Maçahel gezi rehberi

Hava kararmak
üzere. Erzurum Narman’dan başlayan bir haftalık
yolculuğumuzun son etabı olan Macahel’e varmak
üzereyiz. Bulunduğumuz geçitten aşağılarda bir
yerde sislerin arasında belli belirsiz gözüken
ışıklar hayli uzun süren yolculuğumuzun sonuna
geldiğimizin müjdecisi.
Tüm günü arabada geçiren yorgun bedenlerimiz
sıcak bir banyonun özlemi içinde. Daha iki saat
önce Borçka Karagöl’de yaşadığımız sandal sefası
bile çok uzun bir süre önce yaşanmış gibi. Çığ
düştükten sonra neredeyse tüm kış kapalı kalan
Macahel geçidinden aşağı inmeye başlıyoruz. Yol
genişletme çalışması yapan iş makinelerinin
hummalı çalışması akşam saatlerinde de devam
ediyor. İndikçe iniyoruz. Bir ses yankılanıyor
minibüsün içinde. Ben ‘Sarı Gelin’ türküsünü hiç
bu kadar farklı ve güzel bir sesten
dinlememiştim. Ardından bir türkü daha, bitince
bir tane daha… Türkülerin etkisi altına öyle
girmişiz ki TEMA’nın misafirhanesi önünde
durduğumuzda hiç bitmeyecekmiş gibi gelen yolun
bitmesine sevinemiyoruz.
Sabah erkenden kalkarak etrafı dolaşmaya
çıkıyorum. Tüm köy yeşil bir örtünün altında
saklanmış durumda. Çiçekler, kertenkeleler,
kelebekler, ağaçlar, su ve tabi ki insanlar.
Yeşile odaklanmış yürürken bir ses uyarıyor:
“Beyefendi sınırı geçmeyin” Kafamı kaldırdığımda
bir jandarmanın muzip gülümsemesiyle
karşılaşıyorum. “Biraz ilerisi Gürcistan” diyor.
Birkaç adım atsam Gürcistan topraklarında
olacağım. Bu yakınlık yüzünden birkaç yıl
öncesine kadar köye girmek için aylar evvel izin
almak gerekiyordu. Şimdi daha rahat. Türk
vatandaşları izin almadan köye girebiliyorlar.
Ancak yabancıların üç ay önceden izin alması
şart.
ZAMANA DİRENEN DOĞA
Artvin’in Borçka ilçesine bağlı Macahel’de beş
köy var. Bölgenin merkezi misafirhanenin de
bulunduğu Camili Köyü. Düzenli, Efeler, Maral ve
Uğurlu köyleri vadideki diğer yerleşimler. Vadi,
yüksekliği 3500 metreyi bulan Karçal Dağları ile
çevrili. Dağların çanaklarındaki buzul gölleri,
Macahel’in üzerinde asılı duran inci taneleri
gibi. Bölgede birçok yayla var ama en
önemlileri, dağların eteklerindeki Beyazsu
Yaylası ve doğal yaşlı ormanları, fauna ve flora
çeşitliliğiyle ünlü Gorgit Yaylası. İnsan
müdahalesi olmadan günümüze kadar gelmeyi
başarmış yaşlı ağaçlar hayret uyandırıyor.
Bölgenin sarp bir topografyaya sahip olmasının
büyük bir dezavantajı var. Kış aylarında bu
köylerin Borçka ile ilişkisi kesiliyor. Yapılan
bir anlaşma ile bir hastalık durumunda
Gürcistan’a geçme izni sağlanmış. Macahel
geçidindeki hummalı çalışmanın amacı bu
zorlukları ortadan kaldırmak.
Bölge biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin.
Bu nedenle Camili, UNESCO’nun ‘İnsan ve Biyosfer
Rezervi Projesi’ne Türkiye’den dahil edilen ilk
bölge oldu. Projede dünyanın 102 ülkesinden 482
koruma alanı olduğunu düşündüğümüzde bölgenin
önemi daha da iyi çıkıyor ortaya. Egemen ağaç
türleri kayın ve ladin. Bu iki ağacın dışında
kestane, gürgen, ıhlamur ağaçları da yaygın.
İnsan nüfusunun fazla olmaması yaban yaşamı
üzerinde olumlu etki yapmış. Bozayı, çakal, su
samuru, yaban domuzu, çengel boynuzlu dağ keçisi
bölgenin diğer sakinlerinden.
KAPI KOMŞUSU GÜRCİSTAN
Keşif sürüyor. Hemen yakınımızdaki 200 yıllık
ahşap caminin içi tahta işlemelerle bezenmiş.
Yürümeye devam ediyoruz. Her adımda farklı bir
kelebek ve farklı bir çiçek türü takılıyor
gözümüze. Arkamızda kalan Gürcistan köyleri o
kadar yakınlar ki seslensem sesimi
duyurabilecekmişim gibi geliyor. Oysa tüm sesler
gürül gürül akan derelerin uğultusunda kaybolup
gidiyor. Gece karanlık yüzünden içinden
geçtiğimiz halde göremediğimiz köyler ortaya
çıkıyor yavaş yavaş. Devasa kayın ağaçlarının
üzerinde çoğu terk edilmiş kara kovanlar
çarpıyor gözümüze.
Ladin ağaçlarını geçip bir yokuştan aşağı
iniyoruz. Gökyüzü, kayın ağaçlarının dalları
arkasında adeta kayboluyor. Yukarıdan akan
dereler yer yer yolumuzu kesiyor. Bir ahşap evin
önünde duruyoruz. Buradan vadiye inerek tüm
zarafeti ve görkemiyle akan Maral Şelalesi’ne
kavuşacağız. Grubun en arkasında yürürken bir
evin duvarında güneşlenen kertenkeleleri
fotoğraflamak için duraklıyorum. Makinemi
çıkarırken ahşap evin kirişinde pusuya yatmış
bekleyen yılanı fark ediyorum. Ava çıkmış
anlaşılan. İyice yaklaşıyorum. Hiç kıpırdamıyor
ve bana poz veriyor. Fazla rahatsız etmemek için
onu kertenkeleleriyle baş başa bırakarak yoluma
devam ediyorum. Dik yamaçlarda ağaç kökleri gide
gele merdiven basamağı olmuş. Düzlüğe indiğimde
olanca narinliğiyle akan Maral Şelalesi çıkıyor
karşıma. Vadi şelalenin soğuk sularına
girenlerin çığlıklarıyla yankılanıyor. Şelaleye
yaklaştıkça sıcak hava birden yerini serin bir
rüzgâra bırakıyor. Sudan titreyerek çıkanları
izledikten sonra toparlanıp çıkıyoruz. Ahşap
evin önünden geçerken yılan orada mı diye
bakıyorum. Hiç umudum yokken aynı yerde uzanmış
avını bekleyen yılanla tekrar karşılaşıyorum.
Hiç rahatsız etmeden uzaklaşıyorum oradan. Bir
an kendimi bir masalın içindeymiş gibi
hissediyorum. Burası gerçekten de ‘saklı bir
cennet’ olmasın.
Yazı ve fotoğraf:
YILDIRIM GÜNGÖR