Atmaca
Ağustos sonu
gelmiş, atmaca göçü başlamıştı. Artvin’in Arhavi
ilçesinde Ahmet son hazırlıklarını yapıyordu.
Bana atmacayı yakalamakta yem olarak kullanacağı
küçük bir kuş olan kızıl sırtlı örümceğin nasıl
tutulduğunu anlatıyordu: “Danaburnu isimli
böceği tuzak olarak kullandığımız kafesin içine
koyarız. Kafeste sürekli kımıldayan böceği yemek
için gelen kuş kafese girer ve yakalanır...” Ona
birkaç günde 1.5 metre uzunluğundaki bir sopanın
üstünde durmayı öğretecekti. Bekleme yerindeki
ağın önünde, havadan geçmekte olan atmacaların
görebileceği şekilde sopanın ucunda
bekleyecekti. Eğitimi esnasında gözlerinin üst
kısmı yukarıyı görmeyecek şekilde kapatılmıştı.
Böylece atmacayı görüp ürkmeyecekti. Artık her
şey hazırdı. Bekleme yerine gidebilirdi...
Rize’den başlayıp Gürcistan sınırının ötesine
uzanan bir gelenek atmacacılık ve temelinde
bıldırcın avı yatıyor. Avrasya ile Afrika
arasındaki önemli göç yolu üzerinde yer alan
Doğu Karadeniz yoğun kuş göçüne şahit olur.
Güneye doğru inmekte olan sayısız bıldırcın
Karadeniz’i uçarak geçer, yorgun bir şekilde
sahil boyunca düzlüklere iner ve bir müddet
konaklarlar. Aynı tarihlerde, avı bıldırcın ve
diğer küçük kuşlar olan yırtıcı kuş atmaca da
göç yollarındadır. Bu göçün başladığı ağustos
sonları ile bittiği kasım ortalarına kadar devam
eden atmacacılık bir gelenek olarak uzun
yıllardır uygulanıyor.
ATMACALAR EĞİTİLİYOR
Atmacalar orman içerisinde ani dönüşlere imkân
sağlayan kanatlara, kuyruğa, güçlü pençelere ve
gagaya sahipler. Dişiler mayıs ayında dört ila
altı yumurta yapar. Anne atmaca yumurtadan çıkan
yavruları beklerken, baba avlanarak yuvaya
yiyecek getirir...
Arhavili Ahmet Aydınlıoğlu ile birlikte Murgul
yakınlarındaki bir tepenin üzerine geldik.
Ahmet, ormanlık alandaki küçük açıklıkta ağaç
dallarını kullanarak gizlenebileceğimiz bir yer
hazırladı. Burası atmacaların göç esnasında sık
geçtikleri bir noktaydı. Atmaca yakalarken
kullanacağı ağı gerdi.
Çok uzaklarda yakaladıkları termalde doğanlar,
dönerek yükseliyorlardı. Art arda birkaç kez
kanat çırpıp sonra süzülerek ilerlemeleriyle
atmacalar hemen fark edilirler. O bilinen uçuşu
ile bir atmaca uzakta göründü. Ahmet hızlıca
sopanın ucundaki tuzak kuşu ağın önünde oynattı.
Az sonra atmaca ağa takılmıştı. Ahmet ağdaki
atmacayı hiç incitmeden çıkardı. Genç bir dişi
yakalamalıydı; çünkü genç kuşlar daha kolay
eğitilebiliyorlardı. Dişiler erkeklere oranla
daha iri ve bıldırcın avında daha iyi oldukları
için tercih ediliyorlardı. Atmacaların çok azı
iyi eğitilebiliyor ve atmacacılar yakalanan bir
atmacanın eğitilip eğitilemeyeceğini
davranışlarından hemen anlayabiliyor, eğer
huylarını beğenmezlerse kuşu doğaya geri
bırakıyorlardı.
AYRILIK VAKTİ SONBAHAR
Ekim ayı bittiğinde bıldırcın geçişi biter. Bu
atmaca ile atmacacı arasındaki beraberliğin de
sona ermesi demektir. Havanın kötü olmadığı bir
gün atmacacı birkaç aydır yanından ayırmadığı
atmacasını ve kızıl sırtlı örümcek kuşunu salar.
Onlar göçlerine devam ederler...
2003 yılında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü’nce, birçok Avrupa ülkesinde ve
Afrika’da yapılmakta olan yırtıcı kuşlarla
avcılık ile ilgili birtakım kurallar uygulamaya
konuldu. Buna göre her atmacacı eğitimden geçmek
zorunda. Bir sezonda tutabileceği atmaca sayısı
ise iki ile sınırlı. Eğitimlerde atmacacılara
doğadaki dengeler, besin zinciri ve öncelikle
yırtıcı kuşların bu zincirdeki görevleri
anlatılıyor.
KARADENİZLİ’NİN ATMACA TUTKUSU
İyi huylu, güzel görünüşlü bir atmacaya sahip
olmak Karadenizli için çok önemli. Bunun
anlamını sorduğum bir Ardeşenli “Ne yani karga
mı gezdirelim,” demiş ve atmacanın asil bir kuş
olduğuna işaret etmişti. Dostça tavırlar
sergileyen, ciddi duruşlu, gururlu, yakışıklı,
alımlı desenli tüylere sahip bir atmacayı
kolunda taşımak, onunla atmacacılar kahvesinde
oturmak olağanüstü bir ayrıcalık olarak
görülüyor.
Arhavi yakınlarındaki Kireçli köyünde ise
ormanın üstüne ulaşabilmek için ağaçların
tepesine yerleştirilmiş 5-6 metrekarelik
platformlar, atmaca bekleme yeri olarak
kullanılıyor. Çok da kalın olmayan bir ağacın
üzerinde, her rüzgâr estiğinde sallanan ve
kenarlarında tutunacak yer olmayan platformda
yerden 7-8 metre yükseklikte atmaca beklemek
benim gibi yükseklik korkusu olan kişilerin
yapabileceği işlerden değil. Onlar ise
aralarında 50-60 metre mesafe olan bu bekleme
yerlerinde canları sıkıldıkça birbirlerine
türküler söyleyerek beklemeye devam ediyorlar.
80 yaşını aşmış Halim Yılmaz, “Biz atmacayı her
şeyden çok severiz. Kendimiz yemeyiz ona
yediririz. Çocuğumuz gibi bakarız” diyor. Karşı
ağacın üzerindeki atmacacı Bartın’dan gelmiş.
Bir diğeri İstanbul’dan geldiğini söylüyor. Öyle
ki yıllık izinleri alıp ilk vasıtayla memlekete
gelen ve köylerine bile uğramadan atmaca tutmaya
gelenleri görmek mümkün. Hatta evlendiği günün
sabahı hanımını bırakıp dağlara giden ve 10-15
gün gelmeyenlerden bahsediliyor. Atmaca
Karadenizli için işte böyle bir tutku...
Ahmet Aydınlıoğlu’na hanımların bu işe nasıl
baktıklarını sorduğumda gülümseyerek,
“Eskiden atmaca evin geçimine katkıda bulunan
bir kuştu. Şimdilerde işler değişti.
Atmacacılığın nasıl bir tutku olduğunu bilen
kızlarımız atmacacı ile evlenmekten kaçınıyor
olabilirler” diyor. On yılı aşkın süredir Arhavi
Atmacacılar Dernek Başkanlığı’nı yürütmekte olan
Refik Lakerta, “Atmacacılık yapmak; bunun için
arazide olmak, kolunda atmaca ile dolaşmak aynı
zamanda atalarımızın hatıralarına saygıdır,
onları hatırlamaktır” diyor.
ATMACACILIĞIN KÖKLERİ ÇOK ESKİYE DAYANIYOR
Atmacacılık konusunda araştırmalar yapan Artvin
Orman Fakültesi’nden Dr. Oğuz Kurdoğlu
atmacacılığı bir tutkunun türküsü olarak
değerlendiriyor ve ekliyor: “İnsanlık tarihi
boyunca sayısız devletin ve kurumun simgesi olan
yırtıcı kuşlar her zaman gücün, asaletin ve
hakimiyetin sembolü olmuşlardır. Kökleri çok
eskilere, MÖ 700’lere kadar giden yırtıcı
kuşlarla avcılık değişen yaşam koşulları ve
yasal düzenlemelere rağmen tutkulu bir gelenek
olmayı sürdürebilmiş bir sonbahar sporudur.
Ağustos sonunda başlayıp ekim sonuna dek süren
hummalı faaliyetler dizini, her yıl büyük bir
istekle beklenen bayram sürecidir atmacacılar
için. O kadar ki Kafkas halklarından olan
Mingreller ile ilgili söylenen ‘Mutluluk; iyi
at, köpek ve atmaca sahibi olmakla elde edilir’
atalar sözü, yöre insanı için günümüzde adsız
olsa da geçerliliğini sürdürüyor. Ancak yırtıcı
kuşların tamamı ülkemizin de taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerde ve kendi ulusal
yasalarımızda kesin koruma altına alınan türler
listesindedir ve atmacacılık yaşayan en eski
gelenek de olsa yasal kurallar çerçevesinde
varlığını sürdürmelidir”.