yy.dan başlayarak
süratle Helenleştirildi.
SİNOP AMFORALARI
Sinop tek başına Karadeniz'in en büyük amfora
üretim merkeziydi. Bunu da öncelikle limanının
doğal avantajına borçluydu. Tarihin babası
Herodot, "Herodot Tarihi"nde Sinop'u
Karadeniz'in en büyük ve önemli kentlerinden
biri olarak anar. "Antik Çağda Amforalar" adlı
ciddi bir kitabı bulunan Sn. Ersin Doğer ise bu
kitabında Batıdaki birçok merkezde mühürlü
20.000 Sinop amforasının bulunduğunu belirtir.
Strabon'sa coğrafyasının Anadolu bölümünde
Sinop'u uzun uzun anlatır ve aynen şöyle der: "Sinope
dünyanın o kısmındaki kentlerin en önemlisidir.
Bu kent Miletoslular tarafından kurulmuştur."
(Benim görüşüme göre Strabon yanılmaktadır.
Çünkü Sinop'ta yerleşim bronz çağında başlar.
Strabon ancak "kuruldu" kelimesiyle
kolonileştirmeyi kastediyor olabilir.) Burada
bir deniz üssü kuran kent Kyaneai (İstanbul
Boğazı) berisindeki denizlere egemen oldu. Sonra
kenti Romalılar ele geçirdi. Sinope hem doğa hem
de insanlar tarafından çok güzel bir şekilde
süslenmiştir. Şehir bir yarımada üzerine
kurulmuştur. İç ve dış limanları ve olağanüstü
iyi palamut dalyanları bulunur. (Herhalde Azak
denizinden çıkan kefallerde bu ağlara
giriyordu.)
Roma İmparatoru Hadrianus anılarını yazdığı
kitabında M.S. 2. yy.da ekonomik ve stratejik
önemi olan Sinop Limanı'nı genişlettiğini ve
bizzat gidip denetlediğini anlatır.
Sinop amforalarıyla M.Ö. 4.yy.dan itibaren başta
Avrupa ve Rusya içleri olmak üzere çok çeşitli
mallar gönderilmiştir. Şehir zaten aynı zamanda
büyük bir Pazar yeriydi. Sinop amforalarının
ortak özelliği bana göre son derece iri ve diri
oluşlarıdır. Bu amforalarda ağızlar geniş,
işçilikler ustacadır. Ben şahsen Sinopluların
ünlü Kos çömlekçilerine fark attıklarına bile
inanıyorum. Sinop amforaları büyük kulplu, geniş
karınlı, aşağıya doğru incelen formdadır. Bazı
amforalarda dipler aşağıya doğru bir mızrak gibi
iner.
Arkeolog Dr. Sn. Selin Tezgör'ün 1998/Skylife da
çıkan makalesinde ise Sinop Amforalarıyla ilgili
şu bilgiler yer almaktadır.
"1993 yılında Türk ve Fransızlardan kurulu bir
ekip Sinop tarihinin bu bölümüne ışık tutmak
amacıyla amforaların yapıldığı atölyeleri
araştırmaya girişti. Ekip, Sinop ve çevresindeki
20 km. çapında bir arazide yaptığı bir haftalık
çalışma ile 8 atölyenin yerini buldu.
O zamandan beri Boztepe Yarımadasında yapılan
kazılarda Helen Dönemine ait 3 atölye tarihin
derinliklerinden çıkartıldı. Fırınlarda bir
kulpunda çömlekçinin veya şehrin hakiminin adını
taşıyan, damgalı amforalar bulundu. Bazılarında,
paraların üzerinde de görülen "yunusun üzerinde
kartal" sembolü vardı.
Diğer büyük bir atölye de, Sinop'un 13 km.
doğusunda bulunan Demirci Limanındaydı. Bu
atölyenin M.Ö. 3.yy. dan, 7. yy.'a kadar
faaliyette olduğu sanılıyor. Sözünü ettiğimiz
önemli araştırmalar sayesinde ondan fazla
fırının yeri tam olarak belirlenerek gün ışığına
çıkarıldı. Pek çok amfora çeşidi şimdi Sinop
yapımı diye ayırt edilebiliyor. Örneğin "havuç
amfora" olarak adlandırılan kırmızı kilden
yapılmış, uzun boyunlu, ince gövdeli, minik
kulplu amforalar da bulunuyor."
(M. Aydemir'in notu: Sn. Oğuz Alpözen'in "Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi Ticari
Amforaları/1995"teki kitabında bu amforalar (Zemer
1997/49, Siciallano - Sibella/1991/105'teki
teşhislerine dayanarak M.S. 3.-4. yy. / Lübnan -
Tripoli kökenli olarak verilmişti. Bu tahmine
ben zaten hiçbir zaman katılmadım. Çünkü
koleksiynuma bu amforalar hep Karadeniz'den
geldi. Kökenini Sinop ve İğne ada arasında
aradığım bu amforaların gerçekten Sinop'ta
imalat fırınları bulunmuşsa ben de rahatlamış
olacağım.)
KARADENİZ EREĞLİSİ (HERAKLEİA PONTİKE)
AMFORALARI
Tarihçemizi yine Strabon'a dayandırırsak
Karadeniz Ereğlisi'nin de aynı tarihlerde
Miletliler veya Traklılar tarafından kurulduğunu
belirtmemiz gerekir. İ.Ö. 4. yy.da görülüp 150
yıl boyunca ihraç edilen bu amforalar Taşoz (Thasos)
amforalarına benzer. Bazılarının Taşoz taklidi
dedikleri bu amforalar bana taklitten ziyade
Strabon yine yanılıyor hissini verir. (Strabon
beni dövecek!) Çünkü Taşoz Ege'nin kuzeyindeki,
Karadeniz'e en yakın son adadır ve bence burası
bir Milet değil Taşoz kolonisidir. Taşoz ve
Ereğli Amforalırını birbirinden ayırt etmek
neredeyse imkansızdır.
Ve her iki bölgedeki amfora mühürleme geleneği
de bunun bir kanıtıdır. Buraya gelen
Taşozlülerin kültürlerini devam ettirmiş
olmaları sanki akla daha yatkın gelmektedir. Rus
araştırmacılara göre Ereğli Amforaları M.Ö. 4.
yy. amforaları mühürlerinde 2-3 satır halinde
yazılan bir tek isim vardır. 2. Gruplarda iki
isim, 3. Gruplarda yönetici ve üretici ismi, 4.
Gruplarda yine tek isim, 5. Grupta ise
kısaltılmış isimler vardır. Bu amforalar uzun
boyunlu, hafif yuvarlak uzun kulplu, yuvarlak
karınldır. Aşağıya doğru incelen dip, en sonda
bazılarında dışa doğru taşkınlaşır.
AMASTRA (AMASTRİS) AMFORALARI
Amasra'da doğal bir yarım ada üzerinde olup,
Sinop gibi iki limana sahiptir. İsmini kurucusu
olduğu kadından alan Amastris amforaları da
genelde Taşoz formundadırlar. Bunların da dar ve
biraz daha geniş olmak üzere iki yaygın tipi
vardır. Bazı amforaları da Sinop gibi büyük
olabilir. Hatta özellikle geniş tiplerde
kulpların dışa taşkınlığı ve toprakları Sinop
amforalarını andırır. Amasra amforalarının dar
olanları ise yine Herakleia ve Taşoz'u
anımsatır. Bu amforaları diğerlerinden ayıran en
belirgin özellik ağız kenarlarındaki çizgiler
ile mühürlerin omuzlara değil, boyunlara
vurulmasıdır. Bu amforalar M.Ö. 3. yy.da çok
kısa bir süre için üretilmişlerdir.
Deniz Magazin Dergisi Eylül - Ekim 2000 Sayı:42
|
|
Sinop, Sinop
ilçeleri, Sinop resimleri, sinop haberleri,
sinoplular, www.sinop, sinop gezi, sinop otel,
sinop turu, sinop fotoğrafları,Sinop, sinop
kültür, sinop tarihi, SİNOP, sinop turu, Batı
Karadeniz, Karadeniz tur, Karadeniz gezi, sinop
konaklama, Sinopi, Σινώπι ,
| |