|
:. KARALAHANA E-ZİNE :. SAYI 1
|
||||||
|
Bedri Rahmi Eyuboglu * Ölümünün 25. yilinda:Resimden Siire, Siirden yaziya bir güzellik aniti: Ahmet Özer
Kimi
kisilerin yasami basli basina bir yapittir. Kimileri egitim, sanat, kültür vb.
alanlarinda belli bir yapit verememelerine karsin yasamlarini belirleyen
birikimle bir büyük sesi yasatirlar ömür boyu. Bu ses onlarla birlikte yürür;
onlardan sonrakilerde yeni biçimlere dönüsür. Hüzün geldi bas köseye kuruldu" o gün. Bir güzel insan, son nefesini vermisti: Bedri Rahmi artik yapitlariyla yasayacakti.
Oysa
o ve onun gibilerin yasadiklari bir dünyada olmak, onlarin disinda kim bilir
kaç insanin mutluluguydu. Sabahattin Eyuboglu'yla, Halikarnas Balikçisi'yla,
Azra Erhat'la, Ruhi Su ile ayni gökyüzünü solumak bir erdemdi. Isin gerçegi, Bedri Rahmi bu konuda ilerde kendisi için söz edeceklere yanitini vermisti: - Biz Anadolu çocuklari, Trabzonlular, Erzurumlular, Sivaslilar; Adanalilar... Bütün illerimizin okuma yazma, yüksekögretim basamaklarina tirmanma firsati bulan aydin çocuklari!.. Bizler memleketimizden bir çiktik mi bir daha ya kismet, eger devlet baba bizi dogdugumuz yerlere, kaymakam, savci, doktor, vali; mebus olarak yollamasa yok mu; dogup büyüdügümüz topraklari arayip sormak hak getire!.. Diyecegim su ki dostlar, bizler memlekette bir çiktik mi pir çikiyoruz. Peki memleketin aydin çocuklari birbiri arkasindan Istanbul'a Ankara'ya yerlesirse o güzel yapilari kim kuracak? Trabzon'un Maçka ilçesinde dogmus aydin, Maçka'ya ömrü billahi ugramazsa piyanoyu Maçka'ya kim götürecek? Kim çalacak, kim oynayacak?
Ölüm,
kimileri için yok olma anlami tasimiyor. (Körolasi, Bedri Rahmi Eyuboglu, Bütün Eserleri: 10 Bilgi Yayinevi, Ankara Temmuz 1997, Baskiya Hazirlayan: Mehmet Eyuboglu, Önsöz, Mehmet Eyuboglu, s.8. Simdi ustamizin çok bilinen, bestelenip gönüllerimize kurulan bir siirinin birkaç dizesiyle soluklanalim: Sitem Önde zeytin agaçlari arkasinda yar Sene 1946 Mevsim Sonbahar Önde zeytin agaçlari neyleyim Dallari neyleyim Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim. (...) Yillardir dilden dile aktarilan, her aktarilista farkli yorumlarla yüz yüze geldigimiz gerçegi, bu gerçegin kahramanindan ögrenmeye ne dersiniz! Sakal Makal Yahut Aferin Oglum Ahmet Bu Yolda Devam Et Herifçioglu Sen Misel'de koyuvermis sakali Neylesin bizim köyü, nitsin Mahmut Makal'i Esmeri, sarisini, kumrali, kuzguni karasi Cebinde dört dilberin telefon numarasi Bir elinde telefon, bir elinde kesesi Uyyy!.. yesun oni nenesi Yesun oni nenesi. " (...)
Eyuboglu
ile dostlugumuz, onun bana kizmasi, bu kizginlikla bir de siir döktürmesi ile
baslar. Paris'te ögrenciyim, sakalli bir ögrenci. Ne Eyuboglu'nu tanirim, ne
de o beni. Bir aksam nice Türk ögrenci kusaklarinin gelip geçtigi Sürpigin
Lokantasinda Adnan Öztrak'la yemek yiyorum. Yandaki masada Eren'le Bedri,
galiba bir de Arif Kaptan oturuyorlar. (Prof. Turan Günes "Bedri Reis'i Anarken" Cumhuriyet 'Sanat ve Edebiyat' sayfasi, 27 Aralik 1975
Bedri Rahmi 'ekol'ü
Kimi
sanatçilar çok yönlü kimlikleriyle gelir dünyaya. Yasadiklari süreçte nice
kisi onlarin bu özelliklerinin rüzgariyla savrulur. Bu degerler insan olarak
tasidiklari düsünceleriyle olusturduklari dünyayi, sanatsal birikimleriyle de
sürekli zenginlestirirler, güzellestirirler. Çekim alanlarindan çevrelerine
dalga dalga yayilan esinti, kusaktan kusaga pek çok insanin farkli bir yapi
tasimasinin da etkeni olur. (Selmi Andak "Bedri Rahmi Bir 'ekol'dü" Cumhuriyet 27 Eylül 1975)
Yasarken
kimlerin degerini bildik, kimlerin sözünün, yapitinin tadina varabildik ki!..
Yüregimizi bunca yy güzel bir yüregin yanina koyabildik mi? En güzellerimiz,
en degerlilerimiz, en verimlilerimiz en arkaya itilmedi mi? Kimilerinin adini,
sanini, ürettiklerini ölümlerinden sonra ögrenmedik mi? "Ben size bir sey söyleyeyim mi, biz daha Bedri Rahmi'ni tadina varamadik. Ne kisiliginin, ne sicakliginin, ne yalinliginin, ne siirinin, ne de resminin. Ona varmak olanaklarimiz da kisitliydi yazik. Biliyorum ama gene de yazik, biz o kadar yalin, o kadar çocuksu, o kadar düzensiz, o kadar dopdolu, o kadar yedi yürekle... O kadar o kadar candan olamadik. Daha saglikla gelecek kusaklar, onun rüzgarindan gelen kusaklar, onu daha iyi anlayacaklar, daha çok sevecekler. Bedri Rahmi çaginda yasamanin Mutlulugunun tadini daha çok çikarabilirdik. Ama suç bizim degil." (Yaþar Kemal, Milliyet/Sanat dergisi S.51)
(Cemal Süreya, Politika 30.9.1975
Güzel ile Faydali Ben ariya ari demem Arinin bali olmali Ben güzele güzel demem Güzel faydali olmali Güzel dedigin ise yaramali Kadin mi? Hamur yogurmali Çocuk dogurmali Agaç mi? Meyve vermeli Çiçek mi? Kokmali (...)
Bedri Rahmi; siirin ressami mi, resmin sairi miydi Gelin bu iki yönünün konumu üzerine sözü onu taniyanlara birakalim:
"Bedri Rahmi'yi sair ve
ressam olarak degerlendirmek gerekirse, bir ayirim yapamayacagim. Resimle
siiri ayni düzeyde yürüten insan. Bir yerde siir yaziyor, bir yerde de ayna
düzeyde firçasini kullaniyor. Yani iki sanat dalini beraber, at basi yürüten
bir insan ve çok verimli..." (Vedat Günyol, Emin Çetin Girgin'in sorularýna yanitlar, Hürgün gazetesi, 21 Eylül 1985) Dilerseniz siirinin kilcal damarlarinda bir ufuk turuna çikalim: "Bedri Rahmi'yi, Garip akiminin hem içinde, hem disinda sayabiliriz. Kimi ürünlerinde sasirtici imgelere yer verirken, kimilerinde de dogrudan dogruya pitoresk uzantilari siire katmistir. Eyuboglu'nun siiri, hiçbir zaman düzeyinden, tutarliligindan bir sey yitirmemistir. Günümüz Türk siirinde olanca zenginligiyle kendine özgü bir bütünlügü simgelemektedir. (Selim Ileri, "Bedri Rahmi Eyuboglu Öldü" Politika gazetesi, 23 Eylül 1975) "siirinde halk kaynagindan yararlanmis coskulu bir sevgi sicakligi, açik sözlülük, sirasinda argoya yaslanma egilimi, bazen de batici bir yergi vardir.(...) Kalender bir gönül genisligi, yasalardan kurtulmus bir özgürlük, hosgörülü insan yakinligi, sanat eserlerine karsi sonsuz bir hayranlik düskünlügü, halk dilinden derlenmis söz-deyim zenginligi, yasama mutluluguyla dünyayi bir bayram güzelliginde gören iyimserlik. Birdenbire hüzne ve öfkeye dönüsler... Eserlerinde gözlenen özelliklerdir." (Rauf Mutluay, 100 Soruda Çagdas Türk Edebiyati, Gerçek Yayinlari Istanbul 1973 s.379) Ayni yazar bir baska yazisinda da sunlari belirtir: "Ressam Bedri Rahmi Eyuboglu, sanirim akranlarinin hepsinden çok sayida yarattigi resim ürünleriyle birçok yerde yasayacak ve anilacaktir. Sanatçi Bedri Rahmi'nin 'Delifisek' dedigi 'siir bali' ürünleri de, çagdas edebiyatimizin özgün çizgilerinden biri olarak geçerli ve yürürlüktedir. Nazim Hikmet'le ayni sayfaya denk düsen resminden ötürü bana incelikle tesekkür ettigi "50 Yilin Türk Edebiyati"ni ona sundugum Tütengil konuklugundan sonra hastaligini duymustum.(...) (Rauf Mutluay, Cumhuriyet 29 Eylül 1975) Van Gogh Dün gece Van Gogh'u gördüm rüyamda agliyordu Gözünün üstünde bir pamuk Pamuktan kan siziyordu Dün gece Van Gogh'u gördüm rüyamda agliyordu Bir kulagini kesip Arkadasina götürmüstü Ama kulagi degil Gözleri yaniyordu Dün gece Van Gogh'u gördüm rüyamda agliyordu Bedri Rahmi siirinin dayanagi
" ...Baslangiçta
yazinla resim arasinda uzun süre bocalayan Bedri Rahmi, sonuçta iki ugrasi bir
arada, iki karpuzu bir koltukta götürmeye karar vermisti. Ölümünden sonra
ozan, yazar arkadaslari onun ressamligini öne almis göründüler. Bedri
Rahmi'nin resim alanindaki engin ve sayisiz üretimine bakarak daha çok ressam
yönünün agir bastigi söylenebilir. Ne var ki bu durum, onun ozanliginin geriye
itilmesine neden olmamaliydi. Sagliginda basta agabeyi Sabahattin Eyuboglu ve
bazi arkadaslari bütün gücünü resme vermesini ögütlemislerdi. Her seye karsin
Bedri Rahmi ne yazarligi, ne ozanligi birakacakti. Resmi, siiri, yaziyi hem de
düzenli gazete yazarligini bir arada yillarca sürdürecekti. Kendisi, ona
yalniz resim alaninda at oynatmasi ögüdünü veren bazi ozanlardan daha çok
sayida siir ve yazi yazacakti. (Turan Erol, "Bedri Rahmi'nin Tadina Varabilmek" Cumhuriyet 8 Aralik 1993) Trabzon Deyince Trabzon deyince aklima bir salkim kareymis gelir Bahçeler dolusu zindan yesili Için için kandil kandil ballanir Kandiller içinde bir kandil yanar Bir kiz deli gibi kosmaya baslar Yanaklarinda Amoftalarin ali Dudaklarinda kareymislerin moru Gögsünde... elinin körü "Vur onu kemençeye"de bak nasil söylenir Onuncu Yil Marsi!" Bak ne duydum bizim hemsehrilerden Zanoy köyünden gelmisler. Zanoy'u on bes yasimda gördüm. Udurus diye bir çesmesi vardi. Ormanin ortasinda, çam kütüklerinden, bilek kalinliginda gürül gürül akan bir suydu Durus. Iste bu köyde vurmuslar kemençeye Cumhuriyetimizin Onuncu Yil Marsi'ni! Bak nasil olmus: Sene 1933 Cumhuriyetimizin Onuncu Yili. Atatürk sag. Halkevleri yurdun en ücra köselerine kadar islemis. Halkevleri yoluyla, bütün köylere oldugu gibi bizim Zanoy'a da Onuncu Yil Marsi'ni ve notalarini göndermisler. Köy ögretmeni marsi okumus okumasina: " Çiktik açik alinla on yilda her savastan! " diye basliyormus. Fakat is burada bitmiyormus. Zamanin büyükleri, bütün köylerimizin bu marsi notaya göre söylemelerini sart kosuyorlarmis. Yani köy ögretmenleri köylüyü bir meydanda toplayacak, keman, piyano, flüt, mandolin yardimiyla. Onuncu Yil Marsi notada oldugu gibi köylüye belletilecek. Notadan vazgeçtik, o yillarda Maçka köylerinde okuma yazma bilenler parmakla gösterilirdi. Herhalde simdi her çesit notayi, rotayi, kotayi ögrenmislerdir. Ama 33 yilinda, Zanoy' da mars notasi ne kelime ? Köyün ileri gelenleri notalari evirmisler, çevirmisler, bakmislar olacak gibi degil, çiktik açik alinla, Cumhuriyet bayraminda söylenmezse, büyükler köye kem gözle bakacaklar; köyün agasi, emektar kemençeciyi çagirmis: -Ula Hasan! Demis, vur oni kemençeye!
Hasan
vurmus Onuncu Yil Marsi'ni kemençeye: Çiktuk açik alinla on yilda her savasdan
oy! On yilda on bes milyon genç yarattuk her yasdan! (Bedri Rahmi Eyuboglu, Vur Onu Kemençeye) Cumhuriyet, 2 subat 1975) "Bu yurda kanat gerenler" kimlerdi
" ...
Trabzon
köylerinde neler olup biter. Kaç türlü çiçek açar, daglarimizda kaç türlü dert
yeserir ey Istanbullular size soruyorum. Trabzon'un horonundan Trabzon yaginin
dillere destan kir çiçegi kokusundan baska neler bilirsiniz Trabzon üstüne. Bu
soruyu ben sizlerden önce kendime sordum. Kendi cevabimdan kendim utandim. (Mitari Bacakli, Hakimiyet (Trabzon) günlük gazete 26-27 Mart 1957, Yelken' den alinti)
Yasadim! Erik agaçlari sahidimdir Yildizla Sahidimdir, Yasadim! Avuçlarimin gücü yettigi kadar Daglari, kadinlari, meyveleri Yasadim! Mektuplar/Mektuplar... Oglu Mehmet Eyuboglu' nun degisiyle, "Sabahattin Eyuboglu Bedri Rahmi Eyuboglu'nun üniversitesiydi." Bedri Rahmi bu "Sabahattin Eyuboglu Üniversitesi"nden ömrü boyunca kana kana bilgi içti, kültür soludu. Bu iki arkadas-kardesin güzel birlikteligine anneleri Lütfiye Hanim ile Babalari Rahmi Bey de eklendi. Yurtiçinden yurtdisina, yurtdisindan yurtiçine yüzlerce mektup gidip geldi bu güzel insanlar arasinda ve bu mektuplar "Kardes Mektuplari" adiyla bir kitaba dönüstü. simdi o mektuplardan birinden birkaç satir okuyalim. Bedri Rahmi Eyuboglu'dan Sabahattin Rahmi Eyuboglu'na (Istanbul’dan Paris'e) 10 Ekim 1947
"...
Canim
agabeyim, Eren'in bu yaz keyfi yerinde idi. Denize girdi, çalisti. Babamin
rahatsizligindan baska bir seye üzülmedi. Bugünlerde beraber Van Gogh'un
kardesine yazdigi mektuplari okuyoruz. Evliya gibi adam diyoruz. Bu mektuplari
bu arada okudun mu? Okumadinsa muhakkak oku. Çok sevecegini tahmin ediyorum.
Yazi
makinasi aldin mi? (Kardesler Mektuplari Bedri Rahmi Eyuboglu Bütün Eserleri: 2 Bilgi Yayinevi, Baskiya Hazirlayan: Mehmet Hamdi Eyuboglu, Ankara Ocak 1985, s.243) Mehmet Eyuboglu yaziyor: "...Babami 21 Eylül 1975'te, annemi 29 Agustos 1987de yitirdim. Her ikisinde de çok sarsildim. Bir daha geriye gelmemecesine yuvalarindan uçan bu güzel insanlardan geriye kalanlara, akillica sahip çikabilmek için çok zaman güç ve para harcadim. Her ikisinin de çok özel ve güzel insanlar olduklarini, aklim, ilkokul çaglarinda kesmisti. Çevremizde bir sürü ana, baba vardi. Ama bizimkilerin havalari bambaskaydi. Sergileri bir baskaydi. Konusmalari, tartismalar bir baskaydi. Esleri, dostlari, gelenleri, gidenleri bir baskaydi. Yemeleri, içmeleri bir baskaydi . Her ikisi de çok sevgi dolu insanlardi. Hayret ederlerdi. sasarlardi. Çok okurlardi. Çok severlerdi. Her zaman, her yerde, herkesi severlerdi. Yedikleri sevgi, içtikleri sevgi, soluduklari bile sevgiydi. Her günümüz bir siir tadindaydi. Coskulu insanlardi. Babamin kaç kere Ankara'da Saman Pazari'nda bir kilim saticisinda gördügü bir kilim karsisinda heyecanlanip uzun süre agladigina sahit olmusumdur. Çok çaliskan insanlardi. Yasam sarhosuydular. Insan gibi güler, insan gibi aglar ama devler gibi çalisirlardi..." (Bedri Rahmi-Eren Eyuboglu Ask Mektuplari 1932-1933, Yayina Hazirlayan: Mehmet Hamdi Eyuboglu, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, Istanbul Kasim 1995 s.5) Mehmet Hamdi Eyuboglu, babasi Bedri Rahmi Eyuboglu'nun yanina, annesi "Romen Kizi Ernestine'i" kativermis, 1932-1933 yillarinda Bedri Rahmi-Eren Eyuboglu Ask Mektuplarindan bir kitap olusturmus. Bu iki sevdali, birbirlerine bu mektuplari kendi ana dilleri disinda üçüncü bir dille (Fransizca) yazmislar. Zarflar, el yazisiyla yazilan mektuplar, desenler, resimler, fotograflar, düsler, düslemler, sevgiler, tutkular, asklar güzelim bir kitabin 196 sayfasini doldurmus... simdi bu kitapta yer alan bir mektubun girisine bakalim ve askla anadilin birlikteligini tasidigi büyünün güzelligini görelim: Insanin yasadigi derin duygulari, söze dökememesinin acisini ne büyükmüs meger! Lyon'dan Paris'e 31 Mayis 1932 Ernestine, "Dilimizi bilmenizi, hiçbir zaman bugünkü gibi arzu etmemistim. Size söyleyecek o kadar sey var ki bu ödünç alinmis kelimelerle bütün bunlari size anlatmam hemen imkansiz olacak . ... "Bedri Rahmi-Eren Eyuboglu Ask Mektuplari 1932-1933 Yayina Hazirlayan:Mehmet Hamdi Eyuboglu, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, Istanbul Kasim 1999, s.45 Londra'dan Paris'e 25 Temmuz 1933 Memiscik Dün gelisinden on bes dakika sonra, bir kart attim. simdi de çok fiyakali bir koltuga yerlesmis olarak, Bucisimle uzun bir konusmaya hazirlaniyorum. Bucus, Aslan Bucus... Senden köprü üzerinde ayrildiktan sonra olup bitenleri sana anlatmami ister miydin? Hayir hayir. Bu anilari atlayalim. Bu anilar çok zor anilar. Sadece bogazima sikisan, beni bogan, nefes aldirmayan bir seylerin oldugunu sana söyleyebilirim. Ayaklarimin üzerinde zor durabiliyorum. Ama kosmam gerekiyordu. Iskeleye vardigimda valizlerim gitmislerdi bile. Sadece, çantamla blogumu buldum. Hamallari bosuna aradim. Herkesin arasinda sonu gelmez bir itis, kakis arasinda kendimi birden vapurda buldum. Basim dönüyordu. Blogumu tutan kollarim uyusmustu. On bes dakika arayip bir yerlere atilmis bavulumu bulabildim. Baska hiçbir sey yapamazdim. Valizlerimin üzerine bitap ve yapayalniz oturakaldim. Saatimin 13.05 oldugunu fark ettim. Benim Bucisim on dakikadir yoktu. Her neyse yolculuk basladi... Beyaz dalgalarla epey oyalandim. Iki sene önce Trabzon'dan ayrilirken seyrettigim dalgalari hatirladim. Bu sefer bu dalgalar, bana fazla bir sey söylemediler."(...) (Bedri Rahmi-Eren Eyuboglu Ask Mektuplari 1932-1933, Yayina Hazirlayan: Mehmet Hamdi Eyuboglu, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, istanbul Kasim 1999 s.69)
Dilerseniz
bu noktada bir özgün sanat adaminin yasaminin ip uçlarina bakalim: Bedri
Rahmi, 1911'de Trabzon'a bagli Görele'de ailenin bes çocugundan ikincisi
olarak dogmustu. Babasi Rahmi Bey, o sirada Görele kaymakamiydi. Rahmi Bey
degisik yerlerde kaymakamlik, mutasarriflik yaparken, aile de bir yerden bir
yere göçer olmustu. Rahmi Bey, Fransizca bilen okumayi seven, çocuklarina son
derece bagli ve onlarin egitimine katkida bulunan bir aydindi.
(Turan Erol "Günümüz
Türk Resminin Olusum Sürecinde Bedri Rahmi Eyuboglu
Bedri
Rahmi 1958 yilinda Uluslararasi Brüksel Fuari'na yaptigi 272 metrekarelik dev
panosuyla büyük ödül kazanir. Paris'teki NATO binasi için 50 metrekare bir
pano daha yapar. Bu pano daha sonra Brüksel'e götürülür. 60'li yillarda Eren
Eyuboglu ile iki kez Amerika'ya gider. Bu gezilerin "Bedri Rahmi'nin renkçi
tavrina yeni bir soluk getirdigi" belirtilir.
"Reisler!
Iyiyim, ama kusura bakmayin çok çok yorgunum. Bagislayin beni" Ölümünün 25. yilinda onu saygiyla aniyoruz. Doguyu topragin ürünü olan Kiyimdan anisina selam olsun! Sevinsin Aldik nasibimizi hüzünden Iste geldik gidiyoruz sevinsin Halbuki ne güzel baslamisti hikaye serbet gibi bir gök üstümüzde Ve bütün lezzetleriyle toprak Gözümüzde nur, dizimizde takat On parmagimizda on hüner vardi Biz onun sevgili kullari Dünyasini abam eyledik Bir can verdi bize bin alir Gideriz gözümüz arkada kalir Sevinsin *Bedri Rahmi EYUBOGLU, sair (Görele 1911-Istanbul 1975). Sabahattin Eyuboglu’nun kardesi. Ilk ve ortaögrenimini Trabzon’da yapti, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünü bitirdi (1930). Bir yil Lyon’da, iki yil da Paris’te Andre Lhote’un atölyesinde çalisti. Dönüsünde ögretim üyesi olarak Akademi’ye alindi, Eren Eyuboglu ile evlendi (1935) ve profesörlüge yükseldi (1936). 1960’ta Rockefeller bursuyla gittigi Amerika’da, Colombia Üniversitesi’nin çagrilisi olarak da bulundu (1961-63). Mezari Küçükyali’dadir. Cemal Tollu, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Zeki Faik Izer ve Zühtü Müridoglu ile birlikte d grubu (1933) ressamlari arasinda anilan Bedri Rahmi Eyuboglu’nun ilk siiri, Muhit dergisinin gençlere ayrilan sayfasinda çikmisti (Bir Damla Su, 1928). Daha sonra Yeni Adam dergisinde göründü (1933), Milliyet gazetesinin açtigi bir öykü yarismasinda derece aldi, siirlerinin yanisira denemeler, gezi yazilari da yayimladi. Yeni siir akimina bagli, halk siirinin biçim özelliklerinden yararlanarak kendine özgü bir söyleyisi gelistiren Eyuboglu, ilk siirinden baslayarak dogayla içli disli, yasama sevgisiyle dolu toplumsal bir siir anlayisiyla belirir. Dis dünyaya salt sair olarak degil, ressam olarak da bakisi, siirinin yer yer sözcüklerle yapilmis resim özelligi tasimasina yol açar. SIIR: Yaradan’a Mektuplar (1941), Karadut (1948), Tuz (1952), Üçü Birden (ilk kitaplarinin yeni baskisi 1953), Dördü Birden (ilk kitaplari ve yeni siirler 1956), Karadut 69 (yeni eklerle bütün siirleri 1969), Dol Kara Bakir Dol (yeni eklerle bütün siirleri 1974), Yasadim (kitaplarina girmemis 24 siiri kendi desenleriyle 1977). GEZI-DENEME: Canim Anadolu (1953), Tezek (1975), Delifisek (1975), Resme Baslarken (1977). )
HELE BIR BASLASIN Hele bir baslasin ilik yaz yagmurlari, içimizdeki çocuk Hele bir kanadlansin ufuklar Hele bir içini çeksin orman Hele bir kere günesler yansin Kertenkeleler üsümesin. Hele bir kere toprak kansin Mevsimler demlensin Hele bir ballansin bögürtlen dikenleri Gelincikler bedava Gökler sahipsiz Bahçeler zilzurna Hele bir baslasin ilik yaz yagmurlari içimdeki çocuk Dudaklarinda kalin kabuklu bir portakal kokusu Tabanlarinda kinali keklikleri bol daglarin rüzgari karincalansin. Hele bir kere dallarda sallansin Iri kalçalari seftalilerin Hele bir duyulsun yesil boncuklu Yayli çingiraklari Hele bir kere yildizlar seslensin Hele bir armut agaci temmuzu yüklensin degsin içimdeki çocuk.Hele bir kerecik daha yalinayak KARADUT Karadutum, çatal karam, çingenem, Nar tanem, nur tanem, bir tanem, Agaç isem dalimsin salkim saçak, Petek isem balimsin, agulum, Günahimsin, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, disi mercan, Yoluna bir can koydugum, Gökte ararken yerde buldugum, Karadutum, çatal karam, çingenem. Daha nem olacaktin bir tanem? Gülen ayvam, aglayan narimsin Kadinim, kisragim, karimsin. Bedri Rahmi EYUBOGLU “TRABZON DEYINCE AKLIMA KAREYMIS GELIR” Ozan, yazar, ressam Bedri Rahmi Eyuboglu (Görele 1913-Istanbul 21 Eylül 1975) da agabeyi Sabahattin Eyuboglu gibi halk ekininin gür kaynagindan beslenen bir güzel insan... Resmi siirinden, siiri resminden ayri düsünülemeyen bir Karadeniz degeri... Incelemeci Ali Mustafa’nin dedigi gibi: “Bedri Rahmi resimle siiri kaynastiran bir sanatçidir. Bu özelligi hem resimlerinde hem de siirlerinde görülür. O bir bakima “siirin ressami, resmin sairi”dir. Siirlerinde renk ve resim ögesi yogundur. Bunu sözcüklere degin indirgemistir.” Öte yandan Cemal Süreya söyle degerlendirir Bedri Rahmi’yi: “Yazidan çok ‘söz’dür onun siiri. Sözel (oral) bir siir. Halk siiriyle içli disli olusu Bedri Rahmi Eyuboglu’na bu özelligi kazandirmistir. Genis kitlelerce sevilisinin, siirlerinin her yerde söylenisinin bir nedeni de budur(...) Içine çeken, koklayan, tatmak isteyen, disleyen bir sair. Yasiyor olmakla sevinen, hatta böbürlenen, dogaya bayilan, evleri, dam altlarini içi götürmeyen, solugu hep disarda alan, gördügü bir güzelligi soluk almadan baskalarina yetistirmeye çalisan bir sair. Babasi Genç koymaliymis adini.” Bedri Rahmi, ilk ve ortaögrenimini Trabzon’da yapar... Trabzon Lisesi’nde okudugu yillarda (1927-1929) dogadan, yasamdan kopuk egitimden, yararsiz gördügü/üstüne üstlük anlayamadigi matematik dersinden yakinir; o denli ki, okuldan, hatta Trabzon’dan ayrilmayi düsünür, bu düsüncelerini dile getirdigi 17 Mart 1927 tarihli mektubunda (agabeyi Sabahattin’e yazmaktadir) duygularini söyle döker dizelere: “Yarabbi ya akil ver... Ya verdigini de al... Ya bana bir yol göster, ya da yerden yere çal...
Sanatin ocagina bir alev olmak derdim... O zaman ne gelecek bir kederin tortusu... Ne ögretmen korkusu ne de sifir korkusu... Ne öfkeli bir bakis ne de sert bir kelime... Soguk bir pergel degil bir firça ver elime... Birak beni sanatin ufkunda haykirayim... Ya kafami kirayim ya firçami kirayim...” Özlemleri, becerileri, yetenekleri dogrultusunda egitim görmeyi daha 14 yasindayken kafasina koyan Bedri Rahmi, ileri görüslü ailesinin de onayiyla Istanbul’a, oradan da Fransa’ya gider; resim egitimi görür. Ancak Trabzon’u hiç unutmaz. Dol Karabakir Dol adli kitabinda topladigi siirlerinden biri olan “Trabzon Deyince”de 15 yasin anilarini dile getirir: “Trabzon deyince aklima bir salkim kareymis gelir. Bahçeler dolusu zindan yesili Için için kandil kandil ballanir Kandiller içinde bir kandil yanar Bir kiz deli gibi kosmaya baslar Yanaklarinda amoftalarin ali Dudaklarinda kareymislerin moru Gögsünde... elinin körü” Siirinin bundan sonrasinda Bedri Rahmi çocukluk günlerinin özlenesi anilarina döner: Soguksu’da tanidigi “bela” gibi “hisim” gibi bir kizi kovalayisina; Kemerkaya’da “sarisin bir simsek” gibi denize atlayan bir kiza nasil utanarak baktigina, Faroz’da yunus baliklarindan “kara kara kazanlarda” nasil yag elde edildigine... Yogun bir özlemdir yasadigi Bedri Rahmi’nin, “yaptiklarindan” degil “yapmadiklarindan utan”maktadir. “siirlerinin yanisira denemeler, gezi yazilari da yayimladi. Yeni siir akimina bagli, halk siirinin biçim özelliklerinden yararlanarak kendine özgü bir söyleyisi gelistiren Eyuboglu, ilk siirinden baslayarak dogayla içli disli, yasama sevgisiyle dolu toplumsal bir siir anlayisiyla belirir. Dis dünyaya salt sair olarak degil, ressam olarak da bakisi, siirinin yer yer sözcüklerle yapilmis resim özelligi tasimasina yol açar.” Halk ekininin, Anadolu ekininin yasamdaki/resimdeki/yazindaki yasaticisi Bedri Rahmi, siirlerinde yöreselle evrenseli birlestiren/kaynastiran bir degerli, bir Trabzonlu ozandi. Ölümünün 1. yildönümünde Karadeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü ögrencilerinin düzenledigi anma gecesinde, ozan Basaran söyle aniyordu onu: “Yaman bir yasam ustasiydi. Dilin, renklerin, güzelliklerin tadini çikarmasini biliyordu keyfince. Öfkesi, sevinci, çalismasi Bedri Rahmiceydi, dili, dünyasi Bedri Rahmice. Sevdigi kadar, sevilecegine inanan çagiltili bir insandi. Firçasiyla, siiriyle, tasini topragini, börtü böcegini dost ediyordu insanlara dünyanin. Kuru bir kütük, bir çakiltasi, siradan bir sukabagi, bambaska bir anlam kazaniyordu o dokununca. Kilimleri, heybeleri, yazmalari, çoraplari, çamçaklari, kasiklari halkimizin yarattigi daha nice güzellikleri o tanitip sevdirmedi mi bize...” Bedri Rahmi, halk ekinine bagliligini, yöreselden ulusala, ulusaldan evrensele ulasma bilincini alçakgönüllü bir yaklasimla dile getirir siirlerinde: “Elma dalindan uzaga düsmez” der ve sürdürür: “Yerliyim yerli olmasina Ilmik ilmik damar damar Yerliyim Bir dilim Trabzon peyniri Bir avuç tiftik Bir çimdik çavdar Bir tutam sile bezi gibi Disimden tirnagima kadar. Ressamim Yurdumun tasindan topragindan sürüp gelir nakislarim Tasima topragima toz konduranin Alnini karislarim. Sairim sair olmasina Canim kurban siirin gerçegine, hasina Içersine insan korkusu sinmis misralara vurgunum Biçak gibi kemige dayansin yeter Egri bügrü, kör topal kabulüm. Sairim Zifiri karanlikta gelse siirin hasi Ayak seslerinden tanirim Ne zaman bir köy türküsü duysam Sairligimden utanirim. Sairim Siirin gerçegini köy türkülerimizde bulmusum Türkülerle yunmus yikanmis dilim Onlarla aglamis onlarla gülmüsüm ........”
YAPITLAR (başlıca): Resim: Paris, 1930; Mustafa Eyüboğlu, 1933; Yazılı Natürmort, 1936; Salı Pazarı, 1938; Eren, 1940; Nallanan Öküz, 1947; Düşünen Adam, 1953; Köylü Kadın (Tren-Yataklý Vagon), Ýstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Karadut Satıcısı, 1954; Çömelmiş Köylü, 1972; Ankara'nın Kavakları, 1973; Mor Takkeli Hacı, 1974; Son Kahve, 1975; Anadoluhisarı, Ankara Resim ve Heykel Müzesi; Çıplak; Ev içi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Han, 1975; son resmi. Duvar Resmi: Lido Yüzme Havuzu'nda duvar resmi; 1943, Ortaköy/İstanbul; Hilton Oteli'nde duvar resmi; Divan Oteli'nde duvar resmi. Mozaik Pano: Uluslararası Brüksel Sergisi için mozaik pano, 1958; Nato yapýsýnda mozaik pano, 1959, Brüksel; Ýþçi Sigortaları Hastanesi'nde seramik pano, 1959, Samatya/İstanbul; Etibank yapısında seramik pano, Ankara; Marmara Oteli'nde mozaik pano, Ankara; Vakko Fabrikası'nda mozaik pano, Topkapı/İstanbul. Duvar Kabartması: Manifaturacılar Çarşısı'nda duvar kabartması, Unkapanı/istanbul; Aksu İşhan'ýnda duvar kabartması, Karaköy/İstanbul. Şiir: Yaradana Mektuplar, 1941; Karadut, 1948; Tuz, 1952; Üçü Birden, 1953; Dördü Birden, 1956; Karadut 69, 1969; Dol Karabakır Dol, 1974, tüm şiirleri; Yaşadım, (ö.s.), 1977. Gezi ve Deneme: Cânım Anadolu, 1953; Tezek, 1975; Delifişek, 1975; Resme Başlarken, (ö.s.), 1977. Monografi: Nazmi Ziya, 1937. Resim Albümü: Binbir Bedros, (ö.s.), 1977, Karadut, (ö.s.), 1979; Babatomiler, (ö.s.), 1979
Not: Bu makaleyi geçen yıl "Ev ve Kültür" Dergisinin 4.sayısından aktarılmıştım, sitenin yeni formatında pek çok makale gibi yer vememiştim. Bununla birlikte sitemizin ziyaretçi sayısı zamanla artınca, genç kuşaklarımıza bu olağanüstü yaratıcı ve üretken insanı yeniden tanıtmanın gerekliliğini gördüm. Bu nedenle yeni bir makale olmamasına rağmen, Ahmet Özer'in kalitesi tartışılmaz yazısını karalahana e-zine'ın 1.sayısına ekledik. Bu sayfada bahsedilen konuya eleştirerek, ekleme ya da düzeltme yaparak katkıda bulunabileceğinizi düşünüyorsanız, bu yazıyı tıklayınca açılacak olan formu eksiksiz ve doğru doldurarak "send" düğmesine basarak bize gönderin. Yayınlamaya değer gördüğümüz mesajları bu sayfanın alt köşesinde tarih sırasına göre yayınlayacağız. Yukarıdaki yazı için mesaj gönder
BU SAYFA İÇİN GÖNDERİLEN MESAJLAR ..............
|
||||||
| karalahana.com | karalahana e-zine | web guide | eski sayılar | ||||||
|
|