Türkiye
Lazistani'na yapilacak bu gezimin amaci, buranin kadim yerlileri olan
Anlarm ya da daha yeni bir terimle söyleyecek olursak, LazIarin dilini
incelemekti. Ana dilinin incelenmesi, Yafetik diller grubu, yani
Gürcüce ve onunla akraba diller ve lehceler hakkmdaki bilimsel
bilgilerin mevcut durumdan dogan gercek bir gereksinime dayanmaktadir.
Yafetolojinin, Semitik dillerle karsilastirma ve kendi lehcelerine ait
materyaller temelinde insa edilmis tarihsel bir fonetik sinavindan
gecmeye ihtiyaci vardir.
Yafetik
dillerin tarihsel fonetigini Lazca ya da Anca materyaller temelinde
olusturmak gerekmektedir. Bize Kolkida hakkindaki klasik efsanelerin
Rion dönemiyle degil de Arux dönerniyle ayni zamana rastlamasi
sorununu aciklamak icin bir temel sunar. (Cünkü Arux Yafetik dillerin
fonetigine göre korox bicimine kadar iner, bu da Grek efsanelerinde
saklanmis olan galx ya da kolx sözcügtlnün ( 1 ) yerine ( r ) gelmis
olarak ismin 1 -de 1 halindeki bicimidirAnlarin bütün olarak bugünkü
duruma eskiden itildiklerini, ancak bunun bir kerede olmadiginda s
üphe yoktur. Ya Megreller ya da Anlar (Irux'un dogusundaki yerli halki
temsil ediyorlardi. Arux'un sol kolu imerxev'in havzasinda ise
Gürcü-Kartlar ancak 8. yüzyilin sonlarindan beri vardirlar. Onlardan
önce gelen Erineniler de ayni sekilde Anlarin topraklarina yerlesmis
yabanci bir kavimdi. 8-9. yy. Gezgini Grigori Xanzhtiyski'nin
biyografisi sayesinde bizde Klarceti hakkinda olusan izlenim ilgimizi
Klarceti'nin cografi terimler listesinde Anca kalintilari bulrnak iQin
mca metinleri sekti.
Gürcülerin An ( /Tan-eb-i)dedikleri ve eski Ermenilerce Tsan olarak
bilinen Lazlarin diline özel bir dikkatle yaklasmamizi gerektiren daha
baska kültürel-tarihsel sorunlar da vardi. Bronz pgt da dahil olmak
azere bazi metallerin isimleri uzerinde calisirken onlarin Yafetik
kökenine isaret eden belirtilere rastladim ve dilbilimsel argümanlanmi
Lazca verilerle sinamak istedim ki bunlar arasinda LazIarm dogal
adlarmin (Tsan ya da Tsayn) tarihsel fonetigimize göre £ayn (£ain,
Zayin) incil'de gecen, bakir ya da demirin mucidi, "bakir ya da
demirden bütün silahlarin yapimcisi" efsanevi kahraman "Tubal Kain" ya
da "Fuval Kain"in ikinci isminden geldigi de var.Nihayet eski Gürcüce
edebi, daha dogrusu kilise dilinin incelenmesi Megrelce ve Anca
kökenli bazi sözcükler ve ifadeleri aQiga gikarmistir. Bunlar arasinda
Hiristiyan Kilisesi'nin ( ) aksam yernegi ve ( ) alqam ayini gibi
önemli terimleri de vardir. Bunlarin aciklamasini Anca ve Megrelce de
buluruz: ( ) Bu dillerde gece, alqam anlamina gelen siradan bir
kelimedir.
Meselenin bu yönünün daha da ayrintili bir bicimde aciklanmasi eski
Gürcüce yazili anitlarin tarihlerinin belirlenmesi ve genelde Gürcü
edebiyatinin tarihi agisindan olaganüstü önemdedir. Mesele bu ki Grek
- Bizans dünyasinin Gürcü kilisesi ve Grekcenin Gürcüce üzerindeki
dogrudan etkisi belli bir tarihten itibaren baslliyor, ama ne
zamandan? Bu hususta yerel gelenekler günumuze ulasmamistir. Yerel
gelenekler Grek etkisini efsanevi bir bigimde Gürcüstan'da
Hiristiyanligin dogusuna kadar götürmektedir. Gürcü Kilisesi'nin
baslangic dönemi Hiristiyanligin dogusu dönemine kadar gitmektedir.
Gürcü Kilisesi'nin baslangic dönemi eski Dogu Suriye (Siryak) - Pers -
Ermeni Kilisesi ile birlik iginde gecmistir. Bu nokta baska seylerle
birlikte incil'in Gürcüce Qevirilerinden acikca anlacilmaktadir.
Klasik
edebi eserlerden ögrendigimize göre, Gürcü Kilisesi mensuplari, daha
8., 9., 10. ve hatta 11. yy. da bile Grek ortodoks ögretisine uygun
bicimde, eski Gürcüce gevirilerin gözden gecirilmesi, Grekce
orijinalleriyle karsilastirilip uygunlastirilmasi veya eski Ermenice
cevirilerle karsiIastirarak tümüyle Grekreden yeniden ceviri isiyle
ugrasiyorlardi. Bu durum ayni zamanda Grek etkisinin tasiyicilarinin
esas olarak, (Inlarin anayurdunun bulundugu bölgeden gelen Gürcü
Kilisesi'nin ögret menleri olmasiyla da aQiga cikmaktadir.
Genel
olarak Dogu Gürcüstan üzerin deki Grek etkisinin, Megrel-Iverler ya da
Laz-Anlar olarak Bizansla dogrudan temasta bulunan LazIar ve Meg
reller, yani Anlar ve iverler araciligiyla gerceklestigi a priori
olarak görülmektedir. LazIar ve Megreller, bir yandan Grekceye
eklenmie seylerin et kiseyle, öte yandan Gürcüceyle akraba diller
konusmalari itibariyle, Grek Kilisesi'nin etkisinin Gürcüstan'da
yayilmasi ve özellikle kilise literatürünün Grekce'den Gürcüce'ye
cevrilmesi gibi bir misyon igin dogal olarak cok uygundular. Gercekten
de eski Gürcüce metinlerde Anca ve iverce metinier görülmeye
baslandigi zaman, a priori olarak muhtemel olan bu düsünce sag lam bir
olgunun önemini arttirabilir.
Gürcüstan'da Anlar-LazIarin Hiristiyanlasmasindan önce, yani 11.
yüzyildan önce, Grek-Bizans Kilise si'nin etkisinin gelismesinin
mümkün olmadia 7 ini kabul etmek gerekir. Lazistanla ilgili ge5itli
sorunlarin hepsi, eninde sonunda Lazca'da ya da daha dogrusu Anca'da
kendine bir destek arayacaktir.
(Inca'ya
Rusya sinirlari iginde Batum oblastinda Batum'dan batiya dogru üg
saatlik yolculuk sinirlari iQinde', deniz kiyisinda ve daha
yukarilarda, Murgul Bogazi'nda rastlarnak mümkündür. Ancak bu dilsel
bölge ve Hopa kasabasi ile birlikte Türk sinir 5eridi, Gürcüce ve
Megrelce'nin güclÜ bizzat Batum'da da LazIarin sayisi az degildir.
Ancak bunlar göcmendir.etkisi altinda kaldi. .
Bu
nedenle Türkiye Lazistani'na vermeye galisiyordun yaptigim bu gezinin
temel görevi, Ana ziyaretlerimizin amaci Laz dilinin mümkün oldugunca
Gürcüce'nin anlamayi kendi görevi ve Megrelce'nin etkisinden arinmis
dilini incelemek icin olarak incelenmesi idi .
Resmi
makamlardan yardim görme umudunu yitirmeye baslayinca, özel kisilerden
yararlandim. Talihim beni Batum'da, Türkiye'de 20 yil kalmis bir Gürcü
ile karsi1astirdi. Ona iver Manastiri'nda ve 1898 yilinda Atina'ya
giderken istanbul'da rastlamistim.
Onuun
araciligiyla Arhavili bir Lazlatanistim ve bu kisiden, sonradan
Lazistan'daki en büyük koruyucum ve iyi yürekli, entellektüel Lazca
ögretmenim olan Fevzi Bey'e bir tavsiye mektubu aldim.Arhavili Laz
Türkce konusuyordu ve görünüse bakilirsa anadili Anca'dan utanjyordu.
Lazca (Anca) konusunda benimle konusmasini istedigim zaman, Türkse
kacamak bir yanit verdi: "Migrelce bilursun, birdir." Arhavili yine de
bana su bilgiyi verdi: "Atina'nin ötesinde yalnizca iki köyde Lazca
konusuluyor, sonra da Rize tarafinda Lazca bitiyor. Rize'nin icinde
elbette Lazca konusan Lazlara rastlaniyor. Ama bunlar göcmendir.
Ülkenin icinde Lazca ancak yaylalara kadar genisliyor. Denize yakin
yerlesim birirnlerinden, ömegin Atina'dan ülkenin iglerine dogru ilg
dört saatlik bir yolculuktan sonra Lazcanin konu§uldugu en ug noktaya
variliyor. Atina'da konusulan Lama pek temiz (an) degildir; eski
adetleri ve saf Lazcayi Arhavi'de bulabilirsiniz."
Arhavili
Lazin verdigi bültün bu bilgiler, genel olarak kisisel gözlemlerimi
dogruluyordu. Batum'dan daha baska kisiIer, bu arada gimnazyum'dan
arkadasim Batum Günirüsü'nde mernur olan N. Eliava'da karantinanin söz
konusu olmadigini, Hopa ve äteki Laz kasabalarina giden kücük bir
vapura binmek icin vaktim oldugunu söylediler. Epey tereddütten sonra
nihayet bana yine Batum'dan dönmek kosuluyla, Rusya'dan getirdigim
aletler ve aygitlarin dönüste gürnrüge tabi olmadigina dair belgeyi
verdiler.
Resmi
makamlara son yararsiz basvurum, Rize temsilcimize Lazca ko. nusan
LazIann en batidaki önemli merkezi Atina'ya fotograf makinesi ve
bilimsel materyallerle cikisimi kolaylastirmak icin önlemler almasini
isteyen telgrafim oldu.
Böylece,
Batum ile Trabzon arasmda kiyi ulasiminda kullanilan vapura bindik.
Vapurun adi "Trabzon" (Trapezund) du. Batum'dan 31 Agustosta ögleden
sonra saat 4.15'te ayrildik. Yelkenli ile gitmeyi reddettigimiz icin
knez N. F. Eristov'un verdigi (>ruh nehrinin agzindan bir verst batida
bir Sehrin kalintilarinin oldugu ve bunun Petra Sehri oldugu
sek-Iindeki bilgiyi dogrulama olanagindan yoksun kaldik.
Vapurda
ara sira Anca komismal: duyuluyordu, ancak uluslararasi dil görevini
Türkce görüyor. Vapur Ermenilerin, kaptani Türk. Büfede calisanlann
biri Ermeni, digeri Türk. Yolcular arasinda birkac Grek ve zengin
Hemsinli var. Hemsinliler Rusca konusuyorlar ve kaptanin yardimcisi da
Ermeni. Benim bilirnsel galismalarimdan, özellikle Ani kazisindan
haberdar. Onun vapurdaki yerlilere tavsiyeleri bana özellikie
Arhavi'de cok yardimci oldu.
Ancak
beni bizzat LazIarin kendi anadillerine bakis1ari ilgilerdiriyor.
GOvertede Ancanin üc agzi konusuluyor: Atina, Arhavi ve Hopa. Bir
Hopalinin görüsüne göre, en saf konusma dili (3xal'da. Ancak
muhataplarimin cogu er) temiz konusmanm Vige'de oldugunu teyit
ediyorlar. Atinahlar hakkmda, onlann Canca ögrenmis Grekler oldugunu
ve Anca'nin onlann agzinda bozuldugunu söylüyorlar. Söylediklerine
göre, Atinahlann telaffuzlan bozukmus.
Gece
Atina'ya ulastik. Ancak bizi 1 Eylül sabahina kadar beklettiler. KaMi
lanmamiz da dostga degildi. Rize ternsilcimizden ses gikmadi. N. N.
Ktihanov ile beni bir sorgudan gecirdiler. Kurye pasaportuma el
koydular ve ancak 10 gün sonra geri verdiler. Bu süre icinde kisisel
baglantilanm, nihayet bölgede bulunusumu tahammül edilebilir bir hale
getirebildiler.
"Trabzon" vapurunun sahibi olan Sirketin kiralik odalan olan kocaman
kahvehanesinde kaldim. Burada göcmenler kolonisi ile karsi1astim.
Müslüman Gürcü, Rusya'dan kagmis Tevfikbey Bejanisdze, Grek doktor
Atanasiades, Errneni Feldser
Tevfik
Bey, Baturn'un Müslürnan Gürcülerindendi. ' Edebiyatin ebedilestird
igi bu tip Fransa nin taninmis bir güney eyaletinden. Politik
kahramanliklari kendi anlatimina bakilirsa, süphesiz güney adetlerine
yabanci biri izlenimi uyandirabilirdi. Büyük olasilikla bu korkusuz
kahraman kaderini kendi anlattiklarina borcluydu: Rusya icin büyük
tehlike olarak taninan biriydi.
Atina'ya
yerlestigimiz ilk günlerde bana cok büyük yardimi dokundu.Tavsiye
mektubunun kendisi degil ama Fevzi Bey'e yazilmis olmasi, bana dili
üzerine, yerinde ve serbestce karsilastirmali casmalar yapma olanagi
sagladi. Mamafih, bütün LazIar Fevzi Bey'e arastirmalarimda bana
yardim edebilen tek kisiye, benim hic kirnseye arnaclarimdan söz
etrnemem gerektigini söylediler
Fevzi
Bey ya da Tilaturzade Fevzi Efendi'nin annesi Gürcü, fakat kendisi
sadece Türkce ve Anca biliyor. Fevzi Bey'in filoloji caltsmalarina
neredeyse dogustan bir ilgisi var. Diyebilirim ki saglam bir
dilbilimsel icgüdüye sahip. Lazistan'daki cografi adlann kökeni
üzerine bir teori gelistirmis kendine Lazca'da 1 K cegisin
düzensizligi yas Fevzi Bey sabah erkeni saatlere dek benimle
yorulmuyordu. lki gün bas1adi. Fevzi Bey oruc tuttu benimle Wun
saatler sü devam ediyor ve Cam sözlügü konusunda bana materyal
sagliyordu. .
Bu
rastlantisal Anc arasinda 25 yaslarinda, bir calisan, yalnizca Rize'de
Carahoglu'da vardi. $ev yerlileri tavsiye etmiser, bir süre Sonra onun
Palavit Köyü'nden geldig iyi bir üne sahip olmadigi, Kendine Ali
Kaptan : adini veren sade görüz kayikgi benim icin özel edilmisti. Ali
Reis, Atine Bulepli idi. 37 yasinday( Batum arasinda calisiydu bana
cok Anca konusma Özellikle Bulep agzi üze yapmnak icin, Bulepli
kahvehane sahibi Bali Efendi ve yine orali 12 y Kernal Baltazade bana
materyaller verdiler.
11
Eylül'de N, N.
Birlikte, kilavuzumuz Ali cindeki bu geziyi gerceklesturen Reis tam
bir Müslüman.. Bütün gün suya el bile sürmedi. Ali Reis, ayni zamanda
siyasal konularda olaganüstü serbest fikirli idi. Onun sözlerine
bakilirsa, Türkiye bir monarsi degil cumhuriyetti. Rusya'ya geri
kalmis bir ülkeye bakar gibi tepeden bakiyordu. "Bizde özgürlük var"
diye rahatca beni temin edebiliyor; "kimi akilli ve iyi görüyorsak,
bizi yönetmesi icin istanbul'a onu yerlestiriyoruz." Toplumsal
sorunlara ilkel bir sadelikle yaklasiyor. "Burada her calisanin mali
mülkü vardir" diye ders veriyor. "Herkesin topragi var. Rusya'da ise
toprak bol ama birkac asilzadenin elinde" Odesa'da hemsehrilerine
"Sis! Sis!" diyerek satasirlarmis. Görünüse göre bu Grekce, (domuz)
demek ancak o inatla bu sözün Rusca oldugunu, Ruslarin Müslümanlara
böyle davrandiklarini iddia ediyor. Ali Reis Rusga'dan yalnizca
küfürleri biliyor ve bunlari Anca konu5urken anlamlarini bilmedigi
icin masum ünluleriymis gibi araya katiyor. Yolumuz Atina Nehri'nin
sol kanadi boyunca uzaniyordu, buraya sehirden nehrin agzi üzerinde
köprü görevi gören bir cift kalasin üzerinden gecerek geldik.
II.
Bölge
"Laz"
terimi, daha önce agiklandigl gibi 3 "Zan"larin ya da "(San"larin
ülkesinin Elenize olmu bicimidir. Bu terim, (-la ) önekinin yardimiyla
olusturulmustur: La-z[an]-i. Bu isim ne Ancadan ne de Megrelce'den
gelmektedir, olasilikla Yafetik diller grubunun Svanca koluna ait bir
dilden mirastir.' N. Marr, Ermeniler, Gürcüler, AbhazIar ve Alanlarin
Vaftizi, Rus Arkeoloji Demegi Yayinlari, Cilt XVI, s. 165-166
An adi
Megrellere gecmistir. Lazika denilince genellikle iverya-Meg. relya
anlasiliyordu. Ancak daha sonra' lari ömegin imparator irakliy
zamanmda Megrellerin adi Anlara gecti. Megreiya denince Lazika
anlasilmaya baslandi. Böylece bazen Trabzon anlatilirken bu sehrin
Megrelya'da oldugunu okuruz.
Eskiden
Laz (An) kabilelerinin yerlestikleri yerler gok büyük bir olasilikla
yalnizca illkenin iclerine dogru degil, fakat batida Kizilirmak'a
kadar uzanan önemli ölgüde genis bir alani kapsiyordu. Nitekim
Kizilirmak'in ilk adi olan Hallys, Lazca (Anca)'da, irmak anlamina
gelir.
Anlar
kendilerini sadece Laz olarak adlandirirlar. Fevzi Bey'in su gözlemi
ilgingtir: "istanbul'da Samsunlular ve Sinoplular dahil bütün
Karadenizlilere Laz derler; Sinoplular Samsunlulara, Samsunlular
Trabzonlulara, Laz derler. An "bizim Sehirliler, Rizeliler ve geri
kalanlar dogruyu söyler. En azindan simdi biz Rizelilere Laz
demiyoruz."
Fevzi
Bey ayrica sunlari ekledi: "Gümüshaneliler Erzurumlulara Laz derler.
Erzurumlular ise bir yandan Gümüshanelilere, öte yandan da bütün sahil
ahalisine Laz derler." Bugün Anlar güneyden Müslümanlasmis Ermeniler
olan Hemsin(Ii)ler, güneybati ve batidan Türkler, daha dogrusu
Türklesmis Anlar dogudan ve güneydogudan aralarinda bir cok
Gürcüleemis Anlar ya da LazIarin bulundugu Müslüman Gürcülerle
kusatilmistir. Burada, Grekleeen LazIara deginmiyoruz.
Laz
ülkesinin güneyde dogudan batiya uzanan bugünkü önemsiz kalintisi ana
parcadan bir dag zinciri ile ayrilir. Bu siradaglar icinde 3.000
metrelik zonlular da Rizelilere cak" diyor Fevzi Bey, Vergmbek ve
Cimil dorugu ile taninmie fakat pek az gezilen Gürcü manastiri ,Parxal
bulunur.
Ne var
ki bu zirveler denizden görülmez. Buradaki dag zinciri ya da orrnanlar
önünde, deniz tarafindaki daglarin genel adi, Anca'da Kackar-i,
Hemsince'de Xagkar'dir. Kackar'da yüz kadar yayla vardir. Ancak bugün
bunlarin hepsinde Hemsinliler vardir, bunlar arasinda
1) Akrak (kare. Erm . ),
2) Abu-tsor (kare. Erm.
3) . (Hemşinlilerde Xaçkar).
Yukarida
gösterilen sinirlar icindeki alan, Trabzon vilayetinin Rize sancagina
bagli iki kazayi kapsar. Kerner'den Gurupi'ye dek bir kaza, Atina
kazasi ve Gurupi'den Kotrnis'e (bes verstlik haritada-Kotmus) kadar
ise Hopa kazasi.
Vitse ve
Arhavi'de müdürler bulunur. Lazlari güneyden gevreleyen Hernsinler
Müslüman Ermenilerdir. Bunlar yalnizca din degistirrnekle kaimamis,
anadillerini de önemli ölgüde unutmuslardir. Hala Enneni dilini
saklamis olan köyler, Hopa kazasina baglidir.
Yalnizca
Atina kazasinda 69 muhtarlik ya da köy vardir. Bunlardan 6411 Anca
(Lazca) konusur.
1- Deniz
kiyisinda ya da Atina kazasinin bati kenarinin denize yakin kisminda:
1)
Kukulat
2) Laros
Bir
görüse göre bu iki birimin her ikisi bir köy olustururken, bir
baskasina göre Laros, Tordovat'in "Mehlesi"dir. Bundan sonra;
3) Tordovat
4) Dudxevat
Fevzi
Bey'in babasinin sözüne göre Dutxevat, Tordovat'in mehlesi ya da
rnezrasidir.
5)
Kalecuk, Tordovat'nin iskelesi
6) Zelek
7)
Meliat (kiyida)
8) Kemer
(kiyi seviyesinin üsto layarak son altrn denizci; en i Bunlarin hepsi
bölgesindendir