Karalahana.com! Laz uşaklarının gayrıresmi web sitesi

 Anasayfa yap |   Sık kullanılanlara ekle  ENGLISH

 RİZE

 ARTVİN

 ORDU

 BAYBURT

 SAMSUN

 SİNOP

 

 

 MÜZİK

 TARİH

 KİM KİMDİR

 

 

 

 FORUM

RESİMLER

 EDİTÖRDEN

 AJANDA

 

 

LİNKLER

 RİZE

 ARTVİN

 ORDU

 BAYBURT

 SAMSUN

 SİNOP

 

DOSTLAR

 GEREKLİ LİNKLER
 GAZETE OKU

 TV SEYRET

  Karadeniz Gazetesi
karalahana karadeniz gazete, karadeniz gazetesi, karadeniz haber
Yukardaki logoyu tıklayarak Bağımsız Karadeniz Gazetesini okuyabilirsiniz.

Önemli linkler, gazete oku, tv seyret
 Dünyanın tüm televizyonlarını Canlı seyretmek, tüm gazeteleri tek bir sayfadan okuyabilmek için önemlilinkler.com
www.onemlilinkler.com
sitesini sık kullanılanlara ekleyin.

Karaca Mağarası

Gümüşhane'nin gizli tacı

Karaca Mağarası sadece 105 metre uzunluğunda. Ama onun sarkıtları, dikitleri, org desenli duvarları, mağara çiçekleri, filkulakları, traverten havuzları ve mağaragülleri göz kamaştırıyor. Gümüşhane'nin Torul ilçesindeki mağara, doğanın pek cömertçe boyadığı bir tabloyu andırıyor.


Yazı ve fotoğraflar: M. Oktar Güloğlu

Karaca Mağarası
Bozbent Dağı'nın derinliklerinde bulunan bir tablo Karaca Mağarası. Doğanın boyarken pek cömert davrandığı bir tablo. Belki de bu yüzden Gümüşhane'nin baş tacı.

Karaca Mağarası 105 metre uzunluğunda ve özellikle damlataş oluşumları bakımından çok zengin. İçerisindeki sarkıtlar, dikitler, sütunlar, org desenli duvarlar, bayrak şekilleri, perde damlataşları, mağara çiçekleri, mağaraincileri, filkulakları, traverten havuzları, traverten basamakları, mağaragülleri ve daha birçok oluşum bu küçük mağarayı süslüyor. Çok değişik renklerdeki travertenlerin varlığı ise onları oluşturan suyun içerisinde demir ve magnezyum gibi çok çeşitli minerallerin bulunduğunu gösteriyor.

Karaca Mağarası
Gümüşhane'nin 17 kilometre kuzeybatısında, Torul ilçesine bağlı Cebeli köyünün Karaca Mahallesi'nde. Trabzon-Gümüşhane yolu üzerinden derin, etkileyici bir vadinin tabanında tünelleri ardı ardına geride bıraktıktan sonra bir tabela gözümüze ilişiyor `Karaca Mağarası'. Tabelanın gösterdiği yöne saptıktan sonra tırmanmaya başlıyoruz. Dört kilometrelik yolda keskin dönüşler, virajlar birbirini takip ediyor. Muhteşem manzarasıyla bitmesini hiç istemediğimiz yol, sonunda bizi mağaranın hemen aşağısına ulaştırıyor. Aracımızı park ediyoruz. Mağaraya doğru yürümeden bütün ihtişamıyla ayaklarımızın altındaki vadiyi izliyoruz.

Karaca Mağarası
Karaca Mağarası bugünkü durumuna gelene kadar milyonlarca yıl süren iki farklı aşama geçirmiş. Bunlardan ilki mağaranın oluşum aşamasıdır. Bu dönemde yüzeyden sızan sular çürümüş bitki artıkları arasından ve topraktan geçerken karbondioksitçe zenginleşip yeraltı suyuna katılır bu su taban seviyesi hizasında yeraltındaki güzergâhı boyunca ilerlerken zeminde çözülmelere sebep olur. Akan su kireçtaşını bir sanatçı titizliğiyle içten içe eriterek mağaranın esas şeklini ortaya çıkarır. İkinci aşamada, bölgedeki su seviyesinin alçalmasına bağlı olarak mağaranın kaba şekillenmesi biter ve mağaranın esas güzelliğini oluşturan ince işçilik başlar.

Karaca Mağarası
Bu dönemde mağaranın büyümesi sona erer, buna karşılık damlataşı oluşumu hızlanır. Bir santimetre damlataşın ortalama elli altmış yılda oluştuğu düşünülürse metrelerce yüksekliğe sahip sütunlar, sarkıtlar, dikitler mağaranın bu ikinci aşamaya günümüzden çok önce geçtiğini gösterir.

Yatay olarak ilerleyen mağara elips şeklindeki dört salonun birleşmesinden meydana geliyor. Fakat bu salonlardan ikisi çatlaklardan sızan suların oluşturduğu travertenler sonucu birbirinden ayrılmış ve salon sayısı altıya çıkmış. Mağaraya Ğturnikeleri geçtikten sonraĞ huni şeklinde bir ağızdan giriliyor. Hemen sonrasında ilk salona varılıyor. Yirmi sekiz metre uzunluğunda, yirmi beş metre genişliğindeki bu salonda göze ilk çarpan oluşum, salonu ikiye ayıran org şeklindeki traverten. İlk başta tavan alçak olmasına rağmen ilerledikçe tabanın alçalması sonucu tavan on metre kadar yükseliyor.

Karaca Mağarası
Salonun doğu duvarını oluşturan bu org şeklindeki travertenin ucundan merdivenle diğer salona iniliyor. Yirmi yedi metre uzunluğunda on dokuz metre genişliğindeki bu salon belki de mağaranın en güzel bölümü. Tavandan birer mızrak gibi fırlayan uzun sarkıtlar, devasa sütunlar, duvarları kaplayan travertenler ile doğanın bir başyapıtı burası. Sola dönüp mağaranın kuzeyindeki 2 Numaralı Salon'a giriyoruz. Yine olağanüstü bir görüntü. Gerçi mağaranın diğer bölümleriyle kıyaslandığında oluşumlar biraz daha seyrek. Salonun doğu duvarını kaplayan traverten ve onların üzerinden fışkıran bembeyaz heliktit oluşumları görülmeye değer güzellikte. Sonra tekrar büyük salona dönülüp biraz merdiven çıkmak gerek. Merdivenlerin sonundaki platformdan, girişine izin verilmeyen iki salondan biri görülüyor.

Karaca Mağarası
Dört kişi 3 Numaralı Salon'a doğru ilerliyoruz. Bu salona yaklaşık üç metrelik bir yükseltiden tahta merdiven yardımıyla iniliyor. Salonun turizme açılmamasının nedeni bu inişin başında bulunan sarkıt ve dikitlere zarar gelmesini engellemek. Gerçekten takdir edilecek bir davranış. Hele turizme açılan bazı mağaralarda galeri genişletmek için dinamitlerin patlatıldığını düşünürsek...

Hemen aşağıda mağaranın en büyük gölü bizi bekliyor. Gölün derinliği bazı yerlerinde bir metreye ulaşıyor. Çevresi, boyu iki metreye varan dikit ve travertenlerle süslü bu gölü geçtikten hemen sonra yine küçük bir göl karşımıza çıkıyor. Göl, yan yana onlarca dikitle çevrili.




Karaca Mağarası
Geri döndüğümüzde, girişte bilet kesen bekçi bizi bekliyordu. Biraz konuşuyoruz. Kendisi Kağızmanlı. Sözlerinden mağaralara ne kadar ilgili olduğunu anlıyorum. Bize bildiği kadarıyla bu mağaranın oluşum sürecini anlatıyor. Fakat hâlâ çözemediği bir durum var: Mağaranın büyük salonunda yetişen ufak yoncalar! Bu konuda benden yardım istiyor. Mağaralar karanlık ve genelde soğuk ortamlar olduğu için bitki yetişmez. Çünkü bitkinin besin üretmesi için gerekli olan klorofiller güneş ışığı bulunmadığından oluşamazlar. Ancak tohumlar mağaraya bir şekilde sürüklenip girerse, yapısında bulunan endospermden aldığı besin bitene kadar yaşayabilirler. Fakat buradaki yoncalar yeşermiş bile! Bunun bir tek sebebi var. Mağaranın yanlış ışıklandırılması. Yüzeyden sızan suların getirdiği tohumlar özellikle mağarayı aydınlatan projektörlerin yanında uygun sıcaklığı ve ışığı buldukları için yeşerebiliyorlar.

Daha önce bu ışıkların çevresinde yosunlaşmaların olduğuna çok rastlamıştım ama gerçek bir bitkinin yeşerdiğine ben de ilk defa tanık oluyorum. Bundan kaçınmanın tek yolu mağarada, ısı veren ışık kaynakları yerine ısı vermeyen (soğuk) sistemler kullanmak ve ışıkları da sadece gerek duyulduğunda yakmak. Ancak o zaman mağaranın mikroklimasının bozulması bir ölçüde önlenebilir. Zira mikroklimanın bozulması sadece mağarada yosunların oluşmasına ve bitkilerin yetişmesine sebep olmuyor, aynı zamanda mağaranın yüzde seksene varan nem oranını önemli ölçüde düşürerek sarkıt, dikit ve travertenlerin de kuruyup kararmasına neden oluyor. Bu ufak sorun haricinde mağara turizme açılan diğerlerine nazaran oldukça güzel projelendirilmiş. Özellikle diğer mağaralarda katliam boyutuna varan `her tarafa beton dökelim' mantığından uzak durulmuş. Bunun yerine mağaranın orijinalliğini pek bozmayan ahşap iskele tercih edilmiş.

Bekçi bizi uyarıyor: `Saat beş oldu arkadaşlar, kapatıyoruz!' Mağaraya veda vakti Sadece beni değil, ilk defa bir turistik mağaraya giren diğer mağaracı arkadaşlarımı da etkileyen Karaca Mağarası'na veda edip İstanbul'a doğru yola koyuluyoruz

Atlas, Sayı 109 / Nisan 2002

Gümüşhane, gümüşhane linkleri, gümüşhane siteleri, gümüşhane köyleri, gümüşhaneliler, gümüşhane haber, gümüşhane resimleri, gümüşhane ilçeleri, Gumushane,Argyropolis, canca, gece, kürtün, araköy, demirciler, elmalı, kızılçam, alıçlı, gümüştuğ, balkaya, ağıl, Karadeniz, Karadeniz bölgesi, Karadeniz müzikleri, kemençe, horon, kemençe mp3, horon video, Anadolu, Trabzon, Rize, Artvin, Giresun,             

Karalahana.Com! Doğu Karadeniz Bölgesi gezi, kültür, tarih ve müzik rehberi © 2007 | Tüm hakları saklıdır