RESİMLER
| |
|
|
| |
|
|
Çarşıbaşı ilçesi gelenek görenekler
DÜĞÜNLERİMİZ
Yöremizde diğer yörelerden en çok farklılık
gösteren düğün geleneğimizdir . Otuz yıl
öncesinde düğün için tanıdıklara şeker ve ekmek
verilerek davet edilirdi . Davet işini kız
tarafı yapardı . Düğün eğlencesi çarşamba gecesi
kız evinde kına gecesi ile başlardı . Kına
gecesine kızın arkadaşları , komşular , erkek
tarafı da giderdi , damat götürülmezdi . Çeyiz
asma işi çarşamba günü yapılır , aynı gün
davulla çeyiz toplanırdı . Kına gecesinde
eğlence olur , oyunlar oynanırdı . Hediye
toplama işi eğlence arasında isim çağırarak
yapılırdı . İsmi çağrılan kişi gelinin yanına
giderek hediyesini verirdi . Hediyeler
genellikle çamaşır , mutfak eşyası ve nadiren
para olurdu . Gelinin eline kına koyma işlemi
yapılırken , kınanın içine para konulurdu . Bu
parayı genellikle kaynana koyardı . Ancak ,
kaynana çift nikahlı ise bu işi başkası yapardı
. Perşembe günü damadın kapısında eğlence olurdu
, aynı zamanda yemek verilirdi . Bu eğlenceye
gelin katılmazdı . Akşama doğru gelin süslenen
atla alınır , yeni evine doğru giderdi . Eve
gelen çift kapıda bekletilir , gelin asma
kırardı . Asma dalını üç yerden birbirinden
ayırmadan kıran gelinin uğurlu olup olmadığı
denenirdi . Kırılan dal tekrar filiz sürerse
gelinin uğurlu olduğuna inanılırdı . Sahana su
konularak evde kimin sözünün geçeceği
belirlenirdi . Sahana kim vurup suyu dökerse
hakimiyet ondaydı . Ayrıca , gelin eve girerken
yüksekten başından aşağıya buğday , şeker ve
para atılırdı . Nedeni ise eve bereket yağmasını
sağlamaktı . Bu olaya " darı saçma " adı
verilirdi . Geçmişten bugüne değişmeyen tek
gelenek silahların duyulan sesidir . Düğünün
başlangıcından bitimine kadar kemençe sesi ile
birlikte duyulan en güzel ses Çarşıbaşılı için
silah sesidir . Silahsız ve kemençesiz düğün
düşünülemez ve yapılamaz . Düğünün güzelliği ve
zenginliği nerede ise silah sesleri ile ölçülür
.
Günümüzde düğünler davul , saz , kemençe
eşliğinde yapılır , her düğünde mutlaka horon
oyunu oynanır . Orta denen bir adet vardır ,
yörede herkesçe tanınan , iyi konuşabilen bir
kişi spiker olarak görev yapar . Eğlence
başladıktan bir iki saat sonra masa başında
oturan gelinle damadın yanına gelir , isim
söyleyerek tek tek herkesi hediye vermeye
çağırır . Hediyeler verilirken , sunucu ne
olduğunu ve miktarını oradakilere duyurur .
Sonra gelin ve damat birbirlerine hediyelerini
verirler sunucu toplanan parayı oradakilere
duyurur . Orta olayından sonra eğlence devam
eder .
HORON
Horon bir tutkudur
Çarşıbaşı'nda kemençenin kıvrak sesi bir yerden
yankılanmaya görsün, ya da davulun zurnanın
nağmeleri işitilmeye... Başlar önce ayaklar
oynamaya. Sonra eller havaya kalkar... Sonra bir
sihirli alemin içinde genişler de genişler
horonun halkası...
Horon gibi canlı, hızlı bir halk oyunu yoktur.
Vücudun tümünün iştirak ettiği yegane oyundur
denilebilir horona. Genelde erkek ve kadın diye
horonları ayırmamakla birlikte erkek
horonlarının daha sert, kadın horonu ise daha
yumuşak figürlerle oynanmaktadır.
Horon dizisi iki kişiden oluşsa bile içlerinden
biri mutlaka horonbaşıdır. Horonu ya çalgıcı ya
da içlerinden usta olan bir horoncu yönetir.
Horoncuların coşkularını canlı tutmak, horon
kurmak, aşağı almak, değişik horon düzenine
geçmek için horoncubaşı farklı komutlar verir.
Horoncular "yürü yürü, dik oyna, kim ula, dikkat
dikkat, ha uşak ha, alaşağı, ula ula, aloğlu,
kim kim kim, şaşma, horonu bozma, taktum,..."
gibi horoncubaşı tarafından verilen komutların
ne anlama geldiğini bilirler ve horon düzenini
buna göre sürdürürler.
BİRLİKTEN DOĞAN GÜÇ: İMECE
Toplu iş yapmak için birçok kişinin bir araya
gelmesiyle yapılan çalışmaya imece denir.
Yöre halkı çeşitli işlerini (Mısır ayıklama,
fındık ayıklama, odun taşıma, çayır toplama,
inşaat malzemesi taşıma vb.) ortaklaşa
yaparlardı. Böylelikle işler daha kolay
tamamlanır, mecilerde kemence eşliğinde türküler
söylenir, bilmeceler sorulur, oyunlar (Yüzük,
kırbaç) vs. oynanırdı.
Çarşıbaşı ilçesinde eskiden beri bol miktarda
mısır yetişmektedir . İmece yani yardımlaşmanın
, dayanışmanın yoğun olduğu dönemlerde mısırın
soyulma işleminden sonra " sivi " adı verilen
bir oyun oynanırdı . Soyulan mısırların
burçakları örülerek ip haline getirilirdi .
Orada bulunanlar burçakların etrafında halka
halinde toplanırlardı . Örülen ip bir kişinin
elinde bulunurdu . Halka halindeki insanların
arkasında dönen kişi ipi fark ettirmeden birinin
arkasına bırakırdı . Halkayı dönmeye devam eden
kişi ipi bıraktığı yere gelene kadar ip ,
arkasındaki kişi tarafından fark edilmezse onu
alarak o kişiye vururdu . Halkadaki kişi ipi
fark edip alırsa ayağa kalkarak bırakanı
kovalamaya başlardı . Yakalanmadan boş kalan
yere oturursa o kişi kurtulurdu . Oturamaz ve
yakalanırsa sivi denen iple o dayak yerdi .
Halkadaki diğer kişiler vurana yardım ederdi .
Mısır soyma işinin bitimi eğlenceli bir şekilde
kutlanmış olurdu .Çarşıbaşı ilçesinde önceleri
çokça da soğan yetişirdi . Soğanla ilgili şöyle
bir olay anlatılır . " Dışarıya okumaya giden
Çarşıbaşılı bir öğrenci yatılı okulda hastalanır
, hiçbir şey yemez . Arkadaşlarından biri ona
şeker getirir . Yanında Çarşıbaşılı olan ve
hastalığında ona bakan arkadaşı şöyle de : " Nar
gibi soğanı yemedi de taş gibi şekeri mi yiyecek
?" daha sonraları bu espri olarak yerleşir .
Eskiden fındık ayıklama makineleri olmadığı
dönemde fındık elle ayıklanırdı.Aileler sırayla
birbirlerinin fındıklarını ayıklarken fıkralar
anlatılır,türküler söylenir,bilmeceler sorularak
sözlü halk kültürü gelişir ,toplumsal dayanışma
artar, dostluklar artar, küskünlükler ortadan
kalkardı.
Kalandar :
Yöremizde çocuklar , gençler tarafından eğlence
kabul edilen ve hala devam eden geleneklerden
biriside " kalandar " eğlencesidir . Rumi
takvime göre yılbaşı gecesi kabul edilen 14 Ocak
gecesi gençler uzun bir sopanın ucuna torba ve
zil bağlarlar . Karanlık olduktan sonra mani
söyleyerek evlerin kapılarını çalarlar .
" Gece geldim kapınıza
Selam verdim yapınıza
Selamımı almazsanız
Daha gelmem kapınıza "
diyerek açılan kapıdan zil ve torbayı uzatırlar
. Ev sahibi kim olduğuna bakmadan torbaya fındık
, meyve ve para koyar . Gençler o gece hem
eğlenir , hem yiyecek , para toplarlar .
Kalandar gecesinin sabahı hiç kimse başka bir
eve gitmez , Çünkü o evde o yıl olacak bütün
terslikler o kişiden bilinir .
Hıdrellez :
İlkbaharın ilk günlerinde toprağın canlandığı 6
Mayıs tarihinde insanlar piknik yerlerine
giderek eğlenir . Halkın bazı inanışları vardır
. O gün anahtarla kapı açılmaz , açılırsa o
ailede doğacak çocukların tavşan dudaklı
olacağına inanılır . Değirmen çevrilirse sürekli
başını sallayan bebekler doğar diye bilinir.
Bütün bu terslikler olmasın diye halk toprağa
kabak veya başka bir çekirdek eker . Ekerken
herhangi bir araç kullanılmaz . Şöyle der :
" Bütün terslikler burada kalsın "
20 Mayıs :
Yöremizde Mayıs 7 ' si olarak anılır . İnsanlar
eğlenmek amacı ile kayıklarla Beşikdüzü
civarındaki Dilek Taşı ' na giderler . İnsanlar
Dilek Taşına para atarlar , dilekte bulunurlar .
Sara olarak bilinen hastalığa tutulmuş olanlara
kayıkla yedi dere ağzı gezdirilir . Bazı
hastalar iyileşir ümidi ile aniden denize
atılırlar . Halk bu tarihte tüm hastalıkların
dermanının denizde olduğuna inanır . Hastalığı
olanlar denize girerek yıkanırlar.
ÇORBALAR
KARA LAHANA ÇORBASI: Bir gece önceden
ısladığımız fasulyeleri pişiririz. Yeni derilmiş
taze lahanayı ince ince doğradıktan sonra
güzelce yıkanır. Bu sırada tencereye koyduğumuz
suyu ve fasulyeyi kaynamaya bırakırız. Su
kaynadıktan sonra lahanayı ilave ederek biraz
mısır unu serperiz. Yemek kaynayana kadar
tencerenin kapağı açılmaz. Bunun nedeni
çorbanın halk deyimiyle hayaslamaması içindir.
Çorba kaynarken mısır ununun az veya çok olduğu
görülür. Yemeğin tuzunu da ilave ederek
pişirmeye bırakırız. Ara sıra çorbayı
karıştırmalıyız ki çorba yanmasın.
Özellikle kış aylarında tüketilen kara lahana
çorbasının, sıcak iken odun kaşığı ve mısır
ekmeği ile yenmesi önemlidir.
BALDIRAN ÇORBASI: Yağ, salça, soğan, pişmiş
fasulye (düdek), kırmızı biber ve baldırandan
yapılır. Baldıran bozkır alanlarda toplanır,
seçilir, ince ince doğrandıktan sonra güzelce
yıkanır. Tencerede yağ, salça ve soğan kavrulur.
Sonra su ve fasulye ilave edilir. Su
kaynadıktan sonra baldıran koyulur ve tuzu
eklendikten sonra pişmeye bırakılır.
SÜTLÜ KABAK ÇORBASI: Kara kabak soyularak
dilimlendikten sonra tencerede pişirilir. Ezilme
noktasına gelince suyu süzülür ve iyice ezilir.
Ezilen kabağa, süt ilave edilir. Tekrar ateşe
konulur ve isteğe bağlı olarak şeker de ilave
edilerek biraz daha pişirilir.
TURŞU ÇORBASI: Fasulye turşusundan yapılır.
Fasulyeler doğranır; tencerede yağ, salça, soğan
kavrulur. Kaynamış su ilave edilir. Turşu
tencereye konulur; kaynadıktan sonra mısır unu
ilave edilir.
DARI ÇORBASI: Hazır çorbalık alınır. Akşamdan
su-
da ıslatılır. Fasulye (düdek) haşlanır. Akşamdan
ısladığımız çorbalığı tencereye koyar su ile
pişmeye bırakırız. Pişmeye başladığında fasulye
ilave edilerek pişirilir. Çorbanın suyu pişmeden
çekebileceğinden ara sıra çorbaya kaynamış su
ilave edilir. Piştikten sonra isteğe bağlı
olarak tabağa böldüğümüz çorbaya, yoğurt veya
ayran katarak servise sunulur.
ARPA ÇORBASI: Pişirilişi, tıpkı darı çorbası
gibidir.
MISIR ÇORBASI: Pişirilişi, arpa çorbası ve darı
çorbası gibidir.
HELLE (PEYNİR YAĞLAŞI): Su, mısır unu, tuz,
peynir ve tereyağdan yapılır.
Kullandığımız peynir, ev yapımı peynir
olmalıdır. Tencereye koyduğumuz su kaynadıktan
sonra mısır unu ve tuz ilave edilir. Lapa haline
gelince daha önceden parçaladığımız peyniri
helleye karıştırılır, güzel bir şekilde ezilir.
Bunu yaptıktan sonra başka bir kapta tereyağı
eritmek suretiyle yakarız.
Tabaklara böldüğümüz hellenin üstüne yanmış
tereyağını döker sıcak bir şekilde servise
sunarız.
DİZİN ÇORBASI: Yazın toplanan fasulye, ipe
dizilerek kurutulur. Kışın pişen bir yemektir.
Önce haşlanır daha sonra tencerede düdek, yağ,
salça, soğan kavrulur ve dizin fasulyeleri ilave
edilerek pişirilir. Aynı zamanda, geçin çorbası
da denir.
HAŞLAMA PAKLA ÇORBASI: Yazın toplanan
fasulyeler haşlandıktan sonra kurutulur. Kışın
pişen bir çorba çeşididir. Haşlama pakla
(fasulye), akşamdan suda ıslatılır. Haşlanır ve
süzülür. Tencerede yağ, salça, soğan kavrulur,
haşlama pakla ilave edilerek, tuzu da
eklendikten sonra pişmeye bırakılır. Haşlama
pakla çorbası pişirilirken, isteğe bağlı olarak
acı kırmızı biber ve bulgur da katılır. Buna,
fırıngurusu paklası da denir.
KARA LAHANA YIĞMASI: Yöremizde, çok çeşitli
malzemeler kullanılarak yapılan bir yemek
türüdür, isteyenin piriç-bulgur/patates;
isteyenin sadece pirinç veya sadece bulgur;
isteyenin pirinç veya bulgura ek olarak
haşlanmış fasulye; isteyenin havuç veya kıyma
katarak yapabileceği bir kara lahana yemeğidir.
Önce lahana doğranır ve haşlanır. Haşlandıktan
sonra, soğuk suya dinlenmeye bırakılır.
Tencerede yağ, soğan, salça kavrulur; sonra
lahanayla birlikte yemeğe katmak istediğimiz
yukarıda saydığımız malzemelerden
YEMEKLER
KARA LAHANA YIĞMASI:
Yöremizde, çok çeşitli malzemeler kullanılarak
yapılan bir yemek türüdür, isteyenin
pirinç-bulgur/patates; isteyenin sadece pirinç
veya sadece bulgur; isteyenin pirinç veya
bulgura ek olarak haşlanmış fasulye; isteyenin
havuç veya kıyma katarak yapabileceği bir kara
lahana yemeğidir.
Önce lahana doğranır ve haşlanır. Haşlandıktan
sonra, soğuk suya dinlenmeye bırakılır.
Tencerede yağ, soğan, salça kavrulur; sonra
lahanayla birlikte yemeğe katmak istediğimiz
yukarıda saydığımız malzemelerden hangisini
istiyorsak; o malzeme ile yemeği hazırlarız.
Lahana ve ek malzemeleri koyarken, arada sıvıyağ
da dökülür, malzeme bittikten sonra yemeğimizin
tuzunu ve kaynamış sıcak suyu ilave ederek
pişmeye bırakırız.
TAZE ISIRGAN YEMEĞİ (SIRGAN YEMEĞİ):
Isırgan otundan yapılan bir yemektir, ilkbaharın
gelmesiyle yeni yeşermeye başlayan ısırgan
otunun baş kısmından uç yapraklar koparılır.
Toplanan sırgan ele alındıktan sonra tencerenin
kenarına vurularak, sırganın içinde toplanan
tozlar dökülür, sırgan güzelce ve dikkatlice
yıkanır. Kaynayan suda sırganı başlarız. Bu
esnada daha kolay ezilsin diye, biraz mısır unu
ilave edilir. Haşlandıktan sonra, suyu ayrı
kapta olacak şekilde süzülür.
"Sırçanı alırız, eleğe (süzgece) koyduktan
sonra, tahta kaşıkla ezmeye başlarız. Ezdikten
sonra, tencereye daha önce süzdüğümüz suyunu
tekrar ilave ederek mısır unu ve tuzunu da
ekleyerek pişmeye bırakırız. Bolca sarımsak
soyularak, başka bir kapta ezdikten sonra,
kaynayan sırgan yemeğine ilave edilir.Günümüzde
teknolojinin gelişimi mutfaklarımıza kadar
girdi. Eskiden kullanılan süzgeç ve tahta kaşık
yerine mikser kullanılır.Mısır ekmeği ile
birlikte yenmesi tercih edilir.
KURU ISIRGAN YEMEĞİ:
Bahar aylarında yayla ve mezralarda toplanan
taze ısırgan otunu kurutulmak suretiyle yapılan
kışın yemek için saklanan bir yemektir.
Yapılışı taze ısırgan yemeği gibidir.ister taze
ister kuru sırgan yemeğinde, soğuk iken sırgana
süt kaymağı veya süt katarak da yenebilir.
SIRIM KABAĞI:
Kabak satır veya baltayla kabuk kısmı yontularak
soyulur. Soyulduktan sonra, ortadan kesilerek
tas şeklinde çangal ağacına takılır ve
kurutulur. Normal kuruduktan sonra, şerit
halinde uzun uzun kesilip yine çangalın
dallarına bağ halinde takılarak kurutulur.
Bu yemek çeşidi, genellikle kış aylarında
yapılır. Kurutulmuş kabak yerinde alınarak 2-3
cm uzunluklarında kesildikten sonra, kuru
fasulye ile birlikte pirinç veya bulgur
eklenerek yapılan yöresel bir yemektir. Mısır
karıştırılarak ekmek yapıldığı da görülür.
iyi kabak seçilerek 5x15 ebatlarında
parçalanarak, pişirilmek suretiyle parça kabak
adıyla da yenmektedir.
BEZİRGAN AŞI:
Bayat mısır ekmeğinden yapılır. Önce, tencerede
yağ eritilir; bayat mısır ekmeği küçük parçalar
halinde doğranır. Yağın üzerine su ilave
edildikten sonra, kaynamaya bırakılır.
Kaynadıktan sonra, ekmeği dökeriz ve biraz daha
kaynamaya bırakırız. Tuz da katarak sıcak bir
şekilde servise sunulur. Yöremizde, bazı
yerlerde şeker katıldığı gibi şeker katılmadığı
da olur.
KEŞKEK: Kuru fasulye, dövülmüş buğday, inek veya
öküz eti, tuz ve undan yapılan bir yemektir.
Buğday ve kuru fasulye güzelce yıkanır ve
ayıklanır. Et doğranır. Fasulye haşlanır. Bunun
özel kazanları, saç ayakları,ocakları vardır.
Kazanların en altına et, fasulye, buğday
yerleştirilir. Tuz eritilmiş olarak sıcak su ile
ilave edilir. Kazandaki keşkek eldeç (odundan
yapılmış keşkek ezme aracı) kazanın içine
batırılıp çıkarılarak dondurmak suretiyle,
eldeçlerin arasında ve yanlarak sıkıştırılarak
ezilmeye tabi tutulur. Yenecek duruma geldiğinde
halka ikram edilir. Mısır ekmeği ile yenir.
FASULYE KAVURMASI: Fasulye haşlandıktan sonra
süzülür. Bolca sarımsak ile birlikte bolca
tereyağda kavrulur. Mısır unuyla birlikte
kızartılır.
HAMSİ TAVA: Hamsi güzel bir şekilde
temizlendikten sonra tuzlanır ve mısır unu ile
birlikte unlanır. Tavada kızdırılan yağın
yardımıyla, güzel bir şekilde kızartılır.
Kızardıktan sonra, üzerine limon sıkılır
afiyetle yenir.
Haşlanmış hamsinin, patates dilimlerinin üzerine
konulmasıyla soğan ilave ederek bağlamasının da
yapıldığı görülür.
PATATES HAŞLAMASI: Patates güzelce yıkanır ve
kabuğu ile birlikte doğranır. Tencereye koyup
tuz ilave ederek haşlanır. Haşlandıktan sonra
süzgeçte (iliştir) süzülerek yemeğe hazır hale
gelir.
Patatesin olduğu gibi, fırınlara konularak
pişirilip yenmesi başka bir yemek çeşididir.
GALDIRIK KAVURMASI: İlkbaharda toplanan
gaydiriklerin yaprakları ayıtlandıktan sonra
sapı doğranarak haşlanır. Sarmısak ile birlikte
kavrulur.
Galdiriğin mısır unuyla unlandıktan sonra
kızartılarak yenmesi de ayrı bir yemek
çeşididir.
LAHANA DOLMASI: Kara lahana, pirinç, bulgur,
soğan, salçadan yapılan yöresel bir yemektir,
ilk önce dolmamızın harcını hazırlarız. Bunu
yaparken isteğe bağlı olarak pirinç veya bulgur
ya da her ikisini de kullanabiliriz, (ince mısır
kırmasının kullanıldığı da görülür). Pirinci ve
bulguru seçtikten (ayıklandıktan) sonra güzelce
yıkarız. Tencereye tereyağı, sıvı yağ, soğan,
salça, baharatı (kırmızı biber) karıştırarak
kavururuz. Kavurduktan sonra bulgur, pirinci,
tuzda koyarak kavurmaya devam ederiz. Kavurma
esnasında az miktarda su ilave edilebilir.
Harcın tam olarak pişmesine gerek yoktur. Çünkü
dolmayı sardıktan sonra harç nasıl olsa
pişecektir.
Sıra lahananın haşlanmasına geldi. Önce su
kaynatılır, lahana suyun içine koyularak
haşlanır. Haşlandıktan sonra lahana süzülerek,
üzerine soğuk su dökülür ki lahana çok fazla
haşlanmasın ve dolma sarılırken yırtılmasın.
Dolma sarılırken lahana ikiye bölünür (büyük
olanlar) ve önceden hazırladığımız harcı içine
koyarak sararız.
Sarılan dolmayı dibine bir sıra lahana yaprağı
serilmiş tencereye güzelce dizerek, kaynamış su,
tuz ve isteğe bağlı olarak soğan doğranarak
pişmeye bırakırız. Dolmanın üzerine lahananın
kalın sapçıklarından konur ve üzeri bir sıra
lahana yaprağı ile kapatılır. Dolmaların
açılmaması için su kaynamaya başladığında yemeği
kısık ateşe almalıyız.
NOT: isteyen dolmanın harcına et veya kıyma da
ilave edebilir:
TURŞULAR
FASULYE TURŞUSU: Fasulye turşusu yapılırken
dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Bunlar;
fasulyenin taze ve canlı olması gerekir. Turşuya
ilave olarak yeşil domates, biber, küçük
salatalık katılabilir.
Önce fasulyeler toplanır, haşlandıktan sonra
soğumaya bırakılır. Turşu koyulurken haşlanan
fasulye tuzlu suya batırırız. Tuzlu sudan alınan
fasulye, bidona veya fıçıya koyulur, üzerine ek
malzeme koyulur, tuz ve sarmısak eklenir.
Malzeme bittikten sonra suyunu ve tuzunu ilave
ederek bidonun (fıçının) ağzı kapatılır.
Turşunun suyu, malzemenin üstünde olmalıdır ki
üstü bozulmasın.
Turşu yapılırken, fasulye çok başlanmamalıdır.
Çünkü, tuzun da yardımıyla çok haşlanan fasulye
ezilir.Bu şekilde dört mevsim tüketilen yemek
çeşidi hazırlanmış olur. Fasulye turşusunun
çorbası yapılır, kavrularak haşlanmış patatesle
soğuk olarak tüketilir.
KiRAZ TURŞUSU: Kiraz toplandıktan sonra
temizlenir. Bidona önce kiraz sonra tuz ve su
ilave edilerek bidon doldurulur ve ağzı
kapatılır.
Kiraz turşusunu kavururken kirazın çekirdeği
çıkarılır. Yağ, soğan veya pırasa yaprağını
kavurur; üzerine kirazı döktükten sonra
kaynamaya bırakırız.
PAZI (PEZİK) TURŞUSU: iki türlüsü yapılır.
Birincisi; sadece sapı ile yapılan turşu, diğeri
pazının tümüyle (sapı, kökü ve yaprağı) yapılan
turşu.
Kiraz turşusu gibi yapılır. Sadece sapı ile
yapılacaksa; pazı toplandıktan sonra sapını
yaprağından ayırırız, haşlandıktan sonra sapı,
sarmısak, tuz isteğe bağlı olarak biber koyar,
bidonu doldurur, suyunu da ilave ederek bidonun
ağzı kapatılır.
Tümüyle yapılacaksa; kökü ayrılır, diğer yerleri
doğranır ve ayrı bir kapta haşlanır. Kökü
haşlandıktan sonra, kabuğu soyulur ve parçalara
bölünür. Bidona koyar-keri kök, diğer
malzemeler, tuz, sarmısak ve suyu ilave edilerek
ağzı kapatılır. Kavrulması diğer turşular
gibidir.
PALDIR TURŞUSU: Göçler yaylaya vardığında, ilk
işlerden birisi de ormanlık bölgelerin açık
alanlarında, geniş yapraklı paldır bitkisi
sapçıklarıyla toplanır. Sapçığın yaprak kısmı
atılır ve dış kısmı soyularak 3-4 cm uzunluğunda
doğranır. Haşlandıktan sonra tuz ve sarmısak
ilave edilerek turşu küplerine konulur.Özellikle
Kasımağzı Köyü yaylallarında yaygın olarak
tüketilen bu turşu çeşidi köye nakledildiğinde
yayladaki lezzetinde olduğu görülür.
FASULYE TURŞUSUNUN KAVRULMASI: Turşuyu suya
alırız. Fasulye küçük parçalara bölünür. Yağ,
salça, soğan isteğe bağlı olarak acı biber
kavrulduktan sonra, küçük parçalara bölünen
turşu ilave edilir ve biraz su ilave edildikten
sonra kaynamaya bırakılır. Taze pırasa
yaprağıyla da kavrulduğu görülür.
GALDlRİK TURŞUSU: Galdirik toplandıktan sonra,
sapı yaprağından ayrılır ve sapı küçük parçalara
bölünür. Biraz haşlayıp, tuz, sarmısak ve isteğe
bağlı olarak biber eklendikten sonra, turşu
kabının ağzı kapatılır ve hazır olması beklenir.
Yaklaşık olarak 1 ay gibi bir sürede turşu
yenmeye hazır olur. Kavrulması diğer turşu
çeşitleri gibidir.
TAFLAN TURŞUSU: Buna karayemiş turşusu da denir.
Yapımı tıpkı kiraz turşusu gibidir.
EKMEKLER
MISIR EKMEĞİ: Hamuru; mısır unu.tuz ve
karbonattan ibarettir. Ilık su ile yoğrulur.
Hamuru fazla sulu olmamalıdır. Fırında önceden
kızdırdığımız tepsi yağlandıktan sonra hamur
içine dökülür ve pişmeye bırakılır.
Aynı şekilde hazırlanmış hamuru, üç ayak
üzerinde kızdırılmış saçlarda "BAZLAMA" mısır
ekmeği,
Ateş yakılan ocakların kızdırılarak; üzeri
guguklu saçla kapatılan ocaklarda "OCAK" ekmeği,
Fırın şeklinde taştan yapılmış bileğilerin
ateşte kızdırılarak içerisine hamur konulduktan
sonra, ateş közü ile örtüldükten sonra yapılan
"BİLEGELI" ekmeği gibi ekmek çeşitlerimiz
mevcuttur.
ÇÖREK: Beyaz buğday unundan yapılan hamur
yoğrulur. Hamuru; un, tuz, ılık, su ve hamur
mayasından ibarettir. Hamur, halk deyimiyle
cıvık yani sulu olmalıdır. Hamur yoğrulduktan
sonra bekletilir.
Önceleri, çörek, sobanın üstünde sacın üzerinde
yapılırdı. Soba yakılır, saç üstüne konduktan
sonra iyice kızdırıl irdi. Kızan saç tereyağ ile
yağlandıktan sonra, biraz hamur konur ve etrata
ince bir tabaka şeklinde yayılırdı. Bir yüzü
piştikten sonra, eşün'dediğimiz demir maşa ile
çevrilerek, diğer tarafı pişirilirdi. Pişen
çöreğin sıcakken tereyağ ile yağlanır ve sıcak
yenir.
Şimdi ise, çörek aynı şekilde kızartma tavasında
yapılır. Bu daha kolay olduğu için tercih
edilir.
GURUT-YUFKA: Hamuru; beyaz un, tuz ve ılık sudan
işarettir. Hamur yoğurulduktan sonra 15-20 dak.
bekletilir. Gurut (yufka) açılır. Önceleri
sobanın üstünde, saçta pişirilirdi. Saca konulan
yufkanın bir yüzü pişer, çevrilir; yufka
alınmadan önce, tekrar bir yufka konulmak
suretiyle hamur bitene kadar açılır ve
pişirilirdi.
Şimdi ise, gurut elektrikli veya tüplü sacın
üzerinde pişirilmektedir.
Gurutun birkaç çeşit yemeği olur. Birincisi;
şerbet hazırlanarak, gurut küçük parçalar
halinde kırılır, şerbete daldırılır ve başka bir
kaba alınır. Buna, gurut yağlaması denir.
ikincisi; gurut kızartılır. Tavada yağ
kızdırılır, üzerine bütün olarak ıslattığımız
gurut serilir, arasına peynir, maydanoz, ceviz,
fındık içi gibi malzemeler konulur ve
kızartılır.
Üçüncüsü ise; isteyen gurutla börek yapabilir.
YAĞLI BİŞİ: Hamuru, gurut hamuru gibidir.
Tencerede tereyağlı şerbet hazırlanır, iki
kişiyle pişirilir. Biri açar, diğeri yağlar ve
pişirir. Pişiren kişi, yufkanın üzerine
fırçanın yardımıyla şerbet döker ve yağlar.
Pişen bişi başka bir kaba alınır. Hamur bitene
kadar aynı olay tekrarlanır.
Yalnız şu unutulmamalıdır ki ister gurut hamuru,
ister yağlı bişi hamuru olsun, hamurun üzeri
nemli bir bezle örtülmeli. Bunun nedeni, hamurun
bayatlamamasıdır.
Yöremizde yağlı bişi, özellikle bayram geceleri
yapılır. Bu, gelenek haline gelmiştir.
HAMSİLİ EKMEK: Hamuru mısır unuyla yoğrulduktan
sonra, temizlenmiş hamsi ilave edilir ve
pişirilir.
OTLU EKMEK: Hamuru mısır unuyla yoğurulup, küçük
küçük doğranmış pırasa da eklendikten sonra
pişirilen bir ekmek çeşididir.
CIRITTA: Hamuru; beyaz buğday unu, tuz ve ılık
sudan ibarettir. Hamur biraz suluca yoğrulduktan
sonra, kızartma tavasında pişirilerek yapılan
bir çeşittir.
|
|
Beşizdüzü tarihi,
BEŞİKDÜZÜ TARİHİ, Oğuz, Türkelli, Şahmelik,
Kalegüney, Anbarlı, Seyitahmet,Beşidüzü Trabzon,
| |