
Doğu Karadeniz bölgesinde köy evleri
daha düne kadar geleneksel yerel malzemelerden yapılırdı. Altta ahır ve
üstte aşana ( mutfak ) ve yatak odaları bulunurdu. Alt katın duvarları
taş, üst katın duvarları ise kısmen taş malzemeyle ve kısmen de bağdati
denilen taş çamur ve ahşap karışımı malzemeyle yapılır sıvanır ve
kireçle boyanırdı. Erzak deposu olan serar derler evin dışında yapılan
ahşap yapılardı. Hayvanların yiyecekleri kuru otların konulduğu merekler
de ahşap melzemeden yapılırdı. Bu yapıların damları da ahşap malzeme
olan hartama ile örtülürdü. Helalar evlerin dışında yapılırdı. Günümüzde
artık bu geleneksel malzemeler yerine biriket, tuğla beton, saç vs.
malzeme kullanılarak yapılan evler yavaş yavaş eski evlerin yerini
almaktadır. Yöre iklimine uygun olmayan yeni yapılar, insan sağlığı
açısından da bazı sakıncalar doğurmaktadır. Bu kısa girişten sonra asıl
konumuz olan “yöre türkülerinde ev” denememize başlayabiliriz..
Karadeniz yöresi türküleri özellikle
doğu Karadeniz yöresi halkı tarafından yaratılan sözlü edebiyat ürünleri
çoğunlukla güncel yaşamı konu alır. Günlük sevinçler üzüntüler, sevdalar
bu türkülerde vardır. İnsan yaşamında önemli bir yeri olan ev de bu
türkülere girmiştir. Evin çeşitli bölümleri de bu türkülerde yer alır.
Bazı türkülerde evleri yapanlarda yer
alır. Trabzon – Maçka’nın Hacavera ( Yeşilyurt ) köyünde bir düğünde,
evde horon eden kadınlar evi yapan Baki Usta’ya türkü atarlar:
“Vurun e kızlar vurun
Kıralım tahtalari
Sağ olsun Baki Usta
Gene yapar onlari”
Doğu Karadeniz bölgesinde yayla evleri
ahşap malzemeden yapılır damları hartama ile örtülür. Bir zamanlar
Trabzon yöresinde bir delikanlı sevdasına şöyle bir türkü atmıştı:
“Gel çıkalım dağlara
Dağlar olsun evimiz
Komar yapracuklari
Olsun keremitumuz”
Komar ağacı Doğu karadeniz bölgesinde,
yüksek kesimlerinde yetişen meşin yapraklı bir ağaçtır. Mor çiçekleri
vardır.
Maçkalı kemençeci Ferhat Özyakupoğlu
1950’li yıllarda söylediği bir destanda sevdasının annesi gelince ahıra
kaçışını şöyle anlatır:
“Yaylanın çümeninde
Ben bağıra bağıra
Dedi annem geliyir
Haman endım ahıra
Ahırın küreğılan
Vura vura kirişe
Annesi da bağırır
Bak bana olan işe”
Maçkalı bir türkücü türkülerinden
birine mizan da katarak şöyle der:
Gittım yarın evine
Tasla verdi yoğrdi
Dedım bu ekşi oldi
Dedi tosun doğurdi
Yaylanın çümeninde
Eküzler beğurumi
Dedim gaurun kizi
Hiç tosun doğuru mi”
Yöreden bir delikanlı da sevdasının
evine gider ve kapıyı çalar ama kimse yoktur:
“Gittim yarın evine
Kapilari doğ idi
Salladım karağıni
Yarım evde yoğ idi”
Karak kapıdaki tokmağın yöredeki
adıdır.
Bazı evlerde asana bölümünde ocağın
yanısıra fırın da bulunur. Fırın bir türküde şöyle geçer:
“Elume çifte kürek
Kariştırdım furuni
Çok açma ağuzuni
Kırarum muncurini”
Karşısındakini tehdit eden bu türküyü
türkücü bir atışmada söylemiştir.
Akçaabatlı bir türkücü 1940 lı yıllarda
şöyle bir türkü söylemişti:
“Odada yeşil sandık
Oynaduk da usanduk
Herkes ahrette yanar
Biz yer yüzünde yanduk”
Maçkalı kemençeci Fehmi Alan 1940’lı
yıllarda şu türküyü söylemişti:
“Gelma bu yana yarım
Tele vurursun tele
Pencereden içeri
Yarlan verduk el ele”
Doğu Karadeniz yöresi türkülerinde
evden ve evin bölümlerinden sözeden daha çok türkü vardır. Biz burada
Vakfukebirli Hasan Kum’un söylediği bir türküyle sözü bağlayalım:
“Evin arkasinda
Buzi kırarım buzi
Kurban olayım ona
Bir ananın bir kızi”.
Not: Son dört türkü Ankara Devlet Konservatuarının 1943 yılında yaptığı
derlemelerden alınmıştır. Kaynak: Süleyman Şenel, Trabzon Bölgesi Halk
Musikisine Giriş, Anadolu Sanat Yayınları, İst. 1994.
Ev & Kültür Dergisi 2.sayıdan
alınmıştır